-
İçerik sayısı
3.544 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
391
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by evrensel-insan
-
Kavram felsefesi, konu olarak metafizigin ontolojik ideolojilerinin, real existance, yani gercek varlik kisminda yerini alir. Yalniz, felsefe de gercek varlik, ayni zamanda universals, yani evrensellerin ne oldugu konusunda da aciklama getirir. Gercek varlik temelinde, uc tane bilinen ana ideoloji vardir. Bunlar, gercek varligi su sekildetanimlarlar. Conceptualizm(Kavramcilik):Evrenseller, sadece oznel ve kisisel olarak vardir. Nominalizm(Isimleme, isimcilik):Evrenseller yoktur, mevcut degildir. Realizm(Gercekcilik):Evrenseller, sadece nesnel olarak vardir. Burada, gercek varlik katagorisinin, substantial existance, yani mustakil var olan varlik katagorisindeki, ideolojilerle karistirilmamasi gerekir. Bunlarda, kisaca; materyalizm, idealizm ve pozitivizmdir. Yukaridaki ontolojik gercek varlik ve evrenseller konusu, aslinda epistemolojinin ana konusudur, yani kavram epistemoloji de, bilgi temelli aciklamalarin temelini teskil eder. Buradaki kavrami, ontolojinin ideolojisi, kavramcilikla karistirmamak gerekir. Kavram-CONCEPT-kelime anlami olarak, hamilelek, gebelik, doguma yonelen demektir.Yani, beynin hamile kalmasi, ya da gebe kalmasidir. Beyin nasil hamile kalir? Beyin, herhangibir somutu-maddeyi-yansi yoluyla, 5 duyuyla; veya bir soyutu,-inanci- duyu yoluyla algilar, bu algilama SORUDUR. Sonra bu soruyu, algiladigiyla ISARETLER. Yani ozdeslestirir. Boylece SORU ISARETI-?-beyinde hamile kalir. Goruldugu gibi, beyin hamile kaldiktan sonra, artik soruyu-ki beyinde- ve isareti-soyut veya somut- biribirinden ayirmak imkansizlasmistir. Bu soru isaretine bir cevap vermek gerekir. Iste o cevap kavramdir. Yani hamile kalan beynin-soru isaretine-dogumudur. Madde dilinden konusacak olursak; YANSI, BEYINDE SORU OLARAK BELIRIR, BEYINDE BU BELIRLEDIGI SORUYU ISARETLER. Dolayisiyle, madde kavrami, hem soru, hem isareti hem de cevabidir.Iste buna uclu ozdeslesme denir. Kavramlar hep pozitiftir. Pozitivizm adini burdan almistir. Pozitivizm kavrami tek gordugu icinde, yansiyi vereni, yani maddeyi yok sayar. Idealizm veya materyalizm, kavrama bir acilim getirmemistir. Kavramlar ayni zamanda, belgit, axiom, yani ispati gerekmiyen olgulardir. Sorun ise, bundan sonra, yani kavramin kullaniminda, diger bir deyisle ifade edilisinde baslar. Ifade ya kavrama paralel- yani positif, ya da kavrama ters-yani negatiftir. Kavramin, isaret olarak, bir soyutlami yoksa bir somutlami ozdeslestigi bilinemedigi veya algilanamadigi icin, cikan ilk ifade sorunu kavramlananin, oznel mi nesnel mi oldugudur. Daha sonraki sorun, inancmi maddemi oldugudur. BIR MADDEMI, DUSUNCEMI URUNU OLDUGUDUR. Kavramlastirilanin var mi, yok mu oldugudur. Buradan da kavramin karakteri ortaya cikmaktadir.Soru ve isareti-ikilem,kavramlayan ve kavramlanan-karsitlik, yani X in cizgisel hali, yani 4'lu kesisimdir. Yine ifade de yasanan bir sorunda, ifade eden beynin tek olmasi, kavramin ise evrensel olmasidir. Sevgiyi ornek alirsak;soruyu isaretleyen ve bu isaretin sevgi oldugunu dusunen, beyin; bu sevgiyi, bir baska vucutla ozdeslestirir. Bu rada ki sorun sevgi uzerine ozdeslenen vucudun, bu isareti isaretlememis olmasidir. Boylece sevgi tek isaretleyen tarafindan vardir. Uzerine isaretlenen tarafindan degil. Eger, soyut degerler, hem isaretleyen hem de uzerine isaretlenen ile ortusurse; iste o zaman andlasma saglanir. Aksi taktirde tek taraflidir. Tum soyut degerler icin bu gecerlidir. Dogru, iyi, demokrasi, hak, hukuk v.s. Kavramin bu uclu ozdeslesmesinden dolayidir ki-soru, nokta;isaret, positif; ve cevap-isim veya adlama, bir dir.Yani-bir pozitif nokta. Ne madde, ne dusunce ne de kavramin kendisinin metafizik-yani varlik temelinde evrensel bir ispati veya kabulu yoktur. Cesitli ideolojiler, bu uc ayri ogeyi teke indirgeme veya ilkleme mucadelesi vermektedirler. Bu teke indirgemenin sebebide; alginin noktasal olmasi ve dilin noktasal icerikte olmasindandir. Burada ki benim aciklama yontemim, cizgisel (linear) ve yansal (lateral) dir. Yani ozdeslenen ve biribiriyle kesiserek teke indirgenmeye calisilani; yanyana ve cizgisel olarak ortaya koyar, bu ortaya koyusta-yanlamasina, birbirine bitisik- (juxtapositional) temellidir. ki bu 3 bacakli Y dir. Kavram konusu yasamin ve herseyin ne olarak ve nasil olusturuldugunu bize anlatan bir olgudur.O yuzden algilanmasi cok onemlidir. KAVRAM-CONCEPT-Tarih sahnesine, insanoglu dusuncesinde onemi algilandiktan ve insanoglunun davranisina ifade olarak yansidiktan buyana;Tum yasami yoneten ve yonlendiren aliskanliklarda ve bu aliskanliklarin alisilagelmis dogal dusunce yapisinda ; hem bir devrim yapratmis, hem de bu devrimle birlikte kaosu ve celiskiyi alisilagelmis felsefe, bilim temeline tasimistir. Kavramin yaptigi bu devrim, butun eski bilinen ideolojileri ve bilime bakis acisini kokunden sarsmis, ve yeni bir suru felsefi, bilimsel bakis acisinin da dogmasina sebep olmustur. Surasi bir gercektir ki, dogal ve alisilagelmis bakis acisinin dusunce ve davranisindaki bu devrim, hem dunyayi hem insanligi hemde insani-hem bireysel hem de evrensel temelde-tarihin gerisine cekmeye, bosluklar yaratmaya ve insanoglunu eskiden oldugu gibi, insanlik disi ve guc temelli davranisa zorlamistir. Bugun insanoglunun ve onun yonetip yonlendirdigi dunyanin, icine dustugu cikmaz, bence akil yapisinin son ve nihayi cikmazidir. Ya bir cikis noktasi bulunacak-hem bireysel hemde evrensel temelde- ve insan ve insanligi, yeni dogal olmayan bir bakis acisiyla tanisacak ve bu bakis acisi temelinde-ki bu insan ve onun insanligidir-hem kendini hem de iliskilerini yeniden ve kokten gozden gecirerek, kendine ve icinde bulundugu dunyaya, hem felsefe hemde bilimde yeni yontem ve sistem getirecek, ya da eski alisilagelmis ve dogal algiladigi dusunce ve davranista hem kendini hem insan yapisini hemde insanligini, aklinin sinirlari temelinde tarihe gomecektir. Onerim, kavramin insan hayatindaki onemini ve yerini iyi algilamak ve bunun icinde tum dusunce kokenini ve onun dogal attedilen dusunce ve davranis yapisini ve onun getirdidgi sabit bakis acisini yeniden gozden gecirmektir. Bireyin hem insansal hem de evrensel dusunce ve