Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Saygideger orca; Ben bir yapilandirmaci bilgi savunucusu olarak, dedigim sudur. Herseyden once, bir yapilandirmaci; gercekligin ontolojik degil, yapilandirilmislik (constructed) uzerine kuruldugunu dile getirir. Bu farklilik, constructivizmi, ontolojiden (varlik) epistemolojiye (bilgi) tasir. Yapilandirmacilik temelinde, bilimsel ve bilissel bilginin tabiatini dile getirir. Buna gore, bilimsel bilginin, bilim kisilerince yapilandirildigi ve dunyadan kesfedilmedigi gorusune sahiptir. Duyusal deneyimi aciklamak icin,bilimin kavramlarinin onerilmis birer zihinsel yapilandirilmislik oldugunu soyler. Bilebilecegimiz tek gercekligin, insanoglu dusuncesinin sundugu/temsil ettigi gerceklik oldugunu soyler. Gercekligin insan dusuncesinden bagimsiz oldugunu, fakat anlaminin, iceriginin ve bilgisinin herzaman bir insanoglu yapilandirmisligi oldugunu soyler. Irkin, cinsiyetin ve cinselligin ayni masanin, sandalyenin ve atomun da oldugu gibi, fiziksel ve biyolojik gercekligin sunumunun/temsil edilmesinin bir insanoglu yapilandirmasi oldugunu soyler. Simdi, siz bir insanoglu olarak, miknatis adina konusmadiginizi, bana izah edin. Ya da bu yukarda yazilanlari degerlendirin. Cunku ontolojik gerceklik, doganin kanunlari oldugunu; epistemolojik gerceklik, kanunlarin dogada olmadigini ve bunlarin sadece insanoglunun doga adini verdigini gozlemleyerek, buradan cikardigi yasalari doga ile ozdeslestirdigi bunun bir bilgi oldugunu, yapilandirmacilik ta, bunun bir insanoglu yapilandirilmisligi oldugunu soyler. Simdi, neye yanit verecekseniz, buyrun. Yalniz sizinde bir insanoglu turu oldugunuzu unutmayin ve miknatis ya da doga adina konusacaksaniz, miknatis ya da doga ile hangi dialogu kurdugunuzu dile getirin. Saygilarimla; evrensel-insan
  2. Turkish nationalism ve ethno-symbolic analysis. http://www.arts.yorku.ca/politics/ncanefe/docs/Turkish%20Nationalism%20and%20Ethno-Symbolic%20Analysis.pdf saygilarimla; evrensel-insan
  3. They favored the term “Turk” rather than “Ottoman” to describe the subjects of the Sultan-Alinti- Onlar Ahmet Riza ve arkadaslari), ottoman'dan ziyade, Turk terimini Sultan'in oznelerini (toplumunu) tanitim icin tercih ettiler. http://www.turkeyswar.com/prelude/cup.htm Saygilarimla; evrensel-insan
  4. Saygideger deniz; Degerli fikirleriniz icin tesekkurler Evrensel Insan. -deniz- Rica ederim, bilmukabele. Saygilarimla; evrensel-insan
  5. Turk kavraminin ilk defa osmanli'da ve milliyet ve milliyetcilik icerigi olarak kullanimi, 1902 yilindaki bir Ittihak ve Terakki Cemiyeti toplantisinda gerceklesmistir. Bundan once osmanli imparatorlugunda, Turkluk bir amac iceren kullanim degildir. Sarayin dili de Turkce degil; osmanlicadir (farsca+arapca) Batinin Osmanlilara Turk demesinin sebebi de, Lozan'daki TC'nin bir Osmanli devami olmasidir. Iste bu zihniyet, Osmanli'nin her turlu ozelliginin TC'ne yuklenmesi amaci temelli (mesela Ermeni meselesi), Osmanli'dan tarihte Turk olarak bahseder. Bilindigi gibi, Turkce dilini resmi olarak kullanan tek devlet, Anadolu Selcuklu devleti olan, Karamanogullaridir. Iste bu dil temelinde bir rum, bulgar v.s. Turkce konusabilir, ya da Turkce konusamiyan, bir rum, bulgar musluman olabilir. 1924 teki muzayede de one cikan DIL DEGIL; DINI INANIS OLMUSTUR. Yani, degisim, Turkce konusanlar olarak degil; musluman olanlar olarak saglanmistir. Bunun neden boyle oldugunu da, Ataturk'e ya da onu her yonuyle iyi tanidigini soyleyenlere sormak lazim. Isin en aci tarafi, daha 1960 lara kadar toplum arasinda TURK=MUSLUMAN olarak algilaniyor, dini inanis ve etnik koken, ya da milliyet farkinin ne oldugu bile bilinmiyordu. Cunku tarihsel olarak, dini inanc kimligi milli koken kimliginden hem daha genistir, hem de daha oncedir. Oyuzden de kisilerin ilk kimligi dini inanctir, milli kimligin onemsenisi Ataturk ve TC ile birlikte gelmistir. Oda sadece turk ve turklestirme olarak. Ayni uygulamayi, din uzerinde ve devsirme adiyla osmanli imparatorlugu, baska dine mensup kisilere uygulamistir. SUNNILESTIRME,Osmanli'nin; TURKLESTIRME'DE TC'nin bir baski araci ve alternatifsiz sunulani olmustur. Saygilarimla; evrensel-insan
