Jump to content

Tekrar Müslüman Oldum


Tasvir-i Efkâr

Recommended Posts

2 saat önce, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Allah'ın ön bilgisi özgür iradeye halel getirmez.

Yani Hz. Muhammed'den önce her şey güllük gülistandı mı diyorsun? Basit meseleler yüzünden yıllarca süren kabile savaşlarından haberin yok o zaman. Fakirlik yüzünden çocuk öldürmek, bazı kabilelerde kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek gibi adetler vardı. Hz. Muhammed 13 yıllık Mekke döneminde dinini barışçıl yollarla tebliğ etti, ancak Mekkelilerin düşmanca tutumu savaşı gerekli kıldı.

Allah neden popüler olmak istemişmiş. Allah verdiği sayısız nimete karşılık kendisine ortak koşulmadan inanılmasını istiyor, bunun için de elçiler, uyarıcılar gönderiyor. Dünyaya yiyip içmeye, eğlenmeye, vakit doldurmaya değil, Allah'a ibadet etmeye geldik. O da bize unuttuğumuz yaratılış amacımızı hatırlatıyor. Bunu yapmaya hakkı yok mu?

Sen niye bu kadar lağım ağızlısın? Ben sana seni Ateizm Derneği'nde mi hoplattılar da ateist oldun diye sorsam hoş olur mu? Ateistforum'da da anibal diye biri vardı kulakları çınlasın, o da böyle lağım ağızlıydı. Yoksa anibal sen misin? :D Senin hakkından anibal gelir.

Bak sen şu akıllıya, ön bilgi halel getirmezmiş.

Mahmuta anlatır gibi anlatayım.

Senin bu süper Allahin hani herşeyi biliyor ya, işte herşeyi bilen biri için zaten herşey olup bitmiştir.

Kalın kafan alıyor mu bunu?  Zannetmem ama biraz zorlarsam sokarım gibi.

Şimdi ikinci konu,

Muhammed gelince her yer güllük gülistanlık olmuş. Muhammed için gerçekten öyle olmuş doğru.

Fakat o zamandan bu zamana pek birşey değişmedi , birileri hala elini kıçını öptürüp senin gibileri kucağına alarak gül gibi yaşayıp gidiyor.

Hasan Sabbah gibiler tükenmez. Sana da cenneti gösteren biri olmuş çok belli.

Bak o saydığın kötü şeyler muho ile devam etti, muho gidince de, bugün de hala dünyanın her yerinde yaşanıyor.

Muho geldi gönlünü eğlendirdi, senin yapmak isteyipte yapamayacagin bir çok eylemi gerçekleştirdi ve sonra çekti gitti.

Diğer konu,

Dünyaya senin putuna tapinmaya gelmedim.

Günde 8 saat bazen 9 saat çalışıyorum. Günde 7 saat bazen 8 saat uyuyorum.

1 saat çiş ve sicmayla geçiyor. Yarım saat her gün duş.

1 saat yemek yemek 1 saat onu hazırlamak.

Derken pek ibadete zaman kalmıyor. İdare etsin artık bir zahmet. Görmezden gelsin. Sınava sokarken herkesi aydınlık odaya değil bazilarimizi da kalemsiz karanlık odaya alıyor Allah.

Bir diğer konu ben lağım ağızlı olabilirim. Sen ise lağım beyinlisin.

 

 

 

Link to comment
Share on other sites

4 saat önce, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Evet o konuda da değişti. İslam erkeğe de kadına da hak ettiği değeri verir. Ne ifrat ne tefrit. Feminizmin insan fıtratına savaş açan, eşitlik, adalet adı altında cinsel bölücülük yapan, kadını erkeğe karşı güç ve menfaat arenasına çeken, özgürlük namına iffetsizliği ve envai çeşit sapkınlığı savunan tez ve uygulamalarını gördükten sonra İslam'ın kadın ve erkek hakkında verdiği hükümler daha mantıklı gelmeye başladı. İslam'da Allah erkek ve kadını birbirini tamamlayan bir çift olarak yaratmıştır. Erkek ve kadını birbirlerinin velileri kılmıştır. Feminizm ise iki cinsi ayrı ayrı ele alır ve ikisini çatıştırır. Erkekleri değersizleştirme, erkek oldukları için utandırma, hükûmetlere psikolojik hadım yasaları çıkarttırma, kadına da sürekli eziklik paranoyası aşılama ve yalnız yaşamaya özendirme yoluna gider. Şimdi de eşitsizliği bitireceğiz diye doğal cinsiyeti inkâr etme noktasına gelmişler. Kadına şiddeti önleme iddiasıyla yola çıkan feminist hareketin bugün geldiği nokta ibret vericidir. İşte vahyin rehberliği olmayınca ve sadece akla güvenerek hareket edildiğinde insan ifrat ile tefrit arasında gidip geliyor, feminizm, komünizm, faşizm gibi açmazlara giriyor.

1 erkeğe sınırsız kadın hakkı veriyor tanrın....buna ne diyorsun ?  kadını yeterince aşşağılamıyor mu ? ...erkeğin TARLASIDIR diyor...daha yetmedi mi aşşağılaması ?   1 kadının şahitliği kabul olmuyor...nasıl yetti mi ?   olmadıysa bir de  tecavüze uğrayan kadının şikayet etme hakkı bile yok...ne güzel demi ?  daha neler var neler....bunları sen de çok iyi biliyorsun...ve bunları savunabiliyor musun ?

Link to comment
Share on other sites

17 dakika önce, zavalli yazdı:

1 erkeğe sınırsız kadın hakkı veriyor tanrın....buna ne diyorsun ?  kadını yeterince aşşağılamıyor mu ? ...erkeğin TARLASIDIR diyor...daha yetmedi mi aşşağılaması ?   1 kadının şahitliği kabul olmuyor...nasıl yetti mi ?   olmadıysa bir de  tecavüze uğrayan kadının şikayet etme hakkı bile yok...ne güzel demi ?  daha neler var neler....bunları sen de çok iyi biliyorsun...ve bunları savunabiliyor musun ?

2 kişinin bakış açısı farklı hala anlamadınız mı? Siz kadında haklar ve durumlar itibarıyla erkekle eşit olmalı veya eşittir diyorsunuz. O bunların eşit olmaması gayet normal ancak daha adil bir sistem koymuş islam diyor. Bu anlamda sizin eşitsizlik olarak gördüğünüz her ne varsa ona göre adalet ve fıtratın ta kendisi. Dünyaya ve insanlara bakış açısıyla alakalı bu. Yani pek boşa uğraşmamak lazım. Size göre o yobaz,ona göre siz gereksiz hümanist ve çağdaş belkide.

Link to comment
Share on other sites

1 dakika önce, Ali yazdı:

2 kişinin bakış açısı farklı hala anlamadınız mı? Siz kadında haklar ve durumlar itibarıyla erkekle eşit olmalı veya eşittir diyorsunuz. O bunların eşit olmaması gayet normal ancak daha adil bir sistem koymuş islam diyor. Bu anlamda sizin eşitsizlik olarak gördüğünüz her ne varsa ona göre adalet ve fıtratın ta kendisi. Dünyaya ve insanlara bakış açısıyla alakalı bu. Yani pek boşa uğraşmamak lazım. Size göre o yobaz,ona göre siz gereksiz hümanist ve çağdaş belkide.