davranisi acisindan. Benim cikis yolum bu konuda felsefidir. Kisaca kavramin, hem mustakil var olan varlik temelinde, hemde evrensel temeldeki, birligini, butunlugunu ve beraberligini sunmaktadir. Kavramin, felsefenin metafizik dalinin-ki varligi her yonuyle sorgulayan dali-getirdigi temeldeki, yeni bakis acisini vermekte ve alisilagelmis bakis acisini curutmeye yoneliktir. Kavram ya evrimci olarak insanoglunu kaos icinde tutacak ve yasadigi dunyasini ve kendini algilanmaz kilacak; ya da devrimci temelde, insanogluna hem bireysel hemde evrensel devrimi yeni bakis acisiyla yaptiracaktir. Bu secimin zamani gelmis ve gecmektedir. Yasamin, iliskinin ve dusunce ve davranisin bir eziyet, aci kesmekes ve kaos temelli celiskimi? yoksa, bir eglence, zevk, uyum, ve kosmos iceren bir iliski mi oldugunu herkes kendini aynada gorerek karar verecektir. Verdigi karar dogrultusunda da kendine bir yol cizecektir. Kavramin en onemli ozelligi beyin ile dusunce ve fenomen ile numen bagini aciklamasidir. Cunku kavramin algisi, hem metafizigin ontolojik, yani numenofenomenal birlikteligi temelindeki varlik, hem de epistemolojinin fenemonumenal birlikteligi temelindeki bilgidir Iste burada, bilgi ve varlik bagi da, insanoglunun seylere bakis acisinin temelini olusturur. Bu temel bizi, ya insandisi bir degere, guce v.s., ya da insan temelli bir veriye yapilandirilmisliga goturur. Iste bu fark ayni zamanda insanoglunun dogal insan ve insanlikdisi zihniyeti ile, yineinsanoglunu insanlastiracak olan insansal zihniyet farkinin da bilinc temelidir. Tam da bu nedenden dolayi pozitivizm, hem metafizigin ontolojisinde, hem de epistemolojide ideoloji ve teori olarak yerini alir. Cunku pozitivizme gore, ontolojik olarak ve substantial existance, yani mustakil var olan varlik olarak, bir varlik yoktur. Bu ayni zamanda, gercek varlik ideolojilerinden nominalizm, yani isimciliginde ideolojik inancidir. Oyuzden pozitivizm, bir ideolojik akim olarak; epistemolojide one cikar. Bu arada, bir not olarak, benim bakis acimin pozitivizm degil; constructive epistemoloji, yani yapilandirmaci bilgi oldugunu, ben; "bilimin felsefi tabani nedir?" basliginda aciklamistim. Saygilarimla; evrensel-insan
- 2 yanıt
-
- 5
-
-
Numen Nedir? Tarihte felsefe olarak; Emanuel Kant (1724-1804), bir donum noktasidir. Kant'in iki buyuk argumeni; bugunku, bilimin ve felsefenin her dalinin temelini teskil etmistir. Hegel'in idealizminden, Marx'in ideolojisi dogmus ve madde temelinde penomene bir aciklik getirmistir. Ayrica, kritik felsefi akimin da oncusu Jacobi ve Maimion dur. Maimon ekolu; Karl Poper' e acilmis; Jacobi fazla ragbet gormemesine ragmen; schopenhauer ve Nietzsche'yi dogurmustur. Bu arada varolusculuk geliserek; fenomen'nin felsefesini ortaya atmistir. Tarihler, 1800-1900 civarlaridir. Bu arada, kisaca pozitivizm ve logicism'e de deginelim. Anglo-Amerikan felsefi gelisimi de; Pragmatizmi, yararcilik, kullanimcilik dogurmus; sonralari da; Bradley eliyle; logicism ile birlestirilmis ve dilin kural ve kaidelerini olusturan, linquistics'in analizine kadar devam etmistir. Bu analize acilis ta, yine 1900' lerdir. Gorundugu gibi; Kant'in neomen teorisi; idealistlerin, tanrisal yanasimi disinda; pek ragbet gormemistir. Halbuki butun bu filozoflarin ve ondan oncekilerin; ortaya attigi bu akimlar, teoriler ve ideolojiler; onlarin ZIHNININ BIR URUNUDUR. Iste noumen'de algi ile mumkun olmayan bir zihin urunudur. Burada ilk akla gelen kavram tanri veya tanrisal yanasim olur. Halbuki noumen iyi incelendiginde, noumenin objesinin, ya da nesnesinin, ya da somutunun INSANOGLU oldugu ALGILANMAZ, ve gozardi edilir. Bu algi bile tek basina; tanrisal yanasima bir darbedir. Peki; zihinsel obje, nesne, somut, kisaca 5 duyuya hitabeden ortada ise, yani insanoglu ise; zihnin, soyutu, oznesi, subjesi, yani algilanmayan, zihnin objesi insanoglunun; gene algilanmayan soyutu nedir? Yani insanoglu, zihinsel olarak; seyleri nasil ve hangi evrensel koken ve temelle ortaya atmaktadir? Yani, tum bilimi, ve felsefeyi tek bir kokene ve temele indirgeyen ve zihnin islevini, fonksiyonunu veren koken ve temel nedir? Iste butun sorun da buradadir. Insanoglunu; zihinsel bir obje olarak algilayamayan, insanoglunun; bu soruya yonelmesi de pek beklenemez. Yoneldiginin somut gercegide; zaten insandisi kavrami olan tanrisal yanasimdir. O zaman, bu zihinsel soyutu ortaya koyabilmek, tamamen insanoglunun zihinsel obje ve somut oldugunu algilayabilmekten gecer. Yukarida saydigimiz filozoflardan hic biri bu algiya erisememistir. Sadece Nietzsche'nin bu konudan, bireye ve ordanda bireyi yukumsuz kilan; ve guce, otoriteye ve erke yonlendiren; bireysel akilciligina varabiliriz. Bu da zaten; dunyanin icinde bulundugu durumu ve nedenlerini ortaya koyan kendi basina bir aciklamadir. Demekki; insanoglunu, en azindan icine dustugu bu insanlikdisi durumdan kurtaracak, bir zihindsel soyuta ve bu soyutun ne oldugunun aciklanmasina ve evrensel temelde ortaya konmasina ihtiyac vardir. Bu evrensel kullanim isaretlerinin, sembollerinin, ne oldugunu, nasil bir kullanim icerdigini v.s. dogal dusuncenin, ctetolojik yapisini, EVRENSEL-INSAN ZIHNIYETI basliginda ortaya koyarak izah etmeye calistim ve gerektiginde de devam edecegim. Kisaca; noumenin; zihin objesi olan insanoglunun algilanabilmesi; bizi, noumenin zihin subjesine, soyutuna goturur. (Gunumuzde cognitive science, bilissel bilim olarak algilanan ve beynin fonksiyonu dusuncenin, bilinc ve farkindaligi konusunu isleyen bilim dali) Iste benim, evrensel-insan olarak 1994' ten beri uzerinde calistigim ve bir fenomen olarak; goruntuye indirgedigim, noumen'in zihinsel soyutu, yani evrensel kullanimbilim sembolleri XY birlikteligi, yani okunusu zi olan birlikteliktir. Bilindigi gibi, ben bu XY birlikteligini ve bu birliktelikteki X ve Y nin ayri ayri izah ve acilimini cesitli konularda ve cesitli icerikte aciklamaya calistim ve yeri geldigince de aciklayacagim. Ozetlersek; noumen, Kant'a gore; algilanamayan ve "thing-in-itself", yani "kendi icindeki, bunyesindeki sey" olarak ortaya konan ve yanasim olarakta; tanrisalliga varan olgunun; aslinda; zihinsel objesi insanoglu olmasinin yaninda; zihinsel subjesi de; evrensel kullanimbilim sembolleri olan XY birlikteligi, yani okunusi zi olan ve