Jump to content

kavak

Members
  • İçerik sayısı

    2.729
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    137

Everything posted by kavak

  1. Bu iddiana katılmak zor, çünkü her müslümanın kapitalizmi savunduğunu zannetmiyorum. Bu dinde zekat mevzusunun olması, onları Kapitalizm yanlısı yapmaz. Diğer yandan bu dünyada müslümanlardan başka daha değişik dinlerde olanlar var. Mesela Budizm´de malın mülkün pek fazla bir değeri yoktur. Yani her dindar kapitalizmi savunmaz. İnsanlar arasında gelir dağılımı eşit olsa dahi, herkesin ekonomik gücü aynı olmayacak, çünkü herkesin yaşam tarzı ve yaşadığı yer farklı. Keza eşit gelir dağılımının olabilmesi imkansıza yakın bir şey, çünkü işin içinde insanların olduğu yerde, eşitliğin olmasın pek mümkün değil. Kapitalizm, eşit gelir dağılımı olması gerektiğini iddia etmez zaten. Ona bakarsan, hangi düzen gelirse gelsin, bunun olması mümkün değil.
  2. Her insanın mutluluk anlayışı/beklentisi elbette farklıdır, çünkü her insan bu dünyada farklı şekillerde ve farklı ortamlarda yaşam mücadelesi vermekte. Herkesin hayata başlangıç noktası farklı olduğu için, hayat mücadeleleri de elbette farklı oluyor. Dolayısıyla insanları mutlu eden kriterler de farklı olacaktır. Kimisi o gün karnını doyurabildiği için mutlu olabilirken, kimilerine dünyaları verseniz, onları mutlu edemezsiniz. Mesela ölümcül hasta veya ağır hasta olanları mutlu etmek hiç mümkün mü? Diğer yandan yandan yaş da bu mevzuda önemli bir rol oynuyor. Mesela çocukları mutlu etmek çok kolaydır; onları bir şeker bile mutlu edebilir. Ancak yetişkinler için durum biraz farklı. Yaş yükseldikçe, iş, aş ve ev dertleri devreye girdiğinde mutluluk kıstasları da yükselmekte. Bir şeker, yerini bir arabaya, seyahate veya eve terkediyor. Mevzunun bir yanı bu, diğer yanı ise mutluluğun zeka ile ilişkisi olup olmadığı. Yapılan bir araştırmanın sonucuna göre akıllı insanlar, aptallara nazaran daha mutluymuş: Akıllı insanlar daha mutlu
  3. Birçok yerde kullanılan ve kafama takılan veyahut Türkçe karşılığı olmasına rağmen, ısrarla yabancı dilde kullanılan kelimeleri buraya iliştireceğim. Her dilde olduğu gibi Türkçe diline de farklı dillerden birçok kelime katılmıştır, mesela kökeni Arapça ve Farsça olan çok kelimeler var; mevzu bu değil. Ancak öyle kelimeler var ki onları görünce hayret etmiyor değilim. Bunlardan birisi mesela şu: link. Bu kelime İngilizce kökenlidir. TDK´ya bakayım dedim. Orada iki anlamı gösterilmiş ve hiçbir şey anlamadım. Link 1. Atın eşkin yürüyüşü 2. İlişim Halbuki ben bu kelimenin Türkçe karşılığını bağlantı olarak biliyordum/zannediyordum. TDK´ya gücendim doğrusu. Peki, eşkin ve ilişim nedir? Eşkin, yine TDK´ya göre atın dörtnal ile tırıs arasındaki hızlı yürüyüşü imiş. İlişimi şöyle açıklamışlar orada: İletişimi sağlayan dizgenin, teknik ağın birliği, link. Bana bir hayli sempatik gelen bağlantı kelimesinin anlamı ise TDK´ya göre şöyle: Bağlantı 1. İki veya daha çok şeyin birbiriyle bağlı bulunması, ilişki, irtibat, bağlanak 2. İki şey arasında ilişki sağlayan bağ Bu verilerin ışığında, ben yine de bağlantı kelimesini kullanacağım, çünkü açıkça söylemek gerekirse ilişim kelimesini hiç yakıştıramadım. Kaynak: https://sozluk.gov.tr/
  4. Bir ara Avrupa´da çıplaklar kampları bir haylı yaygındı, şimdilerde ne durumdalar bilmiyorum, çünkü gençken meraktan bir iki kez arkadaşlarla gitmiştik bu tip yerlere. Tam bir hayal kırıklığı yaşamıştım, çünkü bir sürü insan tamamen çıplak halde bir arada olunca, tamamen itici gelmişti bana. Türkiye gibi halkın çoğu dindar ve muzafakar olan bir memlekette buna benzer kampları hiç düşünemiyorum, çünkü imkansız gibi bir şey.
