kavak

İki haftadan beri bu mevzuda çıt yok veya benim gözümden kaçmış olabilir.

Her insanın parmak izinin benzersiz olduğunu biliyordum ancak nefesimizin de böyle bir ilginç özelliği varmış. Bilim adamları sadece nefes rimine dayanarak kişileri %96,8 oranında doğru tanımlamışlar. Nefes alıp verme ritminin ayrıca insan sağlığı hakkında da bir çok ipucu verdiği belirlendi. Kaynak: https://www.scinexx.de/news/biowissen/unser-atem-ist-so-einzigartig-wie-ein-fingerabdruck/

Bilhassa sosyal platformlarda dolaşanlara ve orada yorum yazanlara bir haller oldu. İki cümle kurabilen herkes her konuda uzman kesiliyor. Dünyanın ve kainatın tüm sırrını keşfetmiş gibi görüntü veriyorlar. İnternetten önce de bu tip insanlara rastlamak mümkündü ancak iş bu kadar çığırından çıkmamıştı. Peki, neden? Çünkü bilgiye ulaşmak çok kolaylaştı ve bir tuşla istediğiniz bilgi anında karşınızda beliriyor. Buraya kadar her şey normal ancak anormal olan bundan sonra olanlar. İnsanlar kopya çektikleri bu bilgileri kendilerine aitmiş gibi lanse ediyorlar, oraya buraya yazıyorlar. Öyle pişkinleri var ki, kaynak bile göstermiyorlar.

Elimizdeki teknoloji imkanlarını fazla büyütüyorsun. Ben beklemekten yanayım.

Mal falan değiliz, bu kesin. Yalnız olduğumuzu da zannetmiyorum, çünkü galaksi ve gezegen sayısı milyarların ötesinde. Ben ortada paradoks falan göremiyorum. Çok sabırsız bir huyumuz var; elimizdeki teknolojinin geçmişi 70 senelik. Yanılmıyorsam billgisayar devrimine yol açan transistor 1959 yılında icat edildi. Yani devede kulak diyebiliriz. Bir kere elimizdeki mevcut teknoloji ile kendi güneş sistemimizi bile tamamen incelemiş/araştırmış değiliz. Işık hızının da bir sınırı elbette. Ayrıca bizim gezegen gibi güneş sistemimizin dışındaki dünya benzeri gezegenleri tespit eden teleskoplara/teknolojiye henüz sahip değiliz. Şimdiye kadar tespit ettiklerimizin çoğunluğu dünyadan kat kat büyük ve güneşe yakın Jüpiter benzeri gezegenlerden oluşuyor. Kainatın her köşesine ve kıyısına da bakmış değiliz. Uzun lafın kısası; bu sorunun yanıtı için 50-100 sene daha beklemek gerek.

@Emre_1974tr kesin para biriktiriyordur. Uzay yolculuğu/turizmi ucuzlayınca, kandilleri yakından görmeyi sabırsızlıkla bekliyordur. Hatta onları toplayıp şeytanları kendisi taşlamaya kalkarsa, heç şaşmam.

Deli Musk ve diğer milyarderler bu hedef uğruna milyarları harcıyorlar. Sivil uzay turizminin yaygınlaşmasına fazla kalmadı.

Yok. Avrupalı olması yeterli, yani vize falan gereksiz.

Fazla sürmez; en fazla 20-25 sene sonra uzay turizmi bir hayli yaygınlaşacak ve fiyatlar, ne bileyim, 5000 - 10000 Dolar seviyesine inecek. Ben o günleri görmeyeceğim ancak oğlum kesinlikle bu tip yolculuğu yapmaya niyetli. Kendisi kendi gözleri ile görsün; baklava sinisi gibi mi, elma gibi mi yoksa top gibi mi!

@Emre_1974tr, tam senlik bir konu. Ne diyon sen bu işe, yoksa Hrıstiyan kadınlara mı umudunu bağladın?!

Anadolu´da gavurlar/put severler cirit atarken, Türkler Asya´da at koşturuyordu. Haliyle Asya önce gelir. Irkçı konu sahibi taş devrinden beri Türklerin Anadolu´da yaşadığını iddia ediyor. Böyle bir şey yok, ki ona sorarsan tüm insanlar aslında Türk. Tartışan kim? Ben sadece kaşarlı dindar ve bir o kadar kaşarlı ırkçı olan konu sahibini aydınlatıyorum. Da, umutsuz vaka mübarek.

Melek, ahiret falan filan yok. Zaman verileri de saçmalıktan başka bir şey değil. Ne anlatıyon, sen?! Şen evvela şunu hazmet: Tanrı´na ve Muhammed´e inanmayanlar, cehennemle tehdit ediliyor.

Aşk dediğin, işte böyle bir şey olmalı. İnsanlar para için din değiştirmez, da, mâlum kitabın içeriğinden bihaber Müslümanların sayısı çoğunluğu teşkil ediyor. Genellikle bu kitabı okumadan inanıyorlar veya din değiştiriyorlar. Bana kimse "Aman da kitabı enine boyuna anlayarak okuyorlar" demesin. Böyle bir şey yok. Olsa zaten, dinsiz imansızlara yapılan hakaretlere, tehditlere ve adaletsizliğe kayıtsız kalmazlar. Kayıtsız kalanlar ve ayrıyeten her yerde İslam güzellemesi yapanlar konu sahibi gibi kişilerdir ve ben bunları insandan saymıyorum.

Güzel bir hobidir ancak günden güne yoğunlaşan ışık kirliliğinden ötürü kasabalarda bile yıldızları görmek şansa kaldı. Zifiri karanlık yerleri bulmak için ya çöllere gitmek lazım ya da okyanusa açılmak lazım. Bir ara kaliteli bir teleskop almaya niyetlenmiştim, da, arkası gelmedi maalesef.

