Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Saygideger terzaghi; Türkçe okunduğu zaman hiç bir etkileyiciliği kalmıyor.-terzaghi- Herhangibir seyin ne dedigini, dilini anlamadan; ondan etkilenmek nasil oluyor, izah eder misin? Mesela sen, japonca bir makaleden etkilenir misin? Saygilarimla; evrensel-insan
  2. Saygideger Terzgahi; "Karin doyurmak" ile, "deniz feneri yolsuzlugu" arasinda bir bag kuramadim, aciklar misin? Ayrica, herkesin isi gucu olsa kendi karnini kendi doyurur. Karin doyurmak yerine,herkesin kendi karnini kendi doyurdugu bir ulkemiz olsa daha iyi olmaz mi? Saygilarimla; evrensel-insan
  3. Saygideger Terzaghi; "Deniz Feneri" yolsuzlugunu nasil degerlendiriyorsun? Saygilarimla; evrensel-insan
  4. Saygideger terzaghi; Müslüman Türk Milletini -terzaghi- Musluman yerine, sunni de de iyice mikroayrimci olsun. Saygilarimla; evrensel-insan
  5. Saygideger pante; etnik köken farklılıklarını bitirelim,-pante- Yukaridaki cumleni aciklarmisin? Ayrica ekonomik bagimsizligi alinan ekonomik yardimlarin getirecegi yonlendirim ve yaptirimlarin nasil onlenecegi dusuncesindesin? Ayrica, su MDD'den ne algiladigini aciklar misin? Konuya sinifsal mi yanasiyorsun? Saygilarimla; evrensel-insan
  6. Tayyip Erdoğan’ın siyasi danışmanı Cüneyt Zapsu’nun Washington’daki yakarışını hatırlayın: “Ne olur Sayın Erdoğan’ı halının altına süpürmeyin, onu kullanın, yararlanın.” Baska soze gerek var mi? Saygilarimla; evrensel-insan
  7. Herhangibir cografyanin herhangibir toplumunu bu sekilde belirlemek, ya da tersi olarak belirlemek, bir toplumu, halki, milleti baska toplumlara, halklara, milletlere gore kiyaslamak ustun veya alt gormek, kafatasi irkciligidir. Tum bu soyut olumlu olumsuz yakistirmalar, biyolojik bir organa, calisma degeri bicmeler irkciliga girer. Bu sekil soylemlerle, kisiler akillarinin nesini ve neden tatmin etme ihtiyaci duyarlar, pek algilayabildigim bir sey degildir. Bir beynin, baska bir beyne gore belirli bir konuda zeki olmasi belki bir algi konusu olabilir ama; bu genellestirilemez. Ustelik hic bir toplum, tek bir irk ve milletten meydana gelmez. Dunyada hic bir cografya da boyle bir toplum yoktur. Saygilarimla; evrensel-insan
  8. Aklin Ic ve Dis "Savasi/Bilinc/Farkindalik Kapaliligi Aklin kendini ya dogumdan aldigi, ya da kendi kabullendigi; inancsal, ya da ideolojik dogrusunun verdigi iki tana savasimi vardir. Ic savasim; Bu savasim, aklin kendi bunyesindeki savasimdir. Bu savasimin harcadigi kinetik enerjinin, karsitli verdigi savas; hem inanilan dogrunun karsi tarafa kabul ettirme temelli, "galibiyet, sahiplik, sabitlik" savasi; hem de kendi "galibiyet, sahiplik, sabitligini, karsi tarafla "savasirken" " "kaybetmeme, yitirmeme, supheye dusmeme", yani, "maglup olmama savasi" Dis savasim ; Bu savasim POZITIFLERIN savasidir. Mesela bir inanirin, inancini kabul ettirme/ kaybetmeme; Ya da bir inancsizin, inancsizligini kabul ettirme/kaybetmeme savasidir. Goruldugu gibi, inanan ve inancsizin biribirine olan zitliklari, kendi acilarindan kendilerinin dogrulari ve pozitifleri; biribirleri acisindan da, karsisindakinin negatifleridir. Yani inanirin pozitifi inanclilik olurken, negatifi inancsizlik (ic savas) Inancsizin pozitifi inancsizlik olurken, negatifi inanclilik (ic savas) Iste bu iki ic savasin, birbiri ile olan savasimi da dis savasimdir. Dis savasimda da ayni kinetik enerji karsitligi mevcuttur ve kisaca her iki dogrunun inanci acisindan kabul ettirme/galibiyet ve karsi tarafi da kabul etmeme/maglubiyet savasidir. Iste herhangibir aklin inandigi dogrusu ugruna verdigi bu ic ve dis savasim; potansiyel enerjisini kullanima acmaz. Potansiyel enerjinin kullanima acilmasi demek; aklin bu ic ve dis savasimi kendi bunyesinde notrlemesi, yani aklin dogrusuna inandigi o konudaki inancsal dan hem pozitif, hem negatif olarak kurtulmasi ve arinmasi, yani aklin inandigi o dogrunun her iki kinetik savasim ucunu birbiri ile NOTRLEMESI ve boylece o konuda, kendini gozleme ve potansiyel enerjinin acikligina ve ozgurlugune, birakarak BILINCI VE FARKINDALIGI ACIGA CIKARMASI VE ALIMINI SAGLAMASI. Iste bilincin ve farkindaligin acikligi ve ozgurlugu, dusuncenin bilinclenmesinin ve farkina varmasinin onunun acilmasi; gozlemin potansiyel enerjisinin acikligi ve algiliyabilirligidir. Notrluk ve disaridan bakis acisi da buradadir. Cunku, akil hem kendi icinde bir ic savasim, hem de disariya karsi bir dis savasim verirken; gozlem, potansiyel enerji, notrluk ve disaridan bakis acisi ve dolayisi ile bilinc ve farkindalik kapalidir. Aklin boyle bir ic ve dis savas verdigi surece de bilinclenmesi ve farkindalik kazanmasi, verdigi ic ve dis savasi ilgilendiren tabu, deger, veri, ideoloji v.s. temelinde mumkun degildir. Aklin kendini inandirdigi ve dogruluk adina verdigi bu ic ve dis savas; dogal zihniyetin her konusundaki ayrimci v.s. deger, veri ve tabu icin gecerlidir. Saygilarimla; evrensel-insan
