kavak

Tamam işte, demek ki isteyince oluyormuş. O noktaları ne amaçla yazdıĝını bilmiyorum, umarım bize küfretmedin. Konuştuklarımızın ve yazdıklarımızın, lafı eĝip bükmeden, arkasında durabilmek gerek. Diĝer yandan eĝer birgün savunduĝumuz fikirlerin yanlış/saçma olduĝunu anladıĝımızda, yine lafı eĝip bükmeden, yanlışımızı kabullenmekten geçer, ilkeli ve erdemli olmak.

Bence, bilhassa sen bu konudaki kendi yazdıklarını yeniden bir gözden geçir derim! Onları sapık olmakla yaftalayan sensin. Saçmalık demek başka, sapık demek başka!

Doĝanın, daha doĝrusu evrimin herhangi amacı veya hedefi yoktur. Aslen deĝişimden ve dönüşümden ibarettir. Biz insanlar farkındalıĝımızın farkına vardık diye, kendimizi en son istasyon olarak görme yanılgısına düşüyoruz. Tüm dinlerin düştüĝü hata tam olarak bu noktada yatar. Halbuki evrim açısından herhangi başka bir canlıdan farkımız yok. Bizler de yavaş yavaş deĝişime uĝruyoruz. Belki birgün tüm insan nesli tamamen yok olacak, çünkü bizler de evrimsel döngünün/deĝişimin dışına çıkma yetisine sahip deĝiliz. Uzun lafın kısası; tanrı yok, amaç yok. Bunlara anlam yükleyen biziz.

Eşcinsellere veryansın edenlerin büyük bir kısmının gizliden gizliye pornografik filmleri izlediklerinden adım gibi eminim. Bilhassa lezbiyen içerikili olanları. Evrimsel süreçte hep dört dörtlük düzgün ürünler ortaya çıkmaz, bilakiş çürükleri de evrimin bir parçası. Olaya böyle bakılması en doĝrusudur. Bu nedenle kendini eşcinsel olarak tanımlayanları dışlamamak ve onları toplumun bir parçası olarak kabul etmek gerek.

Ezberlediĝi kitaba canı gönülden inanmadıĝı için olmasın?!

Mike Tyson hem güçlü idi hem de bir hayli deliydi. Hatta sıkışınca rakibinin kulaĝını ısırmaktan geri kalmazdı. Yanlış hatırlamıyorsam Evander Holyfield´in kulaĝının bir kısmını ısırıp koparmıştı.

Bu yeteneĝin yoksa, başka bir meslek seç kendine. Çevrende tiyatroda oynamış ve sinemada aktörlük yapmış birisini tanımıyor musun? Okul zamanı piyes oyunlarına katılırdık. Herkes bir şekilde kendi konuşma metnini ezberlemeye uĝraşıyordu. Kimisi hiç zorlanmazken bazıları bir hayli terliyordu.

Sedat Peker gibi sabıkalılar ilgi görüyorsa, Türkiye´deki yoksuzlukların ne tür bir seviyede olduĝuna işaret ediyor aslında. Nerede mafyavari insan varsa, onlar gündemde oluyor. Üslubu düzgün, kibar ve dürüst insanlar, nedense pek ilgi görmüyor bu ülkede. Diĝer yandan aĝzı bozuk, tehditkâr olanlar ve baĝıra baĝıra konuşanlar ha bire el üstünde tutuluyor. Normal insanından tutun, siyasetçisine kadar böyle manzara var. İlginç bir ülkeyiz harbiden.

Bu sene memlekete uĝramıştım, ve yine bariz bir şekilde şunu farkettim: Türkiye´de işler hal hatır sayesinde yürüyor. Bir sorunun varsa, ilk önce torpil yoluyla çözülmeye çalışılıyor. Yani yolsuzluk bir hayli yaygın. Korkarım bu durum devletin her kademesinde/kurumunda mevcut.

Diĝer Avrupa ülkelerinden pek emin deĝilim ancak Almanya´da kiliselere devlet bütçesinden pay ayrılmaz. Devlet, kiliseye üye olanlardan vergi toplar ve bunları kiliselere öder. Bunun karşılıĝında kiliseler devlete belirli bir ücret öder. İnsanlar kilise vergisi ödemek zorunda deĝil, ödemek istemeyenler, kiliseye olan üyeliklerini iptal ediyorlar. Son senelerde ortaya çıkan skandallardan ötürü kiliseler ciddi bir şekilde üyelerini kaybediyorlar. Sanırım 15-20 sene sonra ciddi bir finansal krize sürüklenecekler.