  6. Devlet ve Devletin Yonetimi (Hukumet) Farki Eger bir ulkenin ve farkli halklardan olusan toplumunun bir anayasasi olacaksa, bu anayasa HUKUMETIN DEGIL; DEVLETIN ANAYASASIDIR. Devlet, kendi anayasasini sivil, sosyal ve antiayrimci, tarafsiz olarak ulkesi ve toplumu ve de farkli halklarinin ve de bireylerinin HEPSINI KAPSAYACAK VE BIRINI ONE CIKARMAYACAK VE YOK SAYMAYACAK sekilde ortaya koymali ve bu GELEN HUKUMETLERIN POLITIK AYRIMCI, CIKARCI AMACLARI DOGRULTUSUNDA DEGISIME ACIK OLMAMALIDIR. Cunku anayasa politik hukumetlerin degil, vatandaslarin, toplumun farkli halklarinin ve bireylerinin anayasasidir. Bu anayasa da, buna gore hazirlanmali ve her hukumet politika amac degisiminde bir araci haline, politikanin bir oy amacli araci haline getirilmemeli ve bu tum vatandaslari kapsayan hak ve ozgurlukler, politik cikarlarin elinde oyuncak olmamali ve su istismar edilmemelidir. Turkiye'nin en buyuk sorunu, boyle bir devlet anlayisinin olmamasi ve devletin her gelen hukumetce herturlu politik cikar dogrultusunda kullanimina acik olmasidir. Oyuzden bu anayasa hukumetin degil; toplumun vatandasinin, farkli halklarinin ve bireylerinin her turlu hak ve ozgurluklerini uygulayici ve temsil edici bir anayasa olmalidir. Zaten boyle bir anayasa saglanamazsa, ne bir butunluk,birlik ve beraberlik saglanir, ne de ulke toplumu ve farkli halklari bir butun olarak korunmus olur. Aksine, gelen hukumetlerin elinde onlarin politik amaclarinin bir oyuncagi ve araci olur. Zaten bunun boyle oldugu da, 1923' te beri ara ara gelen iktidarlarin politik cikar keyfine gore degistirilen ve hic bir zaman toplumun farkli halklarinin ve bireylerinin her birini ve hepsini kapsayan bir anayasa olusturulamamistir. Oyuzden konu sadece anayasa degil; anayasanin devletin olmasi ve tum toplumu farkli halklari ile birlikte kucaklamasi, temsili ve farklarinin her turlu yasamda uygulama hakkinin ve ozgurlugunun taninmasi ve bunun gelen hukumetlerin politikalarinin ayrimci ve cikarci amaclariyla degistirilememesinin saglanmasidir. Bu da insan haklarina ve evrensel hukuk kurallarina hak ve ozgurlukler olarak guvence bagidir. Iste bu guvence, politik keyfe acik olmamali ve onlarin elinde oyuncak ve cikar araci olmamalidir. Cunku sonucta, devletin bir PARTI DEVLETI olarak kalmasi ve her partinin devleti kendi partisi politikasi dogrultusunda yonetmesi, anayasayi hem toplumsallikdisi, hem de ayrimci ve cikarci kilar. Iste tam da bu yuzden, bu anayasa su anki hukumetce degil; toplumun ve farkli halklarinin ve her kesiminin ve de insan haklari veevrensel hukuk temsilinin hak ve ozgurluklerini taniyici ve temsil edici bir birliktelikle hazirlanmali ve TOPLUMA VE DE FARKLI HALKLARINA ONAY ALMAK ICIN SUNULMALIDIR. Iste parti devleti ile,ulkenin, toplumunun ve farkli halklara mensup vatandasin ve de vatandasin bireyinin devleti farki budur. Ancak boyle bir devlet ve anayasasi, sivil, sosyal ve insan haklari ve evrensel hukuk guvencesinde olabilir. Cunku bu guvenceyi, devlet sivil kurum ve kuruluslari eliyle saglayacaktir. Gerisi, "eski tas eski hamam" olur. Saygilarimla; evrensel-insan
  7. Vatandas, Halk ve birey farki; Herhangibir kisi, dunyanin hangi cografyasinda dogarsa dogsun, dogumdan itibaren ona verilen bir ulke vatandasligi, dogdugu bolgenin ait oldugu bir halki ve henuz Turkiye'de olmayan birey olmasi vardir. Vatandasligi, onun ulkesini, etnik koken ve dini inanci, o ulkede yasayan toplumun hangi halkina mensup oldugunu belirler. Eger bireysel bilinci erisirse de, kendisi kendi iradesiyle hic bir baski altinda kalmadan basta halkinin verdigi kimlik degerlerini korur, ya da onlari onemsemez. Baska bir ulkeye giderse, oranin vatandasi olabilir, ilk vatandasligini koruyabilir (cifte vatandaslik), ya da koruyamaz (ulke ikili vatandasliga izin vermez) Ama her halukarde, halka mensup bir birey olarak; kendi halkinin etik kimlik degerlerini koruyabilir, ya da enternasyonal bir zihniyet ile onemsemez. 1923 ve TC oncesi, Osmanlida, ne bir millet, ne de bir milliyet algisi yoktu. Ya dini inanc farki, ya da konusulan dil varki vardi. Dolayisiyle, 1923 sonrasi kurulan TC vatandaslarini kayit ederken, onlara farkli halklar olarak dini inanc ve etnik kokenlerini sormadilar ve otomatikman hepsinin farkli halklarinin etnik kokenini ve dini inancina Turk ve islam olarak islediler. Ayrica hic bir vatandasa da, buna itiraz hakki veya hak ve ozgurluk tanim v.s. vermediler. Iste bu TURKLESTIRME ve ISLAMLASTIRMA (SUNNILESTIRME) yanasimi, o gunden bugune bir sorun olarak Turkiye'nin basinda durmakta ve her turlu politik cikar ve ayrimci amacli bir arac olarak su istismar edilmektedir. Halbuki bunun politik bir cikar ve ayrimcilik ile degil; devletin bir yaptirimi olarak insan haklari, evrensel hukuk ve hak ve ozgurluklerin temsili ve taninmasi olarak onemi vardir. Bu da bugune kadar verilememis, cunku devlet her gelen politik iktidarin politikasi amacinda, iktidarin elinde oyuncak olmustur. Turkiye'de devlet yoktur, parti ve politika devleti vardir. Iste tam da bu nedenden, her politika devleti kendi gudumu altina almis ve kendi ayrimciligini ve cikarini devlet eliyle uygulamistir. Bu bugune kadar, TURKLESTIRME VE SUNNILESTIRME UZERINE olmustur ve henuz belirgin olarak ta degisen bir sey yoktur, sadece hak ve ozgurluk itirazlari, eylemleri, cikislari olmustur ve devlet her defasinda bu cikislara karsi guc kullanmis ve istekleri yerine getirmemistir. Iste bu anayasa bunun icin de cok onemlidir. Saygilarimla; evrensel-insan
