Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Bir birey olarak 21. yuzyilin insanoglu ve her turlu ortaya koyumu acisindan en buyuk mucadelesinin, savasinin hem kendi biri hem de turu bunyesinde ne oldugu sorulursa ve insanoglunun numenal insanlasma temelli devrimci gelismesi ile dogal zihniyetin insandisi ve insanlikdisi temelli evrimci "gelismesi" arasindaki farkin ne oldugu sorulunca, hic suphesiz bunun inanc ve bilinc arasindaki fark oldugunu soylerim. Insanoglu felsefeye ilk adim attiginda, gozleminin akilcilik ile yonlendirip inanca sapmis ve sonra karanlik bir cag yasamistir. 1430'larla gelen ronesans donemi insanoglunun aslinda inanctan ideolojilere, yani aklinda derlediklerini somut yasam ve iliskiye, duzen ve sisteme tasidigi ve ayni zamanda da ayni akilciligi bilime tasidigi donemdir. Insanoglu karanlik cagda inancsal cekmis oldugu her turlu insandisi ve insanlikdisi yasam ve iliskiyi; ronesansla ideolojik olarak cekmeye yonelmistir. Boylece inanc ve ideolojiler karsi karsiya getirilmis ve inancdan bir suru ideoloji dogmustur. Ayni inanc gibi bir yonlendirim ve yaptirim tasiyan guce, otoriteye ve iktidara yonelik ideoloji devrinin de temeli ayni inanc gibi akilciliga dayanmis ve bu akilcilik kendi bunyesinde empirisizmi yaratarak kendini bilime yonlendiren bir yeni ideolojik ve bilimsel doneme girmistir. Bunun insanogluna sagladigi zihniyet degisimi yadsinamayacak duzeyde olmasina ragmen, insanoglu bunyesinde de yeni bir guc savaslarini ve dengesini dogurmustur. Tarihte sosyal ve siyasal farkinin getirdigi toplumsallik olarak ta algilanan bu donem; toplumsalligin sosyalliklemi, yoksa siyaset ile mi saglanaginin mucadelesini vermistir. Siyaset agir basmis ve dunya sosyallesme adi altinda yeni bir doneme girmistir. Bilhassa bilimselligin felsefi ve bilim temelli gelismesine 20. yuzyil sonu itibariyle BILINC de eklenerek, kavram ve dil one cikarilmis ve bilincin getirdigi bilmenin; yaratici, analitik, kritik, sorgulamali, arastirmali, incelemeli ve curutucu, yanlislayici, yenileyici, gecerli kilici, degisken, donusken donemi ile insanoglu yeni bir doneme girmistir. Insanoglu yonlendirim ve yaptirim, ogrenim ve ogretim, kabul ve red, savunu ve karsi cikis, sahiplenis, sabitleyis v.s. temelinde inanmak ile bilmek arasindaki farki algilayabilmeyi basarabilmis inan ya da bil temelli beyin yonlendirimi farkini ortaya koyabilmeye yonelmistir. Burada bahsedilen bilinc suur temelindeki canlnin canliligi degildir. Buradaki bilinc bir kisinin ne dediginin, ne yaptiginin kisi tarafinca kendi karari ve bilgisdi ile bilerek ve farkinda olarak yapabilmesidir. Iste bu bilinc iki tarafli gelismistir. Ya bilinclenenler dogal zihniyet temelinde bu bilinclenmelerini kendi cikarlari temelinde kullanmis, ya da bu bilinclenenler bu bilinclenmeyi insanlik yolunda kullanmistir. Iste bilincin insanlik yonunde kullanimlasi bilimin bilimselliginin cognitive bilim olarak insanoglu numenal yetisine el atmasini saglamistir. Bugun 21. yuzyilin insanlasma ve insanoglu olarak kendi bunyesinde mucadfele etme farki, inanc ve bilinc farkidir. Kisacainanc insanoglu beynini dusundurtmez, korlestirir, teslim eder ve caresiz birakirken; bilinc beyni dusundurtmeye, yaratmaya, analitik ve kritik dusunceye, yanlislamaya, gelistirmeye ve degisime yoneltmistir. Kisaca insanoglunun bugun en buyuk insanlasamama sorunu; inancsal bir beyin tasimada yatmakta ve bu beynin bilince yonlenmemesinde ve bunun onlenmesinde son bulmaktadir. Bir seyi ya bilirsiniz, ya da inanirsiniz. Bir konu ve kavramda ya bilincli dusunur davranirsiniz, ya da verilen yonlendirim ve yaptirim temelinde ideolojik ve inancli dusunur davranirsiniz. Ya bilgisel, bilissel, bilimsel, kavramsal, insansal ve evrensel olursunuz ya da yonelirsiniz; ya da tanrisal, inancsal, ideolojik, dogrusal, maddesel olur hic bir insanlik degeri tasimazsiniz. Ya kendi kendinizi kontrol der ve yonlendirir, kendi yasaminizi kendi bilinciniz ile yasarsiniz, ya da size sunulan yasami size yasatilmak istenen yasami vucudunuzu bu isteme adayarak yasamaz, yasatirsiniz. Evet cagimizin bugun ana farki inanc zihniyeti ile bilinc zihniyeti farkidir, secim sizin. Bu arada uzulerek ulkemin ve toplumunun her dusunce ve davranista ve bunun somutlasmasinda inanc zihniyetine yoneldigini ve bunun gozleminin aci da olsa boyle oldugunu soylemek, sadece gercekci olmaktir. Bunun her turlu ideolojik, inancsal, akilci ve dogrulara uymayan inkari; sadece bunun onunun alinmasinin dusunceye cikmamasini ve bilincine varilmamasini saglar.
  2. Basligin "Guneydogu" olarak verilmesinin tek nedeni fenomenal yanasimin cografi bolgesini ortaya ortak bir nokta olarak koymak icindir. Guneydogu sorunu uc ana dalda ele alinabilir. Toplum ve farkli halk (Kurd halki) sorunu Teror ve terorizm Sorunu Siyasi ve iktidari sorun Bu uc dalda konuya bakildiginda, Toplum ve kurd halki sorunu, tamamen devleti ilgilendiren bir sorundur. Buradaki en buyuk sorunda, TC'de devletin hic bir zaman olamamis olmasi, sadece siyasi iktidarin elinde bir yonlendiren ve yoneten aygit olmasidir. Burada olmasi gereken, kurd halkinin kimlik ve hak ve ozgurluklerinin antiayrimci bir sekilde insan haklari ve evrensel hukuk temelinde dil, kultur, kimlik olarak taninmasi ve temsil edilmesinin saglanamamis olmasi sorunudur. Bu konuda devlet, referanduma giderek halkin ne istedigini, neden onu istedigini nasil istedigini arastirmasi ve ortaya bir istatistik cikarmasi gerekir. Buradan uc turlu gorus cikabilir, ayrilma, ozerklik ve antiayrimci hak ve ozgurluklerin taninmasi ve temsil edilmesi. Yapilan istatistikler Kurd halkinin ayrilmak ve ozerklikten ziyade antiayrimci olarak hak ve ozgurluklerinin taninmasi ve temsili temelinde TC bunyesinde yasam surmeleridir. Sorunun siyasi kismina gelindiginde, burada hangi siyaset ve ne icerikte olura olsun, TC toplumunu ve farkli halklarini dusunur, kisaca devletin olmasi gereken gorevini yuklenir bir siyasi icerik yoktur. Aksine sadece bu devletin vermesi gereken hak ve ozgurlukler bir oy ve duygu somurusu olarak her siyasi gorus bunyesinde degerlendirilmektedir. Burada bir sorun da bu bolge kurd halkinin parlementoya soktugu siyasi partinin halkinin yerine terorist gucun gudumundeki izledigi ve terorizmi "destekler" tavridir. Teror ve terorizm sorunu ise, hem ulke butunu hem de bolge adina guvenlik sorunudur. Burada da sorun devletin olmasi gerekirken, iktidarin kendi siyasi politikalari temelinde yurutulmesi bolge halkinin guven ve desteginden yoksun olmasi ve bolgede guvenligin saglanamamis olmasi sorunudur. Buradan da ozetlersek bir devlet yoksunlugu sorunu ve siyasi sorunun hem teror iciceligi hem de toplum ve halkinin hak ve ozgurluklerine yonelik olmayan ve ustelik bu hak ve ozgurlukleri politik cikar ugruna, her turlu somuruye maruz kilan sorundur. Buna hem genel hem de bolge siyasi parti ve gorusu dahildir. Bu acidan guneydogu cografi bolgesinin her turlu sorununun cozumu, devlet ve siyaset farkinda ve kararliliginda teror ile olan guvenlik mucadelesinde ve bunu siyasete karistirmama da, bolge kurd halkinin devlet olarak guven ve desteginin kazanilmasinda ve bu bolgedeki her turlu teror ve terorizm baginin kesilmesinde ve teror ve terorizm guvenliginde yatmaktadir. Devlet politikanin gudumunde kaldikca, teror ile siyaset birlikte oldukca, bolge kurd halkinin guven ve destegi alinmadikca ve teror ve terorizmden temizlenmedikce, o bolge halkinin hak ve ozgurlukleri tanimi ve temsili saglanmadikca, o bolge devlet disinda kalan her turlu agalik ve teror duzeninden kurtulmadikca, referandum ile kurd halkinin ne istedigi tespit edilmedikce cografi sorun uc farkli koldan ve derinleserek devam eder.
