Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Ataturk tarihte oyle bir izlenim birakmistir ki, bugun TC 'de iktidar ve muhalefet olarak her turlu ideolojik gorus olarak bu gorusler kendi bunyesinde birbirine zit olsa bile, her goruse bir Ataturk oturtmak mumkundur. Bugun Ataturk'un pragmatizmi; kendine her turlu izmi benimsemis her farkli politik ve ideolojik gorusun Ataturk'u telaffuz etmesi, bunun en guzel kanitidir. Bu onun kutsalligindan ziyade, pragmatizminden ve ortaya Osmanli'nin kullerinden bir TC devleti cikarmasindandir. Bu aslinda bir balayidir. Ama nasil balayinin cicim aylari son bulunca g.tum aylari baslar, TC'nin uzerinden de bunca 90'a yakin yil gecince durum aynidir. Oyuzden Ataturk'un bu pragmatizmini hem leyhte hem aleyhte olarak her bir farkli ideoloji ve politik icerik alabilmekte ve elestirebilmektedir. Bu hem elestirenin, hic bir yonunu savunmadigi anlamina gelmedigi gibi, elestirmiyenin de her seyini savundugu anlamina gelmez. Ataturk oyle veya boyle belirli bir tarihe damgasini vurmus ve bir devlet yaratmistir. Onemli olan da, bu yaratilan devletin geleceginin ne olacagidir. Bu da Ataturk uzerinden, leyhte ve aleyhte ve veya ozlem ile v.s. degil; cagdas dunya gidisatina uygun ve bugunleri yarinatasimak olarak degerlendirilmelidir.
  2. Yukaridaki cumle kime aittir?
  3. Konuyu duygusalliga ve etnisiteye v.s. tasimadan once, ortada yasam hakki elinden alinan canlar oldugunu unutmamak gerekir. Konu bu canlarin asker/sivil v.s. olup olmadigi da degildir. Oyuzden duygu, dusunce, ideoloji, inanc v.s. ne olursa olsun; bu insanlikdisi saldiri insanin insanligi adina kinanmali ve lanetlenmelidir. Teror ve terorizm, kelime anlami olarak korku salmak demektir. Bu temelde teror ve terorizm ile mucadele terorist ile mucadeleye indirgenemez. Sonucta terorist ile yapilan mucadele, teror ve terorizm yasadikca yeni teroristler yetistirecektir. Ortada sicak bir terorist ile mucadele vardir ve olmalidir, ama; asil mucadele teror ve terorizme karsi verilmelidir. Bu ne bir ilk terorist saldiridir, ne de son olacaktir ve terorizm ve teror insanoglu aklinin bunyesinde bir ideoloji ve inanc olarak yer ettikce de devam edecektir.
  4. Birak mutlagini, sen bilimsel olarak insanoglu disinda kalan bir gucun gercekligini kimin/neyin ortaya koyabilecegini soyluyorsun? Bak cumleyi bir daha tekrar ediyorum. Insanoglu disinda insanogluna yansiyan ve gozlem veren bir gerceklik vardir. Yalniz, bu gercekligin ne oldugu INSANOGLUNUN ANLAM, ICERIK VE BILGISI TEMELINDEDIR, YANI INSANOGLU YAPILANDIRMACILIGIDIR. Zamansiz, insansiz ve evrensel bir gerceklik ortak algisi yoktur ve olan algi da bilgi temelinde,yanlislanabilen,m yenilenebilen, degisebilen olandir. Ayrica ben tek olarak senden, ya da insanoglu turu ve birinden degil; insansiz derken, insanoglu turunun varligindan bahsediyorum
  5. Burada iki nokta var, birincisi suinin yani kendinin, causa sui'si yani nedeni ve sui'nin sui generis'i yani cesidi. Eger insanogluna yansi ve gozlem veren fenomen ise, bu fenomenin causa sui si gozlemi ve yansimasidir. Sui generis'i de insanoglunun kendisidir. Cunku bu gozlemi ve yansiyi alan ve degerlendiren insanogludur. Iste bu nedenden, fenomen ortaya konamaz, cunku kendi kendisini ortaya koymaz, onu gozlemleyen insanoglu ortaya koyar. Ortaya koydugu da, fenomen degil; onun yansisi ve gozlemidir. Evren, insanogluna yansi veren ve gozlem veren fenomenin adidir. Iste bu nedenden fenomenin ne oldugu konusu, bilimin degil; bilimsel degil; varligin ve metafizigin konusudur. Bilim sadece gozlem ve yansiyi bildirmek ile yukumludur. Bu da goreci ve degisken, yenilenebilir durumdadir. Her gozlem farki bu yenilenmeyi ve eskiyi yanlislamayi getirir. ZAMANSIZ, INSANSIZ, EVRENSEL BIR GERCEKLIK OLMADIGI GIBI, BUNUN KESIN, MUTLAK, SABIT, DEGISMEZ BILGISI DE YOKTUR. Kendi dahil, kendine yansiyan ve gozlem veren her turlu gercekligi yapilandiran ona anlam, bilgi ve icerik veren insanogludur.
