Jump to content

Search the Community

Showing results for tags 'evrim'.

  • Search By Tags

    Type tags separated by commas.
  • Search By Author

Content Type


Forums

  • FORUMLAR
    • Duyurular
    • Genel
    • Bilim
    • Felsefe
    • Politika
    • Ekonomi
    • Tarih
    • Kitap
    • Video
    • Teknoloji
    • Kafe
  • HİKAYE VE ROMAN
    • Hikaye ve Roman
  • Öpüşen Fikirler Kulübü's Konular

Product Groups

  • Widgets
  • Test package
    • Services

Categories

  • Bilim
  • Felsefe
  • Politika
  • Bilimsel Kuşkuculuk

Find results in...

Find results that contain...


Date Created

  • Start

    End


Last Updated

  • Start

    End


Filter by number of...

Joined

  • Start

    End


Group


AIM


MSN


Website URL


ICQ


Yahoo


Jabber


Skype


Location


Interests

Found 4 results

  1. Konu başlığı gayet net. Ama bir kaç cümle kurayım. Evrende her saniye sayılamayacak kadar tepkime (reaksiyon) meydana geliyor ve bunların içinden sadece üç beş tanesi varlığını sürdürüp geri kalanları ise uyum sağlayamadığı için yok oluyor. Canlı cansız ayrımı yapmıyorum. Bu olay bilinen 15 milyar yıllık evrende her saniye devam edegelmektedir. Şimdi gelelim bir DNA nasıl oluştu sorusuna. İşte böyle oluştu. Sonsuz denecek kadar olay tepkime zincir reaksiyon sıcaklık farkları radyasyon değişimi falan hepsi meydana geldi. Fakat her denemede sonsuz denecek kadar başarısızlık ile sonuçlandı. Her denemenin ömrü saniyenin milyonda biri kadar bile sürmedi. Bu kadar tepkime içerisinde sadece bir iki tanesi kalıcı olabildi. İçlerinden sadece görebildiğimiz canlı türleri 10 milyon yıldır DNA yapısını koruyabildi. İşte buna evrim diyoruz. Diyorlar ki bir insan DNA sı neden köpekle döllenmiyor. Allah akıllı tasarım yaptı diyorlar. Bu olayın gerçekleşmesi için milyarlarca yıldır doğa devinmekte ve koskaoca evren şekilden şekile girip her olasılığın ortaya çıkması için durmadan enerji harcamaktadır. Yani öyle ol dedi şıp dedi oldu.. yok böyle birşey. Bu yüzden canlılık dinciler için çok ucuz bir olaydır. Ama hayat gerçekte öyle ona buna eğilip bükülmeyecek kadar pahalı ve zorlukla kazanılmıştır. Onların allahları ol deyince oluyormuş. Komik ve üzücü. Hala daha varlığı bilinen türlerin çoğalması sırasında bir çok aksaklık meydana geliyor. Çıkan yumurtaların %90'nı döllenmiyor. Hayata çıkanların çoğu hasta oluyor. Hala daha biz üreyen türlerin çoğunu keşfedemiyoruz. Çünkü uyum sağlayamadığı için varlığı ortaya çıkmıyor. Bu deneme milyarlarca kez devam edecek ve bir gün başardığı da gün yüzüne çıkacak.
  2. Bu gün hala hasta oluyoruz , üşüyoruz ve buna benzer bir çok gereksinimiz var. Yemekleri bile pişirip yemek zorundayız. Metabolizmamız çiğ yemek yemeye uygun değil. Buna benzer bir çok nedenden dolayı doğada yaşamımız çok uzun sürmüyor. Eve , yazlık kışlık giysiye, sıcak yemeye , bakıcıya ihtiyacımız var. Üstelik bütün bunlar bizim ilkel benliğimizin gereksinimleri. Beyin pratiğimiz kalıtsallaştıkça çözüm bulma süremiz kısalıyor ama aynı zamanda kurnazlığımızın da kurbanı oluyoruz. Beslenme çeşitliliğimiz giderek artıyor. Buna eş zamanlı olarak enzim sistemimiz de değişmeye başlıyor. Adapte oluyoruz , sonra direnç gösteriyoruz , sonra tekrar uyum sağlama sürecine giriyoruz. Bütün bunlar doğada daha uzun kalabilmek için beynimiz ve bedenimizin çevresine olan uyum süreçleri. Doğa böyle olmamızı zorluyor. 10000 yıl önceki yaşamı kalıplaşmış olarak bize dayatmıyor. Değişmeye zorluyor. Biz ne kadar uyum sağladıkça karşılığında da o kadar uzun yaşam hakkı veriyor.