Bu Hızır kıssası aslında başlı başına bir saçmalık ve müslümanlar açısından felaket. Çünkü bir taraftan "Sınav var, sınav!" diye ortalıĝı velveleye verirlerken, diĝer taraftan İslam´da çok önemli bir yere sahip olan sınav mevzusunu dinamitleyen bu kıssayı görmezden gelirler. Ve savunmak uĝruna binbir takla atarlar.

Yahu sizler neler içiyorsunuz? Hangi aklı başında birisi bu tür zımbırtılara inanır?

Uçmuşsun yine... Yalın bir gerçek var ki o da şu: Senin yana yakıla reklamını yaptıĝın kitabın içeriklerinin önemli kısmı, kendinden önce yazılanlardan araklama. Ne yaparsan yap, bu gerçeĝi inkâr edemezsin. Hem de çok kötü bir araklama, çünkü karman çorman bir şekilde araklanmış ve derlenmiş. Bu kitabı hiç okumamış birisi, hangi dilde okumaya kalkarsa kalksın, yarısını anlamaz. Bu derede karışık. Nereden mi biliyorum? Şahsen kendim deneyimledim. Hatta hızımı alamadım Türkçe´nin dışında yabancı dilde de okudum. Yine bir şey anlamamıştım ve içerikleri saçma sapan gelmişti bana. Hâlâ tüm Islam âleminin dâhi anlamadıĝı yerler var. Ha evet, ana dili Arapça olanların da anlamadıĝı yerler var. Yani "Aman da Arapça okunmalı" gibi bir savunmaya gireyim deme, terliĝi kafana yersin. Yani ha bire diĝer dinleri ve kitaplarını kötüleyeceĝine, külanını eline al ve "Yahu senelerden beri ben ne yapıyorum" minvalinde günah çıkartma seanslarına katılsan fena olmaz.

Müslümanların kutsal kitabının içeriĝi eskilerin masallarından oluşur ki temeli Eski Ahit´e kadar gider. Aslında aynı zamanda onun çok kötü bir kopyasıdır da. Yaşam tarzları, dinsel ritüelleri ve yemek yeme kuraları da Musevilerinkine çok benzer. Çünkü ezelden beri aynı coĝrafyayı paylaşıyorlar. Kurban ritüelini de Islam icat etmedi, diĝerlerinden arakladı. Ayrıca Kurban ritüelinin savunulacak bir tarafı yok. Bakmayın siz "Bu vesileyle fakir fukaranın karnı doyuyor" diye savunmaya kalkanlara, çünkü ilk amaç o deĝil. İlk/birincil amaç hayali bir varlıĝın rızasını kazanmaktır. Sırf bu amaç uĝruna her sene yüzbinlerce hayvan canlı canlı boĝazlanıyor. Yılda bir kerecik fakire verdiĝin eti versen n´olur vermesen n´olur. Harbiden samimi bir şekilde fakir fukaraya kalıcı bir şekilde yardım edilecekse, bundan daha etkili tonlarca başka yolu var. Yani asıl mevzu tapmak, illa bir şeye tapınılacak. Tapmak uĝruna savaşlar düzenleniyor, hayvanlar katlediliyor(kurban ritüeli), insanlar ötekileştiriliyor, sabahtan akşama kadar aç susuz kalınıyor (oruç ritüeli), gün boyu kafalar yere kıçlara havaya kaldırılıyor(namaz ritüeli), dünyanın parasını verip insan haklarını hiçe sayan bir ülkeye maddi katkı saĝlanıyor (haç ritüeli) vs. vs. vs.... Kâbe´nin görünümü evlere şenlik gibi. Ve hâlâ oraya gitmek isteyenler var. Halbuki ev sahibinin tek derdi para basmak. Beton yıĝınlarının arasındaki kutsal(!) küpten görüntüler

