-
İçerik sayısı
3.544 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
391
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by evrensel-insan
-
Soma Maden Ocagi'nda ne oldugunu algilamak adina gecmise gidelim. Olaydan 3 ay once, ocagin bir yerinde yangin cikiyor. Sirket bu yasnginin buyumemesi icin, ustunu beton ile kaplatiyor. Isciler de calismaya devam ediyor. Olayin oldugu gun, bu yangin patliyor ve disari cikiyor. Trafolari da yakiyor. Simdi, ocagin planina ve calisma sayi ve sekline gelelim. Ocak 3 kattan ve her katta 7 bolumden olusuyor. Ocak gunde 8'er saat olmak uzere uc vardiye calisiyor. Her vardiyede calisan isci sayisi 800 kisi. Burada cok onemli bir nokta var; Vardiye degisimi demek, "calisan iscinin; calisacak isciye yerini devretmeden calisma yerinden ayrilmamasi" demek. Ayrica her bir calisacak isci orada bulunan ve ustune zimmetli olan alin fenerlerini almak ve kimlik kartlarini ocaga girmeden basmak zorunda. Yani iceride kac kisi calistiginin bilinmemesi gibi bir durum yok. Simdi katliam gunune gelelim. Patlamanin tam vardiye degisiminde oldugu aciklandi. Yani 800 calisan ile birlikte, yerine gelen 800 olarak patlama oldugunda ocagin icinde tam 1600 kisi bulunuyordu. Verilen olu sayisi-su an itibari ile- 392 kisi Cikarilan ve yarali isci sayisi-482 kisi- Ikisinin toplami-874 kisi. Demekki hani su yangini sondurme adina kul basma dusuncesi olarak one surdukleri var ya, iste o yapacaklari ve yapmaya basladiklari islem; 726 kisinin "gaip" ilan edecekleri isci sayisi. Zaten "iceride kac kisi oldugunun aciklanamamasi, birincisi bu nedenden. Diger neden ise; Kayit disi calisanlar. Bilindigi gibi madene kurtarma calismasi olarak sadece devletin izin verdikleri katiliyor ve disaridan da adam almiyorlar. Ayrica henuz 4 cenazenin yakinlarinin ortaya cikmadigi soyleniyor. Burada iki ana konu daha var. Birincisi suriyeli iscilerin ocakta kayitsiz calistigi ve de calisma yasi altinda olanlarin kayitsiz calistigi. Bu da vardiye sayisini gunde 1000'e kadar yukseltiyor. Bu arada bir onemli nokta da; yasamini yitirenlerden belirli bir sayinin, sonradan iceri girenler ya da kurtarma calismasina katilanlar oldugunun aciklanmasi. Bu arada bir aciklama da, bu kul dokulecek ve "gaip" olarak ilan edilecek yerde en az 100 suriye'linin calismakta oldugu. Evet, sistemin ve de ortacag zihniyertli yoneticilerin her turlu uygulayarak calistirdiklari bu isciler, tam da KAPITALIST ZIHNIYET BILINCINE ERISEMEMIS" olanlarin uyguladigi, her turlu kolelik sisteminin sadece uretime ve paraya dayanan "vahsi kapitalizm" i. Ayrica isciler, kendi adlarina yapmis olduklari banka borclari ve de calismak zorunda kalmalari da; onlarin sistemin her turlu "isten cikarma/atma" tehditleri ile, onlardan elde etmek istedikleri taleplerini saglamalari. Buna en guzel ornek, dayak yiyen gencin; nerde ise "dayagi hak ettim" seklindeki aciklamasi. Ailelere yonelik baskilar ve telefon mesajlari v.s.
-
Ulke ve toplumumuz, T.C. Devleti kuruldugundan bu yana, tarihinde ilk defa tum gucu ve otoriteyi her yonuyle eline gecirmis "astigi astik/kestigi kestik" bir diktatorun OTOKRATIK ORTACAG ZIHNIYETI ILE KARSI KARSIYADIR. Evet, kimse simdiye kadar gelen guc ve otorite yetkililerinin 21. yuzyil beynini tasidigini da soyleyemez. Yalniz en azindan ORTACAG ZIHNIYETI gelmeden once, ortada olan bir 18/19. yuzyil zihniyeti var di ve de ulke ve toplumunun gelismislik temelinde bu da fazla bir sorun yaratmiyordu, ya da oyle bir gozlem vermiyordu. Bilindigi gibi 21. yuzyildayiz ve toplumumuzun aydin kesimi de en azindan hala 18/19. yuzyil zihniyeti tasiyor. Bu temelde acik ve net olarak sormak istiyorum. GUNUMUZDE VE TOPLUMUMUZDA BU GUC VE OTORITEYI OTOKRAT OLARAK ELE GECIRMIS BIR DIKTATORUN ORTA CAGDAN KALMA ZIHNIYETININ DUSUNCE DAVRANIS VE UYGULAMALARI ILE NASIL BAS EDECEGIZ? Burada onemli bir konu basta bu yasatilan ORTA CAG ZIHNIYETI UYGULAMALARINI ALGILAYABILMEK ve BIR ORTA CAG ZIHNIYETININ DE DUZEY OLARAK NE BUGUNUN CAGININ NE DE ULKE GENELININ 18/19. YUZYIL ZIHNIYETINI ALGILAYABILECEGININ FARKINDA OLABILMEK. Yani karsimizda bir BIZLERI ALGILAYAMAYACAK BIR ORTA CAG ZIHNIYETININ OTOKRATIK DIKTASI VAR. Kisaca cagdan EN AZ 5 ASIR, ULKE VE TOPLUM GENELINDEN DE 3 ASIR ONCEKI TARIHIN DEGERLERINI TASIYAN BIR ZIHNIYET VE ONUN GUC VE OTORITER DIKTASI VAR. Evet, bu ortacag zihniyeti ile nasil bas edecegiz?
-
- 1
-
-
Etioloji (Etiology,ya da aetiology, aitiology) , Turkce dilinde; etiology 1. Sebepler bilgisi, sebep tayin etme.2. (tıp) Hastalıkların sebeplerini arama ilmi ry etiology hastalıkların sebeplerini arama ilmi tr etiology aetiology tr etiology sebep tayin etme tr etiology sebepler bilgisi tr etiology sebepler tr etiology etiyoloji,sebepler bilimi tr etiology hastalığın sebebini anlama bilimi isim tr etiology hastalık nedenlerini araştırma bilimi en etiology etioloji en aetiology nedenbilim ry aetiology etiyoloji tr aetiology sebep bilgisi Burada uygun en iyi anlam; hastaligin, sorunun; nedenini anlama; sorunu ortaya koyma bilimi olarak izah edilebilir. Etioloji, kavrami;felsefe, fizik, psikoloji, tip ve biyoloji dallarinda ele alinabilir. Ben; dogal dusuncenin; sorununu nedenini anlama algilama adina; neden bilimin; nedenlerini ortaya koyabilen; bir kac cesidine deginecegim. Uc Turlu nedene yonelme, sorunun nedenine ulasma, nedenini anlama yanasimi vardir. Bunlar, ingilizce; cause, reason ve occasion dir. Bu kavramlar; ingilizceden Turkce'ye tercume edildginde, aralarindaki farklar pek algilanmaz. O yuzden ben sizlere bu neden temelli kavramlarin farkini gosterecegim. Oncelikle, butun bu isimler; seyleri ortaya koyar,ya da belirli etkilerinin, daha once olmus durumunu, ya da iliskisini, ortaya koyar. Cause: Bu nedenin ortada olabilmesi icin; ya tek basina, ya da bir serinin parcasi olarak mutlaka mantiksal bir etkinin var olmasi gerekir. Reason:izah edilen bir durumun veya herhangi bir tabi olayin etkisini; nesnel veya dis etmenler yerine, insan dusuncesi ile izahina isaret eder. Occasion: Olan nedenin ortaya cikmasina izin veren durum veya zamandir. Iste bunlardan, reason; tamamen insanoglu dusuncesinin bir urunudur. Reasoning de; bu urunu harekete gecirmek demektir. Iste her bir kisi; birey olmak, dusunce ve davranista insan olmak, insanlik sunmak; ya da neyin, ne oldugunu; ne nasil olarak olduruldugunu algilamak ve tabularini, verilerini irdeleyebilmek, algilayabilmek ve gerekli olup olmadigina karar verebilmek icin; nedenlerini arastirmasi lazimdir. Ama, en onemli konu ve nokta ise; nedene yonelebilmek ve onu sorgulayabilmek icin se; ETKI nin olusmus olmasidir. Yani; tabulariniz, verileriniz; size atki etmiyor ve sizi rahatsiz etmiyor ve size bir sorun yaratmiyorsa; ya da bu rahatsizligin, sorunun etkisini algilayacak; bilgi ve bilincte degilseniz; etiolojiye veya onun cesitlerine ihtiyaciniz yok demektir. Ben de bu mesaji, ihtiyaci olanlar icin verdim. Yani etkisini algilayanlar ve bu etkinin nedenini sorgulamak isteyenler icin.
-
- 1
-
-
Dogal dusuncenin en buyuk sorunu, kokeninin yapilanisini, islerliginin ortaya koydugu sekilde, mono, yani tek ile sonuclandirmasidir. Felsefe de dogal dusuncenin kokeninde bulunan tum veriler, bu eke indirgeme tartismalarinin tarihsel aynasi olmustur. Once monizmi veren uclemi ortaya koyalim. Herhangibir monist yaklasimin, uc ozelligi vardir. Birincisi, SAYISAL, yani NICELIK ozelligi olan Birdir. Ikincisi, kalite, deger olarak verilen ozellik, yani NITELIK olan POZITIFTIR. Ucuncusu de, dogal dusunce dilinin kulaga hitabeden ve boyutsuz olarak dile getirdigi NOKTA dir. Tum monist degerler, bu uc ozellige sahiptir. Yani her monist ortaya konum, BIR POZITIF NOKTA dir. Iste burada monist ortaya koyumun, o ve karakterine bakacak olursak; Bir, ikilem'in indirgenmisi, pozitif, karsitligin indirgenmisi, nokta da bir ve pozitifin indirgenmisidir. Iste dogal dusuncenin, bu dilsel yapilanisinin zorunlulugundan gelen NOKTALAMA zorunlulugu, dogal dusuncenin koklerinin hem gorunus, hem de karakter olarak TEK bir noktada noktalama sorunuyla sonuclanir. Iste bu noktalananin, gecerliligini de saglamak icin; kisinin kendisini inandiracagi ve ideolojisini savunabilecegi DOGRU Gereklidir. Demekki, her monizmin bir ideolojik inancsal dogrusu vardir. Ama sorun; bu dogrularin, dogrulanana duyulan inanc ve ideoloji cesitliligi temelindeki COKLUGUDUR. Materyalizmin; ideolojik inancsal dogrusu madde iken Idealizmin; ideolojik inancsal dogrusu dusunce, Pozitivizmin de ideolojik inancsal dogrusu pozitiftir. Bunlar taban bularak; realizmin, nesnelligi; subjektivizmin oznelligi ve isimciligin pozitivizmi ile ozdeslesirler. Iste buradan dogal dusuncenin yapilanis ve isleyisinin ortaya koyumu da cikmaktadir. COKLUGUN TEKLIGI. Yani materyalist, kendi ideolojik inancsal dogrusuna gore, madde de; idealist dusunce de ve pozitivist te pozitif te karar kilmistir. Sonucta dogal dusuncenin yapilanis ve isleyis mimarinin insanoglu oldugu hatirlanirsa; zaten bu temeller, insanoglunda mevcuttur. Yani hem fiziksel yapisi, hem dusunsel yapisi hem de dil yapisi bu yukaridaki ideolojik inancsal teklemeleri, KOKEN olarak kapsar. Bu kokende, yine bir uclem olan, madde, dusunce ve kavramdir. Demekki sorun; dogal dusunce kokeninde yer alanlardan sadece birini ideolojik inancsal dogru olarak kabullenmek ve digerlerini kabullenmemektir. Iste bunun nedeni de; dilin yapilanis ve isleyisinden kaynaklanir. Halbuki GORSELLIK VE BOYUTLU YANASIM, bu sorunu cozecek ve monist teklemenin, neleri icerdigini ortaya koyacaktir. Sonucta diyalektik, dualizmi ortaya atabilmis ama, bunu tartismasal olarak ta teke indirgemistir. Cunku diyalektik ve dualizm de, neyin ilk olacagi, neyin neyi ortaya koydugu sorunu vardir. Cunku gorselligin yanyanaligi dilin noktasal islerliginden dolayi mumkun degildir. Oyuzden de; herkes kendi ideolojik inancsal dogrusu ile DOGRULARARASI bir tek secim yapmak durumunda kalmaktadir. Halbuki bu noktalama dilini, gorsellik ve boyuta tasiyabilen bilinc, uclemi rahatca gorur ve teke indirgemenin zamansal ilkleme sorununu yasamaz. Oyuzden de; metafizigin bu tekleme tartismasi, ne bir bilim icerir, ne de bilimseldir. Nedeni de; bu tekler arasinda; hangisinin ILK oldugu evrensel bir kabul gormez, yanlislanamaz ve hangisinin dogru oldugu, sadece ideolojik inancsal bir ortaya koyumdur. Butun yapilmasi gereken, bu temelleri veren, kokenin uclemini algilayabilmek ve bu kokenin uclemini tek bir temele indirgeme tartismasindan arinmaktir. Yoksa monizm, hangi temelin indirgenmesi olarak bir tartisma kisir dongusu olarak devam edecektir. Sorun, dogal dusunce kokenini degil; sadece bu kokene ait temellerden tekini secme sorunudur. Oyuzden de; her turlu ideolojik inancsal dogru; COKLU TEKLIKTIR. Iste tekligin, coklu temeli; teke indirgeyecek olanin ideolojik inancsal dogrusu ile paraleldir. Yasamda da bu tekli indirgeme; hep pozitif alginin ideolojisi, inanci ve etigi temelindedir. Iste buradaki "YANLIS" dogru olmayan anlamindadir. Yani, bir seyi yanlislayan ve de tamamen negatifleyen kendi POZITIFI temelinde negatifler. Yani anlamin disinda NEGATIFLIK dogal dusunce de mevcut degildir. Herkes, kendi ideolojik inancsal dogrusu ile; kendisinin dogrulamadigi ideolojik inancsal dogrulari, yanlislar. Bu temelde de yanlis "bana gore, benim dogrum olmayan" demektir. Cunku bana gore benim dogrum olmayani ortaya koyanda; kendine gore onu dogru olarak ortaya koyar. Iste burada uyusmayan DOGRULARIN sebebi; Dogru coklugu, goreceliligi ve degiskenligidir. Cunku sonucta negatif anlam verme de; aslinda POZITIF yanasimdir. Cunku ne duygu, ne de duyum alim olarak negatif degil, pozitiftir. Iste COKLU DOGRULARIN TEK DOGRULUGUNUN sorunu budur. Buradaki cokluluk ve teklik, her konuya, tabuya, veriye, degere, ideolojiye, inanca hem etiksel hem de metafizik temelde uygulanabilir.