zihnin islev ve fonksiyonunun koken ve temelini olusturan ctetolojik yapilanmadir. Bu numenal yapinin ve isleyisinin constructive epistemoloji, yani yapilandirilmis bilgi temelli aciklamasi ve bu yapilandirilmisligin insanoglunu zihinsel insanlastirmayan sorunu ve resmi, evrensel-insan zihniyetinin curutme, cikarsama, yanlislama metodlariyla ortaya konmaktadir. Aslinda fenomenden degil de, numenden yola cikis, insanogluna alternatifsiz olarak numenin objesinin, fenomeninin insanoglu oldugunu bilissel olarak gostermekte ve boylece insanoglu ustu bir gucun gereksizligini de ortaya koymaktadir. Numenal yanasim, tanri (ya da her turlu, her bir insanoglu ustu bir fenomenal ve/veya numenal guc) idealizmine ve materyalizmin kendi kendini ortaya koyan madde temeline vurulmus bir darbedir. Insanoglunun insanlasmadaki zihinsel devriminin ve Kim sorusunun ve de kavram temelinin kaynaginin algilanmasindaki en ust insanoglu farkindaligi ve bilincidir. Oyuzden numeni, fenomelden farkliligini ve fenomen ile olan bag ve iliskisini ve de anlam ve icerigini cok iyi algilamak gerekir. Cunku, Numeni, Kimi ortaya koyamayan hic bir metafizik, ontolojik ve teolojik felsefe, insanoglu ustu guce inanmaktan ve insanoglu ustu bir guc aramaktan ve yaratmaktan kendini alamaz. Bilhassa materyalizm, ontolojideki kesin ve determinist, indirgemeci yaklasimiyla, numeni ve kimi aciklamaya muktedir degildir. Cunku bunu sadece anlam ve icerik verdigi tanri ile ozdeslestirir ve pozitivizmin yok algisi temelinde, madde tabanina oturtamadigi tanriyi yoklar. Bu yoklama, sadece anlam ve icerik temelli tanri kavraminin bag ve iliskisindeki olumsuzluk, itiraz ve kabul etmeme temelidir. Ama, materyalizm; ne numeni ne de kimi ve de kavrami ne fenomenal bir farkindalik ve bilincle, ne de numenal bir algi ve bilinc ile ortaya koyamaz. Dolayisiyle, materyalizmin kavrami algilamasi da beklenemez. Ayni hatalar, epistemolojinin, objektivizm, deneycilik, gerceklik ve naturalizm bakis acilarinda da mevcuttur. Hepsi ve butun fenomenal temelli ideolojiler, numeni algilayamazlar ve sadece madde ve nesne olarak kesinlestirdikleri bir tabanin ki bu taban insanoglu disinda kalan, madde, doga, evren v.s. dir, bir oznel ve ozelligi olarak algilarlar. Kisaca madde temelli fenomene, insanoglu yetisi olan numenal eklentinin ve belirtinin bilinc ve farkinda degillerdir. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger pante; Daima yeni hükümet kurulana kadar, eskisi devam eder. -pante- Goruldugu uzre ve her olumsuzlukta oldugu gibi, boyle bir durumda da karli cikan, cikarini yuruten, iktidar oluyor. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger pante; Sandıklarda olmaz ama -pante- Basilan fazla oy pusulasinin kullanimini nasil onlenir? Her sandiktaki hayali oylar ve/veya sandik gorevlilerinin hem kayitli, hem de gorevli olduklari yerlerde iki kere oy kullanmalari nasil onlenir? Bu arada cikis kapilarinda bagimsizlara oy atilamiyormus? Orada oylar coktan basladi bile, oradaki bir hile nasi onlenir? Her hangibir hilenin ortaya cikmasi ve sonuca ulastirilma surecinde, ulke hukumetsiz kalamaz ki!, o zaman ne olacak? Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger Terzaghi; Guvenilirlik, sistemin cesidinde ve kendinde degil; o sistemi kimin kullandiginda ve kimin denetiminde ve kimin yonlendiriminde ve insiyatifinde oldugundadir. Bu konuda da, bugunku iktidar ele gecirdigi kurumlari, yerlestirdigi kontenjanlarinin ve kendisinin icraatleri ve soylemleriyle sinifta kalmistir. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger berguzar; Şimdi sen bana bu cümlen ile kendi kendinin Tanrısı olmadığını nasıl ispatlayacaksın?-berguzar- Insanoglunu insanlastirma yolundaki zihinsel devrim; aksine tamamen insanoglu temelli ve tabanlidir. Dolayisi ile insasndisi olarak anlam ve icerik verilen bir tanriya, bu duzeye gelmis bir beyin ne ihtiyac duyar, ne de boyle bir guc arar. Tanri nedir, neye/kime gore o dur? Sen once anlam ve icerik verdigin ve bu temelinde kurdugun insandisi bag ve iliskiyi acikla, bende ona gore; kendi kendimin tanrisimiyim, degil miyim; aciklayayim. Ayrica farkinda isen, benim insanoglunun insanlasmasi, fenomenal degil, numenal yani zihinsel, dusunsel, bilincli, farkindalikli ve bunlarin yansitacagi davranis, duzen ve sistem. Sonucta kendi dahil kendisine yansiyan algiladigi fenomeni, insanoglu numeni ile ortaya koyuyor. Bu temelde de, herhangibir fenomenal degisim gozlendiginde, bu da bir numenal olarak dile getirilecektir. Yani evrimsel bir degisim, numenal ortaya konacaktir. Yalniz senin ile once birnoktada anlasalim. Tanri konusu, insanoglunun disinda baska bir tur tarafindan algilanan bir konumudur, yoksa sadece insanoglunu ilgilendiren bir konumudur? Insanoglu tabulu rasa olarak dogar, o zaman tanri kavrami ile insanoglu yasamda tanismaz mi ve insanogluna bu kavrami yine kendi turu tanistirmaz mi? Hangi tanridan bahsediyoruz. Insanoglu tarihinde bir suru tanri gelip gecmistir. Eger tanrinin ne olduguna kendi alginca, yada islami algi ile bir yanit verebilirsen; o zaman tanrilasma, tanrilastirma, tanrisal zihniyet konularini tartisabiliriz. Umarim verdigim linki okumussundur. Orada insanoglunun tanriyi nasil urettigini ve tanri yuzunden nasil kutuplastigini izah ettim. Son bir nokta, bilim ve bilimselligin baslamasi fenomenin gozlemidir, sonrasi zaten soyutlamasi,yani numenal kismidir. Formuller, tezler, teoriler, kurallar, kanunlar, matematik ve mantik bu bolume girer. Iste bu bolumun ortaya attigi ifade, test edilir olabilmeli ve baska bir gozlemle de, yanlislanir olabilmelidir. Bilimsellik budur, bilim de boyle surekli suregelen surec olarak bilmediklerini bildirir, eski bilgilerini yeniler, bilgilerini tazeler ve varsa da yanlislarini duzeltir, eksik biraktigini tamamlamaya yonelir. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Bilindigi gibi, her sandiga 95 fazladan oy pusulasi gelecek sekilde, secmen sayisindan fazla oy pusulasi basildi. Bu secim sistemi, gelismis bilim ve teknik temelinde cok iptidai bir sistem ve, her turlu kisi dahil; bir cok bilgisayar hilesi yapilabilecegi (mesela oylari bilgisayara gecirecek olan kisinin, rakamlari kendisine verilen direktif temelinde degistirerek kaydetmesi) gayet olasi. Gecmiste de, demirel'in, Menderes'in Ozal'n v.s.i ABD'nin medya propagandasi ile geldigi hatirlanirsa, bu sistem hileye cok acik. Buradan da iki sonuc cikiyor. Birincisi psikolojik caresizlik sorunu, yani "biz ne yaparsak, kime oy atarsak atalim, hersey onceden planlanmis ve kimin secilecegi belli." Ikincisi de, guvensizlik konusu. Sonucta secimin her turlu idaresi su anki iktidarin elinde. Ayrica, gecenlerde bulunan secim kagitlari, Adana'daki bos binalara yollanilan secim kagitlari ve gecen seneki elektriklerin kesilimi v.s. de ayrica secimin adil olmayacagi konusunda "mide bulandiran" olgular. Sizce, bu secimde sonuclarin adaletli olma olanagi nedir? Nasil bir secim sonuc aciklamasi sizce adaletli izlenimi verir? Secimlere karistirilan bu hileler, hangi durum ve olayda suc duyurusu vermeyi icerir? Yapilan itirazlarin gecerliliginin olanagi nedir? Tum bunlari degerlendirirken, YSK'nun yarginin, su anda da danistayin, her turlu islem kontrolunun ve uygulanirliginin v.s. de iktidarin emrinde oldugu dusunulurse, cikan secim sonuclarinin bolge ve genel anlamda gecerliligi ve buna gosterilen guven ve kabul nasil olacaktir? Sonucta, iktidar olarak 3. donemini yasayacak olmasinin ve bu asamada tum kozlarini oynayacak olmasinin temelinde bir salt AKP iktidarinin gercek secim sonuclarini acikladigini kabullenmek bir caresizlik mi olacaktir? Yani "camiyi calan, kilifini hazirlar" atasozunun yerine gelmesinin gercek oylarin dagilimi acisindan bir rolu olacak midir? Bu konudaki dusunceleriniz nelerdir? Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger Lux e Tenebris; Bunun sebebini senmi yazmak istersin yoksa benmi yazayım-L.T.- Buyur, sen yaz. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger Lux e Tenebris; bunları söyleyenler genelde israile askerlik yapmaya gider.-L.T- Ben sahsen, vicdani reddi savunuyorum. Insanoglunun hic bir cikarci, ayrimci degerleri ugruna da, yasami degismem. Ayrica unutmamak gerekirki, amerikan idealizminin ideolojisi soros'un yaraticisi, zaten yahudilerdir. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger astur; Dünyaya bizim Akhenaton'dan daha geniş bir pencereden baktığım konusunda şüphem yok.-Astur- Akhenaton, belki irkci/milliyetci dar bakis acisina, milliyet olarak sahipti, ama; sende amerikan idealizmi penceresi icerisine kitlemissin, kendini. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger Poyra; Param yok.. (şak şak şak) Pulum yok.. (Şak şak şak) Malım mülküm olmasın ziyanı yok.. (Şak şak şak)-poyra- Sen yukaridaki sarkiyi, kulaktan duyma degilde; bilfiil hatirliyorsan, senin de kronik yasin az olmasa gerek. http://www.youtube.com/watch?v=kEPaDnc4Bz8 Meral Zuhal Dünyada dert çok ömür kisa Hayatta zevk yok ask olmasa Param yok pulum yok Malim mülküm olmasin ziyani yok Ask dolu su kalbim Iste budur benim servetim Kesem bos hayat hos Asktan baska bu dünyada hersey bos Kismetim bu benim Sevgim var ya ben de zenignim Gelmedin bekledim Senden baska hiçkimseyi sevmedim Askin tek ümidim Sevgim benim bütün servetim Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger berguzar; Insanoglu kendini sorgulamayoluyla, kendi insan zihniyeti ozune dondukce, kendi disinda bir guc aramayacak ve tum numenal degerlerin sadece kendinde oldugun un bilinc ve farkina varacak. Iste o zaman, tanri, tanrisal zihniyet, tanrisal olumlu/olumsuz taraflilik, tanrilasma ve tanrilastirmanin,sadece kendi verligini ortaya cikarmadigini veaksine,kendi yarattigi bir guce bu varligi teslim ettiginin bilinc ve farkina varacak. Boylece, kendi varligi ve yasaminin bilinci ve kendi dunyasini kendi yapilandirdiginin bilinc ve farkina varacak. Bu temelde, tanri dogal zihniyrtte, bunu fark edemeyen ve kendisinin bilinc ve farkina varamayan insanoglunun kendini anlam ve icerik vererek teslim ettigi olumlu/olumsuz kendi buntesinde tartistigi insanoglunu insanlastirmayan, zihinsel ve sistem haline gelmis bir engeldir. Bu engele olumlu/olumsuz ihtiyac duyanlarin tartisma konusudur. Sen teolojik olarak tanrina inancli olabilir, onu aklinin inandigi dogrusuyla varlayabilir, basskasi senin tanrina inanc duymayabilir ve/veya baska tanriya/tanrilara (her turlusu/her biri) inanc duyabilir, baskasi tanriya inanc duymayabilir ve tanriyi aklinin inandigi dogrusuyla ideolojik olarak yoklayabilir. Bunlar teolojik tartismalardir ve bilimde yeri yoktur. Bilimsel de degildir. http://forum.dusunce...d__470#entry470 Yalniz burda konumuz, tanri degil; bilimin felsefi tabani. Tanri konusunu, istersen sitedeki herhangibir tanri basliginda dile getirebiliriz. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Oto Control neden Gereklidir? Peki, oto control gerekli midir ve neden gereklidir? Bunun da iki cesit cevabi vardir. Birincisi; dogal zihniyet ve onun egosunun yapilanis, sekillenis ve isleyis mekanizmasinin temelini olusturur. Sonucta insandisi ve insanlikdisi temelli zihniyet; oto controlu, onceleri turun controlu temelinde, daha sonra da turun kendi kendini controlu temelinde ve en sonuncusu turun bireyci akil ile bilincli ve farkindalikli controlu temelinde gelismistir. Oto control; dunyanin hangi cografyasinda ve toplumunda dogarsda dogsun bir bebegin, yasam ve iliskilerini geldigi dunya ve bu dunyaya insanoglunun verdigi her turlu deger, tabu ve veriye kendini ve canini adamasi ve teslim etmesidir. Toplumsal ve bireysel olarak ta, bu kendini teslim ettigi deger, tabu ve verilere de baskasini teslim almasidir. Insanoglu turu ve biri, yeryuzune geldiginden beri oto controlsuz yasamamistir ve yasayamaz. Ama; insanoglu turu ve birini insansal zihniyete tasiyacak oto control ise, tamamen bilincli ve farkindalikli bir oto control olacaktir. Sonucta insan olmak ve insanlik sunmak; BIREYSEL MUMKUN DEGIULDIR. Insan olmanin ve insanlik sunmanin anlami birarada yasam ve iliski surmek durumunda olan bireylerin birbirleriyle beraber, birarada ve bir butunluk ve birlik icinde yasam ve iliskilerini getirir. Bu da birey bilincli oto controlu gerekli kilar. Cunku bir birey kendi varliginin bilinc ve farkinda oldugu surece, kendi turunun ve kendi disinda kalan ve algiladigi herseyin yasam degerini algilar. Bu da KENDISININ YASAM VE ILISKISI BASKALARININ YASAM VE ILISKISI DEMEKTIR. Yani, yasamak ve yasatmak birey bilinci almis bir kisinin siaridir. Ileride oyle