Hiç kadın peygamber de gelmemiş. Erkeklerden çok kadınlarla ve diğer hayvanlarla bir alıp veremediği var bu tanrının.

Kendi yaratır sonrada hakaret eder.

Kadınlarda dahil herşey zaten erkekler için yaratılmış. Ayetlerle sabit.

Link to comment
Share on other sites

43 dakika önce, zavalli yazdı:

1 erkeğe sınırsız kadın hakkı veriyor tanrın....buna ne diyorsun ?  kadını yeterince aşşağılamıyor mu ? ...erkeğin TARLASIDIR diyor...daha yetmedi mi aşşağılaması ?   1 kadının şahitliği kabul olmuyor...nasıl yetti mi ?   olmadıysa bir de  tecavüze uğrayan kadının şikayet etme hakkı bile yok...ne güzel demi ?  daha neler var neler....bunları sen de çok iyi biliyorsun...ve bunları savunabiliyor musun ?

Muho savaşlarda kadınları mı savastiracakti?

Muho işini doğru yapmış.

Link to comment
Share on other sites

2 saat önce, zavalli yazdı:

1 erkeğe sınırsız kadın hakkı veriyor tanrın....buna ne diyorsun ?  kadını yeterince aşşağılamıyor mu ? ...erkeğin TARLASIDIR diyor...daha yetmedi mi aşşağılaması ?   1 kadının şahitliği kabul olmuyor...nasıl yetti mi ?   olmadıysa bir de  tecavüze uğrayan kadının şikayet etme hakkı bile yok...ne güzel demi ?  daha neler var neler....bunları sen de çok iyi biliyorsun...ve bunları savunabiliyor musun ?

Dostum, boşuna nefes tüketiyorsun. Dindarların öz eleştiri yaptıĝı ne görülmüş ne de duyulmuştur.:D

Konu sahibi, elinden gelse eskiden(ateist iken) yazdıĝı tüm iletileri silmek isteyen birisi. Eski dinsizliĝinden pişman olduĝunu itiraf eden birisi. Muhtemelen başından veya çevresinde köklü deĝişiklikler geçmiş olmalı. Bilemiyorum. Dindarken dinsiz olmak veya bir süre sonra yeniden müslüman olmak. Fikirler deĝişir; gayet normal. Hepsi kabulüm.

Ancak anlayamadıĝım bir nokta var. Kendisine de söyledim; açıklamaya çalıştı ancak pek inandırıcı gelmedi ve beni tatmin etmedi açıkçası. Neden yeniden Sünni müslümanlık? Yok mu müslümanlıkta başka seçenek? Bal gibi de var aslında. Veya deist de olunulabilir. Bu da mümkün. Ama yok illa Sünni müslümanlık olacak.

Sebebi aslında çok basit ancak bazıları bir türlü kabullenemiyorlar. Ailemiz, çevremiz ve içinde yetiştiĝimiz toplumun kültürü ve dini hepimizi derinden etkiliyor. Bundan sıyrılmak, zannedildiĝi gibi kolay deĝil.

Link to comment
Share on other sites

18 dakika önce, kavak yazdı:

Dostum, boşuna nefes tüketiyorsun. Dindarların öz eleştiri yaptıĝı ne görülmüş ne de duyulmuştur.:D

Konu sahibi, elinden gelse eskiden(ateist iken) yazdıĝı tüm iletileri silmek isteyen birisi. Eski dinsizliĝinden pişman olduĝunu itiraf eden birisi. Muhtemelen başından veya çevresinde köklü deĝişiklikler geçmiş olmalı. Bilemiyorum. Dindarken dinsiz olmak veya bir süre sonra yeniden müslüman olmak. Fikirler deĝişir; gayet normal. Hepsi kabulüm.

Ancak anlayamadıĝım bir nokta var. Kendisine de söyledim; açıklamaya çalıştı ancak pek inandırıcı gelmedi ve beni tatmin etmedi açıkçası. Neden yeniden Sünni müslümanlık? Yok mu müslümanlıkta başka seçenek? Bal gibi de var aslında. Veya deist de olunulabilir. Bu da mümkün. Ama yok illa Sünni müslümanlık olacak.

Sebebi aslında çok basit ancak bazıları bir türlü kabullenemiyorlar. Ailemiz, çevremiz ve içinde yetiştiĝimiz toplumun kültürü ve dini hepimizi derinden etkiliyor. Bundan sıyrılmak, zannedildiĝi gibi kolay deĝil.

Yakalanmıştır yazarken :) 

Dışlanma tehlikeside var.

Günah çıkartma gibi  upuzun yazılar yazıyor. 

 

  • Haha 1
Link to comment
Share on other sites

10 dakika önce, TAO yazdı:

Yakalanmıştır yazarken :) 

Zannetmiyorum.:D

10 dakika önce, TAO yazdı:

Dışlanma tehlikeside var.

Mümkün.

10 dakika önce, TAO yazdı:

Günah çıkartma gibi  upuzun yazılar yazıyor.

Bizim gibi spontane yazmıyor; çoĝunlukla önce hazırlıĝını yapıyor, başka yerde yazdıktan sonra buraya iliştiriyor.

Yani üzerinde uzunca düşündükten ve not aldıktan sonra cevabını yazıyor. Zaten o kadar uzunca yazıları spontane yazamaz herkes.  Anlayacaĝın her yiĝidin yoĝurt yiyişi bir hayli  farklı.:D

Link to comment
Share on other sites

2 saat önce, Deadanddark yazdı:

Hiç kadın peygamber de gelmemiş. Erkeklerden çok kadınlarla ve diğer hayvanlarla bir alıp veremediği var bu tanrının.

Kendi yaratır sonrada hakaret eder.

Kadınlarda dahil herşey zaten erkekler için yaratılmış. Ayetlerle sabit.

Tamam işte öyle olsa bile sorun yok ki inanan için gayet doğal. Siz çok hümanistsiniz bence:DD

Link to comment
Share on other sites

islamda tanrı önermesi ve buyrukları sosyal adalette tutarsız, tıpkı siyasetçi gibi yandaş allah var muhammedin ayetlerinde. ve muhammedin kendisi, allahın ayetleri göstertisi sayesinde islam devletini kurup başkanlığını yapmış tıpkı atatürk gibi ama peşinden insanlar gelsin diye vahiy-ayet metodolojisine başvurmuş. bunları bilip islamı doğru din sanmak geçici teselli.

Link to comment
Share on other sites

On 26.11.2022 at 15:24, Ali yazdı:

Öncelikle cevaplarınız için teşekkür ederim. Ya ben kaçırdım ya da anlamadım.

1. Ahlak konusunda fikirlerinizde problem yok ancak nesnel ahlaki ilkeleri tanrıya dayandirmiyorsak nasıl bir problem olur size göre? Yani " kimse kimseyi yargılayamaz" ,"kınayamaz" hale gelir tarzı bir yanıt geldi önce aklıma sonra dedim ki " kimse kimseyi neden kınamak veya suçlamak durumunda. Bu suçlamadan ziyade hukuki suç ceza olayına indirgenemez mi sadece? Hatta herkesin istediğini yapabilmesini savunan bir seküler kişi için ne gibi sorunlar doğurur?