  9. Saygideger kapital; Şeyleri her türlü metafizik dayanaktan uzak (fakat siz materyalizmi de ideoloji temelinde aynılaştırdığınız için buna dahil ederek) olarak açıklama iddiasında bir zihniyet. Metafizik, insanoglunun bir soyutlamasidir (varlik ile ilgili ortaya attigi ideolojiler ve inanclar), insanoglu madde degildir. Madde insanoglunun varlik ile ilgili ortaya attigi bir ideolojidir, ayni idealizm, pozitivizm, realizm, subjektivizm ve isimcilik gibi. Ama “bilimin felsefesi nedir”in açıklama cüretine girdiği anda bu kendi ile çelişir. Zaten bilimin felsefesinin ne oldugunu aciklayan madde degil, insanoglu. Ayrica bilimin felsefesini metafizik, ontolojik taban olarak degil; epistemolojik taban olarak acikliyor. Çünkü ;kendisini yalnızca kendinden öncekilerin öznel yargılar olduğu tahakkümü üzerinden yapılandırır. Insanoglunun bir onceki nesilden bilgi mirasi aldigi dogrudur. Yalniz, ben; bu bilgi mirasinin ilk adimina, evrensel ayniliktaki yapilandirilisina, yapisina ve isleyisine deginiyorum. Bu o gunde ayniydi, bugunde aynidir. Yani insanoglunun butun soyutlamasinin (felsefe, dil, bilim, inanc v.s.) bir yapilandirilmis yapi ve isleyisi vardir (x ve y) Bunu ne yanlışlayabiliyor ne doğrulayabiliyoruz. Ortadaolan yanlislama ya da dogrulama degildir. Bu yapinin yapilanisinin ortaya konmasidir ve bu yapilanisin, insandisi ve insanlikdisi oldugunun gosterilmesidir. Yani yapilandiran zihniyetin dogal bir zihniyet oldugu, insansal zihniyetle, tum resmi ve sorunlari ile birlikte ortaya konmaktasdir. Felsefenizin bunun gibi öznel bir durum yaratmayacığını nasıl açıklıyorsunuz ? Konu felsefeden ziyade, insanoglunun kendi dahil soyutlamasinin ne oldugu,sorunlari ve resmi. Kaldı ki bu teolojinin nedensellik sorununda sınıfta kaldıgı sorunun bir benzeridir. Teoloji tanrinin varligini isleyen metafizigin bir koludur. Bilimin konusu degildir, bilimsel degildir. Aklin kendini ideolojik ve inancsal olarak kendine tanrinin varligi konusunda olumlu, ya da olumsuz dogruladigi bir dalidir. Gözlemden ve insan zihninden bahsediyorsak ,şeylerin değil ama, bir öznellikten her zaman söz edebiliriz. Insanoglunun kenmdisi zaten, hem madde, hem dusunce hemde kavramdir. Bu uclem olmadan, insanoglu olmaz ve insanoglu soyutlamasi da bu uclem uzerine dayanir. Insanoglunu, sadece bir maddeye, dusunceye veya kavrama indirgemek; insanoglunun yetisinin ve soyutlamasinin ne oldugunu algilayamamak demektir. Gerçeğin göreceliği ya da asla bilinemeyeceği sadece onun fenomenlerinin gözleneceği üzerine kurulu felsefenin bir diğer sorunu yine kendi ile çelişir. Burayi aciklar misin? Nasıl oluyorda sadece “evrensel insan zihniyeti” kendi eleştirisinden dokunulmazlık payesini alıyor ? Bunu size daha once de aciklamistim. Evrensel-insan zihniyeti insanoglunun yapilandirilmisliginin yapisini ve isleyisini zihinsel insanlasamamak adina ortaya koymasidir. Yani, dile gelen degil; dile getirendir.Dile gelenin, arka planindaki zihniyettir. Aklın ideolojik sınırında nasıl oluyorda evrensel-insan felsefesinin böylesi bir sınırı olmuyor? Cunku evrensel-insan zihniyeti, aklin her turlu yapilandirilmisliginin yapisal ve islevsel resmini veriyor. Bunu verebilmesi demek, aklin her turlu sinirinin disina cikip, dusuncenin ufkunu ve onunu acmasi demektir.Qua felsefesi de burada devreye giriyor. Eger ben bir birey olarak konuda kendime ait fikrimi belirtirsem, bu qua felsefesi olmaz zaten. Öyle ki felsefeniz insanoğlu temellidir ve bahsettiğiniz kategorilerin içerisine sırf bundan dolayı dahil olmak zorundadır. Ama, ideolojilerin ve inanclarin hic birinin temeli insanoglu degil. Ya tanri, ya madde, ya dusunce, ya etik v.s. İnsanoğlundan bahsediyoruz elbette. Eger ideolojilerden, inanclardan bahsediyorsak; insanoglundan degil, insanoglunun soyutlamasindan bahsediyoruz. Materyalizm, idealizm v.s. insanoglundan degil; onun varliga bakisa acisindan bahseder. Saygilarimla; evrensel-insan