bir dunya duzeni kurulur ve birey kendisini turune her turlu teslim edecek ve ona guvenecek bir duzeye gelir ve turu bir butun olarak her bir bireyini kucaklarsa, belki o zaman da oto controle gerek kalmaz. Cunku OTO CONTROLUN BIREY BILINCLI TEMELI YASAM KORKUSUDUR. Birey bu korkuyu atlatir ve yasamini turune teslim edebilecek bir dunyada yasarsa, bu korkuda kalkar. Ama gunumuzde OTO CONTROL, KISILERIN YASAMLARINI DEGERLERE ve KENDI DISINDAKI SISTEME, BASKASINA TESLIM ETME/ALMA CONTROLUDUR. Buna olum ve sonrasi da dahildir. Bireyler, turleri icinde yasamlarini birbirlerine mudahele etmeden ve kendi oto controlleriyle yasayacak duzen ve duzeye geldigi zaman ne yasam korkusu, ne de oto control gerekliligi kalmayacaktir. Cunku boyle bir duzey ve duzen; bireyin turu ile butunlestigi duzey ve duzendir. Oyuzden oto controlu, hem yasamak hem de yasatmak hem korumak/kollamak hem de baskalarinkine mudahele etmemek icin kullanalim. Ne controlumuzu baskasina/baskaseye v.s. verelim, ne de baskasininkini kendi kontrolumuze alalim. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Oto Control Insanoglu kendi yasam ve iliski tarihinden beri, insanlasamamada oto control bilincsizligi ve farkindasizligi yasamaktadir. Oto kontrolun iki yonu vardir. Birincisi mustakil var olarak olan varlik, insanoglu turu biri. Digeri bu varligin turu icindeki yasam ve iliskileridir. Tarih incelendiginde; oto control genelde, toplum icinde belirli bir konuda one cikanin, icinde bulundugu toplumu control altina almasiyla baslar. Burada bireysel bir control yoktur, aksine o bireyin gucunun,bilgisinin, otoritesinin v.s. kisaca bir cesit ustunlugunun kontrolu vardir. Bu control, hayvanlar aleminde de yasanir ve controlu ele almak icin, savaslar, mucadeleler olur. Toplumlarin gelismesiyle bu oto control, hiyerarsik bir dagilimla sahiplenilir ve kurallar, yasalar ve kurum, kuruluslarla sistemlesir ve duzen haline gelir. Ondan sonrada, toplum kendi oto controlunu kendi bunyesinde saglayinca da tikir tikir isler. En kucuk oto control birimi, ailedir. Sonra,akraba, sulale, cevre, toplum, millet olarak genisler. Otocontrolun en onemli ozelligi erkeksel ve hiyerarsik olmasidir. Erkekler arasinda, babadan ogula v.s. aktarilir. Toplum bu oto controlu kaybettigi zaman, ya da baska bir guc otorite bu oto controlu eline almak istedigi zaman; toplumsal bir kaos, karmasa, devrim, karsi devrim v.s. yasanir. Bu savaslarin sebebi, oto controla isyandan ziyade, isyan edenin kendsi aklinin inandigi dogrusunun oto controlu ele gecirme ve yonlendirme, yonetme cabasidir. Oto control da, ben, bencillik, bireycilik v.s. yoktur. Sadece baskasinin controlunu ele gecirmek ve kendi controlunu baskasina vermek; ya da baskasinin controlu altinda, baskalarinin controlunu elinde tutmak vardir. Iste hiyerarsi de budur. Nihilizm ile, dunya insanoglu tarihi yeni bir evreye girer. Bu da OTO CONTROL ISYANIDIR. Ama; burada ilginc olan bu kontrolsuz yukumsuzlugun, aslinda kontrolu guce, otoriteye vermesidir. Sosyal Darwinizm de de bu gorulur. Buradaki oto control farki, eskiye nazaran; oto controlu eline alanin BUNU BASKASI ADINA DEGIL; KENDI ADINA YAPTIGININ BILINCI VE FARKINDALIGIDIR. Iste bu kendinden yonlendirimli oto control, tarihte bireyci akilciligin baslangicidir. Buradaki bananecilik ise, baskasinin oto controlunu almamak olarak yansir. Yalniz baskasinin oto controlunu almayan, kendi oto controlunu baskasina verdiginin bilinc ve farkinda degildir. Bireyci akilciligin, canavarligi ise; kendi controlunu bilerek ve farkinda olarak baskalarinin harcanmasina ve kullanilmasina kullanmak anlamindadir. Iste bu yukumsuz oto control, hem dunyayi, hem de insanligi 19. ve 20. yuzyilda kana boyamistir ve hala da boyamaktadir. Burada onemli olan ise, birey bilinci ve onun tursel self bilincidir. Yani, oto controlun, ne baskasina verilmesi, devredilmesi; ne de baskasinin oto controlunu devralma ve kendi ustune alma. Iste bu hak ve ozgurluk anlayisi, bireyin hem kendi oto controlunu, hem de baskalarinin kendi oto controlunu saglar ve oto control bilinc ve farkindaligini almis bireyler de, birbirlerinin oto controllarina mudahele etmeden beraberce yasarlar. Gunumuzun sorunu, bu bilinci almis bir bireyin evrensel-insan zihniyeti saygi ve vicdan algisidir. Yani en buyuk tehlike, OTO CONTROLU BASKASINA VERME TEHLIKESI ve en kolay HATA DA BASKASININ OTO CONTROLUNU ELINDEN ALMA hatasidir. Cunku, eger bir birey, bireysel bilincini, tursel selfi ile birlestirmis se; self degerleri cok yuksektir ve kolayy hata da bu yuksek self degerlere, baskalarinin kolayca oto control teslimidir. Sonucta, self degerleri yuksek birey; eger oto controlunu baskasina veriyor ve bunun da bilincli rahatsizligini yasiyorsa, ortada sorun var demektir. Burada kendine olan, saygisi, guveni, azmi, kararligi v.s. sinde bir sorun var demektir. Bakasinin oto controlunu aldigi zamanda, bunun farkina vardigi an, ya da oto controlunu veren, bunu ona hissettirdigi an; bu oto controlu birakmasi ve kisinin almasini saglayabilmesidir. Iste nihilizmin bireyci akilciliginin yukumsuz oto controlu ve toplumsal kisiliginin kendiliginden yoksun ve sadece baskalarina yonelik oto controlu; ancak birey bilinci ve farkindaliginin tursel bilinc ve farkindaliga tasinmasi ile onlenir. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Bireysel olarak; Insan olmayi ve insanlik sunmayi onleyen, en buyuk engel; control altina alma mucadelesidir. Bu, ne anlama gelir? Bu, ait olan seyi kontrol altina almak demektir. Burada, dikkat edilecek en onemli nokta; uyusumdur. Nedir, bu uyusum? Eger, kendine ait olani; yine kendisi kontrol altina alirsa; sorun yoktur. Ama, insanoglu; tum tarihsel yasaminda; bu uygunlugu; ta bastan bozmustur. Yani, kendine ait olani; baska bir seye veya kisiye vermistir. Bir, bebegin; herhangibirseyin kendine ait oldugunu; dogustan bilmesi imkansizdir. Dogal olan bu durum, baskasina o bebege ait olani kontrol altina alma yetkisi vermistir. Burada; ilk once akla, ebeveyn ve tum ailedeki; bebekten once doganlar ve bebekten once dogan cevre, ortam, ulke, milliyet, din, gelenek, gorenek, ahlak, yerlesmis yasam ve iliski sartlari v.s. Yani, bir bebek kendine ait olani kendi kontrolune alamadan; bu kontrolu, kendinden once hazir olan bir