
haci
Members-
İçerik sayısı
516 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
9
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by haci
-
Aklın (mind) felsefesi konusunda aşağıdaki ingilizce kaynaklara göz atabiliriz. http://atheism.about.com/od/philosophybranches/p/Mind.htm http://www.thegreatcourses.com/tgc/courses/course_detail.aspx?cid=4278 Satın almanız gerekiyor. http://en.wikipedia.org/wiki/Philosophy_of_mind http://thecollaboratory.wikidot.com/philosophy-of-thought-and-logic-2011-2012 Başkaları da var ve bazılarını satın almanız gerekiyor. Adamlar düşüncelerini burada yaptığımız gibi, bedavadan satmıyorlar.
-
Düşünce konusunda gözlemlere dayanan biraz bilimsel bilgi var. Ama mind (akıl) konusunda hemen hiç yok. Bilimin dolduramadığı yeri felsefe dolduruyor. Felsefenin de bu alanda sınırı yok. Burada konu düşünce. Dolayısıyla bilimsel görüşlere yer verilebilir. Düşüncenin de beyinde bazı anatomik alt yapıları var. Ama onlar geniş ve dağınık. Şimdiye kadar yazılanlardan şunları öğrenmiş olmamız gerekiyor: İnsan her an düşünüyor. Düşünce akıldan geçenlerden oluşuyor. İyi ve kötü düşünce ayrımı yapay. Öyle bir ayrım gereksiz. Çünkü insan aynı anda hem iyi hem de kötü düşünebiliyor. Düşünce daha önce kazanılmış deneyimlerden ve bilgilerden yararlanıyor. Onları manüple ediyor. Hiç kuşkusuz düşünce son derece önemli bir insanlık yetisi. İnsanı diğer hayvanlardan ayıran bir yeti. Düşünmemek mümkün değil. Ancak komada mümkün. Düşünmek bebeğin doğumu ile başlayan bir etkinlik. Tabii bebek önce bir zemin bilgi, informasyon, veri biriktiriyor. Onları içgüdüleri ve hisleri ile algılıyor. Sinirler beyinde ve beyin dışında henüz tam olarak miyelineşmedikleri için bazı hisler diğerlerinden daha kuvvetli. Örneğin bebeğin vizyonu koku alma hissine göre daha zayıf. Anneyi koku duyusu ile tanıyor. Kulağı da nisbeten iyi işitiyor. Diğer duyular zamanla gelişiyor ve onlar bebeğin düşünlerini oluşturacağı zemini hazırlıyor. İnsan uykuda bile düşünüyor. Ona rüya deniyor. Düşünmeyen beyin ya komadadır ya da ölmektedir.
-
Bilimde ne akıl (mind) ne de thought (düşünce, düşünme) hakkında işe yarar bir teori yok. Düşüncenin fizyolojisi bilinmiyor. Beyin zedelenmelerinde bile düşünce yok olmuyor. Bazı akıl hastalıklarında (şizofreni ve bipolar gibi) ve bunamalarda vb düşünce bozuklukları görülüyor. Düşüncenin mekanizması iyi bilinseydi, yukardaki felsefi zırvalara başvurulmazdı diye düşünüyorum. Ama yine de onlar o kadar saçma ki, 10 metrelik bir sopa ile bile bulaşmak istemiyorum.
-
Bunlar kesin, taşa kazınmış ve herkes tarafından kabul edilmiş kavramlar değil. Plastik, muğlak, her kültürde farklı anlamlara sahip kavramlar. Düşünce aklın ürünü olan bir kavram. Akıl da beynin ürünü.. Beyin aklın anatomik alt yapısı. Beyni bir organ olarak düşünürsek ve başka bir organla, örneğin karaciğerle karşılaştırırsak, şöyle bir analoji yapmak mümkün. Karaciğer toksinleri detoksifiye eden bir organ. Bu haliyle vücuda toksinlerden arındırılmış temiz kan sağlıyor. Beyin ise vücuda akıl aracılığı ile düşün sağlıyor. Akıl bütün bilinçli davranışlardan, bilişsellikten (kognisyondan) sorumlu. Düşün arada açığa çıkan bir ürün. Düşünün ne olduğu belli değil. Ama beynin aktivitesi sırasında ortaya çıktığı kesin. Yönlendirilebildiği de kesin. Ama düşünmemek imkansız. İnsan herşeyi düşünebiliyor. Bazıları illegal, diğerleri ahlaksız, terbiyesiz, iyi, kötü... Her türlü düşün akıldan rüzgar gibi geçiyor. Ama bu arada bir filtreden de geçiyor ve söylenmiyor, açıklanmıyor. Kontrola tabii..