Kimseyi ahlakî açıdan yargılayamadığımız, eleştiremediğimiz bir düzenin doğuracağı sorunlar açık değil mi? Nesnel ahlakî ilkeler Tanrı'ya dayandırılmazsa nihilizm tehlikesiyle karşı karşıya kalınır. Hiçbir değerin kutsallığı, bağlayıcılığı kalmaz. Her şey meşrulaştırılabilir ve savunulabilir olur. Kimse ben ahlaksızım demez belki, ama ahlakî ilkelerin içi boşaltılabilir. Hukuk da insan yapımı, sorgulanamaz ve değiştirilemez değil. Cahiliye Arapları helvadan putlara tapar, acıkınca da onları yermiş. Hiçbir şeyin kutsallığının kalmadığı yerde hukuk, barış, demokrasi, insan hakları, özgürlük, adalet gibi kavramlar da sahiplerinin heva ve heveslerine göre şekillenen helvadan putlara dönüşür. “Kimse kimseye karışmasın, herkes istediği gibi yaşasın” deniyor. Yani insanın ne kadar sefih ve rezil bir hayat sürerse sürsün başkasına fiilî bir zararı dokunmadığı sürece bir şey dememeliyiz, umursamamalıyız gibi kulağa, nefse hoş gelen bir özgürlük anlayışı telkin ediliyor ama bu sahte bir özgürlük anlayışı. Bu anlayış hazzın esiri olmuş yığınlar üretir, insanı hayvanlaştırır. Gerçek özgürlük odur ki ne kendine ne de başkasına zararın dokunsun. Toplum fertlerden oluşur. Fert fert çürümek umumî bir çürümeyi getirir. Kötü bir davranışın zararı her zaman fert bazında ve tekil örneklerde ortaya çıkmayabilir. Fakat toplumu yavaş yavaş, içten içe, uzun vadede çürütür. Zararı hemen anlaşılan kötülükler vardır, bunlar tek başına akılla bilinebilir, fakat zararı kolayca öngörülemeyen kötülükler de vardır ki bunlar vahiyle bilinir. Bir de nerede durulacağına tam sınır çizilemeyen fiiller/durumlar vardır. Allah'ın belirlediği sınırlar olmazsa bunlarda da orta yolu bulamama, ifrata ve tefrite sapma tehlikesi var. Mesela suçsuz birini öldürmeye dindarından sekülerine herkes karşı çıkarken konu zina, içki, fuhuş ve kumara geldiğinde ihtilafa düşülür. Sekülerler genellikle bireysel özgürlükler ve haklara referans vererek bunları savunma eğilimindedir. Hatta bunları çağdaşlığın sembolü yaparlar. Ama Allah bizi bizden daha iyi tanır, bunların fıtratımızı bozacağını, aleyhimize olacağını bilir, yasaklar. Bilmiyorum soruna ne kadar cevap oldu ama ben böyle bakıyorum olaya.

On 26.11.2022 at 15:24, Ali yazdı:

2. Islamdaki kader hususunu anlatmışsınız ancak iktiran olayı daha çok eşarici yaklaşima benziyor. Sezgisel olarak her şeyi yaratiyorsa bizim irade dediğimiz şeyi de ve kötülük yaptığımızda kötülüğü de yaratıyor ve bu işe karışıyor gibi göründüğü için tam oturmadı zihnimde. Belki ben anlamadım.

Evet, Eş'arî kelamcılar doğadaki nedensellik ilişkisini iktiran kavramıyla açıklıyor. Maturidiyye de aynı görüşte yanılmıyorsam. Sadece insanın iradesinin fiilleri üzerindeki etkisi konusunda ufak görüş ayrılıkları var, ama her ikisi de insanın fiillerinin asıl yaratıcısının Allah olduğu ve aynı zamanda insanın cüz'î iradesiyle fiilerini kendisinin kesb ettiği noktasında birleşiyor.

Kötülüğün yaratılması kötülük değildir, kötünün tercih edilmesi kötüdür, bu tercih de insanın iradesine bağlıdır. Şöyle bir örnek vereyim belki somutlaştırmaya yardımcı olur; öğretmenin sınav kağıdına yanlış şıkları eklemesi kötü değildir, öğrencinin yanlış şıkları işaretlemesi kötüdür. Öğretmen hiç yanlış şık koymasaydı, sadece doğru şıkları koysaydı, bilen, bilmeyen herkes sınavdan geçseydi bu adil bir sınav olur muydu? Adil bir sınav olması için kötülüğün vücudu gerekli. Adil olmak iyi olduğuna göre kötülüğü yaratmak kötü değildir. Kötülüğü tercih etmek kötüdür. Kötülüğün var olmasının başka hikmetleri de var. Evrende her şey zıddıyla kaimdir, her şey çift yaratılmıştır. İyiliğin, doğruluğun değerini kötülüğün, güzelliğin değerini çirkinliğin varlığıyla anlarız. Kötülüklere karşı sabretmek, duruşumuzu bozmamak kâmil insan olmamıza, derecemizi yükseltmemize vesile olur. Hz. Musa ve Hızır kıssasında anlatıldığı gibi zahiren kötü gibi görünen olaylar hakikatte hayırlı bir neticeye hizmet ediyor olabilir. Kısacası hiçbir şey hikmetsiz ve boşuna değildir.

Link to comment
Share on other sites

On 26.11.2022 at 14:17, Sputnik yazdı:

Bunları dedin ya, aklıma ateizm derneğindeki tecavüzcü geldi. 😄

O şahıs 6-7 den fazla kıza tecavüz ettiği halde, kadın haklarıyla ilgili programı sunuyordu. 

Yakup Deniz, Kemal Okuyan, Tuba Torun gibi tiplerde gidip o şahsın yayınlarına çıktılar.

Kadın hakları-feminizm safsatası bunlar için network yapmak ve menfaat işinden ibaret. 

Emir Onur Çilek'ten bahsediyorsun. Evet, biliyorum o şahsı. Ateizm üzerinden saygınlık ve ilgi görme, menfaat kazanma peşinde koşan biri.

Link to comment
Share on other sites

On 26.11.2022 at 15:27, Ali yazdı:

Yadırgamak için değil onları dinlediğim için ağzınız ve fikirleriniz benziyor. Mesela altay cem in ahlak konusu ve habil in hareket sükun ve atomun tur sayısı argümanından hatırladım.

Doğrudur, onlar da bahsediyordu bundan. Onları çok dinlediğim için üslup kapmış olabilirim.

Link to comment
Share on other sites

On 26.11.2022 at 20:20, zavalli yazdı:

1 erkeğe sınırsız kadın hakkı veriyor tanrın....buna ne diyorsun ?  kadını yeterince aşşağılamıyor mu ? ...erkeğin TARLASIDIR diyor...daha yetmedi mi aşşağılaması ?   1 kadının şahitliği kabul olmuyor...nasıl yetti mi ?   olmadıysa bir de  tecavüze uğrayan kadının şikayet etme hakkı bile yok...ne güzel demi ?  daha neler var neler....bunları sen de çok iyi biliyorsun...ve bunları savunabiliyor musun ?

