Jump to content

kavak

Members
  • İçerik sayısı

    2.769
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    144

Everything posted by kavak

  1. Piyasadaki tüm kitaplar istisnasız bir şekilde insan elinden çıkmıştır, dolayısıyla birini yüceltirken diğerini yermek saçmalıktır. İnsanların mıncıklamadığı hiçbir yazılı eser yoktur ve olamaz da. Olur diyenler, tarafgirdir ve hayal dünyasında yaşamaktadırlar. Bu noktada tüm kutsal(!) kitaplar özünde sahtedir, çünkü içeriklerini bizzat insanlar yazmıştır/uydurmuştur. Sözde her şeye gücü yeten tanrı küçük çocuklar gibi triplere giriyor, öfkeleniyor, tehdit ediyor, tarafgirlik yapıyor. Ölmeyi ve öldürmeyi teşvik ediyor. Köleliği kökünden kazımıyor, bilakis kölelikte ısrar edenlere herhangi yaptırım falan da yoktur. İnsanları ötekileştiriyor, iki sınıfa ayırıyor. Tecavüz edilen küçük çocukları ve kadınları sadece dikizlemekle meşgul. Daha da kötüsü şu; bu tanrının/tanrıların peşinden gidenler de bu eylemsizliği kınamaya dilleri varmıyor, çünkü ondan/onlardan öcü gibi korkuyorlar. Yani taptıkları tanrılarını kınamayarak ve ona toz kondurmayarak, bir bakıma yüz kızartıcı suça ortak oluyorlar. Hasılı "Aman da benim kitabım şahane, aman da benim tanrım çok yakışıklı" minvalindeki her iddia, saçmalıktan öte gidemez.
  2. kavak

    Corona

    4. dalga tüm hızıyla her yerde yükselişe geçmiş vaziyette. Şimdi de Omikron zımbırtısı hortladı. Çok aşırı hızda yayılma özelliği var ancak semptomların hafif olduğu yönünde araştırmalar var. Böyle giderse Yunan alfabesinin sonuna kadar devam edeceğe benziyor. Umarım yanılırım.
  3. Geriye doğru baktığımızda, şiddetin, insanın soy ağacındaki derin köklerini görmemiz mümkün. Şiddet içeren ölüm vakaları birçok memelilerde cereyan eder, bilhassa primatlarda. İnsanlar da buna dahildir ancak kültür ve sosyal gelişim onu biraz uysallaştırmıştır. En azından cinayet, evrimsel geçmişimizin bize olan bir mirasıdır. İspanyol bilim adamlarının bilimsel dergi Nature´deki raporunda, insanlar arasındaki ölüm vakalarının oranı, diğer memelilerle soy ağacındaki yerimize göre kıyaslandığında, beklenilen seviyede. Elbette kültür ve insan toplumlarının sosyalleşmesi, içimizde var olan şiddet eğilimini etkiledi ve bizi eskiye nazaran günümüzde bir nebze olsa da uysallaştırdı. Kendi türünün içindeki ölümcül tartışmalar sadece insanlara özgü değil, bilakis diğer memelilerde de var. Primatlardaki grup içindeki saldırganlık ender sayılmaz, bazı türlerde çocuk öldürmeleri bile var. Yırtıcı havyanların kendilerine yabancı olan gruplardakilerini öldürdükleri gibi, zararsız gözüken farelerin veya atların bile ara sıra kendi soydaşlarını öldürdükleri gözlemlenmektedir. Kaynak: https://www.nature.com/articles/nature19758
  4. Bu salgın hastalığın kısa vadede yok olacağı yok, çünkü tüm dünyayı etkilemesine rağmen, uygulama aşamasında her kafadan farklı bir ses çıkıyor. İnsanlık böyle bir şey iste. Bir yandan doğanın canına okuyoruz, diğer yandan küçücük mikroplarla(!) baş edemiyoruz. İnsanın düşmanı yine insandır yani. Bu kesin. Sırf bu nedenle mutsuz çoğunluk, mutlu azınlık düzenini bertaraf etmek imkănsız gibi. Mesele devletler, dinler falan değil, mesele kendimizin dışındakilere olan bakış açımız. İşte tam bu noktada bencillik ve şahsi çıkarlar giriyor devreye. Devletler ve dinler insanların ürünü olduğuna göre, ortaya çıkan sonuç bu kadar olur. Hasılı fakirlik bitmez. Yukarıda vermiş olduğum robot örneğinin çok utopik olduğunun farkındayım, çünkü böyle bir düzeni yaratmak yine insanlara kalıyor.
  5. Yorumsuz... https://odatv4.com/guncel/bu-sozler-erzurum-daki-toplantidan-tayyip-bey-in-yanina-gelmeyen-adamin-imanindan-suphe-ederim-224716
  6. Hamsi kafası Laz, haftasonu pazarında hamsi kafasını beş liraya satıyormuş. Biri gelmiş "Nesi beş lira ediyor bunun?" demiş. Laz "Akıl yapar" deyince, adam almış. Adam ertesi gün yine gelmiş. "Hamsi kafası yine beş lira mı?" diye sormuş. Laz "Evet" demiş. "Peki, Hamsi kaça?" demiş. Laz "İkibuçuk lira" demiş. "Olur mu, hamsi alınca kafasını da alıyorum!" diye itiraz etmiş. Laz: "Bak gördün mü, hamsi kafasını yeyince nasıl da akıllandın?!"
  7. kavak

