kavak

Tam olarak teknoloji hırsızlığı yapıldı ve hălen yapılmakta. Soğuk savaş döneminde yoğunluk kazandı ve daha sonraları devam etti.

Elbette parası olan düdüğü çalar ancak ABD hălă 1 numara dünya çapında. Çünkü dünyadaki döviz reservlerinin %60 hălen Dollar´dır ve sadece %20´si Euro´dur. Uluslararası yapılan ödemelerin çoğu da Dolar bazındadır. Euro, Avrupa pazarında güçlüdür, dünya çapında henüz bir ağırlığı yok. Ayrıca Putin´i ve kurduğu baskı düzenini küçümsüyorsun. Halkın çoğunluğunun olaylardan doğru dürüst haberi olduğundan şüphelerim var ve halkın önemli bir kısmının Putin´i desteklediğini zannediyorum.

Bazen toplu taşıma araçları ile bazen de kendi arabam ile işe gidip gelmekteyim. Direksiyonun başına geçince bazı insanlara bir haller oluyor, gerçek kişilikleri dışa vuruyor diyebilirim. Vurdum duymaz bir şekilde aşırı hız yapan mı dersiniz, sinyal vermeden sağa sola dönen mi dersiniz, aniden önünüze geçen mi dersiniz, habire korna çalarak kafanızı şişirenler mi dersiniz, park yerinizi kapan mı dersiniz ve daha neler. Herkeste bir koşturmaca; kimsenin aklına acızık soluklanmak, sakinleşmek veya yavaşlamak gelmiyor. İlginç bir hayvan türüyüz!

İngilizce biliyorsanız tercümesi şurada: https://etcsl.orinst.ox.ac.uk/

Güzel fikir. Buna benzer yöntem Avrupa´da bir iki diskoda (eğlence kulübü) uygulanmıştı. Gençler sahnede hoplaya zıplaya dans ederken mekanın elektirik ihtiyacının bir kısmını üretiyorlardı. Bunu herkes yapsa, elde edilecek olan enerji tasarrufu bir hayli yüksek olur. Ancak insanların çoğu tüketmekle meşgul, tasarruf etmek kimsenin aklına gelmiyor.

@Ateist-Bakış ABD hadi neyse ancak AB o kadar da güçlü bir durumda değil, çünkü enerji mevzusunda dışarıya(daha doğrusu Rusya´ya) bir hayli bağımlı. Rusya-Ukranya savaşı, Rusya´nın Ukrayna´yı istilası daha dogru olur, sayesinde bunun farkına yeni vardılar. Şimdilerde bilhassa Rusya´dan bir an önce bağımsız hale gelmenin yolunu aramakla meşguller. Mesela Almanya gaz ithalinin %50´sini Rusya´dan tedarik ediyor. Başka alternatifler için dışişleri bakanı teee Katar´a kadar gitti.

Aslında fena bir fikir değil, mahkumlara mesleki eğitimler vermek. Müebbet olmayan suç işlemiş mahkumları meslek sahibi yaparak onları topluma tekrar kazandırmak mümkün. İs hayatında başarılı olma imkanları yükseldikçe tekrar suç işlemeleri azalabilir. Ancak azılı mahkumlar da yok değil, onlara her türlü eğitim vız geliyor. Dışarı çıkar çıkmaz kaldıkları yerden devam ediyorar. Yine de kader kurbanı dediğimiz mahkumlar da var. Yanlış zamanda yanlış yerde olanlar veya suç işlemeye mecbur bırakılmış olanlar da var. Bunlar, cezalarını çektikten sonra ikinci bir şansı hak ediyorlar.

Olayları olduğundan daha karamsar görmek veya dramatikleştirmek, çoğu insana özgü bir alışkanlık galiba ve bu nedenle hayattaki güzel anları ve küçük şeyleri gözden kaçırıyoruz. Başka nedenleri de yok değil. Mesela iş hayatının dayadığı monoton bir düzen, hayatta kalmak için para kazanma zorunluluğu, kariyer yapma derdi ve gelecek kaygısı gibi sebepler yüzünden hayatı dolu dolu yaşayacağımıza, hayat yanımızdan gelip geçiyor. Halbuki hayatımız milli piyangodaki en büyük ikramiyeyi kazanmaya benziyor; her gün yeni yeni bir durum ve yeni bir şans. Çünkü her gün evden çıktıktan sonra sağ salim dönüp dönmeyeceğimiz bile meçhul.

Son olaylar şunu gösterdi ki, her ülke enerji ihtiyacının önemli bölümünü bizzat kendisi üretmeli. Bunun için güneş, rüzgar, bio ve atom enerjilerine yatırım yapmalı. Arabistanın petrolüne, Rusyanın gazına mahkum olmamak için bunlara ivedilikle ağırlık verilmeli. Bugünden yarına bu iş olmaz, biliyorum. Ancak ke kadar çabuk başlanırsa, o kadar çabuk dışa bağımlık azalır ve ikili sorunlar yaşandığında baskı aracı olarak kullanılmaktan çıkar.

