Jump to content

Küresel Vana

Members
  • İçerik sayısı

    690
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    8

Everything posted by Küresel Vana

  1. . Sana göre, Bebekle röportaj yapılması gerekiyor anlaşılan Sen Bilgisayarın ROM'unda hangi bilgiler var diye Bilgisayara sorup, onun beyanını mı esas alıyorsun. Bilgisayar sana ROM'umda bilgi var mı diyor ?
  2. . Sen kinayeyi de anlamıyorsun. Elbette böyle bir şey diyemezsin. Bu ifade sana senin tarzında ama kinayeli bir gönderme yaparak, " Fenomende Bilgi yoktur " yargının geçersizliğini anlatmak içindi. ei- Fenomende Bilgi yoktur kv- Ne biliyorsun, sen İnsan türü dışında bilgi ortaya koyabilen başka bir tür ile iletişim kuran / kurduğunu düşünen biri misin ?
  3. . Cevap veremediğin için alakasız diyerek sıyrılmaya çalışma üçkağıtçılığını anlayabiliyorum. Sen "ben su davranisimi gostereyim de korktugum algilansin" diye bir dusunce uretip de mi korkuyorsun ? Cevap : Alakasız. İyi de bu cümleyi bebek için kuran sensin. Bebek böyle demezmiş, o nedenle bebekte korku yokmuş. " O yuzden bebek "ben su davranisimi gostereyim de korktugum algilansin" diye bir dusunce uretemez. Sadece gozleme davranis sunar. " Bu cümle sana ait.
  4. .. Anladıysan, sana da aferin ! Önemli olan anlamış olman. Gerisi ayrıntı.
  5. . Nereden en alaka kurdun yine. Kel alaka. Özür dilemen gerektiği halde, üste çıkmaya çalışman senin " Doğal Zihniyet"inin göstergesi.
  6. . Buyur işte. O cümlemi de anlamamışsın. Nerede söylemişim " İnsanoğlu Fenomeni oluşturur " diye ?
  7. . İşin gücün laf kalabalığı. Takiyye ise göster, gösterebilirsen bakarız, ne fark var.
  8. . Sonunda Sahtekarlık olmadığını anlamana memnun oldum. Özür beklemiyorum, zira sende o dürüstlüğe sahip yürek yok.
  9. . Açlıktan ölme / Beslenememe korkusu 0-1 yaş arası bebeğin dış dünya ile kurduğu ilişki yalnız ağız yoluyla ( oral )dır. Beyninin yoğunlaştığı tek algı reseptörleri ağız ve dudaklardadır. Ve bu aşamadaki bebeğin tek korkusu beslenememe korkusudur. Bu döneme saplanan yetişkinde madde bağımlılığı ve depresif kişilik bozuklukları görülür. Daha sonraki yaşlarda sırasıyla Anüs ve Fallus önem kazanır. Güvenliksizlik korkusu / Kontrolü kaybetme korkusu 1-3 yaş arası Anal dönemde, nesneleri tutup bırakmama, bağımsızlık ( ben yaparım tarzı ) davranışları görülür. Bu aşamadaki bebeğin korkusu kontrolü kaybetme korkusudur. Yavaş yavaş toplumsal kurallar algılanır, çatışmalar başlar ve Süper Ego gelişmeye başlar. Bu döneme saplanan yetişkinde obsesif-kompülsif kişilik bozuklukları görülür. Cinselliğin yok olması ( üreyememe ) korkusu / Kastrasyon Korkusu 3-6 yaş arası Fallik dönemde ise, çocuğun beyninin yoğunlaştığı algı reseptörleri ağız ve dudaklar, anüs ve ağırlıklı olarak penis ve klitoristir. Bu dönemde ilkel beyin kaynaklı yeni bir korku daha algılanmaktadır. O da Kastrasyon korkusudur. Bu dönemde çocuğun anneye duyduğu cinsel istek, babaya karşı hissettiği rekabet duygusu ve nefret, Kastrasyon korkusu sayesinde baba ile özdeşleşme ve bu yolla anneye karşı cinsel doyum getirir. Baba ile özdeşleşme aynı zamanda Süper Egonun gelişiminin son aşamasıdır. Bütün bunlar hayatta kalmak için gerekli korkulardır, ön bilgilerdir, ön yargılardır. Bunların doğuştan bulunmaması demek, gözlemdi, şuydu, buydu derken hayatın tehlikeye girmesi demektir. Yaşam beklemez.