-
Aslında sen insanoğlunun insanlaşmadığını söylerken, benim yıllardır dile getirdiğim her türlü insanın var olduğu gerçeğini dolaylı olarak kabul ediyorsun. Mevcut insanlar senin insanlaşma paradigmasına uymuyor. Benimkine uyuyor.
-
Tövbe tövbe... Neler duyuyorum öyle.. Beyin aklın anatomik alt yapısıdır. Beyin bir organdır. Beyin akıl üretecek şekilde yapılanmıştır. Akıl da sürekli olarak düşün üretir. Nasıl kesersen kes akıldan geçen herşey düşündür, düşüncedir.
- 38 yanıt
-
- 2
-
-
Önce bize insanın tanımını yapmalısın? Asıl sen Allah gibi davranıyorsun. Dedüğüm dedük diyorsun yani.. Emirlerine iteat istiyorsun. İnsanı kendine göre tanımlıyorsun ve onu kendine emir kulu yapıyorsun.
-
İnsan olmaktır.
-
Şu anda aklınızdan geçenler nedir?
-
Açıklayacağım cümleyi yazın.
-
Önce düşüncenin tanımı sorununu halledelim. Size göre düşünce nedir?
-
Düşünce akıldan geçenlerdir. Akıldan geçen herşey düşüncedir. Bu cümleleri okurken aklınızdan neler geçiyorsa onlar düşüncedir. Düşünceyi başka nasıl tanımlayabiliriz?
-
Burada iki farklı sorun var.. Onları birbirlerinden soyutlamak şart. İlki töre ve kan davası cinayetlerinin kökeninin biyolojik olmaması.. İkincisi ise onların 21'nci yüzyılda var olmaya devam etmesi ve belki de asla yok olmayacağı gerçeği. Ben birinci soruna atıfta bulundum. Onların kökeninin biyolojik olmadığı çok kesin. Bu kadar uzun açıklamaya bile gereksinimi yok. İkinci sorun çok daha önemli ve uzun uzun tartışmaya değer. Bunun insanoğlunun zihinsel devrimi ile alakası olduğunu sanmıyorum. İnsanoğlunun zihinsel devrimi de aslında biyolojik olmayıp, gelenekseldir, kültüreldir. Beyin insanda son şeklini alalı aradan yaklaşık 70 bin yıl geçmiştir. Bu süre içinde beyinde biyolojik değişiklikler olmamıştır. Sadece sosyal ve teknolojik gelişmeler gerçekleşmiştir. İnsanlar birçok keşifler yapmışlar ve uygarlığın temellerini atmışlardır ama, beyinlerinde biyolojik değişiklikler vuku bulmamıştır. İnsanlığın bugünkü düzeye ulaşmasının en büyük nedeni bilgi birikimidir. Ama bu bilgi birikimi ne töre ve kan davası cinayetlerini, ne de jenositleri, katliamları, kanlı savaşları ve cinayetleri önleyebilmiştir. Onlar devam etmektedirler. Zihinsel devrim bir fantezidir. Ütopik bir devrimdir. Öyle bir devrim yoktur, olmamıştır ve olmayacaktır. İnsan ne ise odur. İnsan herşeydir.
-
Başa dön ve 3 numaralı iletiye yeniden cevap vermeye çalış. Ona cevap veremediğin için açıklamaların yetersiz. Dikkat edersen yanlış demedim. Karman çorman dedim. Bu önemli konu daha anlaşılır bir şekilde işlenebilir. Sen paniğe kapılıp hakaret etmeye başladın. İnsanları düşünmemekle suçlaman da cabası.. Herşeyden önce düşüncenin ne olduğunu tartışmalıyız.. Düşünce nedir?
-
Sen tartışma adabını bilmiyorsun. Düşünce hakkında yazdıkların yetersiz. Senin gibi düşünmeyenleri diktatörlükle suçlayarak cevap vermen bu konuda yetersiz olduğunu gösteriyor. Düşünce önemli bir konu.. Senin ilgi alanının dışında gibi duruyor. Sinirlerine hakim olamaman bu görüşü destekliyor.
