-
İçerik sayısı
3.544 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
391
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by evrensel-insan
-
Elestiriler ve serzenis bir noktaya kadar yerinde ve hakli. Yalniz hani derler ya "kazin ayagi oyle degil" diye. Insanoglu turu birinin kendi beynince kendine ve etrafina nasil bir dusunce ve davranis sundugu ve bunun verildigi gibi algilanip algilamadigi iki turlu degerlendirilir. Ne dedigini ne yazdigini bilmek ve bunun bilincinde farkinda olmak Ne dedigin ve ne yazdigindan ziyade, yazdiklarin ile populerr olmak. Yani konunun bir duzey yonu bir de gozlem yonu vardir. Benim her zaman tasidigim endise, yazilanlari algilanir kilma adina; verilmek istenenin algilanabilmesi adina ...e gore temel ve hedeflerinden sapmak korkusu. Bu genelde bu duzeye gelememis kendine aydin diyen kesimler icin gecerli degildir. Cunku onlar ne temellerini ne de hedeflerini bilirler. Sadece olan bir inancin ideolojinin ve izmin kendi algilarinca kendil.erine uygun sozculugunu yapmaya calisirlar. Bu da her sozcunun kendi algi ve dogrusu temelindeki farkli sozculugu demektir. Iste ben bunu ne yaptim, ne yapmak isterim ne de kimse bana bunu yaptirabilir. Sonucta verilenler algilansin diye, temel ve hedeflerden sapmak ancak dusunce ve bilgi paylassimindan cikar elde edenlerin donemezamana gelene gore donenlerin bir dedigi bir dedigini tutmayanlarin, dedikleri saglam bir tabana oturmayanlarin dile getirdigidir. Benim sorunum ise, kendi duzeyimin algisi bilgisi bilinci ile konulari kavramlari dile getirmek. Eskiden ise dile getirdigim, kendi duzeyime denk ve kendi duzeyimi de gelistirici idi. Yani dile getirdiklerim kendi beynim icindi. Iste bunun algilanmasinin gozleminin ben farkina vardim. O yuzden de kendi sorguladiklarimi KENDIM ICIN DEGIL; YENI SORGULAYACAKLAR ICIN DILE GETIRMEYE BASLADIM. Burada kullanilan her bir kelime cumle ve de kavramsal anlam ve icerikleri ister istemez felsefi bilimsel duzeyin geldigi cagdas duzeydir. Teolojiyi bilmeden algilamadan tanrinin varligini yoklugunu tartismanin bilincli bir tarafi yoktur. Teleolojiyi algilamadan determinizmin ve diger amaclarin tartisilmasinin bir bilinci yoktur. Metafizigi algilamadan varligin ontolojinin fizik otesinin tartismasinin bir bilinci yoktur Epistemolojiyi algilamadan, bilginin tartisilmasinin bir amaci yoktur. Etigi algilamadan, dogumdan itibaren verilen ideolojik inancsaal degerlerin tartisilmasinin bilinci yoktur. Iste burada onemli olan tartisma degil; neyin neden ve nasil tartisildigini tartisan taraflarin bilmesi bilinci ve farkindaligidir. Kisaca tartismanin saglikli olmasi sadece bilgi de degil; bilginin kaynagini tartisanin bilmesinde yatar. Etimolojiyi bilmeyen dili tartisamaz. Iste benim verdiklerimin sorunu bu. Her seyi en temelinden en olmasi gereken yerden vermek. Ve de verilen ile ilgili her turlu soruda ve istenen de istenen ve soruya yonelik bilgiye sahip olmak. O yuzden de her zaman soruyorum "neresi algilanamadi?" diye. Tabi ki burada duygusal/akilsal ve egosal yanasimin getirdigi yazilani verildigi gibi algilama cabasi pek mumkun olmyuyor. Yani her bir seyi okuyan illa algilamak istiyor. Yani bunun icin gerekli donanimin olmadiginin farkinda ve bilincinde degil. Ya da konu ve de kavram ilgilendirmediginden onemsemediginden ya da etkilenmediginden; sorup ogrenmek yerine; satasmayi atismayi polemigi tercih ediyor. Neyse, en azindan sen; ogrenmek isteyen bir beyne sahip olarak, sorabiliyor ve benden verilenin yetersizligini dile getirerek daha fazla verim almak istiyorsun, ki zaten bu da arzu edilen durumdur. Aksi zaten dusunce ve bilgi paylasimi degil; "sidik yarisi" ego tatmini v.s. dir. Ayrica daha once bir ornek vermistim. Bir cumhuriyet ile bir hurriyetin dili ayni degildir. Cunku icerdikleri bilgi ve dusunce ayni degildir. Herkes belki hurriyeti okur anlar, ama; cumhuriyeti okuyup anlayamaz. Iste dusunce ve bilgi de boyledir. Herkese hitabeder ama; herkesin algilayabilmesi belirli bir birikimi duzeyi gerektirir ve kisi ya bunun farkinda olarak bu yonde kendini gelistirir, ya da farkina varmaz; kendi yetersizligi ile asik atmaya girisir. Zaten burada dusunce ve bilgiye yonelik algi ve saygi soz konusudur. En azindan okuyan beynin bu duzeyi gerekir.
-
Sana konu ile bagi olan bir link vermek istiyorum; http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1278-ctetology/page-1&do=findComment&comment=11379 Konunun uzerinde calismana yardimci olacagini umuyorum.
-
BOP' un O.Dogu Cati Adayi Ekmeleddin Ihsanoglu
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
Ekmeleddin İhsanoğlu CNN Türk'te canlı yayında Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, CNN Türk'te canlı yayına katıldı. Taha Akyol'un hazırlayıp sunduğu Eğrisi Doğrusu programında merak edilen soruları yanıtladı. 03.07.2014 Perşembe 21:19 CHP ve MHP'nin ortak kararı olarak Cumhurbaşkanlığı seçimine aday olan Ekmeleddin İhsanoğlu, Taha Akyol tarafından hazırlanıp sunulan Eğrisi Doğrusu programına katıldı. İhsanoğlu, canlı yayında merak edilen soruları yanıtladı. EKMELEDDİN İHSANOĞLU'NUN AÇIKLAMALARINDAN SATIR BAŞLARI... Taha Akyol'un, "Teklif size nasıl geldi. Kimsenin bu durumdan haberi olmadı. Bu süreci anlatır mısınız?" şeklindeki sorusuna Ekmeleddin İhsanoğlu, "İlk teklif geldiğinde çok sıcak bakmamıştım. Kendime göre planlarım vardı. Ancak her iki taraftan da, Hem Kılıçdaroğlu hem de Bahçeli aday olmamı istediler. İkisiyle de önce ayrı ayrı görüştüm. Ben de bu isteklerin teklifi Ehl-i Edep kabul ettim." dedi. COCA COLA İDDİASI: - “30 Mart seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili tartışmalar başlayınca sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Bahçeli’nin tespitleri basında yer aldı. Benzer şeyler söylediler. Tabii ben kendime alınmadım. Çok şerefli bir görevi 9 sene yaptıktan sonra ülkeme döndüm. Ailemle ilgili planlar yaptım. İki taraftan da temaslar gelmeye başladı ama ben teşekkür ettim. Bu şerefli görevi yapacak çok değerli insanlar oludğunu belirterek beni mazur görün dedim. Ak Parti’de aktif olarak görev yapan bazı dostlarım da Türkiye size görev veriyor dediler. Şairin dediği gibi siz talep etmeden Hakk’tan size bir görev gelirse bunu ehli edep olarak kabul etmek gerekir. Sayın başkanlar İstanbul’a geldiler ve görüştük. Yani ileri sürüldüğü gibi Coca Cola’dan Pepsi Cola’dan teklif gelmedi. Düşünebiliyor musunuz bir insan dünyadaki bütün tezatları, emperyal kuvvetleri bir arada toplayacak. Bir de bunun üzerine Coca Cola eklendi. Kırılmasınlar diye de ben Pepsi Cola’yı ekledim.” MISIR VATANDAŞI MI? TÜRK VATANDAŞI MI? - Babam 22 yaşında Mısır'a gidiyor. 1924'te Mısır'a gidiyor, tahsilini tamamlayıp mezun oluyor. Mezuniyetin ardından özellikle Türkiye'den gelen öğrencilere hocalık, babalık yapıyor. Babam Türk, Annem Türk. Babam Yozgatlı, Annem Rodoslu'dur. Annemin doğduğu evi görmek isteyenler Rodos'ta, Süleymaniye Camisi'nin karşısındaki eve baksınlar. Hayatım boyunca Türk vatandaşlığı dışında bir başka ülkenin vatandaşlığına dahil olmadım. - Mısır'da çok büyük hizmetler yaptım. Babam vefat ettikten sonra Mısır vatandaşı olmadığım için bize maaş bağlanmadı. Mecburen çalışmak zorundaydım. O sırada tahsilim devam ediyordu. Hem okuyup hem çalışmak bana büyük katkı sağladı. Fen fakültesinde talebeydim. O sırada Türk edebiyatı ile ilgili iki kitap yazdım. ASKERLİK KONUSU - Askerliğimi dahi yapmadığımı ileri sürdüler. Ben askerliğimi İzmir Bornova'da yaptım. Asker arkadaşlarım da hala hayatta. İsteynler kayıtlara bakabilir. Saklayacak bir şey yok. MISIR'DA NASIR DÖNEMİ - Nasır dönemi Arap dünyasında heyecan dönemiydi. Çok çalkantılı günler yaşandı. Bazı kötü durumlar yaşandı. Nasır, kitleleri arkasından götürebiliyordu. Ancak Mısır'da askeri vesayet ülkeye zarar verdi. Sadece 3 asker idare etti Mısır'ı. O yüzden de şu an demokrasi adına hala eksiklikler var. - Bugün Arap dünyasının perişanlığı bugün onun eseridir. Ama diğer taraftan bakınca Arap dünyasının kahramanı gibi görünüyor. SURİYE'YE ve ARAP DÜNYASINA BAKIŞI - "Namaz'a yaklaşmayın, sarhoş iseniz" Bunun ilk kısmını okuyunca Kuran'da namaz kılmayın deniyor gibi bir anlam çıkarırsınız. Önemli olan ikinci kısmı da okumaktır. Ortadaoğu'da yönetimler 100 yıl önce Osmanlı'dan prematüre olarak doğdu. Kısa bir süre yönetilse de ardından askeri darbeler başladı. Hiçbir zaman demokratik rejim, insan hak ve hürriyetleri üzerine bir anayasa olmadı. Suriye, Mısır, Irak malum. Bu devam edemezdi, patlayacaktı. 2010 sonunda Tunus ve Yemen'den sonra başladı. - Arap baharı ifadesi konuşulmaya başlandı. O dönemler bu söylemin yanlış olduğunu söyledim. Arap Baharı değil, Arap diktatörlerin sonbaharıydı. "IRAK'TA YAPTIĞIM ANLAŞMA DÜNYADA YANKILANDI" - 2006'da Irak'taki Şii'ler ile Sünni'leri bir araya getirdim. 10 maddelik bir anlaşma imzalattım. Bütün dünyada yankılandı. 2006'dan 2010'a kadar Irak'ta Şii Sünni çatışması olmadı. Fakat 2010 senesinde seçimleri yeniden kazanan Maliki (Şii) hükümet kuramadı. "IŞİD'İ EL KAİDE KURDU!" - Saddam'ın ordusundan kalan askerler, Şii'lerin kendilerine üstünlük kazanması üzerine tekrar çatışma çıkardılar. Bugün maalesef devam ediyor. Amerikan istilasının ardından Irak'ta El Kaide kuvvetleri IŞİD'i kurdu. NASIL BİR CUMHURBAŞKANI? - Türkiye'nin içeride huzura ihtiyacı var. Güvene ve korkudan arınmaya ihtiyacı var. Ben bunu İstanbul'da da Yozgat'ta da görüyorum. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde bunu açık olarak görüyorum. Siyasetin zıtlaşması ve bölünmeler vatandaşı çok rahatsız ediyor. Cumhurbaşkanının birinci vazifesi, toplumda birleşmeyi sağlamak. Bölgenin istikrarını sağlayacak siyaseti üretmeli. Türkiye buna muktedirdir. - İkinci husus ise, cumhurbaşkanı bir siyasi kadronun temsilcisi olmamalı. Çünkü siz yüzde 55 de alsanız size oy vermeyen yüzde 45 var. Siyasetin yapılacağı yer Meclis'tir. Bu çok önemli bir şey. Devletin tepesinde kavga ve gerilim olur ise orası emniyet sübabı değil. Oranın sigortası atarsa (Allah korusun) memleketin sigortası atar. - Orada bütün partilere aynı mesafede olacak, kimseden taraf olmayacak. devletin kurumları arasında uyumu sağlayacak. KUTUPLAŞMA KONUSU - Siyasette kavga olmaması lazım. Siyasette sadece tartışma olabilir. 1970'li yıllarda feci şeyler yaşadık. Allah bir daha bu memlekete bir daha göstermesin. Bizden sonraki nesiller de bunun farkındalar. Dün Madımak hadisesinin yıldönümü yaşadık. Böyle hadiseler (Madımak, Maraş) neden tekrar yaşansın? SURİYELİ MÜLTECİLER - Türkiye'nin içinde bir milyon civarında kaçak insan yaşıyor. Mülteci statüsünde gelmeyen çok fazla insan var. Durumlarına üzülüyorum ancak biraz önlem almak gerekiyor. - Şam Osmanlı'nın Arapçasıdır. Saray Bosna'nın Osmanlı'nın Boşnakçası olduğu gibi. Bu insanlar şu anda aramızda geziyorlar. O bakımdan büyük bir gerilim var. O gerilimi düşürmemiz lazım. CEM EVLERİ KONUSU - Hacıbektaş-i Veli ziyaretinde bulundum ve vatandaşlarla konuştum. Oradaki Alevi dedeleri çok kıymetli hediyeler verdiler. Hediyeler sembolik hediyelerdi. Dertlerini dinledim. Alevi realitesi Anadolu'nun sosyolojik bir realitesidir. Alevi kardeşlerimiz, Türkmenlerin evlatlarıdır. Anadolu'yu fetheden çok imparatorlar oldu. Horasan evlatları gelmeseydi, bu coğrafya olmazdı. Onlar bu toprağı vatan yaptılar. Devletimizin bize eşit muamele yapma görevi vardır. Alevi kardeşlerimizin Cem Evi düşüncelerine sempati ile bakıyorum. Ben şahsi olarak böyle düşünüyorum. Milletimizin teveccühü olur da seçilirsem hükümete bu konudaki telkinlerimi yapacağım. BAŞKANLIK SİSTEMİ - Bence Türkiye, bu sistem tartışmasını yapmalı ve bitirmeli. Bu tartışma arada bir dönüyor. Gelen partiler ve parti liderleri kendilerine göre tartışıyor. Fakat Meclis bunu kabul edip de Anayasa tadilatı yapmazsa bu durum devam edecek. -Benim şahsi kanaatim, bize uygun olan parlamenter sistemdir. Biz parlamenter sistemin dışına çıkarsak bize zarar verir. Bunun çok fazla örneği de yok. En bilinen örnek Amerika. Onun kuruluşundan bu yana süre geliyor. O tarih farklı, bizim tarihimiz farklı. Bizim tarihimiz Avrupa kıtasına yakın. Kurulduğu günden bu yana Türkiye'nin farklı bir yapısı var. - Amerika'da çok farklı bir sistem var. Siz bunları yapmadan sadece baş kısmını alırsanız ya vücut çöker, ya da kafa patlar. Bir Frankenstein yaratırsınız. Bütün milletin kabul edeceği bir fikir olması lazım. CUMHURBAŞKANI'NIN SİYASETTEKİ YERİ NE OLMALI? - Siyasette yönlendirmeli. Siyasette çözüm merkezi olmalı. Siyasetin tıkandığı yerde hakem olmalı. Siyasette taraf olmamalı. Siyasetin yapıldığı yer Meclis'tir. Siyasetin dışında demeyelim ama fevkinde olmalı. Cumhurbaşkanı bir orkestra şefi olmalı. Ahengi kuran, uyumu sağlayan akil bir insan olmalı. Vatandaşların babası, milletin başı olmalı. - Bu şekilde olmadığı takdirde krizler yaşarız. Geçmiş dönemde (Bülent Ecevit - Ahmet Necdet Sezer kavgası) bu tür olaylar yaşandı. O krizde Türkiye neler kaybetti? Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki çatışmanın bedeli büyük oldu. Devletin tepesinde sigortanın atmaması lazım. Devletin tepesinde sigorta atarsa devlet yapısında büyük sıkıntılar olur, halka yansımaları daha radikal şekilde olur. SEÇİM KAMPANYASI NASIL OLACAK? - Cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen kanunu okudukça insan hayretler içinde kalıyor. Devlet size yardım etmiyor. Partilerden destek alma imkanınız yok. Ancak gönüllü katkılar ve bağışlar (Bir kişiden 9 bin TL) alabiliyorsunuz. Neden yapıldığına dair spekülasyonlar var. Şundan eminim ki, sosyolojik bir talep var. İnsanlar değişim istiyor. Belirli bir istikamette bir değişim istiyor. Huzura ve sükunete doğru değişim istiyorlar. Bu değişimi isteyen millet bu desteğini esirgemeyecektir. - Mağdur olana millet yardım eder. Bu sistemde mağduriyet yaratılmıştır. 10 Ağustos'tan itibaren halkın gerekli desteği vereceğine inanıyorum. 40 gün içinde gerekli çalışmaları yapacağız. Tüm handikaplara ve sıkıntılara rağmen bunu başaracağımıza eminim. EKMELEDDİN İHSANOĞLU'NUN DÜNYA GÖRÜŞÜ NE? - Ben yafta koymak istemiyorum kendime ama kendimi anlatayım. Ben dindar bir ailenin oğluyum. Babam din adamıydı, annem çok dindar bir kadındır. Rodos'ta doğdu, tahsilini yaptı. Ardından dindar bir kadın olarak yaşadı. Ama ben aynı zamanda sosyal ve bazı kültür değerlere karşı muhafazakar bir anlayış içindeyim. Bazı gelenekleri asırlar boyu taşımamız lazım. Fakat aynı zamanda fen tahsili görmüş biri olarak rasyonalizme inanan biriyim. - Ben İslam kültürünü alan, Arap dilini çok iyi bilen aynı zamanda Batı eğitimini de aldım. Ben dünyaya açılan bir insanım. Benim hayatımda Doğu'da da Batı'da da çok önemli işlere imza attım. Bugünkü CHP-MHP uzlaşması tarihi bir olaydır. İşte bunun sebebi budur. - Türkiye'nin en eski partisi CHP. Türkiye'de 40'lardan sonra var olan MHP anlaşıyor. Ardından DSP geliyor. Demokrat Parti geliyor. Bu adaylığı benimsemesi ve teklif etmesi büyük bir dönüşümün emaresi. Bu adaylık sırf bunlara değil. Benim en yakın dostlarım Ak Parti'nin içinde. Önemli insanlar var. Bunlar da değişim istiyorlar. Bu hareket kimseye karşı değil. Bu seçim, iktidar değişikliğine yol açacak bir seçim değil. İSLAM KONFERANSI ÖRGÜTÜ SEÇİMİ - Şüphesiz ki, 2003 yılında Ak Parti'nin teklifi ile İslam Konferansı Örgütü'nün Genel Sekreteri seçildim. O dönem Abdullah Gül Dış İşleri Bakanı idi. Kendisine bu teklifi götürdüm. Aday gösterilmek istedim. Çok büyük destek verdiler. Türkiye benim adaylığımı benimsedi ve resmen teklif etti. Asya grubundan iki aday daha vardı. Bangladeş ve Malezya adayları. Bizi destekleyen de vardı. Onları da destekleyen vardı. İlk gün tartışmalarla geçti. Ardından sayın Gül'e yarın seçim yapılmasını teklif etmesini söyledim. O da seçimi sundu, 30 oy aldım. Diğer adaylar çekildiler. Ben de seçildim. ATATÜRK VE CUMHURİYET DEĞERLERİ - Biz tartışmayı çok seviyoruz. Tartışmayı tekrar etmeyi seviyoruz. Mütabakata varıyoruz, ardından vardığımızı unutuyoruz. Bu bizim genlerimizde var. Atatürk'ü inkar etmek, Türk tarihini inkar etmektir. Atatürk İstiklal Savaşı'nın kahramanıdır. Anayasa'daki hükümlere bağlı olduğumu kaç defa tekrar ettim. Sanırım bunu daha çok tekrar etmem lazım. ÇÖZÜM SÜRECİ - Çözümden yana olmayan insan savaştan yanadır demektir. Barıştan yana olmayan insan ölümden yanadır. Biz barış istiyoruz. Biz bu yaranın kapanmasını istiyoruz. hem avantaj hem handikaplarımız var. Hatalarımız mesela, bir çok meseleyi sopayla falakayla halletmeye çalışıyoruz. Hal böyle olunca karşınızda insanlar her zaman baş eğmiyor, isyan ediyor. 1980'den bu yana 30 binden fazla evladımızı kaybettik. Ne pahasına olursa olsun değil, belirli fatulara göre çözüm değil. - Bizim avantajlarımız da var. Bu topraklarda çok uzun yıllardır birlikte yaşıyoruz. Ne zaman sopalar kullanıldı, o zaman sıkıntı oldu. Beraber yaşama kültürünü canlandırmamız lazım. - Bunu bugünkü Anayasa sistemi içinde yapabilmemiz için daha çok insan hakları lazım. Bu sıkıntıları yaşayan sadece biz değiliz. İngilizler Kuzey İrlanda ile olan meselelerini hallettiler. Bunları göz önünde bulundurmamız lazım. Bu gibi çalışmalar mahremiyet içinde yürütülecektir. - Belirli bir noktadan sonra parlamentoyu dahil etmek lazım. Atatürk, İstiklal Savaşı'nı Meclis ile birlikte yaptı. O zaman çok sert karşı çıkanlar vardı. Ama bunlar yapılmalı. - Bütün partilerimize sesleniyorum. Bu Meclis çatısı altında bunun görüşülmesi lazım. Bir takım handikaplarımız var, bunların aşılması lazım. AVRUPA BİRLİĞİ - Avrupa Birliği Türkiye'nin hedefidir. 1950'lerden bu yana... O günden bu güne devam eden bir projedir. Bu projenin başladığı günden bu yana Türkiye katılmak istemiştir. NATO'ya katılmıştır. Bence bu Türkiye'nin, Türk milletinin Batı'ya tarihteki hareketinin son durağıdır. Biz bunu yaparsak tarihi bir dönüşümü tamamlamış olacağız. Ben bunu destekliyorum. TÜRKİYE'NİN ORTADOĞU POLİTİKASI - Bu çekişme içerisinde taraf tutmak, sizin Milli menfaatleriniz gereği değildir. Arap devletleri, 1. Dünya Savaşı'ndan sonra doğru. Arap liginde 22 devlet var. Bunlar kardeş olarak birbirleriyle her zaman kavga eder. Çünkü birisi zengindir, biri fakir. Biri gösterişlidir, biri daha az gösterişlidir. Aralarında mezhep kavgaları vardır. Birbirleri ile sataşırlar, sonra barışırlar. - Siz bir tarafı tutarsanız bunlar barışınca siz kötü olursunuz. Ortadoğu'da bütün taraftarlar iyi münasebet kurmalıyız. İsrail'in realitesini tanıyan ilk devletlerden biri Türkiye'dir. Arap ülkelerinden de İsrail'i tanıyan çok devlet var. Tanıyan ya da tanımayanlar Türkiye ile ilişkilerinin lehlerine olduğunu, Kudüs işgal edildiği zaman koruyabilecek tek devlet Türkiye idi. Türkiye taraf tutmamalı. Arabuluculuk yapan bir konumda olmalı. - Arabistan'a olan ticaretimiz zarar gördü. Suriye ve Irak ile yollarımız kapandı. Bu yollar kapandığı için gidiş güzergahı değişmek zorunda. Çok dolambaçlı ve riskli bir durum ortaya çıktı. Biz bunu düzeltme imkanına sahip bir ülkeyiz. Rehinelerin bir kısmı serbest bırakıldı. Başkonsolosluğumuzda çalışanların da bırakılacağı konusunda ümitliyim. Kimse Türkiye'nin gazabına maruz kalmak istemez. Rehinelerin bırakılacağını biliyordum. Diğer arkadaşlarımızın da serbest bırakılacağını düşünüyorum. - Başka milletlere ait olan insanlar değil de, neden Türk vatandaşları kaçırılıyor? Neden kaçırıyorlar? Bunları bir düşünmek lazım. Ortadoğu'daki durumları daha farklı ele almamız lazım. MISIR DARBESİ SIRASINDA TAVIR ALMAMASI - Mısır'daki darbelerden en çok nefret edecek Türk benim. Daha küçük yaştayken Nasır darbesinin Mısır'ı ne kadar geriye götürdüğünü bilen bir insanım. Acı tecrübelerim arasında yer alıyor. Geçen sene olan hadiseye gelince, bu darbe olmadan bir kaç gün önce Kahire'deydim. Darbenin ayak seslerini duydum. Oradaki arkadaşlarla da bunları konuştum. Mursi ile benim çok yakın dostluğum var. Kendisi kitabıma ön söz yazmışdır. - Ben Cumhurbaşkanı Mursi ile görüştüm. Çok büyük bir kriz vardı. Bir takım tekliflerde bulundum. Bunların arasında koalisyon hükümetinin kurulması vardı. Ekonomik önermelerde bulundum. Teklif ettiğim şıklar arasından seçti ve uygulayacağını söyledi. Uygulayamadı... Maalesef sokakta ekonomik sıkıntıların etkisi ile her şey başladı. Ardından provokasyonlar. 60 sene Mısır'ı 3 asker idare etti. Ardından olaylar büyüyünce yeniden darbe oldu. Bu darbenin ardından Katar hariç tüm Arap ülkeleri tebrik mektupları yolladı. - Benim ülkem bu darbeyi tenkit ediyor, bir çok ülke tebrik ediyor. Bir kısmı da susuyor. Benim o zaman yaptığım açıklama şudur; Anayasal sistemin bir an önce iade edilmesini istedim. - Ben her zaman darbelerin karşısındaydım. Hala da karşısındayım. İç politika üslubu ile dış politika üslubu farklıdır. Mısır'da seçim yapıldı. Nasıl yapıldığını biliyoruz. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, buna rağmen Sisi'ye tebrik mesajı yolladı. Devlet olarak bu iş böyle yürütülmez. Siz bir devlete ilan-ı harp edebilirsiniz ama diplomasinin üslubu ile yaparsınız. - Tayland'da kısa bir süre önce darbe yapıldı. Ben bunu uygun görmüyorum. Bundan önceki darbe zamanında ziyaret ettim. O darbenin başındaki generalden oradaki Müslümanlar için çok önemli haklar kazandım. İlk defa bir Tayland Hükümeti resmi imza atarak, kazanım sağladık. Siz, "Ben o generalle görüşmem" diyemezsiniz. Hissi davranma lüksünüz yok. EKMELEDDİN İHSANOĞLU'NUN KADIN HAKLARINA BAKIŞI - islam dünyasından maalesef kadının toplumdaki konumu hazindir. Bu geri kalmışlığın bir neticesidir. Bunun din ile bağlantısının kurulması dine ve kadına haksızlıktır. Hz. Muhammed zamanında kadınlar toplumun çok aktif üyeleriydi. Savaşlarda da ticaret hayatında da aktiftirler. 14 asır önce deveyi güden kadınlar 21. asırda araba kullanamıyorlar. - Bunlar çok tuhaf çelişkidir. Bunun dinle alakası yok. Din kisvesi altında bunu yapıyorlar. Suudiler ile konuştum. Toplumun hazır olmadığını yavaş yavaş yapacaklarını söylediler. - Bazı ülkelerde kız çocuklarını küçük yaşta sünnet ediyorlar. Biz bunları yok etmek için çok çaba sarf ettik. Kadının toplumda daha güçlü hale gelmesi için çalışmalar yaptık. Kadınlar ile ilgili toplantıların birincisini Türkiye'de, ikincisini Mısır'da yaptık. Ardından başka ülkelerde yaptık. Sonra bu reform fikirlerini, din temelindeki yanlışları düzeltmek için çalışma yaptık. Ardından dış işleri bakanlığından geçirerek resmi belge haline getirdik. Bu çalışmalar devam ediyor. - Osmanlı'nın son döneminden itibaren Dar-ül Fünun'a girdi kadınlar. Ardından vekil oldu, bakan oldu, polis oldu, pilot oldu. Kadın toplumun yarısıdır. Kadın annenizdir, kardeşinizdir, kızınızdır. Bunu farklı görmek toplumun yarısını görmemek, ihmal etmektir. Bu noktadan hareket eden İslamiyet'in 21. yüzyılda farklı yorumlanması kabul edilemez. - Türkiye'de bu konuda gelişmeler var ancak hala eksiklikler var. Çocuk yaşta evlilikler, kadına şiddet gibi. Cumhurbaşkanı bu sosyal meselelerde eşiyle birlikte aktif olmalı. ERDOĞAN İLE TARTIŞMAK İSTER Mİ? - Seçimler çok aceleye getirilmiş bir program içinde yapılıyor. Dünyadaki benzer seçimlerle mukayese edilince çok handikaplı şekilde yönetiliyor. İlk defa halkın oyuyla yapılacak seçimde iki adayın, üç adayın karşı karşıya gelmesi çok güzel olur. Memnuniyetle katılmak isterim. İlk günden itibaren bu yarışı medeni bir şekilde yapalım dedim. Çıtayı yüksek tutatlım, gelecek için örnek teşkil etsin. Bir açık oturum yapıldığı zaman çok faydalı olacaktır. Millet mukayese etme imkanına sahip olur ve mührünü hür iradesiyle basar. http://www.cnnturk.com/haber/turkiye/ekmeleddin-ihsanoglu-cnn-turkte-canli-yayinda Evet soz olarak aciklamalari boyle. Ozde ise neyin ne oldugunu ancak pratik ve uygulamalar gosterecektir. Evet "Midyat' a bulgura giderken, evdeki princten olmak" tehlikesi var midir? vardir. Yalniz zaten birakin bulguru, evdeki princ zaten gitmistir. Diktatorun koske cikmasi tek adamligi diktatorlugu baskanlik sistemi her turlu yonetim ve yonlendirimi kendi insiyatifine almasi ise; zaten koske ciktiginda olacak olandir.- 7 yanıt
-
- 1
-
-
BOP' un O.Dogu Cati Adayi Ekmeleddin Ihsanoglu
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
