Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Iktidar acisindan ve iktidarin tek basina bu secimlerde tekrar gelmesi acisindan, AKP, sozculerinin basta RTE ve bakanlar olmak uzere, kah emir ve direktif olarak, kah kendilerince dile getirdikleri ve toplum ve de farkli halklari tarafindan olumsuzluk olarak degerlendirilebilecek cikislari olmustur. Bunlari siralamak gerekirse; Iktidarin Libya konusundaki tutarsizligi ve kisa sureli soylem degisikligi; Natonun ne isi var, Nato Libya'ya girmelidir. Musluman toplum acisindan; Libya'ya mudahelenin desteklenmesi ve Suriye'de muhalefetin desteklenmesi-BOP projesi- Ogrencilerin imtihanlardaki sifre, kopyalama konusu Toplumun demokratik eylem yapan her kesiminin, iktidarca karsiya alinmasi Secimlerde ve heryerde kullanilan, dil ve uslup Kaset meselesi ve iktidarin kendi agziyla bunu aciklamasi Askerlere uygulanan tutuklamalarin "cizmeyi asmasi" Habur kapisinda, teroristlere gosterilen tutum Secim meydanlarinda atilan "biz kurduk" yalanlari Demokratik hakkini kullananlari, "eskiya" ilan etmek Bazi eylemlerdeki polisin insanlikdisi tutumu Az da olsa, insan haklari ve evrensel hukuk kurallarini cigneyen her turlu uygulamanin farkina varilmasi Daha da sayilabilir. Yalniz bunlardan, Libya konusunda muhalefetlerin de AKP'nin yaninda olmasi ve bazi konulardaki AKP'lilesmeleri bu oy kaybinin dahada cok olmasini durdurmustur. Bilhassa "yeni" CHP'nin ozerklik, BOP destegi v.s. konularindaki cikisinin, kendisine oy kazandirip, kazandirmiyacagini da, halkin alisilagelmis Ataturkcu yanasimina nasil baktiginda anlasilacaktir. Bunu da hem Turk Hem de Kurd milliyetciligi temelinde, bagimsizlarin alacagi oy belirliyecektir. Sonucta Silivrinin askeri ya da sivil icerigi, Ataturkculuk te yogunlasmaktadir. Ayrica kaset olayi, son safha da, MHP'ye yaramistir. Oyuzden secime bir hafta kala, AKP'nin gitgide toplumun gozunde olumsuzlasmasini da goz onune alarak, AKP-CHP oylari arasinda fazla bir % farki bulunmayacagini ve MHP'nin de % 10 barajini asacagini ve bagimsizlarin da, bir %10 oy alabilecegini soylemek, sanirim "yanlis" olmaz. Saygilarimla; evrensel-insan
  2. Ben/Birey/Bencillik, Bagi/Farki ve Fark Algisi; Genelde birbiri ile, kavram anlam, ifade ve icerik olarak "karistirilan bu uc kelimenin, aciklanmasi; kendi aralarindaki farklarin farkina varilmasi, Tarihte yapilan, Darwin'in "guclu olan ayakta kalir" aciklanmasinin, ters algilanip; sosyal Darwinizmi ve hatta fasizmi yaratmasinin sonucunu, bir yerde onlemek icin; Dawkins'in "Gen bencildir" aciklamasini ve Ayn Rand'in "Ben" aciklamasini ve Nihilizmin Birey aciklamalarini, cok iyi algilamak ve Darwin'de dusulen yanlis algilamasina dusulmemek gerekiyor. Cunku bir insanoglunun yaptigi bir aciklama, hele hele yanlis ve ters algi ile degerlendirilip, kitlesellesince; toplumsal insandisi ve insanlikdisi dusunce ve davranislar kacinilmaz oluyor. He seyden once, bu uc kelimenin birlestigi ortak bir yapiyi ortaya koymak gerekir. Bu yapi, mustakil var olan varlik olarak DOGAN bir yapidir. Her bebek, tabulu rasa olarak, yani 0 dusunce ile dogar. Dogan bir bebegin neden agladigi, onun mustakil var olan varlik olarak YASAMINI DEVAM ETTIRMESININ bir isaretidir. Yani, bir mustakil var olan varlik, YASAMAK ICIN DOGAR. Iste dogan bir mustakil var olan varligin, beslenmesi en basta onun yasamasinin geregidir. Yine bir bebek, mustakil var olan varligi bu yasamsal anlamda bir rahatsizlik duyarsa, aglar. Mesela, genirmek istediginde, yani gaz cikariminda, altini kirlettiginde, susadiginda, aciktiginda, bir yerinde agri hissettiginde v.s.. Iste bebegin, mustakil var olan varlik olarak; yasamsal rahatsizligini dile getirmesi ve bunun giderilmesi; BEBEGIN BENCIL, BIREY VE BEN oldugu anlamina gelmez. Istersek, mustakil var olarak dogan bir canlinin, bu yapisini, DOGAL/EVRIMSEL YASAMI olarak telaffuz edebiliriz. Eger biz bu duruma "bencillik kavrami eklersek, bebegini yasatmak icin, ona karsiliksiz bakan annesinin, ya da baska canlilarin baska bir canliya karsiliksiz YASATMA YARDIMINI aciklayamayiz. Dolayisi ile, mustakil var olarak dogan bir canlinin yasamini surdurmesi ve yasamini surdurmek icin rahatsizlikarini dile getirmesi, beslenmesi v.s. BIR BENCILLIK DEGIL; DOGUMUN YASAMIDIR. Yukarida basligi olusturan uc kelime de, insanoglu mustakil var olarak dogan varligi adina, yasamda ogrenilen, anlam ve icerik yuklenen soyutlama eliyle, soyut/somutlastirilan kavramlardir. Bu uc kelime de, insanoglu tarihi acisindan nihilizm sonrasi, felsefe ve psikoloji de anlam ve icerik kazanmistir. Peki nihilizm oncesi, ben/birey ve bencillik yok muydu? Bunu soyle aciklayabiliriz. Birincisi, mustakil var olan varligin dogarak yasamini surdurmesinin bencillik olmadigini belirtmistik. Soyle bir soru soralim. Eger bir mustakil var olan varlik, dogumuyla birlikte yasamini surdurmek icin yasiyorsa; nasil oluyorda, toplumsal olarak bir etiksel ve metafizik ideolojik inancsal dogru icin canini feda edebiliyor, nasil oluyorda yasaminin onune etiksel, metafizik inancsallari koyabiliyor? Iste bu sorular bile, mustakil var olan varligin, ne kendi mustakil varliginin bilincinde oldugunu, ne yasamin onemini algiladigini, ne de kendi yasamini kendisinin yasayip, yonlendirdigini acikliyor. Cunku eger oyle olsaydi, hic bir mustakil var olan varlik; kendi yasamini, kendisine verilen bu etiksel ve metafizik inancsal degerler icin feda etmezdi. Iste, insanoglunun bu toplumsal yasam olarak ortaya attigi bu etiksel ve metafizik inancsallar eliyle kurulan duzenler, sistemler v.s. olamazdi. Dolayisi ile, insanoglu nihilizme kadar; sadece kendisini dil olarak ortaya koyabilmek icin, 3. tekil sahis zamiri "ben" i kullanmistir. Tum yaptigi da, kendi turu arasinda, yine kendi yarattigi bu etiksel ve metafizik ideolojik inancsallar ugruna arasinda dogru savasi vermis, kendisini bu degerlerle yonetmis ve yonlendirmistir. Yani nihilizm oncesi, bilincli ve farkindalikli olarak, ne bir ben, ne bir bencillik, ne de bir birey bilinci yoktur. Simdi gelelim, bu uc kelimenin, nihilizm sonrasi nasil bir anlam ve icerik farki kazandigina. Eger, mustakil var olan varligin, dogumu, yasamak ise; bu bencillik degildir. Peki bencillik nedir? Bencillik, mustakil var olan bir varligin, bilincli olarak BASKA BIR VARLIGIN YASAMINA, MUDAHELESI VE KENDI CIKARI ICIN BASKA BIR VARLIGI KULLANMASIDIR. Yalniz, buradaki, cikar; etiksel veya metafizigin getirdigi ideolojik inancsal dogrularin, dogrular arasi savasimi degil; direk, BEN'IN KENDI BIREYSEL CIKARIDIR. Sonucta, etiksel ve metafizik degerler icin dogruluk savasimi veren, zaten bu savasim adina, yasamini ikinci plana almistir ve ne beni, ne de bir birey olmasinin bilincinde ve farkinda degildir. Oyuzden de bencillik soz konusu degildir. Oyuzden herseyden once, bir kisi, ben ve birey bilinbcini almis olmali ve farkinda olarak bencillik yapmalidir. Yani MUSTAKIL VAR OLAN VARLIGININ HEM BILINCINDE, HEM DE FARKINDADIR. Dolayisiyle, bu mustakil var olan varligi, yani