    Deniz kurdu

    Jack London´un bu kitabını da sayısız kere okumuşumdur. ... Sisli bir havada meydana gelen bir deniz kazasında, kahramanımız, kendini denizin ortasında bulur. O civardan geçen başka bir gemi tarafından kurtarılmasına kurtarılır ancak kăbus dolu bir macera yaşamasına neden olur. Maceraseverlerin beğeneceğinden eminim.
  8. Dört dörtlük bir yönetim sisteminin veya devletin olmasının bir imkănı yok, çünkü işin içinde insanlar var. Herkesin varlıklı olması, zaten doğanın tabiyatına bile aykırı olurdu. Doğada eşitlik veya adalet yoktur. Güçlü olan güçsüzü ezmeye veya yok etmeye meyillidir. Eee... biz de bu doğanın bir parçası olduğumuza göre, çok farklı bir tutum sergilemememiz gayet normal. Ne zaman hiçkimse aç kalmaz? Hiçkimse yaşayabilmek için çalışmak zorunda kalmadığı zaman. Bunun mümkün olabilmesi için bizleri hayatta tutan tüm işlerin robotlar tarafından yapılması ve üretilmesi gerek. Bu da olmayacak duaya "Amin" demeye benziyor.
  9. kavak

    Corona

    Haber vereyim dedim... Üçüncü aşımı oldum ve herkesin aşı olmasını tavsiye ederim, çünkü bu salgın hastalığın hiç şakası yok. Hiç ummadığınız yerde yakanıza yapışır ve son pişmanlık fayda etmez.
  10. Sonsuz sayıda matematikçi bir birahaneye gider. Birincisi bir tane bira ister. İkincisi yarım bira ister. Üçüncüsü çeyrek bira ister. Dördüncüsü... Barmen dayanamaz ve sinirlenir, "Tepemi attırmayın!" diyerek onlara çıkışır ve tezgaha iki tane bira kor.
  11. Yurdum memleketimin insanları bir başkadır... https://t24.com.tr/haber/erdogan-in-eski-metin-yazari-unal-turkiye-ekonomisi-bir-damat-ve-cevresindeki-kifayetsiz-guruhun-ihtirasi-ugruna-mahvoldu,1000820 Acaba hălă metin yazarı olsaydı, bu tür demeçler verme cesareti olabilir miydi?
  12. Belediye Başkanı Mehmet Zeybek, 15 yıl önce Şuhut Kayabelen'de gravite değeri çok yüksek petrol bulunduğunu, bu petrolü anlaşmalar nedeniyle çıkaramadığımızı ve üzerinin 25 tonluk betonla kapatıldığını söyledi. Zeybek: "2023’ü bu ülkeye, yaşatmayalım tek mücadeleleri bu" Anlaşılır gibi değil. Bazı siyasetçiler halkı hălă aptal yerine koymaya devam ediyorlar. Anlaşmalar varmış...mış, üzeri betonla kapatılmış...mış, çok değerlimiş...miş. Dinleri imanları başkalarını karalamak.
  13. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakara Suresi 155'inci ayetini okuyarak, "Rabbimiz Kuran’ı Kerim’de 'Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele' bu şekilde buyurmaktadır" dedi. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika--erdogandan-aclik-ve-yokluk-aciklamasi-1891587 Reis yine en iyi(!) yapabildiği şeyi yapmış. Dini siyasete bir güzel alet ederek, ülkedeki ekonomik krize çözüm üreteceğine, kutsal kitaptan esinlenerek kendi cenahına sabırlı(!) olmasını tavsiye etmiş. Keza "Onların doları varsa, bizim de Allahımız var" zihniyetinde olanlardan bu tür bir demecin gelmesine şaşırmamak gerek. Ancak diğer yandan şunu da ifade etmiş: "Afganistan’daki gelişmelerin göç akını riskini artırdığı malumunuzdur. Halihazırda 3,6 milyonu Suriye’den gelen olmak üzere yaklaşık 5 milyon mülteciye ev sahipliği yapan ülkemiz yeni bir göç yükünü kaldıramaz." Bu beyanat çok geç gelse de doğru bir tespit, çünkü bu ülkenin ekonomik imkanları iflas etmek üzere. Dolayısıyla milyonlarca mülteciye ev sahipliği edecek durumda değil. Keza ülkeye giren mültecilerin çoğunluğu ülkesine geri dönmeyecek. Bu kesin.
  14. AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, TÜİK'le ilgili eleştirilerde bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef alırken "Türkiye İstatistik Kurumu'na güvenmeyeceksin de masada oturup içki içerken fikir söyleyen adamlara mı güveneceksin?" dedi. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/numan-kurtulmustan-kilicdarogluna-icki-icerken-fikir-soyleyen-adamlara-mi-guveneceksin-1891857 Eğer önde gelen bir siyasetçi bu tür(!) belden aşağı demeç vermeye gerek duyuyorsa, bu aslında Türkiye´deki kurumların iktidardan ne kadar bağımlı hăle geldiğinin göstergesidir.
  15. Maço kelimesi, İspanyolca olup "erkek" anlamına gelir. Aslında maço erkekleri kadınlar yaratır, daha doğrusu bunda bilhassa annelerin parmağı vardır. Erkekler hayatlarındaki ilk öpücüğü annelerinden alır. Ailedeki erkek çocuklar, kız çocuklarına nazaran daha fazla pohpohlanır ve şımartılır. Neredeyse her istekleri yerine getirilir. Yani erkeklerin gelecekteki hal ve hareketlerinin birincil sorumlusu bir bakıma anneleridir. Ayrıca şunu da göz önünde bulundurmak gerek: Her şeye rağmen... kadın seçer kiminle gezeceğine, kiminle öpüşeceğine ve kiminle cinsel ilişkiye gireceğine. Kadın istemezse, erkek sadece avcunu yalar. Günümüzde maçoluk hălă devam ediyorsa, bunun baş nedeni, kadınlar bu karakterdeki erkekleri istedikleri ve bunlardan hoşlandıkları içindir. Hasılı maçoların neslinin tükeneceğini zannetmiyorum.
  16. Genelde tarımdan geçimini çıkarmaya çalışan çiftçilerin durum aynı. Dünya genelinde bu böyle, bu nedenle çoğu ülke subvansiyon yapar. Parayı götürenler, üreticiden ziyade aracılar, tüccarlar. Kaymağı götüren bunlar.
  17. Hah hah ha... Sen hele bir yakın arkadaşlarına bu mevzuyu bir sor. Bakalım onlar nasıl düşünüyor...
  18. Sen de her maçoyu şiddete meyilli sanıyorsan yanılıyorsun. Konumuz şiddet falan değil. Bilirsin; hani "Kadınlar, sert erkeklerden hoşlanır" diye bir tabir var. Burada kastedilen erkekleri, kadına şiddet veya kaba kuvvet kullananlar manasında görmemen lazım. Sen tekrar arkadaşlarına sor bir. Eşcinsellere gelince... Onların da serti ve yumuşağı vardır elbette.
  19. kavak