  6. Iki Farkli Ozgur Algisi: Liberal ve Free Serbest kelimesinin, ozgur icerigi farkli bir iceriktir. Yani "Free Thinking" ile "Liberal Thinking" arasinda cok buyuk farklar vardir. O yuzden ben; yukarida free kelimesini; ozgur olarak degil; serbest olarak telaffuz ettim. Liberal dusunce ise serbest bir dusunce degildir. Birincisi; politik bir ideolojiye sahiptir ve totoliter olarak "demokrasi" kavramini kullanir. Yani; ozgurlugu; demokratik haklarla sinirlidir. Kisi olarak; liberal olan bir birey; bireyci akilciliga sahiptir. Bu da bireyin kendi bireysel cikarinin one cikmasi demektir. Hem nihilist, hem de pragmatist bir icerigi vardir. Farklari cok iyi gorur ve etud eder. Yalniz, bu farklarin etudu; farklarin birligine degil; ayristirilmasina yoneliktir. Basta kendi farkini; diger siyasi farklarin onune koyar ve demokrasisi de; kendi farkinin tanidigi demokrasidir. Liberalizmin; her turlusu mumkundur. Cunku ozgurluk anlayisi; sadece kendi ideolojik inancinin dogrusu temelindedir. Bugun emperyalist zihniyetin; hem kendisini, hem de karsitini olusturan zihniyetin ozgurlugu; sorosvari bir ozgurluktur. Yani farklarin birbirinden ayrimciligi ve bunun mikro duzeni. Olaya ulkemiz acisindan yanasildiginda; durum farkli gibi gozukur. Birincisi, ulkemizde birey yetistirilemediginden; bir kisinin kendi insiyatifi ile birey olabilmesi; buyuk bir sorgulama ve kendi benligini one cikarma getirir. Bu acidan bakarsak; Ben, ulkemizdeki liberal anlayisin; hangi ideolojik inancin dogrusunu savunursa savunsun; sahiplenirse sahiplensin, bunun bireyci akilciliktan ziyade; totaliter bir toplumsal kisilik tasidigini dusunuyorum. Yani; kendisini liberal olarak goren ve tanitan bir "aydin" bunu bireyselligin; bireyci akilci bir cikisiyla degilde; sadece toplumu kendi dusuncesine cekmek icin yola cikmaktadir. Dolayisiyle bu temeldeki bir liberalizm, herhangibir ideolojik inancin dogrusunu, hatta birden fazla ideoloji dogrusu tasiyabilir. Bugun ulkemizde cok rahat bir sekilde; bir dindar, bir sagci, bir solcu, bir sosyalist, bir komunist, bir anarsist liberal olarak kendini gorebilir. Cunku, liberal anlayisi; kendini ortaya koydugu izmiyle ozgurdur. Bu ozgurlugun demokrasisi de; bu izmin amacidir. Oyuzden; liberal bakis acisi; olan bir ideolojinin ufkunu belirler. Bu ufukta; her izmin kendi dogrusudur. Oyuzden "Free thinking" ile, yani; herhangibir tabu ve veriden serbest dusunce ile; "liberal thinking", yani; her hangibir ideolojinin ufku ile sinirli ozgurlugu birbirine karistirmamak gerekir. Cunku serbest dusuncenin; tarafi insan ve mekani evren ken; liberal dusuncenin, tarafi ideolojik/inancinin ve onun dogrusunun demokrasisi, mekani da; yine bu ideolojinin getirdigi mekandir. Amerikanin liberalizminde; bu mekan tum Kuredir. Oyuzden de; "global liberalizm" ve bunun getirdigi "demokrasi" amerikan idealizminin felsefesidir.
  7. Serbest dusunurluk, insanoglunun bilinir tarihinin her doneminde, ortaya cikmistir. Tabi ki, her donemin, serbest dusunurluk degerlendirilmesi; o donemin sinirlarinin disini asabilme ile mumkun olmustur. M.O. serbest dusunur olarak kabul edilen bir dusunurun, bugunun sartlariyla serbest dusundugunu soylemek bile abestir. Peki, bir kisinin serbest dusunur olup olmadigini algilamak, nasil mumkun olacaktir? Bu herseyden once, konunun icerigine ve o konudaki dusunce belirtimine baglidir. Burada, iki farkli noktayi dile getirmek gerekir. Kisi, ya bilmeden serbest dusunur, ya bilerek serbest dusunur,olur ya da serbest dusunmedigi halde, serbest dusundugunu sanar. Serbest, dusuncenin, onundeki en onemli engeller, dogustan beri verilen veriler ve bunlarin; inanc ve hatta iman sabitligidir. Bir kisi; milliyet konusuna; milliyetci bir inancla bakiyorsa; serbest dusunemez. Cunku, onun baktigi milliyetci inanc; serbest dusuncesinin onunde bir engeldir ve o da, bu inanci sorgulamamakla; bu konuda serbest dusunemez olmaktadir. Bu ornegi, din, tanri, ahlak ve bilimum ideolojiler ve teoriler icin verebiliriz. Eger, bir dusunur, herhangibir konuda konuya belirli sabitlerle ve bunlara inanarak yanasiyorsa; serbest dusunemez. Birey olmanin, en on sartlarindan biri; serbest dusuncenin duzeyidir. Eger, birey; bireysel olarak; kendisine verilenlerin inanci temelinde bir dusunce uretiyorsa; henuz o konuda bireysel bagimsizligini saglayamamis ve serbest dusunemiyor demektir. Buradaki, bir tehlike de; bireyin; sorgulayipta kendi adina sabitlestirdigi ve kendi cikarina kullanima sundugu dusunce ve davranislari; belirli bir inanc temelinde, -ki bu guc, erk, otorite v.s. olabilir-uygulamasi; onu bireyselden ziyade; bireyci kilar. Bilim adamlarinin da; serbest dusunur olup olmamalari; ilgilendikleri konulara; belirli bir dogruluguna inanilan temelde yanasip yanasmamalarina baglidir. Serbest dusunce duzeyi; dusunurun; konulara yanasim temelinde de kendini gosterir. Sorun olarak yanasmasi, onun o konuda serbest dusunebileceginin kaniti; dogru veya belirli bir kalipla yanasmasi da; inancin kanitidir. Serbest dusunebilen, bireyler; genelde, akil, zihin, us, an v.s. temelli beyin sagligina sahip kisilerdir. Beynin sagliklilik duzeyi ve derecesi; o beynin; ne kadar, kendine verilenlerden arinmis olmasina ve verilenlerin sorgulanip, kendi oz dusuncesi haline getirilmesine