İslam'ı böyle Batı'nın değer ve normlarıyla, feminist bakış açısıyla, Batılı oryantalist kafasıyla okumak pek sağlıklı değil. İslam'ın kendine özgü değerleri, kavramları, paradigması, dünya görüşü var. Ona bütüncül bir bakış açısıyla, kendi kavramlarıyla, kendisinin bildirdiği şekilde yaklaşmak lazım. Peygamber çok kadınla evlenmiş, kadına mirastan yarım pay veriliyor, erkeğe sınırsız cariye hakkı gibi bağlamdan kopuk, parçacı okumalar yapılırsa elbette kadın düşmanı, erkek dini, savaş dini gibi hatalı değerlendirmeler yapılır. Bu benim de yaptığım bir hataydı. Pek çok ateist gibi ben de şuursuzca oryantalistlerin dümen suyunda giderek, onlar gibi düşünerek eleştiriyordum. Sonra bunların kendi bütünlüğü içinde anlamını bulduğunu gördüm. Kur'an ve Sünnet'te kadına değer vermeyle ilgili yeterince nass var. Müslüman bunu Batılılardan öğrenmek zorunda değil. Erkeğin ve kadının rolü, görev ve sorumlulukları yaratılışlarına uygun olarak belirlenmiş. Bunları beğenmeyip değiştirmeye kalkınca olmuyor, çıkmaza giriliyor. Vahyin ışığından mahrum seküler ideolojiler kadın-erkek eşitliği sağlayacağız diye iki cinsin de yaratılışına uygun olmayan politikalar dayatıyor. Şimdilerde cinsiyet eşitsizliğini bitirmek adına Batı'da yaygın olarak toplumsal cinsiyet eşitliği diye bir tez okutuluyor. Kadın ve erkeğin doğuştan sahip olduğu fiziksel farklılıklar önemsiz kabul ediliyor. Duygusal ve davranışsal farklılıklar tamamen toplumsal inşanın bir ürünü olarak konumlandırılıyor. Kadını kadın, erkeği erkek gibi yetiştirmek ayrımcılığın, eşitsizliğin, zulmün kaynağı olarak gösteriliyor. Çözüm ise çocuğumuzu cinsiyetsiz olarak yetiştirmekmiş. Çocuğumuza erkekse erkek, kızsa kız gibi muamele etmemeliymişiz. Kimileri biyolojik cinsiyeti de inkâr ediyor. Biyolojik cinsiyet yerine “doğumda atanan cinsiyet” tanımının kullanılmasını öneriyor. Kromozomlar, cinsel organlar, hormonlar, hiçbiri cinsiyeti belirlemezmiş. Bunun yerine öznel cinsiyet kimlikleri temel alınmalıymış. İşte insan vahyin ışığından uzaklaşınca böyle hezeyanlara sürükleniyor. Kutsal kitaplar olmayınca ahlak, cinsiyet, insanlık gibi kavramlar birer toplumsal inşadan ibaret oluyor ve hiçbirinin nesnelliği kalmıyor. Bunlar öznelliğe düşünce türlü sapkınlıklara kapı aralanıyor. Mesela ensest, pedofili, hayvanlarla cinsel ilişki, eşini paylaşmak, önüne gelenle yatmak, hepsi savunulabilir oluyor. Allah'ın koyduğu sınırlar olmayınca hiçbir şeye net bir sınır çizilemiyor. Bu yüzden insan dünya ve ahiret mutluluğu için aklıyla kibirlenmeyi bırakıp vahye teslim olmalı.

Bu arada kadının tecavüzden şikayet etmeye hakkı yok diye bir şey yok. Tirmizî'de geçen bir hadise göre Peygamberimiz bir kadının şikayeti ve tecavüzcünün itirafı üzerine tecavüzcüyü taşlatarak öldürtmüştür. Yine hadis kaynaklarında Hz. Ömer'in ikrah, cebir ve ızdırar hali nedeniyle ırzına geçilen kadınlara herhangi bir ceza vermediği, sadece faile ceza verdiği naklediliyor. Zinaya zorlanan kadına had cezası uygulanmayacağı konusunda dört mezhebin icmaı var. Lut kavminin helak olma nedeni eşcinselliğin yanı sıra tecavüzdü. Bu suçun cezasına gelince, çoğu fakih zina suçuna benzer şekilde yüz kırbaç ve sürgün ya da fail evliyse recm cezası öngörmüş. Malikî, Şafiî ve Hanbelî hukukçulara göre failin had cezasıyla birlikte manevi tazminat cezasına da çarptırılması gerekir. Bazı alimler tecavüz mağdurunun evinden veya başka bir yerden zorla kaçırılması ve ardından silah tehdidi altında tecavüze uğraması durumunda failin muharib kabul edilmesine ve Maide Suresi'nin 33. ayetinde bahsedilen Muharabe cezası olan daha ağır bir had cezasını gerektireceğine hükmetmişler. Şeriatla yönetilen Osmanlı'da tecavüzcüye idam ve hadım cezası veriliyordu.

Link to comment
Share on other sites

On 26.11.2022 at 22:24, kavak yazdı:

Ancak anlayamadıĝım bir nokta var. Kendisine de söyledim; açıklamaya çalıştı ancak pek inandırıcı gelmedi ve beni tatmin etmedi açıkçası. Neden yeniden Sünni müslümanlık? Yok mu müslümanlıkta başka seçenek? Bal gibi de var aslında. Veya deist de olunulabilir. Bu da mümkün. Ama yok illa Sünni müslümanlık olacak.

Sebebi aslında çok basit ancak bazıları bir türlü kabullenemiyorlar. Ailemiz, çevremiz ve içinde yetiştiĝimiz toplumun kültürü ve dini hepimizi derinden etkiliyor. Bundan sıyrılmak, zannedildiĝi gibi kolay deĝil.

Deist olsaydım ikna olacak mıydın çevre etkisi olmadığına? :D Ben bana mantıklı gelene inanırım, kimseyi inandırmak, kendimi beğendirmek için görüş değiştirecek halim yok. Elbette birilerinden etkilendim, etkilenmek kötü bir şey değildir. Hangi görüşe yönelirsem yöneleyim bir etkilenme olacaktır. Ama insan son tahlilde aklına, mantığına, vicdanına yatana uyar. 

  • Like 2
Link to comment
Share on other sites

8 saat önce, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Deist olsaydım ikna olacak mıydın çevre etkisi olmadığına? :D Ben bana mantıklı gelene inanırım, kimseyi inandırmak, kendimi beğendirmek için görüş değiştirecek halim yok. Elbette birilerinden etkilendim, etkilenmek kötü bir şey değildir. Hangi görüşe yönelirsem yöneleyim bir etkilenme olacaktır. Ama insan son tahlilde aklına, mantığına, vicdanına yatana uyar. 

Mevzu Deist olup olmaman deĝil, bunu sen de gayet iyi anladın aslında. Dedik ki; Sünni olmadan da pekâlâ müslüman olabilirsin. Ancak nedeni bana göre belli olan sebeplerden ötürü Sünniliĝi seçtin. Senin yumuşak karnın Sünnilik; bu o kadar aşikâr ki.

Herkesin mantıĝı elbette farklı işliyor ancak eskilerin masallarının peşinden gitmenin mantıkla ilgisi yok bana göre. Sünnilik de bunlardan biridir, azizim.