-
- 1
-
-
Ben nedir?, bir parca mi/butun mu/ayrim mi/fark mi/ayni mi/farkli mi? aslinda bu sorular daha da cogaltilabilir, yalniz onemli olan bu ana sorularin ne oldugunu algilamak, bunlarin birbiri ile olan iliski/celiskilerinin bilincinde ve farkinda olmak. En basta, en onemli ve farkina ve de bilincine bugune kadar varilmamis olan bir noktayi acikliga kavusturalim. Hangi benden bahsediyoruz?, madde mi/ dusunce mi/ varlik mi/ varolus mu/evren mi/doga mi/ dunya mi/ hayvanlar ve de herhangibir turu mu/bitki mi/en kucuk canli mi/DNA mi/Gen mi/Atom mu/Atom parcacigi mi/ v.s. goruldugu gibi bu soru da uzar gider. Peki bu sorulari, soran ben neyim? BIR INSANOGLU TURU. Peki benim bu sorularimi okuyacak olan kim? BIR INSANOGLU TURU Peki bu sorulari ve cevaplari ve de yukarida yazilan, yazilari yazan kim? BIR INSANOGLU TURU. Demekki farkina varilmayan ve bilince cikmayan, benin ne oldugu degil; BEN'IN NE OLDUGUNU ORTAYA ATAN, ONUN NE OLDUGUNU ACIKLAYAN, ONUNLA ILGILI SORULAR SORAN VE CEVAPLAR VEREN INSANOGLU TURUNUN OLDUGUDUR. Iste herseyden once neyin ne oldugu degil; neyi ne olarak ortaya koyanin kim/ne oldugunun algilanmasi, bilince cikmasi ve farkindaligina erisilmsi gerekir. Eger bir kisi, bunun bilincine ve farkina varirsa; ve neyi ne olarak ortaya koyanin, temelinin bir insanoglu turu oldugunu algilarsa; herseyin ne oldugunu algilamak cok daha berraklasir ve acikliga kavusur. Iste insanoglu; ne butunu, ne farki ortaya koyarken, ne ayirir, ne birlestirirken, ne de neyin ne oldugunu ortaya koyarken, HEP KENDISINI DISARIDA TUTAR ve SANKI BUTUN BUNLARI YAPANLARIN KENDI TURU OLMADIGINA KENDISINI INANDIRIR. Insanoglunun bugunku geldigi nokta, ne seyin ne oldugunu ortaya koyabilmis olmak, ne seyin en kucugunu ortaya koyabilms olmak, ne seyin en buyugunu ortaya koyabilmis olmak, ne neyin zamansal; ilk/son/once/sonra v.s. oldugunu ortaya koyabilmis olmaktir. Sadece ortaya koyduklarinin kendi turu icindeki farkliligindan tartisir, ve kendi turu icinde her bir kendi ideolojik inancsal dogrusuyla, hem kendini sabitler ve bu dogruyu kendine sahiplenir, hem de diger ideolojik inancsal dogrulara karsi cikar, onlari kendi dogrusuna uydurma mucadelesi verir ve tum bunlari da yaparken, bunlari yapanin kendisi ve kendi turu oldugunun farkinda ve bilincinde degildir. Saki kendi turu disinda, kendisinin dialog kurdugu baska turler varmis gibi, onlarin adina ve onlara kendi turunun ozelliklerini vererek ahkam keser. Bir de ustelik, butun bunlari, kesinlik, ispat, sabitlik, kanit v.s. temelli NOKTALAMA VE SONLANDIRMA ILE YAPAR. Kendi ortaya attigi halde, kendi yoktur. Ya madde/dusunce/tanri/evren/dunya/doga/ v.s. vardir, ya da kendi icin kendi adina ortaya attigi; isim, soyad, cinsiyet, toplum, ulke, ahlak, din, milliyet, anane, gelenek, v.s. vardir. Iste tum bu varlari adina, mucadele ederken, KENDISI YOKTUR. Bu tamda Nasrettin Hoca'nin essek hikayesidir. Hoca essegine binipte, essekleri saydiginda, farkli; esseginden inipte essekleri saydiginda farkli sayi ortaya cikar. Iste insanoglu da "bu, budur/degildir" derken bunu diyenin kendisi oldugunun yani, Hoca'nin kendi essegini uzerindeyken saymayi unuttugu gibi, bilmediginin ve farkinda olmadiginin bilincinde degildir. Iste bu temelde benin, butun mu/parcami/ayrim mi/fark mi/birlestirim mi/ v.s. oldugu degil; bu benin sadece insanoglu turunun beni oldugunun farkina ve bilincine varmak onemlidir. Yani, insanoglu HEM KENDI TURU, HEM KENDI BIRI, HEM BASKA ALGILADIGI DIGER HERSEY VE HERBIRSEY, TUM SOYUT VE SOMUTLARIN KENDI KENDILERINI DEGIL; INSANOGLU ALGISI VE TURU TEMSILCILIGIYLE ORTAYA KONDUGUNUN BILINCINDE VE FARKINDA DEGILDIR. Oyuzden ne dusunursek, nasil davranirsak davranalim bunun tek bir temeli vardir, bu ne madde/dusunce/tanri/yaratici/ozne/nesne/soyut/somut/izm/felsefe/bilim/bilgi/ogreti/tabular/degerler/veriler/kanunlar/ v.s. degil; bunlari dile getiren insanogludur. Demekki, herseyden once ve hersey adina insanoglu turu vardir. "Bu budur/degildir-ben ...im/degilim, bu dogru/yanlis" v.s. temelli dusunce ve davranis uretirken; bu uretimin tek canlisinin insanoglu turu oldugunu asla unutmamak gerekir. Yani "bu, budur/degildir" yerine "buna bu/degil diyen insanogludur" cumlesi bize temelin ne olarak alinmasi gerektigini hatirlatir. Iste bu temelde hersey, insanoglu ben'inin bu uc celiskisinin disa, yani kendi turune yansisidir. Bu temelde de, tum mucadele, insandisi ve insanlikdisidir. Cunku mucadeleyi yapan, mucadele icinde kendini gorememekte ve degerlendirememektedir. Izm savasi verirke, bu savasi kendi verdiginin farkinda ve bilincinde degildir. Cunku onun icin, kendi degil; verdigi izm savasi ondedir. Butun bunlarda, insanoglu turu birinin yasam ve iliskisinin hic bir zaman en on planda olmamasini getirir.
- 8 yanıt
-
- 1
-
-
Soyutlama, insanoglu (somut ve soyut birlikteligi, bolunmez ve ayrilmaz butunlugu) nun, soyutuyla (dili, kavrami, felsefesi, bilimi, inanci, ogretisi, bilgisi, ve bilimum dile getirdikleri) hem somutu (bes duyu ile algilanan ve algisina kavramla ozdeslestirilerek, bir isim, verilen-madde, nesne, varolus, evren, dunya, fenomen v.s.), hem de soyutu (sezgi, duyum ile algilanan ve algilanisina kavramla ozdeslestirilerek, bir isim, karakter, oz ve icerik verilen-yaratici,m tanri, sevgi, demokrasi, butun izmler, butun etik ve metafizik veriler), kendi turu adina/icin/ait/eliyle monolog olarak ortaya koymasidir. Eger bu mono ortaya koyum, insanoglunun kendi turu arasinda bir soru&cevap temelli, tartismaya, kabule, redde acilirsa; bu da mono-dialogdur. Soyutlama eger, somuttan, soyuta dogru ise ve somut taban tasiyorsa, bilimsel; soyuttan, somuta dogru ise ve somut taban tasiyorsa, inancsaldir. Buradaki soyuta, somut taban bulma konusu, ideolojik inancsal dogrusallar temelindeki kisinin kendisi icin sahiplendigi ve sabitledigi dogrusudur. Dolayisi ile, bir soyuta verilen icerik ve onunla kurulan bag temelindeki somut tabanlar, bu tabanin verenin dogrusuna gore degisken ve gorecelidir. Yani bir kisinin ayni soyuta verdigi somut taban ile,baska bir kisinin ayni soyuta verdigi, somut taban farklilik gosterebilir. Bu da zaten, soyutlarin; somut taban temelindeki ideolojik inancsal dogrusal temelli dogrulari tartismasidir. Metafizik ve etigin tum ideolojik inancsal dogrulari bu temeldedir. Ayrica, hic bir soyuta, somut tabani olmadan, inanimaz. Yani inancsallik, mutlaka soyutun bir somut taban bulmasi le mumkundur. Bu somut tabanin, dusuncede, ideolojide ve inancta olmasi bile yeterlidir. Cunku bu yaratilan ideolojik inancsal sout taban ugruna insanoglu, biribiriyle savasmakta ve mucadele etmektedir. Butemelde de; hangi soyutlamanin soyutunun somut tabani oldugunu, ancak buna ideolojik inancsal dogru olarak sahip cikan ve sabitleyen kendine kanitlar. Sonucta insanoglunun, soyutlamasinin ve soyut ve de somut tabaninin, mutlakligi, degismezligi, kesinligi, ispati v.s. bundandir. Yalniz, soyutun bu iceriginin "kesinligini" sadece kesinlestiren ortaya koyar ve sadece onun ideolojik inancsal dogrusudur. Iste burada, bilimselligin; inancsal ogeler tasimasi ve inancsalligin "bilimsel" ogeler tasimasi ise; herseyi bir ezogelin corbasina donusturur. Oyuzden ne inancsal, ne bilimseldir. Bunun tam kesin farkini ortaya koymak, metafizigin ve etigin ideolojik inancsal dogrulari ile ve var ve ol temelli soyutlamalar ile degil; bil kokenli, epistemoloji ve onun somutun (uzerinde deney, bulus, gozlem yapilabilen) somutu ortaya koyucu ve yanlislanabilir, soyutlarla (formul, tez, teori, antitez, hipotez, sentez, analiz v.s.) ve de evrensel onay kazanmis olmasi ile mumkundur. Buradaki tehlikede, bilimsel soyutun; ayaklarinin yere basmayacak duzeyde, yani epistemoloji ustu bir inancsal teori haline donusturulmesidir. Yani spekulatif, somuta dayanmayan bir teori haline. Soyutlama; beynin, soyutu dusuncenin, yarattigi kavram ve kavramla algilananin ozdeslesmesidir. Bu algilamanin temeli duyum, sezgi v.s. ise; soyutlama soyut; alglamanin temeli, bes duyuya dayaniyor ise, soyutlama somuttur. Buradaki soyutlamanin, bir baska ifade edis sekli de; ortaya koymaktir. Burada da, dogal dusuncenin sessel/kulaksal yapilanisi ve noktasal isleyisinden dolayi, ortaya koyan, ortaya koyulan ve ortaya koyum tek bir nokta haline getirilmistir. Nitekim soyutlama denince, akla; ne soyutluyan, ne de soyutlanan gelir. Sadece soyutlamanin bu iki ogeyide iceren kesismisligi gelir. Oyuzden, ortada bir soyutlama var ise; mutlaka bir soyutlayan ve soyutlananin olmasi gerekir. Soyutlayan, her zaman insanogludur, soyutlanan insanoglu da dahil, algilanan ve kavram ile ozdeslesendir. Soyutlama ise, bir yon ve yontemdir, bu da dogal dusuncenin yapilanis ve isleyisinin insanoglu eliyle/adina/ait/icin hem kendine hem de, algilayarak kavramiyla ozdeslestirdigi herbir seye ve herseye uyguladigi, onu dile getirisidir.
