-
İçerik sayısı
2.729 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
137
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by kavak
-
Siyasetçinin birisi uçmuş yine... Kendilerinden başka herkesin ahlaksız olduğunu diline dolayanlar, aslında ahlaksızlığın babasını kendileri yapıyor. Bunların kafası ışıl ışıl. Kanal Fırat'ta "Gündeme Dair" adlı programa konuk olan Demirbağ, Millet İttifakı içinde yer almayan Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) Millet İttifakı'nın ortaklarından olduğunu öne sürerek "Bir de Komünist Partisi var. Komünistlerde zaten namus anlayışı diye bir şey yoktur, aile namus anlayışı olmaz" diye konuştu. https://www.gazeteduvar.com.tr/ak-partili-vekilden-komunistlere-hakaret-namus-anlayislari-yoktur-haber-1547787
-
Türkiye´deki dinsiz imansızların durumunu bıkkınlık, korku ve umutsuzluk olarak özetleyebiliriz. Dini siyasete ălet etme mevzusu en üst seviyelerde seyrediyor ve ülkedeki sorunların suçluları nedense hep başka ülkelerde aranıyor. Yandaş(!) medya dinsiz imansızları hălă öcü gibi gösteriyor. Bu ülkede dinsiz imansızları sapık olarak görenlerin sayısı bir hayli yüksektir.
-
Harbiden işin bu derecede olduğunu bilmiyordum. Gelen onu(!) suçluyor, giden onu(!) suçluyor... Bunların tahtalı köyde çekeceği var! Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak, “Dövizde Dolar 12, Euro 13 bariyerini aştı. Umarım bir çözüm yolu bulmuşlardır. Bu doları çıkaran da düşüren de Allah'tır!” ifadelerini kullandı. https://www.medyablok.org/haber/dilipaktan-kur-aciklamasi-dolari-cikaran-da-dusuren-de-allahtir-9070
-
Geçtiğimiz gün güneş kalkanlarını taşıyacak olan aygıtlar başarılı bir şekilde açılmış. https://blogs.nasa.gov/webb/2021/12/28/aft-sunshield-pallet-deployed/ Anlık ısı verileri de gelmeye başladı: https://jwst.nasa.gov/content/webbLaunch/whereIsWebb.html
-
Gel de gülme... Dini siyasete alet etmenin güzel bir örneği daha. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AKP’lilere seslenerek, “Kim ne derse desin. Onun için sadece bizim yaptıklarımıza bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki bize yaptıran Allah’tır” dedi. Soylu, AKP Bursa İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşmada, “Milletimize hiç ihanet etmedik. Üzerimize ne kadar gelirlerse gelsinler hiç ihanet etmedik. Kim ne derse desin. Onun için sadece bizim yaptıklarımıza bakmayın. Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki bize yaptıran Allah’tır, bize yaptıran Allah’tır” ifadesini kullandı. https://t24.com.tr/video/icisleri-bakani-soylu-sadece-bizim-yaptiklarimiza-bakmayin-biz-inaniyoruz-ki-bize-yaptiran-allah-tir,44463
-
Çocuğunuz varsa bu kitabı rahatlıkla tavsiye debilirim. Hatta kitap okumasını seven bir çocuğa yapılacak en güzel hediyelerden birisidir. Pippi, atı ve maymunu Bay Nilsson ile beraber bir villada yaşamaktadır. Dünyanın en güçlü kızıdır ve hiçkimseden korkmaz. Asidir ve her nesilden çocuğun begenisini kazanma başarısını göstermiştir. Ayrıca en popüler çocuk kitaplarından birisi olarak da kabul görür.
-
Salgın hastalık "Sizin çok ender görülen ve salgın olan bir hastalığınız var. Bu nedenle sizi karantinaya almamız gerek. Orada size sadece patates püresi verilecek." "Bununla mı iyileşeceğim?" "Hayır, ama sadece bunu kapının altından kaydırıp sokabilmek mümkün."