baglidir. Beynin, uretiminin ve uretkenliginin sagligi; serbest dusuncenin; bir konudan veya bilincsiz yansimasindan ziyade; o beynin; bilerek ve bilincinde olarak, bu dusunceyi yansitmasi ve bu dusunce seklini, inanca karsi kullanarak gelistirmesine baglidir. INANCIN OLDUGU YERDE, SERBEST DUSUNCE OLAMAZ. Serbest dusunce sahibi olarak kendisini tanitan bir bireyin; hemen hemen hic bir konuda; bir inanc sabitligine sahip olmadigini gorursunuz. Buradaki inancin anlami; verilenlerin dogrulugunun hicbir sorgulamaya tabi tutulmadan kabuludur. Ki, bu kabul; tum ideolojiler, teoriler, hipotezler v.s. icin gecerlidir. Ne kadar az inanc, o kadar serbest dusunce. Yada; serbest dusunceye beyni yatkinlastirmak icin; durmaksizin ve dogrulamaksizin, sorun temelinde herseyi nedenleme-sorgulama. Gunumuzde, yani 21. yuzyilda; hem birey olma, hemde serbest dusunce bilincine erisme, hem bilim, hem felsefe de artik elzemdir. Tarihsel surecteki; serbest dusunurler sayesinde, artik hic bir inanc kalmamis; butun inanclar masaya yatirilmistir. Eger, beyin fonksiyonunun, dusuncesinin, aklinin, zihninin, usunun, aninin v.s. sagligini istiyorsak; Serbest dusunce ve birey olma bilincine erismeliyiz. Bugun artik, insanoglunun dunden daha cok; bu sagliga ihtiyaci vardir. Bu saglik, bireysel duzeyde saglanamazsa; kisinin yasam ve iliskileri de; saglikli olamaz. Bu konudaki, en yaygin gorunen bozukluk; sizofrenidir. Oyuzden, bize beyin fonksiyonunun sagligini saglamayan, inanclaribiran evvel masaya yatirip; sorgulamak-nedenlemek gerekir. Bu fonksiyonun saglikli hareketinin temel tasidir. Freethought is a philosophical viewpoint that holds that opinions should be formed on the basis of science, logic, and reason, and should not be influenced by authority, tradition, or other dogmas.[1] The cognitive application of freethought is known as 'freethinking,' and practitioners of freethought are known as 'freethinkers. Freethought holds that individuals should not accept ideas proposed as truth without recourse to knowledge and reason. Thus, freethinkers strive to build their opinions on the basis of facts, scientific inquiry, and logical principles, independent of any logical fallacies or intellectually limiting effects of authority, confirmation bias, cognitive bias, conventional wisdom, popular culture, prejudice, sectarianism, tradition, urban legend, and all other dogmas. http://en.wikipedia.org/wiki/Freethought
  8. Bilimin Felsefesi ve Bilmsel felsefe Nedir?, Farki Nedir? Genelde felsefenin algisi, "dunyaya bakis acisi" ya da " dusuncenin dile gelimi" olarak algilanir. Gerci insanoglu turu ve birinin, soyutlama olarak ortaya attigi, hic bir kavramin; evrensel bir ortaklik temelinde, bir tanimi, tarifi, algisi, icerigi anlami v.s. yoktur. Sonucta butun bu tanimlar ve verilen icerik; o kavrama bakis acisinin temelindedir. Iste bu temelde de, bilime felsefe olarak bakis acisinin, iki farkli icerik ve anlami vardir. Birincisi "bilimin felsefesi-philosophy of science" digeri, bilimsel felsefe-scientific philosophy" Iste bu iki temel farliliktan, birincisi felsefi metod, mantik, yol, yon ve yontemi; ikincisi ise, epistemolojik method, mantik, yol, yon ve yontemi icerir. Felsefi method, akilciligin dogruluguna, soyuta, inanca, ideolojiye, teoriye, spekulasyona, hipoteze v.s. dayanan temelli EPISTEMOLOJI USTU ORTAYA ATILAN VE BILIMSEL METODA DAYANMAYAN BIR ORTAYA KOYUMDUR. Tartismali, savunulu, karsi cikisli, sabitli, mutlakli, kesinlikli, ispatli v.s. temelli NOKTALAMADIR. Ikincisi ise, bilimsel metoda, yani somuta, gozleme, deneye, arastirmaya, sorgulamaya, incelemeye, nedensellige epistemolojik gerceklige, yanlislamaya, cikarsamaya, curutmeye, dayanan temelli EPISTEMOLOJIK ve bilissel, bilimsel metoda dayanan bir ortaya koyumdur. Kullanimli, paylasimli, algilamali, gelismeli, ilerlemeli v.s. temelli SUREKLI SUREGELEN SURECTIR. Tamamen, insanoglu turu ve birinin bir urunudur ve onun kendi adina, ait, icin, eliyle monologudur. Ne ortaya koydugunun bir ozelligi ve oznelligi, ne de onun bir anlam ve icerigidir. Iste bu temelde, bilim ve bilimselligin konusu olan ve bilimin her dalinda islenen ve bulundukca, deneye ve gozleme tabi tutuldukca dile gelen, her olgu (evren, evrim, dunya, insanoglu, diger canli/cansiz algilananlar v.s.) nun bunyesinde, o olgunun dile gelisi olarak; ne kadar bilimin akilci, dogrulu felsefesi, ne kadar epistemolojik gercekci felsefesi oldugunu algilamak, farkina varmak ve bilincine varmak; konunun ortaya kondugu sekliyle, bir akilciligin dogruluk urunumu, yoksa epistemolojinin gereklik urunu mu, oldugunun da algilanmasi ve farkinin ortaya konmassidir. Bu ortaya koyusta, akilciligin dogruluguna, ideoloji, teori, inanc olarak degil; disardan bakis acisi ve notr alginin ortaya koyulanin koyan ve koyus temelinde tum resminin verilmesidir. Iste sorunda bu resmin tum goruntusu ile ortaya ciktigi zaman algilanabilir. Bilim felsefesinde, agirlikli ve belirleyici olan akilci dogrulu felsefe; bilimsel felsefe de, agirlikli ve belirleyici olan, epistemolojik gercekliktir. Ustelik ilki, sabit, sahipli v.s. iken; digeri yanlislanabilir, degisebir ve degistirilebilir olarak ortaya konur. Birincisi tartisma yaratir, ikincisi alinip kullanilir ve paylasilir.