  8. Vatandas baskadir, vatandasin etnik kokeni baskadir. Vatandas, milletin degildir. Vatandasin milliyeti olur. Vatandas toplumun degil, ulkenindir. Turk baskadir, Turkiye baskadir. Ulkenin adi Turkiye'dir ve vatandasta Turkiye'nin vatandasidir. Ayni para gibi, toplumun parasi olmaz, ulkenin parasi olur. Ulkenin dili olur. Bunlara paralel olarak ta, vatandasin kendi etnik kokeni, kendi dili olur. Bu temelde Turk kavrami, turkiye demek degildir, Turkiyede yasayan demektir. Turkiye'de yasayan her vatandas, Turkiye vatandasidir ve her vatandasin ulke dili Turkcedir, ulke parasi Turkiye lirasidir. Her bir vatandasin ise, kendine ait bir etnik kokeni, dini inanci ve bu etnik koken ve dini inancinin kulturu, kulturel, etik degerleri vardir. Devlet her vatandasin bu hak ve ozgurlugunu hem tanimak, hem temsil etmek durumundadir. Ama hic bir vatandasin etnik kokeninden, dininden yana bir taraf olmayarak, hepsini farklari ile birlikte antiayrimci olarak ve firsat esitligi temelinde, temsil edilen sivili kurum ve kuruluslariyla sosyal ve hukuki koruyarak ve destekleyerek. Yani devlet hem vatandasini, hem de vatandasin farkli her turlu degerini temsil etmek ve korumak, desteklemek zorundadir. Iste bu da devletin etnik bir kokeninin ve dini bir inancinin olmamasi demektir. Baska turlu bir ulkede vatandas olarak farkli halklar birlikte beraber bir toplum olarak yasayamaz. saygilarimla; evrensel-insan
  9. Anlasildi, dusunce fakirisiniz. Ama bunu her daim kitle onunde sergilemek zorundamisiniz? Kendinizi kitle onunde rezil etmeniz, size ne kazandiriyor? Ya da hic bir dusunce ifade etmeyen su cumlenizi sarfetmeseniz, gece uykulariniz mi kaciyor? Zaten sizin gibi dusunce fakiri kisilerin yuzunden bu toplum bu durumda, ama; en azindan soyleyecek bir seyi olmayanlar, sessiz kalma saygisini gostermeyi biliyorlar, sizde o da yok. Neyse, bu tip yanitlariniza bir daha cevap vermeyecegim. Cunku cevap verecek bir durum yok. Saygilarimla; evrensel-insan
  10. Ulusal sorunun, ana olarak iki boyutu vardir. Birincisi, konuya toprak butunlugu olarak bakanlarin, bu toprak butunlugunun bozulmasi sorunu. Ikincisi soruna ulus olarak bakanlarin, ulusu olusturan toplumun farkli halklari ile birlikte birarada beraber ve butunluk icinde yasama sorunu. Bu sorunlara deginmeden once, ulus kavraminin ne anlam ve icerikte oldugu ve nasil algilandigina bakmak gerekir. Herseyden once millet ve ulus kavramlari arasinda bir fark olup olmadigina bakmak gerekir. Bunun icin genel bir bakis acisindan ziyade, bir toprak parcasi uzerinde yasayan toplumun tarihsel gelismesi temelinde konuyu almak gerekir. Anadolu topragi temelinde konuya bakmak gerekirse, TC kurulmadan once bu topraklar da, Osmanli imparatorlugu mevcuttu. Osmanli imparatorlugu da, zaten hic bir zaman 1600 lerde Ingiltere ve 1789 Fransa Ihtilali ile gelen ve insanoglunun kendi kendine tanistirdigi bu kavram once bir sehirlesme olarak basladi. Iste tam da bu temelde, sehirlesen toplum bir ulke temelinde kendi toprak butunlugu kazanmaya calistilar. Osmanli da ise, bir sehirlesme yerine genelde Osmanliya bagimli eyaletler mevcuttu ve millet kavrami belirli bir kesim altinda birlesen topluluklar icin kullaniliyordu, sofor milleti, erkek milleti, kadin milleti v.s. gibi. Zaten, 1700 ile basliyan Osmanli toprak kayiplariyla, 1800 lerle gelen bu milletlesme ayaklanmalari temelinde ayaklananlar bir bir Osmanli topraklarindan kopmaktaydilar. Bu kopusun en sonu ve Osmanli yerine gecen, Turkiye topraklari oldu. Simdilik bu konuyu burada birakip, toplum, sehirlesme ve toprak butunlugunun 19. yuzyilda nasil sekillendigine bakalim. Bati da genelde Bir ulke adi ve o ulkenin toprak butunlugu temelinde yasayan toplumun bir ULKE VATANDASLIGI ADI vardi. Bu ulke vatandasligi adi, toprak butunlugu bunyesindeki tum toplumu ve farkli halklarini bir butun altinda birlestiren VATANDASLIK adi idi. Fakat, bu vatandaslar ne bir etnik koken ne de bir dini inanc olarak ayni degerlere sahip degildiler, Iste tamda bu temelde, bu farkli degerdeki ve ulke butunlugu bunyesinde ulke vatandasligi altindaki