Ulke ve toplumumuzun basta siyasi olarak gelecegini guncelleme adinabazi bilgiler verelim. Genelde ulusalcilarin cikisi ile 3. bir aday arayisina gerekli 20 oy saglanamadi ve cumhurbaskanligi secimi uc aday olarak kaldi. Burada iki bakis acisi vardir, birincisi ya diktatorun politik cikarci gelecek planina destek olmak Ya ayni gibi lanse edilse de, en azindan 1960 oncesi muslumanlik yani laik muslumanlik zihniyetini medyaya yansitan adaya sans vermek Ya da politikasini kurtculuk uzerine kurmus bir lidere oy vermek. Bunlari degerlendirmeden once ulke gerceklerine birbakalim. Herseyden once bu tur iki secimli. Yani ilk turda %50'yi gecemiyen ve en yakin iki adat ikinci tura kalacak. Burada diktatorun iki kozu var. Birinci koz, "cati aday" uzerindeki ayrimlastirici ve oy bolucu ve de "secime gitmek gereksiz" temelli pasiflendirici simdiden kendini kazanmis gosteren algi oyunlu cabalar Ikincisi de, eger ikinci tura kalirsa kurd temelli kurdculuk polituikasina gonul vermis kesimin oylari ile Cankaya'ya cikmak. Burada sunu cok iyi algilamak gerekiyor. Diktatorun kendine biat eden en azindan bir %40'i var. Geriye kalan % 10 ise; ya E.I. aleyhtar politik calismasindan kazanilacak, ya da "Diktator ile E.I. ayni temele sahip, o zaman ben diktatore veririm" anlayisindan saglanacak. Dolayisi ile adayi SECENLERDEN ZIYADE, CESITLI NEDENLERDEN SECIME GITMEYIP OY ATMAYANLAR belirliyecek. Cunku bu oy atmayanlar, diktatore yarayacak ve diger aday kanadindan cikacak. Iste ulusalcilarin canasi da bunun ustune. Burada eger onemli olan Tayyib'i koske cikarmamak ise; YAPILACAK OLAN DENDIGI GIBI, BOYKOT YA DA BASKA BIR ADAY DEGIL; SECIME KATILIMIN YUZDESINI MUMKUN OLDUGU KADAR EN YUKSEK KATILIMA TASIMAKTIR. Yani diktatorun %40 kusurunun karsisina, diger % yuzu tamamlayan oy cogunlugu ile cikmaktir. Evet E.I. T.C degerlerini kollayan bir aday olmadigini icraatleri ile gosterebilir. Yalniz unutmamak gerekir ki, diktator bunu zaten gostermis ve ne oldugunu ortaya koymustur. Dolayisi ile E.I. dile getirdiklerinin ozde olup olmadigini onu koske cikarar test etme olanagimiz varken; bilinen diktatorun bilinen cikar ve politikasina kosku ulkeyi ve toplumu teslim etmek ise; yapilacak en buyuk ihanet olacaktir. Burada her bir secmenin kime neden oy atacagini karar vermesi acisindan; ilk beliorleyici olan SECMEN OLARAK OYUNU KULLANMAKTIR. Ikinci belirleyici olan da, bu secmenin gorunurde diktatore yaramayacak ama aslinda yarayacak olan her turlu politik propaganda oyununa gelmemesi olacaktir. Unutmamak gerekir ki; neyin ne oldugunun tartismasi baskadir; su an ulke ve toplumunun icinde buldugu durumun algisi ve bilinci baskadir. O yuzden herkesin gelecegin ulke ve toplumu adina verecegi karar; ulke geleceginde herkesin kendi sorumlulugunda ve yukumlulugundedir. Ulke bolunmesin diye ulkeyi bolmeye goturmek Din devleti olmayalim diye, din devleti olmak icin cabalamak Hak ve ozgurlukler mucadelesi diye, devleti ulkeyi toplumu etik vesayete suruklemek Kisaca "kasyapayim diye goz cikarmak" bilincli ya da bilincsiz programli ya da programsiz her vatandasin dikkat etmesi gereken en onemli husustur. Su an E.I. ortaya koyduklari ile T.C. gecmis cumhurbaskanlari arasinda T.C. kurulus degerleri ve islama bakis acisi temelinde bir fark olmadigi aciktir. Yani bir demirel ne kadar islamci ise, E.I. da o kadardir. Bir demirel ne kadar laik ya da T.C. kurulus degerlerine sadik ise; E.I. da soylemleri ile aynidir. Yalniz Demirel ve hatta Erbakan bir diktator olmadiklarini gostermislerdir. E.I. da bu temelde diktator ve diktator ile ayni politika da olmayacagini soylemektedir. Bunu gosterebilmesi ise, koske ciktiktan sonra ortaya cikacaktir. Kisaca bilinen tehlikeyi koske cikarmaktan ise; tehlike olup olmadigini soylemi ile ortaya koyani oraya cikarmak ve en azindan bunu ozde de boylemi yapacak oldugunu gorebilmektir.- 7 yanıt
-
- 1
-
-
Aslan, beyindasim; benim Ben ilk 1990'lardayola ciktigimda; tamamen tersten yola ciktim. Yani kendi geldigim beyin duzeyini dile getirdim. Zaman ile fark ettim ve gozlemledim ki; ben kendi duzeyimi dile getirdikce algilama sorunu doguyor ve ben de yavas yavas BENI BU DUZEYE GETIREN BILGI VE DUSUNCVELERIMI YAZIYA DOKMEYE BASLADIM VE KENDI GELISIMINI KENDIM ADINA ERTELEDIM VE BUNU OKUR VE YAZARLARIN BENI DUSUNDURTMESINE BIRAKTIM. Iste ekonomiden sonra yolla cikisim yapilandirilmisligin yapi ve koken bilisselligi ve oinun cozumu olan x ve y yi de simdilik biraktim. O yuzden de bilgi ve dusuncelerimi daha guncel zamana uygun ve yasanmmakta olan ve benim onceden sorgulayarak bilgilendigim konu ve kavramlara yonelttim ve dile getirdim. Her gunumuze ve algisina yaklastikca da daha bir algilanir oldugumu fark ettim ve gozlemledim. Sonucta her sey bir tecrube bunun farkindal;igi ve verdigi gozlemin getirdigi yeni sorgulamanin beyni yonlendirmesi. Bu konuda seni tanidigimdan beri, senden dile gelenlerin bana cok yarari oldu ve olmaya da devam etmekte. Umarim insanlasma yolunda hem kendi adimiza herm de okur/yazar kitleye kendi beyinlerini sorgulatma adina bir seyler verebiliyorium. Zaten bu algim olmazsa, devam etmem. Cunku sonucta bir birey olarak kendime ait yapilmasi gerekeni kendim kendime yasam ve iliskilerimde bilgi ve dusunce gelistirimim de yapiyorum. Burada onemli olan bir dusuncenin dile gelmedigi zaman kitlesellesemeyecegidir. Ben bunun farkinda ve bilisselligindeyim.
-
Maalesef bizim nesil ki ben takvim olarak orta yolu gectim, gelecek nesillere ozgur ve serbestligin oneminin bilisselliginin farkindaligini verebilmek ile bana gore yukumlu ve sorumlu. Bunu alan yeni gelecek nesiller zaten parasalekonomiyi ileride bir "delilik/mantik bozuklugu" v.s. olarak algilayacaklasr. Yalniz bugunden dogal/fenomenal zihniyetin parasal/egosal sistemi bunun cozumunu ve algisini mumkun kilmiyor. Mesela "ben o zaman neden calisayim?" sorusu ilk celiski olarak cikiyor ve tembellik hic bir sey yapmadan yasam ve iliskinin olamayacagini egosal bir varsayim olarak dile getirme algisi doguyor ki bu alginin yikilmasi serbeste ermemis beyinler icin imkansiz yani noncognitive. Aslinda bende 1990 larda once burdan yola ciktim ve hic bir seyin algilanmasinin mumkun olmadigini gozlemledim. Birak bunu serbestlik bile ekonomik cikar olarak onumeengel olarak kondu. Yani "bu neslin algisinin disinda ve ekonomik bir getirisi olmasdigi" one suruldu. Filozoflar v.s. bunun icin bile "bir kac yuzyil gerekli" algisina burunduler.
-
Senden bir ricam var. Asagidaki basliktaki; http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1350-bireyin-evrensel-insan-zihniyeti/&do=findComment&comment=11538 Okisacik iki paragraf o kadar yogun ki her kelimesinin tamlamasinin kavramsal anlam ve iceriginin algilanmasi adina sorgulanmasi ve degerlendirilmersi ve uzerine bir omrun yetmeyecegi sekilde ciltler yaszilmasi gerekiyor. Gerci ben bireysel olarak 1990 ardan bu yana tum sanal ve gunluk yasam ve iliskilerimde her aninda yeri geldigince bunlari kah soz kah yaziolarak dile getiriyorum. Ricam ise, senin bu sorgulamali algi iceren beyninin bu baslikta benim basligi her bir yeri olarak daha bir algiya yonelik detaylandirma adina sunacagin katkidir. Cunku aslinda daha once de acikladigim gibi, bir konu ya da kavramin detaylanabilmesi sadece yazarin dile getirmesi ile degil; farkli sorgulayan beyinlerin yazarin dile getirmediklerini ondan talep etmesi ile detaylanir. Sonucta yazar bir cumleyi kendi algisi ve vermek istedigi ile yeterli gorur ve ancak baska beyinler onun yetersizligini ortaya koyar.
-
Icime insanlik insanlasma mucadelesi zihinsel insanlasma v.s. adina su serptin. Senin bu cumlen bilincli ya da bilincsiz dogal/fenomenal zihniyetin algilama olanagi bulamadigi (ego bencillik v.s.) bir cumledir. Ben henuz bunca yillik yasam ve iliskilerimde bu konulara deginecek ne bir firsati ne de bir acilimi ne de bir sorgulamayi bulamadim ve sosyal ozgurlukler serbestlik saglanmadan da bu konuda gereken sorgulamayi ve bilgi dile getirimini yapmiyorum. Cunku insanoglunun nicelik algili guc otorite ve iktidar temelli sahte egoisal beyni bu temeldeki bir algiyi kaldirmiyor ve sosyalizmin ortaya cikisi ve yanlisi da bunun kaniti. Yalniz bu konuda hic aciklayamadigim dusuncelerim var. Cunku algi icermiyor.
-
Tabiki, eger serbest dusunce kendisini serbestleyememeyi kendi ekonomik durumuna baglar ya da serbestleme yerine ekonomiyi one ihtiyac veamac olarak cikarirsa, en onmemli etken olur. Iste o yuzden serbestleme bireyin kendi oz insiytifidir. Bunu yapip yapamamasi da kendi degerlendirmeleri temelindedir. Ya da degerlerin onun adina onemi temelindedir. Iste o yuzden bizler gibi ulkeler devamli sicak savasimda tutulur ki beyinler baska seyler dusunemesin ve ekmek derdine dussun ve bunu da alisilagelmis degerler ile "coluk cocugas bakma" v.s. gibi ortelesin. Cok guclu iktidar yonlu ve otoriter bir zihin dusmanligi ile karsi karsiyadir insanoglu. Ayrica bu oyle bir zihniyerttir ki kendi cikari icin kendini bile harcarken ona bir bahane bulur.
-
Guzel ozetlemissin. Insanoglu "maymun istahli" olarak bazi seyleri elde etmek icin mucadele eder ve elde ettikten sonra da onu sorgulayarak aslinda o elde edilenin ana sorun oldugunun farkina varir. Iste o yuzden farklarin ayrimi ile farklarin farkindaligi ve ozgurlugu ancak farklarin ozgurlugunun aslinda ayrimin temeli oldugunun algisini verir. Iste bu bilinc ve farkindalik ozgurlugu serbestlige tasir. Cunku bu ozgurlugun herkese taninmasi zaten farkin rengidir ve herkeste olandir. Iste bu algi konu ve kavramlara farklardan degil; tumun farkli farklarinin algisindan bir bakis acisi dogurur. Boylece fark ile ayrimin farki ortaya cikar ve farkin bir mozaik ve cesitlilik oldugu algilanir ve her fark kendi farkinda birligi ve butunlugu farkini ortaya koymadan sagladikca da zaten insanlasma yonunde bir butunluge dogru serbestlik baslar. Bu da her turlu talep mucadele v.s. nin anlam ve icerigini niteligini tamamen degistirir.
-
Iste bu dile getirdigin sorun ise ana sorun. Mesela sosyal temelli sosyalizm, sosyal sorunu cozmek yerine; dogal/fenomenal zihniyetin guc otorite ve iktidar algisi ile; siyasi savasim vermis, ama ne sosyal ne de siyasi sorunlari cozememistir. Dogal/fenomenasl zihniyetteki isleyisin temeli guce ve otoriteye iktidara dayandigindan ve insanoglu bunu saglama temelinde getirilen tek nitelige nicelik olarak zorlandigindan sosyal algilar ve ozgurlukler hic bir zaman etigin sosyal yonuyle degil de; siyasi yonuyle degerlendirilmis ve guc otorite ve iktidarlarin ekonomik somurulerine maruz birakilmistir. Sonucta hic bir talep mucadele nitelik olarak verilmediginden de; hep guc otorite ve iktidar gudumlu nicelige dayatilan bir nitelik olarak yansimistir. Iste o yuzden emperyalist olasmamis ulke ve toplumlarda her turlu ozgurluk algisi siyasi bir algi olarak yansimistir. Talep edenler de bunun bilincinde olarak talep etmemektedir. O yuzden ekonomi siyasi sosyal etik yasam iliski duzen sistem bagi v.s. nin bugun insanoglu eliyle nicelikten nitelige tasinmisligi henuz gorunmemektedir. Tabi ki her seyin basi ekonomi olarak gorunmekte ve algilanmaktadir. Cunku dogal/fenomenal zihniyetin insanlastirmayan yonu de zaten bu parasal duzen ve bunun getirdigi sistem ve yasam/iliskidir. Bu kendi basina ozgur ve serberst bireylerin henuz dile getirilmedigi ve uzerine ciltler yazilabilecek bir konusudur. O yuzden insansal zihniyet ozgur ve serbest birey olamadan bu karmasayi cozmekte mumkun gozukmuyor. Cunku konu bilissel.lik ve bilimsellige dayaniyor. Yani para nedir, neden vardir? paranin insanoglu yasamindaki yeri ve degeri nedir? Para olmadan duzen olur mu? Ekonomi nedir, ne ise yarar insanogluna ne saglar? v.s. gibi sorular da devrededir. Aslinda bu konu basli basina bir nitelik algisi ve bilinc konusudur. Ayrica zihinlerin insanlasmasi bireylerin tum farklarini kapsayan tursel farkindalik ve bilinc ile de direk bagi vardir. Kisaca soyle bir ornek vereyim. Insanoglu kerndisine bir amac saptadiginda bunu elde etmek icin tum vucudu ve beyni ile calisir. Iste buradaki bu calismanin niteligi ve beyinsel yetisi ve fonksiyonu, bu calismayi anlam ve icerik olarak farkli algi kulvarlarina tasir ve bunu yapanlar fenomenal/dogal temelli bir somuru emek algisi ile degerlendirmezler. Elde edilmesi gereken bir amac olarak degerlendirirler. Dedigim gibi bu konu kendi bunyesinde farkli algi sorgulama gerektiren konudur. Cunku para ve ekonomiye bakis acisinin dogal/fenomenal niceligini emek sermaye somuru temelli algiyi degil; insansal zihniyet niteliginin erisilmesi gereken bir amacinin algisini getirir.