  5. Bunu bana diyorsan, benim yazdıklarımı yanlış anlamış olmalısın ya da ben düzgün anlatamadım. Faşizmi övmedim, bilakis kapitalizm düzen nasıl işliyor ona değindim. Konumuz da bu zaten. Yani bir bakıma durum tespit yaptım, bu faşizmi savunduğum veya övdüğüm anlamına gelmez.
  6. Yanılıyorsun. Çifleşme zamanı geldi mi, sürüdeki kendine güvenen erkek hayvanlar kavgaya tutuşur, kavgayı kazanan, sürüdeki dişileri sahiplenir. Tee bir sonraki çitleşme zamanı gelene kadar. O zaman yine bu döngü başlar. Aşk olup olmadığı yaşanarak öğrenilir. Yaşamak lazım. Ne güzel işte.
  7. Hayvanlar ălemindeki bizim gibi memeli türlerinde (aslan, fil, maymun, geyik vs.) güçlü olan erkek, tüm dişilere sahip oluyor ve onlarla çiftleşiyor. Yani koklaşmadan ziyade kaba kuvvet var önce. Ayrıca aşka fazla anlam yüklenmemeli diye düşünüyorum.
  8. Bunlara bir itirazım yok. Elbette hukuk ve kanun açısından suç teşkil edilen eylemlerin önlenmesi gerekiyor. Ancak içinde yaşadığımız düzenin ideal olmağını biliyoruz. Hele ki kendi yaşadığın ülkenin devleti suç işleyenlerin peşinden gitmiyorsa, bu vahim bir durumdur aslında. Çünkü bunun da çeşitli sebepleri var. Bunlardan birisi devletin kurumlarında bazı çalışanların yoksuzluklara bulaşması mesela. Bunlar hukukun düzgün işlemesini engelliyorlar. Kanunlar, bir bakıma suçların önlenmesi için var zaten. Mühim olan, yürürlükte olan kanunların uygulanması ve herkese kanunlar karşısında eşit davranılması. Ve en önemlisi hukukun üstünlüğü ve bilhassa yargının bağımsızlığı olmalı. Dediğin gibi devletin kendisi suça seyirci kalıyorsa hatta kendisi bile bulaşıyorsa, orada adaletten veya yargının bagımsızlığından söz etmek mümkün değil maalesef.
  9. Kapitalizm düzende en çok tartışılan noktalardan birisi bu. İşçi, adı üstünde, çalışmak zorunda olan kişi. Yani bir işe ihtiyacı var, haliyle fazla bir seçeneği yok. Hele ki herhangi bir mesleğimiz yoksa, iş bulmak hakikaten kolay değil. İşveren bakımından durum daha da farklı, çünkü seçenekleri bol. Bir işçi olmazsa, başka bir işçi bulma imkanı var. Sömürülmek istemiyorsak, vasıflı bireyler olmak zorundayız. Yani mesleğimiz ve uzmanlık alanlarımız olmalı. Bu durumda işverenlerle oturup pazarlık yapma olanağımız olur. İşverenler aptal değil, onlara işlerine yarayan, şirketlerine fayda sağlayacak elemanlar gerek. Sebebi ne olursa olsun, tüketici olmadan Kapitalizm pek yürümez. Tüketen olacak ki üreten olsun.
