Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Neyle olctun, bu "mukemmeliyet ve kusursuzlugu? Bilim bunu gozlemi ile acikliyor. Ama senin kullandigin kavramlari kullanmiyor. Cunku bilimde inanc olmaz, gozlem, olcum, deneyim, bulus olur.
  2. Anlasildi. Sen akli tanrilastiranlardasin. Yalnizumarim bu tek akil yani insanoglu aklidir, yoksa baska akil var mi? Ayrica kimin/neyin aklina tapiyorsun? Ya da aklin sinirlarini veren zihniyete ne dersin?
  3. Hangi putun perestisin? Bu fenomenin adi; evren mi, doga mi, dunya mi, evrim mi, madde mi, gen mi, konektom mu, kalitim mi, varolus mu v.s., yoksa senin kendi yapimin mi?
  4. Dogru nedir ki. Aklin kendine neyi inandirdiysa o senin aklin icin dogrudur.
  5. Onemli degil; sonucta ozel bir ilahtan baslanir, genele dogru gidilir. Sonucta sorun tanrilarda, yaraticilarda degil; akli ile tanrilastirmaya ihtiyac duymadadir.
  6. En genel neden, boyle bir inanca ihtiyacim yok. Ayrica oteki baslikta "Allah yoktur" olarak bir kac neden gosterdim.
  7. Burdan neden sormuyorsun?
  8. Genel bir tanri baska, ozel bir tanri olan Allah baska. Bu acidan kuran'in yazari ve Muhammed' ile dialog kuran olarak Allah yoktur. Boyle bir gozlem olanaksizdir. Fizik otesi olarak (doga ustu, dunya otesi, cennet/cehennem, yasam sonrasi v.s.) Allah yoktur. Insanoglu ozellikleri tasima vasfiyla (eli ayagi akli olmasi, konusmasi, ceza, imtiham temelli korku salmasi v.s.) Allah yoktur.
  9. Burasi bir kitle platformu.
  10. Gordum de, sen kitle onunde yazismak istemissin. Boylece baskalari da sohbete katilabilir.
  11. Hem anima/animus temelli dogal zihniyet, hem de fenomen tabanli fenomenal zihniyet; insanoglunun egosal, cikarci, ayrimci, ve her turlu guce ve otoriteye dayanan hakim zihniyetidir. Bu zihniyet ile toplumsal olarak guc ve otoriteyi elinde tutan, yasalari, kanunlasri, devletleri, iktidarlari, kurumlari, sistemleri eliyle toplumda yonlendirici, yonetici ve yaptirimci olarak hakim zihniyeti temsil eder. Bu hakim zihniyetin toplum uzerindeki parcasal, zumresel, monarsik, teokratik, oligarsik, demokratik v.s. her turlu hakimiyeti saglamasi esastir. Bu oyle bir esastir ki, insanoglu ya bir tanrisal kul, ya da bir maddesel kole haline getirilir ve kullanilir. Tabiki buna karsi cikanlarda savasimini verir. Genelde yaratilissal, tanrisal, inancsal, ideolojik ve "guclu olanin dogru/hakli v.s. oldugu" algisina dayanan bu zihniyetin, hakimiyetini saglamasi icin tarihsel cesitli toplumsal donemler gecirmistir. Bunlar kisaca anaerkil, ataerkil toplumlar, koleci, feodal ve kapitalist toplumlardir. Burada henuz sosyalizme deginmeyecegim. Cunku tarih bize bunun da yerine gelemedigini ve baska bir hakimiyet zihniyetine donustugunu gostermistir. Tarihi kisa keserek; burjuvazi, yani sehirli hakimiyeti, toprak/toplum ulke hakimiyeti ve sonra gelisen somuru ve surgun hakimiyeti olarak kisaca siralayabiliriz. Iste burada sosyalist algi ve uygulamanin rolu dunyaya yeni bir hakimiyet getirmis ve sonraki emperyalist zihniyetin, ideolojisi inanci haline gelmistir. Tarihi bu baslangici, somurgeci/surgun zihniyetin yerine; "ulkelerin kendi kaderlerini kendi tayin hakki" ilkesini, bozarak Afganistan'a saldiran ve mudahele eden SSCB ile basladigini soyleyebiliriz. Iste SSCB'nin yikilisiyla, emperyalist zihniyet yeni bir icerige burundu. Bu icerik "saldiri/mudahele ve ulke kaosunu saglayacak olan terorizmi" insanoglu ile tanistirmasiydi. Ikiz kuleler ile birlikte baslayan bu surec, emperyalist zihniyetin; hakim zihniyetini tum dunyaya kuresel/global/merkezi v.s. yayma adina kendi yarattigi bir firsatti. Buradaki kandirmaca "teroru yerinde durdurmak" kandirmacasiydi. Halbuki terori baslatan ve kullanan ve kewndi toplumunu bile vurduran, bu emperyalist zihniyet idi. Burada zihniyet farkli isliyordu. O eski insansal olarak algilanan, demokrasi, devrimcilik, ilericilik, hak ve ozgurlukler, adalet, hak ve hukuk v.s. temelli tum degerler, bu emperyalist zihniyetin kendi amaci yolunda kullandigi birer duygu somurusu ve cikardan baska bir icerigi kalmiyordu. Soyle bir izlem veriliyordu "sizi biz koruyacagiz, sizin sorunlarinizi biz cozecegiz, sizi rahata, demokrasiye, hak ve ozgurluklere biz kavusturacagiz, sizin haklarinizi aramaniza biz yardimci olacagiz v.s." butun bunlari