Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Simdi yukaridaki yazi temelinde sormak istiyorum; Bir tane kendine ilerici, devrimci, aydin diyen ve kendini elit kesim olarak lanse eden yazar arkadaslar arasinda, var mi; KENDI ETIK VE IDEOLOJIK INANCSAL DOGRUSUNDAN ve de IKTIDARIN GUC VE OTORITE PESINDE KOSAN ETIK VE IDEOLOJIK AYRIMCI,CIKARCI, INANCSAL DOGRUSUNDAN YANA OLMAYAN ve sadece toplumun ve farkli halklarinin tum farklarini toplumsal olarak kapsayacak farklarinin butunlugunden, beraberliginden, birliginden ve de onlarin yasam ihtiyac ve gereklerini yukseltici, iyilestirici, gelistirici, karsilayici hak ve ozgurluklerinden yana olan VARSA BOYLE BIR ETIK (milli, dini, sosyal, ahlaki,ananevi v.s.) VE IDEOLOJIK INANCSAL DOGRUYU TUM TOPLUM, FARKLI HALKLARI VE VATANDASLAR ADINA HIC BIR FARKA HIC BIR AYRIMCILIK VE CIKAR TANIMADAN ONE SUREN? YANDAS DEGIL; INSANDAS OLAN? Sonucta bir dogru varsa ve olacaksa, konu ne olursa olsun; o dogrunun bir ...e goresi olmasi gerekir. Iste bu ..e gore de, toplumsal (evrensel) ve insansal olmalidir. Sonucta bu bilinc ve farkindalik; dunyanin hangi cografyasindaki hangi toplumun farkli halklari ve vatandaslari icin olursa olsun, gecerlidir. Yani evrenseldir. Iste, bir aydinin, ilericinin, devrimcinin ve kendisine elit sifati yakistiranin, evrensellesmesi ve insanlasmasi budur. Yoksa sadece kendi farkinin, tarafinin kendi yandasini desteklemek adina, degerlerini one cikarmak, kendi farkinin ideolojik inancsal dogrularini savunmak ve digerleriyle mucadele etmek, zaten siradan bir beynin, USTELIK NE YAPTIGIN BILINCINDE OLMADAN yaptigidir. Bir vatandasta, bir iktidar guc ve otoritesi pesinde kosan da zaten bunu yapar. Ozaman herkesin sapkasini onune koyup, kendi aydinligini, ilericiligini, devrimciligini, elitligini, insanligini v.s. baskalariyla ugrasmaktan once, sorgulamasi ve kendini egitmesi gerekir. Balik bastan kokar. evrensel-insan
  2. Sadece Turkiye'nin degil; bugun dunya insanliginin en buyuk sorunu, birbirini dinlememe, anlamama, algilamama ve sadece karsisindakini kendi ideolojik inancsal dogrulari ile degerlendirerek, elestirme, hatta kendi ideolojik inancsal dogrusunun bile ne oldugunun bilincinde ve farkinda olamama, ortaya koyamama ve bu ideolojik inancsal dogru mucadelesi temelinde de ortak bir nokta da bulusamama ve hatta ortak bir nokta icin dusunce uretememe ve algi gelistirememe sorunudur. Yukarida siralanan ve siralama sonsuzluguna sahip olan degerler, tamamen insanoglunun dogumdan itibaren kendisine verilen ve onun kisilik ve kimlik degerleri durumunda olan ve o kisice, sahiplenilen, sabitlenilen, ugruna olunebilinen ve mucadele verilen ve de yasam ve iliskilerde uygulanmak istenen HAK VE OZGURLUKLERDIR. Bu hak ve ozgurlukler, genelde etik icerikli; milli, dini, ahlaki, sosyal, siyasal, toplumsal, ananevi, kulturel, ananevi v.s. temelli kisinin yasam ve iliskilerinde dusunce ve davranis olarak rahatca uygulayabilmek istedigi degerleri, verileri ve tabularidir. Eger farkli degerlerin hak ve ozgurluklerine sahip farkli halklar ayni toplum icinde yasamak istiyorsa; once birbirlerinin her turlu degerini kendi degeri ustune icsellestirebilmelidir. Bu degerlerden birinin digerine gore one cikmasi, one cikaran adina bir ayrimcilik, cikar otorite ve guc farki dogurur. Bu da digerlerinin HAK VE OZGURLUGUNUN KISITLANMASI, YASAKLANMASI anlamini tasir. Bu bir toplumda saglanmadan, o toplumda BIRLIKTEN, BERABERLIKTEN ve BUTUNLUKTEN bahsetmek mumkun degildir. Demekki ilk yapilmasi gereken bu farkli hak ve ozgurluklerin her fark tarafindan ICSELLESTIRILMESIDIR. Iste ondan sonra toplum, toplum olur ve hep birlikte yasarken, bu yasamin nasil daha refah, huzurlu, duzeyli v.s. yapilmasi icin ortak karar alinir. Bu karar da zaten, toplumun ve her bir vatandasinin yasam hak ve ozgurlugu olan, is, konut, beslenme, egitim, saglik, gecim duzeyi olarak topluma yansir. Buradaki butun sorun, bu iki konunun toplumu ve farkli halklarini yonetecek ve yonlendirecek olan iktidar ve otorite gucunun bu gerek ve ihtiyaclari algilama yerine, kendi yandas ideolojik inancsal dogrulari ile, ustelik bu gerek ve ihtiyaclari da, politik bir duygu somurusu yaparak arac olarak kullanmaktadir. Burada da vatandasa iki gorev duser. Birincisi kendi farkinin bunyesinde tum farklari hak ve ozgurluk olarak icsellestirebilmesi ve bir toplum butunu olarak ta, kendisini yonetecek ve yonlendirecek iktidar guc ve otoritesinden, hem bu icsellestirilmis farklari politikanin bir araci yapmamasini, hem de bu gerek ve ihtiyaclarinin yasam standarti temelinde yukseltilmesini, giderilmesini talep etmektir. Burada da vatandasa iki gorev duser. Birincisi deger ve ideolojik inancsal farki ne olursa olsun, her turlu yasam standarti giderilmesi taleplerini orgutlemek, katilmak ve desteklemektir. Yine ayni sekilde, herhangibir fark hak ve ozgurluk mucadelesinde, kendi farki o olmasa bile bu mucadeleye destek vermesidir. Vatandasin, toplumun ve farkli hak ve ozgurluklerinin KAYIBI, kendi farki ve istemi disinda baskalarini desteklememek ve kendi ideolojik inancsal dogrusu temelinde dogrusuna uymayan mucadeleyi desteklememek. Iste vatandasin, farkli halklarin ve toplumun bu BIRIBIRINI DISTALAMASI ve BIRIBIRIYLE OLAN MUCADELESI onlari yonetecek ve yonlendirecek olan iktidar guc ve otoritesine de DISTALAMA ve FARKLAR ARASI MUCADELE firsati vermektedir. Boylece, vatandas, farkli halklar ve toplum, kendilerini yonetecek ve yonlendirecek iktidar guc ve otoritesini BELIRLEYECEGINE, bu ayrimci, cikarci, duygu somurulu iktidar savasi verenler yonetim ve yonlendirimi BELIRLEMEKTEDIRLER. Buradan da zaten sorun otomatikman ortaya cikar. Eger toplumun yonetim ve yonlendirimini vatandas, iktidar mucadelesi veren guclerin insiyatifine birakirsa, hic bir zaman toplumsal birlikteligi farklarin icsellestirilmisligi temelinde saglayamayacak, her zaman bir yandas fark ve ideolojik inancsal ayrim, cikar digerlerine yasami zindan edecektir. Ayrica, hic bir surette de, toplumun yasam gerek ve ihtiyac giderimi icin de yola cikmayacak, bunu bile bir iktidar propagandasi ve araci yapacaktir. Iste vatandas, farkli halkar ve toplum ile iktidar arasindaki bu yonetim ve yonlendirimi de, vatandas, farkli halklar ve toplum adina saglayacak olan ve vatandasin yaninda olmasi gereken, aydinlar, ilericiler, devrimciler ve elit kesim olmalidir. Iste bir sorun da buradadir. Bu bahsedilen kesim, vatandastan, farkli halklardan ve toplumdan yana olmak yerine, ayni iktidar mucadelesi gibi, kendi farkinin ustunlugu ve ideolojik inancsal dogrusunun dayatimi mucadelesi vermektedir. Iste ulkenin ve toplumunun sorunu da, cozumu de budur ve bunun algilanma ve uygulanma orani dogru sorun tahlili ve teshisine ve de dogru cozum onerisi ve uygulamasina donusur. Bu bir hayal mi?, eger "bu bir hayal" diyen varsa, bu hayalin gerceklesememesindeki ana nedenin SADECE kendi farklarinin ustun kilinmasi ve DIGER FARKLARIN ICSELLESTIRILEMEMESI ve de sadece kendi ideolojik inancsal dogrularinin mucadelesini vermesi ve diger ideolojik inancsal dogrularla mucadele etmesi ve ustelik kendi verdigi dogru savasinin da ne oldugunun bilincinde olmadan, sadece karsi dogrulari elestirerek toplumu her turlu, bolmesi, kutuplastirmasi ve biz/oteki ayrimciligini mikro duzeye tasimasidir. Oyuzden her vatandas, aydin ve iktidar pesinde kosan; baskalariyla ugrasmak yerine,once kendi ICSELLESTIREBILME bilincini ve farkindaligini algilamasi ve bilincine cikarmasi gerekir. Aksi, herkesin tum yaptiginin "bosa kurek cekmek" oldugunun bilinmesidir. evrensel-insan