-
Yeryuzunde ve evrende insanogu algisinin ortaya koydugu tum varliklar temelinde, soyut ozelligi olan tek tur, turumuz insanogludur. Soyutlama, insanoglunun monologuyla, hem kendi turunu, hem de algiladigi herseyi, soyutuyla ortaya koymasidir. Burada ilk dikkat edilmesi gereken konu; insanoglunun ortaya koydugu, sey her ne ise; bunun kendi kendine insanoglu algisinin monologu disinda, insanoglu ile bir dialog kurarak ortaya koyamamasidir. Seyin kendisini kendi adinaortaya koymasinin, insanoglu monologunca mumkun olmamasi ve seyin ortaya konumunun insanoglu, eliyle/adina/ait/icin olmasinin bir anlamida, ortaya konanin, insanoglu monologuyla ortaya konumunda, bu ortaya konumda, bir rol ve yer almamasidir. Insanoglu soyutlamasi, soyutuyla mumkundur. Eger insanoglu, bu soyutunu bes duyusu ile ortaya koyuyorsa, ortaya konan somut; eger bu ortaya koyum, duygu, sezi ye dayaniyorsa, ortaya koyum soyuttur. Insanoglu soyutlamasini yerine getiren, insanoglunun yapilandirdigi ve sekillendirdigi dogal dusuncesidir. Nasil insanoglu, her seyi ortaya soyutuyla koyuyorsa, kendini de soyutuyla ortaya koymustur. Burada insanoglunun, kendini ortaya koyarken, daha once ortaya koydugu soyutlar, temel alinmistir. Yani insanoglu kendisini ortaya, kendi disindaki yine algisiyla dile getirdigi, metafizik ve etik degerlerle ortaya koymustur. O yuzden de, insanoglunun ortaya koydugu dogal dusuncenin bu soyutlarinda, insanoglunun kendisi yer almaz ve sadece ortaya koydugu, degerler, tabular ve veriler yer alir. Iste tum bu degerler, insanoglunu degil; onu yoneten ve yonlendiren, insanoglunu toplumsallastiran ve insanoglunun birarada yasamasini "saglayan" ve insanogluna yon, yontem, yaptirim getiren; ideolojik inancsal dogru tabularidir. Bunun evrensel bir onayi olmamasi, bilimsel olmamasi ve sadece dogrulayanin ideolojisi ve inanci temelinde dogrulanmasi, dogrularin inanc ve ideolojik farkliliklari temelinde, ayrimci, cikarci, guce ve otoriteye dayanan bir iceriktedir. Iste insanoglu, bu kendi ortaya attigi soyutlarina, yine kendisi teslim olmus ve bu soyutlara verdigi iceriklerle ve kurdugu baglarla, kisilik ve kimligini olusturmustur. Bu tabulari, sahiplenen ve sabitleyen insanoglu, yine bunlarin dogrular arasi tartismasini surdurmektedir. Soyutlamanin, bu temelden baska; iki farkli anlami daha vardir. Birincisi tecrit etme, yani ayirma, digeri de, azat etme, yani ozgurluge kavusturmadir. Dogal dusuncenin yapilanis ve isleyis koken ve temelleri, soyutlamayi, ancak bir ayristirma olarak algilar. Evrensel insanda ise, bu soyutlamanin icerik ve anlami, ozgurlestirme, yani tabulu rasadir. Iste bu seyin soyut veya somut, tabulu rasa haline getirilmesi ve tabulu rasanin tekrar ve yeniden insan ozu ve birey gorunusu koken ve temelinde ortaya konmasi, en azindan bugune kadar ortadaolmayan, ama kendi dahil, herseyi ortaya koyan, insanoglunun kendi kendini ortaya koyumuna, kendi ozu olan insan ve insanligi bilincli ve farkinda olarak evrensel tur butunlugu temelinde kazandirmak olacaktir. Bu da ancak, insanoglunun ortaya attigi soyutlarin, kendi ortaya attiginin farkina ve bilincine varmak, onlara icerik vererek teslim olmak ve onlar tarafindan yonetilip, yonlendirilmek yerine; onlari sadece kullanip, paylasmak ve bunu yaparken de insaanoglu olarak, kontrolu, yonlendirme ve yonetimi kendi ustune almaktir. Cunku, INSANOGLUNU, INSANOGLU YAPAN ONUN SOYUTLAMASININ SOYUT VE SOMUT ORTAYA KOYUMUDUR. Iste onemli olan bu soyutlamanin ve ortaya koydugu somut ve soyutlarin, insan ozu icerikli olmasi ve insanoglunu insandisi ve insanlikdisi bir yasam ve iliski sunacagina, onu insanlastiracak icerik kazanmasidir. Cunku bunun bilinc ve farkindaligi, insanoglunu yaratilissal, ideolojik, inancsal, metafizik ve etiksel tum ayrimcilik, cikar, ve de ayrimci yonlendirim ve yaptirimlardan kurtaracaktir. Insanoglu o zaman, herseyin bilincinde ve farkinda olarak, bu soyutlamasinin yararini hem kendi turu adina, hem de monologu ile ortaya koydugu algiladigi herbirsey ve hersey adina tadabilecektir. Bunun icin insanoglunun tek yapmasi gereken, KENDISINI BIR VE TUR OLARAK ORTAYA KOYABILMESIDIR. Buradaki birin onemli olan kismi, bu birin bireyci akilci olmamasi ve sadece kendi birini one cikarmamasi, aksine bir olarak evrensellik ve insansalligini one cikarmasidir. Bu birin bir onemide; ortaya attigi madde, tanri, dusunce, nesne, ozne ve bunlarin mentalitesini veren metafizik ve etik ideolojik inancsal dogrularla hareket degil; bu dogrulari ortaya atan kendi turunun temelinin bilinci ve farkindaligiyla harekettir. Kisaca, insanoglunun soyutlamasi; insandisi ve insanlik disi degil, soyutlarina teslim olucu degil, bu soyutlarla turu icinde ayrimcilik, cikar, bencillik v.s. mucadelesi degil; tamamen kendi turunun ozu olan insan olma ve insanlik sunmayi icermelidir. Bu da soyutlamanin koken ve temellerini ortaya koyan, dogal dusunceden arinmak ve kurtulmak ve turunun adina yakisir insan oz ve gorunusunu ortaya koymak demektir. Evet soyutlayacagiz, ama bunun bilincinde ve farkinda olarak ve soyutlayanin BIZLER VE TURUMUZ OLDUGUNU ALGILAYARAK.
-
nihilizmin insanoglu tarihindeki yer alisinin ne oldugunu ve neler getirip/goturdugunu isleyecegim. Herseyden once nihilizm, insanoglu tarihinde bir ilke imza atmistir. Bu ilk insanoglu dogal dusuncesinin, hem hicligini, hem de bu dusunceye teslimiyeti, yani dogal dusuncenin insanoglu eliyle ortaya konan en temel celiski/sorununu ortaya koymus ve CIKISI, INSANOGLUNUN KENDI KENDINI, KENDI MAHKUMUYETINE BIRAKMISTIR. Nihilizm oncesi, insanoglu hem kendi turu bazinda, hem de insandisi bazindaki temel sorun ve celiskiyi ortaya koymustu. Bunlardan insanoglu eliyle yaratilani (emek-sermaye, ezen-ezilen, uretim celiskisi, uretim-tuketim v.s.), yani insanoglunu enternasyonel icerikte tam bir kutuplamayi ve yine insanoglunun insandisi celiskisi (madde-dusunce, evrim-yaratim, var-yok ) ni varlik ve olusumu (varolus) temelinde de ortaya koymustu. Yalniz bir seyi ortaya koyamamisti, o da insandisi (kah insanoglu eliyle ortaya konan etiksel tabular, kah insanoglu eliyle ortaya koyan metafizik ideolojiler) dogrunun karsitini. Iste nihilizmin, hiclemesi; aslinda ortaya konan seyin, tamamen bir insanoglu urunu oldugu ve insandisinin hicligiydi. Buradan da yeni bir karsitlik ortaya cikiyordu, insanoglunun en kucuk, bolunmez butunu birey ile, bu bolunmez butunlerin geldigi yer yani insanoglu turu. Iste insandisi sey temelli herseyi hicbir seye donusturen nihilizm, insanoglunuda turu ve biri olarak karsi karsiya getiriyordu. Eger dogal dusuncenin, kokenini olusturan temellerini hatirlarsak, nihilizmin yaptigi, bu temelleri insanoglu turu ile biri arasinda birbirine karsit kilmakti. Yani, nihilizm bir yerde insanoglunun insandisiligini hiclerken, insanoglunu kendi bunyesinde biri ve turu olarak INSANLIKDISILIGA MAHKUM EDIYORDU. Iste nihilizmin basaramadigi, INSANOGLU BIRI ILE TURUNU BIRLESTIREMEMESI, ARALARINDAKI ILISKIYI KURAMAMASI VE BIRINI DIGERINE "DUSMAN KILMASIYDI" Bu da zaten nihilizm eliyle iflas etmis, dogal dusuncenin son duragiydi. Insanoglu yeni bir dusunce sistemi, yolu, yontemi, yapilanisi ve isleyisi arayip, bulacagi yerde; tarihinde gorulmemis bir IC CELISKI VE SORUNUN ICINE DUSTU. Nihilizm, insandisiligin hem etiksel hem de metafizik ideolojilerini, inanclarini ve dogrularini hicleyerek, insanoglu turune degil; aksine onun biri olan bireye tam da dogal dusuncenin insanlikdisi temelleriyle kapi aciyordu. Iste bireyci akilcilik olan ve dogal dusunce aklinin son duragi olan bu dusunce ve davranis tarzi, dunya ve insanoglunu herseyiyle birlikte yeni bir kaosun kucagina atiyordu. Birey bilincini, turu ile birlestiremeyen bireyci akilcilik, insanoglu tarihinde gorulmemis yeni bir insanlikdisi doneme giriyordu. Bunun en belirgin uzantisi, nihilizmin yarattigi ideolojik inancsal dogru temelli izmlerin, bireyler eliyle, insanoglu turune getirdigi, baski, siddet, savas, zulum, iskence, diktatorluk, katliam, yani "benim dogrum icin ben herseyi yaparim, bana hersey mubah" anlayisinin, cikari, bencilligi, iktidari, gucu ve otritesiydi. Bu birey duzeyden, toplumsal, kitlesel ve dunya duzeyine eristi. Egitim olarak, bireyler biribiriyle yaristiriliyor, herkes "en dogru benim, benim dusuncem, izmim, yasamim, dusunduklerim" v.s. savasina tutusuyordu. Insansal/evrensel bilinci alamamis ve bilincsiz birey, insandisi etiksel ve metafizik tabu, veri ve degerlerin hiclenmesiyle, yukumluluk ve sorumluluk olarak kendi kendini buyuk bir boslukta, ozgurlukte, sinirsizlikta v.s. gormeye basladi. Insanoglu tarihinde, insanoglunun bu en kucuk birimi, deyim yerindeyse, canavarlasti, toplumsallasti, kitlesellesti, sistemlesti ve buyuk bir guc ve otorite haline geldi. Bunun yansisi, ana olarak iki turluydu, aktiflik ve pasiflik. Kisi eger bulundugu cografyanin sartlarindan ve dusunce yapisindan dolayi, birey olamamis ve birey olarak yetismemisse, genellikle, insandisi bir tabu, Ideoloji, inanca dogru olarak sarilarak ve kendi kisiligini bu ugurda hicleyerek, dogrusuna teslim oldu ve bu ugurda savasim verdi ve veriyor. Buna tum etiksel ideolojik inancsal dogrulari katabiliriz. Siyasal, dini ve milli konu etigin bunyesindedir. Aktifligin, birey yonu ise, birey olarak yetisen fakat birey bilinci alamayan toplumlarda, bireylerin ceteler kurmasi, saga sola saldirmasi ve kendi bireyci cikari icin, topluma her turlu insanlik disi dusunce ve davranisla zarar vermesiydi, serial katiller, kovboylar, eline silah alip, okul, hastane v.s. basanlar, yolda kisilere silah zoruyla her turlu zarari verenler v.s. Bunun disindaki aktif cikis, amerikan idealizminin, soros ideolojisinin evengalist orgutlenmesi, adalet, hak hukuk v.s. hice sayilarak ulke isgalleri, olum kamplari v.s. Nihilizmin pasif yansisi da ulkelerin gelismisligine gore degisiyordu. Genelde birey yetisen ulkelerde bir bananecilik ve robotsallik hakim olurken, birey yetismiyen ulkelerde, kisiler ya "ben kendi hayatima bakarim, gerisi beni ilgilendirmez" temelli, ya da bosluga dusulmuslukten kaynaklanan bir psikolojik bunalim ve ne yaptigini bilmemezlik, ya da insandisi metafizik ve etiksel ideolojik inancsallara yeni bir icerik vermek suretiyle, pasif olarak bu verilen iceriklere teslim oluyordu. Bu da genellikle, dini ya da inancsal iceriklibir yeni tanricilik anlayisiydi. Cunku bu tanri ve inanc, kisiye bir gorev yukumluluk ve sorumluluk yuklemiyordu. Sadece kisiyi, pasif kiliyor ve kisi bu pasifligini, kendini inandirdigi bu insandisi tabu ile besliyor ve onu bahane ediyordu. Aslinda butun bu gecmis zaman olarak ifade ettigim cumleler, gecmiste baslamasina ragmen bugunde ayni temelde ve geliserek devam ediyor. Nihilizm, insanoglunun kendi kendine yapilandirdigi, sekillendirdigi ve isleme koydugu ve de "dogal" olarak kendi kendine algilattigi, dogal dusuncenin; hem aktif, hem de pasif icerigi olarak son duragidir. Yani akil bencilliginin, cikarinin son duragidir. Ya nihilizm oyle veya boyle bireyin insanoglu turu yani kendi turu ile olan cikarci, bencil v.s. dusunce ve davranisini, herhangibir insandisi tabuya, ya da kendi egosuna, aktif veya pasif TESLIM ALARAK/OLARAK, yasamini surdurecek, ya da yepyeni bir ufukla; kendi birey bilincini, kendi turu ile butunluyerek ve birlestirerek, evrensel/insansal bilinc duzeyine eristirme/ulastirma savasini, kendi adina ve kendi icin, kendi devrimini yaparak kazanacaktir. Oyuzden her bir kisinin, kendisine dogumdan itibaren verilen ve onu yasatan tum etiksel, metafizik ideolojik inancsal tabu, veri ve degerlerin dogrularini sahiplenip, sabitleyip onlar ugruna yasamini da hice sayarak, bir savasim vermek yerine; insan olmak ve insanlik sunmak adina, bu insandisi ve insanlikdisi degerleri sorgulamali v.s. ve de insan olmak ve insanlik sunmak ile mukayese etmeli ve insan olmak ve de insanlik sunmak adina ihtiyac temelinde degerlendirmelidir. Insan olmaya ve insanlik sunmaya engel olanlari da, kendi adina elemeli, onlardan kurtulmali/arinmalidir. Tabi butun bunlar, icinde bulundugu dusunce ve davranis yapi ve isleyisinden insan ve insanligi adina rahatsiz olanlar ve zarar gorenler icindir. Bu rahatsizligi duyanlar ve zarar gordugunun farkinda ve bilincinde olarak algilayanlar, kendi birlerini turleri ile birlestirebilirler ve butunlestirebilirler, iste birey bilincinin, yasami boyu yol aldigi bu hedef evrensel insandir. BIREYIN EVRENSEL INSANLIGIDIR. Nihilizm "belasindan ve tikanmis dogal dusuncenin temellerinden ve kokeninden kurtulmanin/arinmanin yolu ve yontemi de budur. Oyuzden nihilizmin neyi hicleyip, neyi seyledigini cok iyi algilamak gerekir. Cunku nihilizmin hiclediginin yerine koydugu sey, INSAN VE ONUN INSANLIGI ADINA DEGIL; ONUN SADECE BIRI ADINADIR. BIRIN INSANDISI VE INSANLIKDISI TESLIMIYETI/CANAVARLIGI/BANANECILIGI/ ROBOTLUGU/PSIKOLOJIK BUNALIMIDIR.