  10. Saygideger IFeelGood; Ben o dediklerimi derken, Bati'nin neden, Lozan'i onerdigini, Lozan'a razi oldugunu ve Lozan ile istedigini elde ettigini belirtmek icin soylemistim. Kisaca isgalci guclerin her turlu istedigi oldu, anlaminda. Eger siz bu goruse karsi iseniz, onu dile getirin. Karsi degilseniz de, bu anlamda tartisacak bir sey tabi ki yok. saygilarimla; evrensel-insan
  11. Konunun iki yonu vardir. Bizde ve dogu toplumlarinda, kultur icsellestirilmis ve sindirilmis bilincli uygulanan bir yasam tarzi degildir. Genelde "ayip, terbiye, namus, seref, elalem ne der v.s." temelli toplumsal cekincelere dayanir. Bilincsizlige en guzel ornek, bir kisi; diyelim kiz kardesi ile ilgilenen bir kisiye ve bu iliskiye namus alisilagelmisligiyle bakarken, kendisi pekala baska birinin kiz kardesine ayni sekilde yanasirken ve iliski kurarken, bu namus alisilagelmisligi aklinas gelmez. Dolayisiyle, doguda genelde bir ailesel, cevresel, toplumsal v.s. bir alisilagelmisligin her turlu iliskiye bir mudahelesi soz konusudur ve bu normal olarak karsilanir. Oyuzden bir dogulu, batiya gittiginde, bir nesil sonra kultur asimilasyonuna ugrayabilir, ya da kendi deyimiyle kulturu yozlasabilir. Nedeni, uygulanan kulturun bilincsizligi ve sadece babadan kalma olusudur. Batida ise durum farklidir. Herseyden once bireysel ozgurluklerin getirdigi insan haklari ve kulturel hak ve ozgurlukler temelinde, toplum kulturel yasama mudahele etmez. Konunun icerigi, bireyseldir. Devlet eger ortada bir sikayet yoksa, ailelerin cocuklarini kendi kulturleriyle yetistirmelerine mudahele etmez. Yetiskinde de ayni durum soz konusudur. Eger yetiskin, herhangibir sekilde bir sikayeti yoksa, ona da karismaz. Ama, kulturler arasi bu hak ve ozgurluk, kulturlerin biribirine mudahele etmemesini de getirir. Kulturlerin farkliligi ve hic bir kulturun bilimsel bir icerigi olmadigi ve insanligin takip etmesi gereken evrensel onay almis bir kulturunde olmadigi algilanirsa, kulturler, degisken, birbirinden etki/tepkilenici ve yonlendirimli/yaptirimli olgulardir. Turkiye'ye gelince, bugun islami anlayisin soyle veya boyle degistirilmeye calisilmasi, dinler arasi dialog konusu ve islamda reform konularinin temeli, soros ideolojisinin evengalist orgutlenmesinin bir parcasidir. Dolayisi ile, islamin "sirin gosterilmesi" bati icin degil; evengalist orgutlenmenin, dogu ulkelerindeki calismasi icin gecerlidir. Sonucta bati, bireyci bilinci almis ve neyin ne oldugunu algilayan bir topluma sahiptir. Oyuzden islam'in "sirin gosterilmesi" batida gecerli degildir. Zaten, islam kendi toplumuna da boyle bir "sirin gozukme" ihtiyacini duymaz. Cunku hersey bir tabudur ve uygulanmasi zorunludur. Babadan kalmadir ve sorgulanmaz. Ayrica 1400 yil onceki bir anlayisi, ne kadar "allayip suslesen, sirin gostermeye" calissan, icinde bulundugumuz cag olarak zaten siritir, insan haklarina ters duser, evrensel hukuka ters duser, hak ve ozgurluklere tersduser. Iste zaten sirf bunlardan oturu,bati kendi toplumu icindeki farkli kulturlere ortada bir bireysel sikayet yoksa, mudahele edemez (yukarida sayilanlara ters dusmemek icin), ama, bir kulturun toplumsal bir baski kurmasina da izin vermez. Multiculture icinde, bir birey olarak yasam ve iliski surmek; bilinc ve farkindalik gerektirir. Bir ornek vereyim. Namaz ve camiye izin veren bati, ezana vermez. Nedeni gayet aciktir. Ezan bir ses olarak baskalarinin hak ve ozgurlugune mudahele eder. Kimse, kendi istemeden bir ses dinlemek durumunda degildir. Ama, camiye gitmek, namaz kilmak, oruc tutmak, zekat vermek, kelimeyi saadet getirmek v.s. bunlar kisinin insiyatifindedir ve baskalarini rahatsiz etmez. Tabi burada kisiyi bunlara zorlamak da hak ve ozgurluk ihlalidir. Saygilarimla; evrensel-insan
  12. Saygideger kapital; Son soruda ,bunu savunmanın dürüstlükle açıklayamayacığınız bir nihilizm olduğunu görmelisiniz! -kapital- http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/55-birey-ve-birey-bilinci-uzerine/page__p__475&do=findComment&comment=475 Saygilarimla; evrensel-insan