  10. Evet, insanlar ilk etapta kendini sever. Bunda şaşılacak bir durum yok, hatta çok doğal bir durum. Kendimizi sevemezsek eğer, başkalarını nasıl seveceğiz? Bence sıkça gözardı edilen bir durum daha var. Bizler, tıpkı diğer hayvanlar gibi, doğanın bir parçasıyız ve onlardan çok fazla bir farkımız yok. Haliyle cinselliğimizin esiriyiz bir bakıma. Üremek ve neslimizi nevam ettirmek üzerine programlanmışız bir kere. Önce bu gelir. Başkasına sevgi beslemek veya başkasına aşık olmak...bunların olması şart değil. Acı ama gerçek.
  11. 10 emir Musa dağda tanrı ile olan muhabbetinden sonra geri gelir ve halkına seslenir: " Arkadaşlar, bir tane iyi ve bir tane kötü haberim var. İyi haber: Bize şart olan emirlerin sayısını 10´a indirebildim. Kötü haber: Zina yapmak, hălă suç! "
  12. Kapitalizm, basitçe söylemek gerekirse, belirli bir ekonomik ve toplumsal düzeni ifade eder. Bu çarkın dönmesi için elbette sermaye ve girişimcilere/yatırımcılara ihtiyaç vardır. Peki, sermaye nedir? Mesela fabrikalar, iş makineleri, elbette para, mal varlığı, araçlar vb. Piyasayı ve üretimi arz ve talep belirler. Arz ve talep kapitalizmin direği diyebiliriz bir bakıma, çünkü bunlar üretilen ve piyasaya sürülen ürünün miktarını ve nihai değerini belirler. Bu düzende devletin de öyle ya da böyle parmağı var tabii. Günümüzde bile birçok sanayileşmiş ülkede kapitalizmin temel ilkeleri geçerlidir ancak devlet kanunlarla insanların sömürülmesini hem önlemeye çalışır hem de piyasanın daha adaletli olmasına uğraşır. Devletler bu noktada, yani insanların sömürülmesini önlemede ne kadar başarılı, o tartışılır elbette. Öyle devletler var ki, onların gözü sadece yatırım yapmak isteyenleri ve sermaye sahiplerini görür. Tabıatın ırzına geçilmiş, insanlar sömürülmüş...bunları pek fazla önemsemezler. Halbuki işci ve tüketici olmadan, kapitalizm zor yürür.
  13. Bu memlekete muhalefet açısından aşınmamış, siyasi mağlubiyet görmemiş yeni bir çehre lazım. Kılıçdaroğlu kenara çekilmeli artık, çünkü sürekli olarak siyasi yenilgilerini gündeme getiriyorlar. Çoğu siyasetçinin aksine ben kendisini dürüst birisi olarak görüyorum ancak bu nokta, siyaset arenasında her zaman geçerli olmuyor maalesef.
  14. Böyle o k. aklınla(!) laf sokmaya çalışacağına, o kırmızı gözlüğünü değiştirsen, belki olayları(!) daha berrak görürsün. Hasılı: Deveye sormuşlar: - Boynun neden eğri? Deve: Nerem doğru ki?
  15. Bu sorunun yanıtını olsa olsa kadınlar verebilir. Ben bu yaşıma gelmeme ve 26 seneden beri evli olmama rağmen, kadınları tam olarak anlayabilmiş veya onları çözebilmiş değilim. Ancak şunu söyleyebilirim: Seven kadın, erkeğe nazaran, sevdiği erkeği sulu götürüp susuz getirir. Tabii bu benim şahsi görüşüm.
  16. Düşünceler eyleme geçmediği müddetçe yok hükmündedir, çünkü hukuk eylemin oluşup oluşmadığına bakar. Yani mesela birisi hakkında istediğin her şeyi düşünebilirsin, bu şey, ne şiddet sayılır ne de suç.
