-
İçerik sayısı
2.769 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
144
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by kavak
-
10 emir Musa dağda tanrı ile olan muhabbetinden sonra geri gelir ve halkına seslenir: " Arkadaşlar, bir tane iyi ve bir tane kötü haberim var. İyi haber: Bize şart olan emirlerin sayısını 10´a indirebildim. Kötü haber: Zina yapmak, hălă suç! "
-
Kapitalizm, basitçe söylemek gerekirse, belirli bir ekonomik ve toplumsal düzeni ifade eder. Bu çarkın dönmesi için elbette sermaye ve girişimcilere/yatırımcılara ihtiyaç vardır. Peki, sermaye nedir? Mesela fabrikalar, iş makineleri, elbette para, mal varlığı, araçlar vb. Piyasayı ve üretimi arz ve talep belirler. Arz ve talep kapitalizmin direği diyebiliriz bir bakıma, çünkü bunlar üretilen ve piyasaya sürülen ürünün miktarını ve nihai değerini belirler. Bu düzende devletin de öyle ya da böyle parmağı var tabii. Günümüzde bile birçok sanayileşmiş ülkede kapitalizmin temel ilkeleri geçerlidir ancak devlet kanunlarla insanların sömürülmesini hem önlemeye çalışır hem de piyasanın daha adaletli olmasına uğraşır. Devletler bu noktada, yani insanların sömürülmesini önlemede ne kadar başarılı, o tartışılır elbette. Öyle devletler var ki, onların gözü sadece yatırım yapmak isteyenleri ve sermaye sahiplerini görür. Tabıatın ırzına geçilmiş, insanlar sömürülmüş...bunları pek fazla önemsemezler. Halbuki işci ve tüketici olmadan, kapitalizm zor yürür.
-
Bu memlekete muhalefet açısından aşınmamış, siyasi mağlubiyet görmemiş yeni bir çehre lazım. Kılıçdaroğlu kenara çekilmeli artık, çünkü sürekli olarak siyasi yenilgilerini gündeme getiriyorlar. Çoğu siyasetçinin aksine ben kendisini dürüst birisi olarak görüyorum ancak bu nokta, siyaset arenasında her zaman geçerli olmuyor maalesef.
-
Böyle o k. aklınla(!) laf sokmaya çalışacağına, o kırmızı gözlüğünü değiştirsen, belki olayları(!) daha berrak görürsün. Hasılı: Deveye sormuşlar: - Boynun neden eğri? Deve: Nerem doğru ki?
-
Bu sorunun yanıtını olsa olsa kadınlar verebilir. Ben bu yaşıma gelmeme ve 26 seneden beri evli olmama rağmen, kadınları tam olarak anlayabilmiş veya onları çözebilmiş değilim. Ancak şunu söyleyebilirim: Seven kadın, erkeğe nazaran, sevdiği erkeği sulu götürüp susuz getirir. Tabii bu benim şahsi görüşüm.
-
Düşünceler eyleme geçmediği müddetçe yok hükmündedir, çünkü hukuk eylemin oluşup oluşmadığına bakar. Yani mesela birisi hakkında istediğin her şeyi düşünebilirsin, bu şey, ne şiddet sayılır ne de suç.