  13. Saygideger kapital; Ortada bir evrensel-insan zihniyeti yok. Ortadaolan sadece olan zihniyetin sorunsal resmini vermek var. Dolayisiyle, bir ispat, kesinlik, pozitivite yok, aksine; sorun, cikarsama, curutme var. Ben, insanoglunun evrensel ayniliktaki yapilandirdigi yapi ve isleyisinin, insandisi ve insanlikdisi oldugunu ve bunun da insanoglunu zihinsel olarak insanlastirmayan bir sorun oldugunu ortaya koyuyorum. Tanri da, madde de insandisi yapilandirilmislardir, insanlikdisi olanlar ise, ego, ayrimcilik, insanoglu turunu bir araya getirmeyen her turlu ideolojiler, inanclardir. Surdan basliyalim. Ben diyorumki, insanogluna yansiyan kendisi dahil, herseye anlam, icerik veren insanoglunun kendisidir, bu bugun alternatifsizdir ve insanoglu turu disinda, boyle bir oznellige sahip bir guc epistemolojik olarak yoktur. Istersen buradan basliyalim ve eger bu yazilanlara bir itirazin var ise, itirazini dile getir; ordan devam edelim. Saygilarimla; evrensel-insan
  14. Kult, kelime anlami olarak, dini bir icerige sahiptir. "Cult of personality" ise, KISININ DEGIL; KISILIGIN KULT(LESMESI)U"anlamini tasir. Burada da konu, kisinin kendi kisiligini medya ve propaganda ile bir cesit "olumsuzlestirmesi/ornek teskil ettirmesi" anlamini tasir. Burada, kisiden ziyade, onun yasam ve iliskilerindeki dusunceleri, fikirleri, davranislari ve uygulamalari konudur. Yani bir toplumun o kisiden bahsetmesi demek; onun yasaminda yaptiklarindan bahsetmesi demektir. Bu temelde wiki, Ataturk'u de listesine almistir. Toplumun dusunce, fikir, uygulama v.s. olarak bir tarihi karekteri uygulamak istemesi, o kisinin kisiliginin kultlesmesi anlamina gelir. Verilen liste; The criticism of personality cults often focuses on the regimes of Fidel Castro, Joseph Stalin, Adolf Hitler, Benito Mussolini, Hirohito, Mao Zedong, Kemal Ataturk, Nicolae Ceauşescu, Saparmurat Niyazov, Ho Chi Minh, Muammar Gaddafi, Kim Il-Sung, Kim Jong-Il, François Duvalier and Juan Perón.[citation needed] Other leaders with such cults include Siad Barre of Somalia, Haile Selassie I of Ethiopia, Jean-Bédel Bokassa of The Central African Republic, and Enver Hoxha of Albania. http://en.wikipedia.org/wiki/Cult_of_personality Saygilarimla; evrensel-insan
  15. Saygideger pante; Son gelinilen durumda, iktidar icin yarisanlardan,AKP'nin "CHP-MHP-BDP, hepsi ayni" soylemi, aslinda "hepsi benim yolumda" anlamini tasiyor. Diplomasideki, "de facto" anlayisi, her turlu partiyi sarmis durumda. Herkes destekledigi BOP'sini kendince "elestiriyor" Ama diplomasi olarak "su anda olan durum budur, de facto, bunu boyle kabullenmek gerekir" temelli bir yonlenim icindeler. Bu bir caresizlik midir, yoksa ABD'ye v.s. "sirin gorunme" cabasi midir? Bu durumda, senin algiladigin gunumuz ortaminin devrimcisi, ilericisi, aydini ve elit kesimi kimdir ve nasil dusunup davranandir? Karsi devrimciler kimdir, nasil dusunup, davranandir? Tabi burada cagdas bir devrimcilik ve ilericilikten bahsetmiyorum. Sadece ulke ortamina uyan olarak degerlendiriyorum. Saygilarimla; evrensel-insan
  16. Bir Kisiyi, Bireysellestirmeyen "Fren" "Korku" Insanoglunun duyumu ile algilayip, kavramlastirarak yansittigi, bir soyut ta korkudur. Korkunun bir kisinin dusuncsine cikmasinin bir kac nedeni vardir. Bu konuya deginmeden once, korkunun nerden kaynaklandigina bakmak gerekir. Korkunun en buyuk kaynagi bilgisizlik, caresizlik, ne yapacagini bilmeme, ve savunuya gecmektir. Bunu giderecek olanda her turlu koruma ve korunma altinda oldugunu hissetmektir. Bilgisizlikden gelen korkunun iki turlu cozum secimi vardir. Ya bilgilenirsin, ya da inanirsin. Cunku bu ikiside cevapsiz kalan sorularin cevaplanmasini saglayan eylemlerdir. Korkunun insanogluna yansiyan iki farkli ucu; birincisi, kendisini fiziksel koruma, ikincisi ise korunmadir. Fiziksel koruma; olumden baslayarak, yasam ve iliskilerdeki her turlu fiziki mudaheleye karsi kendini korumadir. Korunma ise; kisinin kendi disindaki dunya da kendini emin hissetmesidir. Bunun cesitli yollari vardir. Aile, devlet ve kurumlari, kurallar ve hukuk v.s. Insanoglu SOSYAL bir HAYVANDIR. Bu temelde; kendisini emin hissedecegi tek yer; yasam ve iliskisini surdugu toplumudur. Buradaki ilk korku, yalnizlik, distalanma, yabancilasma, onemsenmeme v.s. temelli TOPLUM DISINA ITILME" korkusudur. Bu korkunun duzeyi, icerigi, derecesi v.s. her kisinin kendine ait bilgi, bilinc, birikim temelinde degiskenlik gosterir. Yalniz bu korku, kisinin direk degil; dolayli korkusudur ve psikolojiktir. En onemli sorunu da, diger korkulara nazaran; kisinin