Bahse konu olan Mülk pasajını baştan sona kadar okuduğunuzda, kendi kendine gelin güveyi olan bir kralın (nam-ı diğer tanrı) atıp tuttuğunu görürsünüz. Evet, tahtı olan ve 8 melek tarafından taşınan bir kral. Taht anlamına gelen "arş" kelimesini Türkçe´ye tercüme etmeye cesaret eden Müslümanların sayısı çok azdır. Ayrıca her zaman olduğu gibi aynı bölümde kendine inanmayanları tehdit etmekle meşgul. Neredeyse her cümlesi insanları ötekileştirmekten ibaret ve Müslümanlar işte böyle bir tanrıyı yüceltiyorlar. Aşağıda verdiğim kaynağın değerini bilin, çünkü hem düzgünce tercümesi yapılıyor hem de tüm yan kaynakları (nereden esinlendiği, arakladığı vs.) detaylı bir şekilde inceleniyor. Bu mâlum kitabın içeriğini sansürsüz ve yalan dolansız öğrenmek istiyorsanız, yabancı dil öğrenmek/bilmek zorundasınız maalesef. https://corpuscoranicum.de/de/verse-navigator/sura/67/verse/13/commentary#kommentar Dipnot: "Al-Mulk" kelimesi "Kraliyet, Kral hükümdarlığı" anlamında zaten.

Güncelleyelim, çünkü hâlâ kafasına ve keyfine göre tercüme eden ve uydurmasyon yorum yapan kaşarlı Müslümanlar var. Düzgün, tarafsız ve kaynaklı bir yer arıyorsanız, burasını tavsiye ederim. Kur´an, Musevilerin ve Hrıstiyanların inancını, masallarını ve mitlerini bir güzelcene araklayıp kendine mal etmiştir. Bu o kadar belirgin ki, anlamamak için kör olmak lazım herhalde.

Yalancısın, çünkü kanıt dediklerin kendi uydurdukların. Kafanı yukarı kaldır sonra yere doğru bak. Gökyüzü ve yeryüzü. Daha fazlası yok. Şu da sana bonus olsun: Tanrı´na ve Muhammed´e inanmayanlar, cehennemle tehdit ediliyor.

Uydurmuşsun yine. Taptığın tanrı şöyle der: Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Şimdi iyi bak ve oku.... Kutsal kitabında kapı gibi bir kast sistemi var. Önce erkekler (hür), sonra köleler ve en sonunda kadınlar gelir. Sıralama aynen böyledir, haliyle kadınlar 3. sınıf muamele görürler. Asırlardan beri yaşanan İslam´da kutsal kitabın dışına çıkılmadan kadınlar, kölelerden daha kötü mertebede görmüştür. Kısa ve öz: Erkek (hür) ne derse, o dur. Kadın daima sonradan gelir. Şu da sana bonus olsun: Tanrı´na ve Muhammed´e inanmayanlar, cehennemle tehdit ediliyor.

Uydurmuşsun yine. Kafana göre tercüme vediyor ve yorum yapıyorsun. Tahtalı köyde taptığın tanrı, onu ezik duruma düşürdüğün için seni bir güzelcene kalaylayacak. Demedi deme. Şu da sana bonus olsun: Tanrı´na ve Muhammed´e inanmayanlar, cehennemle tehdit ediliyor.

Böyle bir şey yok, bunları kendin uydurdun. Çünkü mevzubahis olan gökyüzü ve yeryüzüdür. Şöyle düşün... Kafanı yukarı kaldırınca göğü ve aşağı bakınca yeri görürsün. Bir insanın gördükleri yazılmış. Hepsi bu; bunun haricindeki iddia edilenlerin alayı uyduruktan teyyaredir. Da, ben kime anlatıyorum, diii mi!

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) kurumuna göre 2024 yılında, Kurban Bayramı'nda ülkede kesilmesi beklenen 3 milyon 200 bine yakın kurbanlık hayvan öngrülmüş. Dünya çapında herhangi bir veri bulamadım ancak Türkiye´dekinin 10 katı, yani en az 30 milyon olacağını tahmin ediyorum. Mâlum tanrı bu rakamlar karşısında sevinçten dört köşe oluyordur herhalde. Kaynak: https://www.trthaber.com/haber/turkiye/kurban-bayraminda-3-milyon-200-bin-kurban-kesilecek-862176.html

Trump´ın başlattığı ve megalomanyak kişiliğinden ötürü it dalaşına dönüşen gümrük savaşı, yerine normalleşmeye bırakıyor gibi. Gerçi Trump´ın sağı solu belli olmaz, da, Çin´e diş geçiremez, çünkü orta ve uzun vadede Çin kazanır.

Komedi, Dram türünde bir Fransız filmi. Bir hayli keyifliydi. https://boxofficeturkiye.com/film/can-dostum--2011324

Ben de bu dinsel ritüelin neden bayram olarak lanse edildiğini anlamış değilim. Bayram sevinç ve mutluluğu ifade eden bir kavram. Oysa her sene boğazlanıp katledilen mağdurlar (keçi, koyun, deve, sığır) açısından bayramlık bir durum yok.

Yarından itibaren hayvanlar açısından kanlı, ölümcül bir katliyam yaşanacak. Peki, neden? Saçma sapan bir sebebi var. Güya herşeye gücü yeten hayali bir varlık böyle uygun görmüş ve kendine köle muamelesi yapılmasını sineye çeken dindarlar onu hoşnut etmek uğruna ellerini kana bulacaklar.