- 37 yanıt
-
- şiddet
- şiddette hayır
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Ana evi İş yerinde masamın üzerindeki telefon çınlamaya başladı, kafamı telefona doğru çevirdim, arayan kişinin numarası gözüme ilişti. Bu numarayı tanıyordum; eşime aitti. İçimden "Hayırdır!" dedim ve ahizeyi kulağıma dayadım. "Buyur canım, neden aradın?" diye sordum. Benim hatun hemen konuya girdi ve dedi ki: "Bizim oğlan evde kişisel test yaptı ve sonucu positif çıktı. Şimdi kendisiyle PCR testi yaptırmaya gidiyorum." Benim keyfim kaçmıştı, çünkü büyük ihtimalle oradan da olumlu bir yanıt gelmeyecekti. Dedim ki: "O zaman bana da bulaşmadan ben anama gidiyorum. Bana 1 hafta on gün yetecek kıyafeti bavula koy. Ben işten sonra bavulu alıp onun yanına gideyim." Bu önerim onun da aklına yattı. "Tamam" dedi, "Sen işten gelinceye kadar bavulunu hazırlarım." Annemin evi bize 30 km civarında bir uzaklıkta. Arabayla oraya varması yarım saat filan sürüyor. Oraya vardım ve zili çaldım. Annem beni elimde bavulla görünce şaşırmıştı. "Merhaba anne, bir haftalığına misafir kabul edersin herhalde" diye gülümseyerek onun yanıtını beklemeden içeriye daldım. Annem hălă şaşkın şaşkın bana doğru bakıyordu. Ona durumu anlattım. "Sağlık olsun, oğlum" dedi. "İstediğin kadar kalabilirsin." Bu arada telefonu eline almıştı ve kimi aradığını tahmin etmem zor değildi. Torununu arıyordu, onu çok severdi. Ne de olsa, tek oğlan olan torunu oydu. Böylece anamın evine yerleştim. Bir iki gün sonra canım sıkılmaya başladı, çünkü internet yoktu. Halbuki ben annemi hep düzenli bir şekilde ziyaret ederdim fakat akşamları tekrar eve dönerdim. Bu nedenle böyle bir şey başıma hiç gelmemişti. Bol bol kitapları vardı ancak çoğunlukla din ve inanç içerikli olduklarından onları okumaya pek niyetim yoktu. Çarşıya çıktım ve oradan kafama uyan birkaç tane kitap aldım. Annem onun yanına yerleşmeme bir hayli sevinmişti ve hergün en çok sevdiğim yemekleri pişiriyordu. Bu arada bana dini mesajlar vermeden de duramıyordu. Sabah akşam Kur´an okurdu ki ha bire benim de okumamı isterdi. Bu nedenle kendi kitaplarını okumak yerine çarşıdan yeni kitaplar almama biraz hayıflanmıştı. "Oğlum, öbür dünya için de bir şeyler yapmak gerek" derdi hep. "Anne, ben de onu yapıyorum zaten. Hiç kimseye zarar verdiğimi gördün mi hiç?" diye ona takılırdım. Bunu söyleyince, bana hem kızar hem de gülerdi. Bir hafta sonra bizim oğlanın yeniden yaptırdığı test negatif çıkınca, bana evin yolu göründü. Pılımı pırtımı toplayıp anamın evinde ayrıldım. Kapıda 60 yaşına merdiven dayamış olan beni tembihlemeyi unutmadı tabii. "Oğlum, bu dünyadakiler geçici. Önemli olan, öbür dünya için ne yaptıklarımız." Kelimeler: anne, aile, kitap
-
Kendisinin ödememesinin bir anlamı yok, önemli olan geniş kitlelere bunu iletebilmek ve halkın nezdinde bunu hayata geçirebilmek. Yoksa tek kendisinin yaptığıyla kalır. Ayrıca o gelen zamlar mecburen yapılmış zamlar, çünkü ekonomi batmış vaziyette, devletin kasası tamtakır bomboş ve hükümetin başka hiçbir seçeneği yok. Muhalefet dediğin, hele ki uzun zamandan beri muhalefette ise, ses getirebilen ve sorunlara çözüm üretebilen siyaset yapmalı. Bunu yaparken vatandaşı da buna ikna edebilmeli. Ana muhalefetin en büyük sıkıntısı burada yatıyor; kararsızlar ve iki arada bir derede olan insanları kendi tarafına çekmeyi bir türlü berecemiyor. Bunun temel nedenlerinden birisi, sayısız kere siyasi yenilgi almasına rağmen istifa etme cesaretini gösteremedi. Ancak bir noktada çok iyi bir siyasi eylem yaptı ancak hakettiği yankıyı bulamadı maalesef. Ankara´dan İstanbul´a kadar olan "Hak, hukuk, adalet" eylemi oldukça yerindeydi.