ben'i kendi yasatacak ve kendi yasamina yon verecek bilinc ve farkindaliga sahiptir. Iste bir mustakil var olan varligin, bu bilinc ve farkindaligi, BENIN BIREYSELLIGIDIR. Bencilllik ise; benin bireyselliginin farkinda ve bilincinde olan bir birin; sirf kendi beni ve bireysel cikari icin, baskasinin ben ve birini kendi beninin bireyselligine alet etmesi, kullanmasi ve kendi beni icin, "herseyi mubah" kilmasidir, yani bireyci akilciliktir. Iste bu temelde, mustakil olan varligin, ben ve birey bilinci; onun bencil oldugu anlamina degil; sadece kendi benini bireysel olarak kendi yasattigi anlamina gelir. Kendi dusunce ve davranisiyla. Iste bu bilinc ve farkindaligin, sirf bir cikar ugruna, baska benlere mudahelesi, yani onlarin hak ve ozgurluklerini, kendi bireysel beni icin, kullanmasi ve harcamasi, bencilliktir ve bireyci akilciliktir. Iste bu temelde "genin bencilligi" ve Ayn Rand'in "Ben" i cok iyi algilanmalidir. Tum bunlar, ayrica, ego, super ego, alter ego, v.s. temelli insanoglu algi gelistirimini icerik olarak ta ne oldugunu algilamaya yardimcidir. Birey bilincinin, iste bu baska benlere mudahele etmeme bilinci ise olmasi gereken evrensel insansalliktir. Saygilarimla; evrensel-insan
  3. Saygideger murty; Bazen de tartıştığın adam sağlı sollu öyle argümanlar koyar ki kaçacak yerin kalmaz; ne kıvırabilirsin, ne de mevzuyu başka yerlere çekebilirsin. O zaman o adam seni kilitlemiş olur, sen de doğal olarak kilitlenmiş.-murty- Bu durumda bir onerin var mi? Cunku "kilitlenen" dogal ve egosal olarak, konuyu kisisellige ve kisilik degerlerine tasimaya, ekrana oynamaya, aklinca "alay etmeye" ve hatta kisisel satasma ve atismaya ve belki hakarete kadar yonelerek, hem yazismayi dusunceden kisisellige cekmek, hem de aklinca kendi egosal aklinin tatmini icin, herseyi mubah kilma durumuna gecer. Benim bu durumda yaptigim, konunun dusunce dile gelimi duzeyinde yurumeyecegini algilayip, dusunce dile getirimine son vermektir. Cunku kendince kilitlenen yazarin getirdiklerine karsi, sirf yazarin ne demek istendigi daha iyi algilansin diye sorulan sorular da cevapsiz kalmaktadir. Konu kilitleyen acisindan degil; kilitlenen acisindan bir egosal icerige tasinir. Zaten kilitleyen konumunda olan da, karsisindakini daha iyi algilamak icin sordugu sorularacevap alamamakla, hem onun bu konudaki bilinc ve bilgi duzeyini, hem de ortaya koydugu sey hakkinda ne kadar farkinda olup olmadigini algilar. Burada bir de kilitlenenin, kilitliyene yaptigi ilginc bir oneri vardir. "dediklerin anlasilmiyor, daha anlasilir, yaz" ya da bir mudahele vardir "boyle/soyle deme, de" icerikli. Yani kisaca, ortada kilitlenenin kurnazca, kendini kilitleyeni mudahele altina alma egosu soz konusudur ve ustelik bu kilitlenen kisi, bunu yaptiginin bilinci ve farkinda degildir. Cunku neyi savunup savunmadigi hakkinda, bilincli ve farkindalikli bir yanasimi yoktur, yani savunu bilgisi, bir sabit temele dayanir ve onu da zaten sorgulamamistir. Onu kilitleyenin yaptigi da tam budur, kilitleneni kendine sorgulatmak. Tabi burada da, sabit ve sahiplenilen ve sorgulanmayan seyin, kaybedilmesi korkusu, kilitleneni sarar. Butun mesele, kilitlenen acisindan egosal ve akilsal bir rahatligin bozulmasi ve bundan dogan memnunsuzluktur. Sen bu kilitleme ve kilitlenme konusunu bir analiz yapsan, ne derdin? Saygilarimla; evrensel-insan
  4. Saygideger Kapital; Doga yasalari, dogaya kim/ne tarafindan verilmisdir? Doganin kendisi tarafindan-Kendiliginden olus/yaratilis Baska bir guc tarafindan-Tanricilik, akilli tasarimcilik, yaraticilik Insanoglu tarafindan-Insanoglunun soyutlamasi Sence yukaridakilerden hangisi ve neden o? Ya da 4. bir olasalik varsa, nedir? Maddeyi ortaya koyan kimdir/nedir? Maddenin kendisi-kendiliginden olus/yaratilis Baska bir guc-yaraticilik, akilli tasarimcilik-hyloteizm Insanoglu tarafindan-yansisi algilananin insanoglu tarafindan kavramlastirilmasi. Kim hangisidir? Evren, madde, doga v.s.'nin kendi-Nesneye oznellik katma-Aklin somutlamasi Yaratici, akilli tasarimci-ozneye nesnellik katma-aklin soyutlamasi Insanoglu-kendisine, kendiside dahil; yansiyanin algilanarak kavrama donusmesi? 4. olasaliklar varsa, sen eklersin. Saygilarimla; evrensel-insan
  5. Saygideger kapital; İnsan oğlu henüz yokken ve ondan bağımsız olarak işleyen ve bunu yaparken bir insan duyumuna ,gözlemine ihtiyaç duymayan “doğa yasaları” yok muydu ? Ya da o yasalar biz ne dersek diyelim ya da bizim soyutlamalarımızdan bağımsız olarak bulunmuyorlar mıydı ?-KAPITAL- Yukaridaki soru cumlelerinizden, zaten dogaya bir insanoglu oznelligi, anlam ve icerigi verdiginiz algilaniyor. Varsa, kime/neye gore vardi? Varsa, diyelim, dinazorlara gore, dinazorlar bu yasalari insanogluna nasil iletti, bu yasalardan insanoglunun nasil haberi oldu? Doga, dinazorlara, ya da insanogluna bu yasalarini iletirken, ayni dialogu mu kullandi? Hangi tur veya canli insanoglu ile dialog kurup, bu doga yasalarini ona iletti? Cok acik, dogaya yasa yuklemekle, Kuran'i Allah'a yazdirmak arasinda bir fark yoktur. Ustelik doga ile insanoglu arasinda, bir ucincu iki dialogu da bilen bir guc gerekir. Insanogluna yansiyan ve ve insanoglunun algiladigi, insanoglundan bagimsiz bir gerceklik vardir, ama; bu gercekligin ne oldugu, her turlu anlam ve icerigi ve bu gerceklik hakkindaki her turlu soru-cevap epistemolojik olarak SADECE insanoglu eliyle, adina, ait, icin ortaya yine insanoglu tarafindan bir MONOLOG olarak konur. Natüralizm iki farklı felsefik görüşte incelenir: Yöntemsel natüralizm (veya bilimsel natüralizm) ki bu epistemoloji üzerine yoğunlaşır: "Dünya üzerinde güvenilir bilgiyi edinmenin yöntemleri nelerdir?". Metafizik ve dini inançtan bağımsız, özellikle "bilgi" edinmenin pratik yöntemleriyle ilgili epistemolojik bir bakış açısıdır. Buna göre varsayımların doğal neden ve olaylara göre açıklanıp test edilmesi gerekir.[1] Gözlemlenebilir eylemlerin açıklamaları yalnızca doğal nedenlerle ilişkilendirildikleri sürece pratik ve faydalı olur (mesela "kesin işleyişler" buna örnektir, ama "şüpheli mucizeler" değil). Yöntemsel natüralizm modern bilimin temel prensibidir. Bazı filozoflar bu düşünceyi daha da genişleterek yöntemsel natüralizmin felsefenin de temel prensibi olduğunu söylemişlerdir. Bu bakış açısına göre bilim ve felsefe bir bütündür. W.V. Quine, George Santayana ve diğer bazı filozoflar da bu düşünceyi desteklemişlerdir. Metafizik natüralizm, (veya ontolojik natüralizm veya felsefik natüralizm) ontoloji üzerine yoğunlaşır: Bu bakış açısı daha çok varoluş ile alakalıdır: var olan nedir ve var olmayan nedir? Natüralizm "tabiat vardır ve bütün temel doğrular tabiatın doğrularıdır."[2] metafiziki pozisyonuna sahiptir.-Alinti-Yukaridaki alintidan da gorulecegi uzere, senin getirdigin naturalizm metafizige girer, epistemolojiye degil. Yukaridaki kirmizi ve yesil boyali cumleleri okuyabilirsin.http://tr.wikipedia....ralizm_(felsefe)Saygilarimla;evrensel-insan