birlesim, ancak ve ancak bu farkli degerlerin hak ve ozgurlukleri ve de her turlu demokratik haklari ve de her farkin farklar esitligi temelinde bir sivil, sosyal ve de hukuk temelli bir sistemde, bu sistemin devleti olarak ta, hic bir vatandasini fark olarak one cikarmayan, ya da yok saymayan ve de hic birinin tarafinda yer almayan bir devlet anlayisi ile ayakta tutmak ancak mumkundu. Buradan ornek verirsek, kisaca ulke U.K. cografi toprak butunlugu G.B. bu butunluk bunyesindeki vatandaslik British ve her bir british vatandasinin kendine ait bir etnik kokeni (buna ingiliz de dahil) ve dini inanci veya inancsizligi. Bunun temelinde ulkeye sonradan gelen, goc eden ve yerlesen baska cografyalarin baska etnik kokenli, dini inancli vatandaslari ve de bunlarin british olarak hem vatandasliklarini (cifte vatandaslik) hem de herbirinin etnik, milli koken ve dini inancini korumasi. Iste boyle bir mozayigi, bir arada tutabilen ve hic birini one cikarmayan veya yok saymayan bir devlet anlayisi ve de bunun sivil, sosyal ve evrensel hukuk guvencesi ve insan haklari temelli bireysel hak ve ozgurlukleri. Tekrar, Turkiye'ye donersek; TC Ataturk eliyle bir toprak butunlugu ve bu toprak butunlugu uzerinde yasam surecek ulke vatandasligi verilmistir. Peki ulus nerden gelmektedir? Ulus burada bu toprak butunlugu uzerinde yasayan ulke vatandaslarinin butunlugudur. Yani, ULUS=VATANDAS temelinde bir esitliktir. Iste sorunlar da tam burada baslar. Ulke adi, Turkiye'dir ve Turkiyede yasayan vatandaslar TURKIYE VATANDASIDIR. Bu vatandaslarin da her toplumda oldugu gibi, farkli halklari ve farkli etnik ve de dini inanc degerleri vardir. Ayni yukaridaki ornek gibi, ilk karmasa TURK'lukte cikmaktadir. Yukaridaki ornekle ozdeslestirirsek, Turk british mi yoksa ingiliz mi karsiligindadir? Eger british karsiliginda ise, o zaman turk'un ingiliz karsiligi nedir? Eger ingiliz karsiliginda ise, O zaman Turk'un british karsiligi nedir? , Goruldugu gibi Turk kavrami, bir etnik koken, ya da bir vatandaslik olarak acik degildir. Once Ataturk'ten yola cikalim; Ataturk' ulusal algi temelinde Turk'lugu bir ulke vatandasligi olarak ortaya koymustur. Yani TC bunyesinde yasayan herkes Turk vatandasidir. Buradan iki sorun ortaya cikar, birinci sorun Turk vatandasinin etnik koken sorunu, ikincisi de; etnik kokeni turk olmayan turk vatandasinin kendi etnik koken sorunu. Bu noktada belirtmek isterim, bu etnik koken sorununun cozumu, ulke bolunmuslugu cozumu degil; ulke butunlugu icindeki bir cozumdur. Ama bu cozum, her etnik farkin ve dini farkin kendisini sunabilecek bir kurum ve kurulusa sahip olmasi, yani ULKE BUTUNUNDEKI TEMSIL HAKKIDIR. Iste bu temsil hakki taninmadan once, temsil edilecek halkin kokeni ve inanci taninmalidir. Eger Ataturk'un bakis acisindaki bir ulus korunacaksa ve bu ulusun toprak butunlugu korunacaksa, vatandaslik ve etnik koken ve dini inanc farklarinin farki hak ve ozgurluk olarak taninmali, bu tanim temelinde de temsil edilmelidir. Bu tanim, o farkli halkin her turlu halk degerlerini dil ve kultur dahil, uygulamasini ogrenmesini ve aktarmasini icerir. Bu da ancak, kurulacak devlet yapisinin, sadece vatandaslarini her fark ile birlikte kucaklayan,hic bir farki one cikarmayan veya yok saymayan ve kendiside hic bir farktan yana olmayan ve hepsine esit mesafede olan ve de bu farklari yasatacak halk ve ozgurlukleri hukuk guvencesi ile saglayan bir devlet anlayisi. Bu saglanmadan, ne bir devlet, ne bir ulusal butunluk, ne bir toprak butunlugu saglamak mumkun degildir. Umarim, anayasa degisikligi bu nu saglayabilecek cozumu getirir ve ulke bolumeden bir butun olarak tum fasrkli halklari ile birlikte yasamaya devam eder. Tabi, bu yasami ve iliskileri saglayabilecek bir devlet yapilanmasi ve anlayisiyla. Bunun disinda kalan baska herhangibir yanasim, ayrimcilik ve boluculuktur. Bu da Anadolu toplumuna ve farkli halklarina vurulacak tarihsel bir darbe olacaktir. Cunku insan ve insanligi ayirma ve bolmeden yana degil; birlestirmeden ve bir arada tutabilmeden yanadir. Saygilarimla; evrensel-insan
  11. Bu secimleri 2007 secimleri ile mukayese ettigimizde; AKP - 5 milyon oy artirmasina ragmen, 341 milletvekilinden,326 milletvekiline dusmus durumda CHP- 4 milyona yakin oy artisi ve 112 milletvekilinden 135 milletvekiline cikis MHP- 400 bin oy kaybi ve 71 milletvekilinden, 53 milletvekiline dusus; Bagimsizlar (BDP)- bir milyon oy artimi ve 26 milletvekilinden 36 milletvekiline cikis. AKP hem 330'a hemde 367'ye' erisememis durumda. Bu durum hem bir referandum, hem de bir anayasa degisikligi acisindan tek basina yetersiz bir rakam. Ulkenin hukumet kurma ve parlomento matematigi bu sekilde. AKP'nin neler yapmak istedigi ve bunlari yapip yapamamasi da, diger partilerin elinde. Saygilarimla; evrensel-insan