-
Önümüzdeki ik haftalık süreçte bu teleskopun çok önemli devrelerinin açılıp devreye girmesi öngörülüyor. Bunların düzgün çalışması için yüzlerce adımın kusursuz bir şekilde gerçekleşmesi zorunlu.
-
Bu teleskop çok kompleks bir yapıya sahip. Hedefine vardıktan sonra 6 ay süren bir kalibre/ayarlama sürecinden geçecek, yani ilk verilerin gelmesi önümüzdeki yaz aylarına denk geliyor. Tabii o zamana kadar da her şeyin hatasız bir şekilde çalışmasına bağlı.
-
Piyasadaki tüm kitaplar istisnasız bir şekilde insan elinden çıkmıştır, dolayısıyla birini yüceltirken diğerini yermek saçmalıktır. İnsanların mıncıklamadığı hiçbir yazılı eser yoktur ve olamaz da. Olur diyenler, tarafgirdir ve hayal dünyasında yaşamaktadırlar. Bu noktada tüm kutsal(!) kitaplar özünde sahtedir, çünkü içeriklerini bizzat insanlar yazmıştır/uydurmuştur. Sözde her şeye gücü yeten tanrı küçük çocuklar gibi triplere giriyor, öfkeleniyor, tehdit ediyor, tarafgirlik yapıyor. Ölmeyi ve öldürmeyi teşvik ediyor. Köleliği kökünden kazımıyor, bilakis kölelikte ısrar edenlere herhangi yaptırım falan da yoktur. İnsanları ötekileştiriyor, iki sınıfa ayırıyor. Tecavüz edilen küçük çocukları ve kadınları sadece dikizlemekle meşgul. Daha da kötüsü şu; bu tanrının/tanrıların peşinden gidenler de bu eylemsizliği kınamaya dilleri varmıyor, çünkü ondan/onlardan öcü gibi korkuyorlar. Yani taptıkları tanrılarını kınamayarak ve ona toz kondurmayarak, bir bakıma yüz kızartıcı suça ortak oluyorlar. Hasılı "Aman da benim kitabım şahane, aman da benim tanrım çok yakışıklı" minvalindeki her iddia, saçmalıktan öte gidemez.
-
4. dalga tüm hızıyla her yerde yükselişe geçmiş vaziyette. Şimdi de Omikron zımbırtısı hortladı. Çok aşırı hızda yayılma özelliği var ancak semptomların hafif olduğu yönünde araştırmalar var. Böyle giderse Yunan alfabesinin sonuna kadar devam edeceğe benziyor. Umarım yanılırım.
-
Geriye doğru baktığımızda, şiddetin, insanın soy ağacındaki derin köklerini görmemiz mümkün. Şiddet içeren ölüm vakaları birçok memelilerde cereyan eder, bilhassa primatlarda. İnsanlar da buna dahildir ancak kültür ve sosyal gelişim onu biraz uysallaştırmıştır. En azından cinayet, evrimsel geçmişimizin bize olan bir mirasıdır. İspanyol bilim adamlarının bilimsel dergi Nature´deki raporunda, insanlar arasındaki ölüm vakalarının oranı, diğer memelilerle soy ağacındaki yerimize göre kıyaslandığında, beklenilen seviyede. Elbette kültür ve insan toplumlarının sosyalleşmesi, içimizde var olan şiddet eğilimini etkiledi ve bizi eskiye nazaran günümüzde bir nebze olsa da uysallaştırdı. Kendi türünün içindeki ölümcül tartışmalar sadece insanlara özgü değil, bilakis diğer memelilerde de var. Primatlardaki grup içindeki saldırganlık ender sayılmaz, bazı türlerde çocuk öldürmeleri bile var. Yırtıcı havyanların kendilerine yabancı olan gruplardakilerini öldürdükleri gibi, zararsız gözüken farelerin veya atların bile ara sıra kendi soydaşlarını öldürdükleri gözlemlenmektedir. Kaynak: https://www.nature.com/articles/nature19758