  3. Kendilerine, "hakl icin hack" adi veren ve ingilizce olarak "redhack" olarak anilan bir hack grubu,daha once milliyet gazetesine girerek, kendi haberlerini yayinlamisti. Dun de bazi kurum ve kisilerin e-posta adres ve iceriklerini yayinladi. http://www.red-hack.org/
  4. TC'deki her turlu "ilerici, devrimci" v.s. hareketin tarihini gozlemledigimizde; FKF (Fikir Kulupleri Fedarasyonu) olarak baslayan bu hareket; bugunlere kadar ve bugunden sonra olmak uzere de, cesitli izim altinda (komunizm, sosyalizm, anarsizm, kemalizm, TKP, IGD, Maocular, DevYol, Dev-Sol, Sosyal Demokratlar, TIP, TKIP-burada tum orgut belirtilmisligi yoktur, sadece verilenler ornektir- ve gunumuzde, Isci Partisi, Ulusalcilar, TGB, v.s.) suregelmistir. Yalniz degismeyen bir sey vardir; Bu hareketlerin eger ortak bir bileskesi alinacaksa; bunun da antiamerikanci oldugudur. Yani bir kisi ya da hareket izm degistirmis olabilir, ama; eger her gelen iktidar ve devlet ile bir mucadelesi olmus ve "ilericiligini/devrimciligini" korumus sa; bunu farkli izmler altinda degil de, "antiamerikanci" adi altinda surduregelmistir. Dolayisiyle, FKF'den bu yana kimler kendini bilincli ya da bilincsiz ve hangi izmi savunduguna bakilmadan, devlete ve iktidara, duzene ve sisteme karsi bir mucadelede bulmuissa; bunun semsiyesi "anti Amerikanci" olmaktir. Bu da otomatikman, anti amerikancilara karsi cikan ve onlarla eylemsel mucadele yapan izmleri "Amerikanci" yapmaktadir. Iste burada ilginc olan bu semsiye altinda zamaninda belki "anti amerikanci" olan izmler ya da "ilericiler/devrimciler" baska bir zamanda ya da gunumuzde iktidardan, duzenden, sistemden yana cikarak, bilincli ya da bilincsiz "amerikanci" olmuslardir. Gunumuz "amerikancilari" F.Gulen/A.Gul cemaati savunuculari, Erbakan/RTE ve dinci iktidar savunuculari, ve bunlarin yaptigi herseyi "ilerici/demokratik" algilayan her beyindir. Bu arada "Ergenekon" un durumuda ilginctir. Belki zamanin da "amerikanci" olanlar, bugun "antiamerikanci" olarak icerdeler. Tarihe baktigimizda FKF'den bu yana kimlerin ve nelerin "antiamerikanci" oldugu, ya da tarihsel donusum olarak kimlerin iki yonlu saf degistirdigi (Amerikanci iken, antiamerikanci; ya da antiamerikanci iken amerikanci)'ni gozlem olarak nedenleri ile ortaya koymak; Turkiye ilerici/devrimci tarihini ortaya koymak adina buyuk bir oneme sahiptir. Sonucta emperyalist zihniyet dusunce ve uygulamalariyla bir "bukalemundur" ve onun degistirdigi kiligi takip edebilmek ve her kiliginda ona karsi olabilmek, bilgi, bilinc, birikim, farkindalik ve algi/gozlem konusudur. Iste bunun nedenleri ile gozlemsel ortaya koyumu da, "antiamerikanci" olabilme ve kalabilmenin, bukalemun da olsa, her degisimini algilamaktan gecer. O zaman soyle bir soru soralim. Tarihsel degisimine bakmaksizin "anti amerikanci" olabilmenin ve kalabilmenin temeli ve ozu nedir? Aslinda bu soru, sadece TC ile sinirli degil; bugun globallesen bu emperyalist zihniyeti her ulke ve toplumda bir bukalemun olarak politik cikar degisimine kanmaksizin, ozunu ve temelini ortaya koymak gerekir. Cunku bugun gunumuzde, her turlu ilericilik, devrimcilik, duzen ve sistem karsitligi ve her turlu aydin ve elit olabilmek v.s. iste bu ulkeye, topluma zamana ve cikara gore degisken emperyalist zihniyetin oz ve temelini algilamak, kavramak ve bilinc ve farkina varmaktan gecer. Oyleyse soralim, nedir "antiamerikanci" olmak? ve bu olumu kalici olarak saglamak nasil mumkundur?
  5. CHP yaptigi son Kurultay'da bunyesindeki "eski" CHP anlayisi olan; Ataturkculere, ulusalcilara, milliyetcilere yeni bir adres gosterdi "Gidin Isci Partisi'ne uye olun" CHP kendince bati emperyalizminin liberal sosyal demokrasisinin kendine ornek almaya calisiyor. Peki bati emperyalizminin liberalligi ile; amerikan idealizminin pragmatizmi arasinda nasil bir bag ve fark var? Bilindigi gibi AKP esbaskanlik temelinde tambir ve iki koldan (RTE ve A.Gul) tam bir amerikan pragmatisti olarak ABD politikasini harfiyen uygulamayacalisan bir parti. Peki ayni emperyalist zihniyetin bati liberalizmi kolunu kendine hedef secen bu "yeni" CHP, AKP'ye AKPlilesmeden ve onun bir kolu olmadan, bir alternatif olabilir mi? Insan haklari, hak ve ozgurlukler, evrensel hukuk ve bireysellik temelinde CHP'nin Turkiye'de bir alternatif olabilmesi bence iki ana noktaya bagli. Birincisi AKP'nin mikroayrimciligina karsi, antiayrimciligi savunmak ve ulkeyi tum farkli halklari butunlugunde birlik ve beraberlik olarak korumak, yani toprak butunlugu. Bunu CHP savunabilir mi, Bilindigi uzere Anayasa konusu bir sorosluya verilmis. Bugun soros koken ve temel olarak israil ideolojisidir ve mikroayrimciligi ulkeler bunyesinde korukler. Dolayisiyle burada CHP acisindan ulke butunu mu/federal bir yapilanmami, ozerklik mi ya da ayri bir devlet/hukumet yapilanmasi mi konulari gundemdedir. ABD, Israil ve Ingiltere temelli orta doguyu sekillendirme gundemdedir ve bu konuda Suriye konusu cok sicaktir ve alinacak kararin cabuklugu onemlidir. Kisaca bu "yeni" CHP yapacaklari ile hem AKP hem de ISci Partisi gorunumlu Ataturkculer arasinda ne gibi bir ortaklik ve zitlik uygulayacagi ile sekillenecektir. Bugun sirf ulusalci olmadiklari icin AKP yaninda yer alanlar, acaba CHP'nin bu yeni icerigine nasil yanasacaklardir? Gorunurde CHP bu son kurultayindan sonra, teoride hem ulusalcilardan farklilasan hem de amerikan idealizminden farklilasan bir bati liberalizmini pratikkte nasil uygulayacak, "demokrasi" algisini saldiri mi, yoksa korumami olarak nasil uygulayacaktir? Turkiye, medyasi, aydini, elit kesimi, ilericisi ve kendine demokrat, ozgurlukcu, ulusalci v.s. diyen kesim; nerede yer alacaktir. AKP dini (dindar nesil ve cemaat toplumu) orgutlenmesi mi? Isci Partisi milli orgutlenmesi (Ataturkculuk, kemalizm, ulusalcilik, Turk milliyetciligi) mi? Yoksa CHP bati liberalizmi (bireysel hak ve ozgurlukler), mi? CHP bu "yeni" politikasi ile Ulusalcilarin ulke butunlugunu mu, yoksa AKP'nin federal, ozerklik ya da ayri bir devlet yapisi ni mi tercih edecek? Butun bunlar akla su soruyu getirmektedir. Ulke bati emperyalizminin liberalizmine hazir mi?, bireysel bilinc var mi? ve CHP'nin bu politikasi ne kadar ulke toplumunda algilanacak ve CHP bu yolda ilerlerken, ABD emperyalizminden ne kadar "uzaklasacak" Ulke butunlugu nasil korunacak?, Suriye'ye bir saldiri olanagi nasil onlenecek? v.s. Aslinda butun bu gelismeler, ulkemiz elit kesiminin ve medyasinin hem AKP iktidar cekismesini (RTE/A.Gul) hem AKP esbaskanliginin getirdigi ABD emperyalizmi ile bati emperyalist liberalizm farkini hem de Anadolu'ya yerlesmi dini ve milli koken algisini nasil degerlendirecegine, algilayacagina ve yansitacagina baglidir.
