-
İçerik sayısı
3.544 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
391
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by evrensel-insan
-
Freand; Dinlilik baska, dincilik baskadir. Ayni tanrililik ve tanricilik ya da milliyetlilik ve milliyetcilik gibi. Insan haklari ve evrensel hukuk temelinde toplumun her turlu kesiminin dini ya da dinsiz yasam ve iliskileri onlarin hak ve ozgurlugudur. Ama bunu sistem degisikligi, mudahele, zorlama, baski, teror v.s. olarak amac haline getirmek ve bu temelde seriat duzeni ve/veya cihad adina her turlu insanlikdisi dusunce ve davranis, zaten insan haklarina ve hak ve ozgurluklere terstir ve izin verilmez. Oyuzden muslumanlik ve dini inanc ve uygulama temelinde dinli ve dindar ile dincinin farkina varmak gerekir. Sonucta her turrlu hak ve ozgurluk bireyseldir ve kimse kimseye mudahele edemez, baski kuramaz. Ayrica herkewsin muslumanliktan, islamdan v.s. ne algiladigi ve nasil bir uygulama temelinde yasam ve iliski surdugu kendisini baglar ve bu temelde de her muslumanin anlayisi, dusunce ve davranisi birbirinden farklilasir. Bir yerde her muslumani dinci olarak algilamak, tamda dincilerin istedigini yapmak ve onlarin ekmegine yag surmek ve onlarin amaclarina hizmet etmektir.
-
Peki sizce neden bir musluman taa selcukludan baslayarak, Osmanli ve TC'nin 60 yillarina kadar neden boyle bir cihad etmek zorunda hissetmedi kendisini? Anadolu'nun tarihi geleneginde, taki 60 sonrasi araplasana kadar boyle bir zihniyet, dusunce ve davranis yoktu. Oyuzden her muslumani, hele hele Anadolu Topraklarinda dogmus ve yasamis her muslumani bu sekilde itham etmek ve ustelik onlara bu arap anlayis ve zihniyetini dayatmak, hem gercekci, hem de etik degildir. Cunku sizin boyle bir yanasiminiz, hic bir muslumana muslumanlik=seriat ve cihad algisi getirirki, bu "akilda olmayani akila getirmek" gibi cok tehlikeli bir yanasimdir.
-
Bilim medyumluk ile ilgilenmez. Sadece epistemolojik olarak bu tip bilim ve bilimsellik disi konularin; insanoglu uzerindeki her turlu etkisini gozlemler. Insanoglu yasam ve iliski,duzen ve sistem icindeki her turlu dusunce ve davranisinin uzerindeki etkilerini, olumsuzluklarini, sorunlarini analiz ve kritize eder.
-
Bizler robot degiliz, tabi ki; ayni robot gibi birilerinin bizi programlamadigini dusunuyorsak. Sonucta robotu programlayan insanogludur. Zaten insanoglu varliginin bilinc ve farkina varilmadiysa, o zaman insanoglunu yonetim, yonlendirim olarak akil baska bir gucun idare ve iradesine varir. Bu tanri olmus, Allah olmus, Varolus olmus,madde olmus, doga olmus, evren olmus, evrim olmus farketmez. Yalniz unutmamak gerekirki, tek bir programlayici ve akilli tasarimci vardir, o da insanoglunun ta kendisidir.
-
1923-1937 arasi nasil bir devlet yapisi vardi? Nedir, diyanetin din hizmeti disinda olan ve devletin disinda kalan dini uygulama? Evet, bakalim, sence var mi? Ya da sence laiklige aykirilik nedir ve TC tarihide ne zaman ve nasil basladi?
-
Bir musluman laik bir duzende rahatca yasayabilir. Bunun en guzel ornegi, TC dir. Cunku laiklik sadece din ve devlet islerinin ayrilmisligidir. Yani din, dini inanc ve dini uygulama devletin destegi olmadan serbesttir. Ayrica hak ve ozgurluktur. Ama bir musluman sekuler olamaz. Cunku sekuler olmak demek, imanin sartlarina uyamamak ve inanmamak demektir, sekuler olan dunyevidir. Dunya otesi, doga ustu, yasam sonrasi v.s. konularinda bir inanci olmaz.
-
Ogrenmek icin soruyorum. Ataturk'un sultaniyeti ve halifeligi kaldirmasinin disinda laiklik adina yaptigi baska bir sey varmidir. Ayrica laiklik icin bunlar da gerekli olmayabilir. Bugun Bati Avrupa'da bir cok devlet krallikla yonetilmekte oldugu halde, din ve devlet islerini birbirinden ayirmistir. Sonucta, laiklik, ne yapildigi, kimin dedigi degil; pratik uygulamadaki gecerliliktir.
-
Ayrica isin ilginci, Ataturk'un getirdigi laiklik; hem muslumana hem de ateistlere ev sahipligi yapiyor. O yuzden teori de, laiklik; Her turlu dini inanca sahip ve dini inanci olmayan dinli, dinsizi bunyesinde barindiran, bir sistemdir. Tabi bunun pratige nasil yansidigi ise, devlet ve hukumetlerin nasil bir politika izleyecegine bagli. laicism1. the nonclerical, or secular, control of political and social institutions in a society. Iste yukaridaki tanimda, laikligin nasil isleyecegi, politik ve sosyal kurum ve kuruluslarin kimin ve nasil bir zihniyetin kontrolunda olduguna baglidir. Oyuzden "laiklik, sudur" demek icin, pratige ve islerlige ve de kontrol mekanizmasina bakmak gerekir.