yerine getirmek icinde, bunlarin ideolojik inancsal yaratilmasi, kiskirtilmasi, orgutlenmesi gerekiyordu. Yani oyle bir zihniyetti ki bu; hem teroru baslatiyor, hem teroru durdurur gozukuyordu, hem saldiriyor, hem korur gorunuyordu; hem hak ve ozgurlukleri veriyor, hem de toplumlari biribirinden ayiriyor, boluyor ve savasima sokuyordu, hem icerden suyun baslarini elde ediyor, hem ulke sorunlarini kiskirtiyor, hem toplumu kaosa sokuyor, hem de bunu duzeltmeye barisi saglamaya soyunuyordu. Bunlari da kisaca tarihsel olarak hatirlayalim. Teror bahanesi ile dunyaya terorist saldirilar ile korku salmak, dunyada bir suru terorist gruplar yaratmak, ki Turkiye icin bu PKK dir. Sonrada bunun politik ve ekonomik nemasini toplama adina, Afganistan, Irak, Libya saldirilari. Seneler gecmesine ragmen bu ulkelerde gecen zaman hic bir kesimin lehine olmuyor. Belki ve gorunure, sirada Suriye ve Iran var. Bu arada onemli gelismeleri de unutmayalim. Direk temastan kacinmak ve geri planda kalmak adina, NATO ve uyelerinin filili devreye konulmasi, hem diplomatik, hem askeri saldiri anlaminda. Bu arada ulkkelerde cikarilan karisikliklarla, ulkenin "demokrasi hak ve ozgurlukler ihtiyaci" yalani ve kandirmacasi. Bu kullanilan kobay ulkelerin basinda su an Turkiye gelmekte. Tarihsel surec olarak biz buraya kadar gelen, hakimiyet ve emperyalist zihniyete, klasik sonu saldiri ile sonuclanan ideolojik inancsal kendine karsit gorunumlu emperyalist zihniyet diyelim. Butun bunlar olurken, bir yerde gozlem olarak sanki bu gelismelere karsi cikan, engeller getiren ve kendi pasta payina kendi gucu ile sahip cikmaya calisan; ve ABD nin basiniu cektigi Israil ve B.Britanya destekli klasik emperyalist zihniyetin de guc olarak karsisina almaya cekindigi ve gozunun yemedigi ulkeler ve gucler var. Bunun basini cin cekiyor. Rusya'da ana destekcisi. Bu iki ulke ne zaman emperyalist zihniyet bir ulke ile ilgili bir girisimde bulunsa, hemen devreye giriyor ve bir cesit karsi cikiyor. Yani bu iki ulke, klasik emperyalist zihniyeti uygulamadigi gibi, ona karsi da cikiyor. Ustelik emperyalizmin karistirmak ve saldirmak istedigi ulkelere destek veriyor ve yardimci oluyor. Iste bu emperyalist zihniyetin, yeni ve modern hakimiyet yuzu olan modern zihniyettir. Peki bu ulke yani cin ne yapiyor. Basta diyelim Afrika ulkelerine her turlu yayilmaci olarak ulkelerinin her turlu gelisimine yardimci oluyor, ulkelerini teknik ve modern yapilandirma olarak onlarla anlasiyor. Onemli olan butun bu yapilandirmada kendi ulkesinin meslektaslarini kullaniyor. Yani her turlu ekonomik yatirimini kendi cikari yonunde yapiyor. Kisaca ulkeleri ekonomik olarak kendine bagliyor, ama politik bir baglamaya, ulkelerin kendi ic duzenlerine karismamaya, ulkelere soguk ve sicak savas acmamaya yoneliyor. Iste o yuzden de bunu yapan klasik emperyalist zihniyete karsi ve rakip durumunda. Politik olarak klasik emperyalist zihniyeti karsisina almiyor, sadece guc olarak ona saldiri, ic karisiklik yaratma bazinda kendini gosterip "dur, ben de varim; pasta sadece sana ve fikirdaslarina ait degil" diyor ve "ayagini denk al, gerekirse askeri gucumu de kullanirim" gozdagini ve uyarisini da vermeyi ihmal etmiyor. Hatta bu en son gelisme Turkiye'yi dialog ortagi olarak aralarina uye almalari; "bakin biz NATO'ya da karsi degiliz" mesajini vermektir. Bir yerde cin'in basina cektigi bu yeni modern emperyalist zihniyet; bizlere belki de emperyalist zihniyetin iki asir sonra ozunu yeniden hatirlamamiza yardimci oldu. Ekonomik ya da politik, ic karistirimli, yatirimli, saldirgan ya da yatirimda calistirmali, soguk ya da sicak savas icerikli, ic islere karisim, elde etmeli ya da karisimsiz hangi yol ve yontem ile olursa olsun, emperyalist zihniyetin ozu degismez. Yayilimci, kuresel olmasi, kendi ulke sinirlari disindan her turlu beslenmesi, bu beslenme ile kendi topraklarinda kendince "demokrasiyi, hak ve ozgurlukleri v.s." saglamaya calismasi. Bir yatirip, uc almasi, yatirim yaptigi toplumlari kendine oyle veya boyle baglamasi. Kisaca hakim zihniyetin emperyalist zihniyeti "ulkelerin kendi kaderlerini kendi tayin hakki" ni tarihe gommustur. Cunku ulkeler ve toplumlar 21. yuzyilda "kendi yaglari ile kavrulacak, kendi gobeklerini kendi kesecek" bir durumda degillerdir. O