Link to comment
Share on other sites

@Tasvir-i Efkâr

deist olsan hiçbir şey diyemezdim şahsen ama mantıksız bir seçim yaptığını düşündüğüm için bir şeyler yazma gereği hissediyorum. islam tamamen senin yorumlayabildiğin kadar bir din. peki hiç böyle bir mükemmellik dini olur mu. olur diyorsan her din mükemmeldir ben hepsini bir şekilde kitabına uydurur yorumlarım her konuda eksiklerini kapatırım. o yüzden bu konuyu tartışacaksan bir şeyleri yorumunla kapamayı bırakman lazım. mesela kuranda köle edinmeyi haram kılan ayet yok. islamı kabul ediyorsan bunların da doğru olduğunu bu yüzden ayet olmadığını savunman gerek yani kölelik zaten devam edebilir kaldırılmasına gerek yok niye ayet olsun ki desen amenna. yoksa yorumlayarak o aslında şöyle onun hikmeti şudur falan diyeceksen yahudiliğin nesi var ki? zerdüştlük de pekala bir hak din. hangi din yanlış ki bu mantıkla :)

  • Haha 1
Link to comment
Share on other sites

On 29.11.2022 at 22:20, reichminister yazdı:

@Tasvir-i Efkâr

deist olsan hiçbir şey diyemezdim şahsen ama mantıksız bir seçim yaptığını düşündüğüm için bir şeyler yazma gereği hissediyorum. islam tamamen senin yorumlayabildiğin kadar bir din. peki hiç böyle bir mükemmellik dini olur mu. olur diyorsan her din mükemmeldir ben hepsini bir şekilde kitabına uydurur yorumlarım her konuda eksiklerini kapatırım. o yüzden bu konuyu tartışacaksan bir şeyleri yorumunla kapamayı bırakman lazım. mesela kuranda köle edinmeyi haram kılan ayet yok. islamı kabul ediyorsan bunların da doğru olduğunu bu yüzden ayet olmadığını savunman gerek yani kölelik zaten devam edebilir kaldırılmasına gerek yok niye ayet olsun ki desen amenna. yoksa yorumlayarak o aslında şöyle onun hikmeti şudur falan diyeceksen yahudiliğin nesi var ki? zerdüştlük de pekala bir hak din. hangi din yanlış ki bu mantıkla :)

İslam'da yoruma açık şeyler de var, yoruma kapalı şeyler de var. İtikadî esaslar ve amelî konular belli, haramlar helaller belli. Teferruata giren hususlarda mezhepten mezhebe değişen ufak tefek farklılıklar var. Onun dışında dinin özü, esası, ana ilkeleri konusunda mutabakat var. Müteşabih ayet ve hadisler yoruma açık, ama onlara getirilecek yorumların da muhkem ayetler ve mütevatir hadislerle çelişmemesi lazım. Dini anlamada ilimsiz, usulsüz, metodsuz hareket edilir de salt akılla yetinilirse senin dediğin gibi her şey öznelliğe düşer, dinin işlevi kalmaz. En muhkem ayetler bile teville tahrif edilir, ortaya kafa sayısı kadar İslam çıkar. Bu yüzden Müslüman Ehli Sünnet caddesinde yürümeli, tâlî yollara sapmamalı diyoruz. Tâlî yollara sapıldığında itikadî sapmalar başgösteriyor, bu da beraberinde tekfirciliği ve iç çatışmayı getiriyor. Dinin 4 delili var: Kur'an, Sünnet, kıyas ve icma. Bu dört delile göre hareket edildiğinde fikir anarşisinden ve yıkıcı ihtilaflardan korunulur. Ben bir şeyleri insanlar beğensin diye kitabına uydurmaya çalışmam. İslam'ı Batılılara, modernlere güzel gösterme, beğendirme gibi bir kaygım da yok. Nasılsa öyle kabul ediyorum. Zaten ben Müslüman olmadan önce Batılılaşma, çağdaşlaşma ve modernizmle kendi içimde hesaplaşmamı yapmış biriyim. İslam'ın hükümlerinin medeniyet diye sunulanlardan daha üstün, insan doğasına uygun ve gerçekçi olduğuna kanaat getirdim. Ütopyalara, fantezilere, süslü laflara gerek yok. Demokrasi, özgürlük, insan hakları, kadın hakları, hayvan hakları, çevrecilik, bunlar modern çağın helvadan putları. Ateistlerin, deistlerin kıblesi olan Batı, menfaati söz konusu olduğu zaman bunları çiğnemekten çekinmez. Allah inancı olmayınca tüm değerler insanın heva hevesine göre şekillenen birer oyun hamuruna dönüşür.

Kölelik mevzusuna gelirsek; kölelik mevzusu İslam'a yapılan eleştirilerde top 10'a oynar. Bir Sünni olarak köleliğe bakışım Ehli Sünnet'le aynı. Tevhid dini olan İslam'da sadece Allah'a kulluk esas, kula kulluk yok. Herkes Hz. Adem'in çocuğudur, insanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir, üstünlük sadece takvadadır. Bununla birlikte Kur'an'ın indiği dönemde sosyolojik bir olgu olan kölelik kurumunun hemencecik kaldırılması yoluna gidilmemiştir, çünkü köleliğin tek taraflı olarak kaldırılması Müslümanların gücünü azaltabilirdi. Köleliğin aniden ilgası bazı insanlara hemen başa çıkamayacakları mali sorunlar da getirebilirdi. Değişime ayak uyduramayan ve kendi kendine yetemeyen insanlar perişan olabilirdi. Bunun yerine köleliği tadil edip daha insancıl bir şekle soktu. İslam'da kölelerin özgürlüğüne kavuşması için birçok yol var. İslam'dan önce köle edinmenin birçok yolu vardı. İslam bütün bu yolları kaldırıp tek bir yolu açık bıraktı; savaş sırasında esir düşenleri köle olarak almayı. Bu da aslında İslam'ın köleci bir din olmayıp bir maslahata göre hükümler koyduğunu gösteriyor. İslam öncesi dönemden beri toplumda ve ekonomide kökleşmiş olan kölelik kurumunu birdenbire ortadan kaldırmak pek mashalata uygun olmazdı. İslam insanlara boş bir büyüklük gösterisi yapmak yerine yavaş ve kademeli olarak toplumun genelini reforme etme ve iyileştirme yolunu tuttu. Kölelik denilince akla boynuna zincir, ayaklarına pranga, ellerine kelepçe vurulmuş, baskı ve zulüm altında ezilen biçareler gelir. Bu Batı'da uygulana köleliktir. Halbuki İslamiyetin kölelik telakkisi ile Batı toplumlarındaki kölelik arasında sadece isim benzerliği var. İslam, kölelerin azat edilmesini bir kefaret biçimi olarak teşvik ederken, kölelere Arap toplumunda daha önce sahip olmadıkları haklar da tanımıştır. Mesela köleye yediğinden yedir, içtiğinden içir, gücünün yetmeyeceği yük yükleme gibi hükümler getirilmiştir. Hatta hitap ederken bile kölem diye değil, oğlum, kızım diye hitap etmek emredilmiştir. İslam'ın kölelere muamelesi onlara köle olduklarını unutturuyordu ve İslam'ın köleleri özgürleştirdiği aşamalı süreç, “özgürleştirilen” milyonlarca kölenin ölümüne yol açan Amerika'daki yöntemden oldukça farklıydı. Bu yöntem aynı zamanda İslam'ın tebliğ faaliyeti için daha uygundu. Başka milletlerden alınan köleler Müslümanların yaşayışına daha yakından tanık oluyor, bu sayede kalbi İslam'a ısınıyordu ve İslam'a geçmesi kolaylaşıyordu. Böyle Müslüman olan pek çok köle var. Allah ilim, hikmet, lütuf ve merhamet sahibidir. Bizi bizden daha iyi tanır, bizim göremediğimizi görür, hükümlerini ona göre koyar. Diğer pek çok meselede olduğu gibi kölelik sorununa da hayalperestlikten uzak, gerçekçi ve bilgece çözümler sunar.