  9. Felsefeye/Bilime Felsefi/Bilimsel Yanasim Farki FELSEFEYE, FELSEFI BAKIS ACISI ve Yanasimi. Konumuz, ister varlik, ister varligin gercekligi, ister varligin mustakilligi olsun. Bu temelde de, ister, nesnel, maddesel, gorunussel, fiziksel, kimyasal ve bunlarin epistemolojik belirtilen en kucugu, yada en buyugu olsun; FELSEFI YANASIM, MONIZM VE DUALIZM ILE SINIRLIDIR. Yani, dogal zihniyetin; felsefeye felsefi yanasimi, ya monist, ya da dualisttir. Bu temelde zaten; Birincisi, monist bakisacilarindan; ideolik inacsal temelli dogru rehberliginde one cikan monist yanasimlar; kendi icinde dogruluk mcadelesi vermektedirler. Bu da monizmin, mono olarak hangi felsefi temeli alirsa alsin, hem diger monist temellere, hem de dualist temele karsi bir uyumu soz konusu degildir. Ayni sey dualizm icinde gecerlidir. Cunku dualizmin temeli DIYALEKTIGE DAYANIR ve bu diyalektigin, dualitik birlesiminden, bilhassa kulak ve ses dilinin noktalama icerikli yapilanis ve isleyisinden dolayi, bir diyalektik monizm soz konusudur. Yani, dualizm kabullenilir, fakat bu dualitik birlesim temellerinden birinin digerine zamansal ilk ve/veya oncelik kosuluyla. Iste felsefenin, felsefi yanasiminin bu zamansal alisilagelmisligi, dusunceyi; mutlaka bir ilke, onceye yonelmeye zorlar. Dolayisiyle, varlik tartismasi; ister mustakillik, ister gercek temelinde olsun "varlik nedir?" den ziyade "benim inandigim ideolojinin ilkledigi, onceledigi varlik dogrudur/vardir" tartismasina doner. Iste bu nedenden, felsefe; bilimsel ve ORTAYA KOYUCU, TUM RESMI VERICI, DISARIDAN BAKIS ACILI VE NOTR ALGILI degildir ve dogal zihniyet bunyesinde de olamaz. Cunku dogal zihniyetin ufku, diyalektikle son bulur. Onun vereni ve otesi ortaya konan felsefenin felsefi yanassimi ile mumkun degildir. Bu temelde de felsefi yanasim ve bakis acisi; IDEOLOJI, INANCSALLIK VE DOGRULUK ile sinirlidir. Tabi ki ideoloji, inanc ve dogru farkliliklarindan dolayi da, tartismasi; KESINLIKCI, MUTLAKLI, ISPATLI, DETERMINIST icerikte ve anlamdadir. Bu da zihniyet ve onun dusuncesi UFKUNUN ACIKLIGINI KAPATMAK anlamina gelir. Halbuki felsefeye, bilimsel yanasim; herseyden once insanoglu turu ve biri faktorunu, onun NESNELLIGINDEN ZIYADE; OZNELLIGINI, OZELLIGINI SOYUTLAMASINI VE ORTAYA KOYMASINI one cikarir. Bu da otomatikman; epistemolojinin DEGISKENLIK, GERCEKLIK NOTRLUK, QUA ICERIKLILIK, temelinde; diyalektik tikanikligin tikanikligini acmak ve felsefeyi, felsefi degilde; bildirilen, belirtilen ve ortaya konan, ortaya koyan ve ortaya konum temelinde ve tum ideolojik, inancsal, dogrusal resmin goruntusunu vererek ve bu verimin faktoru INSANOGLU TURU VE BIRININ faktor olarak alternatifsizligini ve one cikisini algilayarak ve farkina vararak degerlendirmek anlamini tasir. Burada, her zaman belirtildigi gibi; insanoglu turu ve birinin; diger her fiziksel, nesnel, maddesel, gorunussel, somut varlik gibi bir icerigi oldugu, zaten insanoglunu,m hem mustakillik, hem de gercek temelde felsefi bakis acisindan maddesel, nesnel, somut v.s. yapar. Iste burada felsefi bakis acisinin, algilayamadigi, farkina varamadigi, bilincine cikaramadigi; INSANOGLU TURU VE BIRINDE OLUPTA, DIGER MUSTAKIL VE GERCEK OLARAK FELSEFI NITELENDIRILEN VARLIKLARDA OLMAYAN; diyalektik monizmin diger ucu olan; dusunsellik, oznellik, ozellik, soyutluktur. Yani felsefeye gore; madde nasil maddesel, soyut nasil inancsal sa ve biribiriyle karsitsa; insanoglu bu karsitligi bunyesinde tasiyan; hem maddesel, hem de inancsal olmasidir. Iste insanoglunun, felsefenin; felsefi tarihler boyu tartismasini, insanoglu kendi varlik bunyesinde DUALITY OLARAK barindirir. Iste asil, ufuk ise bundan sonra gelir. Bu ufukta, insanoglu turu ve birinin, diger mustakil ve gercek varliklarda olmayan bu duality yapisinin ISLEYISINI VE DIYALEKTIGINI VEREN UCUNCU BIR NOKTA OLAN KAVRAMDIR. Iste bu kavram sayesinde; insanoglu, hem kendi dualitisini, hem de felsefi monizmi ortaya koyabilir. Bu da insanoglu turu ve birini, bir ust asamaya, duality otesi bir ucleme tasir. Iste bu uclemin, algisi, farkindaligi ve bilinci, ancak neyin ne oldugunu, ne olarak nasil oldugunu ve neden oyle oldugunu BILIMSEL OLARAK ortaya koyabilir. Iste epistemolojik gerceklik, Insanoglunun bu mustakil ve gercek varlik temelli DUALITISINE; epistemolojinin temeli kavrami hem yanlislanabilirlik, hem de degisebilirlik temelinde katarak; zihniyetin her konudaki her turlu ufkunun onunu engel olmayan bir sekilde acmaktadir ve ozgur birakmaktadir. Iste insanoglu turunun dogumdan beri aldigi ve kendisine verilen tum sinirlar, kesinlikler, mutlaklar, tabular, degerler, teslimiyetler, tikanikliklar, noktalar, kaliplar, yasalar, kurallar v.s. kisaca; olgu ve kurgular; BULGU, BILGI temelinde OZGUR KALMAKTA; hic bir kisitlama, herhangibir konu icerik ve anlam icin bir sinir teskil edememektedir. Iste bilimin ve bilimselligin onunu acik tutacak olan da, insanoglunun bu acik ve serbest ufkudur. Tabi bu ufuk ortada yok ise; felsefenin felsefi temelli ideolojik, inancsal, dogrusal tarismalari; hem bir yarar saglamadigi gibi; insanoglunun her turlu mustakil ve gercek varlik algisini, farkindaligini ve bilince cikmasini da erteleyecek ve gundeme getirmeyecektir. Zaten emperyalist zihniyetin; dogal zihniyet ve dogal ego temelli her turlu soyutlama da, dilde, felsefe de, bilimde KALICI VE MUTLAK kilmak istedigi de, bu determinizmdir. Cunku emperyalist zihniyet; insanoglunun dualist yapisini algilamis ve bu dualist yapilanisin monist isleyisinin her turlu monist ayrimciligini ve birbirleriyle savastirimini ustlenmistir. Ama; maalesef; emperyalist zihniyet kendini algilayamamis ve kendi zihniyetini vereni ortaya koyamamistir. Iste bu uclem olarak ortaya koyum, insanoglunun emperyalist zihniyet ve onun ayrimci, cikarci v.s. dogal zihniyet ve dogal egosundan ozgurluk anlamini ve INSANSAL ZIHNIYET anlamini tasir. Aksi, felsefenin felsefi bakis acisinin, dilde, bilimde ve felsefe de emperyalist zihniyet ile sinirliligi ve insanoglu turunun kendi bunyesindeki her turlu ayrimciligi, kisaca gunumuzun tarihler boyu devam eden insanoglu turu arasi ustunluk, hakimiyet ve teslimiyet yarisidir. Su anki, bilimde de, felsefede de olan budur.