  3. Insanoglu turunu bir (ikiz, ucuz v.s. de olabilir) olarak karninda tasiyan, doguran ve hic bir menfaat, cikar ve ayrim gozetmeden ona sahip cikan, kendisi fiziksel olarak var olan, ama dusunce olarak var olmayan anne ve anneligi, erkeklerinde algilamasi dilegiyle. Gerci ben, hem yetim, hem de oksuzum. Oyuzden anneleri sag olan arkadaslarin, bu yuce ve her yonuyle degerli varligi cok iyi algilamalarini ve herzaman onlardan ogrenecek bir seyin mutlaka oldugunu bilmelerini diliyorum. evrensel-insan
  4. Saygideger mantik; Maalesef, bireysel bilinci almis bati toplumunun bireyleri baskadir, ulkemiz gibi bireysel olamayan toplumsal kisilik sahibi vatandaslar baskadir. Iste bu baskalik ta, bati liberalizmi ile, gelismemis, bireysellesememis ulkelerin liberalist anlayisi arasinda, en az iki cag fark yaratir. Ozgur dusunce baskadir, ozgurluk taniyan dusunce baskadir. Yandas ozgurlugu baskadir, karsi tarafa taninan ozgurluk baskadir Bunu ben bir cesit "Demokrasinin iki yonu" basliginda aciklamaya calistim. Oyuzden ulkemizin vatandaslarindan (ilericisi, devrimcisi, aydini ve elit kesimi dahil) bati liberalizmi beklemek, hem gercekci, hem de mantikli degildir. Cunku bu bir bilinc,farkindalik, bilgi, birikim, gelismislik , egitim, ogrenim, yetisim ve kendini yetistirim duzey farkidir. evrensel-insan
  5. Teror ve terorizm denince ilk akla UBL geliyor. UBL aciklamalara gore ilk silahi 1979 yilinda Afganistan'da SSCB'ne karsi kullandi. 1990 lar SSCB'nin yikilisidir. Daha sonra birdenbire 1991 yilinda Korfez savasi sirasinda, Arabistan'da ustlenen ABD guclerine karsi, cevirdi ve bunu da yine denilenlere gore, ABD'nin Arabistandaki varligi ona gore, Islam'a karsi bir hareketti. 1993, 95, 96 ve 98 saldirilari kamuoyunda yer tuttu. Sonra o meshur ikiz kuleler 9/11 saldirisinda adi tekrar gecti. Dunya dagilimina bakildiginda, SSCB varligini surdururken, dunya her turlu anlamda SSCB ve ABD cekismesi yasarken, UBL'in Afganistan saflarinda yer almasi ve sonra ABD'ye yonelmesi dusundurucudur. Bir teror hareketi guya dunyanin iki ana gucunu karsisina alarak, onlarasavas acmaktadir. Gerci, SSCB'nin 90 li yillarlabirlikte parcalanisindan sonra, geriye bir tek ABD kalmistir. Bilindigi gibi, PKK'nin tarihi de 80 baslaridir. Yani dunya 1980 lerle birlikte bir teror ve terorizm ile tanismistir. Teror, kelime anlami olarak "korku salma" anlamina gelir ve terorist te korku salan, terorizm de korku salma ideolojisi/eylemi anlamini tasir. Peki neden bazi devletlerin bazi devletleri, isgali, saldirisi, bombalamasi terorizm degildir. Boyle bir mantik, ancak terorizmi devlet, yonetim, iktidar ve guc politikasi olarak uygulayan bir dusunce ortaya atar. Ikiz kulelerin bombalanmasi terorizm de, en son Kaddafinin oglu ve torunlarinin oldurulmesi ile sonuclanan bombalama terorizm degilmidir. UBL, A. Ocalan birer insan/bebek/kadin katili olarak algilanir da, neden bir Bush ve Obama algilanmaz? UBL'in saldirilari terorizm olurda, neden ve hangi mantikla BM, NATO'nun saldirilari terorizm olmaz. Ne/kim neyin/kimin neye/kime gore saldirisini mesru ve terorizm diye ayirir? Bugun bir devlet, hem terorizmi yaratiyor, destekliyor, lanetliyor ve kendisi de bizzat terorizm yapiyor sa, ne terorizm dir, kim teroristtir. Terorizmin anlaminin korku salmak oldugunu soylemistik. Peki korkan ne yapar, karsi saldiriya gecer. Yani hem korkar, hem korkutur. Iste emperyalizmin her konudaoldugu gibi, teror konusunda da iki ucu bir bunyede barindirmasi, anti terorizmin ne anlam ve icerik tasidigini da bulaniklastirir. Anti terorizm, terorizme karsi koymak ise, ve bu karsi koymak, terorizm yolu ise, yane saldirarak, bombaliyarak, o zaman antiterorizmin anlami nedir? Demekki, terorizm ve anti terorizm KORKU FELSEFESI uzerine kurulmustur. Bu felsefe, ha UBL, PKK v.s. eliyle, ha BM, NATO v.s. eliyle uygulanmis, fark eden nedir? Terorizm ile savasimin o zaman anlami nedir?, kisasa kisas mi? Ya da savunu mu?, ya da terorizmin ne oldugunun algisi ve non teorizmin insan ve insanligi adina desteklenmesi mi? Bugun hangi dusunce, acaba non teorist bir icerige sahiptir? Terorizm ile savas, neden terorizmi uygulayan devlet ve "mesru" gucleri kapsamaz? Bir ulkey bombalamanin "mesrulugu" ne anlama gelir? Butun bu sorular ve terorizm konusundaki farkli dusunceler, algilar bir yana; kimin/neyin eliyle teror uygulanirsa uygulansin, ortada ortak bir nokta vardir. O da, HER TURLU SALDIRIDA, SIVIL HALKIN OLDURULMESI, BOMBANIN ERKEK, KADIN, KIZ, OGLAN, COCUK, COLUK, YASLI, GENC, BEBEK ayrimi yapmadigidir. Demekki TEROR, SIVIL TOPLUMUN BOMBALANMASIDIR. Peki yukaridaki cumleyi, kim bana ve neye gore evrensel hukuk, insan haklari, bireysel hak ve ozgurlukler ve YASAMA HAKKI olarak BOMBALAMAYI MESRU KILABILIR? "Su sarttaki sivil halkin bombalanmasi terorizm, su sarttaki sivil halkin bombalanmasi mesrudur." diyebilir. Varmi, boyle bir dusunceye sahip CANAVAR? Kim bana BOMBALAMA FARKINI TERORIZM VE MESRU OLARAK ACIKLIYABILIR? Kim bu iki bombalama arasinda bir tercih yapabilir ve birini mesru, digerini terorizm ilan edebilir? Herkes kendi algisina gore terore ve teroriste karsi, terorist savas verir. Peki KIM TERORIZM ALGISI, INANCI, IDEOLOJISI ILE SAVASIYOR, ve bu savasimin NE OLDUGUNU, NASIL IZAH EDIYOR VE UYGULUYOR, VAR MI BILDIGINIZ? evrensel-insan
  6. Yazilanlari ozetlersek; Serbest dusunce; her turlu ayrimci, cikarci, bencil, yandaslik iceren ideolojilerden, inanclardan ve bunlarin kutuplasmalarindan kendini arindirmis her turlu FARKLI goruse izin veren, yasaklama koymayan bireyin insanlasma dusuncesi. Liberal dusunce; kendi ideolojik/politik/ekonomik amaci dogrultusunda yasaklar koyan ve bu yasaklar temelinde karsi goruslerin demokratik hakkini sozle veyaeylemle dile getirmesine izin veren dusunce; Demokratik dusunce; kendi ideolojik/politik/ekonomik amaci dogrultusunda yasaklar koyan ve bu yasaklar temelinde SADECE kendi goruslerinin demokratik hakkini sozle ve eylem ile dile getirmesine izin veren dusunce. Iste bu temelde tum politik ve ideolojik ve de inancsal gorusler (milli, dini, fasist, ulusalci, milliyetci, sosyalist, komunist, anarsist, cumhuriyetci, demokrat, ozgurlukcu, tutucu, muhafazakar,sinifsal, ekonomik icerigi ne olursa olsun, YASAK OLARAK DIKTATOR, IZIN OLARAK DEMOKRATIKTIR. Hepsi de karsi goruse, kendi yasaklarinin izin verdigi demokratik hak tanima paralelinde, liberal olabilir. evrensel-insan