-
Düşüncenin iyisi kötüsü olmaz aslında. İnsan herşeyi düşünür. İnsanın düşünmediği an yoktur. Beyin aralıksız düşün üretir. Bunu kendinizden bilirsiniz. Düşünmediğiniz bir anı hatırlıyor musunuz? Düşünce zor bir konu.. Ama çok önemli bir konu...
-
Ben hiçbir şeyi karıştırmıyorum. Sen düşünmeyi bilmiyorsun. Yukardaki yazıyı düşünerek mi yazdın? Hiç akıllı bir düşünceye benzemiyor ama ben düşündüğüne eminin.. Kötü bir düşünce de olsa o senin beyninin ürettiği düşün... Ayrıca beyin düşün üreterek çalışır. Beyin düşünmeden işlemez.. Konu hakkında biraz daha bilgi edinmen gerekiyor.
-
Geçen ay (Ekim 2013) da aşağıdaki haber yayınlandı... Biz bu konuyu Ateistforum bilim forumda Ocak 2013'de tartışmaya açmıştık. http://www.ateistforum.org/index.php?showtopic=54142&hl=uyku Aşağıda o başlıktan derlenen iletileri bulacaksınız... Bu tamamiyle bize ait bir kuramdır. Anlayacağınız biz bu konuda en azından 8 ay ilerdeyiz.. UYKU Bütün hayvanlar uyur. Uyumayan hayvan yoktur. Hayvanlarla bitkiler arasındaki fark hayvanlarda santral sinir sisteminin olmasıdır. Bitkilerde sinir sisteminin yerini kimyasal maddeler almıştır. Bitkilerde organize bir sinir sistemi yoktur. Uykunun neden var olduğunu açıkalmak için önce hayvanların neden yorulduklarına bir göz atalım. Hareket halinde olan hayvanlar bir süre sonra yorulurlar ve dinlenmek zorunda kalırlar. Daha fazla devam edemezler. Nedeni kaslarında laktik asidin birikmesidir. Bu arada kanda da vücut için zararlı toksinler birikir. Sürekli hareket halinde olmaya zorlanan hayvanlar ölürler. Aynı şekilde.. Uykusuz kalmaya zorlanan hayvanlar belli bir süre sonra ölürler. İnsan uykusuz yaşayamaz. Uykuyu önleyen hastalıklar ölüme neden olurlar. Beynin etkinliği kimysal moleküller aracılığı ile gerçekleşir. Nörotransmiterler ve medyatörler beyinde sürekli olarak yapılır ve yıkılırlar ve gündüz birikirler. Onların birikmesi zararlı ve tehlikelidir. Beyin bir süre için kendisinden beklenen etkinlikleri yapmayı terkedip, içinde biriken zararlı metabolitlerden kendini arındırmaya çalışır. Bunu da ancak uyku sırasında başarır. Bana göre uykunun nedeni budur. Kaslar nasıl içlerinde biriken laktik asitten ve kana karışan bazı toksinlerden kurtulmak için dinlenmek zorunda ise, beyin de aynı nedenden ama farklı toksik metabolitlerin ortaya çıkıp birikmesinden kendini arındırmak için uyur. Yorulmak ve uyumak birbirleri ile yakından ilgili hayvansal niteliklerdir. Yorulmayan hayvan olmadığı gibi, uyumayan hayvan da yoktur. Gece ve gündüz hayvanların aktif ve inaktif olduğu zamanları simgeler. Bazı hayvanlarda gece, diğerlerinde gündüz beyin aktivitesi fazladır. Burada gece ve gündüz uyumak evrimsel olarak kazanılan özelliklerdir. Önemli olan günün bazı saatlerinde beyin aktivitesinin değişmesidir. Hepsi o kadar.. Uyku sırasında beynin aktivites azalmaz. Tam tersine. Artar.. Bu da benim teorinin temelini oluşturuyor. Bu artan aktivite sırasında beyinde biriken zararlı metabilik ürünler ve kimyasal maddeler temizlenirler. Birkaç saat sonra beyin taze ve yeniden kurulmuş olarak etkinliğe başlar. Bu döngüler devam eder gider.. Bütün organlar ara vermeksizin çalışmak zorundadırlar. Böbrekler idrar üretirken, beyin düşün üretir, karaciğer safra üretir ve toksinleri detoksifiye eder. Hepsi ürünlerini kana boşaltır. İşlevsellikleri önlenen organlar ölürler. Yaşayamazlar. Bir organın varlığını sürdürmesi için kan dolaşımının aralıksız olması gerekir. Çünkü organ ve doku biriken toksinlerden başka türlü kurtulamaz. Beyin bunu yapamaz. Çünkü kan-beyin bariyeri vardır. Kandan her madde beyine geçemez. Beyine yalnız seçilen bazı maddeler geçebilir. Aynı şekilde beyinden de kana her metabolik artık geçemez. Onlar beyinde parçalanmak