Japonya ve daha sonraları bilhassa Çin, teknoloji hırsızlığı yaparak ve Batı ürünlerini kopya ederek bugünlere geldiler. İlk başlarda teknik imkanın yoksa, bir şekilde elde etmeye çalışmak lazım. Eskiden Japon arabalarının ve Çin mamüllerinin kalitesizliğine Batı ülkeleri gülüyordu. Bugün mesela Toyota dünyanın en büyük araba şirketine dönüştü. Keza Çin mamüllerine de kimse gülmüyor artık. Neredeyse tüm elektronik mamüller artık Uzak Doğu´da (Japonya, Çin, Güney Kore) üretilmeye başlandı. Tamam ilk başlarda tüm parçalar dışarıdan gelsin ancak zamanla bunların benzerini veya daha iyisini kendin yaparak/üreterek geliştirmek lazım.

Türkiye´nin durumu enerji bağlamında harbiden pek iç açıcı değil, çünkü büyük bir bağımlıklık var. Hem petrolde hem de gazda. Üretim desen, pek yok. Avrupa ülkeleri de Rusya´ya bağımlı enerji noktasında. Ancak Avrupa ülkeleri en azından üretim ve ihracat zenginleri.

Bilim elbette kimse ait değil, yani tapu mapu falan yok ortada. Bilgi edinmek için, mevcut bilgiyi çoğaltmak için veya yepyeni bir şeyler elde etmek için bilim diye bir şey var. Amaç her halükărda bilgi edinmek. Bu hedef için çalışmalar, araştırmalar ve yatırımlar yapılmakta. Atalarımız ne demişti? - Bilgi, güçtür!

Savaşacaksan, başka ülkeri istila edeceksen veya en azından askeri bakımdan kendini savunacaksan, şu 3 şeyin ne kadar önemli olduğunu tüm dünya yine gördü: 1. Enerji ihtiyacı: Enerji ihtiyacını büyük ülçüde kendin üretmelisin. Gaz, petrol veya kömür farketmez. Bunlardan bağımsız olunmaya çalışılmalı. Güneş ve rüzgar enerjilerine büyük oranda yatırım yapılmalı. 2. Askeriyenin durumu: Kendi silahını kendin üretmelisin. Karada, havada ve denizde. 3. Ekonomi: Tarıma ve sanayiye öncelik tanınmalı. Türkiye gibi ülkeler buğdayını, ayçiçeği yağını, etini veya samanını dahi ithal ediyorsa, demek ki yanlış giden bir şeyler var. Üretime ağırlık verilmeli.

Elbette en zararlı olanlar Ukrayna´lılar. Avrupa´da ălenen onlara destek veriyor zaten ancak para yardımı ve silah yardımından daha fazlasını isteseler de, ki bana göre istiyorlar, yapmayı göze alamazlar. Çünkü 3. dünya savaşı demek olur o zaman. Ben de hep diyorum zaten; Rusya kaybettiği toprakları, orada yaşayan insanların göz yaşına ve rızasına bakmadan geri almak derdinde. Orada yaşayan insanların onayını falan umursadıkları yok. Putin, oraya girme emrini verdiğinde, sivil insanların(!) da öleceğini biliyordu zaten.

Bana kalırsa, bu tip karada askerlerin topla ve tankla olan savaş teknikleri yavaş yavaş rafa kaldırılıyor. Hava hareketlerinin önemi günden güne çoğalıyor, çünkü roketlerin menzilleri günden güne uzuyor ve uzaktan kumandalı insansız uçaklarla (drone) dünyanın ötesini vurmak işten bile değil. Hasılı gelecek göklerde; her bakımdan.

Bu satranç türünü hiç duymamıştım. İlginç bir tür ancak oyunun kontrolü tam olarak oyuncunun elinde değil. Yani oyunun başlangıcı şansa kalmış, bu nedenle şimdiye kadar popüler olmamasının başlıca nedeni bu olsa gerek.

Komplo teorilerin piyasaya sürülmelerinin ve zaman zaman bir hayli rağbet görmelerinin çeşitli nedenleri var. Bunların başında cahillik, bilgisizlik, kitap yazarak para kazanma ve düşmanlık var. Bilgisizlik ve cahillik her zaman vardı ve bu tip insanları aslı astarı olmayan masallara inandırmak çok kolay. Bu nedenle bazı çokbilmişler, sürekli komplo teorisi üretip kitaplar yazarak, yalan/yanlış içerikli programlar yaparak bir hayli para kazanıyorlar. Bir de diğerleri var ki bazı kurumlara ve çevrelere besledikleri düşmanlık yüzünden, resmen karalama kampanyası yürütüyorlar. Mesela ikiz kulelerin bombalanması, Aya gidiş, Rockefelder/Rotschild hakkında yazılıp çizilen komplo teorilerinin temeli ABD ve Yahudi düşmanlığına dayanır.