  7. Liberal dusunce ise serbest (free) bir dusunce degildir. Birincisi; politik bir ideolojiye sahiptir ve totoliter olarak "demokrasi" kavramini kullanir. Yani; ozgurlugu, kendi politik amac ile belirlenen iktidar uygulamalarin tanidigi demokratik haklarla sinirlidir. Kisi olarak; liberal olan bir birey; bireyci akilciliga sahiptir. Bu da bireyin kendi bireysel cikarinin one cikmasi demektir. Hem nihilist, hem de pragmatist bir icerigi vardir. Farklari cok iyi gorur ve etud eder. Yalniz, bu farklarin etudu; farklarin birligine degil; ayristirilmasina yoneliktir. Basta kendi farkini; diger siyasi farklarin onune koyar ve demokrasisi de; kendi farkinin tanidigi demokrasidir. Liberalizmin; her turlusu mumkundur. Cunku ozgurluk anlayisi; sadece kendi ideolojik inancinin dogrusu temelindedir. Bugun emperyalist zihniyetin; hem kendisini, hem de karsitini olusturan zihniyetin ozgurlugu; sorosvari bir ozgurluktur. Yani farklarin birbirinden ayrimciligi ve bunun mikro duzeni. Olaya ulkemiz acisindan yanasildiginda; durum farkli gibi gozukur. Birincisi, ulkemizde birey yetistirilemediginden; bir kisinin kendi insiyatifi ile birey olabilmesi; buyuk bir sorgulama ve kendi benligini one cikarma getirir. Bu acidan bakarsak; Ben, ulkemizdeki liberal anlayisin; hangi ideolojik inancin dogrusunu savunursa savunsun; sahiplenirse sahiplensin, bunun bireyci akilciliktan ziyade; totaliter bir toplumsal kisilik tasidigini dusunuyorum. Yani; kendisini liberal olarak goren ve tanitan bir "aydin" bunu bireyselligin; bireyci akilci bir cikisiyla degilde; sadece toplumu kendi dusuncesine cekmek icin yola cikmaktadir. Dolayisiyle bu temeldeki bir liberalizm, herhangibir ideolojik inancin dogrusunu, hatta birden fazla ideoloji dogrusu tasiyabilir. Bugun ulkemizde cok rahat bir sekilde; bir dindar, bir sagci, bir solcu, bir sosyalist, bir komunist, bir anarsist liberal olarak kendini gorebilir. Cunku, liberal anlayisi; kendini ortaya koydugu izmiyle ozgurdur. Bu ozgurlugun demokrasisi de; bu izmin amacidir. Oyuzden; liberal bakis acisi; olan bir ideolojinin ufkunu belirler. Bu ufukta; her izmin kendi dogrusudur. Oyuzden "Free thinking" ile, yani; herhangibir tabu ve veriden serbest dusunce ile; "liberal thinking", yani; her hangibir ideolojinin ufku ile sinirli ozgurlugu birbirine karistirmamak gerekir. Cunku serbest dusuncenin; tarafi insan ve mekani evren ken; liberal dusuncenin, tarafi ideolojik/inancinin ve onun dogrusunun demokrasisi, mekani da; yine bu ideolojinin getirdigi mekandir. Amerikanin liberalizminde; bu mekan tum Kuredir. Oyuzden de; "global liberalizm" ve bunun getirdigi "demokrasi" amerikan idealizminin felsefesidir. evrensel-insan
  8. "Ozgur" Dusunce Ile "Ozgurluk Taniyan" Dusunce Farki Bugun dunyamizda, birey bilinci almis toplumlarin olusturdugu ulkelerde, genellikle hak ve ozgurlukler taninmaktadir. Bilhassa Avrupa' toplumu genelde Hristiyan dininin Inancina sahip oldugu halde, ne kendi bireylerini, ne de ulkelerindeki etnik gruplari, hem yasam da, hem de egitimde bir inanc zorlamasina tabi tutmazlar. Ben bunun bizzat, yasadigim ulke Britanya'da sahidiyim. Kisilerin ne dogumdan verilen belgelerinde, ne de passaportlarinda, dini inanc hanesi yer almaz. Cunku dusunce, dini inancin bireysel bir secim oldugunu algilayacak kadar gelismistir. Sonucta bu "ozgurluk taniyan" dusunce, o kadar yerlesmistir ki; hangi hukumet politik olarak iktidara gelirse gelsin, bu konuda bir ideolojik degisim uygulayamaz. Cunku devletin bu temelde bir ideolojik inancsal tarafi mumkun degildir. Dini inanclarin bireysel degil de; toplumsal olarak algilandigi ulkelerde ise, boyle bir dusunce mevcut degildir. Ustelik, gelen ideolojik inancsal hukumetler, bu boslugu, kendi ideolojik amaclari icin, arac olarak kullanirlar. Bir dusuncenin ise, "ozgurluk tanimasi" o dusucenin kendisinin ozgur oldugu anlamini tasimaz. Sonucta ozgurluk taniyan dusuncenin de, kendini icine hapsettigi bir ideolojik inanci vardir. Ozgur dusunce ise, bir bireye, dogumdan itibaren verilen tum ayrimci dini, milli, toresel, ahlaki v.s. kisaca etiksel ve ideolojik inancsal tabu ve degerlerden arinmasi ve bu degerlerin insan ve insanlik icin, ayrimci bir unsur oldugunun bilincine varmisliktir. Ama sunu da unutmamak gerekir ki, eger bir ulke dusunce olarak ozgurluk tanima bilincine erismemis se; o ulkede, ozgurluk ve haktan bahsetmek, sadece politikaci agziyla oy toplamak icin yapilan bir propagandadir. Bu da mantiksal olarak, gercek ozgur dusuncenin; ancak, ozgurluk taniyan dusunce toplumlarinda yasayanlardan ve orada yetisenlerden cikacaginin bir delilidir. Bu da bize, dunyadaki ulkelerin birbiri ile olan duzey farkindaki yerlerinin kolayca algilanmasini saglamaktadir. Ozgur dusunce icin, dusuncenin ozgurluk tanimasi sarttir. evrensel-insan
  9. Liberalizmin, insan haklari, evrensel hukuk ve toplumun farkli halklarinin hak ve ozgurlukleriyle ilgili demokratik farkini algilamak icin, Liberal demokrasinin ne oldugunu algilamak gerekir. Amerikan idealizmi ve emperyalist zihniyetin de siari olan ve BOP esbaskani RTE'nin de kendisine verilen emirler temelinde uyguladigi demokrasinin 20. yuzyildan beri anlam ve icerigi degistirilmistir. Bu temelde, gunumuz liberal demokrasisinin iki yonu vardir. Bunlar YASAKLARve IZINLER olarak algilanabilir. Turkiye'nin 1980 oncesine baktigimizda, boyle bir cizgi olmadigini goruruz. Yani IZINLER'den ziyade YASAKLAR soz konusudur. Bunu soyle de aciklayabiliriz. Laik anlayisin izni, genelde milli icerikli ve tek dini mezhep icerikli, YASAKLAMA temeline oturur. Bugun Ulkeye baktigimizda, son bir kac aydir yapilan eylemler ve son iki 1 Mayis daha once Turkiye'de mumkun olmamistir. Bu iki demokrasinin iki farkli yuzunu, Ortadogu ve Turkiye'deki kitlesel eylemlere bakarak ta verebiliriz. Ayni Turkiye'deki 1980 oncesi gibi, ortadoguda da kitlesel eylemler SIDDETE ve YONETIMIN SIDDET KULLANIMINA donusmektedir. Halbuki Turkiye'ye bugun baktigimizda, bunca olan kitlesel eylemlere hem izin verilmis, RTE'nin Kasimpasa efeligi cikislarina ragmen, Iktidar bu eylemlere yonelik siddet kullanmamistir. Iste liberal demokrasinin, anlayisi budur. Yani "yurumekle yollar asinmaz" dusuncesi ile, Kitlenin her konudaki taleplerini kitlesel olarak eylemlerde dile getirilmesine izin verilmesinin sebebi, BUNUN BIR DEMOKRATIK HAK OLDUGU ALGISIDIR. Iste bu temelde RTE liberal demokrasi emirlerini harfiyen uygulayabilmis ve bu gostermelik SIVIL TALEP DEMOKRASISINIE izin vermistir. Ama, bu demokrasinin asil ikinci yuzu olan TEK TARAFLI UYGULAMALAR