yuzden oyle ya da boyle emperyalist zihniyetin hakim zihniyeti karsisinda teslim olacaklar, emirleri yerine getirecekler ve boyun egeceklerdir. Tum bu hakim zihniyetin hakimiyeti, sadece toplumlar uzerinde degil; felsefe, bilim, her turlu izm, ideoloji, inancinda uzerindedir. Cunku amac her turlu yol ve yontemi dusunce ve davranisi guc, otorite ile mubah ve mesru kilarak, "bu dunya bizim, sizlerde bizim emrindesiniz" demektedirler. Iste butun bunlar bize bir daha numenal yetinin bilincin, farkindaligin, numenal insanligin, ve de tum insansal degerlerin insan ve insanlik adina nasil kullanilmasi gerektigini, nasil bir yasam ve iliski, nasil bir duzen ve kurumlasmanin insanlik adina olacagini yeniden dusundurtmektedir. O yuzden kim hangi hakim zihniyetin arkasindan gidiyor, yasami dahil her turlu iliskisini buna endeksliyor ve sadece bu hakim zihniyetin, guce ve otoriteye tapan, teslim eden/alan, caresiz birakan her turlu degerinin pesinden kosuyor ve bunu da dogallik bilimsellik, inancsallik, ideolojik, etik v.s. nin akilci duygusal ve dogrusal algisi ile yapiyorsa; bir kez daha dusunsun.
  12. Selam, burasi.
  13. Dun sitemize erisim uzun zaman saglanamadi. Sorun ne zaman cozuldu? Bu konuda bilgisi olan var mi?
  14. Buyur, nedir sohbet etmek istedigin?
  15. Su an itibariyle erisim saglanabiliyor.
  16. Hemen hemen her mesaj, konu kavram ve baslikta uzerinde buyuk bir titizlikle durulan zihin ve zihniyet kavram ve konu vurgusu, genelde bilinc ve farkindalik olarak algilanamamaktadir. Bu konu ve kavramda evrensel-insan zihniyetinin taban ve temeli de zihniyete dayandigindan bu baslikta genel olarak hem "philosophy of mind, yani zihin felsefesi" hem de "menthal philosophy, yani zihni/zihinsel felsefe" ile ilgili genel kisa ve oz bir aciklama sunulacak. Bilindigi gibi bu konu ilk defa numen temelinde E.Kant eliyle tanrisina bahsedilmis ve daha sonra cognitive science, yani bilissel bilim olarak insanoglu eliyle; insanoglunun beyninin her turlu fonksiyonu olarak ele alinmistir. Tarihte bilindigi gibi metafizigin ontolojik ve varliksal tartismasinin temelini "matter/mind" tartismasi almis ve bu tartisma yuzyillardir surmus ve hala surmektedir. Buradaki en buyuk sorun materyalizmin madde ve idealizmin dusunce temelinde; insanoglunun beynini ve fonksiyonunu teke indirgeme ve bunun determinist akilciligi on plandadir. Bu iki farkli gibi gozuken tartismada temel ortaklik akilciliktir. Cunku her ikisinin akilciligi da kendine inanc ve ideolojik olarak dogrulayarak gerceklestirdigi "ilk, tek, mutlak, kesin, sabit, degismez" temeldeki akilci anlam ver icerigi materyalizm olarak maddeye, idealizm olarak ta dusunceye vermeleridir. Halbuki epistemoloji ve yapilandirmaci epistemoloji, gercekligin metafizik/varliksal ve ontolojik degil; constructed yani yapoilandirilmis oldugunu ortaya koymaktadir. Iste bu ortaya koyumun sadece yapilandirilmislik degil; insanoglu yapilandirilmisligi olmasi ve epistemolojik olarak bunun alternatifsiz ve rakipsiz olmasi konuyu varliktan alip, bilgiye tasimaktadir. Cunku insanoglu bu yapilandirilmis gercekligini kavramsal bilgi olarak ortaya koyar. Iste bu temelde evrensel-insan zihniyeti sabit, mutlak, ilk, tek v.s. bir vucudu ve beyni olmayarak ve oznesi bulunmayarak; kendisini algilayan bilinc ve farkina varan her vucut, beyin ve ozneyi kullanarak dile gelmektedir. Buradan cikisla ve evrensel-insan zihniyetinin yapilandirmaci epistemoloji yaninda serbest zihniyet ve qua felsefesinin de yardimiyla; zihin felsefesini asagidaki sekilde siniflamaktadir. Dogal zihniyet: Insanoglunun hayvani gozlemleyerek ve ondan esinlenerek kendi algi bilgi ve kavrami ile anima/animus temelinde gerceklestirdigi ve kullandigi insandisi ve insanlikdisi bir zihniyettir. Hayvani gozlem ve algisinin bilgisi olan; egosal, akilsal temelde bencil, cikarci, parcasal, guc, otorite ve insanoglu bunyesi hakimiyete dayanir. Birakalim zihniyeti kendi birsel ve tursel insanoglu varliginin bilinc ve farkindaligi yoktur. Genelde insanogludisi ve ustu guclerin somut ya da soyut teslimiyeti altindadir. Ayrica yarattigi her turlu ideolojik inancsal yaratilissal, varliksal, etik deger veri ve tabularla da bunlari kendine sahiplenerek bunlarin farklarinin fark ustunlugu savasimini verir. Yasamini