-
Genelde birbiri ile, kavram anlam, ifade ve icerik olarak "karistirilan bu uc kelimenin, aciklanmasi; kendi aralarindaki farklarin farkina varilmasi, Tarihte yapilan, Darwin'in "guclu olan ayakta kalir" aciklanmasinin, ters algilanip; sosyal Darwinizmi ve hatta fasizmi yaratmasinin sonucunu, bir yerde onlemek icin; Dawkins'in "Gen bencildir" aciklamasini ve Ayn Rand'in "Ben" aciklamasini ve Nihilizmin Birey aciklamalarini, cok iyi algilamak ve Darwin'de dusulen yanlis algilamasina dusulmemek gerekiyor. Cunku bir insanoglunun yaptigi bir aciklama, hele hele yanlis ve ters algi ile degerlendirilip, kitlesellesince; toplumsal insandisi ve insanlikdisi dusunce ve davranislar kacinilmaz oluyor. He seyden once, bu uc kelimenin birlestigi ortak bir yapiyi ortaya koymak gerekir. Bu yapi, mustakil var olan varlik olarak DOGAN bir yapidir. Her bebek, tabulu rasa olarak, yani 0 dusunce ile dogar. Dogan bir bebegin neden agladigi, onun mustakil var olan varlik olarak YASAMINI DEVAM ETTIRMESININ bir isaretidir. Yani, bir mustakil var olan varlik, YASAMAK ICIN DOGAR. Iste dogan bir mustakil var olan varligin, beslenmesi en basta onun yasamasinin geregidir. Yine bir bebek, mustakil var olan varligi bu yasamsal anlamda bir rahatsizlik duyarsa, aglar. Mesela, genirmek istediginde, yani gaz cikariminda, altini kirlettiginde, susadiginda, aciktiginda, bir yerinde agri hissettiginde v.s.. Iste bebegin, mustakil var olan varlik olarak; yasamsal rahatsizligini dile getirmesi ve bunun giderilmesi; BEBEGIN BENCIL, BIREY VE BEN oldugu anlamina gelmez. Istersek, mustakil var olarak dogan bir canlinin, bu yapisini, DOGAL/EVRIMSEL YASAMI olarak telaffuz edebiliriz. Eger biz bu duruma "bencillik kavrami eklersek, bebegini yasatmak icin, ona karsiliksiz bakan annesinin, ya da baska canlilarin baska bir canliya karsiliksiz YASATMA YARDIMINI aciklayamayiz. Dolayisi ile, mustakil var olarak dogan bir canlinin yasamini surdurmesi ve yasamini surdurmek icin rahatsizlikarini dile getirmesi, beslenmesi v.s. BIR BENCILLIK DEGIL; DOGUMUN YASAMIDIR. Yukarida basligi olusturan uc kelime de, insanoglu mustakil var olarak dogan varligi adina, yasamda ogrenilen, anlam ve icerik yuklenen soyutlama eliyle, soyut/somutlastirilan kavramlardir. Bu uc kelime de, insanoglu tarihi acisindan nihilizm sonrasi, felsefe ve psikoloji de anlam ve icerik kazanmistir. Peki nihilizm oncesi, ben/birey ve bencillik yok muydu? Bunu soyle aciklayabiliriz. Birincisi, mustakil var olan varligin dogarak yasamini surdurmesinin bencillik olmadigini belirtmistik. Soyle bir soru soralim. Eger bir mustakil var olan varlik, dogumuyla birlikte yasamini surdurmek icin yasiyorsa; nasil oluyorda, toplumsal olarak bir etiksel ve metafizik ideolojik inancsal dogru icin canini feda edebiliyor, nasil oluyorda yasaminin onune etiksel, metafizik inancsallari koyabiliyor? Iste bu sorular bile, mustakil var olan varligin, ne kendi mustakil varliginin bilincinde oldugunu, ne yasamin onemini algiladigini, ne de kendi yasamini kendisinin yasayip, yonlendirdigini acikliyor. Cunku eger oyle olsaydi, hic bir mustakil var olan varlik; kendi yasamini, kendisine verilen bu etiksel ve metafizik inancsal degerler icin feda etmezdi. Iste, insanoglunun bu toplumsal yasam olarak ortaya attigi bu etiksel ve metafizik inancsallar eliyle kurulan duzenler, sistemler v.s. olamazdi. Dolayisi ile, insanoglu nihilizme kadar; sadece kendisini dil olarak ortaya koyabilmek icin, 3. tekil sahis zamiri "ben" i kullanmistir. Tum yaptigi da, kendi turu arasinda, yine kendi yarattigi bu etiksel ve metafizik ideolojik inancsallar ugruna arasinda dogru savasi vermis, kendisini bu degerlerle yonetmis ve yonlendirmistir. Yani nihilizm oncesi, bilincli ve farkindalikli olarak, ne bir ben, ne bir bencillik, ne de bir birey bilinci yoktur. Simdi gelelim, bu uc kelimenin, nihilizm sonrasi nasil bir anlam ve icerik farki kazandigina. Eger, mustakil var olan varligin, dogumu, yasamak ise; bu bencillik degildir. Peki bencillik nedir? Bencillik, mustakil var olan bir varligin, bilincli olarak BASKA BIR VARLIGIN YASAMINA, MUDAHELESI VE KENDI CIKARI ICIN BASKA BIR VARLIGI KULLANMASIDIR. Yalniz, buradaki, cikar; etiksel veya metafizigin getirdigi ideolojik inancsal dogrularin, dogrular arasi savasimi degil; direk, BEN'IN KENDI BIREYSEL CIKARIDIR. Sonucta, etiksel ve metafizik degerler icin dogruluk savasimi veren, zaten bu savasim adina, yasamini ikinci plana almistir ve ne beni, ne de bir birey olmasinin bilincinde ve farkinda degildir. Oyuzden de bencillik soz konusu degildir. Oyuzden herseyden once, bir kisi, ben ve birey bilinbcini almis olmali ve farkinda olarak bencillik yapmalidir. Yani MUSTAKIL VAR OLAN VARLIGININ HEM BILINCINDE, HEM DE FARKINDADIR. Dolayisiyle, bu mustakil var olan varligi, yani ben'i kendi yasatacak ve kendi yasamina yon verecek bilinc ve farkindaliga sahiptir. Iste bir mustakil var olan varligin, bu bilinc ve farkindaligi, BENIN BIREYSELLIGIDIR. Bencilllik ise; benin bireyselliginin farkinda ve bilincinde olan bir birin; sirf kendi beni ve bireysel cikari icin, baskasinin ben ve birini kendi beninin bireyselligine alet etmesi, kullanmasi ve kendi beni icin, "herseyi mubah" kilmasidir, yani bireyci akilciliktir. Iste bu temelde, mustakil olan varligin, ben ve birey bilinci; onun bencil oldugu anlamina degil; sadece kendi benini bireysel olarak kendi yasattigi anlamina gelir. Kendi dusunce ve davranisiyla. Iste bu bilinc ve farkindaligin, sirf bir cikar ugruna, baska benlere mudahelesi, yani onlarin hak ve ozgurluklerini, kendi bireysel beni icin, kullanmasi ve harcamasi, bencilliktir ve bireyci akilciliktir. Iste bu temelde "genin bencilligi" ve Ayn Rand'in "Ben" i cok iyi algilanmalidir. Tum bunlar, ayrica, ego, super ego, alter ego, v.s. temelli insanoglu algi gelistirimini icerik olarak ta ne oldugunu algilamaya yardimcidir. Birey bilincinin, iste bu baska benlere mudahele etmeme bilinci ise olmasi gereken evrensel insansalliktir.
-
Diktatorun 11 yillik iktidarindaki ortaya koydugu "karizmatik silahi" cok iyi algilamak lazim. Iste belki bu algilandiginda, diktatore rakip olabilecek karizmadaki bir liderin nasil vasiflar tasimasi gerektigi de ortaya cikar. Diktatorun ilk "karizmatik silahi" carpik fakat bir cesit toplumun cogunluguna kabul ettirdigi "demokrasi silahidir" Nedir, bu silah "Ben sandik demokrasisi ile geldim, ancak sandik demokrasisi ile giderim. Madem beni sectiniz, benim her dedigimi ve yaptigimi kabullenmek zorundasiniz. Kabullenmezseniz, bertaraf olur gereken muameleyi gorursunuz." Ikinci "karizmatik silahi" uyguladigi pragmatik siyasi silahidir. "Siyaseti siyasetciler yapar, siyaset yapmak istiyenler siyasetci olurlar." Ucuncu "karizmatik silahi" ise carpik fakat hem birinci ile "uyum saglayan" hem de toplumun cogunluguna kabul ettirdigi "bana karsi geldiginiz her sey siyasetin konusudur" Yani diktatorun algisinda, etik degerler, insan haklari evrensel hukuk, her turlu hak ve ozgurlukler her turlu yasam ve iliski uzerine konusmak hak talep etmek savunu destek olmak ya da diktatorun icraatlerine bu temelde karsi cikmak, eylem yapmak, gosteri yapmak, sokaklara cikmak, toplanti yapmak, aciklama yapmak yardimci olmak ve her turlu diktatorun soylem ve yaptiklarini bu temelde degerlendirmek; SADECE POLITIKANIN VE POLITIKACILARIN YAPABILECEGI BIR SEYDIR. Dolayisi ile bu "uclu karizma" diktatoru ulke ve toplum bazinda TEK YETKILI YOL GOSTERICI kilmakta ve bu yolda yapilan her bir uygulamasi ve soylemi ise GUC VE OTORITESI TEMELINDE "o dogruyu soyler/yapar. O dogrunun/haklinin yanindadir." izlenimini ve algisini vermektedir. Boyle bir diktatorun kendisine bagli otokratlar eliyle bir teokratik sistem/duzen kurmasi yolundaki her adimi da; sadece "onun dogrulugunu/hakliligini cekemeyenler" olarak algilanmaktadir. Aslinda diktator bugunlere de OLAN SIYASETI KENDI YONTEMIYLE PRAGMATIST OLARAK DEGISTIRMEK ISTEMESIYLE gelmistir. Eski olanin ASKERI VE MILL BASKI tasidigini topluma kabul ettirmis, BU IKI BASKIYI KALDIRMAK ICIN geldigini de kanitlamistir. Yalniz butun bunlari, SIVIL VE DINI BASKI ile yaparken, basta "yetmez ama, evet" ciler bunu algilayamamis; sanki diktatorun HER TURLU BASKIYI KALDIRACAGINI dusunerek, sadece BASKI YON VE YONTEM DEGISTIRDIGINI algilayamamistir. Bu yol ve yontem degisimi, aslinda diktatorun 1980' ler ile dile getirdigi isteme uygun olarak ilerlemekte ve hedef alinan T.C. her turlu degerleri bir bir geri cekilerek; DEMOKRASININ ARAC OLARAK KULLANIMI ILE; TAMAMEN ORTADAN KALDIRILMASINA dogru gitmektedir. Sonucta diktatorun kaliciligi sandiktan cikmak olunca ve sandiktan cikmak icin de her yol mubah ve mesru olunca; sandiktan cikamama olasiligina yonelik olarak TEK PARTININ SISTEMINDE SANDIGA DA GEREK KALMAYACAKTIR. Ya da sandik sadece DIKTATOR SIYASETININ CIKABILECEGI bir arac olacaktir. Bu da TEOKRATIK OTOKRASI den baska bir sey degildir. Tabi ki bu OTOKRASI sandik ya da parlementer bir gorunume de burunebilir. Yalniz halkin secimine sunulanlar ancak TEOKRATIK OTOKRASI politikasi yapabilirler. Tek bir diktator ya da otokratlarin basi SADECE BUNU SAGLAMAK ILE GOREVLI OLUR. Bunun disinda kalan her bir ses KANUN ILE SUSTURULUR. Iste demokrasinin sandigi ve parlementerligi kimse istemese de dusunmese de boyle bir olasiliga gebedir. Tarihte birileri cikar ve bunu kendi cikarina kullanir. Cunku Anayasa buna musaittir.