BIREY BILINCI ALMASINI, ILERLEMESINI, GELISMESINI v.s. engelleyen korku olmasidir. Bir kisi; kendine ozel dusunce ve davranisi temelinde, toplumda "sivrilir", ya da topluma "ters duser" ya da toplumu "karsisina alir" v.s. duzeye gelince, bu korku baslar. Soyle dusunelim. Bir yerde yasiyorsunuz ve herkes monoton, alisilagelmis, yerlesmis tabulariyla bir yasam suruyor ve siz bir konuda dusunce ve davranisiyla, toplumun bu monotonluguna "ters dusmeye" basliyorsunuz ve toplum bunu size hissettirmeye ve kendine gore uygulamalariyla sizi bir cesit "uyarmaya" basliyor. Ne yaparsiniz? Bu dusunce ve davranisiniza devam mi edersiniz, yoksa toplumun bu uyarisini dikkate alip, dusunce ve davranisiniza toplumun istedigi yonde "ceki duzen mi verirsiniz? Iste bir kisinin boyle bir ikileme herhangi bir konuda dusmesi ve bu ikilemden kendine gore nasil "cikacagi" tamamen onun bir karari olacaktir. Iste burada iki farkli bilinc farkli yol cizer. Eger ksi, hala toplumsal bir kisilik ve totoliter bir yasam ve iliski suruyorsa; mutlaka kendi dusunce ve davranislarini "frenleyecek" onlara "ceki/duzen" verecek ve boylece cikisi arayacaktir. Iste ilk psikolojik sorun da burda baslar. Cunku kisi, bu yaptiginin gerekcesini kendine kabul ettiremez ve yaptigindan bir cesit rahatsizlik duyarsa; iste bu psikolojik bir sorundur. Cunku kisi artik, kendi dusunce ve davranislarini degil de; sadece toplumun ondan istedigi sekilde bir yasam surmektedir. Bu kisi bu psikolojik sorununu cozene kadar da, bu ikircimli dusunce ve davranisi yasar. Ya bunu kendine kabul ettirebilir, ya da kabul ettiremeyip, normal kisilik ozelliklerine zarar verir ve konu zihinsel bir psikolojik icerik kazanir. Ote yandan bir kisi eger birey bilincini almis ve kendini toplum icinde kendi dusunce ve davranisiyla oldugu gibi kabul ettirebilecek; bilgi, bilinc, birikim, gozlem, deneyim ve oz guven, ozsaygi oz direnc v.s. temelli oz karakterini guclendirmis ve ne yaptiginin ne dediginin bilincinde ve bunu savunabilecek bilgi ve birikimde ise; iste o zaman o kisinin yaptigi veya yapacagi; TOPLUMUN ISTEDIGI GIBI BIRI OLMAK DEGIL; TOPLUMA KENDISINI OLDUGU GIBI KABUL ETTIRMEKTIR. Bu kisi, basta saydigimiz "yalnizlik, distalanma, onemsenmeme, kendini ortaya koyamama, algilanamama, yaancilasma" v.s. temelli duyumlarin birini ya da birkacinida yasayabilir ve yasamasi da buyuk olasidir. Iste her turlu oz saglam ve guclulugu de bu duyumlari aldiginda lazimdir. KENDI KENDINE YETEBILECEK BIR BILINCE ULASMIS OLMASI buradaki kilit duzeydir. Iste boyle bir duzeye gelmis bir birey bilincinin, kendini topluma kabul ettirme korkusu kalmaz cunku, bilirki; toplum onu kabul etmeyecek; o topluma kendini kabul ettirecektir. Sonucta bir kisi, hem birdir hemde turunun bir parcasidir. Ama sonucta, bir bir olarak "korkusuz/endisesiz" bir yasami yoksa; iliskilerinde de bu korkusuzluk/endisesizligi yansitamaz. Sonucta "boyle dersem anlamazlar, karsi cikarlar, kizarlar, terslerler" v.s. temelli bir dusunce; belki kisiyi topumunda rahat yasatir ama; bu fren kisinin kendi kendine zarar verir. Oyuzden bir kisi once birey bilincinin birey ozgurlugunun bilgi, bilinc, birikimini saglamali ki; kendi saglamliginin topluma da bir faydasi olsun. Eger bir kisinin kendisi boyle direk degil de; dolayli korkudan dolayi, kendi dusunce ve davranis ozgurlugune bir fren bir kisitlama getiriyorsa; bilmelidir ki, kendine zarar verenin; sonucta baskasina da bir faydasi olmaz. Belki tek kari toplumun icinde tutunmaktir ama; ne toplumda bir yeri olur, ne de kendine oz bir dusunce ve davranisi. O yuzden secim sizin. Korkulariniz ve endiseleriniz yuzunden dusunce ve davranis ozgurlugunuzu topluma uygun frenleyecek ve kisitlayacakmisiniz?, yoksa birey bilinci ile; tum dusunce ve davranis ozgurlugunuz ve onun topluma ters dusen duzeyiyle kendinizi topluma kabul mu ettireceksiniz? Unutmayin ki, sadece ikinci yol; sizin surekli bir sekilde, bilgilenmeniz, bilinclenmeniz, yenilenmeniz, ilerlemeniz ve gelismenizin yoludur. Birinci yol ise; basta kendinizi psikolojik rahatsizliga sokma ve bu rahatsizligi baskalarina da empoze etme yoludur. Yani siin icin topluma ters gelenlerin dusunulup, davranilmasi; yapilmamasi gereken seyler olacak ve siz iliskide olduklariniza ayni kendinizi farenlediginiz ve kisitladiginiz gibi ve de bunun farkinda ve bilincinde olmadan; frenleme ve