yasamaz, yasami yasatilir. Fenomenal zihniyet: Bu zihniyetin dogal zihniyetten farki; insanoglu varliginin genelde birsel bilinc ve farkindaligini tasimak ile beraber, varolusculuk v.s. gibi fenomenal temellere insanoglunu teslim etmesidir. Kisaca insanoglunu ya bir mistisizm ya da bir bireyci akilcilik temelinde bananeci, bencil, ya da turune karsi hakimiyet savascisi olmasini guc ve otorite ile saglar. Bir fenomen temelinde insanoglu turunu yok eder. Bu fenomen kendi biri ya da insanoglu disi bir fenomen olabilir. Numenal zihniyet: Burada insanoglunun beyninin numenal yetisi ile hareketi soz konusudur. Insanoglu kendinin, turunun ve her seyi kendisinin yapilandirdiginin bilinc ve farkindadir. Insanoglunun her turlu yasam iliski, duzen, sistem ve kurumlasmasinin zihninin bir urununun somutlasmasi oldugunun bilinc ve farkindadir. Insanoglunu her turlu yasatmak ve hareket ettirmenin temelinin numenal yeti ve onun kullanimi oldugunun farkindadir. Burada cok onemli bir fark vardir. Ya bu bilinc ve farkindalik insanoglunun bu bilinc ve farkinda olanlari tarafindan onlarin cikari, yararciligi, amaci temelinde onlarin gucunun ve otoritesinin hakimiyeti temelinde insanoglu bu cikar ugruna herf turlu kullanilarak, harcanarak, kandirilarak saglanacaktir, ya da bu tamamen birey bilinci eli ile insanoglunu numenasl insanlastirmak ve insan gibi yasam ve iliski, duzen, sistem kurmak adina yapilacaktir. Ilki emperyalist zihniyet ve onun insanoglunu her turlu bilimsel, dogal temelde kendi cikari ugruna kendi amacina yonelik kullandigi, harcadigi bireyci akilciligidir. Iste basta her turlu teslimiyetin kendine olmasini amaclayan ve kendi aklini her turlu tanrilastiran bu zihniyet; henuz bilinc ve farkindaligina erisilmemis olan zihniyettir. Iste evrensel-insan zihniyeti hem bir hem de tur bazinda ve her alanda; bilim de,m felsefede dilde, mantikta bu kendi insanoglu beyninin kendi canavari ile mucadeleyi hem icte hem de dista vermek durumundadir. Insanoglunun numenal insanlasmasi adina bu ic ve dis savasim cagimizin savasimidir. Zihin felsefelerini kisaca siniflandirdiktan sonra, zihni felsefeye deginelim. Zihni felsefe; insanoglunun bilincli ve farkinda olarak zihniyeti ile yasam ve iliski surdugunun farkindaligi felsefesidir. Iste bu bilinc ve farkindalik, beynin ana ve temel fonksiyonu olan zihniyetinin sekillenisi ve isleyisi temelinde cok onemlidir. Bu da bize her bir birin; yasam ve iliskisinde ne yaptigini neden oyle davrandigini ve dusundugunu sorgulayip, nasil bir zihniyete sahip olundugunun algilanmasi bilinc ve farkindaliga cikartilmasidir. Sonucta insanoglunu hayvan ozunde tutanda, onu birbiri ile savastiranda, onu bir seylere teslim edende/alanda onun zihniyetinden baska bir sey degildir. Iste yapilandirmaci epistemolojinin cozumu temelinde insanoglu zihniyetinin yapilandirilmis yapi ve isleyisi x ve y evrensel kullanim sembolleri olarak ortaya konmustur. Unutmayalim insanoglunu hayvanda, maddede, kul da, kolede, mal/metada yapan izmler farki ile savastiran, tanri verdiren aratan, tartistiran, birbiri bunyesinde hakimiyet kurdurtan guce ve otoriteye yonlendiren, kisaca yasatan ve iliskilendiren her turlu bilgisini ortaya koydurtan v.s. gorunuste onun fenomenal yapisidir, ama bunun arka planinda ve ozunde kontrol mekanizmasinda ve direksiyonunda zihniyeti yatmaktadir. O yuzden once kendimizin ve turumuzun varliginin bilinc ve farkina varalim. Sonra beynimizin bize ait oldugunu algilayalim ve zihniyetimiz ile yasam ve iliski surdugumuzun bilinc ve farkina vararak; surdugumuz yasam ve iliskimizi numenal insanligimiz adina sorgulayalim ve degerlendirelim. Bilelim ki, bizi teslim alan tek bir sey vardir, o da bize yon veren ve kontrolu olan zihnimiz ve onun zihniyetidir. Demekki ilk sorumuz "Ben nasil bir zihniyete sahibim?" Neden bu zihniyeti tasiyorum?" Zihniyetimden insanlik ve insanligim adina memnun muyum?" "Bu zihniyeti bana kim/ne verdi?" "neden/nasil verdi?" v.s. gibi sorulari kendimize soralim ve zihniyetimizi sorgulayalim. Cunku numenal insanligimiz, zihniyetimizin farkina ve bilincine varmaktan, icerigini algilamaktan ve onun bizi teslim almasina izin vermemekten ve bizim onu insanlik adina kontrol edebilmemizden, degistirebilmemizden ve yonlendirebilmemizden geciyor.