  10. . Yeri gelmişken şu konuyu da netleştirelim artık. Polemik zıtlaşma, sert tartışma demektir. Halk arasındaki kullanılan anlamı doğru değildir. Polemik olması bilgi paylaşımını tıkamaz. Hatta 3. şahıslar açısından konuyu, tartışılanın özünü netleştirerek kavranmasını kolaylaştırır. Bana ve Vikipediye inanmadığın için ve ısrarın üzerine Ekşi sözlükteki senin tabirinle işi bilenlerden alıntı yapmıştım, yine yapayım : " televizyonda bilhassa tartisma programlarinda bir cok kisinin girmek istemedigini iddia ettigi,ancak daha kelimeyi kullandigi anda girmis bulundugu sey.ayaga dusmus kavram.bunu kullananlar genelde spekulasyonu da kullanirlar.muhtemelen akillarindan tartisma kelimesi gectiginde polemik,dedikodu,iftira kavramlari gectiginde ise spekulasyon demeyi daha havali bulurlar. (bkz: pseudo entelektuel) " " belli bir kültür düzeyinin üzerinde seyrettiğini düşünen insaların , farklı fikirdeki şahıslarla tartışırken olaya son vermek için kullandıkları ve bahane ettikleri sözcük. (bkz: polemiğe girmek) (bkz: gereksiz polemiğe girmek istemiyorum) " " yunanca polemikôs'tan gelme. harb, savaş, muharebe demek. anlam genişlemesiyle dil savaşı, dil dalaşı, sözlü çatışma, münazara olmuş. günümüzde olumsuz bir tınısı var, ne zaman, neden, nasıl bu duyguyu kazandı acaba. oysa savaş genellikle dilde-edebiyatta yüceltilen bir kavram. ilginç. (bkz: kelime kökenlerine inmeye bayılan insan modeli) çorbada tuzumuz olsun. "
  11. . Bak arkadaşım, Osilatörde Modülasyon yapılmadığını bilmediğimi zannetmen senin FM Osilatör ifadesinin pratik dildeki kullanımını bilmememden kaynaklanıyor. Ayrıca, FM Osilatör ( anla diye ekleyeyim-Modülatörlü ) yalnızca Fenomene bir benzetme yapmak için kullandığım bir araçtı. Sen şimdi onu unut. Ben sana onun yerine Kara Cisim olmayan herhangi bir cisimden bahsedeyim. Biz karanlıkta bu cisime görünür ışığa tekabül eden bandda EM dalga gönderelim. Şimdi, o cisme bizim ışın gönderdiğimizi unutalım. Ondan yansıyan ışınların frekanslarına, şiddetlerine, faz farklarına göre o cismin sahip olduğu özellikler olarak geometrisini, rengini, elastikiyetini yorumladığımızda, bu bilgileri bize sağlayan ışınlardaki bilgiyi ( frekans, şiddet, faz farkı bilgileri ) onun üretip üretmediğini bilemeyiz. Üretiyor dersek, ona bir akıl yüklemiş oluruz. Üretmiyor dersek de bilgimizi inkar etmiş oluruz. Onun için bilemiyoruz deriz. Not : Burada o cisim bir modülatör görevi görmektedir.