- 63 yanıt
-
- 1
-
-
Dogru demis. Cunku laiklik din ile devlet isleyisinin birbirinden ayrilmasidir. Gerci Turkiye laikligi de hic yasayamadi, ya. Ayrica seriati savunmayan her musluman, laik bir sistemde yasayabilir, ama; sekuler olamaz. Cunku sekulerlik, dunyevi olmak demektir. Yani muslumanin islam'in sartlari ile celismesi demektir. Erdogan "Muslumanim laik degilim" derken, "ben sekuler bir bilince sahip degilim" demek istemistir. Cunku, zaten laik olunmaz; laiklik bir sistem olarak devlet ile din islerinin ayrilmasidir. TC tarihinde bu pratikte zaten olamadigindan, ortada da bir sorun yok. Sorun "ben seriatciyim" demekte. Buda taaa, Selcukludan beri gelen Anadolu tarihinde TC'de dahil, hic uygulanmamisi bir sistem. Ama gorunen o ki, Ataturk'un laik anlayisina, Erdogan kendi icerigini katacak ya da cikaracak.
- 63 yanıt
-
- 1
-
-
"Axiology", felsefe anlaminda "degerler bilimi" demektir. Deger nedir? Deger, insanoglunun yasam ve iliskilerinde; kendi icin ve kendisine yol gostermek ve kendi yonlendirim ve yonetimi icin; ve de kendine, kendisinin yarattigi olgular ve kavramlardir. Insanoglu; tarihler boyu; hem kendi cinsi icindeki kisilere, hem somut hemde soyut degerlere bir icerik vermistir. Bu icerigi vermekle de kalmamis, verdigi bu icerik temelinde, herseyi biribirinden ayristirarak ve ust-alt karsitligini yaratarak; bu degerlere; "degerli ve degersiz" icerigi vermistir. Bugun dunyamizda ve insanlarin herturlu yasam ve iliskilerinde; bu degerler, tarihin de akisina paralel olarak; ya icerik degistirmis, ya yok olmus, yada eskilerine yenileri eklenmistir. DEGERLER GERCEKLERDIR. DEGERLERIN DERECESI VE DUZEYI ISE; INANC TEMELIDIR. Degerleri soyle bir siralayalim. CINSI, IRKI, MILLI, DINI, ETIK, ESTETIK, ANANEVI, GELENEKSEL, AHLAKSAL, COGRAFI, TARIHI, TOPLUMSAL, SOSYAL, SIYASAL, IDEOLOJIK, INANCSAL, TANRISAL, FELSEFI, BILIMSEL, BILIMKURGUSAL, EFSANEVI, HAYALI, AILESEL, KISISEL v.s. Bu v.s. yi ekliyorum cunku; insanoglunun arac ve amac olarak kullandigi hersey bir degerdir. Bu kadar deger farkinin gerceklestigi insanoglu yasam ve iliskisinde;tum tartisma, kaos, sorun kisacasi tum olumsuzluklar, degerlere bicilen degersel duzeyden kaynaklanir. Aslinda deger; insanoglunun; dusuncenin evrensel koken ve temelinin ctetolojik yapisini korumak icin, elinde bulundurdugu en buyuk kozdur. Cunku; insanoglunu, birbirinden uzaklastiran ve biri biri arasinda ayristiran; iste bu DEGER SAVASLARI VE MUCADELESIDIR. Peki; bu kadar ortaya atilmis deger temel ve gercekliliginde; insanoglu, nasil deger savasi vermeden yasayabilir? Herseyde oldugu gibi; bu sorunun da cevabi; insan olma ve insanlik sunma dusuncesinin dogal dusunceyle olan mucadelesinde yatmaktadir. Herkesin bir milli degeri var mi dir? vardir. Herkesin bir dini degeri var midir? vardir Herkesin bir inanc degeri var midir? vardir Herkesin bir ideolojik degeri varmidir? vardir. Butun bu degerleri gene; sonsuza kadar uzatabiliriz. Peki kimin herhangibir degeri; kime neye gore? baskasinin herhangibir degerinden ustundur veya asagidadir? Kim bu soruya ve neye gore cevap verebilir. Bu soruya verilecek cevap; ancak kendi degerini baska deger sahiplerinden ustun tutan birine ait olmaz mi? Peki bir kisi; boyle bir deger ustunlugunu neye gore? ortaya atabilir? KIMSENIN DEGERI, KIMSEDEN AYRI TUTULAMAZ. DEGERLER FARKLI OLABILIR AMA, DEGERLER ARASI DEGER FARKI YARATILAMAZ. ISTE INSAN OLMAK; DEGERLERI KORUMAKTAN VE ONLAR ARASI BIR AYRIM YAPMAMAKTAN FAKAT, HER DEGERIN GERCEKLILIGINI ALGILAMAKTAN VE DEGERLERIN FARKLARININ FARKINA VARMAKTAN GECER. Bence, tum asagilama, satasma, atisma, tartisma, hakaret, kufur v.s. gibi; insanlikdisi tum dusunce ve davranislarin kokeni; kisinin kendi degerine verdigi onemi, ayirip; diger kendisine ait olmayan degerlere ustun kilmasidir. Bu maalesef; bilimde ve felsefede de; boyle algilanmakta ve uygulanmaktadir. Kim ne degere sahip olursa olsun; kendine ne sekilde yanlis gelirse gelsin; baskasinin degerine; kendi degerine sahip ciktigi gibi cikmalidir. Cunku, baskasinin degerine saygi gostermeyenin; hem kendi degerine saygi gostermesi beklenemez, hemde saygi gostermeden saygi beklemesi abes ve mantiksizliktir. HERTURLU DEGER VARDIR VE GERCEKTIR. DEGERLERIN "DOGRULUGUNU YANLISLIGINI" DEGERLENDIRMEK; DEGERLER ARASI SAVAS, KAOS, SORUN DEMEKTIR. Herkes; kendi deger gercekliginin dogruluguna