-
Evet, cok guzel bir algi iliskisinin dogal/fenomenal zihniyetteki celiskisini yakaslamissin; afewrin, sana. Bir birey ozgur olamadan serbest olamaz. Ozgur olmasi ona once her turlu verilen degerini, onun ozgurce talebidir. Zaten serbest olabilmesi de; aslinda bu talep ettiklerinin, onun ayristirici degerleri oldugunun farkina varmasi ve bilincle bu onun ozgurlugunu istedigi degerlerden serbeste ermesidir. Soyle dusun. Sen diyelim sana verilen bir degeri ozgur birey olarak dile getiremiyor ve yasayamiyotrsun. Dolayisi ile bunu talep etme mucadelesi verirken, bu degerin ne oldugunun bilincinde degisin. Iste ancak bu degerin ozgurlugunu elde ettikten ya da sorguladiktan sonra; o degerin seni zihinsel olarak insanlastirmadiginin farkina ve bilincine variyorsun. Bu konuda ben baslik acmis ve iki farki cok detayli aciklamistim. Dunya henuz cagdas olarak serbest dusunce olarak beyin duzeyinde yeni gecmistir. Cag aslinda ozgur birey olmak mucadelesi cagi ve bunu yapanlarin da serbest dusunce sahibi olan bireyler cagidir. Mesela ben; diyelim milli bir degerin getirdigi ozgurlugun, aslinda milli bir ayrimcilik getirdiginin farkinda ve bil;incinde olarak milli deger konusunda serbrest bir bireyim ve o yuzden milli deger ozgurlugu olmayan bir bireyin bu mucadelesini savunur ve desteklerim ki; bunu yasasin sorgulasin ve de aslinda bu degerin onu insanlastirmasdiginin farkina ve bilincine varsin. Iste insansal zihniyet, dogal/fenomenal zihniyetin ozgur serbest celiskisini; ozgurun serbeste acilma iliskisine ceviren zihniyettir. Umarim senin gibi okudugunu tam da istenen sekilde degerlendiren ve sorgulayan bir beyin icin; yeterli bir aciklama yapabilmisimdir. Iste onemi de burda, sen bu celiskiyi dile getirmezsen, benim bu celiskinin celiskisinin nerden kaynaklandiginiaciklama olanagim yoktu. Cunku ben bunun yazilarimda verildigi umudunu tasiyordum.
-
Bir kisinin caga uygun olarak yasam ve iliski surebilmesi icin; once cagin bilisselligi gerekir. Cagimiz bilgi ve bilisim cagidir. Bir bireyin cagdas yasam ve iliskisi iki farkli faktore baglidir. Birinci faktor, ozgur birey olabilme faktorudur. Ozgur birey olabilmek, bireyin kendisinden ziyade; yasam ve iliski surdugu ulkesine toplumuna duzenine sistemine kisaca ozgur bir birey olarak yetisip yetismemesine baglidir. Ne demektir ozgur birey? Ozgur birey demek, birey olarak her turlu dusunce ve davranisini yasam ve iliskisinde kendi adina dile getirebilmesi demektir. Bunun icin bulundugu ortam ozgur birey yetistiren bir ortam olmalidir. Yani devlet her turlu sekilde bireyin kendi iradesi ile kendi degerleri ile yetisebilmesi egitim alabilmesi icin uygun olmalidir. Boyle bir devletin herhangi bir belirli ustun hakim bireyine dayattigi bir etigi yoktur. Tek etigi, o da bireyler birbiri uzerinde hakimiyet ve ustunluk kurmamasi adina; evrensel hukuk ve insan haklari temelinde bireyin hem hak ve ozgurlugunu saglamak, hem de hak ve ozgurlugu ihlal etmesini onlemektir. Bir birey kendi adina hak ve ozgurluk talep ederken, baskasinin kendi adina hak ve ozgurluk talebini ihlal etmemelidir. Yani hak ve ozgurluk adaletini devlet hukuku ile korumasi ile saglamalidir. Yani devlet her bir bireyini ozgur birakirken, bir bireyin baska bir bireyin ozgurlugune olan mudahelesini karismasini baskisini zorlamasini hakim ve ust olmasini onlemelidir. Buradaki devletin tek yonlendirmesi hak ve ozgurluk adaletidir. Eger devlet bireyini hak ve ozgurluk olarak adil kilmaz ise, ozgur birey olmak ve ozgur birey olarak yasam ve iliski surmek ve de yetismek mumkun degildir. Ayrica devlet bireyini sadece ozgur adaletli birakmek degil; bu ozgurlugun hak egitimini almak icin de yetistirmelidir. Iste buradaki ana faktor devletin kendine has ve toplumu yonlendirici bir etik degerinin olmamasidir. Tum etik degerlerin kontrolu bilimsel ve evrensel hukuk ile insan haklarina adil olmalidir. Devlet bir yerde her bir farkli bireyinin hak ve ozgurlugunu hic birinin digerin i ihlal etmemesi temelinde kucaklamasi savunmasi ve korumasidir. Kisaca devletin bir etigi (milli dini siyasal geleneksel toresel toplumsal v.s.) yoktur. Yani devlet, sosyal sivil, adil, olarak bireyine ozgurluk hakki taniyan bir devlettir. Iste bu sekilde ozgur olarak yetismis bireyler de, birbirlerinin her turlu etik degerini saygi ile karsilar ve bireyler birbirlerini degerleri ile birlikte kabullenirler. Cunku ozgurluk haklari sadece kendi degerlerini yasam ve iliskilerine tasimak icindir ve hic bir degerin digerleri uzerinde bir hakimiyet veya ustunlugu soz konusu degildir. Boyle bir devleti yonetecek ve yonlendirecek devlet kadrolari da bu duzeydeki bireylerdir. Ayrica hukumet hic bir sekilde etik degerler uzerinden bir siyaset yapmamaktadir. Cunku etik degerlerin siyasetin degil; sosyal yasam ve iliskinin bir vazgecilmezi oldugunun bilincindedirler. Iste bu temelde, ozgur bireyin ortaminda ulke ve toplumunda ETIK SIYASET YOKTUR. Yani siyasi olarak herhangibir etik degerin propagandasi ustunlugu hakimiyeti yok sayilmasi eliminesi v.s. soz konusu degildir. Cagdas yasam ve iliskinin bir diger unsuru da serbest bireydir. Serbest birey, ozgur birey gibi degildir. Yani bireyinm serbest olmasi, ortama ulkesine toplumuna devletine v.s. bagli degildir; aksine kendi bilisselligine baglidir. Serbest birey demek, dogumdan itibaren kendisine verilen her turlu yasam ve iliski degerini; kendi adina ve insanlik yararina sorgulayabilen ve verilen degerlerden bu temelde beynini kurtaran ve arinan birey demektir. Bir bireyin serbestligi ne kadar cok konu ve kavramda gerceklesirse, zihinsel ve davranissal insanlasmasi ve devrimi de o duzeyde gelisir. Birey, bireyleri birbirinden ayiran, otekilestiren distalayan birinin uzerinde hakimiyet ve ustunluk kuran guc ve otoriteye baski vesayet olarak ihtiyac duyan; carpistiran savastiran dusman kilan v.s. tum degerlerden arindikca ve kurtuldukca serbestlesecektir. Serbest birey, bilgisel bilimsel ve bilissel kendini degistirmis yenilemis bireydir. Insana saygi duyan vicdanini adalet ile yonlendiren bireydir. Baristan, esitlikten hosgoruden yana olan bireydir. Serbestlenen beynini ozgurlugu icin kullanan bireydir. Bireyler arasinda yetisme gelisme degerler v.s. olarak farklar vardir. Iste bu farklardir ki; bireylerin ozgur ve serbest olmasini gerektirir. Cunku farklar hem ayristirma temelinde serbestlik icin sorgulanmali; hem de kullanim temelinde ozgur olmalidir. Yani farklar birinin digerini ayirmasi ya da digeri uzerinde hakimiyet ustunluk kurmasi icin degil; bir arada biribirine saygili ve kabullu birlikte yasam ve iliski icindir. Farklar bir mozaiktir, cesitliliktir ve her bir fark kendi degerini ortaya koyar. Dolayisi ile bir bireyin bu mozaik ve cesitliligi hem kullanmasi ozgurlugu hem de ayirmamasi serbestligi cok onemlidir. Iste o yuzden insanoglunun dillendirdigi herhangibir konu ya da kavramin yasam ve iliskide paylasimi ve kullanimi bilissel ve bilimsel olmalidir. Zaten saygi ve vicdani adaletin bilisselligi de hem ozgur hem de serbest birey olarak bu yuzden elzemdir. Burada bir onemli nokta da; cagi dogmalastirmamak ve sabitlememektir. Cunku insanoglu bilgilendikce bilissellendikce teknik ve bilim olarak gelistikce ve degistikce bir onceki eskimekte vecagdisi kalmaktadir. Iste basta serbest bireyin bu bilissellikte olmasi ve serbestligini gelisen yenilenen ve degisen caga insanlik adina uyarlayabilmesi gerekir. Yoksa serbestligi yeni gelen caga uymayacaktir. Yani eski caga bagimli kalacaktir. Bu da onun beyninin serbestligini onleyen bir sinir olacaktir. Bu ayni zamanda nesil farkinin dogmamasini da saglamak adina onemlidir. Sonucta caga uymak ve ayak uydurmak eski nesilin cok daha kendini serbeste erdirmesi ile paraleldir. Yoksa yeni nesile ayak uyduramadigi gibi, ayak bagi da olabilir. Bu hem kendisinin gericiligi hem de gelisen yeni neslin uzerindeki baskiyi getirir. Bunun ilk farkedileni yeni neslin ozgur birey olamamasi ve kendisine bu ozgurlugu tanimayan nesil yuzunden caga uygun gelisememesidir. Bu da insanligin tumden gelisimi onundeki engellerden biridir. Eski nesil ne kadar caga uygun ozgur ve serbest olursa, yeni nesil de ondan aldigi ile daha ozgur ve serbest olur ve boylece insanoglunun insanlasmasi zihinsel ve davranissal olarak sekteye ugramaz. Eski nesiller olarak kendimizi ne kadar serbestlersek; yeni neslin ozgurluk mucadelesine ozgur bireyler yetistirerek ve de onlarin bizlerin serbestleyemedigimiz degerlerini sorgulamasina izin vererek o kadar yardimci oluruz. Unutmayalim ki her bir neslin dunyaya insanliga bilime bilgiye v.s. bakis acisi caga daha uygun olacaktir. Onlar biz eski nesile cagi tanitacak ve bizim cagdasligimizda yardimci olacaklardir. Iste bir yerde nersiller arasi celiskinin iliskiye donusmesi de bu karsilikli yardimlasma adaleti temelindedir. Cunku yeni nesil ozgur birey olarak, eski nesile onun degerlerinin ozgurlugunu taniyacak kendi neslinin yeniligini de talep edecektir. Iste bu tanima ve talep birlikteligi nesillerin de birlikteligidir. Cunku buradaki tanima ayni zamanda eski neslin yeni nesile tanidigi ozgurluktr de. Kisaca eski nesil yeni nesilden kendi ozgurlugunu talep ederken, ona kendi yeni ozgurlugunu taniyacak; yeni nesil de; eski nesilden kendi yeni ozgurlugunu talep ederken, ona eski nesilliginin ozguirlugunu taniyacaktir. Onemli olan degerler degil; degerlerin baska degerler uzerinde hak ve ozgurluk ihlali olmamasidir. Boylece eski nesil kendi degerleri ile serbeste ererken; yeni nesil yeni degerleri ile ozgur olacaklardir. Iste serbest dusuncenin bireyin kendi iradesinde olmasi, hem kendini serbestlerken; yeniye ozgurluk getirmesi anlamini tasir. Yeni de kendi ozgurlugu ile yeni serbestliklere adim atacak ve eski nesil de bundan esinlenerek caga tutunmaya gayret edecektir. Iste eski ve yeni neslin cagdas yasam ve iliskisi hem kendi adlarina hem de birliktelikleri adina hem cesitlilik hem de mozayik kullanimi ve paylasimi adina; bireyleri once ozgur sonra da ozgurluklerini sorgulayan serbest bireyler yetistirecektir. Zaten boyle bir ortam insanligin oldugu yasatildigi ve paylasildigi ve de gelistirildigi yenilendigi ortamdir. Eger ozgur degilsek; bu ozgurlugu bulundugumuz ortamdan talep edelim, talep edenleri savunalim ve destekleyelim. Eger serbest degilsek; nelerin bizi biribirimizden ayirdigini nedenini nasilini sorgulayalim ve tum bunlarin kavram ve konusunu degerlendirelim ve neden bizi serbeste erdirmediginin bilincine vararak; bizi birbirimizle birlikte yasatmak adina, serbestleyelim. Kendimizi ne kadar serbestlersek; olmayan ozgurlugumuzun kiymetini de talebini de o kadar net algilariz ve talep ederiz. Cunku serbestlik ozgur olarak yasam ve iliskiye hak temelinde tasinmazsa; sadece bir dusunce olarak kalir. Bir dusunce ancak davranisa tasinirsa; baskalarinin algisina sunulmus olur. Aksi dusuncenin beyinde hapsedilmesi demektir.