  6. Saygideger kapital; Tamam, senin ile evrensel-insan zihniyeti ve qua felsefesi olarak degil; bir birey olarak yazisacagim. Once bir birey olarak bilim ve felsefe temelinde dusuncemi dile getireyim. Ben her iki konuda da serbest dusunurum. Yani, belirli bir ideolojik ve inancsal temel ve tabanim yoktur. Herseyi epistemolojinin constructivist, yani yapilandirmaciligi temelinde degerlendiririm ve bu yapiyi, isleyisi sorun, curutme, bozma temelinde cikarsama metoduyla dile getiririm. Sende istersen, bir kisi olarak kendi dusunceni ortaya koy, boylece ikimizin dusunceleri yazissin, ne dersin? Boylece bana bir cesit, agnostik gibi bir etiket verme gereginde de kalmazsin. Cunku ben bir birey olarak kendi dusuncemin ne oldugunun bilinc ve farkinda olarak ortaya koyarim ve boylece de baskasinin dile getirdiklerimi kendi algisinca bir etikete tasimasina gerek kalmaz. Ben, zaten sana bir etiket verme yanlisi olmadigimdan, sadece senin kendini dusunce olarak nasil ortaya koyuyorsan, o temelde seni degil;ortaya koydugun dusunceyi kendi algimca degerlendirecegim. Saygilarimla; evrensel-insan
  7. Saygideger berguzar; Ben de tam aksini tek gerçek Tanrıdır,-berguzar- Tanri nedir? Gercek nedir? Arasindaki birbirini dogrulama, ozdeslestirme v.s. bagi, neye kime gore kurulur? Gercek, neye/kime goredir? Tanrinin "gercekligini" hangi temele dayandiriyorsun? Sana, tanrinin gercekligini dogrulatan nedir? Gercegin inanc ve bilim temeli nedir? Daha cok soru sorulabilir, ama; istersen once gercekten basliyalim. Saygilarimla; evrensel-insan
  8. Saygideger berguzer; Lutfen yapma, dediklerimi algilamak bu kadar mi zor. "Yetinmek" burada epistemolojik, anlik degisken, yenilenen ve yanlislanan ve surekli suregelen surecin daimiligidir. Mesela bir ornek vereyim. Bir zamanlar atom en kucuk bilinen parca idi. Simdi burada bununla yetinmek demek,bilimsel olarak atomun parcaciklarini ortaya koymaya calismak, atomu gozleme tabi tutmak v.s. demek. Inanc olarak ta, bu bilimin anlik siniriyla yetinmeyip, atom hakkinda aklin kendini tatmin edecegi ideolojik inancsal dogrulara sarilmak demek. Ne oldu,bilim ilerledi ve bugun atomun parcaciklarini buldu. Peki o gunku bilimle yetinmeyen inanc ne yapti, kendini kandirdi,kendine zarar verdi. Cunku, aklin egosal ve tanrisal ideoloji ve inanclari sabittir, sahiplidir,kesinlikcidir savunucudur, ispatcidir v.s. Ama, bilimin bilimsel dusuncesi ise, gozlem temelinde yenilenici, yanlislanici, degisimci ve surekli ve daimi gelisimcidir. Aklin inanc ve ideolojik dogrulari NOKTALAMASAL, Bilimin bilimsel gozlem ve dusuncesi, bilgisi, bildirdikleri VIRGULSELDIR. Allahinin askina, daha nasil bilimsellik ile inancsallik, akil ile dusunce, bilim ileideoloji v.s. farkini ortaya koyayim. Saygilarimla; evrensel-insan
  9. Saygideger berguzar; Dolayısı ile hep merak eder ve hep bilmek ister. -berguzar- Iste kilit nokta, insanoglunun dogal zihniyeti ile insanin insansal zihniyeti farki da buradadir. Cunku insanoglunun dogal zihniyeti, bilim ve bilimselligin epistemolojik olan ve surekli suregelen surec daimiliginde yenilenen, yanlislanan, degisen bilgisiyle yetinmek ve bu bilgi uzerine yogunlasmak yerine; aklinin tanrisal/egosal tatmin ve merak algisi ugrua, illa akil kendisini tatmin edecek bir ideolojik inanca dogru olarak sarilir. Ondan sonra da ona sahiplenir, sabitler ve savunuya gecer. Ama tarih, insanoglu aklinin her ideolojik inancsal dogrusunun temelsizligini ve insan ve insanliga zararini, her bilimin ve tekniginin gelismesinde yuzune vurmustur. Surasi unutulmamalidir ki, insanoglu hangi duzeye ve caga gelirse gelsin, epistemolojik olarak her zaman bilgisi, bildigi yukardaki daimiligi surdurecek ve insanoglunun hic bir caginda gelecekte BILIM VE BILIMSELLIK NOKTALANAMAYACAKTIR. Eger bu olursa, inanc galip geldi demektir. Saygilarimla; evrensel-insan
  10. Saygideger berguzar; Evren konusunda neden inanc konusuna giriyoruz ki. Evren bir fenomen olarak gozlem veren bir olgu. Dolayisiyle ortada inanca sapacak bir durum yok. Ama evreni illa, insanoglu urunu zamana tasirsan, ya da yaratilis konusuna tasirsan, ideolojiye ve inanca girmen kacinilmazdir. Benim bu konuda, "bilimin evren cikmazi yazim var. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/53-bilimin-evren-cikmaziceliskisi/ Saygilarimla; evrensel-insan
  11. Yer (kap/butun), Yer Tutan Sey (parca/icerik) ve Zaman Baslikta belirtilen uclemi iyi algilamak gerekir. Birincisi, yer olmadan; ne yer tutanin olmasi, ne de zamanin olmasi mumkun degildir. Burada yeri iyi algilamak icin, bir kac ornek verebiliriz. Evren, bosluk, delik , uzay, gokyuzu, dunya, doga v.s. Ikincisi; yer tutan seyin olabilmesi de; ancak yer varsa mumkundur. Zaman konusuna gelince; zaman, herseyden once, yerde yer tutan parcanin, yani insanoglunun bir urunudur. Demekki zaman, insanoglu ile birlikte kavramlasmis ve soyut bir icerige sahiptir. Buradan ise; bir celiski ortaya cikmaktadir. Insanoglu, herseyini zaman soyutuna gore kavramlar ve belirtir. Bu da su demektir. Zaman, kavrami olmadan; ne yerin, ne de yer tutanin; belirlenmesi veya belirtilmesi mumkun degildir. Burdan da, su sonuca variriz. Eger, yer tutan olarak; insanoglu olmasaydi ve zamani soyut olarak yaratmasaydi, hicbir seyin ne belirtilebilmesi ne de kavramlastirilabilmesi mumkun olmayacakti. Iste, insanoglunun en buyuk sorunu ve cikmazi; zamandan bagimsiz olan, hem yerin; hem de yer tutan parcanin, belirtilmesi, kavramlastirilmasi veifade edilebilmesi icin; insanoglunun yarattigi zamanin gerekliligidir. Bunu sayiya dokersek; 1) yer, 2) yer tutan parca 3) zaman Ki burada zamani yaratan yer tutan parca, insanoglu olduguna gore; siralamamiz; daha dogrusu insanoglunun siralamasi, 1) zaman 2) yer ve 3) yer tutan olarak belirir. Bu celiskiyi daha iyi algilayabilmek icin; baska bir uclu kullanabiliriz. Beyin olmazsa, dusunce; dusunce olmazsa kavram olmaz. Burada, beyini, yer yerine; dusunceyi, yer tutan yerine, kavrami da, zaman yerine koyarsak; ayni paradoxla karsilasiriz. Paradoxumuz; 1) beyin 2) dusunce 3) kavram iken; kavram; herseyi belirler ve belirtir olma vasfiyla, yani kavram olmasa; ne beyini ne de dusunceyi belirtememe vasfiyla, siralamamiz 1) kavram 2) beyin 3) de dusunce olur. Iste insanoglunun bu zamana endeksli celiskisi; bir seyin ilkini, basini-sonunu v.s. belirlemede, her zaman bir paradoxal sonuc sunar. Bunu en son insanli-insansiz degerlendirdigimizde, su sonucla karsilasiriz. Insandan once ne vardi? Yer. Peki zaman? o da insanla birlikte ve insanin getirdigi soyut. O zaman siralamamiz; 1) yer 2) insanoglu 3) zaman Ama sonucta; yeri zamanlayan, yani kavramlayan insanoglu olduguna gore; siralamamiz, 1) zaman 2) yer 3) insan olur. Iste, maddezamansal ve yersel olarak; insanoglundan once olsa bile; insanoglu, onu zamansal kavramla -ONCE- dile getirdiginden, insanoglu sonrasi ifade olarak ortaya cikmistir. Iste buradaki paradox, oncesi ve sonrasi karsitliginin, bir birine zamansal zitligi; ne oncesi?, ne sonrasi? sorulari da; zamansal ikilemidir. Uclemimiz ise; yer, zaman ve insan-yer tutan parca- olur. Eger, bu paradox algilanirsa; evrenin insan yaratimi zamanla ancak, ortaya konabilecegi; fakat, aslinda evrenin; hem zaman, hem de insanoglundan, bagimsiz olan varligi ortaya cikar. Cunku, sorumuz; zaten zamansal ve insansal dir. EVREN NE ZAMAN OLUSTU? ISTE BU SORU, EVRENE GORE; MANTIK DISIDIR. CUNKU EVREN, VAR OLMAK ICIN; HEM ZAMANA HEMDE INSANA BAGIMLI DEGILDIR. Bu paradoxu algilayabilmek; insanin mi one cikacagini, yoksa insan disinin mi-tanri ve madde- one cikacagini da aciklar. ILK NEDIR? ILK ZAMANSAL BIR KAVRAMDIR, O ZAMAN ILK INSANOGLUNUN INSANDISI-TANRI, MADDE- BIR URUNUDUR. ISTE SORUNDA; BURADADIR, BU KULVARDADIR. Saygilarimla; evrensel-insan