inandigi kadar; dogruluguna inanmadigi diger degerlerinde, gercekliginin farkina varmak zorundadir. Ornek olarak milliyeti ele alirsak; milli degerler, vardir, gercektir ve farkliligi da bir gercekliktir. Ama; hic bir milli deger; digerinden deger farki olarak ayri tutulamaz ve asagilanilamaz, satasilamaz, hakaret edilemez. Herkes; kendi milli degerine nasil sahip cikiyor ve onu koruyor kolluyorsa; baskasinin milli degerinin de gercekliginin farkina varmak ve saygi gostermek zorundadir. Cunku, sonucta baskasinin milli degerini fark edemeyen ve ona saygi gostermeyenin; kendi milli degeride saygi gormez ve farkedilmez. Aslinda; insanoglu; insan olma ve insanlik sunma yolunda; kendisini ayristiran ve kendi turu arasindaki savaslara yol acan degerleri; nedenlemeli-sorgulamali ve onlardan arinmalidir. Cunku degerler; boyunduruk tutsakligidir. Ihtiyac temelinde degerlendirilmeli ve eger korunacaksa da; gerceklik temelinde korunmali ve baska degerlerinde gercekliginin farkina varilmalidir. Tabi yine butun bunlar, insanoglunun ayrimci yasam ve iliskisinden bikip usanmis ve dusunce ve davranista insan olarak yasamak ve insanlik iliskisi kurmak isteyenler icin gecerlidir. Insanoglunun; deger olgusunu algilayabilmesi ve onun tum resmini kendi degeri disindan bakarak verebilmesi mumkun degildir.
-
Teleoloji; tabi fenomendeki akilcilik ve amacin oldugunu savunan FELSEFI bir gorustur. Turkce'de, erek olarak bilinen ve "gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, maksat, hedef" olarak tanimlanan gorustur. Nesne, madde, somut olarak ifade edilen (evren, doga, dunya, tabiat, varolus, madde varliklarda, bir "tasarim, plan, amac v.s. oldugunu one suren bu gorus); ,yaratilisin, tasarimcilik/plan/programlamasina v.s. "terfi etmis" halidir. Bugun maddeden, tutunda evrene kadar (panenteizm), insanoglunun kendisi, de dahil yaratilis gorusune yeni bir icerik getirir. Herseyin, insanozelligi olan ve insan ozelliginin oznelligi ile verilmis iceriginin, nesnel temelin bunyesinde oldugunu iddia eder. Henuz bilimin bilimselliginden farki acik olarak ortaya konamamis bu gorus, aslinda dogal zihniyetin dogal egosunun son duragidir. Bu son durakta, kisinin teleolojik degerlendirmesine gore, kendisini ve insanoglu turunu teslim edecegi bir nesne ereksel beslenir ve dogallik kisvesine burundurulur. Bilhassa materyalizmi savunan ve evrimi savunan evreni savunan v.s. arkadaslara, ufak bir hatirlatmam olacak. Sakin ha, savundugunuz nesnel olgulara, teleolojik bir icerik vermeyiniz. Verdiginiz an, o icerik verdiginiz nesne, sizin tanriniz ve de mutlaklastirdiginiz, sabitlediginiz, sahiplendiginiz ve sizi ve de insanoglu turunu teslim ettiginiz, dogal zihniyet ve dogal egonun son duragi olur. Oyuzden nesnel temel olarak savundugunuz, herhangibir ideolojik inancsal dogrunuzu tanrilastirmayiniz, sabitlemeyiniz ve kendinizi ona teslim etmeyiniz. Tanrisini arayanlara ve bulamayanlara duyurulur. Buradaki en buyuk dikkat edilecek nokta, bu fenomenlere (madde, doga, dunya, evren, evrim v.s.) insanoglunun soyutlamasi ile bilimsel, ya da inancsal ekledikleri ve epistemolojik gerceklik olarak evrensel onaya, olguya ulasmamis ve yanlislanabilmesi mumkun olmayan kuramlar/ kurgular (kanun, yasa, kaide, kural, teori, tez, hipotez, sistem, duzen, amac, gaye, tasarim, v.s.) dir. Oyuzden evreni/evrimi v.s. bilimsel ortaya koymak baska, inancsal ortaya koymak baska, evrene/evrime teleolojik ozellik katmak baskadir. Ayrica, epistemolojik olarak; tek bir teleolojik icerigi olan canli turu vardir, o da insanogludur. Teleoloji, yaşamı ve evreni ereklerle temellendiren ve açıklayan düşünce biçimidir. Nedensellikten farklı ve ona karşıt olarak teleoloji, her şeyin temelinde bir ereksellik/amaçlılık bulunduğunu, bir erekle belirlenmiş ya da bir ereğe yönelmiş olduğu fikrinden hareket eder.-Alinti- http://tr.wikipedia.org/wiki/Teleoloji
-
Sen dusmeye bilirsin de, dusenler elbet oluyor. Hersey bir algi, algi da duzey meselesi.
- 77 yanıt
-
- 1
-
-
Erzurum'da iftar oncesi sigara icen kadina dayak
evrensel-insan replied to denizbahar's konu in Genel
Onemli olan kimin yaptigi degil; bunu yapanlara, yaptiranin ne oldugu. Senceneden yaptilar, ya da ne bu kisileri bu yaptiklarini, yaptirdi? -
Allahi yaratan da benim turum, insanoglu; sen de bana sorabilirsin; istedigin soruyu. Turum adina cevaplarim.
