Jump to content

haci

Members
  • İçerik sayısı

    516
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    9

Everything posted by haci

  1. Teizm onları iki farklı şart olarak birbirlerine bağlamaz. Onlar zaten dolaşıktırlar ve teizm onları birbirlerinden ayırmaz. Teizm dinini yaşamına uygulayan bir insanı inançlarını açıklamaya, ya da onları dini ile bağdaştırmaya zorlamaz. Teizm için dinine inanan da dindardır, onu yaşamına uygulayan da.
  2. İnsan öğrendiklerine inanmaz. İnandıklarını daha kolay öğrenir. Öğrendiklerine inanmaz, çünkü öğrenmek ve inanmak farklı etkinliklerdir. İnandıklarından çoğunu bilmeyebilir ama onları öğrenmesi daha kolaydır. Bilimsel olmayan bir insan bilime inanabilir. İnandığı için de bilimsel bir konuyu kolay öğrenebilir. Bu bağlamda inanç öğrenmesi için önemli bir motivasyondur.
  3. Bundan birşeye inananın her zaman doğru şeylere inandığı anlamı çıkıyor. İnancın doğruluğu da kanıtlanabilir, yanlışlığı da.. Kanıtlanmalıdır da...
  4. Onlar bizim yarattığımız değerler de olabilir, içgüdülerimizle ilgili doğal kazanımlar da olabilir. Onlar birbirleri ile iç içedir. Onlara esir düşmek yanlış bir nitelendirme... Onlar yaşanır, deneyimlenir. Hatta yaşanmalıdırlar. Onları kontrol ise her zaman mümkün olmayabilir. Onları kontrol eden, edemeyenden daha üstün değildir.
  5. Böyle bir ayırım yapılmaz. Bilimsel değil. Mantıklı değil. İnsanı insanoğlundan soyutlayarak değerlendiremezsiniz. İnsan da olup da hayvanlarda olmayan bir nitelik yoktur. Ama hayvanlarda olup da insanlarda olmayan nitelikler çoktur.
  6. Aramızda kavram kargaşalığı var. Sizin kavramsal tanımlarınızdan çoğunu ben kabul etmekte zorlanıyorum.
  7. Aslında siz inancın değil, imanın tanımını yapıyorsunuz. Aklın bilmediği ya da algılayamadığı şeylerin doğruluğunu sorgusuz kabul etmek imandır. İnsan inandığı bilgiyi daha kolay kabullenir. Bebek için inançdan bahsedilmez. İnanç daha ileri yaşlarda kazanılan bir kavramdır.
  8. İnsanlar beş duyuları ile algıladıkları hemen herşeye inanma eğilimi gösterirler. İnsan önce inanır.. Sonra öğrenir. Öğrenmenin en önemli ilk koşulu inanmaktır. Üzerinde yaşadığımız dünyada biz insanların izlemek zorunda olduğumuz sosyal ve fiziksel süreçleri olduğu gibi, çeşitli doğal fenomenleri de anlamamıza ve öğrenmemize yardım edecek sayısız inanç sistemleri vardır. Bunlardan bazıları bizim için diğerlerinden daha öneml ve değerlidir. Yaşamımıza yön verecek inançlar işte onlardır. Değer verdiğimiz ve yaşamımıza yön vererek onu aydınlatan inançlarımızdan bazıları, uğruna canımızı bile feda etmekten çekinmeyeceğimiz manevi değerlerdir. Bizim için önemli ve değerli olan yalnız inançlarımız değildir. Arzu, umut ve düşlerimiz de yeterince önemlidir. Onları gerçekleştirmek için de arada bir riske girmeyi ve fedakarlık yapmayı göze alırız….. İnsan olarak arzu, inanç ve tutkularımızın esiriyizdir. Çoğu kere çevremizi onların aracılığı ile tanır ve onların gösterdiği patikada tereddütsüz ilerleriz. Hemen her insansal etkinliğimiz, inanç, arzu ve tutkularımızın toplamından oluşmuş süreçler dizisinden başka bir şey değildir. Nelere inandığımız önemlidir. Hem de çok önemlidir. Onları bizimle paylaşmayanlara güvenmeyiz, inanmayız. Çoğu kere diğerlerinin inançlarını hoşgörü ile karşılamaz, onları olumlu, yararlı ve kabul edilir bulmayız… Daha katı ve radikal bile olsalar, kendi inançlarımızını esiriyizdir. Onları öyle görmeyiz. Çoğu kere savaşların nedeni taraflar arasında mevcut uzlaştırılması olanaksız derin inanç farklarıdır. Durmaksızın yaptığımız yaşam mücadelesinin kökeninde, inançlarla arzularımızın toplamından oluşan değerler silsilesi olduğunu düşünmeyiz bile. Peki! Ya bazı inançlarımız yanlış, bazı arzu ve tutkularımız aşırı ise! Diğer görüş ve inançlarla uzlaşmayı sağlamak ve bazı anlaşmazlıklara bir