VE YASAKLAR boylece gozden kacmaktadir. Nedir bunlar, genel olarak liberal demokrasinin "Benim sana verdigim ozgurluk cercevesinde sen demokratik hakkini kullanabilirsin" anlayisidir. Yani ortada bir iktidar vardir, yurutme, yasama ve yargi elindedir. Burada HIC BIR DEMOKRASIYI GOZETMEDEN sadece kendi algisinca ve kendi yanlilarinca bu elindekileri kontrol etmekte ve degistirmektedir. Burada demokratik olmayan nedir?, burada demokratik olmayan KATILIMCI DEMOKRASININ UYGULANMMAMASI ve iktidar parlemento cogunlugunun su istismar edilmesidir. Iste bu suistismar, evrensel hukuku insan haklarini ve de toplumun farkli halklarinin ve kisilerinin kisisel hak ve ozgurluklerini YASAKLAMAKTADIR. Demekki ortada BIR DIKTATORLUGUN TANIDIGI BIR DEMOKRASI VARDIR. Birakalim toplumumuzu ve farkli halklarini, kendine aydin, ilerici, devrimci v.s. diyen elit ve oncu kesim bile, bu konudaki demokrasinin iki yuzunu algilayamamakta ve IZINLERI one cikararak, YASAKLARI gormeyerek olani demokratik olarak degerlendirmektedir. Eger bir toplumun bu kesimi bunu algilayamaz ve toplumu ve de farkli halklarini bu konuda uyarmazsa, zaten birey bilinci olmayan toplumdan bunu beklemek hem mantiksal olmaz, hem de abestir. Cunku cevap hazirdir "isteyen gurup, istedigi gibi orgutlenip, meydanlara cikiyor ve taleplerini kitlesel olarak dile getiriyor, bundan daha iyi bir demokrasi mi olur?" algisi zaten ister istemez, YASAKLARI ikinci plana atacak, zaten medya eliyle hem bu yasaklara deginilmediginden, hem de toplumun dikkatinden uzak tutulma adina, yapilan bu kitlesel eglemlere, haber ve onem olarak bir deger verilmezken ve de AKP ve RTE' bu eylemlere sozle her turlu satasmayi, kiskirtmayi getirirken; kimse bu yasaklari goremiyor. Isin acisi da, yasaklari gorebilenlerin, KENDI UZERLERINDE YASAK UYGULANIYOR OLMASI, ama onlarda IZINLERI GOZ ARDI EDIYORLAR ve boylece YASAK ve IZIN kutuplasmasinda, ister istemez toplumun gozunde iktidarin her turlu onculugundeki IZINLER one cikiyor ve bu da gostermelik bir demokrasi gorunumu sagliyor. Aslinda bugun yapilmasi gereken, bu liberal Demokrasinin her iki yuzunu de algilayabilmek ve bu iki yuzu de iktidar aleyhine kullanabilmek, iste basarilamayan budur. Bu da ister istemez, hem bir kafa karisikligi yaratmakta, hem de iktidarin sadece kendine uygulanan yasagi goren ya da goremeyen muhalefeti eliyle bu demokratik olmayan ve demokratik olan yonleri algilanamamaktadir. Oyuzden RTE' eliyle uygulanan liberal demokrasi ile, katilimci ve yasaksiz demokrasi farki cok iyi algilanmalidir. Eger bu algilanamazsa, yarin bu yasaklar, izinleri de kapsayacaktir. O zaman da is isten gececektir. evrensel-insan
  10. Saygideger Astur; Konu ile ilgili soyleyecek neyin kaldi ki! ABD'nin her dedigine biat ediyorsun. Sana her turlu supheli konular aciklaniyor, algiliyamiyorsun. En son UBL'in ABD'ye ikiz kulelerin vuruldugu siralar teslim edildigi ve ABD'nin UBL'i serbest biraktigi soylendi. Bunca bilim adami, her konudaki uzman, her turlu sekilde ikiz kulelerin nasil yikilabilecegini acikliyorlar, sen ABD' yi bir amerikalidan daha amerikanci savunuyorsun. Sorulanlara cevap vermeyip, konuyu da sen dagitiyorsun. Neyse, sen ABD'ye biat etmeye devam et. Zaten ABD kendi ulkesi disinda senin gibi biat edenler bulamazsa, terorizmini yurutemez. Ben bu konuda elimden gelen aciklamayi sana yaptim, gerisi senin bilecegin is. ABD seni korusun! evrensel-insan
  11. Saygideger Astur; Anlasildi, bu konudaki beyin kapasiten de ortaya cikti. Sen o beynini kullandirtmaya devam et. Nasil olsa dusundurtmuyorsun. evrensel-insan
  12. Saygideger Astur; Uff yine kilitliyorsun evrensel, yokluğun ispatı olmaz onu bil yeter, ya da kafanın dikine git rezil ol keyfin bilir.-Astur- Gordugun gibi, sorulan sorulara yanit veremeyen, sorgulamayi beceremeyen ve aklinin inandigi dogrusuna bilgisiz, bilincsiz korukorune bagli olan ve dolayisiyle, kafasinin dikine gore gidenin kim oldugunu, ve de "rezil olan" kim ortada. Bu arada saygi sinirini da asmaya basladin, hem uyarir, hem de hatirlatirim. Dusuncen, bilgin, bilincin v.s. yeterli gelmezse, cevap vermezsin olur biter. Cunku bu yasta zatan dusunce ufkunu kapatmissin. Henuz neyi bilip bilmesi gerektiginin bile bilincinde olmayan beyin, sende. Tepe tepe kullandirt. evrensel-insan
  13. Ben ejderha yok demedim ki! (var da demedim) Ejderha nedir? Kavram nedir, bir seyin dogrulugu veya varligi neye/kime gore belirlenir? Gercek nedir, neye kime gore belirlenir? Insanoglu bugune kadar ortaya binlerce tanri atmis, hangisi yok ve kime/neye gore? En son Hawking "Bilimin yasalari tanri olabilir" dedi, ne diyorsun? Gercegin bir inanc olmadigini nasil ortaya koyarsin? evrensel-insan
  14. Saygideger Astur; Birincisi, yok dedigin seyden tanri olarak bahsediyorsun. Demekki bu tanri bir cesit var ki bahsediyorsun, yani akilda, lugatta, kavram olarak var. O zaman senin yok dedigin ne oluyor? Kavram olarak, akilda ve lugatta olan bir seyi yoklaman ne anlama geliyor. Yokladigin nedir? Ya da Tanri nedir? evrensel-insan
  15. Saygideger Astur; Peki RTE eliyle AKP nin tum insan haklarini ve evrensel hukuku cigneyerek ozel yetkili yargisini topluma dayatmasini evrensel hukuk yerine, kendi kanunlarini uygulamasini nasil yorumluyorsun? Bak ne demokrasi, ne de hak ve ozgurluklerden bahsetmiyorum. Bahsettigim evrensel hukuk taki masumiyet (bir kisi suclulugu ispat edilene kadar masumdur ve hic bir ceza alamaz) hakki ve bir kisinin yargi onune cikarilirken gereken hukuki yol ve yontemler. Sivil diktatorluk ne demektir? evrensel-insan
  16. Insanoglunun turune, hem bilimsel bilgi, hem de inancsal ogreti olarak verdigi "yaratis ve yaratilis" kavramlari, bazi mesajlardaki gozlem temelinde anlam/icerik ve algi kargasasi yaratmaktadir. Insanoglunun, tanrisal, efsanevi, mistik, mitolojik olarak tarihin donemlerinde ortaya attigi tum ogretiler, yaratissal degil, yaratilissal icerik ve anlamdadir. Yalniz burada dinin, etken ve edilgen yapisi ve isleyisinden yola cikarak, bir hususu belirtmek durumundayim. Oda "madem yaratilis var, o zaman mutlaka bir yaratis ve onun yaraticiligi olmasi gerekir" dusunce, davranis ve ogretisidir. Simdi bu temelde hem evrime, hem de tanriya bir bakalim. Tanri, yaratilis ogretisinin bir kimi oldugu halde, evrim de bir yaratilis algisi ve icerigi yoktur ve olmamalidir. Cunku evrim; insanoglunun bilimsel somut temelli, yani deney, gozlem, inceleme, arastirma v.s. temelli BULGULARINI, bulgunun ilgili oldugu bilim dalinda belirtmesi ve bildirmesidir. Ortada ne bir inanc, ne bir ideoloi, ne de bir dogru vardir. Elde GERCEK VERILER ve bunlarin gercekligini otya koyan, bilimsel ve bilim dali temelindeki BULGULARIN, bilimsel bir bilgi olarak, bildirimi ve belirtimi vardir. Dolayisiyla, evrimsel bir yaratilis soz konusu degilse, bu konuda bir kim bir yaratici ve yaratis