-
ateistforum.org adresine erişebiliyormusunuz ?
evrensel-insan replied to murat-tlv's konu in Öneriler ve Site Yardımı
Hem gecmis olsun, hem hayirli olsun; hem de bilgilendirmeler icin, tesekkurler. -
Bu arada muhalefetin tam tersi de kabullenmektir. Yani olani oldugu gibi almak ve onaylamak. Bunun da aslinda ALTERNATIF OLAMAMA acisindan, muhaliflikten bir farki yoktur. Cunku kabullenmekte, verileni oldugu gibi almak ve uygulamaktir. Yani, alternatif; ne olani kabullenmek, ne de olana muhalefet etmektir. Aksine, olani algilamak,degerlendirmek, irdelemek, sorgulamak ve her turlu kritik ve analitik detaylarini ortaya koyabilmek, olani sunan kadar ve daha fazlasi olarak algilamak,bilmek, bilinc ve farkina varmak ve daha da ileri giderek, OLANA BIR ALTERNATIF SUNMAKTIR. Sonucta toplumumuzun her kesiminin olana muhalefet etmesi yaninda, olani ya da verileni kabullenmesi ve uygulamasi da kuyrukculuk, emir erligi, kulluk ve koleliktir. Cunku kabullenmek ile muhalefet etmek, zaten her turlu ozellikte birlesmis,madolyonun iki yuzudur. Neden ne olursa olsun, OLANI KABULLENEN PASIF; OLANA KARSI CIKAN ISE AKTIFTIR. Buradaki pasiflik olani korurken, aktiflik olanin onunu tikar. Yani her ikiside OLANA BIR ALTERNATIF DEGILDIR VE GETIREMEZ. Burada evet kabulu ve hayir muhalifligi sadece formel ve duz mantiktir. Onemli olan evet ve/veya hayira dayanmayan kritik ve analitik dusunce ve davrasnisi gelistirmektir. Buna gore de klasik sorgulama sekli degismelidir. Mesela "Sen A misin?" icerikli bir soru, evet ya da hayir ile kisitlidir ve ortada ne bir bilgi, birikim v.s. alisverisi,ne de bir dusunce belirtimi icermez. Ama "Sen neden A sin?" sorusu bile kisiye neden A oldugunu aciklama dusuncesini verir. Ya da "A olmamayi neden hic dusunmedin?" temelli bir soru. Iste kabullenme ve muhaliflik hic bir zaman bir bilgi alis verisi degildir. Ne OLANIN NE OLDUGUNU ALGILAMAK, ONUN HAKKINDA BILGI , BIRIKIM V.S.SAHIBI OLMAK, ONUN BILINC VE FARKINA VARMAK; ne de Bunlarin noksanligindan dolayi ALTERNATIF SUNABILMEK. Alternatif,ne olana muhalefet ne de olanin kabuludur. ONLARIN DISINDA BASKA BIR SECENEKTIR. YENI BIR KAPI ACMAKTIR, YENI BIR UFUK ACMAKTIR, YENI BIR DUSUNCE URETIMINE GECMEKTIR, YENI BIR ALGI, BILINC VE FARKINDALIKTIR. Iste bu temelde olani kabullenmek ile olana muhalefet etmek saksakcilik ve kuru gurultuden baska bir sey degildir.
-
MUHALEFET Kabulsüzlük. Karşı durma. Uyuşmazlık. Zıt gitmek. Zıddiyet. Muvafık olmamak muhalefet Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık-Alinti- alternatif Seçilebilecek bir başka yol, yöntem; seçenek-Alinti- Bugun Turkiye toplumunun her turlu kesiminin, politikasinin, aydinin, ilericisinin, demokratiginin v.s. en buyuk sorunu; muhalefetlik ile alternatiflik farkini algiliyamamasidir. Bu toplumumuzun her kesimine yansimaktadir. Kisaca TURKIYEDE HIC BIR KONUDA BIR ALTERNATIFLIK YOKTUR. Bu ne demektir? Soyle acikliyalim. Birisi hangi konuda olursa olsun, ortaya kendince bir sey sunuyor. Iste burada tum yapilan bu sunulana MUHALEFET ETMEKTIR. Yani, sunulana karsi BIR ALTERNATIF SUNULAMAMAKTADIR. Bugun iktidar ve muhalefet BIRI BIRININ ALTERNATIFI DEGILDIR, MUHALIFIDIR. Bugun her konudaki bir tartismas, BIRIBIRININ ALTERNATIFI DEGILDIR, MUHALIFIDIR. Ilginc olan bu her konuda boyledir, ister politika olsun, ister ahlak olsun, ister ideoloji olsun, ister inanc olsun BIRIBIRLERINE ALTERNATIF DEGILDIR, SADECE MUHALIFTIR. Muhaliflikte bilgi alis verisi yoktur, karsilikli paylasim yoktur, biribirini algilamak yoktur, ortaklik yoktur, anlayis yoktur, hosgoru yoktur, kisaca BERABER VE BIRLIKTE HAREKET ETME OLANAGI YOKTUR. Muhaliflikte, bilgi yoktur, dusunce yoktur, birikim yoktur,bilinc yoktur, farkindalik yoktur, sorgulama yoktur, irdeleme yoktur, degerlendirme yoktur. Peki ne vardir? Sadece ve sadece BIR TARAFIN ORTAYA KOYDUGU NE OLURSA OLSUN, ona karsi bir elestiri, karsi cikis, zit gitmek, red etmek v.s. vardir. Bu da zaten hic bir birikime ihtiyac duymaz. Biri yazar, cizer, soyler, anlatir; siz sadece ona MUHALEFET EDERSINIZ. Ulkemizin en buyuk sorununun ALTERNATIFSIZLIK OLDUGUNUN altinda yatan bir kac gercek vardir. Bunlarin basinda, cagdisilik gelir, duygusallik gelir, dusunceye yonelme yerine kisiye yonelme gelir, atisma/satasma