  12. Saygideger berguzar; Kendimizi kandırmayalım-berguzar- Zaten bilimin bilimsel olarak evren cikmazi da bu yuzdendir, illa evren fenomenini gozlemi disina cikararak, bilime ideoloji ve inanci katar. Hersyden once, evren bir mekan, yer, bosluk v.s. olarak insanoglu urunu olan zamandan bagimsizdir. Oyuzden butun zamansal sorular (baslangic, ilk, once, sonra, son v.s.) evrenin gozlemi icin gecerli degildir. Evren perpetual, yani daimidir. Cunku, evren olmadan onun uzerinde evrenin ne oldugu hakkinda soru/cevap ureten insanoglundan ya da ontolojik/teolojik/teleolojik anlamla bir varliktan bahsetmek mumkun degildir. Big bang ise, yine insanoglunun fizik teorilerine dayanan ve daha once evrene bir bakis acisi olan steady state theory, yani duraganlik teorisine karsi ortaya atilmis ve bugun bilimsel kabul edilen bir teoridir. Ne evrenin baslangici ile ilgili bir bilgi verir,ne de evrenin ne oldugu ile ilgili. Big bang evrenin bir doneminde bir bolgesinde vuku buldugu teori olarak ortaya atilan bir onermedir. Saygilarimla; evrensel-insan
  13. Saygideger kapital; Bir daha soyluyorum. Ben bir seyi iddia veya ispat etmiyorum. Sadece olan yapilanmisligin sorunlari ile birlikte dogal zihniyet olarak insandisi ve insanlikdisiligini ortaya koyuyorum ve insansal zihniyet adina, bu dogal zihniyetin insanlasamamis insanlik ve insan zihniyetini icermeyen bir zihniyet oldugunu soyluyorum. Bu temelde de, dogal zihniyeti insan ve insanligin zihniyeti adina, tum yapilandirilmisliginin yapi ve islevinin sorunsal resmini vererek, cikarsama ile curutuyorum. Benim yaptigim, zihniyet olarak insanOGLUnun dogal zihniyetinin hayvan ile insan zihniyeti arasindaki bir ara gecis formu oldugunu gostermektir. Cunku, insanoglunun dogal zihniyet yapilandirilmisligi, ne bir hayvan ne de bir insan zihniyeti tasimaz. Aslinda temeli hayvana (anima/animus) dayanir ve hayvanin algisinin soyutlanmisidir. Insansal zihniyet ortaya koyumu olarak, bu dusunce dile getirimi, dogal zihniyetin bunyesinde degildir. Dogal zihniyetin her turlu yapilandirilmisliginin disindan gozlemler. Bunlari nedenleyen zihniyet, insanoglunun dogal zihniyeti yapi ve isleyisinin sinirlari icinde degildir, disindadir. Bakin bir ornek vereyim. Konu tanri, tanrisal yanasim, tanrilasma/tanrilastirma ve tanrisal zihniyet olsun. Dogal zihniyet bunyesinde tanrinin varligi konusu, teolojinin konusudur. Bu temelde tanrinin varligi varlik temelinde vara ve yoga, tanriya inanc temelinde de inanma, inanmamaya tasinir. Dolayisiyle, aklin tanrinin varlik ve inanci konusundaki siniri, ya varlamak, ya yoklamak, ya inanmak, ya da inanmamaktir. Bu arada felsefede non effeble temelinde, tanrinin ne oldugunun soylenemeyecegi temelindeki agnostisizm vardir. Agnostisizmde de tanrinin ne oldugunun bilinip bilinmeyeceginin belli olmadigi vurgulanir. Bu iste evrensel-insan zihniyetinin tanri konusunu tum hatlariyle ortaya koymasidir. Bu temelde benim birey olarak gozlemim (yani ortada olan resim, sahsi gorusumun yer almadigi) Tanri kavram olarak, insanoglu tarafindan ortaya atilmis ve teolojik olarak degerlendirilen bir varlik ve inanc algisidir. Herkes kendince bu tanriya vermis oldugu anlam ve icerik temelinde onunla olumlu ve olumsuz bir bag kurar. Bu bag eger tanriya karsi bir yukumluluk ekliyorsa (kul, ibadet v.s.) konu teizmdir. Teizme anlam ve icerik belirtilen bir tanrinin temelinde olumsuz karsi cikiliyorsa, antiteizmdir. Tanri sadece bir algi ise, deizmdir. Bu alginin ne oldugu belirtilmis ise, panteizm ve panenteizmdir. Tanri belirlenemez ve bilinemez kilinirsa, agnostisizmdir. Teizm temelli bir suru dini felsefe ortaya atilmistir. Ateizm ise, ya bir anlami ve icerigi ortaya konan tanrinin yoklanmasidir, ya da her turlu tanri algisinin yoklanmasidir. Neyin ne oldugunun detaylarina girmeyecegim. Iste bu dogal zihniyet temelli tanri konusundaki insanoglunun aklinin siniridir. Eger sen burada benim konunun icinde yer aldigimi soyluyorsan, sence ben nasil bir bilinen tanrisal yanasim gostermis oluyorum? Bu aciklamalar temelinde, bana ne dersin, teist mi, ateist mi, nonteist mi v.s. buna karar verebilir misin? Ben suyum demedikten ya da bu teolojik varlik ideolojilerinden birini savundugumu gormeden diyemezsin. Ama gordugun gibi, ben ne birini savunuyorum, ne de birini elestiriyorum. Sadece OLANI ORTAYA KOYUYORUM. Iste bundan sonra yapacak oldugum da, tanri kavramli her turlu dogal zihniyetin neyi savunur, elestirirse elestirsin, konunun insanoglunun zihniyet olarak insanlasmasi onundeki bir sorun, bir engel oldugunu ve konunun insandisi ve insanlikdisi oldugunu ortaya koymaktir. Burada da kisisel bir gorus yer almaz. Bireysel gorusum ise, tanri konusunda benim serbest dusunur oldugumdur. Iste bunu bir birey olarak savunurum. Ama, bunun evrensel-insan zihniyetinin qua felsefesi ile bir bagi yoktur, cunku kendi bireysel gorusumdur konu olan. Bilmem fark anlasilabildi mi? Burada da agnostik oldugumu iddia etmissiniz. O zaman serbest dusunurlugun bir agnostisizm oldugunu ortaya koymaniz gerekecek. Madde, düşünce ve kavram. Bunun ne biri, ne öteki, biri birinden önce ve ya sonra değildir. evrensel-insan Herseyin temeli, tabani, yapilandirani, yapi ve islevini ortaya koyani epistemolojik olarak ve alternatifsiz olarak insanoglu olduguna gore; insanoglu bir butun olarak soyutlasmasini, beyni, yani maddesi, nin fonksiyonu dusuncesinin o dusunceye yansiyani algilamasi ve kavram olarak yansitmasidir. Dolayisiyler herseyin temeli olan insanoglunun kendisi yani alternatifsiz soyutlama yetisi sahibi insanoglu, madde/dusunce ve kavram ucleminden olusur. Bu uclemden biri olmazsa, insanoglu olmaz, dolayisiyle somut ve soyut soyutlamasi olmaz. Saygilarimla; evrensel-insan