-
- 6
-
-
Yalnis algi icin gecerli "ters tepme" Burada neyazikki TUM TARAF SENSIN. YANI KARSI TARAFTAN BIR SEY BEKLEMEK DURUMU DEGIL. Devrimci sorgulama da, mindfulness te assertiveness te qua felsefesi de; tamamen bireysel. Bir de birsey kendi kendine olmuyor, bunu OLUR KILACAK OLAN BIREYIN KENDISI VE HEM KENDISI HEM DE ILISKILERI ICIN. .. Biraz farkli devrimci sorgulama daha genis ve daha kapsamli ve daimi. Mindfulness ise sadece rahatsizlik dusuncesi algilandiginda. Yani kisiye gelen negatif olumsuz rahatsiz eden dusunce. Mind fulness te- onca rahatsizligin, farkindaligi sonra adinin konmasi sonrada her turlu mucadelenin sonucsuz kalmasi gerekiyor. Ondan sonraki asama, mindfulness; yani rahatsizx eden DUSUNCEYE DISARIDAN BAKMAK. YANI TORBA YAPMAK. Sirf ona konsantre olmak ve bu konsantre de dusunce olarak gecmis ya da gelecek her turlu dusunceyi bertaraf etmek, sadece rahatsiz eden dusunceye yogunlasmak ve sadece o anlik yogunlasmak ve DUSUNCEYI DISARI ALIP SADECE GOZLEMLEMEK. Rahatsiz dusunceyi fark etme sorusuna ornek; Su an ne dusunuyorum? Ad vermeye ornek; Ne cesit bir dusunce bu? Dusuncenin sifatina ornek; Bu dusunce, beni endiselendiriyor mu/stresse sokuyor mu, kotu hissettiriyor mu? v.s. Yaptigim ya da yapmadigim bir seye etkisiu var mi? Yani diger dusuncelerimi, hislerimi, davranislarimi v.s. etkiliyormu? Mucadele ile ilgili ornek; Kendime acaba haksizlik mi ediyorum? Eger ailem, arkadaslarim v.s. eger soyle derlerse, ben ne yanit verecegim? Iste mindfulness bundan sonraki asama. Asertiveness te sadece kisiden tarafli. Dusunce olarak NE KENDINE YONELIK NE DE BASKASINA YONELIK NEGATIF/RAHATSIZLIK VERICI DUSUNMEMEK. Simdi passive, aggresive-sinirli/hircin/sert ve assertive dusunceye ayni temelde ornek verelim. Passive-Farketmez, olur, tamamdir. Aggresive-Yapacagimiz budur, eger begenmezsen, beni ilgilendirmez, pasa gonlun bilir. Assertive-Bu iyi bir fikir, yalniz bunu da yapsak nasil olur, yada, evet ben bunu goruyorum, yalniz asil istedigim.... Gibi. Yani; Passive- Kendine haksizlik Aggressive- Karsiya haksizlik ASSERTIVE- Hem kendi hakkin hem de karsindakinin hakki. Mesela burada uc yonlu inanci sana ornek olarak vereyim. Passive- Baskalarinin her zaman fikirlerini onemseme yaninda, kendi fikri yok, o yuzden de istediklerini dusunebilirler. Aggresive-her zaman her seyi kendi istedikleri gibi yapmaya inanmislardir, yapmak istedikleri kendi istedikleri gibidir, cunku; onlar her zaman haklidir ve dogrudur, digerleri ve onlarin istemleri ise daha az onemlidir. Assertive-Her zaman butun bireylerin esit katilimina, herkesin saygi gormesi gerektigine, kimsenin kimseden bir sey yapma adina daha fazla hakki olmadigina inanirlar ve oyle hareket ederler. Yani HAK VE OZGURLUKLERIN TUM BIREYLER ADINA VE ESIT OLDUGUNUN BIREY BILISSELLIGI. Sihirli formul, KENDI BIRSEL VARLIGININ FARKINDALIGI VE BILINCI. Herseyin kendine ait olmasi ve herseyin kontrolunun yonlendiriminin v.s. kendinde olmasi. Kendi yasamini kendin yasamak. Bunu yapmazsan tum yasam ve iliskilerin senin degil, baskalarinin sana verdigidir. Her zaman baskalarinin oyuncagi kuklasi kolesi olursun. Ya ezilirsin, ya ezersin. HALBUKI NE EZMEK NE DE EZILMEK MUCADELESI VERMEK VARDIR. Ayrica birey bilinci tabiki bunlarla sinirli degil. Bunlar bir yerde, AYNI YENI DOGMUS BEBEK NASIL ELINI AYAGINI YA DA DIGER ORGANLARINI TANIMAYA CALISIYOR, BU DA AYNI. KENDI DUSUNCE DAVRANIS SIUNIRSEL UYARI VE HISLERINI/SEZGILERINI DUYGULARINI TANIMAYA CALISMAK. Soyle dusun, BEYINDE BINLERCE DUSUNCE VAR; SEN O DUSUNCELER DEGILSIN, SEN O DUSUNCELERIN ZEMINISIN. Dolayisi ile dusuncelerin senin zemininde kendi istedikleri gibi degil, senin istedigin gibi dagilisini saglayayabilir, birini bir yerden alip baska biur yere koyabilirsin.
- 11 yanıt
-
- 1
-
-
Tabiki bir dokunus, hem dokunan hem de dokunulan acisindan, bir sinirsel uyari olarak; bir dusunce ya da dusunceler tetikler, burdan hisler ve davranislar yeserir. Bu cok hizli bir surectir. Gozlem genelde, bilincle paraleldir. Asil bilinen algi, akilsalalgidir ve bu da ego temellidir. Serbest dusunup mu demek istedin? Ozgur dusunce baska bir seydir. Kisaca dusunebildigini hic bir etki altinda kalmadan hic bir yasayamaruz kalmadan soyleyebilmektir. Tabi ki her sey herseyi tetikler. Iste mindfulnessin farki burda, DUNU VE YARINI DUSUNCEYE TASIMAMAK, SADECE ANI VE SADECE SINIRSEL UYARIYI DUSUNMEKTIR. Burada onemli olan fark her turlu etmene yonelik dusunceye dusunceden degil; dusunceye disaridan (qua felsefesi) bakabilmektir. Yani torba ornegi. Tabiki once sorgulamayi kazanmak soz konusudur. Bunun evrimci mi devrimci mi oldugu ise, kisinin bilincli ya da bilincalti ..e goresine gore de degiskendir. Unutma ne dedik "her sey zordur, onemli olan zoru kolaylamaktir" Iste burada bireysel bilinc ile birey bilinci farki geliyor. Bireysel bilinc, BILINCIN BIREYSELLIGI iken; Birey bilinci, BIREYIN BILINCI dir. Aslinda burada "asertiveness" konusu devreye giriyor. Kisaca Duygusal/ezik "sen dogrusun, ben yanlisim" akilci/ustun "ben dogruyum, sen yanlis" assertiveness ise "ben de dogruyum, sen de dogrusun" yani hem kendine hem baskasina saygi. Ya da kendine ne ise baskasina da aynisi. Ilk ikisi ego evreleridir. Asertiveness ise sadece kendinin degil baskalarinin da varliginin bilincidir. Hani bizde bir soylem vardir "sana yapilmamasini istedigini, sen de baskasina yapma" gibi. Burada empati ikilidir. Iste bireyin bilinci budur ve SADECE KENDINI DEGIL; KARSISINDAKINI DE BIREY OLARAK DEGERLENDIRIR. Maalesef ulke toplumumuz asertiveness ten yoksundur. O yuzden de catisma atisma satasma polemik temelli "ben/sen" ego catismasi vardir. Iste bu temeldeki sorgulama, mindfulness sorgulamasidir, SORGULAMA KISILER UZERINDE DEGIL; YASANAN ILISKI UZERINDEDIR. Iste bu sorgulamadan sorgulayan kendi icin olani alir ve baskasi icin olmasi gerekeni de algilamis olur. Burasi biraz karisik gelirse, sorabilirsin. Cunku yanlis algilanmasi ters teper. Eee bosuna "dogal/fenomenal zihniyet ve sahte ego elbisesi, akilsal algi ideolojik inancsal etik bilincalti veriler ve bunlarin kisiyi kontrolu v.s." demiyoruz.
- 11 yanıt
-
- 1
-
-
Son cumlenden yola cikarak aciklama yapma geregi duydum. Diyelim bir kisiye dokundugunda, kimi sevgi, kimi uyari kimi de bunu durtu olarak beyninde tercume eder ve ona gore de davranir. Bu her duyu ve sinir uyarisi icin gecerklidir. Burada bir bilincalti sinir uyarisi alisilagelmis, otomatiklesmis ve yerlismis tercumesi ve davranisi mevcuttur. Buradaki ilk celiski dokunanin kendince dokunma nedeninden dogar. Cunku dokunulan dokunanin dokunma nedenini bilmez ve sadece kerndi duzeyince algilar. Iste buradaki olmayan bir rahatsizlik yok ise sorgulama da yoktur. Ya da rahatsizlik bir karsi cikis, tepki olarak yansir. Bilimde de tam fark burdadir. Bes duyu ile alinanin alindigi gibi algilanmasi. Felsefe ise bu alinan bes duyuyu TERCUME EDERKEN DUYUM/HIS/SEZGILERINI katar, iste inancsallar ideolojiler izmler ve etik de burda devreye girer. Burada onemli olan rahatsizliktan ziyade, BIR UYARIYI SORGULAYABILME ALISKANLIGINI EDINEBILMEKTIR. Iste bu basta bireysel bilinc ve farkindalik demektir. Bunun evrensel-insan duzeyi yani devrimci sorgulama ise, sorgulamanin daimi asamasidir; yani rahatsizliga gerek duymamaktir. Kisaca bilinc ve farkindaligin bilissellik asamasidir. Ben bunu oldukca detayli olarak "evrimci ve devrimci sorgulama" basliginda acikladim. Iste bu sorgulamalar basta her turlu uyarinin tercumesini de dusunce seklinide davranisi da SORGULAMANIN SAGLIGI VE TUTARLIGI TEMELINDE BILINC VE FARKINDALIGA TASIR. Buradaki ana bilissellik ise, TAMAMEN BILINCALTI OTOMATIK HAREKETI OLAN TESLIMIYET CARESIZLIK DOGALLIK V.S. TEMELLI PASIFIZM SORUNUDUR. Iste devrimci sorgulama tam da bunu ortadan kaldirir ve HER CARESIZLIK, TESLIMIYET v.s. de; pasifizme degil; bilginin alginin farkindalik ve bilincin sorgulamali bilisselligine yonelir. Yani SAHTE EGOYA KENDINI TESLIM ETMEZ. Iste serbest dusunurluk te, beyindeki tercume sinirlarinin asilmasi da, aklin kutuplulugu ve duygunun kabulu de; her turlu tercumeyi saglayan degerin sorgulanabilmesi de; bu teslim olmayan caresiz kalmayan sinirsizlik temelindedir. Zaten beyin hazir degil ise; kendini rahatlatma adina, sorgulamayi teslim noktasina baglar. Iste BEYNIN SORGULAMAYA ALISANA KADAR BU NEGATIF YANASIMI SOZ KONUSUDUR. Bunu da ornek ile soyle aciklayalim. Vucut kullanim ve alisim temelinde calisir. Mesela mide disler yemek ve fircalama ile bir kullanima girer, ne zaman sen; burada bir degisime gidersen mide de dis de rahatsizligini uyari yolu ile bildirir. Iste bu BILDIRIM ALISILMISA DON BILDIRIMIDIR, AYNI BEYNIN TESLIMIYETE DON BILDIRIMI GIBI. Eger bu uyariya kisi uymaz ve devam ederse, ISTE O ZAMAN MIDE DE DIS DE BEYIN DE YENI KULLANIM ALISIMINA GECER. Artik bu sefer eski de tarih olmustur ve de eski uygulansa bu sefer onu uyarir. Iste vucudun organlarinin besleme degiskenligi beyin acisindan SORGULAMA YANI BEYNIN HAREKETI DEMEKTIR. Bu da bilgi bilinc farkindalik v.s. temelli "yen i bir sen" demektir. Umarim aciklamalar, algilanir duzeydedir. Degilse, lutfen neresinin neden algilanmadigini belirtirsen; ben de ona gore daha algilanir kilabilirim. Cunku bu aciklamalarin hepsi bilimsel ve bilisseldir ve gozlem veren uygulamalardir.