gelir, bilgisizlik, birikimsizlik, dusuncesizlik gelir, ortaya bir seyler koymak yerine, karsidakini "yenmek, yanlislamak, bertaraf etmek, distalamak, otekilestirmek v.s." gelir. Muhalefetcilik hazir lopculiktur, kahve kulturudur, kocakari dirdiridir, mahalle ve komsu kavgasidir, kabadayiliktir, efeliktir, bir seyler soylemis olmaktir, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaktir, ayrimciliktir, boluculuiktur kisaca iki kisiyi bir araya getiremeyecek ne varsa onun ortaya koyumudur. Turkiye toplumunun yasamda, sanal yasamda, her turlu ortaminda yansiyan bu durum; ayrica ulkemizin her duzeyde dunya uzerindeki yerini de ortaya koymaktadir. Bunun basinda kuyrukculuk gelir, emir eri olmak gelir, kulluk kolelik gelir. S onucta ALTERNATIFI OLAMAYANLAR, OLANI TAKIP ETMEK VE SADECE ONU ELESTIRMEK ILE YETINEN KUYRUKCULARDIR. Muhalifler, hic bir sey uretemez, hic bir seyi yeniliyemez, hic bir seyi degistiremez, olani koruyana muhalif olmakla gelismenin onunu tikar, olani yenilemeye muhalif olmakla tutucu, gerici olur. Muhalifligin hic bir ufku yoktur, cunku yapisindan dolayi sadece olanin karsisindadir. Umarim, ulkemiz ve her turlu toplum kesimi; kendini egiterek,ogrenerek, bilgilenerek, birikimer yonelerek, cagi takip ederek, sorgulayarak, dusunerek ve en onemlisi BIREY BILINC TEMELINDE KENDINE AIT OLANI BASKASINA MUHALEFET ETMEDEN ORTAYA KOYARAK belki alternatifin ne oldugunu algilayacak bu konuda bilincli ve farkinda olarak hareket edecektir. Maalesef, bu bugun icin pek te olasi gorulmuyor. Oneri; Ben bunu boyle yapiyorum. Muhalefet; o oyle yapilmaz, sen yanlis yapiyorsun, sen busun/susun, ve her turlu kisiyi rencide edici, satasici, hakaretvari,tahrik edici v.s. dil ve uslup kullanimi. Alternatif; Ben de baska turlu yapiyorum., neden oyle yapiyorsun, soyle de yapilamaz mi, ya da soyle yapilsa nasil olur, ya da boyle boyle yapmanin su su sebep ve sonuclari olur. Ben baska turlu yapiyorum, cunku nedeni bu. Yalniz butun bu yazilanlari algilayabilmek icin MUHALIFLIK YAPMAMAK, uzerinde dusunmek, algilamak, katki yapmak ya da ALTERNATIF SUNMAK gerekiyor. Oyuzden muhalefet iceren hic bir yanit gale alinmayacaktir.
-
Oncelikle hos geri geldin. Ben zannetmiyorum. Cunku isaret zamirleri, eger ozne ile birlikte kullanilirsa, bu zaten oznenin belirtimi anlamina gelir. Ornek. "Adam kapi kapatti" da hem ozne hem de nesne belirtilmemistir. "Adam kapiyi kapatti" da ozne belirtilmemis, nesne belirtilmistir. "O adam kapi kapatti" da ozne isaret zamiri ile belirtilmis, nesne belirtilmemistir. "O adam kapiyi kapatti" da hem ozne, hem de nesne belirtilmistir. Goruldugu gibi, Turkcede genelde ozne ile isaret zamiri bir arada kullanilmaz, yani ya o dersin, ya da adam. Iste ikisinin birden kullanimi ozneyi belirgin yapar "o adam", yani her hangibir adam degil, belirtilen adam.
-
Aslinda digerlerini bilmiyorum ama, Pakistanlilar ve Bengaldesliler; hemen hemen her sene Turkiye'deki muslumanlardan bir gun fazla tutuyorlar. Belki fazla oruc tutulunca cennetin kapilarinin aralanacagini dusunuyorlar. Bilgiler icin, tesekkurler. Senin bir kaynagin mi var, yoksa bu "luzumsuz" bilgiler, hep aklinda mi?
-
Babam soylemisti "Ramazan her 50 yilda bir ayni gune gelir" diye. Demekki ben kronik ve takvim olarak ayni gune gelen ramazani iki kere yasamis oldum. Kimse "darisi ucuncunun basina" demesin, bilime ters duser. Ama herkes ve yasamayanlar "darisi benim basima" diyebilir. Birde ramazan bayrami ayin 30'unda basladigindan, ramazan orucu 29 gun surdu,yani bir ay degil. Benim aklimda hep bir ay olarak, yani 30 gun olarak kalmis. Bu bir gunluk tasarruf nerden geldi?, yoksa hep 29 gun mu oruc suresi?
-
Zaten sorunda insanoglunun fenomenal goruntusundedegil; beyninin fonksiyonu olan numenal yetisinin dile getirdiklerinde. Sonucta bu dile gelenler ve insanoglunu yasam ve iliski, duzen ve sistem her turlu etik deger olarak yonlendiren ve yapilandiran bu degerler, hem insandisi hem de insanlikdisidir. Yani dogal zihniyetin yapilandirmaciligidir. Otorite de, guc te, iktidarda, hak hukuk da ceza da ve her turlu kanunlar kurallar v.s. de bunun sonucudur. Insanoglu numenal yetisini kokten yenilemedikce veinsansal zihniyetin bilinc ve farkindaligina eremedikce de, kendi kendini icine soktugu bu durum, suregelecektir.