  10. Insanozaleyhtecilik Bu kavram ilk defa yukaridaki mesajda kullanilmistir. Aciklamasi asagidadir. Insanozaleyhtecilik; Bu terim genelde bilimsel ve evrimci katagorilerde kullanilir. Bu dallardaki herturlu ayrimciligi bilimsel veya evrimci kaliba oturtmak icindir. Irk, cins, gen, DNA, kan v.s. gibi tamamen insanoglunun fiziksel yapisina ait olan ve bu ait olanlarin kullanimiyla insanoglu arasinda; "dogal, tabi, kalitimsal, v.s. bir ayrim yaratmak. Bu hemen, hemen, tum sosyal, biyolojik, ve evrim teorisinde de yer alan bir ayrimdir."Guclunun, dayaniklinin, saglam olanin v.s. dogada ayakta kalacagi ve gucsuzun, dayaniksizin v.s. dogada yok oldugu ve olacagi gibi. Ki cok acidir. Darwin'in bu aciklamalari; hem nihilizmde genelden ozele-bireycilige- ve seyden, hice indirgenmis. 19., 20. Yuzyilin izmlerine damgasini vurmustur. Hepimiz; 1. ve2. Dunya Savaslarini, Hitler'i, Mussolini'yi, Stalin'i ve bilimum iktidar savasci ideolojileri hatirlayalim. Insanozaleyhtecilige,bir diger ornekte; Dawkins'in "gen bencildir" aciklamasidir. Insanoglu toplumsal bir fenomendir ve birleserek cogalir, urer. O yuzden bencillik, insanoglu numenal yetisinin bir dusunce ve davranisidir ve dogal zihniyetin bir urunudur. Bu kavrama son bir ornek olarak Hawking'in "Bilimin yasalarina tanri diyebiliriz" aciklamasini ekleyebiliriz. Bilimin yasalarini ortaya koyan insanogludur ve bu yasalar yanlislanabilene kadar, gozlemin getirdigi birer olgudur.
  11. Yazinin basligini gorenler, evrensel-insan'nin dini icerikli bir yazi yazacagini dusunebilirler. Bence bu dusunce; hem evrensel-insan'in dusuncesinin ozunu algilayamamak; hem de bir "yanilgi" olur. Evrensel-insan; bu mesajinda iman kavraminin ne oldugunu ve nasil bir islerlik kazandigini aciklamaya calisacak. Herseyden once; insanoglu, yola ya varsayim ile-hipotez-, ya da inancla cikar. Eger varsayimini teori-pratik ikileminde gozlem ve deney ile ortaya koyabilirse; bu bilimsel olur ve epistemoloik olarak gecerlidir. Eger inancina bir teorik-pratik bir icerik kazandirirsa; bu da iman olur. Buradan rahatca; bilimsel olmayan tum teorik-pratik izmlerin tum soyut izmlerin, yani sosyal-siyasal-toplumsal olarak bilinen ve uygulanan her turlu izmin isleyisinin bir iman oldugu ortaya cikar. Bilimselligi, inancsalliktan ayiran nedir? Bu soru onemlidir, cunku; ikisinin de kaynagi insanoglunun dusuncesidir. O zaman dusuncenin bilimsel temelde teori-pratik icinmi, yoksa inancsal temelde iman icinmi davranisa gectigini ve sistem ve duzeni yonlendirdigini nasil algilariz? Aslinda cok basit bir fark vardir. Bu farkta; herkesin tahmin edecegi gibi; epistemolojiktir. Yani bir kanitlanmis olan eger yanlislanabiliyor ve bunun olanagi varsa; o zaman o dusunce bilimseldir. Eger bir dusunce yanlislanabilemiyor ve sadece dogruluk temelinde uygulanabiliyorsa o da inanctir. Inanclar insanoglu duzen ve sistem sorununun yasam ve iliskideki cikmazin ve tum insandisi ve insanlikdisi dusunce ve davranislarin kokeni ve temelidir. Bu insanogluna, dini sistemler ve duzenler olarak yansidigi gibi; tum toplumlara mal edilmis, sosyal-siyasal-toplumsal izmler ve toplumsal duzenlenmeler olarakta yansir. Monarsi, oligarsi, demokrasi, ve bilimum devlet sistemleri tamamen inancin ayrimci, erksel, otoriter, bencil ve hiyerarsik temeli uzerine kurulmustur. Bu izmler ve duzenler icin savasim ve mucadele verenlerde; bu inanca iman ile tutkun olanlardir. Emperyalist zihniyet bugun bunun cok bilincli bir sekilde, bilincinde ve tum bu inanc sistemlerini kullanarak ve kullandirarak; bu insandisi ve insanlikdisi icerigini ve amacini surdurmek istemektedir. Yani EMPERYALIST ZIHNIYETIN MENTALITESI DINDIR. KIM BU INANCLARI IMAN DUZEYINE TASIYARAK TOPLUMLARI BIR YERE GETIRMEK ISTIYORSA, BU ZIHNIYETE HIZMET EDIYOR DEMEKTIR. Gorunuste bu sosyal-siyasal-toplumsal izmler, emperyalizme karsi gibi gozukur, emperyalizm onlarla mucadele ediyormus gibi gozukur. Ama ozde bu mucadele ediyor gibi goruntu, aslinda insanoglunu bu sistem ve duzende tutmak icin bir oz teskil etmektedir. Oyuzden neyi ve ne sekilde savunuyorsak ve de insana ve onun insanligina hizmet etmek istiyor ve kendimizde insanlasmak istiyorsak; tum bilimsel, felsefi ve izm temelli savundugumuz ideolojileri tekrar gozden gecirelim. Tabi eger, iman asamamiz "sabitlesipte"; beyinlerimiz "orumcek tutmus", goz ve kalplerimiz "muhurlenmis", ve, savundugumuz ideolojimize teslim olmussak, bu mumkun degildir. Bu kontrolu, her birey ne kadar cabuk ve hic bir sorgulanmaz tanimadan yaparsa; o kadar cabuk ve net; hem emperyalist zihniyetin, hem dini mentalitenin, insanlikdisi ozunu; hem tanrisal kullanimin , hemde bilimsel temelli yanasimin, insandisi ve insanozaleyhte ozunu kavrayabilir ve algilayabilirler. Tabi boyle bir kontrolu yapmak isterler ve inanclarindan arinmak isterlerse.