- 11 yanıt
-
- 1
-
-
Yazinda genel bir doga evrim fiziksel biyolojik kalitimsal v.s. temelli bir caresizlik ve teslimiyet gozlemliyorum. Burada kendine sorulacak ana soru "ben, bana verilen her turlu veriyi degistirebilirmiyim?, hangilerini degistirebilirim? Hangilerini degistiremem? Buna neye gore karar alabilirim? Bu degisimi ne yonde ve neden o yonde, nasil yapabilirim? Buradaki "yapabilme" nedir, inanc mi/azim mi/kararlilik mi/bilinc mi/farkindalik mi v.s.? Memnuniyet ve mutluluk nedir? Eger ben bir seyden memnun ve mutlu degilsem, bunu neye gore saptiyorum? Bu saptamanin ters yonde bir cozumu varmi? Temelli dogal/fenomenal zihniyeti ...e gore temel ve hedefinde sorgulama ve bu sorgulamadan ne elde edilecegini saptama. Beni ben yapan her turlu deger, benim kendimim mi, yoksa bana verilen mi? Ben, bunlarin ne oldugunun bilincinde ve farkindamiyim? Eger oyle ise bu farkindalik ve de bilinc bana ne sagliyor? Beni caresiz ve teslim mi aliyor, yoksa bana bir degisim ufku mu sunuyor? Simdilik bu kadar soru yeter. Tabi ki bunlari hem acikca burda, hem de istemezsen yanitlaman gerekmez. Burada ben sana sorgulama ornegi verdim. Buradaki "anlamak" ile "mumkunluk bagi" nedir? Bu sana gore midir? Yoksa ozgurum diyene gore mi? Burada caresizlik ve varolus teslimiyeti gozlemi var. Bu iki turlu; Hem bilimsel olgular temelli, hem bunlari olujmsuz algilama temelli hem de bu ikisine paralel olarak teslimiyet temelli. Ayni varolus teslimiyeti ve caresizligi. neuruplasticity yeni bir bilissel bilim olgusudur ve dusuncenin beyne gelen sinir uyarilarini degistirebilecegini ve hatta sinirlerin uyari yapisini degistirebilecegini soyler. Ben bunu rahatsizlik basliginda acikladim. Burada unutulmamasi gereken bir konu var. GENETIGIN ANLAM VE ICERIGI FENOTIPTIR. BU DA DEGISTIRILEBILIR.Yani bir dusunce degisimi, sinir uyarilarini da davranislari da his/sezgi ve duyumlari da degistirebilir. Bu yazilanlardan ben bir ozgurluk algi ve gozlemi alamadim, kusura bakma! Ben bu konuda cok aciklama yaptim. Kisaca Ozgurluk etik bir inanc ve uygulamadir. Benim hakkim baskasinin ozgurlugu, benim ozgurlugum de baskasinin hakki ile sinirlidir. Dolayisi ile OZGURLUK BIREYSELLIKTEN ZIYADE, SOSYAL ILISKI ALGISIDIR. Serbestlik ise farkli bir konudur. Yani beyinde yer etmis her turlu veri deger tabu v.s. den arinmis/kurtulmus olmak. Onlarin kontrolunden cikip, onlari kendi kontrolune almisolmak. Yani mindfulness. Tum degerleri KENDINDEN KOPARIP GOZLEMLEYEBILMEK VE BILEREK GEREKTIGINDE USTUNE ALMAK. Ozgurlugu, genelde icinde bulundugun toplumun etigi ve senin bu etige sosyal uyumun ortakligin kisitlar. Serbestligi ise, beyinde yer etmis her turlu deger veri tabuya olan iman ve inancin on kabulu sorgulanmazligi teslimiyeti kisitlar. Ozgurlugun kisitlamasi bilissellik temelinde sosyal iliskinin olmazsa olmazidir. Serbestligin kisitlanmasi ise, tamamen kisinin bilerek ya da bilmeyerek kendini boyunduruk tutsakligina hapsetmesidir. Iste rahatsizlik ta burda baslar, ya da devrimci sorgulama. Var, serbestlik algisi bilgisi bilinciu ve farkindaligi. Bunun ayrica zeka ile de bagi oldugunu dusunmuyorum. Bence bunun farkindaligina ve algisina varabilmis her bir BIREYIN yapabilecegi bir sey. Tabi bireysel bilinc gerekli. Tehlikesi de bireyci akilcilik. Yani bu degerleri sirf kendi cikarin olarak kullanma ve bunu her turlu insanlikdisi v.s. temelde kendine mubah ve mesru kilma. Bunu ben nihilizm basliginda aciklamistim. Bence burada kendine bir haksizlik etme durumu var. Evet serbest dusunce algisi bilgisi bilinci ve farkindaligi kolay degildir, ama erisilmez de degildir. Doganin kaderi ile dogal/fenomenal zihniyetin getirdigi her turlu kisitlama yani sahte ego elbisesi farkini iyi algilamak lazim. Doga dogallik dogal zihniyet v.s. hepsi farkli algilardir. Doganin BIR OZNESI VE OZNELLIGI OZSELLIGI OLMADIGINI UNUTMAMAK GEREKIR. Aksi bu is OZSEL TANRIYA KADAR UZANIR. Yontemsel naturalizm, Yapilandirmaci epistemoloji, ayni ontolojik ideolojiler gibi "doganin kasnunlari vardir" demez, "Dogaya tum bu oznel ozsel ozel degerleri onu gozlemleyen insanoglunun verdigini" soyler. Dolayisi ile dogal kadercilik bu temelde dogal zihniyet kaderciligidir ki; zihniyet kisi isterse degisebilir ve caga gore de degisime uyabilinir.
- 11 yanıt
-
- 1
-
-
Biriusi ben ozgurum" derse, ne algilarsin? Buradaki ilk iki cumle, tum insanoglu icin gecerlidir. Son iki cumle de ya farkinda olarak yaz da farkinda olmayarak, kendisine verilenden rahatsizlik duymasidir. Burada her turlu eski nesil tarafindan etik yonlendirim ve yaptirimlar soz konusu. Bu eger bir sikayet ise, kime sikayet ediliyor. Eger bir tesbit ise o zaman da ne yapmak gerekiyor? Sen ozgur olmak istesen, bu ozgurlugu nasil aciklarsin? Nedir sence ozgurluk ve neyin/kimin, neyden/kimden ozgurlugu?
- 11 yanıt
-
- 1
-
-
Rica ederim. Yeterki bir kisi rahatsizligin en azindan farkinda olup, onun ile ilgili, iyi niyetli olarak samimi icten ve de azim ve kararlilikla bir mucadele versin, benim acimdan boyle bir "ugrasi" nin her hangi bir "bikkinligi" soz konusu degildir. Cunku bilgi ve bilinclenmede onemli olan farkindalik niyet ve istemdir. Bunun da oturmuslugu kararliligi azmi hem zaman alir, hem dikkat dagilir, hem de inisli cikislidir. Bu da zaten yanitlardan alinan gozlem ile ortaya konabilir. Aslinda ben kendi algi ve acimdan hemen hemen her konu ve kavrama bu temelde degindigimi dusunuyorum. Tabi ki her kisi acisindan, kendi rahatsizligi farkindaligi temelinde bu deginilen baslik ve mesajlardan uygun olani ile iliski kurmak ta bilgi bilinc ve farkindalik konusu. Iste o yuzden gerektiginde, ozenerek acikladigim basliklari konu ya da kavram ile paralel gorerek link veriyorum. Belki de ilk olarak bu baslik bir terapi temelinde benim butun basliklarimi OLABILIRLIK TEMELINDE SOMUTA INDIRGEMIS OLMUSTUR. Cunku pratik yol gosterimi icerir, benim yazilarim genelde teorik temelde gozlem verdiginden; algi sorunu yaninda pratik ile ozdeslestirme sorununu da icerir. Boylece cogu beyince yazilanlar onu pratige tasiyamayanlar ya da elestiri kolayligi olarak secenlerce "ayaklari yere basmayan/utopik" v.s. olarak degerlendirirler. Iste orada o degerlendirmeyi yapan, KENDI RAHATSIZLIGINI BULAMAZ VE FARKINA VARAMAZ. Oyle olunca da yazilanlar ve yazismalar ilerleme yerine, bir tartisma ve kisisel atisma polemigi olarak ilerler. Bunu burda ya da baska yerde herhangi bir konu ve kavram basligina gelen yanitlarla gozlemleyebilirsin. Cunku mantik "tu kaka" mantigi, ya da "ben de bir seyler yaszayim" temelli ego tatminidir. Ya da sirf karsi olmak catismak satasmak temelli kisa ve ozu herkesce gozlemlenen hak ihlal edici yanitlardir. Neyse, belki bu mesaj da bir cesit "serzenis/ic dokme" bunyesinde oldu. Belki seni kisisel olarak pek "baglamayabilir" ama en azindan baska okur ve yazarlara belki onlarin rahatsizligi acisindan bir isik tutabilir. Hangi konu ve baslikta istersen ister kisisel ister yasam ve iliskinde gozlemledigin ister dusunce olarak ilgilendigin onemsedigin her konu kavram ve sorunu/rahatsizligi ister kisa ve oz ister aciklayice olarak dile getirebilirsin. Konu ile baslik bulamazsan, onerebilirsin, acabilirsin ve hatta "evrensel-insan'a sorular" basliginda dile getirebilirsin. Dedigim gibi yazilanlar ile iyi niyet ve samimiyet temelinde ilgilenen her bir yazar, bana sadece yazi ve konu kavram ile ilgili yeni bir acilim ve katki yapmami saglar. Yani bence aciklayici net olan bir dile getirim, katki saglayanca daha bir aciklanir ve netlesir hale gelir. Iste dusuncenin cesitliligi ve bilginin kaynak farkliligi bu konu kavram isleme derinligi icin en uygun yoldur. Benim bu konudaki siarim sudur "Her sey cok zordur, onemli olan onu kolaylamaktir." Ya da "aslinda basit gibi gorunenin bilgi ve dusuncesi arttikca ne kadar karmasiklastigi ve bu karmasikligin olmasi gereken algi basitine donustugu her basitin uzerinde belirtilecek dusunce ve bilgi cesitliligi ile saglanir." Iste benim yaptigim, "zoru kolaylamak" ve "basitin karmasigini algilanir kilmak"tir.
- 9 yanıt
-
- 1
-
-
Duzenleme olanagi vermedigi icin burdan devam ediyorum. Iste bir dile getirim, kisiye yonelik, yuzyuze birlikte ver karsilikli oldugunda tabi ki anlasilmasi kolay oluyor. Boyle bir kitle platformunda ise KISISELLIKTEN ZIYADE INSANOGLU GENELI SOZ KONUSU. Bu da kisiyi ya ilgilendiriyor, onemsetiyor, etkiliyor; ya da gale almiyor, karsi cikiyor, tartisma yaratiyor ve hatta polemik ve atismaya/satismaya "senli/benli" ye donuyor. Dusunce bilgi v.s. yerine direk yazisanlar biribirini hedef aliyor.
- 9 yanıt
-
- 1
-
-
Aynen iste ben bu dedigini bilgisel bilissel bilimsel insansal v e evrensel yonum ile; bire bir den ziyade, kitlesel platformlarda yapiyorum. Tabi ki yasam ve iliskilerimde yer alan kisiler ile, her turlu SADECE ONLARA YONELIK; birebir dile getirimim, yol gosterimim, hatta terapilerim de var. Zaten bu aciklamalar benim imzamdaki ogelerin BELIRLI BIR BILIMSELLIK VE BILISSELL;IKTE TIPTA TEKNOLOJI DE VE HER TURLU TERAPI/TEDAVI DE KULLANIMI. Farki ise SADECE KISIYE YONELIK. Burasi ise bir kitle platformu oldugundan bu kitlen in yazar ve okuluna GENEL SORUNLARIN ACIKLANMASI TEMELLI BIR DILE GETIRIM. Bu da ister istemez SORUN ALGISI BILGISI BILINCI FARKINDALIOGI BILISSELLIGININ GETIRDIGI; OKUR VE YAZARA YONELIK ILGI ETKI ONEM TEMELINDE BIR YANSITMA VE YANSIMA OLUYOR. Iste bu temelde qua ve devrimci sorgulama, ister istemez KISININ RAHATSIZ OLMADIGI AMA GIYDIRILEN SAHTE EGO ELBISESI OLAN DUSUNCE VE DAVRANISLARA YONELIK oluyor. Tabi boyle bir sorunu oldugunu algilayamayanlarda, yazilanlari kendi degerleri ile mukayese ediyor ve bir sey vermek/almak yerine ortaya "dogru/yanlis-iyi kotu" v.s. tartismasi cikiyor v.s.
- 9 yanıt
-
- 1
-
-
Yeni bir yontem deniyecegim. Yani cok kisa yanitlar vererek, senin o yanitlara gelen yanitlar uzerinden senin verileni verildigi gibi algilamani gozlemleyerek ilerleyecegim. Ilk yapilacak sey, bu kisinin KENDINE SORUN OLAN YA DA RAHATSIZLIK VEREN; HERHANGI BIR FIZIKSEL UYARISINI, DAVRANISINI, HIS/SEZGI/DUYGUSUNU YA DA DUSUNCESINI BULUP ORTAYA CIKARMAK. Yani onun onu rahatsiz eden, cembersel ogelerinden birini ona soyletmek. Bunu onun COZMESI ADINA yardimci olmak. Yani rahatsizligin, sorunun farkindaligi ve ona bir ad ve isim vermek. Sonra bu rahatsizlik ile mucadele edemedigini kendine itiraf ettirmek Ondan sonra da EGER BU RAHATSIZLIGINI GOZLEMLEMEK ISTIYOR VE ONU ARTIK RAHATSIZ ETMEMESINI YANI MINDFULNESSI ONA COZUM OLARAK OGRETMEK. Sonra da bunu ona onun herhangibir nefret anlam ve icerigi temelinde onun bu anlam ve icerikte NEFRET ADINI VERDIGI DUSUNCESINI MINDFULNESS ILE OGRETMEK Kisaca bu nefretin bir uygulama degil, rahatsizlik oldugunu ona onun algilayacagi sekilde algilatmak. Tabi bu uzun bir terapi adi da; bilissel/davranissal terapi. Buradaki bilissellik rahatsiz edenin farkindaligi adinin nefret konmus olmasi ve bu adi nefret olan rahatsizlik ile yapilan her turlu mucadelenin sonucsuz kalmasi, yani RAHATSIZLIGIN GIDERILEMEMIS OLMASI ve bu rahatsizligin her turlu dortlunun mindfulness ile gozlemi.