-
Bilindigi gibi, emperyalist zihniyet; ilk terorist ve terorizmini Afganistan'da Usame Bin Ladin, eliyle yaratmis; o tarihlerde Afganistan'i isgal etme amaci ile Afganistan'a saldiran SSCB'ne karsi da savastirmistir. Tarihler 1960 sonlaridir. 1970'lerle baslayan temelde, ayni terorist ve terorizm yetistirilmeleri de cografi ve toplumsal bolgeler olarak; Turkiye'de Irak'ta, Suriye'de ve Iran'da yaratilmistir. Dunya 1990'lar ile birlikte birlesik milletlerin parcalanisi donemine giormistir. (SSCB ve Yugoslavya) Ayni donemlerde Emperyalist zihniyet; Irak'i Iran ile savastirmis ve Saddam'in bolgede belirli bir guc olmasini saglamistir. Millenyum yani 21. yuzyilin baslangici ile emperyalizm zihniyet; ekonomik ve politik ustunluk olarak ele gecirmek istedigi bolgeleri ele gecirebilmek adina; bir iki soyleme yer vermistir. Bunlardan ilki "Islam dinin in terorizme yatkinligini one surerek; Islami "ilimlastirma" ve de evengalizm temelinde "dinler arasi dialog" ile bu ilimlastirmayi saglama. Iste bu amac ile hedef secilen ekonomi petrol zengini ulkeler ve bolgeler hedef alinmis, saldiri hedefi olark ta; ikiz kulelerin cokertilmesi katliami plani hazirlanmistir. Burada kendi yetistirdigi U.B.Laden terorist ilan edilerek, "teroru kendi cografyasinda cokertme" adi altinda Afganistan'a girilmis buna ek olarak ta "demokrasi ozgurluk getirme" bahanesi adi altinda Irak'a girilmistir. Boylece yapilan bu girisimler ister istemez, emperyalizmin goz diktigi bolge ulke ve toplumlari SII birligi altinda (Suriye, Iran ve hizbullah) birlestirirken, Irak'ya da bir sii Irak hukumeti ortaya cikmistir. Emperyalist zihniyetin O.Dogu olarak iki amaci vardir; Israil Ermenistan arasi bir cografi boleyi kendine bagli olarak kurmak ve bolgenin tum ekonomik kaynaklarini ele gecirmek Bunu basarabilmek icin de bolgedeki ulke ve toplum sinirlarini dini mezhepsel ve milli kokensel temelde ayristirmak. Iste emperyalist zihniyetin evengalizm den baska ikinci ideolojisi de soros ideolojisidir. Yani bolge ulke ve toplumlari bunyesinde kendine bagladiklari ile ulke ve toplum ici mezhepsel ve de kokensel mikroayrimcilik politikasi ve bunun ulke ve toplumu darbe zeminine hazirlamasi. Iste burada yeni bir soylem gelmektedir. Bu da "islam dininin mezhep medeniyetleri farki" yasadigidir. Cografi olarak bole de darbe zemini hazirlamak ise; yine emperyalizmin yarattigi ustelik bolgeye ait olmayan toplama teroristleri her turlu silah ve arac/gerec ile beslemesi ve yonetimini yonlendirdigi iktidarlara da besletmesidir. Irak'tan sonra Libya devreye girmistir, Misir, Tunus karistirilmistir. Yeni hedef Suriye'dir. Suriye hem dini mezhepsel hem de milli kokensel farkliliklar tasiyan bir ulke ve toplumdur. Burada hazirlanan darbe ortami ile, iki turlu adda teror orgutleri yaratilmistir. El Kaide'ye bagli dini teror orgutleri. Daha once yaratilmis kurd kokeni temelindeki teror orgutleri. Suriye'deki savaslar once Esad'a karsi olarak baslatilmis, daha sonra teror orgutleri bir birleri ile savastirilmistir. Suriye'de istenilen Esad'i devirme basaralamamistir. Yeni hedef Irak'tir. Iste Irak ve oraya saldiran ISID teror orgutu, sunni olarak tanitilmis ve radikal islam olarak kendinden olmayana yasam hakki tanimamistir. Ilginc olan ISID'in Irak cografyasindaki rahat ilerleyisi ve daha once kurulan kurd bolgesinin de kendi toprak ve silah gucunu kuvvetlendirmesidir. Irak hukumeti olan sii yonetim ise kurdler tarafindan gale alinmamakta ve Isid'in hedefinde bulunmaktadir. Su an gorulen durum, Irak'ta Kurdlere emperyalistlere ve Israil'e dokunmayacak bir sunni devletin kurulmasi cabalaridir. Bu da zaten planin bir parcasidir. Tabiki burada bir iki seyi unutmamak gerekir. Beslenip palazlanan ikyidarlar ya da teroristler, yeri gelir kendi cikarlari dogrultusunda ve kendi yontemleri ile hareket ederler. Burada emperyalizmin bu hareketlere goz yumup yummamasi ise tamamen onun ana cikarinin ve ekonomisinin zarar gorup gormemesi ile paraleldir. Iste bu temelde bazan emperyalizm, kendi yetistirdikleri ve yonlendirdiklerine karsi imis gibi gorunur ve hatta onlara pratik uygulamayi da gundeme getirebilir. Bu bir politik manevra olmak ile birlikte, emperyalizmin "ipin ucunu kacirmama" cabasidir. Emperyalizm butun bu cikar temelli uygulamalarinda; yerine gore kendisine de dusman yetistirdigini yeri geldiginde algilamakta ve gereken mudaheleyi ardindan yapmaktadir. Misir'daki Mursi hareketinin askeri darbe ile devrilmesi gibi. Su anda O.Dogu evengalizmin sahte birlestiriciligi ve soros ideolojisinin taraflari beslemeli mikroayrimciligi altinda insanligin vicdanin adaletin yasamin katledildigi bir donem yasamaktadir. Bolge de; turkler, turkmenler, araplar kurdler milli kokensel temelde ayrismakta; en cok zarari da turkmenler gormektedir. Yine bolge de Islam dininin iki ana mezhebi sunni ve sii ayristirmasi savasmaktadir. Sunni temelli ayristirmalar ise bolgeyi katliama boganlar eliyle uygulanmaktadir. Turkiye ulke ve toplumu da basinda bulunan otokratik diktatoru eliyle, emperyalizmin emrinde calisarak; bolgeye en cok zarar verici katilimi saglayan ve saglatan durumundadir. Silah besleme yardim ve yataklik sadece bolge de degil; Turkiye cografyasi bunyesinde gerceklestirilmektedir. Su an Turkiye her an bir O.Dogu ortamina sokulacak sekilde; dini milli gorunumlu teroristlere ev sahipligi yapmakta ve bolge ile giris/cikislarini serbest birakmaktadir. Diktator ise su anki soylemleri ile, Esad'i birakmis; sii kokenli Maliki'yi hedef almistir. Bolge de yeri geldiginde kendi basina hareket eden teror gruplari kendi cikarlarina da politik manevralar yapmaktadir. Mesela, Suriye'de iken El-Kaide'nin kolu olan El-Nusra ile ipleri koparan ve savasan ISID; tekrar El-Nusra ile ve El-Kaide ile birlestigini duyurmustur. Gorunen odur ki; bolgedeki su anki karmasa Suriye ve Irak'in emperyalist cikarin yonunde cografi sekillenmesine dogru gitmektedir.
- 2 yanıt
-
- 7
-
-
Yine burada onemli olan,DIKTATORUN VE BIATCILARININ, NE OLDUKLARINI DEMESINI BEKLEMEK YERINE; ONLARIN NE OLDUKLARINI KACAMIYACAKLARI SEKILDE ORTAYA KOYMAKTIR. Bugun Turkiye'nin belki de diktatoru tek vurabilecegi konu, din konusudur. Cunku kendisi dini kullanarak diktatorlugunu yurutmektedir. Bugun her onu destekleyen inanir ve musluman ONUN HANGI ISLAMI VE NASIL UYGULADIGINI BILMEK DURUMUNDADIR. Cunku burada kandirmaca vardir. Burada da sorun yine bilgisizlik ve bilgisizce lidere biat etmektir.
- 2 yanıt
-
- 1
-
-
Sorun "gercek islam" hangisi, sorunudur. Cunku Islamin "gercegi" yoktur ve tarihler boyu bir cok mezheplere farklilasmistir. Iste sorun da burdadir. Turkiye'de bunlar bugune kadar tartisilmadi. Ben bile beni hic ilgilenmedigim halde, artik ulke ve toplumun sagligi gittigi yol ve gelecegi adina, bunlari dile getiriyorum. Yani ve kisaca birileri bir yerlerde bunlari kullanmaz ve gundem olmazsa bunlari tartismaz. Iste burada emperyalizmi ve zihniyetini cok iyi algilamak lazim. Cunku ulkeleri icten ve distan ele gecirme adina, SOROS IDEOLOJISINI UYGULUYORLAR. YANI MIKROAYRIMCILIK. Iste boyle bir ayrimcilikta, AYRILANLARIN BIRI BIRINDEN AYRILMAMALARI ADINA; HER FARKI COK IYI ALGILAMAK GEREKIYOR. Bu temelde de birseyin "gercegi" degil; insan haklari evrensel hukuk hak ve ozgurlukler one cikiyor. Sonucta Islam her bir MEZHEBI VE FIKIH FARKI ILE; ZATEN INSAN HAKLARINA EVRENSEL HUKUKA VE HAK VE OZGURLUKLERE TERSTIR. Eski nesillerin ya da bilgi olarak bilinen sekli ile, Turkiye nufusunun cogunlugunun sunni mezhebinin, hanefi dalinin maturidilik fikihindan oldugu soylenir ve kabul edilir. Bu mezhebin bu dalinin ve fikihinin en onemli ozelligi, akli one cikaran Mu'tezileyi kabul etmesi ve Kuran v.s. nakillerde kalb ile imanini akil ile dile getirmesini icerir. Selefilik te ise kalb ile iman dil ile ikrar aynen nakillerdeki gibi harfiyendir.
- 2 yanıt
-
- 1
-
-
Bilindigi gibi, diktator her konuda ve kavramda mikroayrimcilik yapmakta ve bu ayrimcilikta kendini SUNNI OLARAK tanitmaktadir. Bir seyi ayirmak ya da mikroayrimcilik yapmak baska; neyin ne oldugunun farkini ortaya koymak baskadir. Diktatoruin SUNNILIGI, HEM OSMANLI'YA HEM DE TURKIYE SUNNILIGINE TAMAMEN TERSTIR. Bugun diktatore inanan ve onun uyguladigi ISLAMI KENDI ISLAMI SANANLAR, buyuk bir yanilgi icindedirler. Islam inancinin, kendi icinde ana olarak uc farkli mezhebi vardir. Sunni sii ve harici. Dunyadaki Islam dini mezheplerinden en kitlesel olan da sunniliktir. Turkiye'de islam inanci olarak sunniligi benimsemistir. Ylniz sunnilik te kendi bunyesinde fikih olarak kollara ayrilir ve bu kollardan HANEFILIK TURKIYE ISLAM NUFUSUNUN COGUNLUGUNU OLUSTURUR. Diktator, HANEFI DEGILDIR. Diktatorun yaptiklari ve soylemleri, tamamen SELEFILIK temelindedir. Selefiler ise Hanefilikten iki ana yonde farklilasir. Birincisi AKLIN ONECIKMASI, digeri ise, HALEFILIK tir. Hanefiler, AKLI ONE CIKARIRKEN; SELEFILER TAMAMEN AKLA KARSIDIR. Hanefiler, HALEFLIGI DESTEKLERKEN, SELEFILER; SELEFLIGI DESTEKLERLER. Selefiligin en son dali vahabiliktir. Vahabilik ise, selefiligin en son kolu olarak; S.Arabistan'daki Osmanli HALIFELIGINE KARSI AYAKLANMADIR. Dolayisi ile, DIKTATOR; NE BIR HANEFI NE MATURIDIDIR. Diktator, HANBELI VE SELEFIDIR. Bundan sonra diktatore ISLAM OLarak boyun egenler ve biat edenler iyi dusunsunler. Cunku diktatorleri onlar gibi, ne hanefidir ne de maturidir. Sunniligin hanefi ve maturidiliginin, en onemli ozelligi; HER TURLU MEZHEP FARKINI KUCAKLAMASI iken, DIKTATOR ISE MEZHEP AYRIMCILIGI TEMELINDE BERTARAFI UYGULAMAKTADIR. Ayrica Hanefiligin temsilcisi Imam-i Azam Ebu HANIFE, Emeviler'e karsi cikmis; ve Abbasiler tarafindan oldurulmustur. Diktator, NE MUHAMMEDI, NE 4 HALIFEYI DEGIL; ISLAM OLARAK EMEVI/ABBASI'YI savunmaktadir. Ben burada cok kisa bir giris yaptim. Bu konuda daha genis bilgisi olan arkadaslar, konuyu daha derinlemesine ve detaylamasina degerlendirebilirler ve bilgi verebilirler. Cunku artik, Diktatore destek veren ISLAMI DINI SAVUNAN VE BU DINE INANMIS vatandaslarin, DIKTATORLERININ, INANC/IMAN UYGULAMA v.s. OLARAK KENDI IMAN/INANCLARINDAN OLMADIGINI ALGILAMAK DURUMUNDADIRLAR. Turkiye'deki sunni mezhepli hanefilerin hic bir zaman alevi y da diger mezheplerle sorunu yoktur. HANEFILER MEZHEP AYRIMCILIGI YAPMAZLAR. Bundan sonra diktatorun inanc ve imaninin vatandastan yana ve vatandasa uygun olmadigini herkes bilsin ve ona gore diktatore biat etsin. Ayrica diktatorun islam mezhepsel ayristirici dini iman inanc ve uygulamasi; hic bir tarihi donemde Anadolunun Osmanli'nin ve bugunku T.C.'nin dini iman ve inanci degildir. Eger bir O.Dogu ulkesi ve toplumu olmak istenmiyorsa, diktatorun bu MEZHEPSEL AYRIMCILIGINI COK IYI ALGILAMAK VE BU OYUNA GELMEMEK GEREKIYOR. Kisaca bugun inanirlarin Diktatoru desteklemesi; Ayni, Misir'daki "Musluman kardesleri" ve de Su an Irak'ta VAHSI TEROR ESTIREN ISID TERORIST ORGUTUNU DESTEKLEMESI demektir. Diktator, selefidir ve selef olma yolunda kendince ilerlemektedir. Zaten otokratligi mikroayrimciligi ve diktatorlugu de bu selef olmak istemi ile baglidir. O yuzden "dindar/kindar nesil yetistirmek" ve "taraf olmayani bertaraf etmek" icin yola cikmistir. Selefligini de, IMAN VE INANCI OLANLARI DINI SOMURU VE KANDIRMACA temelinde yurutmektedir. Selefilerde, insanlik vicdan sevgi saygi ve benzeri tum insani degerler yoktur. Tek degerleri KENDILERINI SELEF OLARAK DINLEYECEK VE SADECE BU DENILENLERE BIAT EDECEK AKLINI, DUSUNCESINI BEYNINI RAFA KALDIRMIS; DIKTATORUN SELEFLIGINE KALB ILE IMAN EDECEK VE ONU HARFIYEN DIL ILE IKRAR EDECEK KOLELER ELDE ETMEKTIR. Kendisi bir selefi olarak; Turkiye' de, KENDI SELEFILIGI OLAN "TAYYIBILIK" INANCINA KALB ILE IMANI VE DIL ILE IKRARI YARATMAK UTOPYASINDADIR. Diktatorun yolunda olanlar ona biat edenler, bunu algilayarak hareket etmelidirler.