  12. Basliklar, akilli bir tasarimci varmis gibi yansitilmis, ayrica sanki teleolojik bir icerik te eklenmis. Yaratiilma da,ayarlanma da, bir yapiciya isaret ediyor.
  13. Boyle bir kesin yanasim, bilimsel degil; inancsal olur. A neutrino ( English pronunciation: /njuːˈtriːnoʊ/,Italian pronunciation: [neuˈtriːno]) is an electrically neutral, weakly interacting elementary subatomic particle[1]. Meaning "small neutral one", is an elementary particle that usually travels close to the speed of light, although recent still very controversial evidence exists that they may travel faster in certain circumstances http://www.bbc.co.uk/news/science-environment-15017484 In physics, a photon is an elementary particle, the quantum of the electromagnetic interaction and the basic unit of light and all other forms of electromagnetic radiation. It is also the force carrier for the electromagnetic force.-Alinti- Neutrinos are almost massless, travel close to the speed of light, and pass through matter almost undisturbed. Photons, on the other hand, have no mass, travel at the speed of light, yet are absorbed and/or reflected even by fairly sparse matter such as gasses. Neutrinos interact only via the weak interaction. Photons interact via the electromagnetic interaction. The weak interaction is much weaker than the electromagnetic interaction.-Alinti- Bilim ve bilimsellikte, mutlaklik, kesinlik v.s. yoktur, olursa zaten inanc olur. Bilim degiskendir ve yanlislanabilir. Inanc ise sabittir ve degismez.
  14. Dogumdan, Bireye; Bireyden, Insana Dogum ve doganin iradesinden bagimsiz kendisine verilenler; deri rengi, cinsiyet, ad, soyad, aile, sulale, cevre, ulke, milli koken, dini koken, yap-yapma egitim ve ogretimi, milli kokensel ve dini kokensel degerler, toplumsal degerler, cografi degerler, ailevi degerler, cevresel degerler, genel ve programli, egitim, ogretim, zorunlu arkadas ve okul cevresi, akraba iliskileri,ekonomik degerler, sosyal ve siyasal degerler, etiksel degerler, okunup ogrenilen degerler, tarihi, bilimsel, felsefi degerler, herturlu soyut degerler, v.s. Kisi buyudukce; bu degerleri, ozumseme, karsi cikma, kabul etme, tartisma, dusunme ve davranisa tasima, degerlerin, kendine gore ifadesi, kullanma, iletme, sahiplenme, bu degerlerin "en dogrusunu, iyisini, guzelini, olmasi gerekenini v.s." savunma, baskalarini bu savunulan degerlere, ikna etmeye cabalama, herkesi; kendi degerlerini savunmaya yonelik tartisma ve TUM VERILEN DEGERLERLE, DEGERSEL, INANCSAL, DOGRUSAL IDEOLOJIK VE TEORIK MUCADELE. Ne yazikki; bizim gibi, birey olma ve bireysellik egitimi vermeden yoksun toplumlar icin, hayat yolculugu burada bitiyor. Olmasi gereken, birey yolculugu ise; tum bu dogumdan itabaren verilen degerleri, kendi oz irade ve algi temelinde kendin icin; yeniden duzenleme, gereksizlerinden arinma, gerekli gorulenleri; kendi oz iradenle algilama v.s. KISACA; KENDI KENDINI, dogumdan itibaren verilen degerler yerine KENDI OZ DEGERLERINLE OLUSTURMA. Bireysel kisilik olusturumu. Son asama ise; gerek dogumdan itabaren verilen olsun, gerekse senin kendi oz degerlerin olsun; butun bu degerlerin, birer; ayrimcilik, bencillik, cikar, mucadele, TANRISAL, DOGRUSAL, INANCSAL, degerler oldugunun bilincine varma ve sanki, yeniden doguma doner gibi; insanlasmak ve insanlik sunmak adina; tarihi tamamen geri cevirerek; tum bu elde edilen degerlerden bir bir arinma ve hemen hemen her degerde, serbest dusunur olabilme. Bu arada; bireysel sayginin, hak ve ozgurluklerin bilincine varabilme; gercek ve dogru farkinin bilincine varabilme ve, tum ctetolojik ve evrenssel koken ve temele ait dusunce ve davranisin vasfina ererek; bu dusunce yapisinin, insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte iceriginin bilincine vararak; bireysel temelde; tum bu insanozunun disindaki degerlerden arinma mucadelesi. Yani, birey bilinci almis yapiyi; bireysel olarak insanlastirmaya yonelme. En azindan, belki olum (olmek) gelmeden; hic olmazsa; bazi degerlerde insan olmanin ozde ne oldugu, tadilmis olur. Iste, yasam yolculugu; dogumdan, bireye; ve bireyden, insana dogru uzanan, yalniz, yorucu, zevkli, inisli cikisli, ama devamli ilerleyen bir yolculuktur. Once veri ile baslar, sonra algi ve kendinleme ile devam eder, sonra tum verilerin curutulmesi ve yanlislanmasi algisi ile, verilerden, arinma, ihtiyac duymama, ile; tamamen farkli kulvarda giden bir yolculuktur. Cok ilginctir, biryerde; tum yasam yolculugu, bir bebegin dogumda dile gelip"ben insanim, bana bu verileri bosuna vermeyin cunku bu veriler beni insan olmaktan alikoyuyor, uzaklastiriyor, bana ayrimciligi, bencilligi, cikari, ve herturlu insan olmayan degerlerle bir yasam surmemi benden istiyor, o yuzden; hic zahmet etmeyin. Birakin, beni kendi halime; ben bir birey olarak; bireysel temelde; tum insan olan ve insanlik sunan evrensel degerlerle yasam ve iliski sureyim" Iste, dunyanin neresinde olursa olsun, bir dogan bebek bunu diyebilse; tum yasam yolculugu cok degisik olur. Tum dogan bebekler, bunu diyebilse; dunya da degisik olur. En azindan, bir bebek yasam yolculugunu GERIYE DOGRU DEGIL; ILERIYE DOGRU yapar. Halbuki, dogan bebege; dogdugu andan itibaren insan diyorlar. Iste bu ilk ve dile gelmeyen veri. Tum yasam yolculugu da; bu veriyi almak icin geciyor. En azindan, birey bilinci alabilmis olan icin, bu olanak doguyor. Bence ilk alinmasi gereken bilinc te; BELKI INSAN OLARAK DOGUYORUZ AMA INSAN OLMAK ICIN YASIYORUZ. En azindan; bize verilen bu ilk, gorunussel ve ayrimsiz verinin anlamini kendimize vermek icin, onun ozunu ozde algilamak icin; yasam yolculugu yapalim.