-
Bu salgın hastalığın kısa vadede yok olacağı yok, çünkü tüm dünyayı etkilemesine rağmen, uygulama aşamasında her kafadan farklı bir ses çıkıyor. İnsanlık böyle bir şey iste. Bir yandan doğanın canına okuyoruz, diğer yandan küçücük mikroplarla(!) baş edemiyoruz. İnsanın düşmanı yine insandır yani. Bu kesin. Sırf bu nedenle mutsuz çoğunluk, mutlu azınlık düzenini bertaraf etmek imkănsız gibi. Mesele devletler, dinler falan değil, mesele kendimizin dışındakilere olan bakış açımız. İşte tam bu noktada bencillik ve şahsi çıkarlar giriyor devreye. Devletler ve dinler insanların ürünü olduğuna göre, ortaya çıkan sonuç bu kadar olur. Hasılı fakirlik bitmez. Yukarıda vermiş olduğum robot örneğinin çok utopik olduğunun farkındayım, çünkü böyle bir düzeni yaratmak yine insanlara kalıyor.
-
Hamsi kafası Laz, haftasonu pazarında hamsi kafasını beş liraya satıyormuş. Biri gelmiş "Nesi beş lira ediyor bunun?" demiş. Laz "Akıl yapar" deyince, adam almış. Adam ertesi gün yine gelmiş. "Hamsi kafası yine beş lira mı?" diye sormuş. Laz "Evet" demiş. "Peki, Hamsi kaça?" demiş. Laz "İkibuçuk lira" demiş. "Olur mu, hamsi alınca kafasını da alıyorum!" diye itiraz etmiş. Laz: "Bak gördün mü, hamsi kafasını yeyince nasıl da akıllandın?!"
-
Jack London´un bu kitabını da sayısız kere okumuşumdur. ... Sisli bir havada meydana gelen bir deniz kazasında, kahramanımız, kendini denizin ortasında bulur. O civardan geçen başka bir gemi tarafından kurtarılmasına kurtarılır ancak kăbus dolu bir macera yaşamasına neden olur. Maceraseverlerin beğeneceğinden eminim.
-
Dört dörtlük bir yönetim sisteminin veya devletin olmasının bir imkănı yok, çünkü işin içinde insanlar var. Herkesin varlıklı olması, zaten doğanın tabiyatına bile aykırı olurdu. Doğada eşitlik veya adalet yoktur. Güçlü olan güçsüzü ezmeye veya yok etmeye meyillidir. Eee... biz de bu doğanın bir parçası olduğumuza göre, çok farklı bir tutum sergilemememiz gayet normal. Ne zaman hiçkimse aç kalmaz? Hiçkimse yaşayabilmek için çalışmak zorunda kalmadığı zaman. Bunun mümkün olabilmesi için bizleri hayatta tutan tüm işlerin robotlar tarafından yapılması ve üretilmesi gerek. Bu da olmayacak duaya "Amin" demeye benziyor.
-
Sonsuz sayıda matematikçi bir birahaneye gider. Birincisi bir tane bira ister. İkincisi yarım bira ister. Üçüncüsü çeyrek bira ister. Dördüncüsü... Barmen dayanamaz ve sinirlenir, "Tepemi attırmayın!" diyerek onlara çıkışır ve tezgaha iki tane bira kor.
-
Yurdum memleketimin insanları bir başkadır... https://t24.com.tr/haber/erdogan-in-eski-metin-yazari-unal-turkiye-ekonomisi-bir-damat-ve-cevresindeki-kifayetsiz-guruhun-ihtirasi-ugruna-mahvoldu,1000820 Acaba hălă metin yazarı olsaydı, bu tür demeçler verme cesareti olabilir miydi?