  17. Acik ve net bilgilendirmeler icin, tesekkurler. En iyisi ara ara siteye erisim almayi denemek lazim. Belki erisim alinamasa bile linkten erisim ile ya da site ile ilgili bilgi elde edilebilir. Yalniz site yetkililerine bile haber vermeden yapilan bu erisim engellenmesi, pek etik degil. Site yonetimine ve siteye yonelik bir saygisizliktir. Bu tip mudaheleler yapilmadan once site bir cesit haberdar edilmelidir. Sonucta site yonetimi ve kitlesinin bilgilenmesi soz konusudur. O yuzden ben bu yaptirimi ne etik ne de profesyonelce bulmuyorum.
  18. Yok. Yalniz beni baskalarindan degil; benden tani. Ben yapilandirmaci epistemolojist, serbest dusunur ve qua filozofum. Bu ucunun de ne oldugunun aciklamasini bu sitede ve Ateistforumda bulabilirsin. Bu site teolojik tartismalardan cok, politik, bilimsel ve felsefi tartismalarin oldugu bir site.
  19. Dun gec saatlerden sonra birden bire Ateistforum'a erisim olanagi kesildi. Bugun su an itibari ile hala da bir erisim alinamiyor. Bu sabahin erken saatlerinden su ana kadar herhangibir sekilde erisim saglayan oldu mu? Bu erisim sorununun ne oldugunu bilen var mi? Umarim, sorun teknik bir sorundur ve yakinda giderilir. Bu konuda bilgisi olan bir arkadasvarsa ve bu baslik altinda bizlerle sorunu paylasirsa sevinirim.
  20. Toplu sozlesmelerde hukumet ile masaya oturan kamu calisanlari, ulkenin bu agir ekonomik yasam ve gecim sartlarinda iki senelik 8+8 oranindaki zam istemlerine karsilik, kendilerine onerilen 3+3 hakli olarak reddettiler. Bu konuda pazarliklar devam etti ve kamu calisanlarini 7.5+7.5 una karsi hukumet en son 3.5+3.5 onerdi. Gecim ve yasam olarak kabul edilmesi mumkun olmayan bu teklif karsisinda kamu calisanlari yetkilileri direnince, hukumetin en son teklifi 3.5+4 olarak aciklandi. Bu son teklif uzerine kamu calisanlari TC tarihinde 2 milyon calisani kapsayacak sekilde, ortak olarak ulasim, egitim, hastahane ve postahane calisanlari olarak bugun (23/o5/2012) ulkenin 3 buyuk sehri basta olmak uzere bir cok sehrinde isi birakma ve grev karari alarak yuruyusler duzenledi. Hastahane saglik calisanlari da acil servis disinda calismalarini durdurarak bu grev eylemine katildi. Oyle gorunuyor ki "ben ne verirsem ona razi olacaksiniz" dusunceli iktidar mantiginin ulke calisanlarini emek karsiligi olarak ummetlestirme ve cemaatlestirme cabalarina yasam ve gecim haklarini koruyarak karsi koymak durumunda. Bazi illerde polisin biber gazi ve insanlikdisi muamelesi ile karsi karsiya kalan calisanlardan her zamanki insanlikdisi goruntuler temelinde gozaltilar gerceklesti. Bu arada 3 aydir maaslarini alamayan iscilerin eyleminde anneler cocuklari ile katilim sagladi. Ayni insanlikdisi polis muamelesi burada dagoruldu ve cocuklarin da bulundugu bu eylemlerde bir annenin elinden cocugunun zorla cekilip alinarak annenin gozaltina aldigi goruldu. Toplumun cocuklarinin boyle bir sahne ile karsilasmasi ve bizzat bu sahneyi yasamasinin, bu cocuklarin gelecek yasamlarinda nasil bir psikolojik sorun yaratacagi dusuncesini de sizlere birakiyorum. Mayis ayi 1 Mayis, 19 Mayis ve 23 Mayis olarak ulke toplumu gencligi ve calisanlari ve de onlara destek verenler adina eylem ve yuruyusler ve talepler olarak bayagi yogun gecti. Ulkenin toplumsal sorunlari azalma ve cozume yonelme soyle dursun; gitgide belirli bir ivme kazanarak ve de kitlesel olarak artisa gecmis gozukuyor. Cunku ulke oyle bir iktidar ile karsi karsiyaki; artik karsisina almadigi toplumun hic bir kesimi kalmadi. Eylemsel gozaltina paralel olarak bir de potansiyel goz altilar iktidarin yeni bir korku felsefesi yaymasi adina B.Arinc'in bir universiteyi ziyaretinde gerceklesti. Konu ile ilgili dusunce yorum ve fikirleri sizlere birakiyorum.