  • Like 1
  • Haha 1
Link to comment
Share on other sites

9 saat önce, Tasvir-i Efkâr yazdı:

 Ateistlerin, deistlerin kıblesi olan Batı, 

 

Mübarek kıçın nasıl rahat zortluyor değil mi?

Japonya için ne düşünüyorsun, Kore de o tarafta.

Anlatsana cennete vardığında ilk ne yapmayı planlıyorsun?

Hıristiyanlık musevilik ve İslamda cenneti farklı anlatıyorlar. İlk ikisinde daha sade iken İslam'da herkesin tuttuğunu öptüğü söyleniyor. 

Her zevkin tadına doya doya variliyormus. 

Peki huri duzmekten bikar babayiğit ayibogan gibi adamlara kıçımı ezdirmeye kalkarim diye hiç düşündün mü?

Link to comment
Share on other sites

@Tasvir-i Efkâr

uzun bir cevap yazmışsın, hepsinin okudum ama genel olarak benim yazdıklarıma cevap içermiyor 😕  

yazdığım şeye cevap vermediğinin farkında olmayabilirsin muhtemelen o yüzden biraz daha açıklama yapacağım. 

On 01.12.2022 at 17:47, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Kölelik mevzusuna gelirsek; kölelik mevzusu İslam'a yapılan eleştirilerde top 10'a oynar. Bir Sünni olarak köleliğe bakışım Ehli Sünnet'le aynı. Tevhid dini olan İslam'da sadece Allah'a kulluk esas, kula kulluk yok. Herkes Hz. Adem'in çocuğudur, insanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir, üstünlük sadece takvadadır. Bununla birlikte Kur'an'ın indiği dönemde sosyolojik bir olgu olan kölelik kurumunun hemencecik kaldırılması yoluna gidilmemiştir, çünkü köleliğin tek taraflı olarak kaldırılması Müslümanların gücünü azaltabilirdi. Köleliğin aniden ilgası bazı insanlara hemen başa çıkamayacakları mali sorunlar da getirebilirdi. Değişime ayak uyduramayan ve kendi kendine yetemeyen insanlar perişan olabilirdi. Bunun yerine köleliği tadil edip daha insancıl bir şekle soktu. İslam'da kölelerin özgürlüğüne kavuşması için birçok yol var. İslam'dan önce köle edinmenin birçok yolu vardı. İslam bütün bu yolları kaldırıp tek bir yolu açık bıraktı; savaş sırasında esir düşenleri köle olarak almayı. Bu da aslında İslam'ın köleci bir din olmayıp bir maslahata göre hükümler koyduğunu gösteriyor. İslam öncesi dönemden beri toplumda ve ekonomide kökleşmiş olan kölelik kurumunu birdenbire ortadan kaldırmak pek mashalata uygun olmazdı. İslam insanlara boş bir büyüklük gösterisi yapmak yerine yavaş ve kademeli olarak toplumun genelini reforme etme ve iyileştirme yolunu tuttu. Kölelik denilince akla boynuna zincir, ayaklarına pranga, ellerine kelepçe vurulmuş, baskı ve zulüm altında ezilen biçareler gelir. Bu Batı'da uygulana köleliktir. Halbuki İslamiyetin kölelik telakkisi ile Batı toplumlarındaki kölelik arasında sadece isim benzerliği var. İslam, kölelerin azat edilmesini bir kefaret biçimi olarak teşvik ederken, kölelere Arap toplumunda daha önce sahip olmadıkları haklar da tanımıştır. Mesela köleye yediğinden yedir, içtiğinden içir, gücünün yetmeyeceği yük yükleme gibi hükümler getirilmiştir. Hatta hitap ederken bile kölem diye değil, oğlum, kızım diye hitap etmek emredilmiştir. İslam'ın kölelere muamelesi onlara köle olduklarını unutturuyordu

ben sana kuranda köleliği yasaklayan ayet olmamasını açıklayamazsın diye bir şey yazmış mıyım ki ? gayet rahat açıklayabileceğini biliyorum zaten. istesem ben de açıklayabilirim ki bu zamana kadar bir sürü kişi açıkladı. ama eğer birileri din adına yorum yapabiliyorsa("ya da yapması gerekiyorsa") o dinin hiç bir özelliği kalmıyor. çünkü:

ben de derim ki hinduizm hak dindir, eğer biri çıkar bu nasıl hak din üç tane tanrı olduğunu iddia ediyor derse de aslında üç tanrı olduğu söylenmiyor, o dönem yüzlerce tanrıya inanan insanlar bir anda radikal değişikilik olsa anlayamayacağı ve tümden karşı çıkacağı için önce onların özümseyebileceği seviye oluşturuldu, bu sayede her konuda ilerlemeleri sağlandı. yoksa orda bahsedilenler hep aynı tanrıdır yani yegane tek tanrı olan hinduizm tanrısı.

bu kritik noktayı anlatabilmişimdir umarım. bugün bir müslüman olarak senin yanlışlarını, eksiklerini bariz şekilde gördüğün diğer çoğu dinler, kendi içindekilere tam olarak bu yöntemi kullandığı için bir sürü kişi barındırmaya devam ediyor. konfüçyüscülük, zen dini, şamanizm vs. bu dinlere inanan birine neden onunki hak din değil anlatabilir misin? istisnalar hariç anlatamazsın. :) 

Ama yine de onun dinini kabul etmiyorsun sonuçta. E o zaman bu yöntemi de kabul etmemen gerekli işte. çünkü bu "din alimlerinin dinin metodlarına usüllerine uygun olarak kapalı yerleri açıklaması" dediğin şeyde sıkıntı yoksa bunu kullanan diğer yüzlerce dine bir argüman üretemeyeceksin, bu dinler nasıl yanlış olacak o zaman mesela.

  • Thanks 1
Link to comment
Share on other sites

Bazen eĝriye eĝri ve doĝruya doĝru diyebilmeli insan. Dindar ve dinsiz farketmez. Eĝer birisi bunu yapamıyorsa, demek ki orada bir bit yeniĝi var. Bu kesin.

Mevzu ne? Kölelik.

Kölelik İslam´dan evvel vardı, Muhammed yaşarken yine vardı, öldükten sonra devam etti.  Muhammedin yaşadıĝı iddia edilen dönemde de bir hayli yaygındı kölelik. Yani kölelik mercii hiç kaldırılmadı, tam tersine. Kölelikte ısrar edenlere herhangi bir yaptırım/ceza yoktur. Bu yönde, yasaklamaya yönelik hiçbir ayet yoktur, halbuki daha önemsiz konularda sayfalarca ayetler varken, kölelik merciini yasaklayan bir ayet yoktur.