guce, otoriteye, sisteme ve yururlukte olan herturlu, alisilagelmis dusunce ve davranisa teslim etmistir. Burada, bir soru sormak gerekir? Peki, neden; bu hazir sistem; bu bebege; kendine ait olani control altina alma bilincini vermemistir de; bu teslim aldigi controlu devam ettirmistir? Iste, bugun dunyada-her nerede olunursa olunsun-bu control altina alma mucadelesi; bir kisinin kendine ait olani kendi kontrolu altina almak istemi ile; halihazirda olan ve o kisinin kontrolunu teslim almis olan sistemin ve sistemin her turlu soyut ve somut teslim almis unsurunun, bunu o kisiye vermeme mucadelesidir. Bu, mucadeledir ki; insanoglu tarihine damga vurmustur. Iste, bu kontrolu kisiden teslim almis sistem-ki bu tarihsizdir-, ilkinsanoglundan bu yanadir. Gucu, hakki, hukuku, ozgurlugu, ve bilinen bilimum sistemleri ve ideolojileri ve teorileri yaratmistir. Dogan bir bebek; dogal olarak, kendine ait olanin kontrolunu, sisteme ve onun herturlu varolan yasamina birakmistir. Sorumuz sudur; Bu, bebek; kendine ait olani-fiziksel bedeni ve dusunce ve davranisi-ne zaman kendi ustune alma ve kontrolunu kendi kontrol etme istemine girer? Bu, bir bebegin uc yasina geldikten sonraki istemidir. Uc yasindan itibaren bir bebek; kendini ispate baslar ve yasi ilerledikce, kendine ait olanlari farkeder ve bunlari kendi kontrolu altina almak ister. Peki, alabilir mi? Genelde, hayir? Neden? Basta anne-baba ve cevre; ona yasaklar koymaya, cezalar vermeye baslar. Iste, tam bu noktadan itibaren; otorite ve guc kendini gostermeye baslar. Artik, bundan sonrasi ise bir mucadeledir. Ne, mucadelesi; bu kendisinden alinan controle itaat edip; etmeme mucadelesi. Eger, gercekci davranir ve evrensel temelde bir tesbit yaparsak; bu otorite ve guc- baskasini itaat altina alan ve aldigi itaat altinda tutmak isteyen-basta tanri veya yaraticidir. Sonra sistemler gelir. Dini, sosyal, toplumsal, siyasal, etiksel, bilimsel, v.s. sistemler ve sonra bu sistemlerin kuruluslari ve kurulus temelleri gelir. Devlet, hukumet, polis, asker, sivil kuruluslar, sosyal, ekonomik, egitimsel kuruluslar; krallik, kolelik, feodalite, kapitalizm, demokrasi, otokrasi, oligarsi, monarsi v.s. sonra gelen; milli icerik, dini icerik, cografi icerik, ahlaki, geleneksel, goreneksel v.s. icerik. Daha sonra, toplumun degerleri, cevre, sulale, akraba ve en son aile. Iste, butun bu otoritelerle mucadele ederek-uc yasindan itibaren-kendine ait olani kendi kontrolu altina almak durumundadir. Yazimi; bir soruyla bitirmek istiyorum. Peki; neden, bu kontrolu, bebekten alan sistem-butunuyle-bebek kendine ait olani kendi kontrolu altina almak istedikce;ona vermez? Neden, bu teslim aldigi kontrolu, o bebek uzerinde, olene kadar surdurmek ister? Peki; dogumu ve olumu (olmek) kendi istemiyle, kendi kontrolunde olmayan bir bebegin; kendine ait olan yasam ve iliskileri, kendi kontrolundemidir? Ne, duzeyde?; bu duzey, birey olmak isteyen bir kisi icin yeterlimidir? INSANOGLUNUN SORUNU NE MULKIYET SAHIPLIGI NE DE EMEK-SERMAYE CELISKISI V.S. DEGILDIR; INSANOGLUNUN SORUNU; KENDINE AIT OLAN YASAM VE ILISKISINI DE KENDI KONTROLU ALTINA ALAMAMA SORUNUDUR. CUNKU TARIHIN BASLANGICINDAN BERI;-ILK INSANOGLUNDAN BUYANA VE TARIHIN HER DONEMINDE; KENDINE AIT OLANI ONA VERMEYEN BIR SISTEMLE KARSIKARSIYADIR. Iste, bu sistem, bu vermeme mucadelesini devam ettirebilmek icin; otoriteye ve bu otoritenin verdigi herturlu sistemsel -somut veya soyut- guce ihtiyac duyar. Bu sistemin degismeyen tek ogesi-bugune kadar-tanri ve yaraticidir. Bu sistemin en buyuk gucudur. Iste, bu tanriya verilen control altina alma gorevi; bir kisiye kadar iner.Bunu ona ve kendine veren ve bu aldigi otoriter control mekanizmasini da; yine aldigi yere geri vermeyen ve vermemek icin; herturlu, sistem yaratan-her yonuyle- insanoglununkendi onune koydugu en buyuk engelidir.Boyunduruk tutsakligidir. Butun, herseyin kokeni ve temelide, bu celiskidir. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger berguzar; Sen insan dışına çıkamazsın, insanlık dışına da çıkamazsın. Çünkü bunun daha ne demek olduğunu ve nasıl birşey olduğunu dahi bilmiyorsun. Sen insansın çünkü. -berguzar- Ters mantik ile dusun. Cunku bende tam bunu soyluyorum. Yani dogal zihniyetin insandisina ve insanlikdisina ciktigini soyluyorum ve biz insanoglunun, zihinsel temel ve taban olarak insanlasmasini ve kendi ozune donmesini soyluyorum. Cunku insandisi madde ve tanriyi ortaya atan, onlar hakkinda fikir yuruten, onlara anlam ve icerik veren, onlarla bag ve iliski kuran, sizlersiniz. Yani insanoglunun yapilandirilmis, dogal zihniyetinin yapi ve isleyisi. Iste sorun da burda. Cunku, insanoglu aslinda insan zihniyetine sahip olmalidir ve insan ozune zihnini ve de her turlu dusunce ve davranisini,sistemlenisini, duzen kurusunu ve aklini soyut somut yapilastirmasini insandisiliktan ve insanlikdisiliktan kurtarmali, kendi varliginin ve birinin fark ve bilinciner vararak, epistemolojik olarak kendi dahil herseyi kendi adina yapilandiranin kendisi oldugunu ve bunu tek tarafli ve monolog olarak yaptiginin bilincine ve farkina varmali. Iste o zaman kendi ustu bir dogal guc aramaz ve bu dogal guce kendi ozellikleriyle anlam ve icerik vererek, ona kendini teslim etmez. Sonucta, kendisine yansiyan ve duyum (tanri) ya da duyu (madde) ile algiladigini kendi kavramiyla ozdeslestirerek yansitan ve bu yansittigina anlam ve icerik veren (somut/soyut) ve de bu anlam ve icerik temelinde bu anlam ve icerik verdigi ile bag ve iliskisini monolog olarak kuran (kulluk, teslimiyet, ve herr turlu maddesel sistem ve duzen) insanoglu gerceginin olgusudur. Iste bu insanoglu gerceginin olgusu, bunun farkina varirsa ancak, kendi anlam ve icerik verdigine kendisini teslim etmek ve onlar ugruna savasmak, tartismak ve insanlikdisi dusunup davranmak yerine, onlari kontrol altina almak ve sorgulayarak kendi insan zihniyetine aykiri olanlari ve zarar verenleri elimine etmek ve onlardan insan ve insanlik adina kurtulmak isteyecek, bunun icin her bir kendi dogal temelli insanoglu zihniyetini, insan ve insanligin zihniyeti adina sorgulayacaktir. . Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger Berguzar; Tam tersi, aslinmda insanoglu kendisini kendi disina cikarip, dogal zihniyet olarak insandisi ve insanlikdisi yapilandiriyor. Bense aksine, bunun olmasi gerekenini insansal zihniyeti ortaya koyuyorum. Baksana tartismalara, maddeyi tartisan ben miyim, diger yazar arkadaslar mi? Ben sadece insan temelli tartisiyorum, cunku ben de o ture aitim. Oyuzden de kendi turum disinda bir guce yani tanriya inanc ve varlik olarak olumlu, ya da olumsuz ihtiyacim yok. Insandisina ve insanlik disina cikan zaten dogal zihniyet ve ben bunun sorununu insan zihniyeti olarak ortaya koyuyorum. Yanimaddeyi ve tanriyi savunan/tartisan ben degilim, dogal zihniyet temelli yapilandirilmisligin yapi ve islevi. Ben se bunun insandisi ve insanlikdisi oldugunu ortaya koyuyorum ve insan ve insanligin zihniyeti adina sorununu ortaya koyuyorum. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger kapital; Yapabiliyorsanız ki düşüncede yapabiliyorsunuz ancak o zaman inanıyorum gelecekte sizin felsefeniz yeni bir tanrı yaratmayada muktedirdir! Gerek yok şu an elimizde fazlasıyla var!-kapital http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/54-tanri-ve-tanrilastirma-uzerine/page__pid__470&do=findComment&comment=470 Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger kapital; Ben bir seyin niteligini ve niceligini degistirmiyorum. Aksine, bu nitelik ve niceligin yapilandirmaciliginin, yapi ve isleyisinin, dogal zihniyetinin insandisi ve insanlikdisi sorunsal resmini veriyorum. Herseyin, insanoglunun kendi dahil bir insanoglu yapilandirilmisligi, bir bilgi ve turev oldugunda, hem fikir miyiz? Eger burada hemfikirsek, bu yapilandirmaciligin bilimsel olarak neden dogal zihniyetin insandisi ve insanlikdisi yapi ve isleyisi tasidigini ve bunun sorunsal resmini ayrica tartisabiliriz. Bunun bir tanri yaratmayacaginin en onemli temini, insanoglunun bunu algiladiktan sonra, insandisi bir guc aramiyacagidir. Cunku kim sorusunun (numenin) cevabi insanogludur. Yani teleolojik, teolojik, ontolojik,bilimsel, ideolojik, inancsal tek bir tur vardir, bu da insanogludur. Bu epistemolojik olarak boyledire ve yanlislanana kadar da boyle kalacaktir. Sonucta tanri ve tanrisal zihniyet, dogal dusuncenin insandisi yapi ve isleyisinden kaynaklanmaktadir. Herseyin belirleyici faktorunun insanoglunun kendisi oldugu bilince ciktigi ve algilandigi zaman, insanoglunun kendi disinda bir oznel guc aramasina, ona kendisini bag ve iliski, verdigi anlam ve icerik olarak teslim etmesine ve dogal caresizligine gerek kalmayacaktir. Cunku DOGALLIK, INSANOGLU DOGAL ZIHNIYETININ BIR SOMUTLASMIS VE SOYUTLASMIS URUNUDUR. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger orca; Asagidaki yaziyi, ekleyemedim. Oyuzden yeni bir mesaj olarak yaziyorum. Madde, neye, kime gore, odur? Bak sana bilinen olasiliklari vereyim, sen varsa 4. olasiligi eklersin. Madde, kendine gore maddedir-Aklin nesnellestirmesi, somutlamasi- Tanriya, her bir ya da her turlu yaraticiya, gore maddedir-aklin oznellestirmesi, soyutlamasi-hyloteizm- Insanogluna gore, maddedir (M.O.3000 yilinda insanoglu bu kavrami kullanmistir, daha once boyle bir kavram yoktu)-Yapilandirilmislik, yani insanogluna yansiyanin, insanoglunca algilanarak, insanoglu kavramiyla ozdeslestirilerek, yansitilmasi. Yansinin insanoglunca yansitilmaya donusumu, bilgi ve turev. Buyrun burdan basliyalim. Eger bunlara (varlik) BILIMSEL yanit verebilirsen, daha sonraki sorular maddenin olusumu (varolus) ile ilgili olacak, Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger orca; Anlasildi, sizinle de ontolojik yazismam gerekecek. Madde nedir? Buyrun burdan basliyalim. Bu arada miknatisa insan algisi yuklemek demek, Allah'a kuran yazdirmak demektir. Ozaman soralim, miknatis hangi dialog ile bunu insanogluna iletti? Neden bir hayvana iletmedi? Bir kedi de miknatisin bu ozelliini biliyor mu? miknatisa bu ozelliklleri, akilli bir tasarim mi verdi? Saygilarimla; evrensel-insan
-
Bilimsel Felsefenin Doğuşu Bilim felsefesinin temel taşı sayılan bu kitap, felsefenin, birbiriyle bağdaşmaz birtakım düşüncelerin bir çatışma alanı deği, bilimsel bir araştırma ve bilgi edinme yöntemi olduğunu vurgulamaktadır. Geçmişte ortaya atılan metafizik çözümlerin aldatıcı olmaktan ileri geçmediğini, felsefede ilerlemenin ancak bilimsel yöntemle sağlanabileceği tezini savunan yazar, bir yandan klasik felsefe öğretilerini acımasız eleştirirken, öte yandan uzay, zaman, nedensellik, evrim, atom gibi temel kavramları çözümlemekte, fizik geometri ve mantık alanlarındaki çağdaş gelişme ve anlayışlara ışık tutmaktadır. Okuyucu, bilimsel felsefeye giriş niteliği taşıyan bu kitapta bilimsel düşünme yönteminin en canlı ve sağlam örneklerini bulmakla kalmayacak, bilimin kavramsal yapısı yönünden genel kültür içindeki anlam ve değerini de görecektir. Reichenbach bu kitabı ile felsefenin spekülasyondan çıkıp bilime geçtiğini kanıtladığı savındadır. (Arka Kapak) -Alinti- http://kitap.antoloj...-dogusu-kitabi/ bilim felsefesi ile karıştırılmamalıdır. bilimsel felsefe metafiziğe karşı bir tavır olarak gelişmiş Viyana Çevresi felsefe anlayışının felsefeye biçtiği yeni bir kıyafet ve çizilmiş yeni sınırlardan başka birşey değildir. bilimsel felsefe, felsefenin bilimsel olması , yöntem ve alan olarak bilime ayak uydurması gerektiğini savunur. Constructivist epistemology is an epistemological perspective in philosophy about the nature of scientific knowledge[1 Yapilandirmaci epistemoloji, felsefedeki,bilimsel bilginin tabiati hakkinda epistemolojik perspektiftir. Constructivists maintain that scientific knowledge is constructed by scientists and not discovered from the world. Yapilandirmacilar, bilimsel bilginin, bilim kisileri tarafindan yapilandirildigini ve bilimsel bilginin DUNYADAN ELDE EDILMEDIGINI soylerler. they do not focus on an ontological reality, but instead on a constructed reality. Yapilandirmacilar, ontolojik gerceklige degil; onun yerine yapilandirilmis gerceklige odaklanirlar. Zannedersem, 18. ve 19. yuzyilin klasik aliskanligidan kurtulmak gerekiyor. Bu hem felsefe, hem de bilim ve bilimselligi icin gerekli. Iste benim her seye bakis acim, gercegin yapilandirilmis oldugudur. Bu da insanoglu yapilandirilmisligidir. Ontolojik bakis acisi, hangi ideolojisi olursa olsun, hem bilimsel degildir, hem de felsefeye bilimsel bakis acisini vermez. Epistemological theories-epistemolojik teoriler- Coherentism ·Constructivist epistemology ·Contextualism ·Determinism ·Empiricism ·Fallibilism ·Foundationalism ·Holism ·Infinitism ·Innatism ·Internalism and externalism ·Naïve realism ·Naturalized epistemology ·Objectivist epistemology ·Phenomenalism ·Positivism ·Reductionism ·Reliabilism ·Representative realism ·Rationalism ·Skepticism ·Theory of Forms ·Transcendental idealism ·Uniformitarianism-Alinti- Ayrica goruldugu gibi, yapilandirmaci epistemoloji; empiricism, yani deneycilikten, objektivizm, yani nesnellikten, pozitivizm, yani olguculuktan, reductionism, yani indirgemecilikten, rationalism, yani akilciliktan farklidir. Ayrica, metafizigin ontolojik ideolojileri materyalizm ve idealizm ile dal olarak ayrilir. Cunku, yapilandirmaciligin dali epistemolojidir, ontoloji degil. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger orca; soyle ki miknatisin iki zit kutubu birbirini ceker , ayni kutuplari ise iter.-orca- Bu bilgi, miknatisami aittir, yoksa miknatisi gozlemleyen ve ondan bu bilgiyi cikaran insanogluna mi, aittir. Yukaridaki cumle, bir bilimsel olgudur ve gozlem olarak yanlislanana kadar da gecerlidir. Ama bu bilgiyide, gozlemi de ortaya koyan, insanogludur. Miknatis sadece gozlem veren bir fenomendir. Kisaca "benim iki zit kutbum var, bunlar biribirini ceker ve ayni kutuplarim da iter" diye bir dialogu yoktur. Madde nedir? ve neden o dur?, kime ve neye gore? Zaten algilanamayan da o. Insanoglu evrenin, doganin bir parcasidir ama; algilayan, yansitan, kendi adina monologu olan parcasidir. Kendi adina da, hem kendi parcasini, hem algiladigi diger parcalari, hem de mekanini ortaya koyar. Burada iki sorun vardir. Ya insanoglu butun icinde yok edilir, ya da parca olarak ortaya konmaz. Halbuki insanoglu faktoru, hem kendini, hem dogayi, hem de diger parcalari ortaya koyan fenomendir. Ben baska turler "algilamaz" demiyorum, onlarin algisi kendilerinedir, insanoglu ile aralarinda bir dialog yoktur. Ayrica bunu soyleyen yine insanogludur, yani timsahi gozlemleyen. Timsah insanoglu icin boyle bir gozlemm yapmaz, yapsa bile bu sadece onun algisidir. Insanoglu gibi, timsahta algisini ancak kendine ve kendi monologu ile yapar. Bizlerde insanoglu oldugumuzdan, ancak insanoglu algisini algilariz. Timsahin algisini da, gozlemimizle bilgiye tasiriz. Maddenin ne oldugunu, madde kendi ortaya koyamaz. Madde, insanoglu olmadan ortaya konulamaz. Hatta, insanoglu madde kavramini M.O. 3000 yilinda ortaya atmis, o tarihten once de madde kavrami yokmus. Butun bu bilgiler, bugun icin epistemolojik olarak gecerlidir. Yarin, baska bir tur, insanoglu ile dialog kurarsa; o zaman oturur yeniden dusunuruz. Son olarak, bilim de bir seyin ispati, bilimin noktalanmasidir. Mesela bir zamanlar bilinen en kucuk parca atomdu. Bu gun insanoglu atomun da parcalarina eriserek, bu bilgisini yanlislamistir. Bir seyin bilimsel olabilmesi icin, fenomenin gozlemi, bu gozlemin teorisi, teorisinin testi, bilginin olgulasmasi gerekir. Yanlislanabilirlik ise, o fenomende yeni gozlemlerin verdigi yeni bilgiler olacaktir. Ayrica, su idealizm ve materyalizm ikileminden de kurtulun artik. Materyalizm ve de idealizm felsefenin metafizik dalinin ontolojik olarak varlik uzerine ortaya attigi IDEOLOJILERDIR. Ne bilimdir, ne de bilimseldir, ne olgudur, ne de evrensel bir onaya sahiptir. Ustelik insanoglu tarafindan biribiri ile tartisan iki ideolojidir. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger kapital; "kütle çekimi"den bahsediyoruz ,biz koymuyoruz o yasayı ya da maddeler arasındaki böyle bir ilişkiyi oluşturan bir bilinçten bahsetmiyoruz. Gözlemimizden/deneyimizden yola çıkarak maddeler arasındaki bir etkileşimi soyutlayarak ,modelliyoruz. Siz ise "Yasa diyerek doğaya insansal özellikler yüklediniz" şeklinde eleştiriyorsunuz.-kapital- Bakin size yukaridaki cumlelerinizdeki celiskiyi gostereyim. Hem bir bilincten bahsetmiyoruz, diyorsunuz, hem de modelliyoruz diyorsunuz, modelleyen kim, doga mi, biz mi? Ayrica bunu sadece bir bilinc olarak gormek gerekmez. En genis anlamiyla, bu bir doga uzerindeki insanoglu soyutlamasidir. Yani gozlemlenen doganin, insanoglu dusuncesinde kurguya, tez, formul, hipotez, teori, yasa v.s. donusmesidir. Bu donusumun, teori test ile olgulasmasi ve yanlislanabilirliginin baki kalmasidir. Bakin bir daha soyluyorum, Kurani Allah'a yazdirmak ile dogaya kural, yasa yuklemek arasinda bir zihniyet farki yoktur. Cunku ikisini de yapan insanogludur. Yani, ne Kuran'i Allah yazmistir, ne de doganin kanunlari vardir. Kurani yazanda, dogaya o kanunlari veren de insanogludur. Saygilarimla; evrensel-insan
-
Saygideger kapital; "Doğa insandan önce var mıydı?"-kapital- Ontolojinin disina cikamazsan, ancak iste boyle var/yok tikanikligi icinde kalirsin. Konu var, yok degil ki? Bu soruyu soran kim? Bu soruya cevap verecek olan kim? Insanoglu disinda bu soruyu soran ya da cevap verecek olan bir tur var midir?, varsa nedir? Ayrica doga yani yer olmazsa, insanoglu nere de olacakti? Insanoglu doga kendisine yansimasa, onu nasil algilayip ta kavramlastirarak, doga diyecekti? Bak burada iki nokta var. Insanoglunun baska bir turde bulunmayan iki yonu. Insanoglu hem gozlemleyen, hem de gozlem verendir. Ama ayni zamanda gozlemi ortaya koyandir. Ayrica, insanogluna yansiyan her ne ise, o zamansal olarak insanoglundan once olmali ki, yansisin? Amaonemli olan sadece yansi degil; o yansiyi algilayan ve algisini kavrama doinusturenin de insanoglu oldugudur. Doga, evren, dunya, madde, nesne (kisaca fenomen) sadece yansir bu yansi algilanmaz, kavramla ozdeslestirilmez ve yansitilmazsa, doganin yansisinin bir anlam ve icerigi yoktur., Dogayi algilayanda, kavram ile ozdeslestirip doga olarak yansitanda sadece ve alternatifsiz insanogludur ve bu bir monologdur, cunku doganin bu konuda insanoglunun algisinayansimasi disinda bir rolu yoktur. Dogada, teolojik ve teleolojik bir icerik yoktur, oldugunu soyleyen ve bunu ona veren insanoglu turudur. INSANOGLU HEM YANSIR, HEM ALGILAR, HEM DE YANSITIR. Ama, doga algilamaz, kavramlastirmaz ve yansitmaz. Oyuzden de doganin, bir kanunu yoktur, yansiyan dogayi algilayan insanoglunun dogayi gozleminden ortaya cikardigi, dogaya degil; insanogluna ait doga uzerine verilmis, yasalari vardir. Farki algiliyabiliyor musun?