Bilgisayar geldi mertlik bozuldu. Bu söylem insanların icat ettiği en kompleks oyunlardan biri olan satranç oyunu içinde de geçerli. Temeli yapay zekaya dayanan AlphaZero programı, 4 saat içinde bu oyunu öğreniyor. Ön bilgisi hiç olmadan; sadece mevcut kurallara dayanarak. Diğer oynanmış oyunlara hiç ihtiyaç duymadan, bu oyunu müthiş bir hızla öğrenip, her insandan ve her makineden üstün bir şekilde oynayabiliyor.

Farkedersen, günümüzde rakiplerini Atom bombası ile korkutuyorsun artık. Daha aşağısı kurtarmıyor; koskoca Rusya(!) bile bu silahları gündeme getirme gereğini duydu, sırf gözdağı vermek için. Yani günümüzde sınır mınır veya tampon bölge falan hikaye artık. Ukrayna´nın atom silahları olsaydı, Rusya sınırı 1 cm geçemezdi. Kuzey Kore ve İran işte bu nedenle biran önce atom başlıklı silahlara kavuşmak istiyorlar. Yanılmıyorsam Kuzey Kore bunu başarmış durumda.

Kocaman bir yalan. Hem de kuyruklusundan.

Ben de anlatamadım galiba; mevzu haklı olup olmamak değil. Mevzu ülkelerin kendi(!) menfaatleri doğrultusunda aldıkları kararlar. Ayrıca Kürdistan diye bir devlet yok ortada, haliyle Ukrayna ile kıyaslama hiç uymuyor. Ukrayna, tıpkı Türkiye gibi bağımsız eğemenliği olan bir devlet. Sen nasıl ki Türkiye´nin parçalanmasına gönlün razı olmuyorsa, o zaman Ukrayna ´nın da istilaya uğramasına karşı gelmelisin aslında. Hoşuna gitse de gitmese de Türkiye NATO üyesi bir devlet. Yani tarafını çoktan seçmiş bir devlet. Tarafı nerede? NATO´ya üye olan batılı ülkelerin tarafında. Bunların içinde hem AB ve hem de ABD var. Mecburen ona göre hareket etmek zorunda. Senin sözünü ettiğin tampon bölgelerin o kadar da önemi pek yok artık, çünkü günümüzdeki roketlerin 1000-2000-3000 km ve daha uzaktaki hedefleri vuracak kapasiteleri var. Yani Rusya istese, İspanya´yı kolaylıkla vurabilir. Silahlı droneler var mesela. Direkt sınırda olmasının hiç ehemmiyeti yok.

Savaş, öldürür. İlk etaptaki amacı budur. Sözde güya barışı getirse bile, insanların ölmesi/öldürülmesi kaçınılmaz. Bu nedenle silahlar üretiliyor. Bakmayın siz "savunma amaçlı" ve benzeri söylemlerde bulunanlara. Silahların veya savaşların öldürmekten başka bir gayeleri yoktur. İşte bu nedenle her şeyi geçtim, insanların çoğu hayati önem taşıyan bu mevzuyu azıcık idrak edebilseler, ülkeleri yönetenler ha bire savaş yöntemlerine başvurmazlar. İnsanların çoğu savaş karşıtı yürüyüşler/protestolar yapacaklarına, taraftar olmuş vaziyette. Kimisi batılı kimisi doğulu takılıyor. Halbuki dünya genelinde fanatik bir şekilde savaş karşıtı olunsa, Ukrayda´da, eski Yugoslavya´da, İrak´da, Libya´da, Suriye´de, Afrika´da veya Asya´da yaşanan savaşlar/iç savaşlar olmayacaktı. Ancak kazın bacağı maalesef öyle değil işte. Bencillik, çıkarcılık, ırkıçılık vb. iliklerimize kadar işlemiş vaziyette. Bunlardan sıyrılmak her yiğidin harcı değil. Halbuki dünyadaki doğal kaynaklar tüm insanlara yetecek vaziyette ancak paylaşmasını beceremedigimiz için, dünyanın her tarafında küçüklü/büyüklü savaşlar cereyan ediyor.

Mevzu uluslararası olduğunda, duygusallığı bir yana bırakmak lazım. Uluslararası arenada çatır çatır ülkelerin şahsi menfaatleri çalışır. ABD/Avrupa bir tarafta Rusya/Çin bir tarafta. II. Dünya Savaşından sonra zamanla ortaya çıkan tablo bu. Avrupa/ABD, Rusya´nın kaybettiği ülkeleri geri almasına tamamen karşı. Diğer yandan Rusya´da tam bu noktada, o ülkelerin eskiden olduğu gibi yeniden birer kukla olmasını istiyor. Ukrayna´ya girmesinin temel nedeni bu. Durum bu. Yani "Aman da ABD/Avrupa pis tü kaka, Rusya temiz..." veya "Rusya tü ka ka, ABD/Avrupa temiz..." minvalindeki yorumlar anlamsız.

Mevzu o değil. Türkiye bir NATO ülkesi olduğu için, herhangi bir NATO ülkesine saldırı olduğu zaman veya savaş ilăn edildiği zaman, Türkiye savaşa girer. Çünkü böyle bir yükümlülüğü var. Yok eğer tarafsız kalmak istiyorsa, NATO´dan çıkmak zorunda.

Hoş geldin, dostum.