edilmek zorundadırlar. Beyin karaciğer ve böbrekler, akciğerler gibi, kendini temizleyemez. Diğer organlardan bu şekilde ayrılan beyin kendi detoksifikasyonunu kendisi yapmak zorundadır. Ne kandan birşeyler alabilir, ne de kana birşeyler atabilir. Bazı etkinliklerine ara verip, içinde biriken toksinleri detoksifiye etmek zorundadır. Ve bunu başka organlardan ve kandan yardım almadan yapmak zorundadır.. Kan-beyin engeli uyumanın nedenlerinden biridir. Beyinde 183 tür nörotransmiterin olduğu bilinmektedir. Bu kadar çok nörotransmitter çok miktarda metabolik artığın ortaya çıkmasına neden olacaktır. Beyin onlardan kurtulmak için uyuyor olabilir. Beyin uyku sırasında daha da aktiftir. Yani harıl harıl birşeyler yapmaktadır. Nöronlar ve astrositler metabolik olarak son derece aktiftirler. Düşün üretmediği zamanlar beyin belki de kendini tamir etmekte, son derece aktif metabolik etkinliğinden dolayı açığa çıkan toksik maddeleri detoksifiye etmeye çalışmaktadır. Beyin içinde biriken toksinlerden kurtulmak için böyle bir yola baş vuruyor. Bütün organlarda toksinler birikir. Onlar kana atılır ve diğer organlar tarafından metabolize edilirler. Beyin bu bağlamda bir istisna değildir. Günlük aktivite sırasında toksinler birikir. Zihni meşguliyetin aşırı bir yüke neden olması da mümkündür. İnsanların çoğu o zaman uyuma ihtiyacı duyarlar. Hem zihni hem de organik yorgunluk uyku ile tamir edilebilir. Böyle düşünmemin en büyük nedeni kan-beyin bariyeridir. Beyin toksinlerini kana atarak onlardan kurtulamamaktadır. Kendi toksinlerini kendisi detoksifiyey etmek zorundadır. Edemezse ölüyor. Ölmesi için bazı ciddi nedenler olmalıdır. Nöronların toksik ortamda işlevlerini yapmaları imkansızdır. Zaten kandan beyne geçen bazı maddeler, örneği amonyak, komaya neden olur. Bazı toksinler kan-beyin engelini aşabilir. Karaciğer yetmezliklerinde amonyak beyinin ölmesinden sorumludur. Bu bir teoridir. Karıncalar ve balıklar da uyurlar. Uyumayan hayvan yoktur. Sinir sistemi olup da uyumayan bir canlı yoktur. Sinir sistemi olan her canlı hayvandır. Her hayvan uyumak zorundadır. Uyku beyindeki nörotransmiterlerin metabolizması sırasında ortaya çıkan metabolitlerin detoksifiye olması için gerekli bir etkinliktir. Uyku bir dinlenme değildir. Tam tersine, önemli bir aktivitedir.Bu süreç sırasında beyin bilincini yitirse de, tümüyle işlevseldir. Uyku sırasında beyin kendini nörotransmiterlerin ara ürünlerinden arındırır. Onların temizlenmesi çok önemlidir. Temizlenmezlerse beynin normal etkinliklerini olumsuz olarak etkilerler ve ölüme neden olurlar. Bebeklerde beyin son derece aktiftir. Doğumdan sonra beyin hızla büyür. Yeni nöron ortaya çıkmaz ama miyelin kılıfları hızla gelişir ve sinir hücrelerinin uzantılarını izole eder. Bunu elektrik kablolarının izolasyonuna benzetebilirsiniz. Sinyaller bir liften diğerlerine geçemez. Sürekli miyelin sentezi beynin metabolik olarak son derece aktif olmasından sorumludur. Hızla büyüyen beyinde bu sırada çok sayıda toksik radikaller ve metabolik ara ürünler ortaya çıkar. Onların beyinden atılması mümkün değildir. Çünkü daha önce de belirttiğim gibi, kan-beyin engeli vardır. Bu engel kandan beyne ve beyinden kana kimyasal maddelerin geçişine bir limit koyar. Her kimyasal madde kanla beyin arasında sertbest hareket edemez. Her ne kadar beyin kendi metabolik etkinliği sırasında ortaya çıkan toksik radikallerin ve metabolik ürünlerın çoğundan onları kana atarak kurtulursa da, geride önemli miktarda kimyasa madde kalır ve onlar ancak beyinde detoksifiye edilebilirler. Bu süreç sırasında bebek uyur. Bebeğin beyninin büyüme zorunluğu ve büyümenin gerektirdiği metabolik aktivite bebeklerin daha uzun zaman uyumasından sorumludur.