-
Belediye Başkanı Mehmet Zeybek, 15 yıl önce Şuhut Kayabelen'de gravite değeri çok yüksek petrol bulunduğunu, bu petrolü anlaşmalar nedeniyle çıkaramadığımızı ve üzerinin 25 tonluk betonla kapatıldığını söyledi. Zeybek: "2023’ü bu ülkeye, yaşatmayalım tek mücadeleleri bu" Anlaşılır gibi değil. Bazı siyasetçiler halkı hălă aptal yerine koymaya devam ediyorlar. Anlaşmalar varmış...mış, üzeri betonla kapatılmış...mış, çok değerlimiş...miş. Dinleri imanları başkalarını karalamak.
-
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakara Suresi 155'inci ayetini okuyarak, "Rabbimiz Kuran’ı Kerim’de 'Muhakkak ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz. Sabredenleri müjdele' bu şekilde buyurmaktadır" dedi. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/son-dakika--erdogandan-aclik-ve-yokluk-aciklamasi-1891587 Reis yine en iyi(!) yapabildiği şeyi yapmış. Dini siyasete bir güzel alet ederek, ülkedeki ekonomik krize çözüm üreteceğine, kutsal kitaptan esinlenerek kendi cenahına sabırlı(!) olmasını tavsiye etmiş. Keza "Onların doları varsa, bizim de Allahımız var" zihniyetinde olanlardan bu tür bir demecin gelmesine şaşırmamak gerek. Ancak diğer yandan şunu da ifade etmiş: "Afganistan’daki gelişmelerin göç akını riskini artırdığı malumunuzdur. Halihazırda 3,6 milyonu Suriye’den gelen olmak üzere yaklaşık 5 milyon mülteciye ev sahipliği yapan ülkemiz yeni bir göç yükünü kaldıramaz." Bu beyanat çok geç gelse de doğru bir tespit, çünkü bu ülkenin ekonomik imkanları iflas etmek üzere. Dolayısıyla milyonlarca mülteciye ev sahipliği edecek durumda değil. Keza ülkeye giren mültecilerin çoğunluğu ülkesine geri dönmeyecek. Bu kesin.
-
AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, TÜİK'le ilgili eleştirilerde bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef alırken "Türkiye İstatistik Kurumu'na güvenmeyeceksin de masada oturup içki içerken fikir söyleyen adamlara mı güveneceksin?" dedi. https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/numan-kurtulmustan-kilicdarogluna-icki-icerken-fikir-soyleyen-adamlara-mi-guveneceksin-1891857 Eğer önde gelen bir siyasetçi bu tür(!) belden aşağı demeç vermeye gerek duyuyorsa, bu aslında Türkiye´deki kurumların iktidardan ne kadar bağımlı hăle geldiğinin göstergesidir.
-
Maço kelimesi, İspanyolca olup "erkek" anlamına gelir. Aslında maço erkekleri kadınlar yaratır, daha doğrusu bunda bilhassa annelerin parmağı vardır. Erkekler hayatlarındaki ilk öpücüğü annelerinden alır. Ailedeki erkek çocuklar, kız çocuklarına nazaran daha fazla pohpohlanır ve şımartılır. Neredeyse her istekleri yerine getirilir. Yani erkeklerin gelecekteki hal ve hareketlerinin birincil sorumlusu bir bakıma anneleridir. Ayrıca şunu da göz önünde bulundurmak gerek: Her şeye rağmen... kadın seçer kiminle gezeceğine, kiminle öpüşeceğine ve kiminle cinsel ilişkiye gireceğine. Kadın istemezse, erkek sadece avcunu yalar. Günümüzde maçoluk hălă devam ediyorsa, bunun baş nedeni, kadınlar bu karakterdeki erkekleri istedikleri ve bunlardan hoşlandıkları içindir. Hasılı maçoların neslinin tükeneceğini zannetmiyorum.