  21. Iktidar kendince yargiyi hizlandirmak adinayeni bir ozel kanun ile "ileridemokrasiye" adim atacak. Yargilama surecinde avukatsiz yargi yapilabilmesine ve saniklar hakkinda karar alinabilmesine yonelik kanun tasarisi verildir. Ben, bunun nasil bir adalet anlayisi oldugu tartismasini ve bunun neden yapildigi tartismasini sizlere birakiyorum. Ayrica gizli taniklara tutuklularin soru sormasina da sinirlamagetiriliyor. Soruyu sadece adi gecen tutuklu sorabilecek, diger tutuklulular soramayacak. Ustelik soru soracak olan sanik, bunu yazili olarak mahkeme heyetine sunacak, mahkeme heyeti soruyu uygun gorurse, soruya izin verilecek.
  22. Bugun Turkiye'nin en son geldigi noktada artik vakit kaybedilmeden kimin neye karsi neden ve nasil savas vermesi gerektigini her bir fert oturup dusunmeli ve bir an once elinden geldigi sekilde Turkiye'nin gelecegi acisindan bu noktada birlesmelidir. Bagimsizlik savasi nedir, ve ne zaman ve neden verilir? Kapitalist bir dunya sisteminde bu sistemi tek ayakta tutan guc emperyalist zihniyettir. Emperyalizmin kapitalizmden ana farki kendi topraklarindaki somuru sistemini yasatabilmek ve kendince rahatlatabilmek icin, baska ulkelerin politika ve ekonomisini ele gecirmek ve kendi halkina sus payi verebilmektir. Turkiye emperyalist bir ulke degildir ve emperyalist olabilme yolunda da treni kacirmistir. Kisaca Turkiye'nin emperyalist olma olanagi emperyalist zihniyet tarafindan onlenmistir. Peki bu nedemektir?, bu turkiyenin "emperyalizmin zayif halkasi" bir ulke olarak emperyalist zihniyetce "emperyalizme boyun egmesi ve emperyalizmin politikalarini hem icte hem de dista kabullenmesi" demektir. Burada emperyalist zihniyetin amaci, Turkiye'yi her turlu kullanmak ve onu ayakta tutarak, baska ulkeler uzerindeki emperyalist amaclarini yerine getirmek icin harcamaktir. Peki Turkiye'nin dunyanin icinde bulundugu bu emperyalist kiskacta, emperyalizme karsi gelerek yasam sansi varmidir? Iste bagimsizlik burada devreye girer. Yani emperyalizmin elinde kullanilacak ve harcanacak bir amac araci olmaktansa; buna karsi cikmak ve gerekirse emperyalizmin her turlu saldirisi karsisinda mucadele ve savas vermektir. Insanlik insan haklari evrensel hukuk ve her turlu hak ve ozgurlukler; ancak bir ulke emperyalizme karsi onun emir eri olmazsa, usakligini yapmazsa ve savasimi goze alarak kendini kullandirtmaz ve harcatmazsa; kendi politikasi kendi ic ve dis iliskileri kendi ekonomisinin gucu v.s. ile kendi ulke ve toplumsal kararlarini kendi alabilirse; bagimsizdir. Turkiye bugun bu durumdan cok uzaktadir. Iste bu yuzden tum insan haklari hak ve ozgurluk mucadelesi evrensel hukukun gecerliligi savasiminin ancak bagimsizlik savasimi kazanilirsa mumkun olabilecegini gormelidir. Iste tum bu nedenlerden hem emperyalizmin herturlu insanlikdisi dusunce ve davranisi gucu, otoritesi sayesinde mubah ve mesru kilmasina, hem de buna hic bir sekilde alet olmamak ve karsi durmak adina; verilcek savas, ulke iktidar ve guc odaklarina karsi ulke ici verilecek savastir. Bu savasin amaci toplumun devleti ve devletini temsil edecek her turlu hukumet yetkililerini hem emperyalizme ve onun her turlu cikar amacina, hem de bu cikar amaca kendini alet etmemesine izin vermeyecek bir devlet temsili hukumet yetkililerini iktidara getirmek ve ilk isi de emperyalizmin ic ve dis politikada amaclarina alet olmayacagini aciklamaktir. Bunun icin once ulke toprak butunlugunu koruyan anayasa gelir. Ikinci komsular ile emperyalizme karsi bir isbirligi gerekir. Ucuncusu icdeki emperyalist orgutlenmenin ve her turlu uzantisinin aciga cikarilmasi ve dagitilip tasviye edilmesi ve her turlu esbaskanlik gorevinden istifa gerekir. Bundan sonraki emperyalist zihniyetin tum dunyada ve ortadogudaki saldirgan ve tehditkar her turlu soylemine karsi cikmak ve yapilacak her turlu emperyalist girisimin bir insanliksucu oldugunu ve ulkelerin bagimsizligina mudahele oldugunun aciklanmasi gerekir. Ulkeyi her turlu bagimsizliktan uzak tutacak iktidarin her turlu hamlesini geri puskurtmek ve karsi koymak gerekir. Kisaca emperyalizme karsi oldugunu dusunen her bir ideoloji inanc farkinin, farklarini bir tarafa birakip; ulkenin butunlugu ve bagimsizligi altinda emperyalizme ve onun her turlu cikarci politikalarina dusunce ve fiili davranis olarak karsi olanlarin bir araya gelmesi gerekir. Cunku bugunku soru, ben emperyalizm ve onun her turlu cikarci girisimine karsi miyim, degil miyim? sorusudur. Iste buradaki kutuplasma ideolojik inancsal degil; emperyalizm yanlisi ve karsiti olma kutuplasmasidir. Kendine ilerici, aydin, elit, devrimci, sosyalist, ozgurlukcu, demokrat, ulusalci v.s. diyen inancli inancsiz o din bu din uygulayicisi kisi bu soruya yanit verip tarafini secmek durumundadir. Gun herkesin sapkasini onune koyup dusunmesi ve bir an evvel de tarafini almasi gunudur. Ya emperyalizmden yanasin, ya karsisin. Karar herkesin.