    Gülün adı

    Umberto Eco´nun 1980´de yayınlanan bu kitabı bana bir bayan hediye etmişti ve çok beğenmiştim. Sanırım 5-6 kez okumuşumdur. Hatta yayınlandıktan kısa bir süre sonda beyaz perdeye de uyarlanmıştı. Başrolü meşhur Sean Connery üstlenmişti ki film de bir hayli başarılı idi. Bir rahip gizemli bir manastırda işlenen cinayetleri aydınlatmak için görevlendirilir. Olaylar Orta Çağ İtalya´sında cerayan ettiği gibi, o devirdeki Kral ve Papa arasında yaşanan gerginlik ve çeşitli tarikatların düşmanlıkları akıcı ve başarılı bir üslupla yazıya dökülmüş.
      • 1
      • Thanks
  20. En eski meslek nedir? Elektrikçi. Tanrı, "Işık olsun!" diye buyurdu ve ışık oldu.
  21. Hayattaki en sıkıcı şey, 20 yaşında yapmamız gerekenleri 40 yaşına gelince öğrenmemiz.
  22. Mitolojide narsisizm: Narkissor(Narziss), eski bir yunan efsanesine göre nehir tanrısı olan Kephisos´un ve Leiriope´nin yakışıklı oğlu idi. Kadınlar tarafından aşırı ilgi gördüğü için kibirliydi ve tanrıça Echo´nun aşkını bile geri çevirmişti. Bu nedenle tanrıça Nemesis onu cezalandırdı. Narziss, bundan dolayı suda gördüğü kendi simasına karşı doyumsuz bir sevdaya tuttulur. Bu ilk narsistin sonu hakkında iki farklı rivayet var. Birincisinde tanrının müdahalesiyle bir yaprak suya düşer ve sudaki sima bulanıklaşır. Çirkin olduğunu zanneden Narziss kahrından ölür ve Nergis çiçeğine dönüşür. İkinci rivayete göre Narziss kendi simasına ăşık olur, onunla birleşmek(!) ister ve bunu yapmaya çalışırken boğulur.
  23. Narsist birisinin tabiatında ben merkezcilik ağır basar. Buna yukarıda değinmiştik. Bu kişler hakkında çok şeyler söylenir, yazılır, çizilir. Bunlardan bazıları mesela şunlar: - İlk etapta kendilerine arkadaş yerine taraftar seçerler. - Herşeyi yapabildiklerini anlatmaktan çok zevk duyarlar ancak ellerini hiç kirletmezler. - İlgi manyağıdırlar, haliyle sahnenin en önünde sürekli görünmek isterler. Sürekli pohpohlanmak isterler. - Öz eleştiri ile işleri pek olmaz ki en yapıcı ve haklı eleştiriyi bile tehdit olarak algılarlar. - Empati yoksunudurlar. Hatta bununla ilgili tıbbi kanıtlar bile var. Magnetresonanztomograf (kısaca MRT) ile elde edilen verilerde, bunların beyin korteksinin normal insanlara nazaran oldukça ince olduğu gözlemlenmiştir.