  6. Baslik taki karsitlik, sizi sasirtti mi? Sasirtmasin. Cunku bu ikilem "gelismis/bati" toplumlarinda birbirine karsitliga donusmus durumda. Bilindigi gibi, bilhassa ikinci dunya savasi sonrasi (aslinda 1. dunya savasinda baslayan) bir suru "az gelismis/dogu" ulkeleri vatandaslari, bir suru nedenden batiya goc ettiler. Bugun artik bati vatandasi olarak ta bir kac nesil oldular. Ben size ornegi Buyuk Britanya'dan verecegim. Bundan belirli bir zaman once, Birmingham sehrinde orada yasayanlarin cogunu olusturan sii toplumu, kendi seriat mahkemelerini kurmak ve kendi dindaslarini bu mahkemelerde kendileri yargilamayi hak ve ozgurluk olarak istediler. Gerci bu teklif cok tartisildi, hatta neredeyse yerine gelecek ve bu izin verilecekti. Zannedersem, insan haklari devreye girdi. Peki nasil olur da, insan haklari ile bireysel hak ve ozgurlukler celisir? Buyuk Britanya'da bireysel hak ve ozgurlukler cok onemlidir ve devlet her turlu kurumlari ile bireyinin hak ve ozgurlugunu korur. Yalniz, bunun gerceklesebilmesi icin; bireyin hak ve ozgurluk talebi olmasi ya da bunun ihlalini dile getiren sikayeti olmasi gerekir. Eger ortada boyle bir durum yok ise, hak ve ozgurlukler konu degildir, cunku hak ve ozgurlugu gerektiren bir devlet mudahelesi ortada yoktur. Simdi soyle dusunelim. Burada dogmus bir "dogulu" kizcagiz; kendisini yetistiren suru psikolojisi ve korku felsefesi temelinde bireysel hak ve ozgurluklerinden vazgecip, ailesinin her turlu baskisina, evlilige zorlanmasina v.s. boyun mu egecek?, yoksa bireysel olarak hak ve ozgurluklerinin pesinde kosup, ailesine "karsi mi gelecek? Peki devlet ne yapacak,insan haklari olarak insanlikdisi olan hak ve ozgurluklere mudahele mi edecek?, yoksa hak ve ozgurluklere insan haklarina ters de gelse musade mi edecek? Bence, gunumuzve yakin gelecegin her turlu toplumsal, sosyolojik, psikolojik sorunu bu eksende toplanacak. Insan haklarinin mudahelesi mi?, yoksa insanlikdisi da olsa, hak ve ozgurluklerin taninimi mi? Iste emperyalist zihniyet bu ikilemi ve celiskisini kendi her turlu politik/ekonomik cikari adina cok guzel kullaniyor. Kisaca marxizm/leninizm'in "Ulkelerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin hakki"ni, yine Afganistan'a saldirarak kendi bozan SSCB'gibi, bugun; emperyalist zihniyet cok guzel kullaniyor ve diyor ki "ulkelerin kaderlerini guclu olan tayin eder. Ayrica bu toplum bilmedigi hak ve ozgurluklerinden ve insan haklarindan mahrum yasiyor ve birakiliyor. Bizler de insan haklari olarak bu toplumun hak ve ozgurluklerini saglama adina mudahele ediyoruz" Bilindigi gibi buna da "demokrasi/ozgurluk" diyorlar. Evet, sizce insanoglunun bu celiskiye konulmus, insan haklari ve hak ve ozgurlukler iliskisini insanoglunun insanligi adina, nasil algilamak ve cozmekj gerekiyor? Disaridan mudahele mi?, yoksa kendi istemine birakma mi? Bu soruyu cevaplamadan once, dogu zihniyetindeki her turlu etik yonlendirim ve yaptirimin buyukten kucuge aktarimi ve suru psikolojisi ve korku felsefesini de "disaridan mudahele" olarak ele alabilir miyiz? Yani baskici, mudaheleci, zorlayici "sadece istenileni yapma/yapmama" ile yetistirilen nesilleri?
  7. AKP bunyesindeki A.Gul-F.Gulen ve evengalizm ile Erbakan/RTE/dinci kesim farki ilk once RTE'nin "Dindar nesiller yetistirecegiz" ve A.Gul tarafinin Y.Buyukanit'in Kizi olaylariyla kendini gostermeye basladi ve son olan Mit Mustesari olayi ile gun yuzune cikti. Burada RTE'nin A.Gul kesimine "baskaldirisi" ndaki "cesareti" nerden aldigi ise, yakin tarihlerde ortaya cikacak. Mit'in A.Gul'un hakimiyetinde oldugu gozukuyor. RTE ise kendi polis devleti'ni kurma yolunda. Iste bu celiski de, genelde ulusalcilarca "libos" olarak degerlendirilen kesim ve "2.Cumhuriyetciler" RTE'nin tarafinda olarak gozukuyor. Tabi bu durum basina da yansiyacak. Basin su an uce bolunmus durumda, RTE ciler, Gulculer ve kararsizlar, ya da ne oldugunu algilayamamislar ya da kimin tarafinda olduguna henuz karar verememis olanlar. AKP'nin bu cekismesi ve parti devleti bugun gorunurde herkesi "terorist" yapmis durumda. RTE'nin acisindan Ataturkculer, ulusalcilar ve 1923 devrimini ve getirdiklerini savunan herkes "terorist" ulusalcilara gore RTE ve ekibi "terorist" Gul ekibi de su son gelismelerden sonra RTE ekibini "terorist" ilan etmek uzere. Iceride yatan PKK Teroristi A.Ocalan'in daha onceki aciklamalarda 1980 lerde mit eliyle Kurd hareketinin basina getirildigi soyleniyordu. Ulkemiz ve toplumumuz su anda iktidar ic celismesini yasamaya basladi. Bu savasimda iktidarin ne yone gidecegi, RTE'nin kendi basina ne kadar iktidar gucune guvendigine ve nerede nasil ve neden Emperyalist Zihniyet destekli ve yonlendirimli A. Gul ekibinin dediklerine uyup uymasyacagina ve kendi basinas hareket ettiginde de bunun A. Gul kesimince nasil degerlendirilecegine bagli. Mesela su anda iktidar, Suriye konusunda ve olasi bir saldiri da hem fikir gozukuyor. Burada ortaya cikan olaylarla kendini aydin, ilerici, devrimci elit v.s olarak tanitanlarin ve basinin iktidar bunyesindeki ayrimda ne tarafta yer alacagina da bagli. Gelecekte AKP disinda kendini gorenlerin, AKP'nin bu iktidar savasiminda bir tarafa destek verip vermemesi de baska bir merak konusu. Yasayarak bunu gorecegiz. O yuzden toplumumuzun bu iktidar savasimindaki oyunlari ve her iki iktidar kanadinin da toplum ve farkli halklari icin hic bir yarar getiremeyecegi ve aksine hangi kanat olursa olsun, bu kanadin bir emperyalist zihniyet usagi ve emir eri oldugunu algilamasi gerekiyor. Sonucta iktidar bunyesindeki politik cikar savasimi onlari bir yere getirecektir, ama ulke ve toplumunu nereye getirmek istedikleri ise gayet aciktir. Buradaki aciklik ta Esbaskanligin sadakati ve emperyalist zihniyetin her turlu kendi cikari dogrultusundadir. TC tarihi bu iktidar savasinin gun yuzune cikmasi ile yeni bir tarihi doneme girmistir, duyurulur.
  8. Isabet olmus, boylece bir yonetici belirli bir zaman siteye ugrayamasa bile; birileri gelip Turkce disi reklam ya da etik disi bir ileti ya da link acamayacaklar. Eger bu degisiklik bunu onleyecekse, yerinde olmus. Cunku siteye girildiginde bu uygunsuz mesaj ve basliklar ile karsilasmak, site duzeyi ve kitlesi adina ister istemez bir olumsuzluk getirir.
