Search the Community
Showing results for tags 'inanç'.
-
Ritüeller, çoğunlukla hep aynı biçimde cereyan eden ve belirli durumlarda uygulanan eylemlerdir. Mesela her akşam diş fırçalamak veya gördüğümüzde samimi olduğumuz kişilere sarılmak, gibi. Her dinin de birçok vesileler için uyguladığı sabit ritüelleri vardır. Bu törensel eylemlerin genelde özel sembolik anlamları olduğu gibi, dindarlar açısından önemli bir yer teşkil ederler. Hatta dinlerin olmazsa olmazlarındandır da diyebiliriz. Zamanım elverdikçe çeşitli dinlerdeki sürekli tekrarlanan ritüelleri, ăyinleri ve törenleri aktarmaya çalışacağım. İslam´daki ritüeller benim açımdan şimdilik ikinci plandadır, çünkü buraya uğrayanların ezici çoğunluğun bu dindeki dinsel ritüellerden haberdar olduğunu varsayıyorum. Devam edecek...
-
İnsanoğlu şimdiye dek binlerce dinler, kültler ve tarikatlar üretmiştir; bazıları yeryüzüne epeyi yayılıp uzun ömürlü olmuşlardır, diğerleri ise kısa ömürlü olup yerel kalmışlardır. Hăl böyle iken bir dinin oluşması için neye ihtiyaç vardır? Bu sorunun cevabı biraz şaşırtıcı olabilir: Aslında fazla bir şeye gerek yok. Yeni bir dinin oluşumunu gözlemlemenin imkansız olduğunu düşünenler olabilir, çünkü genel kanıya göre dinler çok eski oldukları gibi upuzun bir zamanda büyümüş olmakla beraber somut olarak elle tutulabilir bir yanları da yoktur. Elbette tanınmış mevcut dinlerin yeni yan kolları olmakla beraber, yeni bir din hiçbir zaman en başlangıcından çöküşüne kadar detaylı bir şekilde gözlemlenmemiştir. Tüm dinlerin başlangıcı bir hayli karanlıktır ve muĝlaktır. Kargo kültlerden bihaber iseniz, dinlerin durumu kısaca böyle tanımlanabilir. Kargo kültler isimlerini İngilizce bir kelime olan ve "yük" anlamına gelen cargo´dan alır. Bu bir çatı kavramı olup, birçok farklı ama benzer dini kültlerin olduğu Melanezya´da bayağı yaygındır. Melanezya´nın coğrafik konumu, Avustralya´nın kuzey doğusunda olan, Papua Yeni Gine´nin de ait olduğu Pazifik ada kümeleridir. Bu kültler 2. Dünya savaşı esnasında meydana gelip gelişmişlerdir. Çoğunun ortak noktası, müritlerin bir mesihi beklemeleri ve kıyamet gününde bir "yük" getirecek olması. Çoğunlukla "John Frum" diye anılan bu mesih, bir efsaneye göre tıknaz, yüksek sesli, saçları ağarmış ve parlak düğmeli olup kehanet kabiliyeti olan bir adammış. John Frum´un gerçekten yaşayıp yaşamadığı ise meçhul. Müritlere göre kıyamet gününde yaşlılar gençleşecek, ölümcül hastalıklar tedavi edilebilecek ve "dağlar düpdüz olacak, vadiler dolacak". John Frum, son noktayı İncil´den araklamış olmalı (Jesaya 40, 4) - İncil´i üretenlerin de daha eski olan dinlerden arakladığı gibi.
-
Camaat ve Tarikatlar 21.yy evrensel normlarına aykırı bir yaşam iddia ettikleri halde hala dünyada varlıklarini koruyorlar. Halbuki iddia ettikleri her şey neredeyse yalan ve hurafeden ibaret. Saçma sapan kutsal önermelerle bilime karşı savasmalari da taraftar bulmaları da ayrı bir zihinsel durum. Ancak gençler çağa ayak uydurumadan bu cemaatlere saplanıp kayıp nesiller haline dönüşüyorlar. Aksine bir süre sonra akillanmasi gerekirken kaybettiği yaşamın hesabını kafir diye nitelendirilen çağdaş insanlardan sormaya kalkıyorlar. Bu durum artık küresel bir sorun haline gelmektedir. Dunyanin topyekun bilimsel bir uyanışa ihtiyacı var. Yeniden bilimsel gerçeklerin haykırıldığı bir devrime ihtiyacı var dünyanın.