  14. Saygideger kodaman; Burada, şahsım tarafından yapılan şey bir ad-hominem değil, bir tespit.-kodaman- Dile getirdiklerim hakkinda deneyci ve hatta akilci olduguna dair bir yorum yapmistin. Ben oyle olmadigini sana epistemolojik bir aciklamayla cevap verdim. Madem bir tesbit yaptigini soyluyorsun, o zaman bu tesbiti hangi mesajlarimin hangi dile getirdikleri temelinde yaparsan, ben de o zaman senin tesbitini degerlendirebilirim. Yoksa, senin yapmis oldugun tesbitin, benim algilamam acisindan bir icerigi yoktur. Oyuzden birincisi yaptigin tesbit nedir? Ikincisi, bu tesbit hangi mesajimin hangi dile getirimi uzerine yapilmistir? Ucuncusu, bunun bir tesbit oldugunun aciklamasi ve izahi nedir? Dorduncusu bu tesbit, hangi epistemolojik tabana dayanmaktadir? Sonucta eger tesbitin ontolojik ise, ben zaten ontolojik bir dile getirim yapmadim. Ya da soyle yapalim, sen basligin icerigini aciklayan tabanin ne oldugunu kendince dile getir ve onun uzerine yazisalim. Oyuzden birseyin yanlisligi, tesbiti, degerlendirmesi v.s. sadece kelimeyi kullanmakla degil; onun icini doldurmakla ve izah etmekle mumkundur. Saygilarimla; evrensel-insan
  15. Saygideger berguzar; Yoksa ona fenomen, buna fenomen dersem sen de fenomensin. Sen kendine evrensel insan diye noktayı sen koymuşsun, hani senin virgülün diye sorarım. Değil mi?-berguzar- Tabiki bende bir fenomenim. Evrensel-insan, imzamdan da anlasilacagi gibi, yasamimdaki hedefim. Oyuzden de devamli herseyi insanoglu olarak bilimsel temelde sorguluyorum. Sonucta bir tanri aramak ve insanoglu ustu bir guce gerek duymak, aklin egosal/akilsal kendini inandirarak dogruladigi bir tatmindir. Ben bilimsel veepistemolojik olarak tanri dahil, ve insanoglunun kendi dahil, herseyi kendi adina/eliyle/ait/icin yapilandirdigini bildigimden, tanrisal olumlu ya da olumsuz bir akil yurutumune ihtiyac duymuyorum. Sen duyuyorsan, tanrisal olarak olumlu ya da olumsuz yanasabilirsin. Orada yazilan da, benim verdigim gibi algilanamamis. Ben dedim ki, bilim ve bilimselligin sonu basi yoktur, insanoglu epistemolojik oarak bilimsel calismasini surdurur. Eger insanoglu adina bu bilimsel calisma bir tehlike iceriyorsa, bunun bilgisini de bildirmek bilimsel bir calismanin insanlik gorevidir. Mesela bir elektrikci, nasil calisilacagini bilir, ama bilmeyen biri elektrige mudahele ederse, canindan olabil.ir. Sonucta hersey bir bilgidir ve bu bilgi, degisebilen, yanlislanabilen, yenilenebilen surekli suregelen bir surectir. Oyuzden de ideolojik inancin aklin dogrusu ile noktalamasindan farklilasir. Saygilarimla; evrensel-insan
  16. Saygideger kapital; Bildigim kadariyla radyoaktivite bes duyu ile algilanamayan ve sadece bilimsel teknik ile farkedilebilen ve olculebilen ve belirli bir miktarin ustu eger vucuda tesir etmisse de oldurucu bir etkisi olan bir fenomendir. Ama bu bilimsel olarak bir noktalama degildir,cunku bilim radyoaktivite uzerine her turlu bilimsel arastirmasina devam etmektedir. Su an gelinen bilgi durumu, epistemolojik bir sinirdir. Tabiki insanoglu sagligina zararli bir fenomenin ne oldugunu ve uyarisini bilim epistemolojik olarak yapacaktir, zaten bilimin de gorevi budur ve ayni zamanda da bilim bu fenomeni teknigiyle ve teknigini gelistirerek, gozlemlemeye ve yeni bilgiler ortaya cikarmaya devam edecektir. Bilindigi gibi, eski cernobil ve en yeni Japon Tsunami olgulari radyoaktiviteyi ve nukleer kullanim konusunu gundeme tasimisti. Orada da kisiler, sirf bu sizintiyi onlemek icin, radyoaktiviteye maruz kaliyorlar. Yalniz benim dile getirdiklerimden "bilim gozlemler, insanoglu sadece seyreder" cumlesini nasil ortaya cikardiginizi aciklarsaniz, sevinirim. Arkadasiniza gelince,once gecmis olsun. Yalniz orada calisan bir kisinin bilimsel olarak birradyoaktiviteye karsi nasil davranmasi gerektigini bilmesi ve kendini buna karsi her turlu tedbirle korumasi ve kollamasi gerekmez mi? Bilim felsefesi diye ona yutturulan sahte felsefelerden kastiniz, herhalde bilimselligin bunyesindeki metafizigin ideolojik ve inancsal etkisi. Bence buradaki en buyuk sorun, arkadasinizin birey bilincine ve kendi mustakil var olan varligina yeteri kadar onem vermemesi. Hani bir ara AIDS'tecikmisti ya "biz Turk'uz bize bir sey olmaz" cehaletinin soylemi? Ikincisi de, kendisinin bu konuda yeteri kadar uyarilmamasi ve bilgilendirilmemesi. Tabi bu soylem, birey bilincli icin, kendisinin yeteri kadar bu konuda bilgilenmemesi olmalidir. Bir bilim calisaninin, bilimsel calismasi ile, kendi kisisel inanc ve ideolojilerini en azindan bilimsel calisma yaparken birbirinden ayirmasi gerekir. Eger bunu basaramazsa, hem bilime metafizik ideoloji ve inanclari katar, hem de kendine hic dusunulmeyen zararlar verir. Hatta bu zararlari cevresine de tasiyabilir. Iste bu nedenden bilim ve inanc, bilimsellik ve inancsallik, bilimsel bilgi ve inancsal bilgi, bilimin epistemolojik siniri ve bilim ustu spekulasyon, bilim kurgu bilimsel olgular ve mitolojik, doga ustu, dunya otesi v.s. ortaya atilan "gercekler" farki cok iyi algilanmalidir. Son ekleyecegim, herkesin once kendi turunun ve sonrada kendi birinin varliginin farkina varmasi ve bunun icin her turlu sahip ciktigi, sabitledigi, sorgulamadigi ve ugruna yasamini bile tehlikeyeattigi her turlu etik ve metafizik degeri sorgulamasi gerekir. Ama sorgulama,maalesef bir rahatsizlik, bir zarar gorme ve bir sorun algilama temelinde oldugundan, bunlari algilamayanlar eldekini korumaya ve onun mucadelesini vermeye devam ederler. Iste arkadasiniz, bunlardan fiziksel zarari kendine yasatmis, tekrar gecmis olsun. Saygilarimla; evrensel-insan
  17. Etik; tamamen bir insanoglu urunu ve ortaya koyumu olup, sadece insanoglu mono dialogunun kendi turu icin/adina/eliyle/ait soyut degerler butunudur. Felsefenin, metafizigi ile etigi, insanoglunun "birarada yasam" degerlerini, verilerini, tabularini, kanun ve kurallarini; icinde bulundugu cografyanin ve o cografyada yasayan toplumlarin tarihi sureci icinde nesillerden nesillere aktarilan bir yonlendirim ve yaptirim degerleridir. Insanoglu yasam ve iliskilerinde kendisini yoneten ve yonlendiren bu verilerle, sistemini ve duzenini kurar. Sosyal, siyasal, toplumsal, dini, milli, ahlaki, geleneksel, toresel tum soyut degerler etigin konusudur. Etik, ayni metafizik gibi; ne bilimin konusudur, ne de bilimseldir. evrensel ortak bir onayi olmadigi gibi, yanlislanamaz da. Sadece icinde bulundugu toplumun ideolojik inancsal dogrusu olarak o toplumu baglar. Ayni cografyanin ayni toplumunda bile, kisilerin; bilgi, bilinc, birikim, v.s. deneyleri temelinde; hem etiksel degerler, hem de bu degerlere verilen icerik ve baglar farklilik gosterir. Etigin bu degiskenligi ve goreceliliginden dolayi, evrenselligi soz konusu degildir. Etiksel olarak bilhassa ideolojik inancsal dogrular kavram ve izm olarak evrensel olsa bile, bu izm ve inancsal dogrulara verilen icerik ve kurulan baglar; sadece parcasaldir. Yani insanoglu turunun butununu kapsayan herhangibir etik algisi yoktur. Herhangibir insanoglu dusunce ve davranisinin, etiksel bir icerik alabilmesi icin, toplumu yonlendiren ve yapilandiran bir icerigi olmasi gerekir. Bu da tarihler boyu, insanoglunun icinde bulundugu duzen ve sistemini yonetmek ve yonlendirmeye paralel olarak; hem icerik degistirir, hem de bag kurumu farklilasir. Her bilinc duzeyinin kendi bunyesinde bir etiksel algisi vardir ve bu etiksel algilari; dogumdan itibaren kisiye ve topluma verilen degerler, tabular belirler. Oyuzden etiksel yanasimda, onemli olan herhangibir soyut degere bir icerik verirken; negatif