  9. Aslinda her ikiside bir guc iktidar, sistem degisimi ve savasim gerektirir. Genelde darbe, ayni sistemin kendi bunyesindeki kendine ait olani daha da guclendirmesi ve ele gecirmesi adina yapilir. Devrim ve karsi devrim de, algi olarak "devirmek" ten gelir. Yani ya olan bir duzene yeni bir duzen getirmek, ya da olan bir duzeni eski haline, daha onceki haline getirmek. Ulke ve toplumumuzdan ornek verirsek, Tarihte bir suru askeri darbeler gorulmustur. TC 'nin kurulmasi Osmanli Imparatorlugunu devirme adina bir devrimdir. Eger birilleri bu devrimi tekrar osmanli'ya yonelik ve/veya su andan daha geri bir algiya yonelik devirmek isterse, bu da karsi devrim olur. Burada ne darbe, nede devrim/karsi devrim parlemento yolu ile iktadara gelmek anlamini tasimaz. Cunku hepsinde bir zorakilik, baski, iktidar ve guc gosterimi vardir. Ayrica neyin devrim, neyin karsi devrim oldugu da politik bakis acisina baglidir. Bir tarafin devrim dedigine, diger taraf karsi devrim ya da tam tersini diyebilir.
  10. Su siralar hemen hemen butun medya'da; bundan 6 sene once 12 yasindayken, bir kiz cocugunun ustelik senetli ve belgeli babasi tarafindan 54 yasindaki bir adama 5000 TL karsiligi satildigi konusuluyor. Kizcagizin da "kendi rizasi ile satilmayi kabul ettigi" ni gosteren ve imzasi olan belgedeki bilgiler ve bu hic bir savunuya meydan vermeyen insanlik sucu, ayibi v.s. bugun 18 yasinda olan kizin, ogretmenine olayi anlatmasiyla gun yuzune cikiyor. Toplumumuzda boyle bir subyanci/kolelik anlayisin her turlu bilhassa disiyi meta olarak gormenin ve onun ustunde onu satabilme hakkini kendinde gormenin her turlu cocuk tecavuz ve seks istismarinin, ve her turlu cinsel sapikligin dusunce ve davranis temeli, sizce nereden gelmektedir? Konunun ne bilimsel, ne etik ne de kanuni elle tutulur hic bir tarafi yoktur. Ayrica 6 sene sonra gun yuzune cikan bu insanlik sucunun tek ve ilk oldugunu dusuneniniz var mi? Eger insanligin insanoglu yasam ve iliskilerinde bittigini gormek icin illa boyle yasanmis olaylara insanoglu ihtiyac duyuyorsa, o insanlasamamis beyne de yazik. Baslik parasinin, yetiskin satisi olarak uygulanmaktan ve kolelikten farki nedir? Kisi yetiskin oldu diye, bu parayi alan baba'nin konuda gecen baba'dan zihniyet olarak farki var midir? Baba olmak, bir kisiye evladini satmak hakkini mi verir? Iste insanoglunu madde/meta ve kul olarak degerlendirmenin bir versiyonu da budur. Ayrica kanallar bu olaydan nemalanmaya baslamis bile. Toplumumuzun bir baskaozelligi de her turlu insanliksucundan ve yasam ihlalinden kendine ekonomik bir cikar saglama huyudur. Cunku onlar icin bu olay, para getirecek bir haberdir. Ellerine de bu ekonomik geliri saglayacak metayi gecirmislerdir. Bizler de bu insanoglu gorunumlu insan ve insanlikdisi yaratiklarainsan diyoruz. Insan ve insanlik dogumdan gelmiyor, yasam ve iliskilerden kazaniliyor.
  11. RTE'nin "Dindar nesil yetistirecegiz" "acilimindan" sonra, Diyanet'in zaten harekete gectigi ve "4 yillik dindar yetistirme plani" oldugu aciklandi. http://blog.milliyet...lliyet_anasayfa http://www.gazetea24...e_projeleri.htm http://haber.ihlasso...928_451818.html
  12. Turkiye'deki bazi gazeteler, Y.Buyukanit'in kizi ile ilgili olarak bilgileri wikileaks eliyle acikladi. Dolmabahce gizli toplantisi'na baglanan bu durumu, basbakanlik bir resmi aciklama ile ret etti. http://www.odatv.com...madi-1304111200 http://www.financemo...di...-9692.html http://www.habertor....taj-101921.html
  13. Turkiye'de hemen hemen her dalda boy gosteren TC ile ulke toplumuna kazandirilmaya calisilan her turlu milliyetcilik anlayisi "bertaraf edilmeye" ve uzerine korku felsefesi ile gidilmeye calisiliyor. Aslinda etik yonlendirim ve yaptirimin en basta gelen degerlerinden ikisi olan dinlilik ve milliyetlilik; Osmanli'dan baslayan din temeli ile her turlu temelde topluma "tek din ve tek mezhep" anlayisi olarak dayatilmaya calisilmis, bunun yerine ayni dayatma TC tarihi ile birlikte milliyetcilie kaydirilmistir. Ikinci dunya savasi ile gelen tek parti sisteminden cikis zorlamasi, toplumu her yonuyle farkli bir anlam ve icerikte, hem disa bagimlilik hem de dini degerlere yeni bir hiz verme yonlendirme anlaminda baslamis, bu cikis 1980 lerle hiz kazanmis ve bugun artik din milliyetciligin her konuda devlet ve hukumet olarak onune gecmistir. Tc tarihi ile birlikte gelen, her turlu kazanim; bir bir elden cikmakta ve en son RTE'nin yapmis oldugu "biz dindar nesiller yetistirecegiz" aciklamasi ile, devletin ve her turlu konumunun dinin boyundurugu altina girmesini dile getirmektedir. Gerci ulkede devlet hic bir zaman iktidarlarin bir kullanim araci olmaktan kurtulamamis, dun milliyetcilik altinda iken, bugun dinin altina gecmistir. Bugunku iktidarin yaptigi her turlu girisimin bir tek ozu vardir, turk milliyetciligini bertaraf etmek ve din yobazligini onun yerine getirmek. Ortacag karanligindan kalma din ile, 18. yuzyildan kalma milliyetcilik 21. yuzyilda artik dunya genelinde gecerliligini yitirdigi halde, Turkiye hala bu ikisisi arasindaki iktidar ve tasviye/bertaraf yarisina devam etmektedir. Burada asil sorun, toplumun ve farkli halklarinin dunyadan en az 300 yil geri olan etik degerlerle uyutulmasi ve sanki baska bir olanak yokmus gibi, bu ikisinden birini secmeye zorlanmasidir. Asil sorunlardan biri de, kendini cagdas, aydin, ilerici, devrimci, dindisi v.s. goren kesimlerin, tarihsel bu gerilige destek vermeleridir. Halkin "kirk katir mi/kirk satir mi?" sorusu karsisinda, "ne katir, ne de satir hak ve ozgurlukler, antiayrimci farklar esitligi, temsili " deme hakki da yoktur. Gerci "gelismis toplumlara robotlugu uygun goren emperyalist zihniyetin, bizim gibi toplumlara cemaati uygun gormesi de aslinda sasilacak bir durum degildir. Cunku onlarin elinde iki koz vardir, bazan katiri, bazan satiri one surerler. Yeterki istediklerini alsinlar ve istediklerini yaptirsinlar. Aslinda TC tarihine baktigimiz da, katir donemi de satir donemi de "benim k.cim kara, seninki benden kara" suclamasini birbirlerine yapmaktadirlar. Isin ilginci dine yonelim ve milliyetciligin tasviyesi ve bertaraf edilisi, tarihsel olarak bile ter dusmesine ragmmen; kimilerince" ileri ve demokratik" alguilanmaktadir. Yani milliyetciligi geri cekip, dini one cikarmak; hangi mantiga uygunsa, ilerici ve demokratik sayilmaktadir. Aslinda TC de, Osmanli'ya karsi, daha ileri ve demokrat olarak yola cikmamis miydi? Yani onlarin tarihsel ilericiligi ve demokratligini, tarihsel gerilikteki din zihniyeti onlari bertaraf ederek kendini ilerici ve demokrat ilan etmekte ve bunu yutturabilmektedir. Tabi bu yutturabilmenin altindaki korku felsefesini ve suru psikolojisini de goz ardi etmemek gerekir. Peki kimse hic soruyor ya da dusunuyor mu, 21. yuzyilda birileri cikip ta "ben ne dinin ne de milliyetciligin gudumunde bir devlet istemiyorum" dese ne olacak? Iste asil sorun bu cunku bunu diyen uzaktan bile duyulacak bir ses yok. Cunku birey yok, hak ve ozgurluklerin bilinc ve farkindaligi yok, cagdaslik yok, demokrasi yok, bilgi yok, bilim yok. Sadece alistiginin elinden alindigina karsi cikis var. Bu da yoklari arayanlar icin, din olmus milliyetcilik olmus pek fark etmiyor. Cunku onlar katir da satir da istemiyorlar, Turkiye emperyalizmin elinde koz olan bu katir ve satirdan kurtulabilir mi, zor gorunuyor. Cunku katir ve satir birbiri ile mucadele ederken, emperyalist zihniyet, hangisi icsine ve cikarina gelirse onu one suruyor. Demekki katirsiz ve satirsiz bir istem eylem ve cikis ancak Turkiye'yi bir yerlere getirir. Yoksa tarihin tekerrruru kacinilmazdir. Cunku yenileri her zaman yakip yikan hep eski olmustur. Onemli olan ise yeninin de eskidigini algilamaktir. Sonucta milliyetcilik tarih olarak dinden sonra da sahneye cikmis olsa bile, o da artik 3 asirdir eskimistir. Hic bir toplum ne katirin ne de satirin gudumu altinda artik yeseremez ve insan olarak yasayamaz.