- 63 yanıt
-
- 2
-
-
Bu yil 30 Agustos, hem dini kokenli, hem de milli kokenli iki farkli etik icerikli bayrami birlestirdi. Bu bir dogal secilim mi?, yoksa bu birliktelikte bir akilli tasarimci mi aramak gerekecek? Gerci her iki bayram da, insanoglunun bir degeridir. Neyse! En genis kitleyi kucaklama adina once islam ve musluman aleminin bayrami, sonra da buguku vatanin sinirlarini cizen zafer bayrami toplumumuza ve farkli halklarina kutlu olsun.
-
TC kuruldugundan bu yana ve daha oncesi Osmanli imparatorlugundan gelen, bir tek seslilik ulkesi olagelmistir. Bu tek seslilik Osmanli'da Din agirlikli iken, TC tarihiyle birlikte milliyetci agirliga donusmustur. Demokrasi en basta tek seslilik degil; seslerin duyulabildigi bir sistemdir. Eger bir toplumda iktadar olarak ve devlet idaresi olarak tek seslilik hakim kilinmaya calisiliyorsa, bunun adi demokrasi degil, diktatorluktur. Konu tek sesliligin milli ya da dini icerikli olmasi degildir. Sadece bir sese toplumun alistirilmasi ve sadece o sese izin verilmesidir. Bu da otomatikman, ulke ve toplumda bir kutuplasma ve biz/oteki ayrimini ve mucadelesini getirmektedir. En basta, her turlu tek seslilik hic bir surette evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurluklerle bagdasmadigi gibi, demokratik te degildir. Ya da olan bir sesi susturmak ve onu sustururken de tek ses uygulama hic de ileri demokrasi degildir. Yalniz burada onemli olan tek ses ne olursa olsun, bu tek sese karsi cikmak ve mucadele etmektir. Yani mucadele "bu tek ses benim istedigim ses" ya da "bu tek ses benim istemedigim ses" temelinde olmamalidir. Cunku boyle bir yanasim ne bir demokrasi, ne de bir ileri demokrasidir. Bu temelde 2002 oncesi olan tek sesliligi bir tarafa birakirsak, o gun bu tek sese karsi cikanlar, bugunku tek sese karsi cikmiyorlarsa, onlarin karsi cikma nedeni tek sese degil; sadece olan tek sese karsi cikmaktir. Cunku ayni sey bugun icin de gecerlidir, bugunku tek sese karsi cikanlar, o gun cikmamislarsa, onlarda tek sese degil; sadece bugunku tek sese karsi cikanlardir. Iste bu anlayis, herseyden once gundemde olan tek sese karsi cikisi ve savunusu, tek bir kefeye koymakta ve teksese karsi cikanlar ve tek sesi savunanlar kutuplasmasina goturmektedir. Halbuki bu anlayis, O GUNDE BUGUNDE TEK SESE KARSI CIKANLARI KAPSAMAZ. Cunku tek sese karsi cikanlar, tek sesin ne olduguna degil; tek ses oldugu icin karsi cikanlardir. Aslinda gozlem olarak bu iki farkli donemin farkli iki tek ses savunucularini ulusalci, milliyetci, yurtsever ve Ozgurlukcu demokrat, 2. Cumhuriyetci, militarist karsiti olarak ortaya koyabiliriz. Genel olarak bu ortaya konan iki tek ses, birbirlerini milliyetci ve libos olarak degerlendirmektedirler. Ulke ve toplumu kuruldugu gunden bu yana tek ses olarak bir anlam ve icerik almis ve bu anlam ve icerik, belirli ve belirgin bir sekilde 2002 sonrasi baska bir tek sesin anlam ve icerigi olarak degisiklige suruklenmistir. Bugun artik bu tek ses, bir parti devleti olmustur. Yasama, yurutme, yargi, denetim ve bilimum devlet yonlendirim ve yaptirimi bu parti devletinin sesi haline gelmistir. O tomatikman da ilk susturulacak ses, karsi ses olan ulusalcilik, milliyetcilik ve militarizm olacaktir ve oyle olmustur ve olmaya da devam etmektedir. Bu son baskinlar ve gozaltilari da bunun en guzel kanitidir. Peki ne olmaktadir, bu tek sese karsi olanlar, kendi tek sesleri eliyle bu tek sesin susturulmasina alkis tutmakta, sessiz kalmakta, hakli gormekte ve bunun BIR ILERI DEMOKRASI OLDUGUNU DUSUNMEKTEDIR. Bu kesim, bugunku algisiyla diger tek ses olanin dedigi libos ve yobaz birlikteligidir. Dolayisiyle de, bugunku tek sese karsi cikan herkes te, onceki tek ses bunyesinde ayni kefeye konmakta ve ulusalci, milliyetci, militarist v.s. olarak algilanmaktadir. Iste asil