  17. Ana evi İş yerinde masamın üzerindeki telefon çınlamaya başladı, kafamı telefona doğru çevirdim, arayan kişinin numarası gözüme ilişti. Bu numarayı tanıyordum; eşime aitti. İçimden "Hayırdır!" dedim ve ahizeyi kulağıma dayadım. "Buyur canım, neden aradın?" diye sordum. Benim hatun hemen konuya girdi ve dedi ki: "Bizim oğlan evde kişisel test yaptı ve sonucu positif çıktı. Şimdi kendisiyle PCR testi yaptırmaya gidiyorum." Benim keyfim kaçmıştı, çünkü büyük ihtimalle oradan da olumlu bir yanıt gelmeyecekti. Dedim ki: "O zaman bana da bulaşmadan ben anama gidiyorum. Bana 1 hafta on gün yetecek kıyafeti bavula koy. Ben işten sonra bavulu alıp onun yanına gideyim." Bu önerim onun da aklına yattı. "Tamam" dedi, "Sen işten gelinceye kadar bavulunu hazırlarım." Annemin evi bize 30 km civarında bir uzaklıkta. Arabayla oraya varması yarım saat filan sürüyor. Oraya vardım ve zili çaldım. Annem beni elimde bavulla görünce şaşırmıştı. "Merhaba anne, bir haftalığına misafir kabul edersin herhalde" diye gülümseyerek onun yanıtını beklemeden içeriye daldım. Annem hălă şaşkın şaşkın bana doğru bakıyordu. Ona durumu anlattım. "Sağlık olsun, oğlum" dedi. "İstediğin kadar kalabilirsin." Bu arada telefonu eline almıştı ve kimi aradığını tahmin etmem zor değildi. Torununu arıyordu, onu çok severdi. Ne de olsa, tek oğlan olan torunu oydu. Böylece anamın evine yerleştim. Bir iki gün sonra canım sıkılmaya başladı, çünkü internet yoktu. Halbuki ben annemi hep düzenli bir şekilde ziyaret ederdim fakat akşamları tekrar eve dönerdim. Bu nedenle böyle bir şey başıma hiç gelmemişti. Bol bol kitapları vardı ancak çoğunlukla din ve inanç içerikli olduklarından onları okumaya pek niyetim yoktu. Çarşıya çıktım ve oradan kafama uyan birkaç tane kitap aldım. Annem onun yanına yerleşmeme bir hayli sevinmişti ve hergün en çok sevdiğim yemekleri pişiriyordu. Bu arada bana dini mesajlar vermeden de duramıyordu. Sabah akşam Kur´an okurdu ki ha bire benim de okumamı isterdi. Bu nedenle kendi kitaplarını okumak yerine çarşıdan yeni kitaplar almama biraz hayıflanmıştı. "Oğlum, öbür dünya için de bir şeyler yapmak gerek" derdi hep. "Anne, ben de onu yapıyorum zaten. Hiç kimseye zarar verdiğimi gördün mi hiç?" diye ona takılırdım. Bunu söyleyince, bana hem kızar hem de gülerdi. Bir hafta sonra bizim oğlanın yeniden yaptırdığı test negatif çıkınca, bana evin yolu göründü. Pılımı pırtımı toplayıp anamın evinde ayrıldım. Kapıda 60 yaşına merdiven dayamış olan beni tembihlemeyi unutmadı tabii. "Oğlum, bu dünyadakiler geçici. Önemli olan, öbür dünya için ne yaptıklarımız." Kelimeler: anne, aile, kitap
  18. Kendisinin ödememesinin bir anlamı yok, önemli olan geniş kitlelere bunu iletebilmek ve halkın nezdinde bunu hayata geçirebilmek. Yoksa tek kendisinin yaptığıyla kalır. Ayrıca o gelen zamlar mecburen yapılmış zamlar, çünkü ekonomi batmış vaziyette, devletin kasası tamtakır bomboş ve hükümetin başka hiçbir seçeneği yok. Muhalefet dediğin, hele ki uzun zamandan beri muhalefette ise, ses getirebilen ve sorunlara çözüm üretebilen siyaset yapmalı. Bunu yaparken vatandaşı da buna ikna edebilmeli. Ana muhalefetin en büyük sıkıntısı burada yatıyor; kararsızlar ve iki arada bir derede olan insanları kendi tarafına çekmeyi bir türlü berecemiyor. Bunun temel nedenlerinden birisi, sayısız kere siyasi yenilgi almasına rağmen istifa etme cesaretini gösteremedi. Ancak bir noktada çok iyi bir siyasi eylem yaptı ancak hakettiği yankıyı bulamadı maalesef. Ankara´dan İstanbul´a kadar olan "Hak, hukuk, adalet" eylemi oldukça yerindeydi.