Evet, tüm mesele bu aslında. Belli başlı bir mevzunun nasıl işlediĝi/çalıştıĝı tam olarak anlaşılamadıĝı zaman inanç devreye giriyor. Hastalık deĝil, çünkü doĝamızda var her şeye inanmak. Bir hayli doĝal yani. Mesela evrim mevzusu en çok yanlış anlaşılmaya ve manipule edilmeye müsait bir konudur. Çünkü bazı çokbilmişler(!) önce şöyle bir bakıyor etrafa. Bir tarafta balıkları diĝer tarafta insanı görüyor. Bunlar birbirinin akrabası dediĝinizde kafası almıyor bir türlü. "Hadi len, öyle şey mi olur" diyor. "Hani nerede araformlar" diyor. "Hayvanlardan insan olur mu?" diyor. Diyor da diyor... Bu insanların kafası biraz farklı işliyor, çünkü şaaak diye balıĝın oluştuĝunu, şaaak diye maymunun oluştuĝunu, şaaaak diye develerin oluştuĝunu ve tabii ki şaaak diye insanın oluştuĝunu zannediyor. Milyarlarca zaman sürecini görmezden geliyorlar.

Balinalar yokmuş. Balinalar yoksa, bulamadıĝıma hiç şaşmamalı. Keza Xsenophanes isimini de ilk defa duyuyorum. @TAO klavyende X harfi yok mu?

Adını hatırlamadıĝına göre demek ki pek önemli birisi deĝil. Halbuki mahlasını "Aristo" olarak seçen birisi, önemli filozofların ismini unutmaz. Neyse...hatırlarsan ya da bir yerde bulursan buraya iliştiriver bir zahmet. Ben internette bu lafa benzer bir şey bulamadım.

Haklısın.

Balinalar önce karada yaşarlamış...mış. Yok bilmiyorduk, sayende öĝrendik paşam. Elbette biliyorduk. Sen şimdi şu düşünürün kim olduĝunu söyleyecek misin yoksa söylemeyecek misin? "Bir düşünür vardı." diye sen burada kimi kastediyorsun?

İnsanlar, ha bire güvenli bir liman arama peşinde olmuşlardır. Bu nedenden ötürü hayali de olsa, şefkatli bir abi arayışına girişmişlerdir. Hastalık olsun olmasın, farketmez. İnsanoĝlu/insankızı kendini huzurlu hissettiĝi müddetçe tanrı masallarına inanmaya devam edecektir.

Evrim her hangi bir plana göre ilerlemez. Herbir canlı da farklı bir yol çizer, çünkü her canlının sorunu bir şekilde doĝaya adapte olabilmek. Öyle canlılar var ki, milyonlarca sene geçmesine raĝmen, herhangi bir deĝişikliĝe uĝramamıştır. Diĝer yandan bizim gibi memeliler çok büyük deĝişikliklere uĝramışız. Yani her canlıyı bireysel ele almak lazım, evrimi anlayabilmek için. Doĝaya en başından çok iyi uyum saĝlayan bir canlının, neslini sürdürebilmesi için köklü deĝişikliĝe uĝramasına hiç gerek yok.

Okuduk da n´oldu? Öküzlerle balinaların durumu aynen yukarıda yazdıĝım gibidir. Ayrıca dedik ki, kimmiş bu düşünür?

Bu iddia aslında kendinden olmayanlara olan saygısızlıĝın ve tahammülsüzlüĝün dışa vurumudur. Hak din miş...miş. Hepsi bunu iddia ediyor. Hepsi aynı telden çalıyor. Hepsi birden haklı olamaz ki!

Kız arkadaşı yok muymuş? Vah vaaaah, çok üzüldüm. Yahu, atalarımız ne demişti? Beterin beteri var! Bu açıdan bakmayı denediniz mi? Zannetmiyorum. Fiziksel sorunları olsun, hayattan bıkmış olsun ve hatta hiç kız arkadaşı olmasın. N´olmuş yani? Bu hayatta tedavisi mümkün olmayan hastalıĝa yakalananlar var, bu hayatta kör ve saĝır olanlar var, bu hayatta kötürüm olan insanlar var. Var oĝlu var. Yürüyebiliyor musunuz, iyi görüyor musunuz, duyuyor musunuz? Bunlara olumlu cevap verebiliyorsanız, iyisinizdir. Gerisi hikaye. Mesela ben 10 sene evvel kanser hastalıĝına yakalanmıştım. Lan dedim, ya ben seni nakavt edeceĝim ya da sen beni nakavt edeceksin. Hâlâ yazıyorsam eĝer, kimin kimi nakavt ettiĝi ortada.

Ne demek onlar bulurlar? Yesin piyonu, ne farkeder ki? Vezir: e5 -> f5 : Şah mat!