onemli olan herhangibir tek sesin savunusu ve diger tek sese karsi cikis degil, TEK SES NE OLURSA OLSUN ONA KARSI CIKISTIR. Cunku bu basta demokrasinin cok sesliligine aykiridir. O yuzden ben; ulkenin ve toplumumuzun ve de farkli kesim ve halklarinin bu kutuplasmayi birakip, artik Turkiye'de bu oyle veya boyle tek ses donemini bitirmeye cagiriyorum. Gercek demokrasi, cok seslilik, evrensel hukuk insan haklari ve her turlu farkin farkinin tanindigi ve temsil edildigi bir hak ve ozgurluk ve de sivil kurum ve kuruluscu bir devlet yapilanisinda birlesmeye cagiriyorum. Unutulmamasi gereken tek sey, tek sesler arasi her turlu kutuplasmanin, bizoteki ayriminin ve mucadelenin, sadece ve sadece emperyalist zihniyete onun soros ideolojisine ve evengalist cemaat orgutlenmesine yaradiginin ve ulke butunlugunu ve birligini her acidan tehdit ettiginin bilinc ve farkina varilmasi. Bugun ulke ve toplumun komsusu ile olabilecek her hangibir savasa suruklenmesinin vehametinin algilanmasi. Tek ses ne olursa olsun bunun bir demokrasi hele hele bir ileri demokrasi olamiyacaginin bilincine ve farkina varilmasi. Anadolu toplumunun tarihsel ve nesillerden nesillere aktarilan mozayiginin hic bir zaman bir tek sese indirilemeyeceginin algilanmasi. Anadolu mozayiginin ic iceliginin ve bu mozayikteki her sesin diger seslerin bir parcasi oldugunun algilanmasi Her ses kendi sesini nasil duyurmak istiyorsa, diger seslerin de duyurulmasinin onunu acmasi ve bunun icin caba harcamasi. Kisaca Anadolu toplumunun ve farkli halklarinin her birinin hak ve ozgurlugunu birlik ve butunluk beraberlik icinde tanimasi. Cunku demokrasi, tarihinin hic bir doneminde tek ses olarak algilanmamistir, algilanirsa bu demokrasinin diger yuzu diktatorluktur. Devletin tek sesi ve partisi olmaz,devletin sesli partileri olur ve devlet butun seslere esit mesafede olur ne bir tek sesi destekler, ne de bir sese kulagini kapar. Yoksa, degisen bir sey olmayacak ve toplum ve de ulke tek ses savasinda birbirine dusurulerek belki de seslere bolunecektir. Sirf bunu onleme adina, herkesi kendi sesi disindaki diger seslere kulak vermeye ve gercek demokrasiye davet ediyorum. Cunku bugun baskasinin sesini kisan iktidar, yarin el degistirerek senin sesini kismaya yonelecektir. Ya da senin tek sesini degistirmene ve diger seslere kulak vermene izin vermeyecektir. Iste bunu kabullenmek, esarettir, boyunduruk tutsakligidir. Bu esarete girmemek icin mucadele verenleri de "bu ses benim sesim degil" diyerek desteklememek ulkeye, topluma ve farkli halklarina ihanettir. Tabi, kendinize ilerici, devrimci, aydin, v.s. diyenlere bu sozum. Yoksa toplum ve halkin boyle bir sorunu yok, ne verirsen onu alir ne ekersen onu bicersin. Tabi burada veren olarak medyaya, basina ve her turlu kitle duyurusuna da cok is dusuyor. "bana dokunmayan yilan, bin yasasin" zihniyeti ve "ekmegimden olurum" korkusu, zaten yapilmak istenen suru psikolojisinin ve korku felsefesinin tam da istedigidir. Ayrica korkunun da ecele faydasi yoktur ve kustan korkan dari ekmez.
-
İstanbul Beyoğlu'nda bulunun Aydınlık dergisi ve Ulusal Kanal'da polis arama yaptı. Ankara'da da İşçi Partisi'nde arama yapıldığı belirtiliyor. http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1060537&Date=19.08.2011&CategoryID=77 http://www.ensonhaber.com/ulusal-kanala-polis-baskini-2011-08-19.html http://www.gazeteciler.com/gundem/ulusal-kanala-polis-baskini-39519h.html PKK'nin her turlu saldirilari "gemi azi almisken" ve henuz Ramazan devam etmekte iken, boyle bir polis baskini manidardir. Bunun ilk akla gelen nedeni, su anki sicak olan PKK saldirilarindan gundemi kaydirmak ve AKP'nin kendisinin tam karsisinda olarak gordugu, yukaridaki ucluuye de goz dagi vermek. Ayrica konuya diger TV kanallarinin deginmemesi de, ayri bir dusundurucu konu.