Yani siz köle kullanmaya, alıp satmaya, bir mal gibi kullamaya devam etmek mi istiyorsunuz?  Yapabiliyordunuz. O devirde hiç sıkıntı yoktu, çünkü yasak falan deĝildi. İslam, köleliĝi yüzyıllarca yasakla(ya)madı, çünkü referansları olan kutsal kitapta yasak deĝildi.  İşte bu nedenden ötürü tee 20. yüzyıla kadar İslam ülkelerinde kölelik mercii devam etti.

Evet; durum aynen böyle.

Mesela dandik domuz etine yasak getiren bir varlık, kölelik gibi insanlık dışı bir uygulamayı yasaklayamamıştır, çünkü insanlar tanrıdan daha güçlü idi. Durum bundan ibaret.

Yani bir şeyi savunma uĝruna herşeyin güzellemesi de yapılmamalı.

Link to comment
Share on other sites

On 02.12.2022 at 20:28, reichminister yazdı:

@Tasvir-i Efkâr

uzun bir cevap yazmışsın, hepsinin okudum ama genel olarak benim yazdıklarıma cevap içermiyor 😕  

yazdığım şeye cevap vermediğinin farkında olmayabilirsin muhtemelen o yüzden biraz daha açıklama yapacağım. 

ben sana kuranda köleliği yasaklayan ayet olmamasını açıklayamazsın diye bir şey yazmış mıyım ki ? gayet rahat açıklayabileceğini biliyorum zaten. istesem ben de açıklayabilirim ki bu zamana kadar bir sürü kişi açıkladı. ama eğer birileri din adına yorum yapabiliyorsa("ya da yapması gerekiyorsa") o dinin hiç bir özelliği kalmıyor. çünkü:

ben de derim ki hinduizm hak dindir, eğer biri çıkar bu nasıl hak din üç tane tanrı olduğunu iddia ediyor derse de aslında üç tanrı olduğu söylenmiyor, o dönem yüzlerce tanrıya inanan insanlar bir anda radikal değişikilik olsa anlayamayacağı ve tümden karşı çıkacağı için önce onların özümseyebileceği seviye oluşturuldu, bu sayede her konuda ilerlemeleri sağlandı. yoksa orda bahsedilenler hep aynı tanrıdır yani yegane tek tanrı olan hinduizm tanrısı.

bu kritik noktayı anlatabilmişimdir umarım. bugün bir müslüman olarak senin yanlışlarını, eksiklerini bariz şekilde gördüğün diğer çoğu dinler, kendi içindekilere tam olarak bu yöntemi kullandığı için bir sürü kişi barındırmaya devam ediyor. konfüçyüscülük, zen dini, şamanizm vs. bu dinlere inanan birine neden onunki hak din değil anlatabilir misin? istisnalar hariç anlatamazsın. :) 

Ama yine de onun dinini kabul etmiyorsun sonuçta. E o zaman bu yöntemi de kabul etmemen gerekli işte. çünkü bu "din alimlerinin dinin metodlarına usüllerine uygun olarak kapalı yerleri açıklaması" dediğin şeyde sıkıntı yoksa bunu kullanan diğer yüzlerce dine bir argüman üretemeyeceksin, bu dinler nasıl yanlış olacak o zaman mesela.

Üst not: Yine uzun oldu, kusuruma bakmayın. :D

Anladım, yani bir insan tevil ederek her dini haklı çıkarabilir, hakkı batıl, batılı hak gibi gösterebilir diyorsun. Doğru, kendilerince gösterebilirler. Bu durumda aramızdaki hakem akıldır. Allah insanı yarattığına göre ve onu sorumlu tuttuğuna göre hakkı batıldan ayıracak gerekli yetileri verdiğini de zorunlu olarak kabul etmemiz gerek. Hak din nasıl olmalı, kriterleri nelerdir? Her dinde tevil edilen şeyler var. Öyleyse tevilde ölçümüz ne olmalı? Büsbütün reddetmek olmaz. Dinin dışına çıkınca yorumlar, açıklamalar bitiyor mu? Ateist olunca zannediyorsunuz ki her şeye nesnel, bilimsel bakıyorsunuz, hiç yorum katmadan inanıyorsunuz. Ama hayır, böyle bir şey yok. Ateizm de kendi açmazlarını zanla, tahminle kapatmaya çalışıyor. Seküler ideolojiler yetersizliklerini, zayıf yanlarını, çelişkilerini yorumla, teville, faraziyelerle kapatmaya çalışıyor. Ben burada tekrar İslam'a döndüğümü açıkladım, herkes değişik değişik açıklamalar yaptı. Bir iki kişi hariç kimseye hür aklım ve vicdanımla İslam'a geçtiğimi anlatamadım. Çünkü İslam'dan çıkıp ateist olan bir daha İslam'a geri dönmez diye bir şeye inanmışlar, ona uydurmaya çalışıyorlar. Konuya dönersek; dinler için işlettiğimiz mantığa din dışında da sadık kalırsak o zaman her şeye mesafeli durmamız, hiçbir şeye inanmamamız gerekir. Bu yüzden bu mantık bizi bir yere götürmez. Dinî ya da dünyevî her meselede mantıksız gibi görünen, çelişki gibi görünen şeyler olabilir. Ama bunlar zahirî mi yoksa aslî mi, buna karar vermek için bir ölçümüz olması gerekir. Hepsini aynı kefeye koyarsak mutlak şüpheciliğe kayarız. Belki bizim bilgi noksanlığımızdan, kısır fehmimizden kaynaklanıyordur. Sathî bir nazarla, düz mantıkla baktığımızda kendimizce saçma gibi görünen birçok şey buluruz, ama bu onların aslen saçma olduğu anlamına gelmez. Fizikten anlamayan biri için tonlarca ağırlaktaki uçağın havada uçması, geminin suda yüzmesi saçma gelebilir. “Bir bozuk para bile suyun üstünde doğru dürüst duramıyorken tonlarca ağırlıktaki bir kütle nasıl durur?” diye kendince bir mantık kurar ve geminin suda durmasını saçma bulur. Ama gemi suyun üstünde durması hak olduğuna göre mantıklı bir açıklaması olduğunu düşünmekte haklı olduğumuzu biliriz. Kimimizin aklına “Güneş sıcaklık kaynağıysa neden yükseklere çıktığımızda hava soğur?” gibi sorular gelir. Ama Dünya'yı Güneş'in ısıttığı en iyi açıklama olduğu için bunun da makul bir açıklaması olduğunu haklı olarak varsayarız.