kisitlama getirecek, ustelik bu yaptiginizinda yararli bir sey oldugu dusunccesini kendinize bahane edeceksiniz. "Bu dusunce/davranisi, toplum kaldirmaz; o yuzden uygulamamaliyim ve kimsenin de uygulamasina musade etmemeliyim, uygulamak isteyenleri de uyarmaliyim" Iste bu icerikteki korku/endise dusuncei, hem sizin gelisim ve bilinclenim freniniz, hem de iliskide olduklariniza "iyi niyetli" verdiginiz zarardir. Zaten boyle bir mudahele, genelde birey bilincini almis kisilerden de karsilik gorur. Tabi bu karsiligi onleyen geleneksel dusuncelerde yok degildir "buyugume karsi gelmeyeyim, o bu konuda benim iyiligimi istiyor, o benden daha bilgili/tecrubeli, dedigi dogru, hakli," v.s. temelli gelisimi frenleyici yerlesmis dusuncelerdir. Oyuzden korku ve endiselerimizi sorgulayalim, kaynagini bulalim ve hem kendi hem de iliskide olduklarimizin sagligi ve selameti icin; bu "yersiz" korku ve endiselerimizden kurtulmaya, birey ozgurlugumuzu bilincli olarak yasamaya gayret edelim. Tabi ki bilinclenmek, gelismek, ilerlemek ve gelisen dunya ve dusunceye ayak uydurmak istiyorsak; yok tutucu ve muhafazakar ve geleneklerimize s1k1 s1k1 bagliysak, o zaman isimiz imkansiz ve bu imkansizi zora cevirmek icinde "kendini kendin yapma" bilinci dusunceye cikmali. Saygilarimla; evrensel-insan
  17. Saygideger kapital; Bütün eleştiri ve tezleri "genelleştirerek" aynılaştırıştırıyorsunuz. Evet insanoglunun ortaya attigi her seyin, evrensel ayniliktaki sorunsal kokenine, yapisina ve isleyisine gore herseyi gozlemliyorum. Bunun icin, evrensel-insan zihniyeti basligina bakabilirsin. Fakat nedense sizin felsefeniz bir şekilde yukarıda saydığınız kategorilerin birisine dahil olamıyor? Eger benimki bir felsefe ise, ben; insanoglunun ortaya attigi ideolojileri, inanclari ve onlarin tartismasal tabanini degil; insanoglunun kendisini temel ve taban aliyorum. Ortaya koyduğunuz tezi yalnızca yine ortaya koyduğunuz yaklaşımlarla tanımlayabiliyoruz. Ortaya konan, insanoglunun sorunsal yapilandirilmisligi ve bunun bir insan ve insanlik zihniyeti icermedigi. Neden sadece bu felsefe yanlışlanamazlık mührüne sahip oluyor? Yalnislanabilirligi, insanoglunun ortaya attiklari ile degil; insaanoglunun kendisinin bir fenomen olarak gozlemlenmesi ile mumkun. İdealizmin büyük sorunlarından biridir ,kendi ile çelişmesi. Ic celiski, insanoglunun evrensel yapilandirdigi yapi ve isleyisin ayniliginda vardir. Seyin kendisi zaten celiskidir. Bütün fikirler bir şekilde dogmatik ve ya ideolojik olurken nedense bu olamıyor? Cunku insanoglunun ortaya attiklarini degil; insanoglunun kendi fenomenini temel aliyor ve onun neden zihinsel insanlasamadigini ortaya koyuyor. Diğerleri yadsınırken bu felsefenin yadsınamaması garip değil mi? Yadsinabilmek mumkun olmuyor ki. Cunku insanoglu, insanoglunun ortaya attigi degerleri tartismakla mesgul. Insanoglunu insanlastirmayan degerleri tartismakla mesgul. Ancak aklin her ortaya atilan konudaki ideolojik inancsal sinirinin asilmasi ile, ancak boyle bir dusunce uretilebilir. Yeni bir din gibi ,ne ilginç! Ortada olan yenilikten ziyade, eski sorunun tum resmi ile ortaya koymasi. Yenilik, bu sorunu ortaya koyabilenin, bu sorundan ne algiladigina ve nasil kurtulmak istedigine bagli. Bu da, zihinsel olarak insanlasmak isteyen her beynin, kendi insiyatifine kalmis bir durum. Ayrica, zihinsel insanlasmaktan ne algilandigi ile paralel bir durum. Sadece sorunu ortaya koyuyor, kimseye "sen boyle/soyle yap/ol" temelli bir mudahelesi yok. Herkesi kendi degerleriyle algiliyor, sadece degerlerin insanlik adina nasil bir sorun oldugunu ortaya koyuyor. Saygilarimla; evrensel-insan
  18. Saygideger dirilis; Emperyalist zihniyetin, iki yuzu vardir. Birincisi, kendi toplumuna gosterdigi yuz ,ikincisi her turlu yonetim ve yonlendirimini, ekonomisini elde etmek istedikleri ulkelere ve toplumlara gosterdigi yuz. Sence bunlardan hangisi emperyalist kultur? Dis politikasi mi, ic politikasi mi? saygilarimla; evrensel-insan