  12. Bilindigi gibi, Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay, CHP'den; Engin Alan'da MHP'den, Leyla Zana'da Bagimsiz aday olarak, milletvekili secildi. Yukarida adi gecen kisiler, milletveki olmak vasfiyla, dokunulmazlik hakkini tutuklu iken kazanirlar mi? Mevcut anayasaya gore, bu kisiler meclise girebilir mi? Giremezler ise, Anayasa daki degisikligi, AKP kabul eder mi? Eger bu kisiler meclise girerse, ayni suclardan suclari ispat edilmedigi halde tutuklu olanlar, bu meclise girecek olan milletvekilleri ile ayni katagoriye alinip, saerbest kalir mi? Butun bunlarin temelinde, iktidar yonetimindeki, ozel yetkili mahkemeler ve savcilar varken, Anayasa sivillesebili mi? Ozel yetkili mahkemelerin kaldirilmasi teklifini AKP kabullenir mi? Bu ve benzeri konularda, sizlerin gorusleri, olabilecek oldugunu dusundugunuz olasiliklar nelerdir? Saygilarimla; evrensel-insan
  13. Son secim sonuclari; AKP-%49.94-325 CHP-%25.93-135 MHP-%13.02-54 BAGIMSIZ-%6.62-36 Saygilarimla; evrensel-insan
  14. RTE'nin secim sonrasi yaptigi balkon konusmasindan, kendimce kesitleri buraya alintiliyorum. Alintilarin sonunda da tum konusmanin linkini verecegim. 'Millete efendi değil hizmetkar olacağız' Aziz Milletim, Türkiye'den gelecek haberleri büyük bir heyecanla takip eden Bağdat, Şam, Beyrut, Kahire, Tunus, Saray Bosna, Üsküp, Bakü, Lefkoşa ve Biz vurmaya değil sevmeye geldik. Karşılık bulduğumuzda aynen bu yola devam ederiz, karşılığını bulmazsak cevabını verir geçeriz. Bugün küresel ölçekte mazlumların, mağdurların umudu kazanmıştır. İnanın bugün İstanbul kadar, Saray Bosna kazanmıştır, İzmir kadar Beyrut Kazanmıştır, Ankara kadar Şam kazanmıştır, Diyarbakır kadar Ramallah, Kudüs Gazze kazanmıştır. Bugün Türkiye kadar, Ortadoğu Kafkasya Balkanlar, Avrupa kazanmıştır Adnan Menderes'in Hasan Polatkan'ın canlarını feda ettikleri demokrasi bu ülkede sarsılmaz bir güce ulaşıyor. Merhum Turgut Özal'ın hayalleri artık yerini bulmuştur. Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının inşa ettiği Türkiye Cumhuriyeti muassır medeniyetler seviyesine ulaşmıştır. Yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır Aziz milletimiz bize sadece hükümet yetkisi vermedi, aynı zamanda yeni anayasa yapmak için de bize bir görev verdi. Bütün yatırımlarımızı hızla devam ettirecek ve tamamlayacağız. Yeni yatırımlarımızı hemen başlatacağız. bölgesel ve küresel meselelerde çok daha aktif rol oynayacağız. http://secim2011.ihlassondakika.com/haber_Millete-efendi-degil-hizmetkar-olacagiz_382278.html Saygilarimla; evrensel-insan
  15. Eski deyim ile, merkez sagda rakip birakmayan ve zaten TC tarihinde bir donem haric, %30'lari gecemeyen merkez solunda, "Ataturk/Ulusal CHP'si ve "Yeni" CHP bolunmesiyle % 25 lerde kalmasi, Bize ulkenin, toplumunun ve farkli halklarinin secimini ortaya koyuyor. %70'i acilan sandiklara gore, secmenin 2 tanesinden 1' i "AKP" demis oluyor. Demekki, yoksulluk, yolsuzluk, hukuksuzluk, issizlik, saglik, egitim v.s. diye bir sorunu yokmus, secmenin. Demekki, hala agalik, tore ve feodalligi destekliyormus, secmen Demekki disa bagimliliga razi imis secmen Demekki silivri'de olanlari oraya layik gormus, secmen. Eeee, ne diyelim, secmen ne istiyorsa, olacak olan odur. Demekki, bun dan sonra ulkeyi ve de toplumunu ideolojik, inancsal dogrularla degil; yansiyan gerceklerle degerlendirmek gerekiyormus. Ne diyelim, 4. iktidari icin ve hakim parti icin yola cikan AKP'ye ve destekcilerine hayirli olsun. Bundan sonra ulke gelecegine tarihin neler getirecegine de, kimse sasirmasin. TC tarihinde simdiden ilkler olarak bir donusum yasaniyor. Bu ilklerin arkasinin her konuda devam edip etmeyecegini de hep birlikte gorecegiz. Sonucta, toplum ve secmeni, bunu istedigini belirtmis. Saygilarimla; evrensel-insan
  16. TC secim tarihinde, ust uste 3 donem kazanmis ayni parti yok. Eger,AKP bu secimi iktidar olarak tamamlarsa, TC tarihinde de bir ilki gerceklestirip, ust uste 3. kez secilen parti unvanini kazanacak. Su anda AKP'nin 2002 ve 2007 deki iktidarligini, ust uste iki donem olarak kazanan ayni partiler ve tarihleri soyledir. 1950 ve1954-Demokrat parti (Celal Bayar ve Adnan Menderes 1965 ve 1969- Adalet Partisi-Suleyman Demirel 1983 ve 1987- Anavatan Partisi-Turgut Ozal 2002 ve 2007- Adalet ve Kalkinma Partisi-RTE- Arada kalan secim donemlerinde, secimler, ya bir koalisyon ya da oy dagilimindaki partilerin bir birine olan yakinligi olarak sonuclanmistir. Saygilarimla; evrensel-insan