  3. Geriye doğru baktığımızda, şiddetin, insanın soy ağacındaki derin köklerini görmemiz mümkün. Şiddet içeren ölüm vakaları birçok memelilerde cereyan eder, bilhassa primatlarda. İnsanlar da buna dahildir ancak kültür ve sosyal gelişim onu biraz uysallaştırmıştır. En azından cinayet, evrimsel geçmişimizin bize olan bir mirasıdır. İspanyol bilim adamlarının bilimsel dergi Nature´deki raporunda, insanlar arasındaki ölüm vakalarının oranı, diğer memelilerle soy ağacındaki yerimize göre kıyaslandığında, beklenilen seviyede. Elbette kültür ve insan toplumlarının sosyalleşmesi, içimizde var olan şiddet eğilimini etkiledi ve bizi eskiye nazaran günümüzde bir nebze olsa da uysallaştırdı. Kendi türünün içindeki ölümcül tartışmalar sadece insanlara özgü değil, bilakis diğer memelilerde de var. Primatlardaki grup içindeki saldırganlık ender sayılmaz, bazı türlerde çocuk öldürmeleri bile var. Yırtıcı havyanların kendilerine yabancı olan gruplardakilerini öldürdükleri gibi, zararsız gözüken farelerin veya atların bile ara sıra kendi soydaşlarını öldürdükleri gözlemlenmektedir. Kaynak: https://www.nature.com/articles/nature19758
  4. Ön not: Yazı uzundur. Ders notlarımdan ve çeşitli internet sitelerinden alıp anlattığım bilgileri içerir. Yavaş yavaş devamı da gelecektir. Evrim nedir? Bir populasyonun gen havuzunda zaman içerisinde alel frekanslarının değişimidir. Peki bu ne demek? Ben burada iki kişi üzerinden gideceğim lütfen popülasyon olarak düşünün. İki kişi düşünelim evlenecek olan. Erkek yeşil gözlü kadın kahverengi gözlü. Çocukları ela gözlü doğduğunda bu ailenin üyelerinde gelen tüm alel frekansı değişmiş olur. Yeni bir göz rengi ortaya çıkar ve ilerleyen zamanlarda çocuk kendi gibi göz rengi olan birini seçerse birkaç kuşak sonra yeşil ve kahverengi göz rengi görülme sıklığı azalırken ela gözler artar. Peki tamam bunu anladık ama evrimin gerçekten olduğunu bize gösteren ne? Gerçekten nereden bileceğim ben evrimin olup olmadığını? - Fosiller - Karşılaştırmalı anatomik analizler - Embriyolojik benzerlik - Modern biyokimyasal ve genetik analizler Her biri evrimi farklı şekilde ortaya sunan kanıtlardır. Fosiller evrimsel değişimin olduğunu; anatomik analizler köken alma hakkında kanıtları; embriyolojik benzerlik ortak atayı ve biyokimyasal ve genetik analizler de akrabalık ilişkilerini ortaya koyar. Hepsini tek tek açıklayalım. Anatomik analizlerde görülmüş ki bir yarasanın eli, insan kolu ve balina yüzgeci işlevleri farklı olmasına rağmen kökenleri aynı. Bu yüzden bunlar homolog organ olarak tanımlanır. Bildğiniz gibi balina yüzgeci yüzmeye, yarasanın eli uçmaya ve insan kolu da birçok şeyi yapmaya yarar. Bu arada tabi ki de bu ortak ataya da kanıttır. Tabi ki de sadece homolog organlar yok, analog organlar da var. Analog organlar da konvergent evrim sonucu oluşur. Balık solungacı ve böcek trakesi buna örnektir. İkisi de solunuma yarar ve birbirleriyle farklı yapılar olmasına rağmen aynı işlevi görürler. Embriyolojik benzerliği nerede arayacağız peki? Hemen hamilelik dönemlerini düşünebilirsiniz. Bütün omurgalı embriyoları solungaç yarıkları ve bir tane kuyruk oluşumunu sağlayacak genlere sahiptirler. Bu genler ortak atadan kalıtılmıştır. Yetişkin balıklarda solungaçlar ve kuyruk vardır. Çünkü onlarda bütün embriyolojik gelişme boyunca genler aktiftir ancak omurgalılar bu genler pasif hale geçer. Yine de bazı durumlarda kuyruklu insan doğumları görülebiliyor. Biyokimyasal ve genetik analizlerle de hepimizin aynı enerji molekülünü kullandığımızı biliyoruz. ATP. Aynı zamanda protein sentezi için RNA, ribozim, aynı genetik kod ve 20 aminoasit kullanıyoruz. Tamam ama evrim olmaması için belli şartlar var mı? Godfrey H. Hardy ve Wilhelm Weinberg birbirinden bağımsız olarak evrimin olmaması için 5 prensip olması gerektiğini öne sürmüştür. Bu prensipler bize belirli koşullar altında, eşeyli üreyen bir populasyonda alel ve genotip frekanslarının kuşaktan kuşağa sabit kalacağını gösterir. Buna göre: 1. Mutasyon olmamalı. 2. Populasyonlar arası gen akışı olmamalı. 3. Populasyon çok büyük olmalı. 4. Çiftleşmeler rasgele olmalı. 