  19. Saygideger Dirilis; Ben kendi adima, daha once Carliktan farkli olarak Lenin'in Anadoluya nasil yanastigini ve neden yardimda bulundugunu soylemistim. Aslinda bunun altinda Anadolu'nun batinin "eline gecmemesi" cikari yatiyordu. SSCB'ne gelince, bugun amerikan idealizmi; ogunku SSCB ideolojisini kullanarak, ulkelere saldirmakta ve demokrasi/ozgurluk masaliyla, ulkeleri bombalamakta ve ekonomilerini ve yonetimlerini ele gecirmeye calismaktadir. Ama sunu da unutmamak gerekir ki, SSCB, Yugoslavya ve Cekoslavakya'yi da parcalayan amerikan idealizmi veonun soros ideolojik calismasidir. Bugun artik, iktidar, guc ve otorite pesinde kosan ve bunu diktatorlukle elde etmek isteyen tum ideolojiler, emperyalist zihniyetin bir urunudur. Bu temelde, Hitlerin yaptiklariyla, Stalin'in yaptiklari arasinda, insanlik vahseti adina bir fark yoktur. Ataturk'un sosyalizme yonelmemesi ve ustelik Lenin'i Anadolu cikarina kullanmasi; zaten bati olarak Ataturk'un Lenin'i desteklemedigini gosterir. Zaten 68 lilerin iki kutup olarak bir birlerine dusurulmesi de, bu kutuplasmanin bir urunudur. Dolayisiyle, hangi ideoloji olursa olsun, kendi ayrimci cikari icin, guc ve otorite kullanarak sisteme mudahele etmesi, zaten emperyalist zihniyettir. Saygilarimla; evrensel-insan
  20. Saygideger IFeelGood; Hubbez'den yapmis oldugun bu alinti, benim iki dusuncemi de percinlestiriyor. Bunlardan birincisi,Ataturk'un pragmatist bir akla sahip oldugu ve bunun sonucu konulara yanasimdaki eklektik yanasimi. Ikincisi de, birey bilincinin olmamasi ve bireysel kisilige sahip olmamasi. Herseyi vatani, toplumu ve halki icin yapmis olmasi, ya da yonlendirilerek oyle yapmasinin saglanmis olmasi. Ataturk'un mesela dindeki eklektik yanasimi, yani hem bir dini inancli, hem de bir dini inancsiz soylemleri bunu kanitliyor. Ayrica, yazidaki Ataturk'un dusuncelerini degerlendirenlerin de, Ataturk'u kendi subjektif ideollojik inanclariyla degerlendirmesi, farkli ifadeler icerebiliyor. Unutmamak gerekirki, Ataturk'un yaptigi, padisahlik ve hilafetin sonlandirilmasi ve dinin ikinci plana itilmesi, ayni zamanda isgalci guclerin de isttedikleridir. Yani bu temelde Ataturk, aynen isgalci guclerin istedigi gibi, Osmanli Imparatorlugunu tarihe gommustur. Ayrica Ataturk'un milliyetci cikisi da, zaten tum Osmanli topraklarindaki her millitin cikisiyla aynidir. Bu temelde bakarsak, pragmatik,eklektik ve yenilik acisindan; bati isgalcilerinin istemleri disina cikilmamistir. Laiklik, zaten fransa'dan kopya edilmeye calisilmistir. Butun bu temelde, aklimiza su soru gelir? Butun bu olanlarda, Ataturk'e ait olan ne vardir? Mesela, din konusunda, Ataturk kendisi dini inanca sahip degilse, ne den eklektik dusunmus ve davranmistir? Ne yazikki, eklektiklik ve pragmatiklik, o donemde tam da batinin hareket tarzidir. Kisaca Ataturk, osmanli, devrimler ve milliyetci cikis olarak "bati isgalci guclerinin istedigini yapmistir" demememiz icin, bir neden var midir? Saygilarimla; evrensel-insan
  21. Bilindigi gibi, felsefenin hangi dali olursa olsun, bir ideolojik inancsal tartisma alanidir. Felsefenin tartisma alani olmasinin tek sebebi, konu ne olursa olsun; onu ortaya atanin kendine bilincli, ya da bilincsiz olarak aldigi bir tartisma tabanindan konuya yanasmasidir. Orneklersek, eger konu varlik tartismasi ise, yani ontoloji; tartisma felsefesinin temel ve tabani tartisan kisinin kendi subjektif tabanidir. Yani, ya madde den yola cikar, materyalist, nesnel objektif yanasir. Ya dusunceden yola cikar, idealist, oznel subjektif yanasir. Ya pozitivizmden yola cikar, pozitivist, isimsel ve subjektif yanasir. Ya gercegi, nesnellestirir, ya gercegi oznellestirir. Bu her turlu etik tede boyledir. Ya otoriteden yana, ya egodan yana bakar, ya da nihilisttir. Ya marxist, sosyalist, emperyalist, fasist, anarsist, milliyetci, ulusal, liberal v.s. yanasir. Tanrinin varligi konusunda, ya teist, ya antiteist, ya ateist, ya da agnostik yanasir. Isin ilginci, yazar genelde hangi tabandan ve nasil yanastiginin kendi de bilincinde degildir. Tum bu yanasimlarin, ortak bir noktasi vardir; o da ideolojik ve inancsal, ayrimci yanasimdir. Yani kendi subjektif bakis acisindan yola cikarak, ya indirger, ya da butunler. Iste konu ne olursa olsun, bir oznenin bu yanasimi; ayrimci, ideolojik ve inancsal yanasimdir. Halbuki tum bu yanasimlari ortaya atanin kendisi olan insanoglundan yanasmak ise, butun bunlari icerir ve butun bunlara ayrimci bir ideolojik inancsal acidan bakmaz. Qua felsefesi, bir oznenin, OZNESININ AYRIMCI IDEOLOJIK INANCSAL BAKIS ACISINI KONUYA KATMADAN DISARIDAN VE NOTR ALGILI BAKIS ACISIDIR. Mesela; Din felsefesinde, bir dini temelden, ya da dinsiz bir temelden degil de, dini felsefenin ne oldugunu tum felsefeleri ile