  17. Sahte secmen kagidi ile yakalandilar. http://secimsonucu.com/DetaySon_com.asp?HID=4090 Teror orgutunun plani desifre oldu. http://secimsonucu.com/DetaySon_com.asp?HID=4091 Saygilarimla; evrensel-insan
  18. Herseyden once epistemoloji gercegin ne oldugu(truth), dogrulamasi (justification) ve inanc (belief) uzerinedir.-e.i.- Yukaridaki cumle, yazilan ilk mesajin anahtarcumlesidir. Simdi bunu aciklayalim. Kendisine realist, yani gercekci diyen bir kisi; her seyden once neyin gercek oldugunu (truth) inanc veya bilgisiyle (belief/epistemoloji) inancsal veya bilimsel (fiction/fact) dogrulamasi (justification) gerekir. Simdi metafizigin teolojik dogrulamalarina bakalim. Tum teolojik dogrulamalar, ister bir tanri, ister bir yaratici, ister bir akilli tasarimci, ister bir din icersin; hepsi, AKLIN KENDINI INANDIRDIGI BIR DOGRULAMANIN, yani soyutun somuta tasinmasidir. Tum ontolojik dogrulamalar, aklin gerek duyusal, gerek duyumsal KENDINI IDEOLOJILENDIRDIGI DOGRULAMANIN, yani somut veya soyutun, somuta tasinmasidir. (burada kurani, Allah ile ozdeslestirmek ile, dogayi evreni tanri ile ozdeslestirmenin bir farki yoktur) Ozel olarak materyalist dogrulamayi aciklamak istiyorum. Materyalist dogrulama, yani neyin gercek oldugunun gercekte var olan olarak dogrulanmasi nesneldir ve maddeye dayanir. Buradaki ilk sorun, aklin bu ideolojiye verdigi KESINLIK, BASKA BIR SECENEK OLMAMA V.S. SABITLIGIDIR. Ikinci sorun, bu sabitligin getirdigi, bilimin ve bilimselligin yanlislanabilirlik ve gelisiminin onunu tikamak ve sadece bilimi gelistirmek yerine, bilim ve bilimselligi ispata indirgemektir. Bu da yuzyillardir, materyalizmin kendisini idealizm ile tartisirken ispat etmesi temeline dayanir. Ucuncu sorun, bilhassaetik olarak insanoglunun madde ile ozdeslestirilmesi ve tarihler boyu insanogluna bir madde muamelesi yapilarak, insanoglunun alinip, satilmasi, kul ve kolelik ve de yine insanoglunun yarattigi soyut ideolojik inanclar ugruna savastirilip, taraflandirilip; insanoglu faktorunun ikinci plana itilmesidir. Ucuncu bir sorun da, nesnelligi madde temelinde olgulastirmak, sanki madde ve nesnellik hem kendi basina bir olguymus gibi gostermek, hem de onlara yuklenen anlam ve icerikle,nesnel maddeyi insandisi bir olgu olarak guc ve teleolojik bir icerige burundurmektir. Boylece, materyalizm nesnel maddeyi olgulastirarak sabitlestirmekte ve nesnel bir madde olarak ozdeslestirdigi insanoglunun da KIM, ZIHIN, OZNEL, KAVRAMSAL icerigini goz ardi etmektedir. Yani, asil anlam ve icerik veren insanoglunun yapilandirma ve soyutlama yetisini, madde indirgemeciligi icinde gale almamakta ve onemini algilatamamaktadir. Iste tam da bu yuzden epistemoloji ve bilim ve bilimselligin metodu, fenomeni taban almakta ve FENOMENIN NE OLDUGUNUN BIR VARLIK OLARAK TARTISMASINI ONE CIKARMAK YERINE; onun gozlemini, gozleminin teorisini ve bu teorinin test edilebilirligini ve yeni bir gozlem ile YANLISLANABILIRLIGINI, DEGISIMINI VE YENILENEBILECEGINI ortaya koymaktadir. Halbuki, materyalizmin algisina gore nesnel madde tek gerceklik ifade eden varliktir ve hep bunu ispat eder, YANLISLAMAYA ACMAZ VE YANLISLANABILIRLIGININ GOZLEMINE YER VERMEZ. Son olarak olgusal temelde, ontolojik gerceklik evrensel onay almis bir temele oturtulamamis ve insanoglunca ontolojik temelde tartisma surdurulen bir alandir. Bilim ve bilimsellikte TARTISMA YOKTUR VE OLGU TARTISMAYA YER VERMEYECEK VE GOZLEM ILE YANLISLANABILECEK BIR SEKILDE BILIMSELDIR. Saygilarimla; evrensel-insan
  19. Saygideger orphaned; Neyse bu kadar samata yeter, sen kendi kendine eglenmeye devam et. Ben birey bilinci almis bir birey olarak, kimsenin kullanimina acik degilim. Bunu kullanima acik olanlar dusunsun. saygilarimla; evrensel-insan
  20. Saygidegerorphaned; Ben bir dusunceyim ve dile getirdigim de, ne ispat, ne savunu. Dusuncemin gorevi, curutmek, yanlislamak, sorunu ortaya koymak ve cikarsama yapmaktir. Bunlar bazi beyinleri asan konular oldugu icin, o beyinler bunlardan anlamazlar. Dusunceyi ortaya koyan benim, asil ortaya konan bu dusuncenin curutulmesi, baska beyinlere aittir. Tabi bilgileri, birikimleri ve bilincleri varsa! Bu arada unutmamak gerekir ki, emeryalist zihniyetin bir ozelligi de, kendine ait olan fikirleri ve uygulamalari baskasina yamamaya calismaktir. Bu bir vicdan rahatlatmasimidir acaba? Yoksa, onca bomba altinda olenlerin o kisiye yasattigi kabus mudur? "Camur at, izi kalsin" devri coktan bitti, sen hala annenin margarinini mi kullaniyorsun? Saygilarimla; evrensel-insan