  14. Insanoglu beyninin nuro kimyasal/fiziksel fenomenal olusumu eliyle, beyin algisal (duyusal/duyumsal) numenal yetiye sahiptir. Iste bu numenal yeti ve onun kisiye olan numenal hareketin dusunce ve davranisi beynin degil, insanoglunun yarattigi kavramin urunudur. Burada farkli bir iliski vardir, beyin bu kavramsal olgulari kendi beynine bir hafiza olarak kaydeder ve beyin bu kayit sayesinde tasiyicisi eliyle dusunce ve davranisini yonlendirir. Boylece, beynin insanoglu tasiyicisi eliyle kaydettigi ve hafizasina aldigi, inanclar, ideolojiler, etik veriler, tabulear, degerler v.s. beyne kayit olur. Boylece beyin dusunce uretmeden hafizasinda yer edenlerle kisiyi yonlendirir. Iste burada beynin, bu kendi algisi, bu alginin kisiye verildigi sekilde kavramlasmasinda kisinin kendisi yoktur. Kisi verilenleri kayit eder, beyin algiladigini kavram ile yonlendirir. Kisinin varligi ve beynini yonlendirmesi, kontrolu ve beynini dusundurmesi tamamen farkli bir islemdir. Genelde birey bilinci olmayan kisilerde, bu islem ya islemez, ya da bilincalti isler. Iste beyinin tasiyicisi eli ile kendibeynine hukmetmesi, onu kendinin yonlendirmesi, kisaca kisinin varliginin farkindalik ve bilinci tamamen kisiye ozel bir olgudur. Iste sorgulama da bu asamada devreye girer. Kisi beynini sorgulatmazsa, dusundurtmezse, beyin sadecehafiza ile hareket eder. Iste alisilagelmislik, otomatiklesmislik ve yerlesmislik olarak adlandirilan beynin kisiyi icermeyen dusunce ve davranisidir. Konu onemli ve detaylidir. Eger yanit gelirse de bu detay ortaya cikabilir. Kisaca kisinin kendi varligi ve beyninin varligi farki ve bu ikisi arasindaki beyinsel/kisisel iliski ve bunun isleme girmesi ya bilincalti, ya da kisinin bilinc ve farkindaligi ewliyle bir beynini yonlendirme, kontrol etme yaninda beyinde olan hafizada yer etmisleri, sorgulama ve yerlesmis dusunce davranis yerine, kendine ozgu dusunme ve dusunce uretimi ve buna paralel olarak gelen davranis iliski ve yasam bicimi. Iste sistem eliyle kisilerin cemaatlesmesi ve robotlasmasi, yani bireylesememesi iste bu farkin bilincinin olmamasindan kaynaklanir. Suru psikolojisi ve korku felsefesinin temeli de bu farkin farkindasizligidir.
  15. Suphecilik de, kesinlik te bilimsel olmayan aklin ideolojik/metafizik/etik/inancsal kendine dogruladigi bakis acilaridir. Bilimin bilimselligi, varliksal/ideolojik/inancsal olarak konuya yanasmadigindan ve fenomenin sadece gozlemini dile getirdiginden, hem suphecilik, hem de kesinlikten arinmis durumdadir. Bilimsel bakis acisinin ve metodunun supheci olmamasi olgusuna dayanir. Cunku bir olgu (fact) teorisi test edilmis ve evrensel onay almis bir bilgidir. Bilimsel bakis acisinin ve metodunun kesinlikci olmamasi da yanlislanabilirlige dayanir. Yani herhangi bir olgulasmis bilgi, baska bir gozlem, deney, olcum v.s. ile yanlislanabilir ve yeni olgu ortaya konabilir. Iste bilimin bu bilimselligi, bilimsel bakisacisini; her turlu, metafizigin, ontolojik ve teolojik tartiusmasindan, inanc ve/veya inancsizlik sabitliginden ve kesinliginden bunlarin tartismasindan ayni sekilde insanoglu yapilandirilmisligi olan her turlu etik yonlendirim vce yaptirimlarin inancsal/ideolojik kesinlik tartismasindan ayri ve farkli kilar. Cunku bilim once gozlemler, sonra numenal yetisini kullanir. Aksine tum akilcilik yanasimlari, once numenal yetisinin kavramini, degerini, verisini v.s. ortaya atar; ondan sonra onu gozlemin somutluguna, sistemine, duzenine ve kurum ve kurumlasmasina tasir. Buradaki sorun da tasinanin, yine aklin ideoloijik/inancsal dogrusal degerlendirmesiyle, o olup olmadigi tartismasidir. Mesela demokrasinin bir ortamda var olup olmadigi tartismasi iste aklin bu islerligi sonucu olumlu ya da olumsuz bir tesbit kazanir. Bilim, bilimsel olarak gozlem yerine numenal yetiden yola ciksa bile, yani bir hipotez, sentez, teori v.s. bunu gozlemletmek ve ortaya atilan teorisini de test edilebilir bir sekilde ortaya koymak ve olgulastirmak durumundadir. Ayni sekilde yanlislanabilirligi baki kalmak sartiyla. Iste genelde bilimin bilimselligi gozlem ile yola cikar ve bu gozlem, onceki olgulasmis verilere, bulgulara ve kuramlara dayanir. Burada bilimin, yeni bir kuram, teori, hipotez v.s. ile yola cikmasi, ancak o "bilimsel" soyut yanasimin, gozleme ve olguya gecebilmesi ile mumkundur. Iste bu temelde, bilimin bilimselligi ister soyuttan, ister somuttan baslasin; bilimselligi belirliyen olgu ve yanlislanabilirligin, bilimsel builginin her turlu ufkunu ozgurlestirmesidir. Iste bu ozgurluk, bilimsel tum olgu ve cesitli disiplin axiom, maxim, postulat ve belgitlerinin de bir gozlem ile yanlislanabilecegi olanagini her zaman acik birakir. Iste bu nedenden bilimsel bakis acisinda, akilciligin supheciligine ve kesinligine yer yoktur. Tabiki bu bilimsellik icin ve gecerliligi icin bir olcuttur. Bilim kisisinin kendi her turlu bilimsel olmayan degerleri olabilir ve olmasi da dogaldir. Onemli olan bilim kisisinin bilimsel bir aciklama ve calisma yaparken, bunlari qua felsefesi temelinde calisma disi birakmasidir. Ya da bilimsel bir bilgi olarak degil, kendi kisisel dusuncesi/inanci/ideolojisi v.s. olarak aciklamalidir. Cunku tarih bize her zaman, bilim kisilerinin bu iyi niyetinin ve dobra doburlugunun bilimsel olmayan her turlu akil cikarcisi olan beyinlerce su istismar edildigini ve duygu akil somurusu olarak kullanildigini gostermistir. Darwin'in sosyal darwinizmi yaratan ve carpitilan aciklamasi, her turlu biyolojik bir olgunun dusunceye tasinarak irkciligin, asil kanligin, kafatasi ayrimciliginin ve son olarak DNA ayrimciliginin yapilmasi, genin bencillik algisi ve en son Hawking'in kendi kisisel tanrisini, bilimin yasalari ile ozdeslestirmesi, her zaman dogal zihniyet icin bir dogallik ve "bilimsellik" kisvesi altinda bir cikar araci haline getirilmistir. Iste bilhassa bilimin bu kullanimini cok iyi algilamak, bilince cikarmak ve farkina varmak gerekir. Bu da her turlu aciklamanin, kimden gelirse gelsin, bilimsel olup olmadiginin bilgisi ve algisi olarak sorgulanmasini getirir. "Bunu ....soyluyorsa, bu mutlaka bilimseldir" yanasimi, dogal zihniyetin cikarci dusunce ve sisteminin "ekmegine yag surmekten" baska da bir sey degildir.