- 2 yanıt
-
- 5
-
-
E. Ihsanoglu'nun adaygosterilmesinden bu yana; hic umulmadik sekilde, AKP karsitlarinin bu aday etrafinda birlesmesi basladi. Buradaki ilk izlenim "Diktator olmasinda kim olursa olsun" temelindeki bir tikanik akilci yaklasimdir. Bu cumle temelindeki en AKLINI BU ADAYA YONLENDIREN YAYGIN YANASIM ise sudur "Diktatorun, ayrimci, mezhepci, otekilestirici, kindar, nefret soylemli bir uygulamasi var. E.Ihsanoglu ise aksine, birlestirici, kucaklayici, sevecen v.s. temelli bir kisilik" Yani ANTI MEZHEPCI. Peki zaten 1980 oncesi ulke de mezhep tarafi ya da tartismasi mi vardi, tabi ki yoktu. Peki, bundan sonra o toplum yanasim ve algisina donulebilir mi? 1980- gunumuze kadar olan biteni bu konuda iyi algilamak gerek. O ZAMAN NASIL BIR ORTAM DOGACAK? Mezhep ayristirmasina ve mezhepler arasi bir savasima gitmeyen bir Turkiye toplumu. Bu ne demektir? Dini 1980 oncesi rayina oturtmak midir? Peki hangi POLITIK DEVLET TEMELINDE? Milli mi? Degil. O zaman 1980 oncesi dinin durumunda ne gibi bir degisiklik olacak? Sonunda anti mezhepcilik, tum inanirlari BIR IMAN TEMELINDE BIRLESTIRMEKTIR. Tarihi olarak bakarsak; BU DONEM muhammed ve 4 halife donemini kapsar. Belki tarihi siniri, KERBELA OLAYI ile cizebiliriz. Yani ISLAMIN MEZHEPLERE AYRISMADIGI DONEM. Peki ISLAM DININI BENIMSEMEYENLER, FARKLI DIN MEZHUPLARI DINSIZLER/INANCSIZLAR v.s. uzerindeki politika ne olacak? Ya da toplumumuzda belirli bir kitlesi olan Alevilik uzerine gelen tutum ne olacak? Yani konu EVRENSEL HUKUK INSAN HAKLARI HAK VE OZGURLUKLER konusu. Burada acaba, E.Ihsanogluna hosnut bakmaya baslayanlarin nasil bir algisi var? ISLAMIN MEZHEPLERE AYRISMADAN ONCEKI DURUMUNU TEMEL ALAN BIR KISILIGIN; Imana ve Imanin uygulanmasina bakis acisi ne olacak? Hukuk ne olacak? Seriat olmayacagini kim garanti edebilir? 1980 oncesi one cikarilmayan IMANIN NAKLI KONUSU, YANI KURAN uygulama olarak nasil degerlendirilecek? Kisiler 1980 oncesi gibi serbest mi kalacak, yoksa NAKLEDILMIS IMANA UYMAK KONUSUNDA BASKI ALTINA ZORLAMA ALTINA ALINACAK MI? E.Ihsanoglunun anti mezhepci yanasiminin, hic islam ile ilgisi olmayanlar ile, tamamen dinsiz/imansiz olanlar ile baska dinden olanlar ile ve kendi etik ve yasam iliski degerleri uygulamali olan aleviler ile bagi nasil olacak? Kisaca E.Ihsanoglu, cagdas bilim ve bilisim toplumu degerleri olan evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurlukler konusunda ISLAMIN DISINA CIKABILECEK MI? Iste E.Ihsanoglu'na olumlu bakanlar; hic bu acidan dusunmuyor. Kimse 1980'den gunumuze kadar olan zamani yasanmis sayamaz ve kimse de 1980 oncesine donmek istemez. Ayrica diktatorun koydugu 2023 (T. C. DEGERLERINI SONLANDIRMA) hedefinden vazgecildigini kim soyleyebilir? Yoksa toplumun istedigi DIKTATORUN TAM TERSI UYGULAMASI OLAN YENI BIR DIN KISISI MI?
-
- 2
-
-
Islam'da Iman Etme ve Inanma Celiskisi-Uygulama
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Felsefe
Konuyu ulke ve toplumumuz adina degerlendirirsek; T.C. devleti ve 1980'lere kadar; ISLAM DINI INANCI IMASNI UYGULAMASI v.s. sadece kisiye ya da kisinin cevresine endeksli degerlendirilmis ve hic bir zaman NAKLI ICEREN YAZIT VE SOYLEMLER YANI KURAN, HADIS AYET v.s. onemli olmamistir. Iste boyle bir durumda basvurulsun diye, diyanet kaynagi ya da bulunan bolgedeki bir din kisisi topluma rehber olmustur. Yani bir kisi bir inanir olarak imani uygulama ile bir sorun hissettiginde, KENDISI BUNU ARASTIRMAK YERINE; DIN KISILERININ BILGISINE BAS VURMUSTUR. Dolayisi ile kisiler tamamen kendi iman inanc uygulama temelinde bir "serbestlik" icindeyetismislerdir. Yani dini bilgi alip almamak ya bir arastirma ya da bir danisma seklinde gelismistir. Bu arada "kuran okumak/dinlemek, mevlit, sunnet, namaz, oruc, zekat, islami defnetme, mezar ziyaretleri, kurban-seker bayramlari, dini geceler, ezan, camide namaz kilma v.s. gibi uygulamali aliskanliklar topluma kazandirilmistir. Bu uygulamalarda bile bir "serbestlik" hakimdir. Yani istek arzu israr v.s. nin disinda bir zorlama baski v.s. pek kurulmamistir. O yuzden TURKIYE TOPLUMUNDAKI ISLAM INANC IMAN VE UYGULAMASI, TAMAMEN KISISEL VE KISININ KENDI UYGULAMA VE TALEBI TEMELINDE GELISMISTIR. Iste "carpik" laiklik yani "sekuler olmayan laiklik te" budur. Iste bu toplumun alistirildigindan farkli davrananlar, ya bir DINI ICERIK YA DA BIR DIN DISI ICERIK algisi vermislerdir. Burada onemli olan konu "KIMSENIN KIMSENIN IMANINI INANCINI UYGULAMASINI OLCMEMESI VE DEGERLENDIRMEMESIDIR" Yani "herkes kendinden sorumludur, sevabi/gunahi kendinedir, mahserde kendi adina hesap verecektir, bu dunyada da kimseye hesapo vermek zorunda degildir." v.s. Iste bu sekkilde bir alisilagelmislik ve yetismislik tamamen 1980 sonrasi bir "hucuma ugramis" neyin ne oldugunu algilayamadan, kendini bugunlerde bulmustur. Iste bu da sunu gosterir. Madem "zaman sana degil, sen zamana uyacaksin" ise; ayni SORGULAYAN BEYINLER GIBI; INANIRLARIN DA ARTIK KENDI BEYINLERINI SORGULAMA ZAMANIDIR. Cunku toplumsal yapi olarak o 1980 oncesi din icerikli yasam bir yerde yetmemektedir. Cunku bugun, O GUNLERDE OLMAYAN BIR KENDINI SAVUNU GELISMISTIR. Cunku inanirlarin, IMANI INANCI UYGULAMASI SORGULANIR ELESTIRILIR DEGERLENDIRILIR hale gelmistir. Iste bu yukaridaki cumlede geceni, INANIR BASKASININ KENDISINE YAPMADAN; ONCE KENDINDE KENDI YAPMALIDIR. Yoksa ister istemez o guzelim insanligi vicdani yara alir. Cunku artik insanlik ve vicdani yaralayan BIR ISLAMI IMAN INANC VE UYGULAMA ILE KARSI KARSIYADIR. Ya bunu "islam butunlugunde" savunacak ama neden savundugunu kendi de bilmeyecek ya da ister istemez imani inanci uygulamasi v.s. sarsilacak insanlik ve vicdana olumlu ya da olumsuzyonde gelisecektir. O yuzden bir inanirin en azindan artik kendi adina neye neden ve nasil inandigini imani ve uygulamasini kendi insanligi ve vicdani adina gerekmektedir. Aksi hic arzulamadigi kolelik ve emir kullugudur. Bugunun inanirlarina tarih boyle bir misyonu kendi kisiler sagliklari acisindan yuklemektedir. Yoksa ISID gibi canavarlasan bir teror uygulamasinin nedenini ne kendine ne debaskasina anlatabilir. Kendinin farkini ISID'A GORE ortaya koyabilmeli ve bunu da bilerek ve algilayarak yapabilmelidir. Bunun icinde bugune kadar sahip oldugu aanlayis, hosgoru, saygi, karismama v.s. temelli almis oldugunu; tersine yani kindarliga otekilestirmeye nefrete ayristirmaya kisaca insanliktan ve vicdandan cikmaya yoneltmemelidir. Cunku ve maalesef, o hic okumadigi kuranda BUNLAR VARDIR VE OLDUGU ICIN ISID INSANLIKDISI VE VICDANDISI UYGULAMA YAPMAKTADIR. Iste bu gercegi algilamak, YA BIR ISID OLMAK YA DA OLMAMAK ALGISIDIR. Unutmamak gerekir ki; ISID OLMAK BULUNDUGU TARIHTEN EN AZ 7 ASIR GERIYE GITMEKTIR.- 29 yanıt
-
- 1
-
-
Aslinda bu konuda ciltler yazilalabilir. Yalniz onemli olan basligin ne anlam ve icerik kapsadiginin algilanmasi. Islamda HER TURLU UYGULAMA FARKI VARDIR. Iste bu farklar mezhepleri ve mezhepseldallari dogurmustur. Bunun ANA NEDENI islami uygulamadir. iSLAMI UYGULAMA bir inanirin yasam ve iliskisinde yer verdigi pratik eylemdir. Peki Islamda bir inanirin yasaminda islasmini uygulamassini ne belirler? Iste bu soruya verilen her bir yanit, her bir inaniri biribirinden farkli kilar. Cunku INANMAK, UYGULAMAYA YANI EYLEME YANI IMANA TASINMADIGINDA; ORTADA INANANIN HIC BIR EYLEMI YOKTUR. Aciklayalim. Allah'a inanmak- Nedir bunun uygulamali eylemi? Allah'a iman- Iste eylem burada baslar. Yani ALLAH'IN DEDIKLERINE HARFIYEN UYMAK. Peki Allah'in dedikleri nerdedir? Kuran'da sunnette ve hadislerdedir. Demekki ALLAH'A INANANIN AMA IMAN ETMEYENIN HIC BIR EYLEMI YOKTUR. Allah'a iman da ise kiyamet kopar. Cunku HER BIR INANIR ALLAH'INA IMAN EDERKEN FARKLILASMAKTADIR. Iste bu farklar; Allah'a imanin bulundugu Kuran, Sunnet, hadis v.s. farkli algilanmasindan gelir. Yalniz burada bir sorun vardir. ALLAH'A IMAN ETMEDEN YANI UIYGULAMA YAPMADAN, EYLEMSIZ "KURU KURU" INANMAK; ISLAM DININDE MUMIN OLMAK ICIN YETERLI MIDIR? Dedigim gibi konu cok detayli ve kendi bunyesinde coklanan bir konu. O yuzden bir ornek ile aciklayacagim. ISID' KENDI IMANINCA KURAN'DA YAZAN BIR AYETI HARFIYEN UYGULARKEN; BASKA BIR INANIR, KENDI IMANINCA UYGULAMAMAKTADIR? Iste buradaki "neden bu boyledir?" sorusunun yanitini algilamak cok onemlidir. Cunku burada ISID'IN UYGULADIGINI UYGULAMAYAN, BILEREK YA DA BILMEYEREK; INANCINI O UYGULAMADA IMANA TASIMAMAKTADIR. iSLAM DUNYASINDA DUNDEN BUGUNE HERHANGI BIR YERDE BU KONUDA HERHANGI BIR ACIKLAMA VAR MIDIR? Mesela soyle bir aciklama. ISLAMDA UYGULAMA YA DA IMAN SART DEGILDIR, INANC YETERLIDIR. ISLAMI UYGULAMAK ICIN INANCI IMANA TASIMAK ESASTIR. ISLAM BIR UYGULAMA DINIDIR. ISLAM BIR INANC DINIDIR. Burada BILINCINE VE FARKINA VARILMAYAN KONU; INANIRIN INANCINI IMANA TASIMA VE VERILENI HARFIYEN UYGULAMA ADINA YAPTIGI YORUM, SECIM, AKIL YURUTME ONU IMANA YONLENDIRECEK HER TURLU YAZILI VE SOZLU NAKILDEN UYGULAMA OLARAK UZAKLASMASIDIR. Iste islam dininin celiskisi budur. Yani UYGULAMA. Sonucta HER ISLAMA IMAN EDEN, ISLAMI IMANINI KENDI INANCI TEMELINDE UYGULAR. Iste islamdaki her turlu mezhebi ya da mezhep bunyesindeki farklilasma da ISID'IN UYGULADIGINI, BASKA BIR INANIRIN UYGULAMAMASI DA BUDUR. Buradaki mezhepler arasi savasim ve katliam uygulamasi da burdan gelir. Yani diyelim ISID, baska bir inaniri "IMANINI UYGULAMIYOR" diye katleder. Cunku bu ondan ayet olarak istenmistir. O yuzden inanir arkadaslarin her birinin kendisine su soruyu sormasi gerekir. Benim islam ile bagim nedir? Nerede iinanc nerede imandir. Ben eger bu ayeti uygulamiyorsam, bu, benim 'bu ayete inandigim ama iman etmedigim' anlamina mi gelmektedir? Peki ben Islama neye gore inaniyor ya da iman ediyorum, bu secimimi nasil ve neden yapiyorum?" v.s. Iste her bir inanirin kendine sorulcagi bu ve benzeri sorular; en azindan onun kendini tanimasina yariyacak; neye inandigini neye iman ettigini neye iman etmedigini ve neden iman etmedigini v.s. yani; ISLAM DIN VE INANCINI NEYE GORE UYGULAYIP UYGULAMADIGINI ALGILAMASINI SAGLAYACAK. Ornek; A ayeti- Uyguluyor muyum? Neden uygulamiyorum, uygulamiyorsam ben bu ayete iman etmiyorum bu benim icin musluman olmam da yeterli midir? Yani hangi Kuran ayetine, sunnete v.s. IMAN EDIP UYGULUYORUM, YA DA UYGULAMIYORUM. Bu ayeti uygulamamam ve o ayete iman etmemem, benim islam dini ve inancimda bir sorun mu/degil mi? Iste boylece en azindan inanir arkadaslar neden dini mezhepler farkini ve bunca dini dallanip budaklanmayi iyice algilaacaklar. Iste "BEN ISLAMIN HANGI MEZHEBININ HANGI DALINDANIM?" sorusunun farkindaligi ve bilinci bu asamadan sonra gelecek ve yine bu sorunun yanitini kendine verebilen bir inanir, bunun temelinde ve bu kendince ait oldugu dala IMAN OLARAK UYGULAMALI MI YOKSA INANC OLARAK MI BAGLI OLDUGUNU su soru ile ortaya cikaracaktir. Ornek; "Ben islamin sunni mezhebinin hanefi dalindanim, bu dalin fikihi maturidiliktir." Iste bu tesbitten sonra, bu tesbite inanirin IMAN EDIP ETMEDIGI YANI BU TESBITIN GETIRDIGI UYGULAMALARI YAPIP YAPMADIGINI ALGILAMA duzeyi gelecek. Boylece en azindan kendi inanc ve uyguladigi olcu de imanini bilerek ortaya koyabilecek ve diyecek ki; "Ben sunni hanefi olarak iman ve inancim temelinde, ISID'in yaptigi ve onun imani olan selefiligin uygulamalarini kabul etmiyorum v.s." diyebilmelidir. Aksi hem INANMADIGINI SAVUNMAK ALTINDA KALMAK VE NEYI NEDEN SAVUNDUGUNU DA BILMEMEKTIR. En azindan neye neden inanildigini ve de uygulamali iman edildigini inanirin kendinin bilmesi; kendi inanci imani uygulamasi adina daha tutarli ve sagliklidir. Butun bu aciklamalar oz olarak surada birlesir. HER INANIR KENDI INANCI TEMELINDE IMAN EDER VE KENDISINDEN ISTENEN UYGULAMALARI KENDISI SECER. Iste o yuzden islam dini inanc ve imani farkli mezheplerden ve mezhebi dallardan olusur. Bu da bir dalin diger dali kendi inanc ve imani temelinde karsi kilar ve bu karsi kilis da katliama kadar gider. Cunku katliami UYGULAMA VE ONA IMAN ETME KURANDA YAZMAKTADIR.