- 9 yanıt
-
- 1
-
-
Herseyden once, daha once aciklandigi gibi; dusunce bir isim, dusunmek ise bir eylemdir. Iste burada onemli olan DUSUNCE ISMINE VERILEN SIFATIN ILK EYLEM OLMASIDIR? Konumuz o andaki bizde olan dusuncenin, SIFAT OLARAK; KOTUMSER/RAHATSIZ EDICI/NEGATIF v.s. olmasidir. Yani "Su andaki dusuncemiz, nasildir?" dusunmek eyleminin sifat vermesi temelinde "Rahatsiz edici bir dusuncedir." Simdi bu temelde bakalim. Yalniz burada once dusuncenin de icerdigi, cemberimizin diger ogelerini ortaya koyalim. Fiziksel/sinirsel uyari Hisler/seziler/duygular Davranis Dusunce. Iste bu cemberin, herhangibirindeki OLAN HERSEY, DIGER OGELERI DE ETKILER. Yani sizin eger rahatsizlik verici bir dusunceniz varsa, bu otomatikman; size bir uyaridir, hislerinize/sezginize/duygunuza, davranisiniza ve de dusuncenize etkir. Once rahatsizlik veren dusuncelere herkesin yasaminda ve iliskisinde yer alan ornekleri verelim. Zihinsel suzgec- uymayanlari red etme, ve neyi alabiliyorsak onu alma, sadece olan bitenin negatif yanini one cikarma her turlu uygun dusunceyi ve aslinda olani bertaraf etme, kovma. Zihin okuma- Baskalarinin ne dusundugu hakkinda bildigine yonelik ahkam kesme. Tahmin- Gelecekte ne olacagini bildigine inanmak Mukayese ve rahatsizlik- Her seyin uygununu baskalarinda gorme ve kendini bu yonde negatif olarak digerleri ile karsilastirma Kendini/Baskasini yerme- Kendin ile ilgili dusunurken, kendini suclama, yerme ve her seyden sorumlu tutmaya da tamamen sucu baskasina yukleme. Meli/Mali- Bir seyi tamamen bir kesinlik icinde degerlendirme ve kendini bu sartlanmisliga zorlama Boylece kendi uzerinde baski kurma. Ayrica gerceklesmeyecek beklentiler saptama. Muhakeme- Her sey hakkinda olani gormek yerine, kendince degerler ortaya koyma. Duygusal Sorgulama- iyi hissetmedigin icin, iyi olmadigini dusunme ve evhama kapilma. Evhami buyutme- her turlu evhami daglar gibi yukseltme her seyi olumsuzluga tasima ve olmayan tehlikeler yaratma Cileden cikma- Cok kotu seyler olacagini hayal etme ya da inanma. Siyah/beyaz- Bir seyi iki kutup arasinda tikama "Ya iyidir, ya da kotudur" gibi. Kutuplara savrulma. Ortadaki griyi algilayamama. Hatiralar- Icinde bulundugun olumsuz dusunceyi, gecmisteki olumsuz hatiralar ile ozdeslestirme Gecmiste olan olumsuzluklarin da bu sefer olacagina inanma. Iste butun bu ornekler, olumsuz bir dusuncenin, dusunme eylemleridir. Simdi butun bunlari bir ornek ile isleyelim ve yapilabilecekleri gorelim. Diyelim yolda yururken, karsi tarafta bir tanidiginizi gordunuz ve el salladiniz. Sonuc olarak ta hic bir karsilik almadiniz. Iste burada en basta OLUMLU MU YOKSA OLUMSUZ MU BIR DUSUNCE AKLINIZA GELIYOR? Diyelim, akliniza ne geldi ise; bu gelen dusunce sizi rahatsiz etti. Burada yapilabilecek ilk sey; BU OLUMSUZ DUSUNCENIN ALGISI OLARAK FARKINA VARMAKTIR. DAHA SONRA BU OLUMSUZ DUSUNCEYE BIR ETIKET/AD/ANLAM VE ICERIK VERMEKTIR. Iste bu ikisini yaptiktan sonra, ILK YAPILABILECEK SEY; BU OLUMSUZ DUSUNCE ILE MUCADELEYE GIRMEKTIR. Iste burada sorun, ne kadar nasil ve ne sekilde mucadele edilirse edilsin, BU OLUMSUZ DUSUNCEDEN KURTULAMAMAKTIR. Peki burasi yolun sonu mudur? DEGILDIR. Bilim bizlere, "neuroplasticity" denilen, KISININ ISTERSE VE BASARIRSA BEYNINDEKI DUSUNCENIN KENDISINI RAHATSIZ ETMEYECEGINI GOSTERMISTIR. Bunun bilinen adi "mindfulness" tir. Ingilizcesini yazdim, cunku turkce olarak tam bir karsiligini bulamadim. Bu bir yerde RAHATSIZ EDEN DUSUNCEYE, TAMAMEN FARKLI VE BASKA BIR YONDEN YANASMAKTIR. Aslinda bir suru bilinen terapiler mesela yogo, bu amac ile yapilir. Buradan soylenmek istenen sey nedir? Birincisi DUSUNCE ILE MUCADELE ETMEMEKTIR. DUSUNCEYI BASKA BIR YERE/SEYE ODAKLAMAKTIR. TUM VUCUDU KONTROL EDEBILECEK BIR DUSUNCENIN VUCUDA KONSTRASYONU GEREKIR. DUSUNCEDEN KURTULMAYA CALISMAMAKTIR Soyle dusunun, birden bire elinizde bir torba oldugunu algiliyorsunuz, bu sizi rahatsiz ediyor ve bu TORBADAN KURTULMA OLANAGINIZ DA YOK. Yine soyle dusunun, bu torbayi oraya buraya salliyorsunuz, gozunuzun onune koyuyorsunuz, yani TORBAYI KENDINIZE DERT EDINIYORSUNUZ. Iste bu torba ile olumsuz dusuncenizi ozlestirin. Yani TORBADAN KURTULAMAYACAGINIZIN BILINCINE VARIN. Kisaca, TAKI DUSUNCE ODAGI DAGILANA KADAR, NE YAPARSANIZ YAPIN; O TORBA ILE BIRLIKTE YAPACAKSINIZ. Burada aslinda yine deprem "dede" devreye giriyor. Yani "o torba ile yasamayi RAHATSIZ OLMADAN ogrenmek" Bu ne bir kabullenmektir, ne de bir red etmektir. Kisa olarak TORBAYI TORBA OLARAK ALGILAMAK BILISSELLIGINE VARMAK VE DE ONA SAYGI DUYMAKTIR. Onu sevmenize, onun ile mucadele etmenize hic gerek yok; SADECE VARLIGININ BILISSELLIGINE VARIN VE SAYGI DUYUN YETER. Yani NE OLUMSUZU OLUMLUYA DONUSTURUYORSUNUZ, NE ONU OLUMSUZ OLARAK KABUL YA DA RED EDIYORSUNUZ. Sadece ve sadece ONUN VARLIGININ BILISSELLIGINDE OLARAK ONA SAYGI DUYUYORSUNUZ. Burada onemli olan, diger her turlu yasam ve iliskilerinizde dusunce ve davranislarinizda ONUN VARLIGININ BILISSELLIGINDE VE ONA SAYGIDA DEVAM EDEREK, ONUN SIZI ETKILEMESINI YA DA SIZE YON VERMESINI ONLEMIS OLUYORSUNUZ. Bunun bilim olarak hic te kolay bir sey olmadigini bilim cevreleri de kabulleniyor ve soyluyor. Iste bunun basarilmasinin tek olanagi, O RAHATSIZ EDEN DUSUNCEYI; SIZDEN ALIP AYRI BIR MUSTAKIL VAR OLAN VARLIKMIS GIBI GOZLEMINIZE TASIMAK Iste mindfulness bilimselligi ve bilisselliginin yaptigi da budur. Bunun terapi yonu de soyledir. Bir sandalyeye ayaklariniz yere basarak ve sirtinizi yaslayarak oturun, eger sorun olmazsa gozlerinizi kapayin. Tum beyninizin dusuncesini BIR NOKTAYA ODAKLAYIN VE DUSUNMEDEN SADECE DINLEYIN. Mesela bunu tum vucudunuz icin de, dunyayi ve her turlu fenomenlerini beyninizde canlandirarak ta yapabilirsiniz. Mesela once ayaklarinizdan baslayin, ayaklariniz ile beyniniz arasindaki uyariyi saglayin ve sadece ona odaklanin. Bunu tum vucudunuzu dolastirarak yapabilirsiniz. Ya da diyelim duraktasiniz ve aklinizdan rahatsiz edici bir dusunce gecti. Onu SIZIN VUCUDUNUZDAN VE BEYNINIZDEN ALARAK, DIYELIM GELEN BIR OTOBUSUN REKLAM TABLOSUNA ASIN. ORDAN DA OKUYUN. Kisaca SIZIN OLAN VE SIZI RAHATSIZ EDEN DUSUNCEYE TAMAMEN ODAKLANARAK ONU BIR TORBA GIBI BEYNINIZDEN VE VUCUDUNUZDAN CIKARIN VE MUSTAKIL VAR OLAN BIR VARLIK GIBI YANINIZA ALIN. Aslinda tam olarak ne dendigi belki algilanamayabilir, yalniz; benim daha once bu konuda yazmis oldugum yazilar var. Mesela " BIR KISININ KENDISINI GOZLEMLEMESI" gibi. Size ilginc bir not. Bugun bilim cevreleri, bunun basarilabildigi zaman, her turlu sinirsel uyarilarin da kontrol edilebilecegi ve hatta degisebilecegini soyluyor. Iste bu "neuroplasticity" henuz bilissel bilimde yeni bir olgu ve de HER TURLU ZIHINSEL DEGISIMI KISININ BILISSELLIGI FARKINDALIGI ILE YAPABILECEGINI ORTAYA KOYUYOR. Ustelik bunun fiziksel degisime de neden olabilecegi dusunuluyor. Yani kimse FIZIKSEL YAPISININ/UYARISININ ESIRI DEGIL.
- 9 yanıt
-
- 1
-
-
Bugun dunyamizda, birey bilinci almis toplumlarin olusturdugu ulkelerde, genellikle hak ve ozgurlukler taninmaktadir. Bilhassa Avrupa' toplumu genelde Hristiyan dininin Inancina sahip oldugu halde, ne kendi bireylerini, ne de ulkelerindeki etnik gruplari, hem yasam da, hem de egitimde bir inanc zorlamasina tabi tutmazlar. Kisilerin ne dogumdan verilen belgelerinde, ne de passaportlarinda, dini inanc hanesi yer almaz. Cunku dusunce, dini inancin bireysel bir secim oldugunu algilayacak kadar gelismistir. Sonucta bu "ozgurluk taniyan" dusunce, o kadar yerlesmistir ki; hangi hukumet politik olarak iktidara gelirse gelsin, bu konuda bir ideolojik degisim uygulayamaz. Cunku devletin bu temelde bir ideolojik inancsal tarafi mumkun degildir. Dini inanclarin bireysel degil de; toplumsal olarak algilandigi ulkelerde ise, boyle bir dusunce mevcut degildir. Ustelik, gelen ideolojik inancsal hukumetler, bu boslugu, kendi ideolojik amaclari icin, arac olarak kullanirlar. Bir dusuncenin ise, "ozgurluk tanimasi" o dusuncenin kendisinin ozgur oldugu anlamini tasimaz. Sonucta ozgurluk taniyan dusuncenin de, kendini icine hapsettigi bir ideolojik inanci vardir. Ozgur dusunce ise, bir bireye, dogumdan itibaren verilen tum ayrimci dini, milli, toresel, ahlaki v.s. kisaca etiksel ve ideolojik inancsal tabu ve degerlerden arinmasi ve bu degerlerin insan ve insanlik icin, ayrimci bir unsur oldugunun bilincine varmisliktir. Ama sunu da unutmamak gerekir ki, eger bir ulke dusunce olarak ozgurluk tanima bilincine erismemis se; o ulkede, ozgurluk ve haktan bahsetmek, sadece politikaci agziyla oy toplamak icin yapilan bir propagandadir. Bu da mantiksal olarak, gercek ozgur dusuncenin; ancak, ozgurluk taniyan dusunce toplumlarinda yasayanlardan ve orada yetisenlerden cikacaginin bir delilidir. Bu da bize, dunyadaki ulkelerin birbiri ile olan duzey farkindaki yerlerinin kolayca algilanmasini saglamaktadir. Ozgur dusunce icin, dusuncenin ozgurluk tanimasi sarttir. Ozgur bir dusunceyle dusunen bir beyin; ayni zamanda bulundugu toplumda ve de dunyanin herhangibir cografyasinda da ozgurlugu taniyan ve ozgurluk taniyan bir dusuncedir. Ozgurluk taniyan bir dusunceyle dusunen beyin ise; eger bu ozgurluk tanimasini, kendi dogrusu temelinde, ayrimci bir ideolojik inancsal temele oturtmussa, ozgur degildir. Ozgurlugunu, inandigi ideolojisinin dogrulariyla sinirlamistir. Ozgurlugu, ideolojik inancsal baska bir dogruya baglanabilir. Ama; bu degisim, dusunceyi ozgur kilmaz. Hem ozgur dusunce, hem de ozgurluk taniyan dusunce, belirli bir birey bilinci gerektirir. Sonucta her turlu farkli haklarin yasam ve iliskilerde sunumu ve uygulamasi, haklarin ozgurlugu, ancak ozgurluk taniyan dusunce temelinde mumkundur.