  16. Ingilizce de kullanilan, non- on eki basina geldigi kavram ve kelimeyi, disarida birakir, "o kavram ve kelime disi, o kavram ve kelime olmayan, o kavram ve kelime degil" anlam ve icerigindedir. Formel mantikta A=A dir. Diyalektik mantikta, A ve karsiti vardir. Epistemolojik mantik ise, A, A karsiti, Karsi A yi qua felsefesi ile gozlemleyebilen nonA mevcuttur. Buradaki nonA A nin tum kombinasyonlarini (A, A karsiti ve karsi A) qua felsefesi ile non A olarak ortaya koymaktir. Bir ornek verelim, A miz A=teizm olsun. Karsi A teizmin bir cesididir ve dolayisi ile teizmin cesidini ortaya koymak gerekir. O zaman A miz Hristiyanlik teizmi olsun. Iste burada Karsi A da bir teizmdir, ama hristiyanlik degil, mesela museviliktir. Musevilik ve hristiyanlik teizm temelinde birlesirken, farkli teizm felsefeleri olma vasfi ile biribirine karsittir. A=Teizm ise ve teizmin her turlu felsefesini kapsiyorsa (karsi A dahil) o zaman A karsiti, teizmin tamamen karsisinda olmak demektir. Mesela ateizm iste ateizm A karsiti olarak sadece teizme karsi degil, teizmin kendi icindeki farkli her turlu dini felsefesine de karsidir. Peki o zaman non A nedemektir? NonA "Ben A nin tum combinasyonlari disindayim" demektir. Iste buradaki nonteizm, ne teizm, ne onun farkli felsefelerinden biri, ne de teizmin ve onun farkli felsefelerine karsi olma durumunda degildir. Tum bunlarin disindadir. Dogal zihniyeti konu ve kavram olarak ele aldigimizda, A konusu/kavramini tum olasiliklari ile birlikte ortaya koyabilmek, ancak non A ile mumkundur. Yani herhangibir konu, kavram, deger, veri ve tabudaki bir A nin qua felsefesi ile ortaya konumu o ortaya konana non A olarak bakmaktan ve gozlemekten gecer. Peki burada amac nedir?, burada amac dogal zihniyetin konusundaki tum resminin qua felsefesi ile ortaya konumudur. Ama burada olumsuzluk bitmemektedir. Cunku ortaya konulan bir sorundur ve sorun algilansin diye ortaya konmaktadir. Peki o zaman bu non A yi ortaya koyan nedir? Iste bu non A yi ortaya koyan tamamen A disinda kalan (non A da dahil) farkli bir dusunce/dusunme tarzi farkli matematiksel/mantiksal bilgi, farkli ..e gore ve farkli yon ve yontemdir. Evrensel-insan zihniyeti olarak tanimlanan bu farklilik; aslinda sunu demektedir "non A olarak ortayakonan bir sorundur ve bu sorunun ne oldugunu algilayabilmek, non A yi algilayabilmenin disinda, A dan, non A da dahil dogal zihniyet olarak arinmisligi, kurtulmuslugu iceren" demektir. Yani, aslinda non A bir sorundur ve non A sorunu qua felsefesi ile verir. Eger A dan nonu dahil kurtulmak ve arinmak isteniyorsa, farkli bir dusunce/dusunme gelistirmek ve bunu dogal zihniyeti ortaya koymak yerine degil; ayni zamanda ona bir alternatif olarak sunmaktir. Kisaca ozetlersek, insanoglunun her turlu bilgisi yapilandirilmis olarak yapilandiran yapi ve isleyisi ile bir sorundur. Iste bu sorundan kurtulmak ve arinmak (bilincine ve farkina varmak degil) ancak, bu yapilandirilmisligin yapi ve isleyisinden kurtulmak ve arinmak ile mumkundur. Iste bu mumkunluk sadece ve sadece numenal yeti mumkunlugudur. Fenomen olarak goruntu veren insanoglunun, bir fenomen olarak bundan kurtulmasi ve arinmasi, utopyadan baska bir sey degildir. Iste o yuzden "ayaklari yere basan" bir fenomenin, burada yapmasi gereken; kendine ve baskasina zarar vermeyecek sekilde ve her turlu farkin farkini algilayacak bilecek ve farkina varacak sekilde ve her turlu farkin hak ve ozgurlugunu kendi farki da dahil algilayacak sekilde ve bu farklari kendi farki da dahil, birarada beraberce ve bir tur butunlugu bunyesinde yasatacak sekilde algilamasi gerekir. Iste bu algi birin tursel algisidir. Bi, ancak bu algi ve bunun getirdigi her turlu numenal duzey temelinde hem yasamini yasar, hem de baskalarinin kendinden farkli yasamina olanak tanir. Gunumuz dunyasinda ve numenal yeti duzeyinde, bunun aksi; ya utopizm, yada dogal zihniyete baskalarina kendi farkini empoze etme, zorlama, mudahele etme v.s. anlaminda bireyci akilciliktir. Bu bir cesit "kendini herkesten ve herseyden guclu/ustun/farkli v.s. gorme" ve "benim dogrum icin bana hersey mubah ve mesru" demektir. Iste su an bu yukaridaki cumle, emperyalist zihniyet olarak dogal zihniyetin, bireyci akilciliginin son duragidir. Bu durakta kalmamak, ya da bilincli ve farkinda olarak bu duraga ugramamak ve utopist olmamak isteniyorsa, farkli dusunce ve dusunmenin, non A olarak A yi qua felsefesi ile ortaya koymasi yaninda, bu ortaya konan her turlu A cesidinin de birin kisilik kimlik degeri olarak hak ve ozgurlugunu tanimasi gerekir. Kisaca, hic bir konu ve kavramda otekilestirme yoktur, "biz" in "biz disi" ortaya koyumu, bizin her farkinin algisi hak ve ozgurlugu ve bizi ben olarak yasamak ve bizi bir ve her turlu ayrimci yapan degerlerden de ben olarak kurtulmak ve arinmak. Konu hem insanoglunu fenomenal algilamak, hem insanoglunun bunyesindeki fenomenal savasimi durdurmak, hem insanoglunun numenal yetisini insanlasstirmak ve numenal yetinin, fenomeni yonlendirdigini algilamak adina, birin birsel varligi, tursel varligi bilinc ve farkindaligi ve insanoglunun ortaya koydugu her turlu insandisi ve insanlikdisi deger, veri ve tabunun fenomenal degil de, numenal oldugunu algilamak adina ve herturlu verilecek mucadelenin once mucadeleyi verenin kendinden basliyarak, numenal insanlasma devrimi olacagina ve bu devrimi kendinde yaparken, iliskilerinde de yansitacagina baglidir. Insanoglunun gunumuze kadar olan en buyuk sorunu, her turlu ortaya koyumunu varliksal olarak yapmasi ve algilamasi, kendi varligini ortaya koydugu diger varliklarin da gerisine cekmesi ve ortaya koyan olarak kendisini algilayamamasidir. Cunku insanoglu, hem ortaya koyan, hem ortaya konan hem de ortaya koyumu belirleyen ve belirten konumundadir. Iste dogal zihniyetin dusunmesi ve dusunce sekli, bunu sadece ortaya konan olarak algilar ve kendi turu ortaya konanlardan da ayirt edemez. Cunku ortaya koyma ve ortaya koyum isini kendi yaptigi halde, ya kendi fenomenine ya da baska fenomene ya da numenal icerik verdigi bir insanoglu disi guce vermistir. 21. yuzyil, insanoglu tarihinde ilk defa bunun algilanmasi, bilinc ve farkindaligi cikmasi yuzyilidir. Tabi cagi yakalamak isteyen kendi bir ve tur varliginin bilinc ve farkindligina numenal olarak ulasmak isteyen beyinler icin. Yoksa, fenomenler arasi savas devam edip gidecek ve sorun hep fenomende aranacaktir. Taki numenal yeti varligi, bilinc ve farkindaliga cikana kadar.