birlikte ve hic birinde yer almadan, gozlem olarak ortaya koyar. Ayni sey teoloji icinde gecerlidir. Teolojik bir tabandan degil; teolojinin ortaya atilmis tabanlarinin gozleminden yola cikarak, teolojiyi gozlem olarak ortaya koyar. Ayni sekilde, ontolojinin de bir tabanindan degil; ontolojik olarak ortaya atilmis her tabanin gozleminden ve ontolojinin ortaya koyumundan yola cikar. Bu etik (milli, dini, ahlaki, siyasal, toplumsal, sosyal v.s.) her turlu yonlendirim ve yaptirimlar icinde boyledir. Yani, kisaca tartisilan her turlu tabanin bir taban olarak tartismasini yapmaz, aksine; tartismada yer alan tum tabanlari gozlem ile ortaya koyar. Qua felsefesinin, en onemli yani; eger basarilabilirse, oznenin her hangi bir sekilde tartistiginin tabaninin ne oldugunu ona algilatmaya calisir. Cunku, tartisan genelde, ya tartistigi tabani ad olarak bilmekte, ya da bilmemektedir. Kisaca ornek verirsek, mesela; kisi tanrinin varligini/yoklugunu tartismakta ama; nasil bir tanriyi tartistiginin bilincinde olmamaktadir. Ya da ateist oldugunu soylemekte, bunun antiteizm ile farkini algilayamamaktadir,ya da ateizmini sirf bir dini inanistan ayrilis uzerine kurmaktadir. Konu aslinda, bir insanoglu oznesinin tum yasam ve iliskilerindeki her dusunce ve davranisini iceren bir konudur ve bilinc, farkindalik gerektirmektedir. Eger konu algilanir ve konuya yanit gelirse, devam edebilirim. Cunku konunun algilanmasi icin, once anlasilmasi gerekir. Oyuzden katilim olmadan, konunun dallanip budaklanmasi, konunun dagilmasina neden olacaktir. Saygilarimla; evrensel-insan
  22. Saygideger kodaman; Ben bilim ve bilimselligi, constructive epistemoloji, yapilandirmaci epistemoloji temelinde degerlendiriyorum. Oyuzden konu ne empricism, deneycilik; ne de rationalizm, akilciliktir. Konu gozlem, gozlemin teorisi, teorinin test edilmesi ve yanlislanabilmesidir. Akilcilik, soyuttan somuta gider ve genelde tartisma temelli ideolojik inanc tasir. Deneycilik ise, sabitlige, kesinlige, ispata acilir. Ayrica ben senin dediklerini elestirir bir yanasimda bulunmadim, sadece yukarida belirttigim temelde bilimselligi degerlendiriyorum. Yukaridaki temele gore, hersey bir insanoglu yapilandirilmisligidir ve bilgidir. Buna varlik ta, gercek te, inanc ta ideoloji de dahildir. Istersen sen de kendi taban ve temelini dile getir, epistemolojik ya da ontolojik temelde, ona gore yazisalim. Saygilarimla; evrensel-insan
  23. Ust yapinin bir cesit, guc ve otorite temelli iktidarla degistirilmesi bir devrimdir. Yalniz, her darbe bir devrim degildir. Bir hareketin devrim olarak anilabilmesi icin, onun eskiye nazaran bir yenilik ve ilericilik icermesi gerekir. 1960 darbesi, aksine ulkeyi ileri degil, geriye goturmustur. Oyuzden her ust yapi yikimi bir darbe olabilir, ama devrim olamaz. Devrim/karsi devrim karsitligi da, bu temelde degerlendirilir. Dolayisiyle mevcut insan haklari evrensel hukuk ve hak ve ozgurlukler, eger bir darbe sonucu genisletilemez, ileriye tasinamaz; aksine, olan da yasaklanir ve tek tarafli bir hakimiyet icerigine burunurse, bu devrim olmaz, darbe olur. Buradaki olcut, insan haklari ve evrensel hukuk guvenceli hak ve ozgurluklerdir. Bunlarda, ayrimci bir etigin (din ya da milliyet), tarafliliginin hakimiyetinde degil, toplumun farkli halklarinin hak ve ozgurluklerini saglama temelinde ele alinir. Bu anlamda da, 1960 askeri hareketi, devrim icerigi tasimaz. Saygilarimla; evrensel-insan
  24. Konu ile ilgili olarak; http://www.turkcebilgi.com/27_may%C4%B1s_1960_darbesi/ansiklopedi http://tr.wikipedia.org/wiki/27_May%C4%B1s_Darbesi Saygilarimla; evrensel-insan
  25. 27 Mayis 1960 askeri darbesi, TC tarihinde acik bir sekilde, militarist ve askeri idarenin toplumun ve halkin onayini almadan, sivil gidisate son vermesi ve getirdigi Anayasal yanli, dayatmali ve TC tarihi adina her turlu insan haklarinin ve evrensel hukukun cignendigi bir donemdir. 1940 sonlariyla, gelen cok partili sistemin getirdigi getirecegi cesitlilige ve cok seslilige 10 kusur sene bile tahammul edemeyen bir anlayisin urunudur. Turkiye tarihindeki darbeci, baskici, militarist anlayisin, ilk defa su yuzune cikisidir. Bilindigi gibi, bu darbe "aliskanlik yapmis" ve her 10 senede bir tekrar edilmistir. Bugun bu darbeci zihniyet, cesitli gorunumlerle Turkiye'de hala devam etmektedir. Saygilarimla; evrensel-insan
×
×
  • Create New...