ya da pozitif bir icerikten ziyade notr algi temelli bir icerik vermektir. Etiksel degerlerin mimari insanoglu oldugunu dusunur ve bu insanoglunun hem yonlendiren hem de yonlenen hem etiksel degerleri veren, hem de uzerine etiksel degerler verilen olan oldugunu algilarsak; etigin tek gordugu islev, toplumlari biribirinden ayirmaktan ve en onemlisi kisinin yasaminin onune bu degerleri koymasindan baska bir icerik tasimaz. Oyuzden herkes kendi bilinc v.s. yuzeyinde bu etiksel degerleri uygularken, kendisine ters dusebilecek ayni etiksel degerlerin farkli uygulamalarini da notr algilamalidir. Sonucta "bu konuda boyle dusunmeli/davranmalidir" icerikli bir mudahelenin kimseye bir yarari olmaz. Sonucta zaten boyle bir mudahele, bir ideolojik inancsal dogru gucu ve otoritesi anlamini tasir. Bu da farkli algiya sahip kisilerin, birbirleriyle "IDEOLOJIK INANCSAL ETIKSEL DOGRU" mucadelesine iter ki, bunun da bir sonucu yoktur ve kisir dongudur. Toplumlarin cografi ve tarihsel yapilanisindan dolayi, kisinin ideolojik inancsal dogrusu ne olursa olsun, yani farkli dogrular tasisa bile; toplumda yerlesmis ve otomatiklesmis ortak etiksel algilarin dusunce ve davranislari mevcuttur. Oyuzden metafizik ile birlikte, insanoglunun soyut yonlendiricisi, yaptirimcisi bu etiksel degerleri, iyi algilamali ve ONLARIN BIZLERI DEGIL; BIZLERIN ONLARI KONTROL EDEBILMESINI SAGLAMALIYIZ. Sonucta insanoglunun en buyuk sorunu; kendi yarattigi soyutlari, kendisinin somutlastirmasi, sistemlestirmesi ve inancsal ideolojik dogrular eliyle ayristirmasi ve ustelik bu soyutlara yasam ve iliskisini teslim etmesi ve bunlara sahiplenip, sabitliyerek; insanoglu butunu bunyesinde ideolojik inancsal dogru ayrimciligi yapmasidir. Ayrica bir kisinin kendi ideolojik inancsal etiksel dogrusunu baska birine empoze etmesi ve mudahelesi; bireysel hak ve ozgurluklerle de celisir. Insan haklarina da yapilmis bir mudaheledir. Evet, etiksel degerlerimizle yasayip, iliski kuralim, ama; hic bir zaman bu soyutlarin bizleri idare etmesine ve bu soyutlara teslim olmamiza izin vermeyelim. Madem bu soyutlari biz yarattik, o zaman onlarin kontrolunun de, bizlerin insiyatifinde olmasi gerekir. Aksi; bir bakarsiniz, yasaminiz ve iliskileriniz size ait degil; deger verdiginiz etiksel verilere ait olur. Saygilarimla; evrensel-insan
  18. Saygideger terzaghi; Devlet nedir/kimdir? Askerlikte devletin bir hizmet kurumu olarak diger meslekler gibi eleman yetistirir, alir ve maas oder. Isteyen de bu devlet kurulunda verilen goreve gore calisir. Saygilarimla; evrensel-insan
  19. Bireysel Hak ve Ozgurlukler Ile; Bireyin Hak ve Ozgurlugu, Farki Bugune kadar, yukaridaki baslikta belirtilen farka ve bu farkin farkina varma bilincine deginmemistim. Bunun ana nedeni; ulkemizde ne bir birey egitiminin, ne de bir birey anlayisinin, ne de bir birey bilincinin olmamasiydi. Ulkemizdeki vatandaslarin ve kisilerin genelde yetistirilme ve egitilme sekli; toplumsaldir. Dolayisi ile, bir kisi; toplum ile birlikte vardir, toplumsal kisilige sahiptir. Toplumsal degerler tasir ve toplumsal degerlerin dogruluk savasini verir. Bu yuzden baskasina, empoze, baski ve yonetim ve yonlendirim uygular. Bu uygulamayi one cikaranlarinda; mutlaka, bir veya kendine gore uyumlu ideolojik inancsal dogrulari vardir. Bu dogrulari da; herkesin almasi icin mucadele eder. Ama; gercekte; bu mucadele tek dogrulu degildir. Cunku baska ideolojik inancsal dogrular da vardir ve boylece kisi eliyle, toplumsal dogruluk savasi baslar. Bunu dinde de, milliyetcilikte de, ahlak ve etikte de, gelenek, gorenek, torede de, egitim-ogretimde de, ve herturlu ailesel yetistirimde de, v.s. gorebiliriz. Bu temelde bakildiginda; iste kisisel hak ve ozgurlukler, aslinda toplumsaldir. Kisiden ziyade; belirli bir toplumsal yerlesmis, alisilagelmis, sabitlenmis ve sahiplenilmis bir toplulugun, halk kitlesinin, partinin, ideolojik inancsal dogrularin bir urunudur. Kisi bu hak ve ozgurlukleri; icinde bulundugu toplumun toplu bir istemi olarak sunar, yani toplumun bir cesit o hak ve ozgurluklerdeki sozcusudur. Oyuzden de; terim olarak, kisiseli kullandim, bireyseli degil. Cunku kisi toplumun bir ferdidir. Birey ise; bireysel olarak; kendi dusunce ve davranisiyla kendini topluma kabul ettirendir. Yani toplumsal olmak yerine; kisiligini bireysel olarak ortaya koyandir. Iste bu temeldeki bireysel hak ve ozgurlukler, toplumsal bir icerik icermez. Ama ulkemizde, birey olmadigindan ve bireysel bilinc temelli hak ve ozgurlukler olmadigindan; kisilerin ortaya koydugu hak ve ozgurlukler, toplumsal olarak ortaya konur ve oyle algilanir. Bir ornek verirsek; Turkiye de, turban takma hak ve ozgurlugu isteyen bir kisinin, istemi; tamamen toplumsal bir istem olarak algilanir ve kisi de birey olmadigindan bu algi dogrulanabilir ve bu istemin arkasinda her turlu sosyal-siyasal-toplumsal bir ideolojik inancsal dogru ortaya konusunun algisi vardir. Halbuki gelismis ve birey yetistiren ulkelerde; boyle bir istem; tamamen bireysel hak ve ozgurluk olarak algilanir ve hic bir toplumsal algiyi dolayisiyle, ideolojik inancsal dogruyu icermez. Sadece kisinin kisiligini ve kimligini olusturan bir somut deger olarak algilanir ve firtinalar kopmaz. Cunku bunun hem hukuk guvencesi vardir, hem de devlet bireyi icin vardir. Ulkemizdeki gibi; vatandas devlet icin yoktur. Eger bu temelde; kisiselligin toplumsalligi ile; bireyselligin tekligi algilanirsa, iste o zaman ancak; bireyin hak ve ozgurlugunun, bireysel hak ve ozgurluklerden farki da algilanir. Cunku sonucta bir bireyin bireysel hak ve ozgurlukleri, baska bireyler tarafindan, saygi ile karsilanir ve desteklenir. Cunku, destekleyen de; sesini duyurabilmek icin; kendi bireysel hak ve ozgurlugunu alma mucadelesinde destege ihtiyac duyacaktir. Bu yonuyle; bireysel hak ve ozgurlukler, bireyler arasi farklarin farkina varma ve farklari koruma dayanismasina donusur. Bireyin hak ve ozgurlugu ise; tamamen bireyseldir ve toplumsal hic bir yani yoktur, destek te istemez. Tum istedigi; kendi istedigi gibi yasayabilmek ve iliski kurabilmektir. Bunun topluma ters gelisi veya yanlisligi soz konusu degildir. Iste bu temelde; milli kokeninin uygulama hak ve ozgurlugunu isteyen bir bireyin; bireysel hak ve ozgurluguyle; bir bireyin; bu konudaki dusunce ve davranisini, ne kadar ters veya algilanamaz olursa olsun; tabi ki baska bireyin hak ve ozgurlugune dokunmadan ortaya koyabilmesidir. Burada istenen destek-kostek degil; sadece kendi dusunce ve davranisini; serbestce ve hic bir engelle ve karsi cikisla karsilanmadan ortaya koyabilmektir. Kisaca; kisisel hak ve ozgurlukler, toplumun bir kismi icindir ve toplumsaldir. Bireysel hak ve ozgurlukler, bireyseldir, fakat toplum desteklidir. Bireyin hak ve ozgurlugu ise; tamamen bireysel ve bireyin hangi konuda olursa olsun, toplumun tepki veya etkisini goz onune almadan, dusunce ve davranisini; kendi gorusu ve yansisi olarak ortaya koymaktir. Ama, bunlarin hicbiri; bireyci akilciligin; guce, iktidara, otoriteye, cikara v.s. yonelik; baska kisi, birey veya toplumlari kendi dogrusuna zorla veya gucle kabul ettirilmesiyle; yani dikta ve zorakilikle ve bencillik, bananecilik ve egoizm ile asla karistirilmamalidir. Saygilarimla; evrensel-insan