5. Doğal seçilim olmamalı. Bu beş koşuldan biri veya daha fazlasının yerine gelmemiş olması alel frekanslarında değişime neden olur. Peki evrime ne sebep olur? - Mutasyon - Göçler - Rasgele olmayan çiftleşme - Küçük popülasyon büyüklüğü - Doğal seçilim Gelelim doğal seçilime. Charles Darwin ve Alfred Russell Wallace birbirlerinden bağımsız olarak yaptıkları seyahatlerden edindikleri bilgilerle doğal seçilim mekanizmasını öne sürdüler. İkisinin teorileri 4 temel önermeyi ortaya koymuştur. Bu önermeler popülasyonlar dikkate alınarak oluşturulan önermelerdir. Önerme 1: Bir popülasyonu meydana getiren aynı türe ait bireyler bir çok özellik bakımından birbirlerinden farklılık gösterirler. Önerme 2: En azından bir populasyondaki bireyler arasındaki farklılıklar ebeveynlerden yavrularına aktarılan karakterlerden kaynaklanmaktadır. Önerme 3: Her bir jenerasyonda, bir popülasyondaki bazı bireyler diğerlerine göre başarılı bir şekilde hayatta kalır ve yavrular meydana getirir. Önerme 4: Avantajlı özelliklere sahip olan bireyler daha uzun süre hayatta kalırlar daha fazla yavru meydana getirirler. Bu doğal seleksiyon olarak bilinir. Doğal seleksiyon bir popülasyon içindeki bireyleri etkiler, buna karşın zaman içinde değişen popülasyondur. Doğal seçilim beli bir çevreye en iyi uyum sağlamış organizmaları seçer. Evrimsel değişimler:  Kuşaktan kuşağa oluşur.  Döllerin atalarından farklı olmasına neden olur.  Populasyon düzeyinde gerçekleşir. Küçük bir anekdotu da yazayım. Doğal seçilim sadece en iyi uyum sağlayan değil aynı zamanda en çok döl verendir. Doğal seçilimde etkili olan bazı ajanlar var. Şimdi bu ajanları açıklayalım. 1. Rekabet: Sınırlı bir kaynağı kullanmaya çalışan bireyler arasındaki etkileşimdir. Aynı tür veya farklı tür bireyler arasında olabilir ama en çok aynı tür bireyler arasındadır. 2. Birlikte Evrim: Kapsamlı etkileşimlere bağlı olarak iki türdeki adaptasyonlar sonucu oluşan evrimdir. Avcılar ve av arasında birlikte evrim “biyolojik kollar yarışına” benzer. Kurt predasyonu ile yavaş dikkatsiz geyikler seçilime uğrar. Uyanık, çevik geyikler ile yavaş, acemi kurtlar seçilime uğrar. Her bir taraf diğerine yanıt olarak yeni adaptasyonlar geliştirir. 3. Predasyon: Bir organizmanın başka bir organizmayı öldürdüğü ve yediği bir etkileşimdir. Eşeysel Seçilim Bir doğal seçilim türüdür. Bir organizmanın eş edinmesine yardımcı olacak özellikleri destekler. Erkeklerin eş edinmesine yardımcı olan özellikler: - Dikkat çeken özellikler (parlak renkler, uzun tüyler veya kanatlar, dallanmış boynuzlar), - Tuhaf kur davranışları - Yüksek, karmaşık kur şarkıları Eşeysel seçilimden kaynaklanan özellikler erkekleri avcılara karşı daha savunmasız hale getirir. Dişilere erişmek için erkekler arası rekabet, dövüşlerde veya ritüel saldırganlık gösterilerinde avantaj sağlayan özelliklerin evrimini destekler. Sağ kalımı artırmayan erkek yapıları, renkleri ve gösterileri erkeğin sağlığı ve gücünü gösterebilir. Doğal seçilim ve eşeysel seçilim popülasyonları üç yolla etkileyebilir. 1- Yönlü seçilim: Bu tip seçilim türünde, bir popülasyonun belli bir özelliği artış ya da azalış yönünde bir seyir izler. Popülasyonun ortalama özellik değerlerinde düzenli bir değişime neden olabilir. Bir popülasyonda küçük bir vücuda sahip olmak direkt uyum başarısını arttırıyorsa, her nesilde daha küçük bireyler seçilecek evrim belli bir yöne doğru ilerleyecektir. 2- Dengeleyici seçilim: Doğal seleksiyondaki doğal sapmalar aşırı bir boyut ve ortalama kazanırsa bunu dengeleyen mekanizmadır. Temel olarak, çan eğrisi şeklinde oluşan çeşitliliğin, iki ekstrem ucunun olduğu durumlarda görülen seçilim tipidir. 3- Ayırıcı seçilim: Eğer büyük ve küçük bireyler ortama uygun, fakat ortalama büyüklükteki bireyler ortamla uyumsuz ise ayrıcı seçilim gerçekleşmektedir. Bu seçilimde türün birbirinin zıddı iki uç özelliği seçilmekte, ortalama özellik ise ayıklanmaktadır. Şimdilik bu kadar yeterli. Zamanla daha fazlası anlatılacak.
×
×
  • Create New...