  23. Durum gayet aciktir. TC kuruldugundan bu yana politik dis destek yonlenmdirim ve bagimliliginda ya 1923 ile gelen milli agirlikli sistemi desteklemis ve iktidara gelmesine yardimci olmus, ya da dinci agirlikli sistemi desteklemis ve iktidara gelmesine yardimci olmustur. Ne bir sistem degisikligi savasi ne de bir ozgurluk hakki talebi TC tarihinde yasanmamistir. Sunnilik her zaman gecerli olmustur, diger dini ozgurlukler ve dinsiz ozgurlukler savasimi verilmemistir. Kisaca turkiye elde ettigi bagimsizligi elde edilen sistem ile korumaya devam etmektedir. Burada fiili olarak zaten dis guclere karsi bir savasim mumkun degildir. Bu ic politika savasimidir ve iktidara gelenler zaten disa bagimli ve onun yonlendirimi ile yurutulmektedir. Darbeler de bu ic politikadaki bakis acisi farkini korumak ya da devirmek icin olmustur. Bu da genelde gelen sistemi koruma icerikli sol ve dini agirlikli sistemi koruma icin gelen sag politikalar cekismesidir. Aslinda her iki tarafta turkluk ve sunnilik temeline karsi cikan bir politika da gostermemislerdir. Kurt hareketi de yine dis destekli bir ulke duzenini kaosta tutucu bir iceriktedir. Algi da alisilagelmis olan bagimsizlik algisidir. Simdi herkes oturup dusunsun, kim neyin savasini veriyor diye. Sonucta ulke toplumuna ozgurluk hak savaslari yabancidir ve herkes te bu sistemin korunmasini istemekte ve farkli bir politik sistem savasi vermemektedir. Bu da savasimin donem donem olani desteklemek ve olani korumak adina verilen sadece iktidari elde etme ve bunu da dis guclerin destegi ve yonlendirimi ile kah milli kah dini eksenli yapmakta ama her ikisi de turkluk ve sunniligi ayakta tutmaktadir. Kisaca ortada bir sekuler algi da yoktur, demokratik algi da yoktur, hak ve ozgurluk algisi da yoktur, sistem degisikligi politik yeni bir sistem algisi da yoktur.
  24. Bir ulkenin toplumunun verdigi uc cesit savasim vardir. Bagimsizlik Savasi Ozgurluk Hakki Savasi Sistem Koruma/Degistirme Savasi. Bagimsizlik savasi bir toplumun ulkesini isgal eden dis guclere karsi verdigi savastir. Yani kendi ulkesini kendi devletini kendisinin kurma, kendi ulkesini kendi yonetme savasidir. Ozgurluk hakki savasi, Toplumun ve farkli halklarinin kendi devletine yonelik ve iktidarina karsi yuruttugu ozgurlukleri (dini, milli, inancsal v.s.)isteme uygulama tanima ve temsil hakki savasidir. Sistem koruma/degistirme savasi Politik bir savastir. Ya savasanlar elde olan sistemi korumak icin savasirlar, ya da bu sistemi baska bir politik sistem ile degistirmek icin savasirlar. Devleti ve her turlu idareyi ele gecirme ya da elde tutma savasidir. Simdi soralim Turkiye'de kimler neyin savasini veriyor. Tarihselolarak 1919 ta baslatilan ve 1923 ile sonuclanan bagimsizlik savasi bitmistir. Bir ulke zaten dunya hiyerarsik siralanma sisteminde bazi ulkelere ekonomik ve politik olarak ister istemez bagimli olmak durumundadir. Ya da bu bagimlilik oyle bir duzeydedir ki, iktidarin kendi ic ve dis politikasi yoktur ve tamamen politikasini disa bagimli olarak yonlendirmektedir. Yalniz ortada fiili bir bagimsizlik savasi kalmamistir. Bu savas iktidar olarak verilen politika savasidir ve buna karsi savas vermek isteyenler ulke ici demokratik parti kurarak iktidara gelip bunu degistirmek isteyebilirler. Diyelim 1919-1923 Bagimsizlik savasi 1923-1946-gelen sistem ve devletin isleyisi 1946-1960 Cok partili sistem 1960- Darbe. Bu neyin darbesiydi, ulke fiili olarak bagimsizdi. Sistem mi tehlikeye girdi ve korunmak istendi? 