  24. İnternet büyük çapta hayatımıza girdi gireli, kendine ăşık olan insanların çağı da başlamış oldu diyebiliriz. Eskiden bunlar yok mu idi? Elbette vardı ancak kendilerini böyle ulu orta teşhir edebilecekleri, neredeyse hiçbir yaptırımı olmayan sanal platformlar yoktu. İnsanların bu dürtüsünü/özelliğini kamçılayan ikinci büyük etken ise Apple´nin İPhone 4´ü piyasaya sürmesi oldu. Cihazın üzerindeki ufak bir kamera ile kendi kendinizin fotoroğrafını çekmek, çoçuk oyuncağı gibi kolay hale geldi. Kişisel profil sayfaları (örneğin Facebook vb.) milyonlarca özçekimlerle (selfie) dolup taşmaya başladı. Eskiden her çekilen resimin bir kıymeti, değeri ve ağırlığı varken, yeni bir moda furyası başladı. Sayısız Smartphone kullanıcıları, çevreyi sadece kendilerini ön planda gösterirken resimliyorlar. Bununla da bitmedi tabii. 2014 yılında yeni bir oyuncak piyasaya sürüldü. Smartphone´u bir çubuğa bağlayıp, "selfie" çekiyorsunuz. İngilizcede bu çubuğa dalga geçercesine "Narci Stick" ismi yerilmiş. Narsisizm´i çağdaştıran bu kelime bence çok yerinde bir tanımlama. Narsisizm, "kendi kendine aşık olan kişi" demektir. Bu kelime son zamanlarda müthiş bir kariyer yaptı. Özünde ben merkezcilik, özseverlik yatar. Bilhassa gençlerde çok yaygın bir hale geldi. Kendi filmlerinin çekimlerinin yıldızları olma sevdasında olan insanların sayısında patlama oldu. Smartphone´ler olsun, Tablet´ler olsun; bunlar ego aşığı bu insanların yardımcıları, hatta menecerleri haline geldiler. Narsizmus çağında yaşıyoruz artık bence. Herkes sevilmek, bilinmek, gözükmek, takdir almak istiyor.
  25. Yine bol keseden ergence sallamışsın ve hiçbir şey anlatamadın. Eziklik kompeksi, kudurmak, bebeler, IQ, cahillik, çocukça, akıl yoksunu, ezikler... N´oldu? Böyle hakaretvari hep aynı cümleleri ve kelimeleri yazınca çükün mü büyüyor? Görüyorum ki gerçek hayatta bir baltaya sap olmamış gibi bir halin var. Bugüne kadar diğer sosyal platformlarda ve buraya damladığından beri kendinden olmayanları kaç kere "kibirli" olmakla suçladın? Saysana bir, çünkü senin açından önemli olmalı. Halbuki kibirin nirvanasında olan bizzat sensin. Takıntılısın. Bunu inkar eden mi oldu da böyle böbürleniyorsun? Evet, hepimiz ölümlüyüz. Sen de öylesin! Yukarıda yazmıştık: -Herkesin bir tuhaflığı vardır. Cümlenin sonuna noktalama işareti iliştirmeyenlere daima kıl olmuşumdur. Benim bir tuhaflığım bu işte ancak üzerinde çalışıyorum. Peki seninki nedir? Mesela senelerden beri oraya buraya sloganvari görseller iliştirmek ve hep "Aman da ben...ben...ben çok yakışıklıyım" edebiyatı olabilir mi? Buradan bakınca narsistliğin dibine kadar saplanmış ve kendinden başka herkese düşman kesilmiş bir görüntü veriyorsun. Herhalde eline geçse, tüm canlılığı yok etmeye de kalkarsın. Umutsuz bir vakasın. Hasılı seni kendi haline bırakmak en iyisi...
×
×
  • Create New...