  15. Gelecek iki seye gebedir, ya numenal insanlasilacak; ya da numenal yoneten ve yonetilen olarak kutuplasilacak, bunun icin de guc otorite insanoglu bilinclenmesin, basta kendi varligi olmak uzere farkina varmasin diye teknik ile oyalandirilacak ve robotlastirilacak. Birey olamamis toplumlarda cemaatlestirilecek. Gelecek, ya numenal insanligin sonu olacak, yada numenal insanlik kazanacak.
  16. Bilimin bilimselligi ve bilisselligi temelinde ne mutlak ne de mutlak dogru yoktur ve olamaz. Cunku bilim ve bilimsellik devamli yenilenen, gelisen ve degisen bir icerige sahiptir. Mutlak, ya da mutlak dogru; sadece aklin kendini degismez, sabit olarak inandirdigi dogrulardir. Yine kendince bunu kendine dogrulamistir. Bir seyi mutlak ya da mutlak dogru kilmak, insanoglu numenal yetisinin ozgur ve sinirsiz ufkuna nokta koymak, sinir cizmek ve onunu tikamaktir. Aklin inanci ve ideolojileri de kendilerine dogruladiklari dogrulariyla, bunu yapar. Cunku akil illa kendisini tatmin etmek ve rahat ettirmek durumundadir.
  17. Once birey bilinci alarak, sonra dogumdan itibaren kendisine verilen degerleri, verileri ve tabulari sorgulayarak, bu degerlerin ayrimciligindan, cikarindan ve egoizminden kurtularak ve bir insanoglu turunun biri olarak kendisini dusunce ve davranis temelinde evrensellestirerek ve insanlastirarak. Bilime, bilimsellige ve bilissellige yonelerek v.s. Bunun cevabi oyle kisa ve "yapildi bitti" temelli degil. Bu kisinin birey surecinde insanlasabilmesinin surekli suregelen sureci. Bu konuda "evrensel-insan zihniyeti" basligi mevcut.
  18. Isigin hizi, gercegin bilimsel bir olgusu olarak saniyede 186,282.34 mil olarak saptanmistir. Bu herhangibirseyden bagimsiz ve henuz yanlislanamamistir.
  19. Zamani algilamak icin, once bu kavramin nereden ciktigina bakmak gerek. Insanoglundan oncezaman diye bir kavram yoktu ve zamani ortaya koyan insanogludur. Ayrica, zaman temporal olarak,gecici ve degiskendir. Insanoglunun tum numenal yetisinin fonksiyonu gibi. Bilimsel olarak spatio temporal temelli dortlu algida, spatio spa yani sabit kokeninden gelir ve yer, mekan demektir. Bu temelde gorsel olarak uc boyutlu olsada algi olarak tektir. Zaman ise algi olarak ucludur. Yani gecmis, simdiki ve gelecek zaman, ya da dun bugun yarin. Hem mekanin hem de mekandaki herhangibir parcanin, zamana bagimliligi yoktur. Insanoglu zamani kendi birinin dogma, yasama ve olme temelindeki degisimi icin yaratmistir ve zamana karsi yaris icindedir. Zaman simdiki olarak yasanan, gecmis olarak yasanmis olan ve gelecek olarak yasanacak olsa da, insanoglu sadece simdiki zamani ve bugunu yasar. Gecmisi bugune tasir ve bugun gelecegin hayalini kurar. Akan zaman degil; zamani yasayan ve zamana gore degisime ugrayan ve hareket eden mustakil var olan varliktir. Zamanin akiciligi, surekliligi de bu degisimin ve hareketin surekliliginden, daha dogrusu durdurulma ve sabitleme olanagi olmadigindan dolayidir. Insanoglu fenomeninin disinda kalan baska hic bir fenomende, evren dahil; zaman yoktur.
  20. Bilindigi gibi postmodernizm, serbest dusunceye kapi acan ve her konu ve kavramdaki, her daldaki her turlu dogmayi, otoriteyi, biasi, alisilagelmisligi, oturmuslugu, yerlesmisligi, monotonlugu v.s. her turlu sorgulama ile alt ust eden ve bozan bir akimdir. Insanoglu bilgisinin hic bir bransininkacip kurtulamadigi bu kokenci ve curutucu akimdan, bilim ve mantikta herseyin bir yapilandirilmislik ve bunun da sadece ve sadece insanoglu yapilandirmisligi olmak ve bilim ve mantiginkisaca tecrubenin tercumesi oldugu "suclamasiyla" nasibini almistir. ZAMANSIZ VE EVRENSEL GERCEKLIK YOKTUR VE BU OLMAYAN GERCEKLIGIN KESIN BIR BILGISI DE YOKTUR. Iste postmodernizmin bu "cikisi" bilim kisilerini gercegin ne oldugu konusunda bir sorgulamaya itmistir. Cunku bilim kisileri, bilimsel bilgininher zaman gecici oldugunun farkindadirlar. Cogu, artik objektif insanoglu bilim kisilerinin buldugu ve degismez olarak ortaya konan doganin DEGISMEZ, SABIT kanunlarinainanmadiklarini soylemektedir. Einstein'in izafiyet teorisi, Bohr'un Quantum mekanigi, Heisenberg'in Kesinsizlik prensipleri, Popper'in yanlislanabilirlik ilkesi, Feyerabend'in metod karsitligi ve bunlarin hepsi bilimsel bilginin gozleminin merkezinde rol oynamaktadir. Eger Kuhn (Bilimin paradigmalari) "dogru" ise bilim kisileri NOTR VE DISARIDAN BAKIS ACISI OLAN ARASTIRMACILAR YERINE; bir cesit DINI(burada kastedilen her turlu akilciligin ideolojisi, inancsallari, dogrulari, sabitleri, degismezleri, savunulanlari,on kabulleri, degerleri,verileri, teorileri, v.s.) INANIRLARDIR. Bilim kisilerinin bilimi, kendi toplumlari tarafindan cok nadirce sorgulanan merkezi paradigmalariyla (axiom, maxim, postulat, belgit v.s. temelli on kabuller ve onlarin sorgulanmaz rehberligi) yoneltilmektedir. Bu postmodern goreci bakis acisidir. Bu postmodernist supheciliktir. SOSYAL YAPILANDIRILMISLIKTIR. HER TURLU AKILCI REALIZM KARSITIDIR.