1960-1971 donemi-Ulke fiili olarak bagimsizdi, verilen savasim neyin savasimiydi politik iktidar savasi mi? 1971-1980- Sag ve sol hareketi, Denizler, Yusuflar, Aslanlar; Neyin savasimini verdiler? Ulke fiili olarak bagimsizdi, sistemi koruma savasimi verdiler, sistemi degistirme savasimi? Sistem tehlikede ise bunun savasimi bagimsizlik savasimi degil; demokratik partili iktidara gelme savasimidir. Goruldugu gibui bu tarihe kadar henuz ozgurluk hakki savaslari yoktur. Ortada fiili bir bagimsizlik savasi da yoktur. O zaman tek olan sistemi koruma ya da degistirme savasidir. Burada da bir algi sorunu vardir. Sistem Ataturk'un bilinen sistemi ise; bunu koruma savasi ile diyelim sosyalist bir sistemi getirme savasi ayni midir? Yinebunu koruma savasi ile, sistemi dini bir icerige dondurmek icin verilen savas ayni midir? Denizler, yusuflar ve Aslanlar; Ataturk sistemini korumak icin mi yoksa sosyalist bir sistem getirmek icin mi savasmislardir? Yani tehlikede gordukleri bir sistemi korumak icin mi, yoksa o sistemi baska bir sistem ile degistirmek icin mi savasmislardir. Bu fark neye gore ortaya konur. 1980-2002 donemi; PKK, A.Ocalan, F.Gulen, T. Ozal devridir. Ulke tam bir politik degisime yonelmistir. Buradaki sorun da Kurt hareketi bagimsizlik savassimidir, ozgurluklerin hak talebi savasimidir? Ilki devlete karsi ikincisi demokratik olarak verilir, yani temsil hakki alarak. Simdiye kadar hic ozgurluk hak talebi vermemis bir toplumun kurt hareketini bu sekilde algilamak ta pek mantikli degildir. Cunku tarihi gelenek hep bagimsizlik savaslari uzerinedir. 2002-gunumuz AKP donemi AKP ye karsi ne savasimi veriliyor? Bagimsizlik savasi olabilirmi, nerden neyden bagimsizlik. Fiili olarak ulke isgal halinde degil, o zaman verilen savas AKP'yi iktidardan alma savasi. Sistemi koruma savasi. Ne sistem degisikligi ne de ozgurluk hak talebi savasi. Kisaca TC tarihinde verilen bagimsizlik savasindan sonra; verilen bir ozgurluk hak talebi savasi yoktur, sistem degisikligi savasi da yoktur. Sistem de ortadadir. O zaman geriye sadece parti eliyle politik ve iktidara gelme kalir. O zaman bu darbeler katliamlar, cinayetler idamlar hangi savasimin urunudur. Bati ise bagimsizlik savasi vermeyeli cok olmus. Ingiliz ic savasi ve Fransiz Ihtilali ozgurluk hak savaslari ve sistem degisim savasi. Ayni SSCB'savasi gibi. Iste TC tarihinde hic bir zaman ozgurluk hak talep edilmemis, sadece baslatilan ve fiilen biten bagimsizlik savasi ulke ici politika olarak surdurulmustur. Amac ya Ataturk ilkelerini korumak ya da karsi cikmak olmustur. Bu zaten bir sistem degistirme savasi da degildir. Demekki ulke ve toplumu algiya gore bagimsizligini fiili olarak ta almis olsa, istedigi sistemini oturtamamis ve bunu koruma mucadelesi vermektedir. Buradaki sorun ise bu savasin neye ve neden veriuldiginin acik olmamasidir. Ulke ve toplumu fiili isgal halinde degildir. Turkiye dunyadaki konumundan dolayi zaten politik ve ekonomik olarak emperyalizme ve emperyalist ulkelere bagimli olmak durumundadir. Iste bu bagimliligin ve iceriginin ne olacaginin farkli politik yanasimlaridir soz konusu olarak verilen savasim. Ne bir ozgurluk hak talebidir, ne de bir sistem degisikligidir.
  25. HESK'e yapilan saldirilardan sonra, Suriye ile ilgili Istanbul Toplantisi fiyaskosundan sonra, benzine dogal gaza gelen zamlardan sonra, dogal gaz alamadigi icin, bedava komur yakarak isinmak isteyen 4 kisilik bir ailenin gaz zehirlenmesinden oldukten sonra ve daha binlerce siralanabilecek olaylardan yasalardan, savunmalardan, yargilamalardan v.s. sonra..... hala insan haklari, hukuk, hak ve ozgurlukler, demokrasi, hosgoru, anlayis, esitlik, adalet, hak ve benzeri tum insanlik duygu ve dusunceleri adina; hala iktidari %50 oy vererek secen kesim icinden, savunabilecek, hakli gosterebilecek yapilanlari olumlu bir icerige oturtabilecek bir gorus, fikir, dusunce yorum var mi? Boyle bir savunu dusuncesi olanlarin, butun bu olaylari hakli gosterecek aciklamalarini merak ediyor ve buyuk bir ilgi ile bu baslikta aciklanmasini bekliyorum. Cunku benim beynim boyle bir politikanin nasil, neden, yurutuldugunu ve burada toplumun, halklarin ve ulkenin, insanligin nasil bir yarar sagladigini algilayamiyor. Lutfen, birileri beni bu konuda aydinlatsin ve bana bu olanlarin olmasi gerektigini kendince nedenleri ile izah etsin.
×
×
  • Create New...