- 29 yanıt
-
- 1
-
-
ISID teror orgutunun guncel olarak uygulamakta oldugu Irak Cikarmasi, geriye donussuz olarak "yeni" bir Irak cografyasina dogru gidiyor. Gorunen uc farkli Irak cograsfyasi Etnik kokensel Kurd Cografyasi-Kuzey ve dogu Irak ISID (Eski Saddam Bolgesi)-Orta Irak Sii bolgesi (bugunku Irak resmi hukumeti) Guney Irak. Aslinda ISID' in amaci, Saddam'dan ABD'nin elinden aldigi Irak'i yeniden kurmak. ISID, su an pesmergeler ile savasiyor olsa da, Irak askerlerinin birakarak cekildigi bolgeleri elegeciren pesmergeler, topraklarini genisletmis durumda. Ayrica ISID'in "Kurdler ile bir sorunumuz yok" dedigi de biliniyor. Burada yasanacak ana sorun, petrol bolgelerinde ISID'in ne kadar israr edecegi. Aslinda durum o kadar farkli gelismelere gebe ki! Kisaca hatirliyalim. ISID- SUNNI/SIA Iran-sii Suriye-sii Turkiye- sunni yanli diktator Irak'in eski hali hatirlandiginda, Sunni Saddam'dan Sii irak hukumetine gecildi ve ABD bolgeyi terk etti. ISID eger BAGDAT'A GIRIP SIILERI TAMAMEN ORTADAN KALDIRMAYA YONELIRSE; NE OLACAK? Kim kime nasil destek verecek? ABD/Israil/AB/BM/NATO/Rusya/Cin/ tutumlari ne olacak. ABD gudumundeki Sunni devletler (S.Arabistan, Katar v.s.) nasil bir tutum izleyecek? Herhangi bir cikar algisinda; bir SUNNI-SII ITTIFAKI SOZ KONUSU MU? Diger O.Dogu ulkelerinin tavri ne olacak? Urdun, Lubnan, Misir, Filistin? Kim kiminle ne temelinde bir ittifak ve itilaf yasayacak? Eger Irak hukumeti ISID tehlikesi altina girerse, KENDI ORAYA GIRMEK ISTEMEYEN ABD'nin Turkiye'den IRAK'A GIRMESINI ISTEMESI OLASILIGI ve buna Iran/Rusya/Cin ve IRAK hukumetinin tavri ne olur. Sunni temelli diktator, Sunni olan mezhepdasi ISID'a ABD istese bile savas acabilir mi? Burada butun konu ISID'in iplerinin kimin elinde oldugunun algilanmasidir. ABD/Israil temelinde kurulacak bir kukla kurdistan icin; ISID NEDEN BIR PARAVAN OLMASIN? Sonucta emperyalist zihniyet icin kimin ne yaptigi kimin olduruldugu kimin nereyi ele gecirdigi degil; planlananin planlandigi gibi islemesidir. Aslinda Esad, ABD v.s. nin planlarini ilk bozan olmustur. Bu neden ile ABD eski Suriye inadindan vazgecmis, KURDLERE DAHA COK ULTUMATOM VE GUC TANIMA ADINA, Isid'in Suriye ile olan simdiki hareketini; IRAK'a kaydirmistir. ABD y da Israil'in O.Dogu da istedigi ISLAMIN GUCLENMESI DEGIL; AKSINE ISLAM MEZHEPLERININ BIRI BILI ILE SAVASTIRARAK "KAYBET KAYBET" POLITIKASINI UYGULARKEN, PLANLANAN ERMENISTAN ISRAILARASINDA YER ALACAK, KUKLA KURDISTAN COGRAFYASINI KURMA YOLUNDA ILERLEMEKTEDIR. Zaten olup bitene bakildiginda, Irak ordusu Bagdat'a cekilmis ve o bolgeyi Kurdlere terk etmistir. Tabi ki ISID rolunden dolayi, pesmerge ile catisir gozukecektir. Aksi sunni/sia amac icin zaten tutarli olmaz. O yuzden yeni Irak sekillenirken, EN ONEMLI NOKTA KURDLERIN KONUMUDUR. Bu da tamamen Irak resmi hukumetinden bagimsizlik demektir.
-
- 3
-
-
BOP' un O.Dogu Cati Adayi Ekmeleddin Ihsanoglu
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
Ekmeleddin İhsanoğlu'nu bakın kim önermiş! Ekmeleddin İhsanoğlu'nun isminin Amerika'dan geldiği ortaya çıktı. İhsanoğlu'nu Kılıçdaroğlu'na, Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş önerdi. Üçlü, İstanbul'da başbaşa yaptı ve o gizli toplantıda mutabakata varıldı. İhsanoğlu ismi, CHP ve MHP'nin üst yönetiminden bile sır gibi saklandı. o adayın isminin Amerika'dan geldiği ortaya çıktı. Milliyet'in haberine göre, Ekmeleddin İhsanoğlu ismini Kılıçdaroğlu'na Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş verdi. 24 Mayıs'ta Kılıçdaroğlu'nun adaylık teklifi götürdüğü Kemal Derviş, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu önerdi. Derviş, "Çağdaş, laik aynı zamanda mütedeyyin kesimin de sıcak baktığı bir isim olan Ekmeleddin İhsanoğlu'nu değerlendirmenizi öneririm" ifadelerini kullandı. Derviş, "Sizi Ekmeleddin Bey ile biraraya getirmek de isterim" dedi. Derviş, aracı olarak Kılıçdaroğlu ile İhsanoğlu'nu biraraya da getirdi. Derviş, Kılıçdaroğlu ve İhsanoğlu, parti yöneticilerinden bile sır gibi saklanan bir akşam yemeğinde biraraya geldi. 12 Haziran tarihli gizli toplantı İstanbul'da yapıldı ve 2 saat sürdü. Ekmeleddin İhsanoğlu ismini ortaya atan Kemal Derviş, Türkiye'de Amerikan politikalarının egemen kılınması çalışmalarıyla tanınıyor. Derviş'in başkan yardımcısı olduğu Brookings Enstitüsü, Amerika'nın dış politikası ve savaş planlarına yön veriyor. Enstitü ayrıca Amerika'da savaş yanlısı Neoconlar'a yakınlığıyla biliniyor. ulusakanal.com.tr- 7 yanıt
-
- 1
-
-
BOP' un O.Dogu Cati Adayi Ekmeleddin Ihsanoglu
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
Türkiye kamuoyu Ekmelettin İhsanoğlu adını, 12 Eylül 1980 darbesinin ilk günlerinde, Türk-İslam sentezinin, Graham Fuller'in deyişiyle “Ilımlı İslam” ideolojisinin ilk uygulamalarından olan Uluslararası İslam Kültür ve Sanat Tarihi Araştırma Merkezi'nın (IRCICA) kuruluşuyla duydu. İhsanoğlu, IRCICA'nın ilk başkanı. IRCICA'yı kurma çalışmaları, İslam Konferansı bünyesinde 1976 yılında başladı. IRCICA, Türkiye’de 1982 yılında Kenan Evren, Bülent Ulusu ve Turgut Özal’ın imzaladığı anlaşma ile resmi programını açıkladı. İslam Dışişleri Bakanları Konferansı’nca seçilen on kişilik bir konsey tarafından yönetiliyor. IRCICA’nın Merkezi, İstanbul Yıldız Sarayı’nda. İhsanoğlu, 1980’den Aralık 2004’e kadar IRCICA’nın Genel Direktörlüğünü yaptı. İhsanoğlu’nun 14-16 Haziran 2004’te gerçekleştirilen İslam Konferansı Dışişleri Bakanları 31. Toplantısında İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri seçilmesinin ardından bu görevi bıraktı. Suudi Rabıta ile kol kola IRCICA’ın işbirliği yaptığı kuruluşlar listesinin birinci sırasında, Uğur Mumcu'yu öldürdüğü iddia edilen Rabıta örgütü var. IRCICA, CIA ile birlikte çalışıyor. Amacı uluslararası alanda "Amerikancı İslam"ı yaymak. 12 Eylül rejiminin Amerikancı İslam doğrultusunda en fazla yakınlaştığı ülkelerin başında Suudi Arabistan geliyordu. CIA, Suudi Arabistan'ın Rabıta örgütü üzerinden müslüman ülkelerde bir “bağlantı ağı” kurmuştur. AKP'nin kurucu kadrosunun ve beyin takımının yer aldığı Milli Türk Talebe Birliği kadroları Rabıta ile 1970'li yıllardan beri irtibatlıdır. Fethullah Gülen ve IRCICA elele! IRCICA, Fethullah Gülen cemaati ile yakın ilişkide. IRCICA 1999 yılında Fethullah Gülen’in Zaman gazetesi tarafından promosyon olarak verilen “Osmanlı Medeniyeti Tarihi Ansiklopedisi”ni hazırladı. Zaman gazetesi, ansiklopediyi Osmanlı Devleti’nin 700’üncü kuruluş yıldönümü armağanı olarak dağıttı. Ansiklopedinin Editörlüğü’nü yapan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, IRCICA’nın Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi. İhsanoğlu ve ekibinin başında oldukları bir başka kuruluş da İslam Araştırma Merkezi (İSAM). Papa ile görüşme ve dinler arası diyalog Ekmeleddin İhsanoğlu, İKT Genel Sekreteri iken, 13 Aralık 2013'te Papa ile görüştü. Papa'nın, göreve geldikten sonra İslam dünyasına karşı çok müspet mesajlar verdiğini savunan İhsanoğlu, Hıristiyan ve Müslümanların “İbrahimi din ailesine mensup oldukları”nı vurgulayarak, şöyle konuştu: “(Papa Hazretleri) konuşmasında diyaloğun ehemmiyetinden değil, mecburiyetinden bahsettiler. Tabii bizim için önemli bu. Diyoruz ki diyalog, diyalog için değil, bunun bir hedefi olmalı, neticeye varmalı.” Fikret Akfırat ulusalkanal.com.tr- 7 yanıt
-
- 1
-
-
BOP' un O.Dogu Cati Adayi Ekmeleddin Ihsanoglu
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
Ekmeleddin Ihsanoglu Doğum tarihi 26 Aralık 1943; evli, üç çocuk babası. Milletlerarası yönetici, bilim tarihi profesörü. Tarih, sanat ve kültür ile ilgili birçok konferans, sempozyum ve milletlerarası toplantılar düzenlemiştir. Geleneksel Türk ve İslam sanatlarının, özellikle hat sanatının gelişmesini desteklemektedir. Görevleri: •İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri, 1 Ocak 2005 - •İslam Konferansı Teşkilatı, İslam Tarih, Sanat ve Araştırma Merkezi (IRCICA) Genel Direktörü, İstanbul, 1980–Aralık 2004 •Milletlerarası Bilim ve Felsefe Tarihi Kurumu (IUHPS) başkan yardımcısı 1997; Başkan 2001-2005 •İKT Milletlerarası İslam Kültür Mirasını Koruma Komisyonu Sekreteri, İstanbul, 1983-2000 •“Al Furqan Islamic Heritage Foundation” başkan yardımcısı, Londra, 1998– •Türk Bilim Tarihi Kurumu (TBTK) Kurucu Başkanı, 1989– •“Ambassador at Large” (Özel Elçi) Bosna-Hersek Hükümeti, 1997- •Gambiya Cumhuriyeti Fahri Başkonsolosu, 1990.- Meslekî Tecrübesi: •Ankara Üniversitesinde öğretim görevlisi iken Prof. Dr. Celal Tüzün’le beraber “Organik Kimya Araştırma Araştırma Enstitüsü” kurdu. •Ludwig Maximilian Üniversitesinde ziyaretçi profesör, Münih, Almanya, 2003 •Türkiye’de ilk bilim tarihi bölümü kurucusu ve başkanı, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, 1984-2001 •Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi doçent ve öğretim üyesi, 1970-1980 •Araştırmacı ve misafir öğretim görevlisi, Exeter Universitesi (İngiltere), 1975-1977 •Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi, doktora, 1974 •Türk Dili ve Edebiyatı öğretim görevlisi, Ain Shams Üniversitesi, 1966-1970 •Lisans, 1966 ve Yüksek Lisans, 1970, Ain Shams Üniversitesi, Fen Fakültesi, Kahire •Kahire Milli Kütüphanesi, Şarkiyat Bölümü basma kitap ve yazmalar kataloglama görevlisi, 1962-1966 Üyelikleri: •Milletlerarası Bilim ve Felsefe Tarihi Kurumu (IUHPS) başkan yardımcısı 1997; Başkan 2001-2005 • Amerikan İslam Koleji (Chicago,USA), Mütevelli heyeti Başkanı •Academia Europea (UK) üye •Academie Internationale d’Histoire des Sciences (Paris) üye •Academy of Sciences of Tatarstan (Rusya) üye •Gesellschaft Der Freunde Islamischer Kunst und Kultur e.V.(Münih, Almanya) fahrî üye, 2004 •Hungarian Orientalistik Society (Budapeşte, Macaristan) fahri üye •ArabLanguageAcademy(Kahire) muhabir üye •Ürdün İslam Medeniyeti Araştırmaları Kraliyet Akademisi (Amman) üye •Milletlerarası Arap ve İslam Bilim Tarihi ve Felsefe Kurumu (Paris) üye •İskenderiye Kütüphanesi Yazmalar Merkezi (Mısır) Yönetim Kurulu üyesi •TuftsUniversity,FaresCenterfor Eastern Mediterranean Studies (Boston,USA) Danışma Kurulu üyesi •(ALECSO) Arab League Educational, Cultural & Scientific Organization (Tunus), Tanınmış Arap ve Müslüman Bilim Adamları Ansiklopedisi Bilimsel Komite üyesi •T.C. Kültür Bakanlığı Yayınlar ve Tercümeler Heyeti, Ankara, Türkiye, Yönetim Kurulu üyesi, 1974-1980 ve 1999- •Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Kültür Merkezi,Ankara, asil üye •Londra Üniversitesi, Doğu ve Afrika Dilleri Okulu (SOAS), İslam İncelemeleri Merkezi, (Londra), Danışma Kurulu üyesi •(CMES) Harvard Üniversitesi, Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (USA) Danışma Kurulu üyesi, 1992-1996 •OMETAR (Bilim Tarihi Eğitimi ve Teknolojisi Veri Bankası Koleksiyonu), IRCICA İstanbul, Proje Direktörü, 1995- •Mekke ve Medine Ansiklopedisi, Suudi Arabistan, Bilim Kurulu ve Danışma Kurulu üyesi, 1994- •Al-Furqan Islamic Heritage Foundation (Londra), Danışma Kurulu ve İhtisas Kurulu üyesi, 1991- •NESCO tarafından hazırlanan İslam Kültürünün Değişik Yönleri adlı serinin proje direktörü ve editörü, 1988-2004 •Mısır Tarih Kurumu (Kahire), fahri üye •Bilim, Edebiyat ve Sanat Akademisi “Beit al Hikma” (Tunus) üye •International Society for History of Medicine (Paris) üye •Malay Dünyasında İslam Medeniyeti adlı kitabın proje direktörü, 1987-1998 •Ortadoğu ve Balkan Araştırmaları Vakfı (İstanbul) üye •Arap Dili Akademisi (Ürdün, Suriye) üye; (Mısır) muhabir üye •Milletlerarası Tıp Tarihi Kurumu (Paris) üye. Yazı İşleri Kurulu Üyelikleri: •IRCICA Newsletter baş editörlüğü •Journal of Qur’anic Studies, SOAS, Londra, İngiltere •Journal of Islamic Studies, Oxford Centre for Islamic Studies,Cambridge, İngiltere •Arts and The Islamic World, Londra, İngiltere •Archivum Ottomanicum, Harrassowitz Verlag,Wiesbaden, Almanya •Bulletin of the Royal Institute of Inter-Faith Studies, Ürdün •Journal for the History of the Exact and Natural Sciences in Islamic Civilisation, Barselona, İspanya •Studies in History of Medicine and Science, Danışma Kurulu üyesi, Hamdard Universitesi, Yeni Delhi, Hindistan. Fahrî Unvanlar: •EastWest Institute (Washington DC, USA) tarafından “Hayat Boyu Başarı” sertifikası ile taltif edilmiştir, 10 Ekim 2013 •Fahri Doktora, Ain Shams Üniversitesi, Kahire, Mısır, 4 Nisan 2013 •Fahri Doktora, İstanbul Üniversitesi, Türkiye, 14 Mayıs 2012 •Fahri Doktora, Bozok Üniversitesi, Yozgat, Türkiye, Mayıs 2011 •Fahri Doktora Bişkek Beşeri Bilimler Üniversitesi, Kırgızistan, Mart 2011 •Fahri Doktora (Siyaset Bilimi), International Islamic University Malaysia, 2010 •Profesör ünvanı, Başkir Devlet Pedagoji Üniversitesi,Ufa, Başkortostan, Rusya, 2010 •Fahri Doktora, Islamic University of Technology (IUT),Dhaka, Bangladeş, 2009 •Fahri Doktora, Uşak Üniversitesi, Kasım 2008 •Fahri Doktora, Islamic UniversityUganda, Şubat 2008 •Fahri Doktora Yakın Doğu Üniversitesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, 2008 •Fahri Doktora,ExeterÜniversitesi, İngiltere, Temmuz 2007 •Fahri Doktora, Uluslararası İslam Üniversitesi, Islamabad, Pakistan, Mayıs 2007 •Fahri Doktora, Padova Üniversitesi, İtalya, Aralık 2006 •Fahri Doktora, Moskova MGIMO Üniversitesi (Devlet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü), Rusya, 2006 •Fahri Doktora, Tarih Enstitüsü, Bilimler Akademisi, Tataristan Cumhuriyeti, 2004 •Fahri Doktora, Sofya Üniversitesi, Bulgaristan, 2001 •Fahri Doktora, Saraybosna Üniversitesi, Bosna Hersek Cumhuriyeti, 2001 •Fahri Doktora, Azerbaycan Cumhuriyeti Bilimler Akademisi, 2000 •Fahri Doktora,DowlingCollege,Long Island,New York, ABD, 1996 •Fahri Doktora, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul, 1994. Nişanlar ve Ödüller: • Ürdün Kralı Majesteleri Abdullah II tarafından taltif edilmiştir, 21 Nisan 2014 •Suudi Arabistan Kralının temsilcisi olarak Suudi Dışişleri Bakanı tarafından 2.derecede Kuşak ile taltif edilmiştir; 18 Mart 2014 •Nijer Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Bazoum Mohamed tarafından Officer of Palm Academic of Niger nişanı ile ödüllendirilmiştir. 23 Aralık 2013 •Gine Cumhurbaşkanı Sayın Alpha Conde tarafından en büyük devlet nişanı olan “The National Order of Merit” ile taltif edilmiştir. 9 Aralık 2013 •Gambiya Cumhurbaşkanı tarafından Officer of the Republic of the Gambia nişanı ile taltif edilmiştir. Aralık 2013 •Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov tarafından milletlerarası işbirliğine katkılarından dolayı madalya verilmiştir. 1 Ekim 2013 •Filistin Cumhurbaşkanı Mahmoud Abbas tarafından “Kudüs Yıldızı madalyası” ile onurlandırılmıştır, 28 Ağustos 2013 •Surinam Cumhuriyeti Başkan Yardımcısı tarafından Paramaribo’da Grand Ribbon in Honorary Order of the Yellow Star madalyası ile ödüllendirildi, Mayıs 2013 •Bangladeş Başbakanı Shiekh Hasina tarafından “Bangladeş Dostluk Madalyası” tevdi edildi, Mayıs 2013 •Kosova Cumhurbaşkanı tarafından Order of Peace, Democracy and Humanitarism-Dr. Ibrahim Rogova” devlet madalyası tevdi edildi, Mayıs 2013 •Kosovo Cumhurbaşkanı tarafından Kosova Devlet nişanı ile ödüllendirildi, 2 Mayıs 2013 •Kazakistan Cumhurbaşkanı tarafından “Cumhurbaşkanlık Onur Madalyası” ile taltif edildi, Nisan 2013 •Mısır Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mohamed Morsi tarafından Grand Cordon of the Nile madalyası ile onurlandırıldı, Şubat 2013 •Beyrut İnsan Hakları Komisyonu (IHRC) Başkanı ve Özel Elçi Dr. Muhamad Shahid Amin Khan tarafından verilen Milletlerarası 2011-2012 Barış Ödülü, 23 Haziran 2012 •Al Idrissi Ödülü, Palermo, İtalya, 15 Mayıs 2012 •Gabon Cumhurbaşkanı tarafından gösterdiği gayretlerden dolayı Grand Commandeur Madalyası ile taltif edilmiştir. 20 Nisan 2012 •Cibuti Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilen Birinci Derece “27 Haziran” Madalyası, Aralık 2010 •Pakistan Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilen “Pakistan Hilali” Madalyası, Mart 2010 •Rumi Forum, Washington DC (USA), tarafından “Barış ve Diyalog” ödülü ile taltif edilmiştir (USA) 2009 •Malezya Devlet Başkanı tarafından tevcih edilen Tan Sri Nişanı ve Unvanı, Haziran 2009 •Mısır Cumhurbaşkanı M. Hosni Mubarak tarafından “Devlet Madalyası”, Mart 2009 •“Alexandre Koyré” madalyası, Uluslararası Bilim Tarihi Akademisi tarafından,Paris, Aralık 2008 •İngiltere’deki Müslüman Sosyal Bilimciler Birliği’nin “Köprüler Kurma Ödülü” 2007 •Birleşmiş Milletler Teşkilatı Kalkınma Programı (UNDP) tarafından sunulan “Yenilik İçin Güney-Güney İşbirliği” Ödülü, Aralık 2008 •Rotary International tarafından Polio Eradication Champion ödülü, Haziran 2007 •Senegal Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilen Commandeur de L’Ordre National du Lion Nişanı, 2006 •Azerbaycan Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilen Şeref Madalyası, 2006 •Rusya Devlet Başkanı tarafından tevcih edilen ve Tataristan Cumhurbaşkanı tarafından verilen Şeref Madalyası, 2006 •UNESCO İbn Sina Bilim Madalyası, Aralık 2004 •Senegal Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilen «Ordre National du Mérite» Nişanı, 2002 •İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilen “World Prize for the Book of the Year”, 2000 •T.C. Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilen Devlet Üstün Hizmet Madalyası, 2000 •Ürdün Kralı Hüseyin tarafından tevcih edilen Birinci Derece İstiklal Madalyası,1996. •İslam Konferansı Teşkilatı şeref ve liyakat sertifikası, 1995. •Ürdün Haşemi Kralı Hussein Bin Tallal tarafından tevdi edilen Independence Medal of the First Order, 1996 •Mısır Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı tarafından tevcih edilen Liyakat Nişanı, 1990. Adına Oluşturulan Ödüller: •“İhsanoğlu Altın Madalyası” ödülü, Uluslararası Bilim Tarihi ve Felsefesi (IUHPS) tarafından Prof. İhsanoğlu adına oluşturulmuş, ödül ilk olarak astronomi tarihi alanındaki çalışmaları için İspanya, Barselona Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Jose Bellver Martinez’e verilmiştir (Ağustos 2009). •İkinci ödül Manchester Üniversitesinde yapılan 24. Milletlerarası Bilim, teknoloji ve Tıp Tarihi Kongresinde Dr. Mark Oliveras Busquets’ye yine astronomi tarihi alanında verilmiştir. (2013) Bildiği diller •Türkçenin yanında mükemmel derecede bildiği İngilizce ve Arapça dillerinin yanı sıra, çalışmaları yürütecek düzeyde Fransızca ve Farsça bilmektedir. Yayınları •Bilim tarihi, Türk kültürü, İslam dünyası ve Batı dünyası ilişkileri ve Türk Arap ilişkileri hakkında değişik dillerde birçok kitap, makale ve tebliği bulunmaktadır. •18 ciltlik Osmanlı Bilim Literatürü Tarihi serisini oluşturan Osmanlı Astronomi Literatürü Tarihi, Osmanlı Matematik Literatürü Tarihi, Osmanlı Coğrafya Literatürü Tarihi, Osmanlı Müzik Literatürü Tarihi,Osmanlı Askerlik Literatürü Tarihi, Osmanlı Tabii ve Tatbiki Bilimler Literatürü Tarihi, Osmanlı Tıbbi Bilimler Literatürü Tarihi, Osmanlı Astroloji Literatürü Tarihi adlı kitaplar ve Zeyilleri, ve Osmanlı Bilim Literatürü Tarihi Genel İndeksi’nin editörü; Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi 2 cilt, (Türkçe, İngilizce, Arapça, Rusça, Arnavutça ve Boşnakça) adlı kitabın editörü ve ortak yazarıdır. Türkçe, İngilizce ve Arapça pek çok yayını vardır; bunlardan bazıları Fransızca, Japonca, Boşnakça, Malay ve Kore dillerine tercüme edilmiştir. Son eseri Yeni Yüzyılda İslam Dünyası: İslam Konferansı Teşkilatı 1969-2009,Türkçe, İngilizce, Arapça, Rusça, Urdu ve Bengali dillerinde basılmıştır. Diğer yayınlarından bazıları: •Multicultural Science in the Ottoman Empire, Ekmeleddin İhsanoğlu, Kostas Chatzis ve Efthymios Nicolaidis, Turnhout: Brepols, 2003- (De Diversis Artibus; Tome 69) •The Different Aspects of Islamic Culture, Volume Five: Culture and Learning in Islam / baş editör (chief editor) Ekmeleddin İhsanoğlu,Paris: UNESCO, 2003. •Science, Technology and Learning in the Ottoman Empire: Western Influence, Local Institutions, and the Transfer of Knowledge, Ekmeleddin İhsanoğlu, Oxon: Ashgate, 2003 (Variorum Collected Studies Series: CS773) •Religious Values and the Rise of Science in Europe, editör: John Brooke, Ekmeleddin İhsanoğlu,Istanbul: Research Centre for Islamic History Art and Culture •Türkiye’nin Bilim ve Teknoloji Politikaları: Cumhuriyetin 80. Yılında Toplu Bakış, Ekmeleddin İhsanoğlu… [ve öte], İstanbul: Türk Bilim Tarihi Kurumu, 2005 (Türk Bilim Tarihi Kurumu Yayınları; 3) •Mısır’da Türkler ve Kültürel Mirasları: Mehmed Ali Paşa’dan Günümüze Basılı Türk Kültürü Bibliyografyası ve Bir Değerlendirme / Ekmeleddin İhsanoğlu.- İstanbul: İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi, 2006.(Mısır’da tarih ve kültür serisi; no. 3) •Darülfünun: Osmanlı’da kültürel modernleşmenin odağı, Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul: İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi, 2008 (İlim tarihi kaynakları ve araştırmaları serisi; no. 14. Osmanlı bilim tarihi literatürü serisi; no. 15) •The Islamic World in the New Century The Organisation of Islamic Conference 1969-2009, Ekmeleddin İhsanoğlu,London: Columbia/Hurst, 2010. http://www.ihsanoglu.com/en/about-tr.asp- 7 yanıt
-
- 1
-
-
BOP' un O.Dogu Cati Adayi Ekmeleddin Ihsanoglu
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
Ekmeleddin İhsanoğlu, Henüz İİT Genel Sekreteri iken 6 Mart 2013’te Cihan Haber Ajansı’na verdiği röportajda ‘siyaseti hiç düşünmediğini belirterek ‘benden politikacı olmaz diyor. İşte o röportajdan ilgili bölüm: İsveç'e resmi bir ziyaret gerçekleştiren İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu, cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili medyaya yansıyan iddialara cevap verdi. Bir medya patronunun umre ziyareti sırasında kendisine "vakti geldiğinde Çankaya'ya aday olmanızı istiyoruz. Desteğimiz tam" şeklinde bir teklifte bulunduğu yönündeki iddiaları yalanlayan İİT Genel Sekreteri İhsanoğlu, "Hepsi iftira. Beni hiç politikayla ilgilenirken gördünüz mü? İsteseydim politikaya çoktan girerdim. Turgut bey (Özal) zamanında olsun, AK Parti kurulurken olsun, Adalet Partisi döneminde olsun, iktidar çevrelerine hiçbir zaman çok uzak değildim, çok da yakın değildim. Hiçbir zaman politikaya ilgi göstermedim. Benden politikacı olmaz." dedi. Görev süresi yılsonunda sona erecek olan İhsanoğlu, yeni görevinin ne olacağı yönündeki soruya ise, "Bakalım Mevla'm neyler, neylerse güzel eyler. Biraz dinleneyim, benim de yapacak işlerim var." şeklinde cevap verdi. http://www.radikal.com.tr/politika/i...vermis-1197342 6 Mart 2013’te Henuz gezi bilinci ortaya cikmamisti. 17/25 Aralik Yolsuzluk dosyasi baslamamisti. Diktator F.Gulen ile "ayran icip ayri dusmemis" "paralel yapi" adi altinda, gostermelik te olsa; "inlerine girecegiz" dememisti. Misir/Mursi ve Suriye/Esad olaylari suruncemede idi. ABD kanadi ile de isler iyi gidiyordu. Ergenekon tahliyeleri olmamisti. E.Ihsanoglu acisindan acaba bu gecen 15 ayda ne oldu da, fikrini degistirdi?- 7 yanıt
-
- 1
-