  21. Aklin en buyuk sorunu, kendini inandirdigi ideolojik ve/veya inancsal dogruda demir atmak ve DUSUNCEYI DUSUNDURTMEMEK sadece hafizadan kullanmaktir. Oyuzden de bilimselligin gozlemi ve bilgisi yerine, varligin ne oldugu, gercegin ne oldugu sabitligini, sahipligini ve tartismasini kendini savunmak ve diger varligin ne oldugunu ve gercegin ne oldugunu savunan ideolojik inancsal dogrularla tartismaktir. Akil sorgulamaz, dusundurtmez. Bunu ancak notr ve disaridan bakis acili gozlem saglar, aklin ortaya attigi ideolojik inancsal dogrularin bir somuta oturtulup aklin ikna olmasi degil. Ustelik akil gozlem de yapamaz,sadece kendi inandigi dogrularla mukayese ve degerlendirme yapar. Olani algilamak ve gozlemlemek yerine aklin inandigi dogru ne ise, ona uyarlamaya calisir. Bir bayan filozofun soyledigi guzel bir soz var. Akilci nesnellik erkek subjektivizmidir. Sorun aklin ikizi ve tamamlayicisi olan ego ile daha da percinlesir. Beyni dusundurten akil degil, gozlem ve algidir. Akil fikir ortaya atar ve kendi inandigi dogrusunaparalel olarak ya kabullenir, ya da karsi cikar. Bu da onun sinirli anlamasidir. Zihniyetin olusmasi akila dayali olursa, soyut (inancsal ve ideoloji) one cikar, zihniyetin olusmasi gozleme dayali olursa somut (fenomen ve olgu) one cikar. Ayrica akil kendini goremediginden onun icin sadece fenomen vardir. Halbuki gozlem numenal yeti ile ortaya konur.
  22. Insanoglunun insan ve insanligi kazanimi, algilamasi, gozlemi zihniyete tasimasi; fenomenal degil, numenal yetinin bir sorunudur. Insanoglu beyninin her turlu numenal yetisini insan ve insanligi adina kullanmiyorsa, bu zaten dunyada dogan bir bebege boyle bir veri verilmemesinden kaynaklanir. Iste buradaonemli olan her bir kisinin kendi dusunce ve davranisini insan ve insanlik adina sorgulayabilmesi ve insan ve insanlik olmayan dusunce ve davranisin algilanabilmesi ve gozlenebilmesi ile mumkundur. Eger ortada algi yoksa sorun da yoktur. Sorunun da algilanabilmesi her turlu yasam ve iliskinin insanoglu numenal yapi ve isleyisine uygulama olarak insan ve insanlik olarak yansiyip gozlemlenebilmesine baglidir. Yoksa, insan ve insanligi fenomende mevcut degildir ve fenomenal yola cikan tum metafizik, ontolojik ve teolojik ideoloji ve inancsallar; insanoglunu sadece bir fenomen olarak algilar ve fenomen olarak degerlendirir. Boyle bir algi ve degerlendirmede de one cikan ideolojiler, inancsallar degerler, veriler ve tabulardir. Maalesef bunlarin hicbiride insan ve onun insanligini icermez. Iste bu mucadelede de insan ve insanligi ayaklar altina alinir da, kimsenin ruhu duymaz. Sadece ideolojisi, inanci, degeri v.s. temelinde bu insanlikdisi dusunce ve davranis bir bahaneye oturtulur. Aklin tek cikar yolu da bu kendisini inandirdigi bahanesinin dogrulugudur.
  23. Iste cozulmesi gereken ve cozumden once sorun olarak algilanmasi, bilinc ve farkindaliga cikmasi gereken; bu akil ve dusunce farkidir. Cunku akil, bilimin bilimselligi ile yetinmez ve epistemolojik olarak verilen yaniti yetersiz buldugundan da, illa kendini inandiracak ve tatmin edecek bir dogru sabitligine ve sahipligine yonelir. Oyuzden de bilimselligin gozlem ve dusuncesi ile, aklin fikir ve somutlamasi tam da biribirine zittir. Metafizigin, yani varligin ontolojik ve teolojik her turlu ideoloji ve inancsallari akilcidir. Akil fikir soyutundan somuta, gozlem fenomen somutundan dusunce soyutuna yonelir. Aklin fikri olmayani oldurmaya calisirken, gozlemin dusuncesi gozlemini bilgiye ve olguya tasir. Iste bu yuzden akilcilik sabit,sahipli,bencil, ayrimci, cikarci, ideolojik, inancsal, mutlak ve degismez kilarken; Dusunce yanlislanabilir, degisebilir, yenilenebilir ve surekli suregelen surec olarak bilgilenilebilir, kilar. Akil noktalarken, dusunce virgul koyar. Akil tartisirken, dusunce bilgi verir.
  24. Bu" kainatin hulasasi, hayatin isigi ve varligin neticesi" denilenin de bir oncesi yokmu?, neden orda durdun? Bu bilgi bana pek bilimsel gelmedi, hem bir gozlem vermiyor, hem de insanoglu ufkunun onunu tikiyor. Kusura bakma ama, numenal yeti olarak aklin bencilligi, cikari ve ayrimciligi yaninda dusuncenin ufku, sinirsizligi ve ozgurlugu gelir. Bu da dusuncenin nasil bir zihniyet uyguladigina ve neyi amacladigina baglidir.
  25. Bu mesajina bir yanit vermeyi, sana yazdigim son mesaja gelecek yanit sonrasina biraktim.
×
×
  • Create New...