      • 1
      • Like
  17. Burada mind algili dusunce ve dusunmenin iki ayagi vardir. "Philosophy of mind, yani dusuncenin felsefesi" hem bir belirtilen tarafli bir tartisma hem de varsayimsal, teorik v.s. calisma alani iken; "menthal philosophy, yani dusunsel felsefe" bilimsel olarak insanoglu beyninin her turlu numenal yeti degerinin ve bunun getirdigi insanoglu yasam ve iliskilerinin, duzen ve sisteminin, teknik ve bilimsel gelismesinin, ideolojik, inancsal dogrularinin ve her turlu varliksal tartismanin insanoglu uzerindeki etki ve tepkisini her yonuyle serbest olarak gozlemleyen ve kritik, analitik sonuclar, veriler ve bulgular temelli bilgiler sunan ve bunlari her turlu sorgulayan, atrastiran ve irdeleyen dali olan cognitive science, yani bilissel bilim dalidir. Bilissellik, neyin, neden, nasil ve o sekilde oldugunun gozlemi ve aciklamasidir. Burada yer alacak herhangibir subjektif ideolojik, inancsal dogru katilimi; sonucu bilimsellikten cikarir. Ayrica ,suc sorun ve hastalik farki da bu temelde farklilasmis degildir. Suc hukuki cezayi, hastalik tedavi ve terapiyi mumkun kilarken, sorun sadece algi, bilinc ve farkindalik temelli ve kisinin sadece kendisinin algilayacagi ve sorgulayacagi bir konumdadir. Iste dogal zihniyetin, suc ve hastalik olmamasi da bu yuzdendir. Hangi konu ve degerde dusunce ve davranis olarak sorun oldugu da tamamen algi, bilinc ve farkindaligin bir urunudur. Sonucta bunlar yoksa sorun da yoktur. Yalniz unutmamak gerekirki, her sucun ve hastaligin mental temel ve kokeninin nedeni dogal zihniyet sorunudur. Ayrica bu zihniyetin, fenomenal bulgu ve etkileri beyin sistemi olarak kisilerde gorulur. Kendine bakmamak, saglik sorunlari, insanlikdisi dusunce ve davranislar v.s. bu dogal dusuncenin her konu ve kavramdaki degerlerinin, verilerinin ve tabularinin urunudur. Iste burada da olan dusuncenin sorgulanmasinin ve farkli dusunmenin uretecegi dusuncenin onemi ortaya cikar. Sonucta bu her turlu yerlesmis dusunce ve dusunme seklini sorgulatacak olan bu alternatif farkli dusunme ve dusuncedir. Insanoglu beyninin numenal yetisine, yine insanoglu bir suru isimler vermistir. Bunlardan yine insanoglunun tarihler boyu metafizik varlik tartismasinda kullanilan olani mind ve matter, Turkce dilinde dusunce ve madde olarak algisini bulmustur. Halbuki mind, kendi anlam ve icerk algisi temelinde beynin tum numenal yetisini kapsayan bir anlam ve iceriktedir. Yani, akli, zihni, zihniyeti, dusunceyi, hafizayi, bilinci ve farkindaligi da iceren bir cognitive, turkce deyim ile bilisselligin toplamidir. Bu giristen sonramind karsiligini turkce de dusunce olarak bulmustur. Bu kullanimi ile dusunce bir isim olarak deger alir. Cunku dusunme yani thinking temelli yanasim ise, dusuncenin hareketini yani fiilini turkce de olusturur. Buradan su sonuc cikar. Ya ortada olan bir dusunceyi dusunme, ya da farkli dusunme ile yeni dusunceler uretme. Iste insanoglu tarihinde her turlu yeniligi, degiskenligi, gelismeyi, cagi, bilimsel ve teknik ilerlemeyi ve kisaca medeniyetleri farkli kilan bu farkli dusunme olgusudur. Farkli dusunmeyi algilamak icin, o anda mevcut olan dusunce den ayrilmak ve o dusunceye qua felsefesi ile yanasmak gerekir. Dunya cografi ve toplumsal yapi ve isleyisleri tarihler boyu birbirlerine nesillerden nesillere aktarilan dusunceler tasimislardir. Iste serbest dusunurlerin farki burada ortaya cikar. Yani bir serbest dusunur, o anda mevcut olan dusunceyi kullanmak, yani korumak ya da karsi cikmak yerine, farkli bir dusunme gelistirerek yeni bir dusunceye imza atar. Iste bu farkli dusunme imza atanin dile getirmesi ile onun oznesi ve vucuduna ait olmaktan cikar ve baska vucut ve oznelerin alimina acik hale gelir ve boylece de bu farkli dusunmenin getirdigi yeni dusunce yayilmaya baslar. Tabiki ilk baslarda, bu farkli dusunme yayildigi ortamda distalanir, karsi cikilir ve hatta cesitli yollarla susturulmaya calisilir. Iste bunu basarmak imkansizdir, cunku bu farkli dusunme bir kere dile gelmistir. Galile "beni assanizda/kessenizde dunya donuyor" derken bu bilimsel olguyu cani pahasina inkar etmemistir. Soyle bir ornek verelim. Herkesin salvar giydigi bir ortamda bir kisi pantolon dusuncesini alir ve bunu davranisa tasir. Ilk basta her turlu tepkiyi alir ve belki de bu eylemini cani ile oder. Fakat sonucta ne olur, oyle bir zaman gelir ki; koyde artik salvar giymek ters algilanir olur. Iste insanoglunun bu farkli dusunmesi, yerlesmis olan her turlu tabu, veri, deger icerikli dusuncelere bir alternatif olarak gelir ve toplumlar da boyle degisime ugrar. Eger bu farkli dusunme olmasaydi, toplumlar hep kendilerine dogumdan itibaren verilen veri, tabu, degerlerle kalir ve hic degisim gostermezlerdi. Iste inancsallik ve bilimselligin farki da buradadir. Genelde inanclar farkli dusuncelere kapali iken, bilimsellik tam aksine tum kaynasgini farkli dusunmeden alir. Iste dusuncenin kendini muhafaza etmesi ile farkli dusunmenin onu degistirmesi mucadelesi hem bireyin ic hem de toplumun mucadelesidir. Burada yine serbest dusunce ve dusunmenin onemi ortaya cikar. Cunku serbest dusunce ve dusunme, olan yerlesmis dusuncenin her daim alternatifi ve yenileyicisidir. Bunu algilayan ve bilince cikaran farkina varamn bir beyin de; bu farkli dusunmeyi surekli suregelen bir surec olarak hem cagi yakalamak adina, hem de insanligin her turlu gelismesi adina bunu yapar. Bu da olan dusuncenin hangi konuda ve degerde olursa olsun sorgulanmazliginin dokunulmazligini ortadan kaldirir. Sonucta kendisine verilen dusunce ile yasam suren beyinler, kendi yasamlarini degil; ondan istenen ve ona verilen yasami surdurmektedirler. En azindan bu verilen dusuncenin sorgulanmasi ve algilanmasi dusuncenin bilinc ve farkindaligini getirir. Iste ondan sonraki asama da farkli dusunebilmenin ortaya cikmasidir. Iste bu temelde eger bir kisi alisilagelmis dusunce disinda bir farkli dusunme urunu dusunce ile karsilasirsa, otomatikman bir muhalefet, bir tepki, duygusal ve egosal tutum ve dusunceye degil, dusunceyi ortaya atana yonelme yasar. Yeri gelir konusunun ve degerinin kendince tabuluk ve onemine gore, bu dusunceye yasak koymak ve bu dusunceden kacmak eylemlerine girer. Iste serbest dusunce ve dusunmenin ne oldugunu algilamis, bilince cikarmis ve farkina varmis bir beyinin boyler bir sorunu yoktur. Cunku o beyin, hem olan dusunceyi algilamis, hem de farkli dusunmenin getirdigi dusunceler acik bir algi, bilgi ye sahip bir beyindir. Beyninin her konu ve degerdeki serbestligi farkli dusunme ve dusuncenin yorumunu degil, algisini getirir. Iste dusunce, dusunme, farkli dusunme ve farkli dusuncenin insanoglu yasam ve iliskilerindeki, duzen ve sistemindeki, her turlu eskiyi yenilemedeki, her turlu olguyu yanlislamadaki ve her turlu ufuk ozgurlugundeki onemi budur. Eger insanoglu tarihini dikkatli gozlemlerseniz, insanoglunun tum savas ve mucadelelerinin koken ve temelinde dusunce ve farkli dusunce oldugunu gorursunuz. Sonucta serbest dusunurlugun farkli dusunme ve dusuncesi, insanoglunun her turlu sosyal ve fiziksel bilgisini, matematiksel/mantiksal farkli dusunme ve dusunce ile degistiren tek oge ve yetidir. Iste asil insanoglunu insandan farkli kilan da bu dusunme sabitligi ve sahipliginin ortadan kalkmasina vesile olan ve serbest olarak farkli dusunen ve dusunce ureten beyin farkidir. Dogal zihniyetin dusuncesi ile evrensel-insan zihniyetinin farkli dusunme ve dusuncesi farki da bu mantiksal/matematiksel bilgi ve onun bilinc ve farkindaligidir.