  12. . Sen şimdi yine anlamamışsındır. Yazılanları takip edemediğinden beni Sahtekarlıkla, Yüzsüzlükle, hakaret ederek suçluyorsun. Bu suçlamalarını önemseseydim, tepki gösterirdim. Ama anlamadığını bildiğim için kızmadım, özür de beklemiyorum. Yine de sana son bir kez anlatmayı deneyeceğim. Şimdi, bu aşağıya iletişimimizin seyrini alıntılıyorum : . . 3. iletide, 1.iletideki kendi ifadem olan " İnsan türü dışında bilgi ortaya koyabilen başka bir tür ile iletişim kuran / kurduğunu düşünen"i evrensel-insana eşitleyerek, senin sorunu yanıtlıyorum. Kimmiş dediğinin bana göre sen olduğunu söylemiş oluyorum. Anladın mı arkadaşım şimdi ?
  13. . Doğada kırmızı-sarı kombinasyonu ( yılanlar ) zehire, siyah-sarı kombinasyonu ( leopar, jaguar, sırtlan vb. ) yırtıcı tehlikeye tekabül eder. Bu gibi ilkel beyin kaynaklı ön bilgiler a prioriktir, evrimseldir. Gözünü açan kedi yavrularının, insana daha çıkmamış dişini göstermeye ve korkutmaya çalışması deneyimden elde edilen bilgi kaynaklı bir davranış değildir. Yabancı varlıklara karşı gösterilen ön yargılı ( ön bilgi ) bir tepkidir. Yine; kedi yavruları, annesiz büyümüş olsalar dahi dışkılarının üstünü örtmeyi bilirler. Bunu deneme yanılma ile değil, genetik olarak bilirler. Yavru kediler de tıpkı insan yavruları gibi bildiklerinin bilincinde değildirler ama bilirler. Çünkü, bilmez iseler hayatta kalamazlar. İşte bu ve buna benzer tepki ve davranışlar evrim ile kazanılmış ön bilgi kaynaklıdırlar. Keza; İnsan türünün yavrusunun bebek dediğimiz aşamasında içgüdülere bağlı ön bilgi olmazsa hayatta kalma şansı olmaz. Bebek açlıktan ölebileceği bilgisine ( korku ) sahip olmazsa ağlamaz. Açlığa tepki vermez. Bu bilginin bilincine varması da gerekmez. Ön bilgi ( korku ) vardır ve bu bilgiye bağlı davranış vardır. İçgüdülerin tümü ilkel beyin kaynaklı birer duyumdur. Korku duyuma bağlı bir ön bilgidir. İç güdüler birer duyumdur.
  14. . Bu dönemde aktive olan Güvenliksizlik korkusu / Kontrolü kaybetme korkusudur. 1-3 yaş arası Anal dönemde, nesneleri tutup bırakmama, bağımsızlık ( ben yaparım tarzı ) davranışları görülür. Bu aşamadaki bebeğin korkusu kontrolü kaybetme korkusudur. Yavaş yavaş toplumsal kurallar algılanır, çatışmalar başlar ve Süper Ego gelişmeye başlar. Bu döneme saplanan yetişkinde obsesif-kompülsif kişilik bozuklukları görülür.
  15. . OLMASI DA GEREKMEZ. Sen "ben su davranisimi gostereyim de korktugum algilansin" diye bir dusunce uretip de mi korkuyorsun ? Elbette, hayır. ( Doğru ya da yanlış ) korkman gerektiğinin bilgisini taşıdığın için korkuyorsun. Ayrıca, Endişe, Evham, Panik duygularının altında da Korku vardır. Bu tür üçkağıtçılıklarla bir yere varamazsın. İnsanın her davranışı bilgiden kaynaklanır. O bilgiyi senin beğenip beğenmemen, o bilgiye bilgisizlik demen sonucu değiştiremez. Konu bilinçle bilgiye sahip olmak meselesi değildir. Bilinç olmadan da insanı yönlendiren bilgiler olabilir.