aramak ta,bilim ve bilimselligiyle mantiksal olarak celisir. Tekrar, yaratilisin, bir yaraticisi,m yani bir kimi arayarak, yaratisa donersek; bu yukarida aciklandigi gibi, edilgenden etkene gecisin bir tezahurudur. Halbuki yaratis ve yaratilis, etken ve edilgen acidan, bir KIM SORUSUNUN cevabini vermekte ve bunu EDILGENDEN, YANI YARATILISTAN YOLA CIKARAK YAPMAKTADIR. Halbuki kim sorusu, yani yaratis konusu kendi basina bir olgudur ve sadece SOYUTLAMANIN YARATTIGI anlam ve icerigi olarak, epistemolojik gerceklik temelinde, alternatifsiz bir soyutlama yetisi ve soyut yaratimi yetisine sahip olan insanoglu turu ve birini isaret etmektedir. Iste bu temelde, bilimde ve bilimselliginde, ne evren, ne evrim, ne doga, ne dunya, ne de insanoglu turu ve diger canli/ansiz evren parcalari acisindan bir YARATILIS SOZ KONUSU DEGILDIR. Sadece insanoglu turu ve biri eliyle, adina, ait, icin bir soyutlama soz konusu ve bu soyutlamanin, soyut ve somut kavramlastirmasi soz konusudur. Iste bu da, bil kokenli, bilginin ve bilimin bildirmesi belirtmesinin kimini, epistemolojik olarak alternatifsiz olan insanoglu turu ve biri yapar. Boylece bil kokeninin, hem ortaya koyani, hem de ortaya koyulani deney, gozlem, arastirma v.s. temelli ortaya koyum ile tamamlanmis olur. Ama konu ideolojik inancsal dogrulara ve onlarin ogretilerine geldiginde de, konu dogru olarak, hangi icerikte olursa olsun, bir yaratilis dogrusu arayip, aramamak ta sonuclanir. Cunku bu arama ne duzeyde ve nasil olursa olsun, bir YARATICIYA, YARATANA YARATISA VARACAKTIR. Iste bu da yine, bilim ve bilimsellikte oldugu gibi, yaratici ve yaratanin soyutlama yetisi olan ve soyut somut kavrami yaratan, epistemolojik gerceklik olarak alternatifi olmayan insanoglu turu ve birini kim olarak algilamakta yatar. Iste kim olarak soyutlama yetisi olan insanoglu turu ve birinin algilanmasi, metafizigin varlik ideolojik inancsal dogrularinin da sorgulanmasi ve bu sorgu sonucu eliminesi anlamini tasir. Eger bu ideolojik inancsal dogrular iman duzeyinde kisinin beyninde yer almamis ve telimiyet bu ideolojik inancsal dogrulara, kasyitsiz/sartsiz, sorgusuz/sualsiz degilse. Bu temelde de, kimin yani insanoglunun soyutlama yetisi ile soyut ve somut yarattigi kavramlarin disinda, orta da bir nesnellik ve onun mustakilligi kalacaktir. Bu da zaten bilim ve bilimselligin, deney, gozlem, arastirma temelli bil kokeninin bulgusunu bildirme ve belirtme alanidir. Tum bunlar disinda, ideolojik inancsal dogrulara metafizik temelinde bir tek YARATILISI BIRAKIR. Bu da artik, kisinin kendini kendi acisindan, YARATILISCI ZIHNIYET VE DUSUNCESINE ne kadar bagimli kildigi ile paraleldir. Cunku yaratilisci zihniyete tek bir yol kalir, o da teleolojik olan akilciligin tasarimcisi, planlayicisi, programlayicisidir. Bunun da asimi, bilim ve bilimsel calismanin somutu, yani empirisizmidir. Cunku empirisizm, YARATILISCI BIR ZIHNIYET TASIMAZ. Bu zihniyet, akilcilik icin gecerlidir. Yukarida, yaratilistan gelen yaratis ile, yaratim da gelen yaratisi izah ettim. Iste bu temeldde yazilanlar okunursa, yaratis temelinde, tek soyutlama yetisi olan insanoglunun, epistemolojik alternatifsizligi algilanir. Cunku yaratilisin getirdigi yaratan ve yaratici baskadir ve yine insanoglunun ortaya koydugu ve kendinin de dahil oldugu ya tamamen oznel, ya da oznellestirilmis nesnel, insanoglu ustu ve disi bir guctur. Yaratisin getirdigi ise, soyutlama yetisi olmak ve soyutlama eliyle yaratmak anlamindadir. En algilanir sekilde, tum soyutlamalar (din, felsefe, inanc ve bilimin yasalari, kurallari v.s.) bir insanoglu turu ve biri yaratimidir. Kim sorusunun onemi, nenin ortaya koyumuna cevaptir. Cunku nenin ne oldugunun ortaya koyumu, kim eliyledir. Iste bu kim, kendi neside dahil; ya insanoglu turu ve biridir, ya da insan disi ve ustu bir guctur. Ikincisi idealizmdir, ilki ise epistemolojik gercekliktir. Sonucta, kim sorusunun epistemolojik gerceklik olarak verilemiyen cevabi, akilciliga bir insandisi ve ustu bir kim aratir. Iste bu da inancin ideolojik dogru temelli ortaya koydugu envayi cesit inanc, din ve bilim felsefesidir. Epistemolojik gerceklik ise, ortada olan kimleri gozlemleyen ve kim uretmeyen (cunku insanoglu turu ve biri), olan kimlerden de hic birine akilcilik temelli bir inanc beslemeyen ve tasimayan, serbest dusunurlugun inancsal, dini ve bilimsel felsefesidir. Bu temelde materyalizm kime cevap veremediginden, akilci bir kim ortaya koyumu panteizmdir, ya da kimi inkar olan ateizmdir. Bu da en son bilimin yasalarini kim yapan, Hawking eliyledir. Kisaca, madde temelli nesnenin, oznel ve ozel icerik ve anlamlarla tanrilastirilmasi. Bu da ya ozneli, ya da nesneli tanrilastirmadir. Cunku materyalizm de, sey felsefesinden yola cikarak, varligi teke sadece maddeye indirger. Ayni idealizmin, varligi dusunceye, ya da pozitivizmin pozitiviteye indirgedigi gibi. Yani insanoglu turu ve biri gozuyle gormek yerine, madde, dusunce ve evren/dunya/doga, ya da bunlarin kurgusal yasalari gozuyle gormek. Iste tanrisal zihniyet ve onun olumlu/olumsuz dusunce ve davranisini koruyan ve insanoglu turu ve disinda bir guc yerine, bu gucu kendi cikari yapan emperyalist zihniyet; her turlu izmin karsitlarini biribiriyle savastirarak tanriyi oynamaktadir. Sonucta kim sorusunun cevabi; Ya maddedir, nesnelin oznellesmesi temelinde. Ya dusuncedir, oznelin nesnellesmesi temelinde Ya da insanoglu turu ve biridir. Eger buradan, insanoglu turu ve birini sonuc olarak alip, bunu guc olarak ve oznellik olarak erisilmez kilar ve insanoglu turu ustu (overman, superman, spiderman, catwoman v.s.) gorursen, bu sefer de, insanoglu turunun birini tanrilastirmis olursun. Iste dogal dusuncenin, yapilanis ve isleyisinin ufkunun siniri da, burasi yani bireyci akilciligin tanrilasmasidir. Insansal zihniyet ise, bu tehlikenin farkinda ve bilincindedir. Cunku akilciligin inancsal dogrusu degil; zekanin epistemolojik gercekciligi ile yola cikar. Sonucta akil hic bir sey bulamazsa, kendini tanrilastirir. Iste akilli tasarimcilik (burada kendi, kendinin nedeni olan yaraticidir) ve mantiksal pozitivizm. Insansal zihniyette onemli olan, insanoglu turu ve birinin, TANRILASMASI DEGIL; INSANLASMASIDIR. Bu da otomatikman, tanrisal zihniyeti veren dogal zihniyetin; ustun bir guc aramamasi ve ona ihtiyac duymamasinin bilinc ve farkindaligidir. Yoksa tanriyi, oldurmekle ve hatta tanrisal dusunceyi bile oldurmekle, tanrisal zihniyeti oldurmus olmuyorsun. Tanrisal zihniyet, insanoglu turu ve birinin, ancak insansal zihniyeti ile ortadan kalkar, guncelligini yitirir, tartismasini tarihe gomer ve bu da emperyalist zihniyete; din,inanc temelindeki en buyuk darbe olur. Sonucta tanrisal zihniyet yasadikca, akil tanrisini bulacaktir ve yaratacaktir. Buradaki en buyuk tehlike de, aklin sahibi olan insanoglu turu ve birinin kendi aklini tanrilastirmasidir, insanlastirmak yerine. O yuzden de insanoglu kiminin kendi nesini ve insanoglu nesinin kendi kimini ortaya koydugu ic iceligi ve bunu da soyutlama yolu ile gerceklestirdigini ve alternatifsiz oldugunu sadece algilamak yetmez, bu alginin tanrilasmaya yonelmesini insanlasma bilinci ve farkindaligi ile onlemek gerekir. "Ne yi ortaya koyan kimdir.?" cumlesi hem bir sorudur, hem de neyi ortaya koyanin kim olarak cevabidir. Iste kendi nesi dahil; neyi ortaya koyan kim olarak, soyutlama yetisi olan ve alternatifi olmayan kim, insanoglu turu ve biridir. Bu insanoglu turu ve biri de, uc turlu neyi kim olarak tanrilastirir. Nesnel tanrilastirma-nesneli oznel ile iceriklendirmek Oznel tanrilastirma-ozneli nesnel ile iceriklendirmek Akilci tanrilastirma.