-
Şiddet, birisinin istemediği bir şeyi ona karşı sözlü veya fiziksel olarak eyleme dönüştürmektir, bana göre. Şiddet ha kişisel olmuş ha devlet eliyle olmuş, farketmez. Devlet, kanunları uygulamak adına yeri geldimi şiddeti kullanır. Bu noktada meşrulaşır, çünkü kanunların uygulanmasından devlet yükümlüdür. Ancak aynı zamanda kanunlara aykırı da hareket edemez. Ettiği vakit, uygulanan şiddet meşruluğunu kaybeder. Diğer yandan, cinayet bir şiddet türü olmasına rağmen, kendi hayatınız tehlikede ise nefsi müdafaa noktasında meşrulaşabilir.
- 37 yanıt
-
- şiddet
- şiddette hayır
-
(3 etiket daha)
Konudaki etiketler:
-
Forumlara olan rağbet eski zamanlara oranla bir hayli azaldı. Sadece dinsiz imansızlar değil, azılı dindarlar da forumlara pek uğramaz oldular. Bence bunun sebeplerinden birisi şu: İnsanlar yaşlanıyor, insan yaşlandıkça eskisi gibi enerjik olmuyor. Elbette istisnalar var. Ayrıca nesil değişiyor. 1990 ve 2000´li nesil çok farklı. Onlar bambaşka ălemde yaşıyorlar.
-
Orta şeker gibi desene. Konuyu değiştirmek istemiyorum ancak bunlara bakmak için zaman ayırabilmek lazım. Bunu yapamayacağımı bildiğim için ve daha da önemlisi, benim hatun istemediği için hiç evcil bir hayvanım olmadı. Yanılıyorsun. Onlar da yanı kategoridedir, çünkü onları sen sahiplenmişsin bir kere. Dediğim gibi konu dağılmasın. Bu hayvan mevzusu daha fazla uzamasın.
-
Çözümü yok bunun, çünkü herkesin dünyası, doğduğu yer, kültür, mahalle, aile vs. çok farklı. Nasıl ki fakir zengin uçurumu var olmaya devam edecekse, bu mevzu da da fazla bir değişiklik olmayacak. Diğer yandan ben geldiğim ve içine doğduğum fakirliği ve yoksulluğu unutmadım. Fazla bilgili ve eğitimli olduğumu da iddia edemem. Hasılı varoşları ve varoşluğu tü kaka ilăn edenlere iyi gözle bakmam.
-
Eğer burada benden bahsediyorsan, bak eğer diyorum ha, o zaman dibine kadar saçmalıyorsun. Çünkü sen numuneliksin. Bak ben sözümü sakınmam.
-
Ayrıca mutluluğun ölçütü var mıdır, varsa, nedir? Konuyu açıp hemen sıvışıyorum. Hele sizler bu mevzudaki düşüncelerinizi yazın bir, sonra ben de bir iki kelam ederim.
-
Tamam işte ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Ha yapı demişsin ha karakter. İkisini de hayatta yaşadıkların ve deneyimlediklerin törpüler. Okuyan da bunun çok hayvanları var zanneder. Kaç tane hayvanın var? Sahip olduğun hayvan ve kitaplar senin malın/mülkün zaten. Zaten çoğu kişi sahip olduğu şeylerle gösteriş yapar.
-
Şaka mı yapıyorsun? Katıksız Ălevilerin özellikleri nelermiş?
-
Herkesin zekası ve yetiştiği ortam aynı değil bir kere. Haliyse bu mevzuda ne dersek diyelim, kendi subjektif görüşümüzden öteye gitmez. Sen gösterişe prim vermeyebilirsin ancak gösterisi bir hayat felsefesi gibi görenler de yok değil. Çevresinde ve medyada öyle görmüş (@Kafir İmam, yukarıda buna değinmiş), öyle yetişmiş. Bu nedenle fırsatını bulunca da kendisi de yapıyor. Valla, bunlara(!) laf anlatamazsın.