çözüm yolu bulmak için kimin veya neyin değer yargılarını ölçek olarak alacağız? Bazı kritik değer, kavram ve inançları paylaşmak mümkün olmayabilir mi? Olmazsa eğer nasıl bir yol izlemeliyiz ki, aradaki sürtüşmeler sonunda sıcak mmücadelelere dönüşmesin? İnsanlar inançlarının doğru ve gerçeklerle uyumlu olmasını isterler. Bütün varlıkları ile bağlandıkları inançlarının düşünsel ve kuramsal düzeyde kalması, onları tatmin etmez. Onların “gerçek bilgi” olmasını yeğlerler. Bütün inançların veya yalnız bazılarının “gerçek bilgiye” dayanması, yani gerçek olması mümkün müdür? Her inanan için farklı bir “gerçek bilgi” olabilir mi? “Gerçek bilgi” göreli midir? Göreli ise nasıl gerçek olabilir? Kaç türlü gerçek vardır? Bilgi nedir? Bilgi sahibi olmak edinmekle ilgili bir kavramdır. Futbolda amaç iki direk arasındaki kaleye gol atmaktır. Karşılıklı şut atmak bir etkinliktir. Gol atmak ise, bir edinim…. Buna benzer bir analoji ile diyebiliriz ki: “İnanmak bir tür soyut etkinlik, bilmek ise, amaç olan edinimdir.” Bu analojiyi biraz daha genişletelim… Futbolda kaleye atılan her şut gol olmadığı gibi, “her inanılan soyut etkinlik de bilgi değildir.” Başka bir deyişle, bilgi inançla her zaman aynı şey değildir. Peki öyleyse bilgi nedir? Bu aşamada bir an duralım ve düşünelim…….. Daha önce “insanlar inançlarının gerçek(doğru) olmasını ve gerçekleri yansıtmasını isterler” demiştik, değil mi? Öyle ise bilgi gerçek(doğru) inançlardır. Aslında inanmadığımız hiç bir şeyi bilemeyiz. Bilmek ve öğrenmek için önce inanmak zorundayız. Allah’ın var olduğuna inanmıyorsam, O’nun var olduğunu bilemem ve düşünemem. Allah’ı başka türlü bilmek mümkün değildir. Peki! İnanç bilgi için yeterli midir? Çoğu kere yetersizdir. İnanç olmadan bilgi olmaz belki ama, inanç her şey değildir. Bilgi bir paketse, inanç o paketle gelen öğelerden biridir. Yanlış inançlar gerçek (doğru) bilgi olamazlar. Bu durumda bilgiyi şöyle tanımlayabiliriz: Bilgi gerçek (doğru) inançların toplamından oluşmuştur. Felsefe düşünleri analiz eden bir bilim dalıdır. Şimdi bu cümledeki kelimeleri inceleyelim. Gerçek(doğru), inanç, bilgi….. Burada bir eksiklik var sanki. Bilginin gerçek(doğru) inançların toplamı olabilmesi için, inançların aynı zamanda bilgi ile uyumlu da olması gerekmektedir. Bu durumda cümleyi yeniden şöyle kurabiliriz: Bilgi, uygun bir şekilde bir araya getirilen gerçek(doğru) inançların toplamından oluşmuştur. Aristoya göre gerçek(doğru) nedir? Olan bir şey için olmayanı, olmayan bir şey için ise olanı söylemek yanlış, olanı olduğu gibi, olmayanı olmadığı gibi söylemek ise doğrudur…. Buna ben aşağıdaki tümceyi ekliyorum… Bilgi neleri bildiğini bilmek olduğu gibi, neleri bilmediğini de bilmektir…. Yanlış inançlar yararlı bir işe yaramazlar belki ama, insan arzu, umut ve düşleri ile birleşerek müthiş ve patlayıcı bir karışımın ortaya çıkmasına neden olabilirler. Yanlış inançlar yararlı olmasalar bile, son dererce önemli bazı sosyal ve psikolojik olguları katalize edecek güce sahiptirler. İnsan arzu, umut ve düşleri sınır tanımaz. Kısıtlanmaları mümkün değildir. Her fırsatta onlar çığrından çıkma eğilimi gösterirler ve insanların en zayıf tarafının oluştururlar. Haçlı seferlerinden tutun, ikiz kulelere yapılan saldırılara ve ilerde vuku bulacak şiddet hareketlerine kadar, insanlığın karşılaştığı ve karşılaşacağı her terörist etkinliğe, işte bu gerçek ve doğru olmayan inançlar ve önlenmeleri olanaksız yoğun insansal arzu, umut, düş, tutku ve beklentilerin patlayıcı karışımı neden olmuştur ve olmaya devam edecektir.
  9. Uygulamayı ve inancı birbirlerinden soyutlamanız her zaman mümkün olmayabilir. Bunların arasındaki ilişki burada ifade edildiği gibi basit değil, grifttir. Zaten çoğu kere uygulamanın nedeni inançdır. İnsan önce inanır sonra uygular. Din bir inanç sistemi olarak uygulanabilir. Ama bu inanç sistemi dinin uygulanması için yeterli olmayabilir. Hatta gerekli bile olmayabilir. O zaman din inançsız uygulanır. Bunun çok sayıda örnekleri sayılabilir. İnanç sistemi dinsel uygulamayı pekiştirir.