-akilli tasarimcilik, bireyci akilcilik Bunun disinda kalan da; insansal zihniyet olarak, neyi ortaya koyan kim olarak insanoglu turu ve biri, tanrilasmayi/tanrilastirmayi degil; insanlasmayi/insanlastirmayi hedefler. Cunku insanoglu turunun biri, bireysel bilincinin tursel selfi ile dogal zihniyet ve dogal ego degil ; insansal zihniyet bilinc ve farkindaligina sahiptir. Oyuzden de epistemolojik gercekcidir. evrensel-insan
      • 3
      • Like
  17. S. Hawking'in yaptigi aciklama, aslinda anlam olarak yeni bir aciklama degildir. E. Kant'in, fenomen'e karsit olarak yaptigi neomena aciklamasi (thing in itself), bu konuyu gundeme getirmis, ve o tarihlerde, nesnenin oznel ozelligi, algi olarak yaratici olarak algilanmistir. Hawking'in gundeme getirdigi icerik, anlam olarak, noumen'i yaraticidan alip, nesneye monte etmektir. Iste bu Hawking' in aciklamasi, bir "yaratim" icerigi olarak; Kim/ne yaratmistir? Sorusuna yeni bir karsitlik getirmistir. Yani, "yaratici yaratti" yerine, "sey kendiliginden yaratildi" icerigi eklenmistir. Yani, TANRI SOYUT OZNELLIKTEN, SOMUT OZNELLIGE TASINMIS olmaktadir. Bu aslinda diyalektik monizm tartismasinin da bir ayrimi durumuna gelmistir. Idealistler "yaratici" oznelliginden, dem vururken; Hawking'in aciklamasindan sonra, materyalistler, maddenin/nesnenin yaratici oldugunu soyleyeceklerdir. Bu da aslinda, panenteizmin, tanri=evren iciceliginin dualizmini, yeni bir yaratilis tartismasi boyutunda, yaratici ve madde MONIZMine indirgeyecektir. Daha oncei mesajlarimda da belirttigim gibi, bir dusunce yaraticisini ararsa bulmak zorundadir. Hawkihg'de aradigi yaraticisini, madde ile ozdeslestirmekle bulmustur. Yaratilis konusunda son durak ise, henuz pek dini ve de bilim eliyle dile gelmeyen, INSANOGLUNUN KENDISINI YARATTIGI konusudur. Iste, ozneli, nesneli tanrilastirmanin son duragi da, nesneyi ortaya koyan ve nesneye oznellik icerigi ve anlami veren insanoglunun kendisini tanrilastirmasidir. Aslinda, bilince cikmayan, farkina varilmayan ve algilanamayan konu ise "insanoglunun neden bu yaratilis konusunda, hem bilim hem de inanc olarak israr etmesi ve illa bir yaratilis temelli yaratici aramasidir. Iste dogal zihniyetin, dogal egosunun; insanoglu turu ve birini hala "ortaya cikarmamak, onemsememek, gale almamak" "inadi" ve insanoglu turu ve birini, baska bir guce teslim etme, mahkum etme, caresiz birakma v.s. bilincalti yonlendirimi aynen devam etmektedir. Onemli olan bilimin, neden hala bu "oyuna geldigi/getirildigi" bilimin ve bilimselliginin onunun bir insandisi guc ile sinirlanmaya ve bunun da dogallik kisvesi altinda insanoglu turu ve birine empoze edilmeye calisildigidir. Bu da bize emperyalist zihniyetin ve onun insanoglunu kendi bunyesinde her turlu ayristirarak, bundan nemalanmasinin amac oldugunun ve bu amac icin, bilim ve bilimselligi de alet etmesinin ve arac olarak kullanmasinin bir gostergesidir. Soru sudur. Neden insanoglu, kendi disinda bir yaratici aramakta ve yaratilis uzerinde illa bir aciklama, ustelik bilim adi altinda bir aciklama yapma geregi duymaktadir? Konu ne bilimin konusudur, ne de bilimseldir. Boyle oldugu halde, bu Hawking'in aciklamasinin anlam ve icerigi nedir? Neden bir bilim adami, o kadar felsefe adami dururken, boyle bir aciklama yapmistir? Bilim ve bilimselligi neden INANCSAL bir konuya alet edilmektedir? Insanoglunun epistemolojik olarak tek soyutlama yetisi olan tur olmasi ve KAVRAM YARATICILIGI, YAPAY OLARAK AKILLI TASARIMCILIGI algilanmamakta diretilmektedir? Soru neden bir insanoglu turu ve biri disi, yaratici arandigi, ustelik bunun neden bilimin yaptigidir? Unutmayin, Hawking gibi, yaratici arayisinda olan yaratici kavramina kendince ateizm temelinde yok dese, bu kavrama karsi ciksa, inkar etse bile; zihniyetinde yaratici kavrami yer ettikce, dusunce uretecek ve kendince bu dusuncesine bir yaratici dayanagi bulacaktir. Ama, yaratici arayanlara sunu sormak gerekir. Ne maddenin, ilki; ne de yaraticinin yaratan kisir dongusu cozulemez; ancak ve iste boyle, her ikisi monizm altinda odeslestirilir, yani maddenin kendi kendini yarattigi soylenir. Ne diyelim, kim olursa ve ne duzeyde olursa olsun, yaratilis zihniyetini hala tasiyanlara ve bu zihniyet ile kendinden kanitli dusunce tatminine ulasanlara, BULDUKLARI YARATICILARI akil fikir versin. Benim deginmek istedigim, bir bireyin dogal zihniyetin ve dogal egonun tanrisal zihniyetini tasimasi, onun; olumlu ya da olumsuz bu zihniyete bir dusunce eklemesini ve kendi tanrisal ihtiyac temelinde de, kendi egosunu tatmin edici bir tanrisallik ifade edecegini ortaya koymaktir. Yalniz bunun bilimin taninmis bir karakterinden ve bilimin bilimselligi adina gelmesi, bize; hem emperyalist zihniyetin, ve onun tanrisal zihniyetinin dusunce ve ifade olarak guncelligini korudugunu, hem de bilim ve bilimselligin; felsefe ve inancsal temelinde hala bezenip, cikar amacli kullanildigini gosterir. Sonucta amac; insanoglu turu ve birine, kendi birsel ve tursel varligini unutturmak ve bu tursel ve birsel varligin yasamini baska kaynaklara,m degerlere harcatmak. Iste yukaridaki amac temelinde de yapilmak istenen budur. Yani, BILIM VE BILIMSELLIGI TANRIYA ADAMAK, DOLAYISIYLE, BILIM VE BILIMSELLIK ELIYLE INSANOGLU TURU VE BIRINI TANRIYA ADAMAK. Bilim ve bilimselligin, dogallik kisvesinde "guclu olan kazanir, gen bencildir" ile baslayan sureci, epistemolojik olarak "bilimin yasalari tanridir" a donusmustur. Yani, bilim bundan sonraki bilimsel calismasini, yani yeni bulus, gozlem, deney, inceleme v.s. calismasinin SOYUTLAMASI formulunu, teorisini, hipotezini, tezini, antitezini v.s. artik, TANRISINI INSANOGLU TURUNE VE BIRINE; SUREKLI SUREGELEN SUREC TEMELINDE YASALARIYLA, DAHA NET TANITACAKTIR. Gorevi de, bundan sonra; surekli suregelen bir surec temelinde tanriyi ortaya cikarmak olacaktir. Ne dediniz, insanoglu turu ve biri mi ne olacak?, cok acik; emperyalist zihniyet tanrisini oynar ve insanoglu turu ve birini;insandisi ve insanlikdisi, ideolojik inancsal dogru temelinde, dogrular arasi "benimki dogru" savasiminda, tartismasinda