  19. Şiddet, birisinin istemediği bir şeyi ona karşı sözlü veya fiziksel olarak eyleme dönüştürmektir, bana göre. Şiddet ha kişisel olmuş ha devlet eliyle olmuş, farketmez. Devlet, kanunları uygulamak adına yeri geldimi şiddeti kullanır. Bu noktada meşrulaşır, çünkü kanunların uygulanmasından devlet yükümlüdür. Ancak aynı zamanda kanunlara aykırı da hareket edemez. Ettiği vakit, uygulanan şiddet meşruluğunu kaybeder. Diğer yandan, cinayet bir şiddet türü olmasına rağmen, kendi hayatınız tehlikede ise nefsi müdafaa noktasında meşrulaşabilir.
  20. Forumlara olan rağbet eski zamanlara oranla bir hayli azaldı. Sadece dinsiz imansızlar değil, azılı dindarlar da forumlara pek uğramaz oldular. Bence bunun sebeplerinden birisi şu: İnsanlar yaşlanıyor, insan yaşlandıkça eskisi gibi enerjik olmuyor. Elbette istisnalar var. Ayrıca nesil değişiyor. 1990 ve 2000´li nesil çok farklı. Onlar bambaşka ălemde yaşıyorlar.
  21. Orta şeker gibi desene. Konuyu değiştirmek istemiyorum ancak bunlara bakmak için zaman ayırabilmek lazım. Bunu yapamayacağımı bildiğim için ve daha da önemlisi, benim hatun istemediği için hiç evcil bir hayvanım olmadı. Yanılıyorsun. Onlar da yanı kategoridedir, çünkü onları sen sahiplenmişsin bir kere. Dediğim gibi konu dağılmasın. Bu hayvan mevzusu daha fazla uzamasın.
  22. Çözümü yok bunun, çünkü herkesin dünyası, doğduğu yer, kültür, mahalle, aile vs. çok farklı. Nasıl ki fakir zengin uçurumu var olmaya devam edecekse, bu mevzu da da fazla bir değişiklik olmayacak. Diğer yandan ben geldiğim ve içine doğduğum fakirliği ve yoksulluğu unutmadım. Fazla bilgili ve eğitimli olduğumu da iddia edemem. Hasılı varoşları ve varoşluğu tü kaka ilăn edenlere iyi gözle bakmam.
  23. Eğer burada benden bahsediyorsan, bak eğer diyorum ha, o zaman dibine kadar saçmalıyorsun. Çünkü sen numuneliksin. Bak ben sözümü sakınmam.
  24. Ayrıca mutluluğun ölçütü var mıdır, varsa, nedir? Konuyu açıp hemen sıvışıyorum. Hele sizler bu mevzudaki düşüncelerinizi yazın bir, sonra ben de bir iki kelam ederim.
  25. Tamam işte ikisi de aynı kapıya çıkıyor. Ha yapı demişsin ha karakter. İkisini de hayatta yaşadıkların ve deneyimlediklerin törpüler. Okuyan da bunun çok hayvanları var zanneder. Kaç tane hayvanın var? Sahip olduğun hayvan ve kitaplar senin malın/mülkün zaten. Zaten çoğu kişi sahip olduğu şeylerle gösteriş yapar.
×
×
  • Create New...