  10. Düşünen ve planlayan, kendisinin ve çevresinin farkında olan çok hayvan türü var. İnsan da onlardan evrilen bir hayvan türü. Düşünceyi ve çevrenin farkında olmayı doğa insanla keşfetmedi. Kognisyon çok önceden beri var olan hayvansal bir nitelik. Düşünce felsefe ise hayvanlar da felsefe yapıyor. Çoğu Evrensel insan kadar kendini felsefeye kaptırmıyor belki ama, kesin olarak düşünüyor ve planlıyor. İnsanın evrimsel kökenini dikkate almadan onun doğası hakkında yapılacak yorumlar fantezi olmaktan öteye gidemez. İNSAN BİR HAYVAN TÜRÜDÜR. İNSANLAŞMAK HAYVANLAŞMAK DEMEKTİR. Bu konuda çok şeyler söyleyebilirim. Şimdilik bu kadarı yeter.
  11. Gerisini okumaya gerek yok.. Bu durumda diğer hayvanlardan bazılarının da felsefe yaptığını kabul edebiliriz. Düşünen ve planlayan çok hayvan türü var.
  12. İnsanoğlu (kızı) bunu felsefesiz yapamaz mı?
  13. Size göre felsefe yegane pusula yani ! Ya da öyle olmalı mı demek istiyorsunuz?
  14. Felsefenin yegane pusula olmamasından vazgeçtik, felsefe iyi ve olmazsa olmaz bir pusula bile değildir. Tabii felsefeden nasibini almayan milyonların yönlerini şaşırmış meczuplar olduklarını iddia etmiyorsanız.
  15. Felsefeyi yol gösterici pusulalardan biri olarak ele alırsanız sorun yoktur. Ama o sizin yegane pusulanız ise ortada önemli bir sorun var demektir.
  16. Bilimin yöntemlerine kısaca bir göz atalım. Soru sormak (gözlem yapmak) Soru ile ilgili bilgi edinmeye çalışmak.. Literatür taramak, zemin bilgi edinmek Hipotez oluşturmak Deneyler yaparak hipotezi test etmek Verileri analiz etmek ve sonuç çıkarmak Sonuçlar yayınlamak, bilgiyi paylaşmak.
  17. Felsefenin yöntemleri nelerdir?
  18. Bilim 20'nci yüzyılda son şeklini aldı diyebiliriz. Yanlışlanabilirlik sorunsuz değildir. Bilimin yöntemleri çok önemli sınırdır. O yöntemlerle test edilmeyen görüşlerin bilimsel oldukları savunulamaz.
  19. Bilimin kendi yöntemleri vardır. Sınır onlardadır. O yöntemlerle incelenmeleri mümkün olmayan kavramlar, gözlemler, görüşler bilimin ilgi alanına girmezler. Felsefenin bilimin ilgi alanına girmemesinin nedeni budur.
  20. İyi de ben felsefenin kuralları konusunda farklı bir yorum mu yaptım?
  21. Felsefe ve bilim farklı domainlerin magistratlarıdırlar. Felsefe hiçbir şeyle sınırlı değildir ama bilim kesin olarak sınırlıdır. Felsefe bilimden yararlanabilir ama tersi söz konusu olamaz. Din bile bilimden yararlanabilir ve pseudoscientifik bir çehreye bürünebilir. Ama dinin domaini de farklıdır.
  22. O kurallarin felsefenin adını alması ne demek? Açıklayın lütfen. Ondan sonra devam edelim.
  23. Felsefe bilgi edinme ve bilgiye varış yoludur belki ama, felsefe bunu yalnız kendisi ile ilgili bazı ilkeler ve kuralar muvacehesinde başarır. Ve hiçbir zaman bir sonuca varmaz. Felsefe ile çözülen tek bir sorun bile yoktur. Felsefe fantezi aleminde yaşamak isteyenler için iyi bir meşgaledir.
  24. Bilimin felsefesinde bilim önce,felsefe çok sonra gelir. Bilgi olmadan düşünce olmaz.Felsefe düşüncedir. Bilgi değildir. Dağarcığınızdaki bilgiyi çeşitli şekillerde yorumlayarak felsefesini yapabilirsiniz ama, bu felsefe sizle sınırlıdır.
  25. Evrensel insan'ın yaşamı felsefe.. Felsefe ile ilgili ilkeler ve kurallar onun yaşamının her anına hükmediyor. Onun felsefi dünyasına girerseniz orada kaybolursunuz. Zaten kendisi de orada kaybolmuş durumda. O dünyadan kurtulup sizin dünyanıza giremiyor. Birbirinizi anlamamanızın başka nedeni yok. Siz onun felsefe dünyasına giremeyeceğinize göre, onun kendi kozasından çıkması gerekiyor. Bunun da mümkün olacağını sanmıyorum.
×
×
  • Create New...