tutarken ve bunu uygulayan onculeri kendine kul ve onculerin dogrusuna cekme ye calistigi ve cekebildikleri kitleleride kendisine kole yaparken, ve bu kaostan, ayni "kan emici vampir" gibi beslenir ve nemalanirken, insanoglu turu ve biri varligi tabiki rafa kalkacak. Iste onemli olan; ne duzeyde ve icerikte olursa olsun, insanoglu turunun, insansal zihniyet ve tursel selfi, bilinc ve farkindalik olarak one cikarmis ve cikaracak olan bireyleri; hem bilimin, inancla bezenmesine, hem de insan temelli yasam ve iliskilerin hic bir insandisi ve insanlik disi metafizik ve etik ideolojik inancsal dogru deger, tabu ve verilerine degismeyecegini, kendi turleri ve birlerinden baska da, bir guc olmadiginin algi, bilgi, birikim, bilinc ve farkindaligini dusunce ve davranis olarak dile getirmeye devam edecek. Sonucta; konu bilim, felsefe, dil v.s. temelli hangi soyutlama olursa olsun, kisinin dogal zihniyeti ve dogal egosu ona, bilinc alti olarak, tanrisa zihniyete yonelik bir dusunce urettirecek ve ona tanri ile ilgili bir ego tatmini ifade ettirecektir. evrensel-insan
  18. Ingilizlerin dunyaca unlu, fizik profosoru S.Hawking'in gecenlerde yapmis oldugu aciklamalari, hem bilim hem de felsefe alaninda yanki bulmustur. Konuyu bilim yerine, felsefe basliginas acmamin sebebi, konunun tanri ile ilgisi olmasidir. Tanri konusu bilimin degil, felsefenin konusudur. Tarihte donem donem ya bilim ya da felsefe dalindan bir karakterin cikarak, dile getirdigi soyleviye, bu insanoglunun iki alanini etkilemesi ilginctir. Genelde bilimin ya da felsefenin soylevleri kendi dallari bunyesinde olur. Birincisi, Hawking'in bu aciklamasinin AKILLI TASARIMCILIGA karsi bir soylem oldugu ve "tanri yok, evren kendi kendini YARATABILIR. Istenirse BILIM YASALARINA TANRI diyebilirsiniz" temelli aciklamalarinin bir kac onemi vardir. Birincisi, aciklama, bilimsel bir icerikten ziyade, inancsal bir icerik tasimaktadir. Cunku Hawking; kisisel bir tanriya inanmadigini yine kisisel olarak aciklamistir, ama yukaridaki soylem, mantiksal olarak onun, BIR YARATICI ARADIGINI VE BUNU DA BILIMIN YASALARI ILE OZDESLESTIRDIGINI acikca ortaya koymaktadir. Eger hatirlanirsa, bu baslikta onceki mesajlarimda, yaraticinin nasil akilli tasarimci,, planlayici, programciya "terfi ettigini" aciklamistim. Bu dindeki ve tanrisal zihniyetin INANC KANADINDAKI GELISMEYI, Hawking; AYNI TANRISAL ZIHNIYET ILE, BILIME TASIMISTIR. Bir yerde akilli tasarimcilik cikisina, karsi ortaya konmus bir cikistir. Hawking'in bu aciklamasi, diyalektik acidan cok onemlidir. Cunku madde kokenli ve tanri kokenli dusunceler, AYNI TANRISAL ZIHNIYETTEN, DOGAL ZIHNIYETTEN KAYNAKLANIR. Akilli tasarimcilik, bilimi bir cesit karsisina alirken; Hawking, INANCA EL UZATARAK BILIM VE INANCI BIR MONIZM ALTINDA BIRLERSTIRMEYE YONELIK BIR SOYLEV DILE GETIRMISTIR. Soyle dusunelim. Ortada bir sey varsa ve bu sey ortaya cikmissa; dogal zihn iyetin iki dusunce uretimi vardir. Birincisi, bu sey kendi kendine ortaya cikamaz, o yuzden bunu bir ortaya cikaran vardir. Bu da tanridir. Iste tum inancsal yanasimin kaynagi bu aciklamadir. Simdi, ayni zihniyetin Hawking'in "acilim getirdigi" bilimsel kanadina, dusuncesin e bakalim. Ortada bir sey varsa, ve bu sey ortaya cikmissa, KENDI KENDINE ORTAYA CIKABILIR. Dolayisiyla, tanriya gerek yoktur ve evren kendi kendini YARATMISTIR. Iste bu iki farkli gibi gozuken dusunce ayni dogal zihniyetin urunudur. Ben, evrensel insan olarak; bir gucun yarattigi, ya da kendiliginden yaratilisi, ayni zihniyet altinda ve KENDILIGINDEN BELIRIS" olarak topluyorum. Yani, sonucta bir sey ol deyip olmus olsa da, yani onu bir olduran varsa; ya da kendiliginden kendisini oldurmussa da, ortada bir kendiliginden beliris vardir. Iste dogal zihniyetin, tanrisal, inancsal ve bilimsel siniri buraya kadardir. Burdan sonra dogal zihniyetin bir ufku yoktur. Cunku ha bilimin, doganin yasalari tanri olmus, ha ol deyince olduran bir tanri varmis; bu ikisinin hem bilim ve bilimsellikle ilgisi yoktur. Hem de biri soyutun somutundan, digeri somutun soyutundan yola cikarak, ikisi de tanrilarini bulmuslardir. Simdi gelelim, evrensel-insan zihniyetinin; insanoglu turu ve biri temelli aciklamasina. Ortada, bir beliren var ise, bu belirenin belirlenisi ve belirtilisi vardir. Epistemolojik olarak, kendi de dahil; belireni, belirleyen ve belirten tek tur ve biri, alternatifsiz olarak insanoglu turu ve biridir. Yani, beyninde belireni, dusunce ile belirleyen ve ifade ile belirten, kendi de dahil; epistemolojik olarak alternatifsiz tek tur ve bir; insanoglu turu ve biridir. Ustelik, insanoglu turu ve biri, belirenin, belirlenmesini ve belirtilmesini kendi turu ve biri adina, ait, icin, eliyle ve kendi monologuyla yapar. Yani, belirenin, ne belirlendigiden, ne de belirtildiginden bir haberi yoktur. Cunku BOYLE BIR YETISI YOKTUR. Iste bu temelde, dogal zihniyet; ister bilimsel, ister inancsal olsun tanrisal zihniyetten, yaratilistan ve inancsalliktan kurtulamaz ve kendi dogal sinirlari icinde de kendini kurtaramaz. Ister somut, madde ve varliktan yola cikip, kendiliginden yaratilis olarak, ister se, bunlari bir yaratan, tasarliyan vardir dan yola cikip, yaratan, tasarliyan olarak dusunce uretilsin, ikisinin ortak noktasi, YARATILIS VE BELIRIStir. Yani dogal zihniyetin ufku, belileyeni, belirleyisi ve belirteni, belirtisi icermez. Bu yuzden de hem bilimsel, hem inancsal insandisi bir guc arar, bu madde olur, doga olur, evren olur, ya da insanoglunun biliminin, dogasinin, evreninin, maddesinin yasalari, kurallari, kanunlari olur; ya da ortaya konamayan, bilinemeyen, gizemli, mistik v.s. zamasndan, mekandan muaf, evren ustu v.s. bir yaratici olur, akilli tasarimci, planlayici, programlayici olur v.s. farketmez. Cunku sonucta her iki koldan da ayni tanrisal, inancsal, bilimsel zihniyete, dogal zihniyete varilir. Iste en azindan, dogal zihniyete ve onun her koldan dusuncesine, notr algi ve disaridan bakabilmek ve epistemolojik gerceklik olarak, dogal zihniyetin icinde yer almadan tum resmini sorunsal olarak ortaya koyabilmek icin, INSANSAL ZIHN IYET ve INSANOGLU TURU VE BIRI TEMELI GEREKLIDIR. Ne yapayim, INSANOGLU TURU VE BIRININ, EPISTEMOLOJIKM OLARAK ALTERNATIFSIZ OLMASINI BEN ISTEMEDIM KI. Insanoglu turu ve biri disinda, ciksin, baska bir soyutlama yetisi olan ortaya, rekabetini koysun. Bizde bu turun elemanlari ve birleri olarak degerlendirelim ve rakibimizi taniyalim. Ama, epistemolojik gerceklik olarak boyle bir durum soz konusu degil. Sirf bu nedenden bile, insandisi bir guc aramak ya da insandisi bir guce oznellik ve ozellik, ustelik kendi tur ve bir ozelligimizi vermek, abesle istigaldir. Oyuzden, ne kendiliginden yaratilisin, ne de bir yaraticinin yaratisinin KENDILIGINDEN BELIRISI" Sadece BELIRENI, BELIRLEYEREK BELIRTIS. Bu da epistemolojik olarak ve bizlerinde uyesi oldugu insanoglu turu ve birinin alternatifsizligi. Oyuzden, ne bir yaratici, ne bir akilli tasarimci ne de "guclu olan ayakta kalir" ile baslayip, "gen bencildir" ile devam eden ve "tanri yok, evren kendi kendini yaratmistir ve isterseniz, bilimin yasalarina tanri diyebiliriz" ile guncellesen ve dogallik ve de bilimsellik kisvesi altindaki, bu emperyalist zihn iyetin, dogal zihniyet aciklamalarini ve de gelecek olanlarini, en azindan turumuz ve birimiz adina, sorgulayarak, irdeleyerek, uzerinde dusunce ureterek v.s. degerlendirelim. "bu aciklama bir bilim adamindan geldiyse, mutlaka dogrudur" gibi, teslimiyet guvencesi yanasim; bizleri hic bir zaman, kendi turu ve birimizin varliginin farkina varilmasina yonlendirmez. evrensel-insan