  18. Yukaridaki mesaj ise mi yaradi, nedir; bilinmez. Bugun alinan mahkeme karari ile yukaridaki mesajda belirtilen, B, C, D, E ve F yurt disi yasagi konularak tahliye edildiler. Sike sorusturmasiile ilgili olarak tahliye edilen baskalari da var. Darisi tahliye edilmeyenlerin, basina! http://www.ajansspor.com/futbol/superlig/h/20111212/8_kisiye_tahliye.html
  19. Şike Soruşturması ve "Çarpık" Akılcılık; Sizleri bilmiyorum ama, ben genelde futboldaki sike olayini takip ediyorum. Gecenlerde iddianamenin tam metni yayinlandi. http://www.ajansspor...l/iddianame.pdf Uzun fakat bir suru konuda bu konudaki "carpik" akilciligi gozleyebilmek acisindan da uygun bir ornek. Ben simdi bu baslikta bir takimin sike konusuna sike iddiasinda yer aldiklari sekilde deginecek ve akilciligin "carpikligini" dile getirecegim. Once sahislarimizi siralayalim. A-Menejer/araci B-takim baskan yardimcisi C-takim antrenoru D-takim gorevlisi E-Adi gecen futbolcu F- Adi gecen diger futbolcu A, E ve F hakkinda baska sike davalari da mevcutken, B, C ve D sadece bu iddiadan hapiste. Takim baskan yardimcisi, E ve F yi kendi takimina transfer etmek istiyor ve bu konuda onlarin menejeri A ile irtibata geciyor. Bu konuda D yi gorevlendiriyor ve C ile de anlasiyor. Bundan sonrasi cok ilginc.B, C ve D direk olarak E ve F ile temasa gecmiyorlar. E ve F herseyi A ile temasa gecerek ogreniyor. Dolayisiyle A diger adi gecen herkes ile iliskide. Bu arada Bnin takimi ile, Eve F nin oynadigi takim da aralarinda final maci yapacak. Iste asil ilginclikteburada basliyor. Cunku B, C ve D bu macta transfer etmek istedikleri oyuncular ilesike iliskisine girdikleri iddiasi ile tutuklular. Birincisi eger ortada bir sike teklifi varsa ve bu yapilmissa, bu teklif sadece E ve F'nin menejerleri A ile gorusmelerinde yapilabilir ve bu sadece A kaynakli olabilir ve B, C, D'yi baglamaz. Ikincisi adi gecen futbolcular, macta "oynamamak" yerine oynamislar ve cok etkili bir futbol ornegi sunarak gol atmis ve attirmislardir. Ucuncusu transferler gerceklesmemistir. Buradaki birinci "carpik" akilcilik, guya B ile ayni takimin baskaninin celiskili sozleridir. Yani baskan "bu futbolculari takima almam" derken, B transfer etmek istemistir. Bu bir celiski olarak gorulmektedir. Halbuki bir takimda bir yardimci baskanina ormadan transfer teklifi yapabilir. Ama transfer olma durumunda baskanin onayi gerekir. http://www.ajansspor...e_kaldilar.html Iddianame de A sahsinin, E ve F ile yaptigi gorusmelerden; B, C ve D nin haberi olmadigini da soylemis. Simdi soruyorum bu sike sorusturmasi ve iddianamesinde B, C ve D sahislarini A ve E/F ile ilgili olarak suclamak ve tutuklamak, hapse atmak; hangi "carpik" akilciligin urunudur? Bu sadece bir ornektir. Tum iddianama incelendiginde ayni "carpik" akilcilik her yerde gorulmektedir.
  20. Kalb krizi sonucu cezaevinde hayatini kaybettigi soylenen MIT elemani K.Kozinoglu'nun cezaevindeki ani vefati ve gunumuz iktidarina ve yaptiklarina/soylediklerine yonelik dile getirdikleri hakkindaki yorum, gorus ve dusunceleriniz nedir? Hem cezaevindeki ani vefati ile ilgili, hem de acikladigi bir suru belgeli/belgesiz bugunku iktidara yonelik iddia ve suclamalari ile ilgili.
      • 1
      • Like
  21. Bugun Turkiye topraklarinda, toplumunda, iktidar ve Muhalefetinde v.s. Kisaca politikada cok buyuk "degisiklikler/yenilikler" olmakta ve her gun farkli kanallardan ve medyadan bu olaylar gozlem vermektedir. Tc ilk pragmatizmini kurucusu Ataturk ile yasamistir. Ogun Ataturk'un pragmatizmine karsi cikanlar, burun kiviranlar acaba ile yanasanlar v.s. bugun kendilerini 80 kusur yil sonra yeni pragmatim akimin AKP pragmatizminin yaninda buluyorlar. Dogal olarak ta o gun Ataturk pragmatizmini bugun de savnanlar bu sefer AKP pragmatizmine karsi cikiyorlar. Turkiye tarihinin bu yasadigi ikinci pragmatizm akimi oyle ya da boyle ulkeyi ve toplumu ilk pragmatizmin getirdigi herseyden alip ya eskiye ya da baska bir yere tasimak istiyor. Bilindigi gibi Ataturk pragmatizmi vatan/millet/sakarya temelinde gunumuzde ve tarihler boyu; her turlu farkli inanis ve ideolojik gorusun kendine icinde bir yer buldugu icerige sahipti. Kisaca ateisti de, dinlisi de, fasistide, sosyalistide, Ataturk'te kendine bir yer buldu. Isin baska bir ilginc yani, bugunun "yeni" pragmatizminin bile Ataturk'te bir seyler bulmasi, ya da onu kendi politik cikarina arac edinerek politika yapmasi. Peki bugunun AKP pragmatizminin alani nedir?, kimleri neden bunyesine alir, % 50'lere cikan oyuyla bir sonuc mudur/ yoksa ulkeyi ortadan ikiye bolenmidir? Ateisti, dincisi, dindari, liberali, sosyalisti v.s. de bugun bu pragmatizmi desteklemektedir. Gorulen o ki Ataturk'e ogun karsi cikan dinci kesimin yerini bugun AKP ye karsi cikma temelinde milliyetcilik/ulusalcilik almistir. Peki bugunun de politik olarak kullandigi Ataturk pragmatizmi bu ulkeye neler vermis ya da verememis mi de bu yeni pragmatizm hareketi ulkeyi bu duruma getirmistir? Evet hem Ataturk hem de AKP (RTE) pragmatizmini mukayeseli ve ulke ve toplum adina ve de ulke ve toplumun pragmatizmi adina masaya yatiralim. Nedir bu konudaki gorus, yorum ve dusunceleriniz. Gerci gelecek yorum gorus ve dusunceler belki tarafli olacak ama; gozlemsel notrlugun ve de duygusalliga sapmadan saglanabilecegini dusunuyorum. Buyrun, soz sizin.
  22. Rica ederim ve tesekkur ederim. Ama karar bana kalmamistir, karar o yoneticinin orada yonetimde olarak bilim formunu yonetmesidir. Burada ayni sahsin boyle bir yetkisi yoktur ve mesajima verecegi her hangi bir yanitta da yanitini alir.
  23. Yetkiyi kaldiran Haci degil; benim durumu o.m ile aciklamam uzerine IFeelGood lakapli yoneticidir. Ayrica Haci'nin sadece yonetici olmasi degil; bilimsel olmayan bir beyin ile bilim formunun sorumlusu olmasidir. Benim yazdigim mesajlar konusuna goredir. Konu bilimsel ise, bilim formuna yazarim. O ise yazilarimi sadece yasaklamakla kalmamis, forumdan tasimis ve evrensel-insan'i bilim formuna yazmaya yasakliyacak kadar da ileri gitmistir. Madem ciftlik onundur, bana da onun ciftliginden ayrilmak kalir. Ciftligi ele gecirme mucadelesi hic vermedim, vermemde. Cunku ciftlik sahibi olmak istemem. Oyuzden degisen bir sey yktur ve o sahis bu yetkiye sahip oldukca ve de bilim formunun yetkilisi oldukca benim orada dusunce belirtmem mumkun olmayacaktir.
  24. Konu benim uzaklastirilmam degil; kendine metafizik yanasim ile bilim adami diyen bir beynin bilimselliginin olmamasi ve ideolojik inancsal akil siniri ile dusunceye yasak koymasidir. Eger o beyin yonetici olmaz yonetici yetkisini kullanmaz site yonetimi de onun arkasinda durmamis olaydi, zaten katilimima devam ederdim. Ayrica basligi okudum. Hla ufkunu metafizikten disari cikaramayan beyinlerin evrensel-insan'i idealist olarak algilamasi dogaldir. Cunku onlarin ufku ya materyalizm ya idealizmdir ve bilimselligi hala varlikta ve tanrida ararlar. Benim bu konuda adi gecen sitede yeteri kadar basligim mevcut, isteyen oraya bakabilir. Tabi ufkunu genisletmek isteyen. Maalesef ateist forumda beyin olarak epistemolojik bir algi da bilgi de yok. O yuzden tartismalarin metafizik ile sinirli olmasi da gayet normal ve dogal.
  25. Konu kuskunluk degil, dusunceye aklin inandigi dogru ile ve de yonetici yetkisini kullanarak yasak getirme. Dusunce her zaman dile gelecek platformu kendine bulur. Ayrica dusunceye konu ne olursa olsun, yasak koymak icin yetki kullanan beyinler ve kitlesi her zaman aklin sinirinda hapsolmaya mahkumdur. Dusuncelere yasak konmayacagini ve yonetici bir aklin dogrularina uymadigi diye yasaklanmayacagini bilsem, gelirdim. Ayrica link icin de tesekkurler.
×
×
  • Create New...