-
Keşke bunun kolay bir cevabı olsa. Ancak bana göre yine her şey halkta bitiyor, çünkü halkın durumu(!) ne ise, onları yönetenlerin durumu da aynıdır. Halk cahilse, onları yönetenlerden de fazla beklentili olmamak lazım, çünkü onları oraya seçenler halkın kendisi. Halk, yöteticilerin yaptıkları yanlışlara dur demiyorsa, onları prostesto etmiyorsa, hesabını sormuyorsa, bu kısır döngü kolay kolay kırılmaz. Önce halkın değişmesi ve bilinçlenmesi gerek. Atatürk´ten sonra bu memlekete onun gibi sahip çıkan siyasetçi bugüne kadar gelmedi. Her gelen hep kendi şahsi menfaatlerini ön planda tuttu. Sıkıntı burada yatıyor. Özverili olan, memleketi düşünen, halkın aydınlanmasını isteyen siyasetçilere ihtiyacı var bu ülkenin.
-
Ben buna daha çok özenti diyorum. Ekonomik sebeplerden ötürü arzu ettiği yerde olmamasına rağmen, mesela en azından son model bir telefonla başkalarını etkilemek istiyor olabilir. Ben bu tip olaylara biraz iyimser bakmaya çalışıyorum, çünkü muhtemelen hepimiz başkaları tarafından beğenilmek isteriz. Bu durum, doğamızda olan bir şey aslında. Mademki varoşları deşifre ediyoruz, o zaman ben de derim ki... Her ortamda kendini merkeze koyan, ha bire başkalarını karalayan, özeleştirilere hiç tahammülü olmayan, hep "ben...ben...ben..." edebiyatı yapmaya yeltenenler de varoştur bana göre. Bunlarda narsistlik bir hayli yaygındır. Hadi buyurun.
-
Bunu yapanlar sadece Müslümalar arasından çıkmaz bilakis kendini akıllı başkalarını enayi görenler neredeyse her toplumda vardır. Yani Alman olsun, Fransız olsun, Italyan olsun hatta Japon, Kanadalı, Amerikalı vs. olsun, farketmez. Bunların ve diğer toplumların arasında da böyleleri var. Zaten olmasa şaşardım. Senin çevren nasıl bilmiyorum ancak benim çevremde pırıl pırıl olan ve kimsenin hakkını yemeyen müslüman insanlar var.
-
A dinine inanan dindarın B dinini beğenecek hali yok. Öyle olsa zaten A dinine inanmaz. Bu nedenle kendi inanmadıkları dinler yanlış olmalı. Mesela Musevilik, Hrıstiyanlık ve İslam´ın temeli aynı olmasına rağmen, bu dinlerin mensupları diğer ikisini beğenmez hatta karalamaya çalışır.
- 6 yanıt
-
- 1
-
-
- put nedir
- putperestlik
- (4 etiket daha)
-
Ben sana yalancısın demedim. Tamam mı, Yadel Efendi! Bu yaptığın terbiyesizlik! Artı; senin yaptığın resmen şu: Tüm polisleri, yargıçlar ve varoşlarda yaşayanları vs. bir çırpıda karalıyorsun. Peki, bunları neye dayanarak iddia ediyorsun? Sadece kendi yaşadıklarına dayanarak, herkesi kapsayan genelleme yapma yanlışına düşüyorsun. Hasılı önce sen onu bunu karalamadan evvel kendine bir çeki düzen ver.
-
Dostum, böyle de olmaz ki! O bağlantılara basmama gerek yok, çünkü ne olursa olsun herkesi kapsayan genellemeler sıkıntılıdır. Dipnot: Türkçe cümlenin içinde link kelimesini kullanmanı yadırgadım açıkçası, halbuki sen böyle şeylere çok önem verirdin. Yoksa sen de mi varoşlaştın?
-
Bence sorun hüküm edende ve muhalefeti yürütende değil. Sorun milletin ta kendisinde. Millet, tepkisini etkili bir biçimde dile getirmiyor. Son bir senede Türk Lirası neredeyse 100% değer kaybetti, enflasyon almış başını gidiyor. Türkiye ekonomik bir krizde ve ne zaman düzeleceği de belli değil. Peki, tüm bu olanlara rağmen, halkın kendini yönetenlere karşı herhangi önemli ve ses getiren bir protestosu oldu mu? Olmadı. Demek halkın çoğunluğu hălă halinden memnun galiba ya da o kadar vurdum duymaz ki hiçbir şey umrunda değil. Asıl sorun burada yatıyor.