-
Düşünmeyen beyin olmaz. Önce bunu anlamanız gerekiyor. Bu çok önemli... Her beyin düşünür. Böbrekler idrar üretir, karaciğer safra üretir, beyin düşün üretir. Düşünmeyen beyin ölür. Safra üretip atmayan karaciğerin ve idrar üretmeyen böbreğin öldüğü gibi.. Aslında insan bebeği doğar doğmaz düşünmeye başlar. Düşünmenin temelleri atılır bu arada.
-
Düşüncenin temelinden bahsettim. Dikkatinden kaçmış. Kalıp dediğim her konuyu felsefe kuralları ve ilkeleri ile açıklaman.. Şu iki türlüdür, bu beş çeşittir gibi açıklamalar.... Düşünce beynin soyutlama yetisinden daha fazla birşeydir. Onun da üzerinde durulması gerekiyor.. Düşüncenin fiziğini de ihmal etmeyin bu arada.. Ona değinmek istiyorum. Düşüncenin fiziği olur mu? Bilincin olur da düşüncenin neden olmasın, değil mi?
-
Düşünceyi bir takım kalıplara sığdırarak tartışıyorsunuz. Herşeyden önce düşünce tek başına var olan bir yeti değildir. Düşüncenin üzerinde etkili olduğu bir temel olmalıdır. Düşünce için o temel herşeydir. Düşünceler doğuştan kazanılmaz ama, düşünme yetisi doğuştan kazanılabilir. Düşünce yetisi konusunda insanla diğer hayvanlar arasında bazı önemli farklar olduğu gibi, insanlar arasında da anlamlı farklar vardır. Soyut düşünce eyleminin manüple edeceği temeli, yaşam boyunca kazanılan deneyimler ve öğrenilen bilgiler oluşturur. İnsan onlara dayanarak yeni düşünceler ortaya atabilir ve eskilerini ya savunmaya devam eder, ya da terkeder. Özgün düşünceler ayrıca düşünme ve düşünülenleri belirtme cesareti de ister. Düşünce önemli bir konu. Bu nedenden karman çorman değil, bir sıra izleyerek sistematik bir şekilde tartışılmasında yarar var.
-
Töre ve kan davasına bağlı cinayetlerin kökeninin biyolojik olmadıklarını kanıtı için bu kadar uzun açıklamalara gerek yok. Onların kökeninin biyolojik olmadığı çok belli. Çünkü onlar diğer hayvanlardan insana evrimsel olarak nakledilen yararlı ve gerekli davranış örnekleri değil. Onlar fenomen de değil. İnsanın sonradan kazandığı epifenomenlerden bazıları.
-
Müslümanların Kur'an gibi bir kitap yazılamaz iddiasına benziyor. Yazabilir miyim yazamaz mıyım? Neden yazayım?
-
Beyin düzeyiniz çok sınırlı o zaman.. Bu da bize sürpriz gelmemeli. Siz felsefe yiyor felsefe içiyorsunuz. Felsefe terimleri ile yaşıyorsunuz. Düşünce düzeyinde onların dışına çıkamıyorsunuz. Size göre renkli bir fantezi alemi olabilir. Bana göre her dar görüş açısı gibi, sıkıcı..
-
Yazı size ait. Bilmeniz lazım.