  19. Saygideger Agop; Bu düzenin arkasında bir planlayıcının olması gerektiğini Newton da söylemiştir.-Agop- Aslinda bir soru daha sormak istiyorum. Bahsettigin planlayiciyi planlayan kim/ne? Neden bir planlayici da karar kiliyorsun? Eger boyle ise, evren kendi kendini planlamis olamaz mi? (Panenteizm- evren/tanri ic iceligi) Planlayiciyi planlayan kisir dongusunu nasil asacagiz? Planlamak bir dusunce, akil ozelligi yani insanoglu ozelligi degil midir? Bu planlayici, insanoglu ozelligi mi tasiyor? Kime/neye gore? Neden boyle planlamis ta, baska turlu planlamamis? Bu planlayicinin mekani neresi? Mekan mi once, planlayan mi? Neyse bunlara yanit alirsam, bakariz. evrensel-insan
  20. Saygideger Astur; Ne yok? evrensel-insan
  21. Saygideger Agop; Evrende çok ince bir ayarın olduğu herkesce bilinmektedir, -Agop- Kim/ne "ayarlamis" bu "ince ayari" ve neye/kime gore bu "ayar, inceligi ve ayarla(n)masi?" evrensel-insan
  22. Saygideger Astur; Bana, laiklik ile teokratiklik farkinin ne oldugunu soyler misin? Burada bahsettigim laiklik, sekuler zihniyetin degil; dini devlet eliyle"koruyan" bir zihniyetin laikligidir. Yani diyanet baskanli, bu icerikteki istiklal marsli bir laiklik. Birde seriat ile teokrasi arasindaki farki ortaya koyar misin? Ondan sonrada teokratik, laik farkindaki demokratik haklarin taninmasini degerlendirebiliriz. evrensel-insan
  23. Saygideger Astur; Yok abisi yok, yokluğun ispatı falan olmaz.-Astur- Dogrudur, senin gibi inanclilar "yok" denene, korukorune inanir, olur biter. evrensel-insan
  24. Asil aci gercek nedir, biliyor musunuz?, birey bilincinden gectim, AKP ve AKP'lilesmenin ne oldugunu bugun algilayamamak ve bu bilincte olmamak demek, 1430 ronesans oncesi devrin ortacag karanlik devrinin, zihniyetini tasimak demek. Yani oyle bir bilinc duzeyi ile karsikarsiyayizki, cagimizdan tam 600 yil geride. Turkiye gibi bir ulkede boyle bir bilinci koruyabilmek ve korukleyebilmek, toplumun ve farkli halklarinin hic bir zaman kendin bir seyler ortaya koymadigini gosteriyor. Aslinda da yalan degil. Bugun tv deki gosterimlerde bile, bilhassa kadinlar "kime oy atacaksin?" sorusuna "bey bilir" diyebiliyorlar. Aslinda bence en onemli konu, toplumun ve farkli halklarinin korku felsefesi ve suru psikolojisi ile yetistirilmesinin disinda, KADER/RIZK ZIHNIYETI tasimasi. Yani ac, yoksul, issiz v.s. bir yerde kadere boyun egmis durumda. Cunku, Turkiye hic bir zaman bilincli bir kitlesel gosteriye sahip olmus, ve bu kitlesel gosterisini surdurebilmis degil. Her zaman birileri bir yerde topluma ve farkli halklarina onculuk etmistir. Oyuzden belki aci bir gercek ama; bugun toplumun ve farkli halklarinin ustune, bir monarsik/padisahlik teokratik bir sistem ile gelse, buna bile boyun egecekler. Turkiye toplumu ve farkli halklari Anadolu tarihi boyu, din ve milliyet politikalarina alet edilmistir. Eger halk demokrasisi bu ise ve toplumu ve farkli halklarini korku felsefesi, suru psikolojisi, kader/risk temelli caglar geriligine mahkum etmek ise, boyle demokrasiye lanet olsun. Insan haklari, evrensel hukuk ve hak ve ozgurluklerden zaten bahsetmeye gerek yok. Cunku tum bunlar birey bilinci gerektiren istemler. Zaten orta dogudaki gosteriler ile Turkiyedeki gosteriler farki da bu. Orta dogudaki kitlesel korku, Turkiye'de yok. Cunku RTE bu konuda patronlarindan egitimli. Bu hareketlerin sadece bir oncu cikis oldugunun ve devami gelmeyeceginin farkinda, ustelik Kasimpasa efeligi ile, yanitlar verebilecek ve kiskirtabilecek kadar da ileri gidiyor ve "hodri meydan" okuyor. O yuzden Turkiye'de bu kitlesel eylemlere taninan demokratik haklar, Turkiye tarihinde daha once taninmamisti. Ama ne oldu, alalim OSYM'yi sonuclar aciklandi, ikinci imtihanin gunu uzatildi ve kayitlar devam ediyor, gencler neyi basarmis oldular? Hatirlanirsa, bir atasozu vardir "yurunmekle yollar asinmaz" diye. Sonucta, birey bilinci bu topluma ve farkli halklarina gelmeden, ulke ve toplumu amerikan idealizminin, emperyalist zihniyetinin soros ideolojisinin ve evengalist orgutlenmesinin, Turkiye'ye bicilen cemaat toplumuna dogru ilerlemektedir, henuz bu gidisati durduracak, degil toplum; kendine ilerici, devrimci, aydin, elit bir kesim bile yoktur. Olanlarda ya milli, ya politik, yas ideolojik ya da inancsal yandaslardir. Toplum ve farkli halklarini her turlu toparlayacak bir oncu TC tarihinde hic olmamistir ve olamadan da bu gidisle is isten gececektir. Neyse simdilik, burada noktaliyorum. evrensel-insan
  25. Saygideger mantik; Bir sorunda bilimin eski ispatsal yanasim sorunudur. Gunumuzde bilim ve bilimsellik yanlisalanmaya gozlem ve kurgusu olarak acilmistir ve tum paradigmalarin sorgulanmazligi, on kabulu v.s. artik bu anlamda degildir. Popper'in yanlislanabilirliginin disinda, kuhn,un paradigmasi ve feyenebard'in metod karsitligi vardir. Bunlarda, bilim ve bilimselligi aklin ontolojik ispat, kesinlik ve determinizm sinir ve takintilarindan kurtararak, dusuncenin ufkunu acmislardir. Oyuzden bilim ve bilimsellik, ispat, kesinlik degil; yanlislanabilirlik ve bildirim, belirtimdir. Cunku, popper'in dedigi gibi; ispat bilimi, noktalandirir ve gelismesini onler, bilimin onunu acan, yanlislanabilir olmasidir demistir. Bu acidan 19. yuzyilin ontolojik, diyalektik materyalist temelli bilimsel algisi, bugun artik epistemoloji sayesinde acilim kazanmis ve dusuncenin her turlu sorgulanmazlarini sorgulanir hale getirmistir. Bu da on kabullerin, tahtinin sallantida oldugu anlamindadir. Zaten quantum fizigi ve uncertainty, yani belirsizlik ve kararsizlik; hem felsefenin hem de bilimin onunu acmistir. Tabi aklinin inandigi bir dogru bulmadan yasayamayanlar icin boyle bir tatminsizlik soz konusu degildir. Onlar yine var/yok, dogru/yanlis siradanligi ile sorar ve cevaplarlar. Kritik ve analitik dusunce ile henuz tanismamislardir. Oyuzden de, evet/hayir, hem fikirim/degilim kisir dongusunde gider gelirler. Cunku dusunce uretebilecek ve bilgi, birikim, bilinc ortayakoyabilecek sorulari soramazlar ve bu icerikteki cevaplari da algilayamazlar. evrensel-insan
×
×
  • Create New...