  20. Bu arada biraz ironi ve biraz espri olsun diye ekleyecegim bir bolum vardi, degistir dugmesi artik zamanlanmis. Oyuzden bu mesajimi bu guzel espri ve ironiden mahrum etmemek adina, buraya ekliyorum. Ilk mesajda cumlemiz soyle basliyordu; Zaten bilindigi gibi, ulke topraklari Kraliyet ailesinindir (bu kraliyet ailesine, iskoc, galler ve K. Irlanda kraliyetleri de dahildir)Alinti- Yapacagim ekleme isesuydu. Zaten bilindigi gibi, ulke topraklari Kraliyet/KRALICELIYET ailesinindir ("Kraliceliyet" yazdim cunku, son aile ferdi, bir kadindir. Onun babasina tanrisi bir ogul vermemisstir, ne yapsin adam o yuzden de kraliyet,bir kadina gecmistir. Zaten bu da kraliyet tarihinde bir ilk degildir.) Bu arada bir not olarak, su andaki kralice, derrida'nin deconstruction, yani yapi bozuculugu bakis acisini benimser ve kendisi postmodernisttir. Yani, Kralice, ortacag kraliyet zihniyetinden kendisini arindirmistir. Ama, Prens Dianna'da oldugu gibi, kendince kraliyetin her turlu etigini koruyacak ve bu yonlendirim ve yaptirimlara bagli kalacak kadar da, tutucu, her turlu insanlikdisi olaya bu konuda imza atacak ve etik ianclarindan taviz vermeyecek kadar da kararlidir. Ekleyecegim buydu. Saygilarimla; evrensel-insan
  21. Bu konudaki olmasi geren insan ve insanlik temelli birey bilnci "Ben vicdan hakki ve ozgurlugu olarak ve inanc ve de ideoloji olarak bu hakkimi kullanir ve askerligimi yaparim, ama; eger bir baskasi vicdani red hakkini da kendi hak ve ozgurlugu, inanci ve ideolojiolarak kullanmak isterse de buna mudahele etmem ve saygi duyarim. Cunku insan haklari ve bireysel hak ve ozgurlukler olarak,vicdani red bireyin hak ve ozgurlugudur ve kullanip kullanmamakta onun insiyatifindedir" icerikli bir cumledir. Ama dedigim gibi,bu cumle birey bilinci, farkindaligi ve insan haklari ve bireysel hak ve ozgurluklere saygi ve mudahele etmemeyi gerektirir. Iste sorun da, zaten sadece kendini degil; baskalarini da zorlama ve onlarin hak ve ozgurluklerine mudahele etme sorunudur ve ulke toplumu ve bilinc duzeyi acisindan, bu sonucta bireyi kendi kararini almaktan alikoyan bir korku felsefesi ve suru psikolojisi sorunudur. Sonucta bu yasanin cikmasi ve bireyin bu yasal hakkini kullanmasi insan hakkidir fakat, toplumsal kisilik ve yasam olarak ta buyuk bir risktir. Ayni ateist bir kisinin, evladini sunnet ettirmesi gibi. Iste devlet once sivil, sosyal kurum ve kuruluslariyla hukuk ve yol gosterim olarak boyle bir koruma/kollama yapilanmasini gerceklestirmesi gerekir. Devlet boyle bir yapilanma kazanmadan, toplumun herhangi bir vatandasinin bu hak ve ozgurlugunu kullanmasi teoride olmasa bile,pratikte buyuk bir risk ve korku tasimaktadir. Bu da vatandasin birey bilinci kazanmasinin onundeki en buyuk sorun ve engeldir. Saygilarimla; evrensel-insan
  22. Saygideger kodaman; Bu senin gorusunse, saygi duyarim ve konuyu senin adina noktalarim. Gerisi senin bilecegin is. Cunku onemli olan bu tip kisisel cevaplar vermek degil; bilgi, birikim, bilinc temelinde dile gelen dusuncelere eger karsi cikilacaksa DUSUNCE BELIRTEREK YANIT VERMEKTIR. Bu basarilmadiginda, zaten konu kisisellige donusur ve dusunce disi tartismak ise,benim yazi dilim ve uslubum degildir. Ayrica burasi bir kitle platformu vekitleye aciktir, ilgilenen okur ve yanitlar, ilgilenmeyen okumaz. Ama, dusunce bu kitlesel platformda yerini almistir. Isteyen algilar, isteyen algilamaz. Benim gorevim ortaya koymaktir, gerisi okur ve yazarin kendi insiyatifindedir. Saygilarimla; evrensel-insan
  23. Qua Felsefesinin zihinsel olarak ve matematik/mantiksal bilgi temelinde ilk ortaya atan akim, bilincsiz ve farkindasiz olarak nihilizmdir. Cunkunihilizm oncesi, hersey NEYE DAYANIYORDU. En buyuk karsitlik ta, en son marx ve Engels'in ortak ortaya attigi emek/sermaye, uretim sahipligi/paylasimi, isci sinifi/burjuvazi karsitliklariydi. Diyalektik monizmin, Hegel monizmi idealizmi, Marx aciklamali materyalizme tasinmisti. Nihilizm oncesi olan QUI (KIM) FELSEFESIDIR. Fakat ilgincolan kimin degil, insanoglunun NEYIN uzerine yogunlasmasi,kendi ortaya attigi NEYI temel ve taban almasi ne bakis acisindan yola cikmasiydi. E. Kant ilk defa,ne ile kim farkini fenomen ve numen olarak ortaya koymus, fakat ve maalesef kimi yani numeni Yaraticiya, tasnriya bahsetmisti. Iste nihilizmin ilk defa NEYI SIFIRLAMASI VE KIMIN BIR SOYUTLAMASI OLARAK ORTAYA KOYMASI, hem QUI felsefesinin, aslinda QUA oldugunu ortaya koymus hem de BILIMSEL QUI nin onunu acmistir. Gerci nihilizm, insanoglu tarihinde dogal zihniyetin asli qui temelli fakat qua olarak algilanan her turlu bilgi temelini en buyuk karsitliga tasimis ve bu karsitlik diyalektik olarak insanoglu tarihini insanlik ve insan adina kana boyamistir. Cunku, nihilizm kim olarak INSANOGLU TURU BUTUNUNU DEGIL; INSANOGLU TURU BIRI OLAN BIREYI ONE CIKARMIS VE ONU TURUNE RAKIP KILARAK BIREYCI AKILCILIGIN, DOGAL ZIHNIYET OLARAK CIKMAZININ SON DURAGINA IMZA ATMISTIR. Iste qua felsefesi nihilizm sonrasi, insanlik tarihinde neden kime donusumun, insandisi ve insanlik disindan insan ve insanliga donusumun zihinsel kapisiniacmistir. Cunku, Qui felsefesinin dogal zihniyetine aykiri ve tezat olarak, aslinda qui felsefesinin olmadigini ve qua felsefesinin ise olmayan qii felsefesinin bir soyutlamasi oldugunu ortaya koymustur. Hem ne olarak quayi yerine oturtmus, hem de qui ve numen olarak E. Kant'in tasnriya bagisladigi kimi, asil sahibi olan insanogluna geri dondurmus ve boylece kim sorusuna insandisi ve insanlikdisi bir guc aramadan ve gerek duymadan, insanoglunun kendisinin kim oldugunu ortaya koymustur. Bu aynizamanda dogal zihniyetin kim ozneli ne nesneli diyalektik yonteminin de sonudur. Sonucta kimin ortaya attigi neyin diyalektigini ortaya koyan dogal zihniyet, kime yanit bulamamistir ve en uc noiktasi kimi ortaya koymak yerine kimi ortaya atan E. Kant'in kimi yaraticiya, tanriya yok temelli ateist bir yaklasimla care bulmustur. Ustelik yok dediginin de ne oldugunu ve neye yok dedigini bilmeden ve bilincine varmadan. Iste qua felsefesine kadar, insanoglunun zihniyeti dogal olarak qui den yola cikmis, ama bunun bilincinde olmadigi icin, bunu yaraticiya vermis ve sadece ne uzerine yogunlasmistir. Qui konusunda kendi turunun ve birinin varligini algilayamamis ve kendi turu ve biri ustu bir gucu tarihler boyu her temelde yaratici ve tanri yapmistir. Iste qua felsefesi bu tersligin duzelticisi, kimin kim oldugunun aciklayicisi ve neyi ortaya koyan kimin bilimsel cevabini epistemolojik olarak vericisidir. Oyuzden qui si insan ve insanlik olmayan dogal zihniyet ile, quisi sadece ve sadece epistemolojik olarak insan olan qua felsefesi farki algilandiginda ve bilince ciktiginda da, dogal zihniyetin sonu olacak ve yerini INSANSAL ZIHNIYET