  21. Saygideger orphaned; Ayinesi istir kisinin lafa bakilmaz; Rutbey-i asri gorunur, her eserinde. Saygilarimla; evrensel-insan
  22. Saygideger orphaned; Hadi bakalım, nasıl sıyrılacaksın şimdi işin içinden...-orphaned- Ben bir birey olarak ne yazdigini bilen ve yazdiginin bilincinde ve farkinda olarak ta ne dedigini bilen bir duzeye sahibim. Ayrica, su ana kadar bu sitede dile getirdigim yazilarimdan ve nette baska forumlarda dile getirdigim yazilarimdan hep ayni lakabi, avatari kullanan bir istikrar sahibi biri olarak, benim ne oldugumu ve ne dedigimi herkes bilir. Yarasi olan gocunsun. Senin dediklerin bir yagmur gibi benim yazilarimin ustunden akar gider. Oyuzden hic ugrasma ve kendin icin uygun dusebilecek yakistirmalari baskasina yapmaya ugrasma, tutmaz ve igreti kalir. Ayinesi istir kisinin lafa bakilmaz; Rutbey-i asri gorunur, her eserinde. Saygilarimla; evrensel-insan
  23. Bugun secim ortaminda,ulke siyasi propagandalarinin ve toplumun ve de farkli halklarinin ideolojik inancsal dogrulari ne olursa olsun; asil kutuplasma iki yonludur. Bu kutuplasmanin bir temelini disa bagimlilik, yani ABD, AB, NATO, BM temelli emperyalist zihniyetin yonlendirim ve yonetimini uygulama siyaseti Digeri, ulkeni kendi kaynaklariyla, kendi sinirlarini koruyarak, kendi kendini yonetme ve yonlendirme siyaseti. Bugun bakildiginda, sosyalisti, devrimcisi, karsi devrimcisi, milliyetcisi, dindari, dincisi, dinsizi, kisaca toplumun herkesimi, her iki grupta da yer alabilmektedir. Aslinda bu iki kutbu teskil eden kutuplar olarak, siyasi gorusu soyle de farklilastirabiliriz. Yurtcular ve yurtdisicilar Partilerin dagilimina gelindiginde, Yurtdisicilarin, yani disa bagimliligi devam ettirmek isteyenlerin, basinda AKP gelmekte ve onun muhalifi iki ana parti CHP ve MHP politikalariyla, BUNA KARSI CIKMAMAKTADIR. Burada CHP'nin yeni yuzu, bu politikayi guderken, yurtcu politikalarini da dile getirmektedir. Ayni sey MHP icinde gecerlidir. Fakat her nasilsa, diger partiler; AKP, CHP, MHP, BDP gibi; degil, aksine DISA BAGIMLILIGA OYLE VEYA BOYLE KARSI CIKMAKTADIRLAR. Bu konuda partilerin ya da bagimsiz gorusun anafikri, ister sosyalist,ister milliyetci, ister dindar, ister dinci, ister dinsiz v.s. ne olursa olsun, bu dis bagimliliga oyle veya boyle karsi cikmaktadir. Dolayisiyla, gozlem olarak ulke toplumunun ve farkli kesim ve halklarinin kutuplasmasi; din veya milliyet degil; disa bagimliligi devam ettirmek ve buna karsi cikmak, ya da son vermek dusuncesidir. Eger gercekci olmak ve uc ana partinin bu secimlerde bir cesit hukumet olma adayioldugu dusunulurse, bilincli destek almalarinin disinda, parti politikalarinin algisi olarak ta, kendi aralarindaki oy dagilimi farkini, onlara dis bagimliliga karsi cikmak ve son vermek isteyenlerin verecegi oylar belirliyecektir. Ayni sekilde, bu partiler arasi biribirine kayis ta yine, bilincli destek vermeme disinda ideolojik inancsal dogru temelli oylar belirliyecektir. Tabi bu arada, asiret ve aga sisteminin blok oylari da, bu partilerin onlara sagladigi veya saglamaya vaad ettikleri temelinde dagilacaktir. Tum bunlarin disinda gercekci olmak adina, en buyuk gerceklik; ulke tarihi ve daha onceki iktidarlar goz onune alindiginda, disa bagimlilik konusunun yerlesmisliginin, oyle kolay kolay hele sozde hic mumkun olamayacagi oldugu ve bunun icin icraat ve uygulama gerektigi de aciktir. Boyle bir uygulamanin olmayacagi da, maalesef uc anaparti acisindan ve dile getirdiklerinden, mumkun olmayacagi aciktir. Demekki, disa bagimlilik konusunda bir degisim, bir kayma, bir farkli uygulama olacaksa, bu da ancak meclise girecek bagimsizlar eliyle dile getirilecektir. Cunku % 10 baraji, goruldugu uzre uc ana parti disinda kalan partilere mecliste kendilerini ve inandiklari siyasi ideolojilerini temsil hakkini vermeyecektir. Bu acidan ve her turlu durum gercekligi temelinde secim sonrasi olacak olanin, disa bagimliligin aynen ve kesintisiz surdurulecegi ve esbaskanlik gorevi mi, yoksa en azindan bazi direktiflere karsi cikabilinecek bir zihniyetin varligi mi? Bunu da secimlerde ortaya cikan sonuc ve olusacak hukumet belirliyecektir. Saygilarimla; evrensel-insan
  24. Saygideger orphaned; Turkce'de bir atasozu vardir, "camiyi calan kilifini hazirlar", diye. Umarim bu atasozunu duymussundur. Demirel gunlerini bizzat yasayan bir kisi olarak bunlari soyluyorum. Sonucta birisinin basa getirilecegine karar verilmisse, bunun her turlu medyatik propaganda ve hile kolu birbiriyle paralel gider. Umarim bu aciklama yeterli olur, tabi algilayabilene ve emeryalist zihniyetin, nasil isledigini, nasil kurumsallastigini bilincli ve farkindalikli olarak algilayabilene. Saygilarimla; evrensel-insan