-
Evrende, epistemolojik olarak yani gunumuze kadar bilinen tek ve alternatifsiz numenal yeti (beynin fonksiyonunu saglayan ve goruntu vermeyen dusunce, akil, zeka, zihniyet, hafiza, algi,yansima, yansitma v.s. temelli yetiler) insanoglu fenomenine aittir. Yarin bir gun baska bir canli turu insanoglu ile dialog kurabildigi zaman, belki de insanogluna bir rakip olacaktir. Herseyden once fenomen ile numen farkini felsefe tarihi olarak ortaya koyalim. Bu iki kavram da E.Kant'a aittir ve ondan once tarihte boyle bir ayrim yoktur. E. Kant yaptigi aciklamalariyla, insanoglu tarihinde ilk defa bilim ile felsefenin alanini fenomen ve numen olarak farklilastirmis ve o tarihten sonra, bilim ve bilimsellik alan olarak fenomeni ve onun gozlemini kendine alan secmistir. Kant' ne yazikki o tarihlerde numeni tanriya bahsetmistir. Popper temelli ve epistemolojinin her konuda gelisimi ile bilgi on plana cikmis ve beynin fonksiyonu olan numenal yeti ile, bu yetinin ortaya koydugu degerler farki; felsefe ve bilimi bir daha farklilastirmistir. Gunumuzde bilim ve bilimsellik bilgi ve kokeni olarak goruntu veren fenomenin gozlemi, teorisi, teori testi, olgusu ve yanlislanabilirligi temelinde ilerlerken; felsefe fenomenin neoldugunu varlik olarak ideoloji ve inanclariyla ortaya koyarak tartismasina devam etmektedir. Bu temelde baslica bilinen ve tartisan ideolojiler; materyalizm, idealizm, pozitivizm, objektivizm, subjektivizm ve isimcilik varlik temelinde gercek varligin ne oldugunu, hangisinin ilk v.s. oldugunu, degismez, kesin v.s. oldugunu gerceklik temelinde aralarinda tartismaktadir. Bu tartisma ontolojinin iki farkli alaninda, substantional existance, yani mustakil var olan varlik ve real existance, gercek varlik temelinde ve teoloji olarak ta tanrinin varligi temelinde tartisilmaktadir. Bilim ve bilimsellik bu tartismalarin disindadir ve goruntu veren ve yansiyani gozlemledigi icin de, gozlem vermeyen ve NUMENAL YETININ BIR URUNU OLAN TANRI konusunu alanina almaz. Yalniz, numenal yetinin ne oldugu ve her turlu gozleme gelmeyen algisi ve yansisi, bilissellik olarak bilimin konusudur. Buradaki felsefeve bilim farkini da cok iyi algilamak gerekir. Bilimin alani, NUMENAL YETIDIR, FELSEFE ISE BU YETININ ORTAYA KOYDUGU TANRI DAHIL HER TURLU GORUNTU VERMEYEN ALGIYI ayni varligi tartistigi gibi tartisir. Iste bu tartisma da, metafizik varlik felsefesi olarak, fizik otesi temelindedir, yani doga ustu, dunya otesi, mistisizm, bilim kurgu, efsane, mitoloji ve bilimum ruhsal ve zihinsel aklin ortaya attigi SOYUT KAVRAMLAR. Iste epistemolojik gozlem; hem metafizigin varlik felsefesi, hem de fizik otesi felsefesi temelinde BU FELSEFELERIN BUNYESINDE VE ICINDE YER ALMADAN BIR TARAFI SAVUNMADAN, BIR TARAFA KARSI OLMADAN SADECE DISARIDAN VE NOTR ALGI ILE bu kavramlarin, dini felsefelerin, tanrisal yanasimlarin insanoglu yasam ve iliskisi temelindeki uygulamali duzen ve sistemlerini gozlem olarak, sosyal, psikolojik, siyasi v.s. temelli etik yonlendirim ve yaptirimlar temelinde gozleme alir ve bu gozlemi analitik, kritik, olarak sorunlari ile ortaya koyar. Iste bilimi ve bilimselligi epistemolojik olarak kendine taban edilmis bir serbest dusunurun hic bir inanca, ideolojiye, etige v.s. bagli kalmadan yaptigi gozlem budur. Oyuzden felsefenin fenomenal ve numenal olarak icinde yer alarak kendi arasindaki yaptigi tartisma ile, bilim ve bilimselligin epistemoloji olarak fenomen ve numenal yetinin yansisini ve etkisini gozlemlemesi vegozlemini bir teori ve test edrek olgulastiran bir icerikte ortaya koymasinin farki budur. Felsefe fenomeni ve numeni varlik olarak her turlu tartisirken, onun hakkinda akilci ideolojik inanclar olumlu/olumsuz ortaya atarken; bilim ve bilimsellik epistemoloji temelinde sadece gozlemi ve yansiyi dile getirir ve olgulastirmaya yonelir. O yuzden FENOMENIN NE OLDUGUNU FELSEFI TARTISMAK BASKADIR, FENOMENI GOZLEMLEMEK VE GOZLEMI BILDIRMEK BASKADIR Oyuzden NUMENI TANRISAL OLARAK OLUMLU OLUMSUZ VARLIK VE INANC/IDEOLOJI TEMELINDE FELSEFI TARTISMAK BASKADIR, INSANOGLUNUN NUMENAL YETISININ HER TURLU YASAMSAL VE ILISKISEL, DUZENSEL, SISTEMSEL, ETIK (MILLI, DINI, SOSYAL, SIYASI, AHLAKI, TORESEL V.S.) YANSISINI GOZLEMLEMEK VE DILE GETIRMEK BASKADIR. Iste felsefe ile bilim arasindaki bu fark; inancsallik ile bilimsellik farki, metafizik (varlik ve fizik otesi, ontoloji, teoloji) ile epistemoloji (bilgi, bilim, bilissellik, farkindalik, bilinc) farkidir. En onemli ve algisi kolay kolay saglanamayan fark ise, felsefenin insandisi temeline karsilik, epistemolojinin insan temeli ve felsefenin varlik temeline karsilik, bilimin bilgi temeli farkidir. Diger bir farkta felsefe tartisma ile bilimsel gozlemin dile gelim farkidir. Bu arada, kant'in tanriya bahsettigi numeni, ozneyi, kimi v.s, bilissel bilim beynin bir fonksiyonu olan numenal yeti ve bu yetinin ortaya koydugu olarak insanogluna vermistir. Yani tanri, insanoglunun numenal yetisinin kavram olarak ortaya attigi ve sistemlestirdigi, duzen ve metafizik etik haline getirdigi bir kavramsal tartismadir. Ya bu tartisma da felsefe olarak yer alirsiniz, yada bu tartismayi epistemolojik olarak qua felsefesi ile disaridan ve notr algilayarak gozlemlersiniz ve insanogluna getirdigi her turlu sorun ve olumsuzluklari dile getirirsiniz, secim herkesin kendi secimi.