ve asil neyi ortaya koyan kim alacaktir. Iste qua felsefesi, insanoglunun tarihinde KENDINE DONUS, KENDINI BULUS, KENDINE VARIS, KENDINI ALGILAYIS VE KENDININ QUA'YI NE OLARAK ORTAYA KOYDUGUNUN, VE BASKA BIR ORTAYA KOYAN BIR QUI OLMADIGININ FARKINA VARIS FELSEFESIDIR. Bu da ancak, epistemolojik olarak simdiye kadar insanoglunun dogal zihniyeti ile kendine ve algiladigi herseye verdigi zararin rahatsizligin ve sorunun temelini algilamaktir. Cunku neyi tartisan insanoglu, bu neyi tartisanin kiminin kendi oldugu ve bu tartismanin yaraticisinin kendi oldugu bilincine ve baska kim aramaya ihtiyac duymamaya ve kendi ustu bir kim gucu yaratmaya gerek duymamaya algi olarak varabilecektir. O yuzden, qua felsefesi, dogal zihniyetin kiminin kimin kim oldugunu algilamadan ortaya koydugu ve tartistigi neyi yerli yerine oturtmakta ve insan ve insanlik tarihinin insanoglu temelli dogal zihniyetinden arinis ve kurtul;usunun onunu acmaktadir. E.kant ile insanoglunun ufkuna giren, nihilizm ile en buyuk catismalara yol acan bu zihniyetin elde edimi icin insanoglu qua felsefesi ile farkina varacagi yasamini kazanacak ve yasayip, yasatma bilincine erecektir. Qua felsefesi, insanoglu tarihinde insanoglunun dogal zihniyetinden, insan ve insanligin zihniyetine donusumunun baslangic noktasidir. Iste insanoglunun insanligi ve evrenselligi ise, ancak bu bilinc ve farkindaliktan sonra zihinlerde sorgulama olarak yerini alir. Oyuzden qua felsefesi, insanin ve insanligin ve de onun her turlu soyutlamasinin ve de bilginin bilimsellik ile inancsallik farkini ortaya koyumunun felsefesidir. Saygilarimla; evrensel-insan
  24. Saygideger moderator; Başlıklar birleştirilmiştir.-moderator- Ben anayasa taslasklarindaki farkli icerik ve getirimleri dusunerek, her taslagin kendi iceriginde ayri ayri tartisilabilecegini dusunup, o yuzden ayri ayri baslik acmistim. Madem siz birlestirmeyi uygun gordunuz, tesekkurler. Saygilarimla; evrensel-insan
  25. Yukaridaki konuda, yine bireysel bilinc ve farkindalik gerektiren, sekuler zihniyetli ve bireyi icin var olan bir devlet anlayisina sahip bir olgunun urunudur. Ben size burdan ornek vereyim. United Kingdom, yani birlesik krallik ve cografi olarak Great Britain, yani buyuk britanya, british, yani britanya vatandasligina sahip ve ingiltere, Iskocya, Galler ve Kuzey Irlanda (Guney Irlanda farklidir) yerel, cografi bolgeleriden olusmaktadir. Burada yasayan herkes, bir britanyalidir ama iskocya'da iskoc, ingiltere'de ingiliz, galler degallerli ve K. Irlanda'da K. Irlandali kokenine sahiptirler. Galler bolgesinin kendi ana dili vardir. Secimlerde, bu bolgeler kendi halklarinin adaylarini da secime koyarlar. Kendilerini temsilen bayraklari, kendi yerel bolgelerini uluslararasi temsili (spor, muzik v.s.) kendi yasam ve etik yonlendirim ve yaptirimlari,kendi farkli ingiliz agiz ve aksanlari vardir. Bireysel hak ve ozgurluk olarak her turlu milli ve dini kokenlerini, inanclarini dusunup davranmakta ve uygulamakta serbesttirler. Her turlu uluslararasi temsiliyette kendilerini temsil edebilirler. Fakat U.K ve G.B. 'in birer parcasidirlar ve AYRI BIR VATANDASLIKLARI VE DEVLET YAPILARI YOKTUR. Zaten bilindigi gibi, ulke topraklari Kraliyet ailesinindir (bu kraliyet ailesine, iskoc, galler ve K. Irlanda kraliyetleri de dahildir) Bunun disindaingiltere, bu etnik koken haklarini ve ozgurluklerini her turlu etnik kokene karsi (buradaki etnigin anlami sonradan G.B. cografyasina goc etmisleri icerir, yerli iskoc, galler, ingiliz ve K irlandalilari degil, gerci onlarda yerli etnik kokendir, ingilizler dahil) ki bunlar, hem eski ingiliz somurgeleri olan ve buraya yerlesmis olan, hindistan, bengaldesh, pakistan, Afrika ve orta Asya kokenliler ki bunlara bizler ve kibrislilar da (her iki tarafta) dahil kokenliler, Bunlarin koken algisi olarak bir yerlesik koken olan ingilizden farki yoktur. Icinde bulunduklari cografyadaki arz ve talep temelinde, okullarda kendi ana dillerinin egitimi alabilirler,kendi kulturel derneklerini kendi etik uygulamalarini uygulayabilirler, kisaca kendileri gibi yasayabilirler. Resmi dil ingilizcedir. Ama her turlu devlet ile olan iliskilerinde ve her konuda, yardim alabilecek danisma merkezleri, kanuni yol gostericileri ve tercuman hizxmetleri mevcuttur. Eger britis olmuslarsa (ta kayittan ya da aile kokeninden) o zaman her turlu vatandaslik hakkina secme secilmeye kendi her turlu kokenlerine hizmet adina aday olabilirler. Toplum icinde ve kamuda her turlu inanclarini gerektiren sekilde giyinebilirler. Kendi halklari bunyesinde yasam ve iliski surebilirler. Kisaca burada kendi ulke ve toplumlarini yaratabilirler. Vatandas olarak butun bunlar, insan haklari,evrensel hukuk esitligi ve guvencesi ve bireysel hak ve ozgurlukler temelindedir. Buna her turlu dusunce, vicdan ve ifade ozgurlugu de dahil. Bu yuzden nasil bir topluluk icinde olursa olsun, okul, isyeri, yasam ve iliski alamlari, biribirlerinin her turlu farkli degerlerine saygi gosterirler vebunlar kisilik ve kimlik degeri olarak birer tartisma, baski empoze,mudahele v.s. konusu degildir. Devlet okullarinda, dini ogretim verir, egitim degil. Eger bir etnik koken belirli bir sayida ise o okulda o etnik kokenin dili, sertifikali ve gecerli bir egitim diplomasi olur. Herkes kendi etnik ve etik kokeni temelinde her turlu arastirma, sorgulama, yayin v.s. yapabilir. Simdilik, burasi ile ilgili verdigim bilgiyi burada noktaliyayim. Ozel olarak bir yanit gelirse, cevaplamaya calisirim. Yalniz ulke toplumumuzun ve farkli halklarinin her turlu duzeyi boyle bir devlet yapilanmasini kaldirir duzey de midir?, iste soru budur. Cunku bu koklu bir yaspilanma ve koklu bir birey egitim ve yetistirim konusudur ve bunu da Britanya, 17. yuzyildan beri yapmaktadir. O yuzden oturmus, normal, sivil, sosyal bir toplum yapisi soz konusudur. Bizdeki gibi herkes oturup, siyasetle ulke kurup, yikmaz. O da bir meslektir ve isteyen bu meslegi ogrenir ve uygular. Yalniz toplumun bireysel bilincinin yuksekligi,her turlu yasam standarti ve her turlu demokratik hak ve ozgurluk kisitlamasi konusunda, her turlu ic ve dis politika da ve denetiminde secme ve secilme de v.s. gayet duyarlidir ve dusuncesi ters te olsacekinmeden dile getirir. Gecenlerde secimlerde nasyonel ve irkci icerikli bir kisi secilmisti ve ulke neredeyse bunun tehlikesini hissedip, medyasiyla, toplumuyla ayaga kalkti ve bu nasyonel irkci tehlikeyi aninda sezinledi. Gecenlerde artan universite odemeleini duyarli, demokratik bir sekilde gosteren ogrenciler (benim kizimda dahil), yerel secimlerde de ayni dersi liberallere verdi ve liberaller yerel secimlerde cok buyuk ve hissedilir bir kayip yasadi. Aslinda liberalleri one suren ve "kullanan" Conservative, yani muhafazakarlardi. Onlar bile yerel secimde, ortaklari liberallerden pay kaptilar ve labour, isci/emekpartisi en cok artisa ulasti. Hatta bazi yerel bolgelerde, o bolgenin kendi partisinin bile onune gecti. Saygilarimla; evrensel-insan
×
×
  • Create New...