  25. Hepimizin dilinden dusmeyen, gercek kavrami, bilincli ve farkinda olarak kullanilan bir kavram degildir. Herseyden once bu kavramin, neler icerdigi ve farkli algilari ortaya koymak gerekir. Neyin gercek oldugu (truth) ile, gercekte var olan (reality) farkli seylerdir. Neyin gercek oldugu (truth) neyin gercek olmadigina (falsity) baglidir. Buradaki gercek olmayan (false) ile, gercekte var olmayan (unreal) ayni seyler degildir. Ayni, gercek olan (true) ile gercekte var olan (real) in ayni seyler olmadigi gibi. Gerceklik (reality), sadece gercekte var olan konusudur. Yani gercek olan (true) ve gercek olmayan ( false), gercegin ne oldugu (truth) konusunu icermez. Gerceklik (reality) konusu, metafizigin ontolojisinin (varlik) konusu iken, neyin gercek oldugu (truth) epistemolojinin (bilgi) konusudur. Bu temelde, olgu (fact) ile, kurgu (fiction) da bilimselligin konusudur. Bu temelde de gerceklik, varliksal (ontological) ve bilgisel/bilimsel/epistemolojik (epistemological) gerceklik olarak farklilasir. Bilindigi gibi, varliksal gercekligin, ontolojik ideolojileri olarak uc tane ideolojisi vardir. Bunlar gercekte var olan gercekligin nesnel oldugunu ve gercek olan varligin madde oldugunu soyleyen-materyalizm Gercekte var olan gercekligin oznel oldugunu ve gercek olan varligin dusunce oldugunu soyleyen-idealizm Gercekte var olan gercekligin isim oldugunu ve gercek olan varligin olmadigini soyleyen-pozitivizm Realizm ise gercekcilik demektir. Yani, realist olan bir kisi, konuya gercekte var olan uzerinden bakan kisidir. Realizmin ve realistin, yani gercekcinin neyin gercek oldugu (truth) konusundaki yanasimi, ontolojik ve/veya epistemolojik olabilir. Ontolojik ise, materyalist, idealist veya pozitivist olabilir. Ben, gercege ontolojik ve metafizik olarak bakmadigim icin, bu konuyu burada noktaliyorum. Benim, gerceklige ve gercekcilige bakis acim, epistemolojiktir ve bilindigi gibi, constructivist, yani yapilandirmaci epistemolojidir. Herseyden once epistemoloji gercegin ne oldugu(truth), dogrulamasi (justification) ve inanc (belief) uzerinedir. Iste bu temelde, bilimsellik ve inancsallik farklilasir. Bilimsellik olgu (fact) uzerine kurulurken, inancsallik kurgu (fiction) uzerine kurulur. Herseyden once, bir yapilandirmaci; gercekligin ontolojik degil, yapilandirilmislik (constructed) uzerine kuruldugunu dile getirir. Bu farklilik, constructivizmi, ontolojiden (varlik) epistemolojiye (bilgi) tasir. Yapilandirmacilik temelinde, bilimsel ve bilissel bilginin tabiatini dile getirir. Buna gore, bilimsel bilginin, bilim kisilerince yapilandirildigi ve dunyadan kesfedilmedigi gorusune sahiptir. Duyusal deneyimi aciklamak icin,bilimin kavramlarinin onerilmis birer zihinsel yapilandirilmislik oldugunu soyler. Bilebilecegimiz tek gercekligin, insanoglu dusuncesinin sundugu/temsil ettigi gerceklik oldugunu soyler. Gercekligin insan dusuncesinden bagimsiz oldugunu, fakat anlaminin, iceriginin ve bilgisinin herzaman bir insanoglu yapilandirmisligi oldugunu soyler. Irkin, cinsiyetin ve cinselligin ayni masanin, sandalyenin ve atomun da oldugu gibi, fiziksel ve biyolojik gercekligin sunumunun/temsil edilmesinin bir insanoglu yapilandirmasi oldugunu soyler. Mesela, sosyal bir yapilandirmacilik olan, iyi ve kotu terimlerinin neyi icerip, neyi icermedigi, toplum olarak ne ifade ettigi, ne anlam ve icerikte oldugu disarida dunyada yoktur, fakat, sadece sosyal yapilandirilmisligin kulturu icinde verdigi anlamin icinde ve yoluyla belirlenir. Temeli bu yapilandirilmis sosyal bilgi ve onun ogrenimine dayanir. Bu temelde, neyin gercek oldugu (truth) yapilandirilmis gercekliktir. Epistemolojik gercekligin, yapilandirilmisliginin evrensel kullanim sembolleri olan ve yapi ve isleyisini ortaya koyan x ve y, evrensel-insan zihniyetinin konusudur. Ontolojik (varliksal) gerceklik, hem bilimin konusu degildir, hem de bilimsel degildir. Cunku bilim ve bilimsellik metod olarak, gozlemi, gozlemin teorisini, bu teorinin test edilip, olgulasmasini ve gozlem ile yanlislanabilirliginin baki kaldigi metodunu kullanir. Ontolojik ve teolojik gerceklik, felsefenin metafiziginin insanoglunca yuzyillardir neyin gercek olduguna dair tartistigi materyalist ve idealist ideolojileridir. Bu temelde ontolojik(varliksal) ve teolojik(tanrisal) gercegin ne oldugu (truth) tartismasi, surer gider. Bu da hic bir zaman sonuclanamayan ontolojik gerceklik tartismasidir. Saygilarimla; evrensel-insan ,
×
×
  • Create New...