Benzer şekilde İslam'ın hak din olduğunu gösteren deliller varsa (ki var) onda çelişki ya da akla aykırı gibi görünen hususların makul bir açıklaması olduğunu düşünmekte haklı oluruz. Delilsiz davaya bakılmaz. Bir dinin hak din olması için tek Tanrı inancı olması, Tanrı'nın sıfatlarını doğru, mantıklı ve tutarlı bir şekilde tanımlaması, vahye dayanması, tüm insanlara hitap etmesi, bilimle çelişmemesi, insan doğasıyla çelişmemesi, insanın varoluşsal sorularına ve adalet ihtiyacına cevap vermesi gerekir. Bu kriterleri en iyi sağlayan din İslam. Hz. Muhammed'in kendi hayatında da dikkatli okuyanlar için İslam'ın hak din olduğuna dair birçok işaret var. Peygamberin örnek ahlakı, zühd ve takvası, katlandığı birçok eza ve cefaya rağmen davasında sebat etmesi gibi detaylar onun hak peygamber olduğunun göstergeleridir. Diğer dinler ise hak bir dinde bulunması gereken özellikleri tam olarak karşılamıyor. Hemen hepsinde az veya çok hakikat parıltıları var, hikmetli ve güzel sözler var. Mensupları da bence bunlar hatırına kendi dinlerinde kalıyorlar. Ama detaylara inince cevapsız, muğlak bıraktığı temel sorular, tevil kaldırmayan çelişkiler, kesin ilmî gerçeklerle çelişen inanışlar, batıl itikadlar, anlaması/ anlamlandırması zor, karışık kuruşuk öğretiler göze çarpıyor. Birçoğu vahye dayanmıyor, belli bir kitabı, peygamberi yok. İman esasları ve uygulamaları kesin hatlarla belirlenmemiş. İsteyen istediği inancı ekleyip çıkarabilir. Kimilerinde Tanrı inancı pek merkezi bir yere sahip değil, geri planda. Dinden ziyade dinimsi bir yaşam felsefesi özelliği gösteriyor. Bazı Uzak Doğu dinleri panteistiktir. Yani Tanrı ile evren aynı kabul edilir. Tanrı hem Hâlık, hem mahluk. Her şey Tanrı'nın bir parçasıysa her şey ilahi demek oluyor. Hiçbir şeyi ve hiç kimseyi Tanrı'dan ayrı tutamazsın. O zaman insanların yaptıkları kötülükler de ilahidir ve onlara kötü dememeliyiz. Kötülüğü inkâr etmemiz gerekir. Ama herkes bilir ki kötülük diye bir şey var. Panteizme ilgi duyuyorken bu soru kafama takılmıştı. Bunu Ateistforum'da da sormuştum, panteist olanlar varsa nasıl açıklıyor diye, ama pek makul, tatmin edici bir cevap alamadım. Bir de Tanrı'yı evrenle özdeş kabul ettiğimizde evrenin ezeli olduğunu ve Tanrı'nın fiziksel alemle sınırlı olduğunu kabul etmemiz gerekir ki bu da çok saçma. Bazılarında senin bahsettiğin gibi birden çok tanrıya inanç var. Kimi tevhid inancına uydurmak için tevil etme gereği duyuyor, kimi duymadan çok tanrıcılığı kucaklıyor. Mesela teslisi ele alayım kısaca. Hıristiyan ilahiyatçılar teslisi üçlü birlik diye açıklıyorlar ama ne kadar açıklama getirilirse getirilsin bariz mantıksal problemi gizleyemiyor. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un her biri eksiksiz olarak Tanrı'dır ama Tanrı tektir çelişkisi var. Dördüncü ya da beşinci yüzyılda yazılan Atanas amentüsü Hristiyanların Üçlü Birlik hakkındaki inançları hakkında genel bir bakış açısı veriyor. Amentü kurtuluş için yedi önermeye inanmayı şart koşuyor. Buna göre 1-) Tanrı Baba'dır. 2-) Tanrı Oğul'dur. 3-) Kutsal Ruh Tanrı'dır. 4-) Baba Oğul değildir. 5-) Baba Kutsal Ruh değildir. 6-) Oğul Kutsal Ruh değildir. 7-) Sadece Tek bir Tanrı vardır. Yani Hıristiyan olmak için hem bu üçten her birinin Tanrı olduğunu kabul edeceksin hem de üç Tanrı olduğunu reddedeceksin. Bu da bariz bir çelişki. İslam ise hiç böyle anlaması zor inançlar şart koşmadan daha sade bir inanç sistemi sunuyor. Ha İslam'da yoruma, tefsire muhtaç yerler yok mu? Var. Kur'an'da Allah'ın elinden, yüzünden, kürsününden, kürsüye oturmasından bahsedilir, sanki haşa bir insanmış gibi. Ama Allah'ın ne insana ne de başka bir mahluka benzediğine dair açık nasslar da var. Aklen de öyle olması lazım. Öyleyse bunları zâhirî manasından ayrı olarak değerlendirmek meşrudur. Zaten Allah Kur'an ayetlerinin bir kısmının muhkem, bir kısmının müteşabih olduğunu bize açıkça söyler. Bunun haricinde, ayette ya da hadiste geçen bir lafız tevil ediliği manaya muhtemelse ve bu mana dinen caiz ise burada da tevil caizdir. Bunun gibi İslam'da tevilin caiz olduğu ve olmadığı yerler var.

İslam her şeyi tevil etme dini de değildir. Tevil edilecek şeyler var, edilmeyecek şeyler var. İslam'daki meşru tevil ve tefsirleri diğer dinlerdeki batıl açıklamalarla aynı kefeye koymak insafsızlık olur. Ateistlerin sihirbaz el çabukluğuyla yaptığı bu tür batıl kıyasların hiçbir ilmî kıymeti yok. Senin dediğin gibi olsaydı o zaman kimse din değiştirme ihtiyacı duymazdı. Ama eskiden beri başka dinlerden İslam'a geçenler var. Niye geçiyorlar? Demek ki kendi dinlerindeki açıklamalar bazı şeyleri açıklamaya yetmiyor ya da bazı konularda yetersiz kalıyor. Ya da sen niye ateist oldun? İslam'dan dönme ateist misin yoksa hep mi ateisttin bilmiyorum ama İslam'dan döndüysen demek ki İslam'daki açıklamaların yetersiz, mantıksız olduğuna hükmettin, ateizmin, natüralizmin daha iyi açıklama getirdiğini düşündün ki ateist oldun. Ben ise tam tersi, İslam'ın evrene, insan doğasına, yaşama daha iyi açıklama getirdiğini düşünüyorum, ateizmin ise yetersiz kaldığını düşünüyorum. Kim doğru söylüyor, kim haklı? Buna herkes aklıyla düşünüp tartarak karar verecek. Bu işler böyledir.

Link to comment
Share on other sites

40 dakika önce, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Benzer şekilde İslam'ın hak din olduğunu gösteren deliller varsa (ki var) onda çelişki ya da akla aykırı gibi görünen hususların makul bir açıklaması olduğunu düşünmekte haklı oluruz. Delilsiz davaya bakılmaz. Bir dinin hak din olması için tek Tanrı inancı olması, Tanrı'nın sıfatlarını doğru, mantıklı ve tutarlı bir şekilde tanımlaması, vahye dayanması, tüm insanlara hitap etmesi, bilimle çelişmemesi, insan doğasıyla çelişmemesi, insanın varoluşsal sorularına ve adalet ihtiyacına cevap vermesi gerekir. Bu kriterleri en iyi sağlayan din İslam. Hz. Muhammed'in kendi hayatında da dikkatli okuyanlar için İslam'ın hak din olduğuna dair birçok işaret var.

Hay maşallah ne güzel bir müslüman olmuşsun. Müslümanlar ateistlere karşı tekrar atağa geçtiler . Elhamdülillah...

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...