  16. . Senin hala algılayamadığın konu şu : BEN VARLIKSAL BAKIŞ AÇISI İLE YOLA ÇIKIP EPİSTEMOLOJİK BAKIŞ AÇISININ GEREKLİLİĞİNİ İSPATLIYORUM VE BÖYLECE SENİN İDDİANIN GEÇERSİZ OLDUĞUNU DA İSPATLAMIŞ OLUYORUM. YANİ; HERHANGİ BİR FENOMENDE BİLGİ YOKTUR DENİLEMEZ. DENİLEBİLMESİ ANCAK O FENOMENE İLİŞKİN OLGUNUN YANLIŞLANIP YENİ BİR OLGU ORTAYA ÇIKTIĞI ANDIR. ESKİ OLGU FENOMENE İLİŞKİN OLMAZ. YENİ OLGU DA YİNE FENOMENE AİT DEĞİLDİR DENİLEMEZ.
  17. . İnsan mağaradan birden çıkmadı. Evrimsel süreçte bu anlattıkların geçersiz. Böyle bir keskin çizgi tayin edilemez. Bu anlatım Adem ortaya çıktı / yaratıldı, etrafına baktı, o ne, bu ne dedi gibi bir anlatımdır.
  18. . Bunca yazımla bir şey anlatamıyorum dersen daha doğru bir laf etmiş olurdun. Biraz da kendini eleştir. Nerede qua felsefen ? Ya farkındasın ve yüzsüzlük yapıyorsun, ya da gerçekten farkında değilsin, çünkü anlamıyorsun. Ayrıca, senin bu yazdıkların benim söylediklerimden farklı değil.
  19. . Senin farkındalığını ve qua felsefeni gördük.
  20. . Hala anlamıyorsun. Ben onu senin cümlen olarak koymadım. SANA SENİN YAZDIKLARINDAN ÇIKARDIĞIM KENDİ ALGIMI ANLATMAK İÇİN KOYDUM. Bunu bile anlamaktan acizsen, yapacak bir şeyim yok anlatmak için artık.
  21. . Öncelikle, Fenomen bilimsel değil, felsefi bir kullanımdır. Bilimde gerçekliği nesnel olan madde kullanımı vardır. Fenomenin varlıksal bir kullanımı olduğunu söylemedim. " Var olan " duyularla algılanabilen, somut olduğu için aynı zamanda Fenomeni oluşturandır. Materyalizme göre, " Var olan ", yani Fenomeni oluşturan, gerçek ve nesnel olan, " Varlık"tır. O da tözdür, maddedir. İdealizme göre ise, " Var olan ", yani Fenomeni oluşturan, gerçek ve nesnel olan " Varlık " değil, gerçek olmayan ve öznel bir yanılgı, düşüncedir. İdealizme göre, gerçek ve nesnel olan ise Numeni oluşturan Varlıktır. İdealizme göre Fenomen ve Numen ikisi birlikte gerçek varlığa, öze ilişkindir. Bu ikisi de biri Metafiziği reddeden, diğeri kabul eden olmak üzere, metafizik ontolojik tabandaki zıt iddialardır. Pozitivizm ise konu dışı. Zira, Pozitivizm Varlıkla ilgili bir felsefe değil, olguların açıklanmasında Metafizik aramama yaklaşımı felsefesidir.
  22. . Bu kadar laf kısaca şöyle ifade edilebilir. Hepsi insan tarafından oluşturulmuş olarak; Taş görüntüsü bir fenomendir. Taş kavramı bir bilgidir. Taş adı bu kavramın bilgisidir.
  23. . " insanoglunun henuz dahilolmadigi bir konumdaki insanoglu " ilginç bir ifade. Buradaki insanoğlu ne tür bir insanoğludur ? Acaba şu ifade; " insanoglunun henuz dahilolmadigi bir konumdaki insanoglunun algisina gozlem verene matematiksel olarak A diyorum, " yeni gözlem neticesinde yeni olguya ulaşmış insanoğlunu mu anlatmaya çalışıyor ?
  24. . Ne o, elinde mahkeme kararı mı var ? İşte senin QUA Felsefen buraya kadar. Kendi öznelliğini gerçek zannetmeye başladın.
×
×
  • Create New...