-
- 2
-
-
Bir toplumun evrensel ve insansal duzeyde birarada ve beraberce yasam ve iliski surebilmesi ve her turlu dusunce ve davranis sergileyebilmesi icin; Evrensel hukuk duzeninin sistemine, kurumlasmasina, korunmasina gelistirilmesine gereksinim vardir. Evrensel hukuk duzeni her turlu konuda antiayrimci ve her turlu farkin farklarinin farkinda olarak esitligi, savunusu, takibi, tanimi ve temsilini saglayacak insan haklari algili ve toplumunun her bir bireyini birey-insan farkindaligi, bilimsel-bilissel-bilgisel-kavramsal zihniyeti, saygi-vicdan bilinci, bireysel hak ve ozgurlukler tanimi ve bireyin hak ve ozgurlukler talebi temelinde egitim, ogretim, ogrenim ve yetistirim verebilme duzeyinde olan bir sistemdir. Her bir kavramina konusuna ciltler yazilabilecek ve genelde cok yonlu bir bilgi ve bilinc temelli dusunce alisverisine yol acacak bu kavram ve degerlerin nasil bir anlam ve icerikte olacagi ve bu anlam ve icerigin, insanin zihinsel ufkunun sinirsizligi ve serbestligi temelinde her turlu evrensel-insansal gelismesini ve yenilenebilmesini cagdaslasmasini bilim, teknik, felsefe ve dilde saglayacagini her bir beyin kendi duzeyince sorgulamali ve onermelidir. Yukarida gecen bu kavram ve konularin insan ve insanligin yasam ve iliski dusunce ve davranis sistem ve kurumlasma adina onemine kisaca deginecegim. Birey-insan farkindaligi; Insan olarak dogan ve yasam suren dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, mustakil var olan varligin; kendisini madde, meta, mal, kole, emir kulu, tanri kulu, hayvan, atom v.s. olarak degil; bir insan ve onun en kucuk bolunmez parcasi birety olarak algilamasi. Insan Haklari algisi: Bu farkindaligi algilamis olan bir bireyin insan birlikteliginde yasam ve iliski surebilmesi ve dusunce ve davranis ortaya koyabilmesi icin, haklarinin oldugunun farkina varmasi. Haklarin en basinda da yasamak ve yasatmak hakki. Saygi-vicdan bilinci: Buradaki vicdanin, bireyin kendi dahil hic kimseye zarar vermemesi, mudahele etmemesi, karismamasi, baski kurmamasi, empoze etmemesi, zorlamamasi v.s. Buradaki sayginin da, bireyin kendi dahil her turlu dusunce ve davranis ve de yasam ve iliskiden kaynaklanan numenal yeti degerleri farkinin farkina varmasi, kendininki dahil, hic bir farki digerine gore one cikarmamasi, hic bir farki yok saymamasi ve kendi farkindan yola cikip diger farklari degerlendirmemesi, kendi farki dahil her bir farka ayni mesafede olmasi, farklari ayirmadan ve birbiri ile ust/alt guc hakimiyet v.s. temelinde yaristirmadan kollamasi, korumasi ve vicdan bilinci temelinde her turlu zarar verenlerini sorgulayarak onlardan arinmasi ve kurtulmasi. Bireyin hak ve ozgurluk talebi: Iste bu yukaridaki, algi, bilinc ve farkindalik temelinde toplumun en kucuk birimi olma vasfiyle, her turlu yasam ve iliski, duzen ve sistem, kurum ve kurumlasma, tanim ve temsil icerikli hak ve ozgurluklerini evrensel hukuk temelinde talep etmesi ve bunun elde edilme mucadelesini vermesi. Bireysel hak ve ozgurlukler tanimi: Bireyin hak ve ozgurluk talebinin, ve elde edilme mucadelesinin baska bireylerin hak ve ozgurluk alanina mudahele etmemesi adina; bireyin kendi hak ve ozgurluk talebi ve mucadelesi yaninda; bireyselolarak diger bireylerin de hak ve ozgurluk mucadelesini ve talebini tanimasi temsil edilmesini istemesi ve kendi hak ve ozgurluklerini elde edebilmesinin mucadelesinin bireysel hak ve ozgurlukler mucadelesi oldugunu algilayarak vermesi. Butun bunlar bizlere bazi onemli noktalari algilatiyor. Birincisi hak ve ozgurluk talebi, baskalarinin hak ve ozgurlugunu elinden almayi icermez. Baskalarini kendi hak ve ozgurlugunun dayatilmasini, baskisini, mudahelesini icermez. Kisaca hak ve ozgurlukler hem bireyin adina hem de bireyseldir. Her birey kendi bireysel hak ve ozgurluklerini baska bireyin hak ve ozgurluk alanina girerek yerine getiremez. Iste tum bu farkindalik, bilinc, algi, tanim, talep, kollama, koruma, elde etme mucadelesinin temelinde kendi hak ve ozgurluklerini baskalarina empoze etmeme ve kendi her turlu farkini baskalarina hakimiyet kurmada kullanmama yatar. O zaman kimsenin kendi dusunce ve davranisini, yasam ve iliskisini kimse uzerinde baski kurmaya, mudahele etmeye, zorlamaya v.s. ne hakki ne de ozgurlugu yoktur. Iste hak ve ozgurlugun bireyligi ve bireyselliginin toplumsal bir arada antiayrimci olarak yasam ve iliski surmesi bu demektir. Bu da bize kimsenin tek basina, yalniz yasamadigini her turlu sosyal, etik, ideolojik, inancsal, dogrusal farklari tasidigini ve hic bir farkin digerini biribirinden ayirmamasi ve kendi farkini digerine ust/alt kilmamasini gosterir. Buradan da en onemli konu olan bireyin evrensel-insansal zihniyeti ortaya cikar. Bilimsel-bilgisel-bilissel-kavramsal Zihniyet: Insanin ve onun birimi bireyin evrensel-insansal bir toplumda diger bireylerle birarada ve beraber yasayabilmesi adina; bilimsel, bilissel, bilgisel ve kavramsal zihniyet ile yetismesi, egitilmesi, ogretimi ve ogrenimi gerekir. Bunlar kisaca, evrende epistemolojik olarak bildiren ve belirten faktorun insan oldugudur. Insanin her turlu ufkunun sinirsizligini ve serbestligini saglayacak olanin algi gozlem ve bilgi oldugudur. Bu konudaki her turlu bilginin sadece ogrenimi degil; farkindaliginin ve bilincinin gerekli oldugudur. Yani bilissel bilgi sahibi olmak durumudur. Iste butun bunlar da cagdas, guncel, yeniligini kaybetmeyen bilimsel temeldeki yontem, mantik ve numenal yeti kullanimi gerektirir. Iste butun bunlarin getirecegi somut ve teknik duzeyin kullanimi da ihtiyac temelinde bir serbestlik ve ortaklik demektir. Baslik insan temelli bireyin elinde tek kullanim ve yonlendirim degeri olan yasamini ve yasaminin her turlu iliskisel ve sistemsel icerigini icermektedir. O yuzden konu ve kavramlar cok onemli ve bunu saglayacak duzeyde, cagdas insanlik iceren ve noksansiz olmalidir. Aksi kim nerede hangi cografya ve toplumda nasil ve ne farklarla yasarsa yasasin, yasamini kendi yasamayacak, sadece kendisine sunulan yasami yasayacak ve yasatildiginin bilinc ve farkina varamayacaktir. Yasamini algilamak, yasamak tanimak yerine; yasatilan hayatin her turlu iliskisel sorunlarina maruz kalacaktir.
-
- 2
-
-
Turkiye'nin herkesin"deprem Dedesi" olarak tanidigi, kisinin meshur bir sozu vardir" Depremle yasamayi ogrenecegiz" Bu soz aslinda; depremle yasama bilincini veren bir cumledir. Her birimiz, birer kisi olarak; baska kisilerde olmayan hem ozel, hem de degersel ogelere sahibiz. Eger herkes kendi basina yasiyor olsaydi. Herkes kendi ozelligiyle yasardi. Ama, maalesef; yasam ve onun iliskisi kisisel degil toplumsaldir. Bu ne demektir? Herbirimizin toplumun bir parcasi olarak; beraber yasamasi demektir. Peki kisiselligimiz? Iste o da bizim toplumdaki ozel yerimiz. Eger bir arada yasayacaksak; ayni deprem dedenin dedigi gibi "bazi seyleri ogrenmek" zorunda ve durumundayiz. Bunun en onemli nedeni; hem kendi yasam ve iliskilerimizi kolaylastirmak hem de beraber yasayacaklarimizla; birlikte, beraber ve ahenk icinde yasamak. Genelde bir kisiyi, diger kisiden farkli kilan ve onu ozel yapan sey nedir? O kisinin; kendisine ait yetismisligin verdigi; milli-dini, kokensel, ahlaki, geleneksel, ailevi v.s. degerlerdir. Iste bir toplumun icinde; bu ozelliklere farkli olarak sahip ve her biri kendi icin ozel; kisiler yasar. O zaman; herseyden once; kendimizden farkli degerlere sahip kisilerle birlikte yasamayi ve iliski kurmayi ogrenmeliyiz. Bu ne demektir? Bunun anlami sudur. Herkes; kendi degerlerini ortaya koyabilmenin yaninda; beraber yasamakta oldugu ve kendi degerlerini tasimayipta farkli degerler tasiyan kisileride saygi ile karsilamayi ogrenmelidir. Bunun yarari iki turludur. Diyelim siz muslumansiniz ve sizin bir Alevi arkadasiniz var? Nasil bir arada yasamayi ogreneceksiniz? Cok basit. O sizi size ait olan degerlerle algilayacak; siz de onu ona ait olan degerlerle algilayacaksiniz. Bunun yarari, ne olacak derseniz; birbirinizi ne kadar detayli tanir ve algilarsaniz ve birbirinizin degerlerine karsilikli ne kadar saygili olursaniz, iste o zaman o beraberlik yurur. Bu bir Turk-Kurt birlikteligi, bir teist-ateist birlikteligi v.s. kisaca; tum dogrusal inancsal ve ideolojik, yetisim, koken, ahlak, gelenek v.s. farklarinin birlikteligi anlamini tasir. Bizim, Anadolu'muzun tarihsel gelenegi, birikimi, gozlemi; zaten tam da bu ahenk ve mozaik farklari icin; "bicilmis kaftan" cografyasidir. Bu su demektir. Ozel birer kisiler toplulugu olarak; farklarimizin getirdigi farkli degerlerimizle birlikte yasamayi ogrenmeliyiz. Ayni "deprem dede" nin dedigi gibi; eger depremle yasamayi ogrenmezde; deprem icin gerekli tedbir ve onlemleri almazsak, ne olur? Deprem bize; depremle yasamayi ogrenmemisler olarak, "pahaliya patlar" Iste burada da; eger; farklarimizin getirdigi farkli degerlerimizle birlikte yasamayi ogrenmezsek; bu da bize toplum olarak "pahaliya mal olur" nasilmi? Gereksiz, mucadele ve savasim yaparak, biribirimizi kendi dogrusal degerlerle degerlendirip, baska degerlere hak tanimamak, boylece, kutuplasmak, bolunmek, biribirimizi otekilemek ve geneliyle; huzursuz, gecimsiz, tedirgin, korkulu, yasam garantisi olmayan, v.s. bir toplum yaratmak. Iste boyle bir toplumun; ne ulkemize, ne ulke halkina, ne de ulke icindeki herbir bireye zarardan baska birsey getirmeyeceginin bilincinde olmak lazim. Ustelik; bizim bu gecimsizligimizi; bir koz olarak kullanip; bizi tamamen biribirimizden ayirmak isteyen, ideolojilere, inanclara da paye vermek. Sonucta unutmamak gerekir. Insanoglu, sosyal ve toplumsal yasam ve iliski surdurmek zorunda olan bir varliktir. Birakalim toplumu, iki kardes, akraba, aile uyesi v.s. de bile; bu ogrenim gecerlidir. Cunku bu ogrenimin bilincine varir ve bu ogrenimi uygular ve ogretirsek; degil; iki kisi olarak ya da sadece Anadolu olarak; dunyanin herhangibir cografyasinda bile; yasam ve iliski zorlugu cekmeyiz. Demekki, bu "birlikte yasamayi ogrenmek" bize yasam ve iliski olarak; dunyanin her cografyasinin kapisini acar. O yuzden de; bu ogrenim-ogretim, bilgi, birikim ve bilinc; hem bireysel, hem insansal, hemde evrensel bir uclemin saglanmasinin caldigi kapidir. Su andaki Turkiye'mizin icinde bulundugu durum; tamda bu ogrenimin ogretimin en ihtiyac duyuldugu donemdir. Her bir kisi; sapkasini onune koyup "ben, kendi farklarimin farkli degerleriyle birlikte; icinde yasadigim toplumdaki kisilerin benden farkli farklarinin degerleriyle birlikte yasamayi ve iliski kurmayi biliyormuyum?" sorusunu sormasi ve bir an evvel bu soruyu olumlu cevaba ve bilince cevirerek; yasam ve iliskisine devam etmesi gerekiyor. Yani; deprem olmadan; onlemlerin ve tedbirlerin alinmasi ve bu konuda her ozel kisiye dusen tek tek gorev ve sorumluluk. Ustelik, bu konuda o kadar sansliyizki; belki de Anadolu topraklarindan baska; yeryuzunde, bize bu birlikte yasamayi ogretecek, tecrube, birikim ve bilgiye dayanan toprak parcasi yoktur. Sadece etrafimiza bakmamiz, yasli akraba ve cevreyle konusmamiz ve eger mumkunse ulkemizin topraklarini gezerek gozlemlememiz, kosedeki kahve de ki birlikteligi gozlemlememiz v.s. yeterli olacaktir. Yeterki, birlikte yasamayi ve iliski kurmayi ogrenmek isteyelim ve bu istemi dusunce ve davranisa tasiyalim. Anlayis, olgunluk, hosgoru, misafirperverlik, alcakgonulluluk, alicenaplik, dostluk, arkadaslik, komsuluk, destek, yardim, v.s. duygu ve dusuncesiyle.
-
- 1
-
-
Bu yazida, sizlere "yasam yolculugunu" aciklamaya calisacagim. Dogum ve doganin iradesinden bagimsiz kendisine verilenler; deri rengi, cinsiyet, ad, soyad, aile, sulale, cevre, ulke, milli koken, dini koken, yap-yapma egitim ve ogretimi, milli kokensel ve dini kokensel degerler, toplumsal degerler, cografi degerler, ailevi degerler, cevresel degerler, genel ve programli, egitim, ogretim, zorunlu arkadas ve okul cevresi, akraba iliskileri,ekonomik degerler, sosyal ve siyasal degerler, etiksel degerler, okunup ogrenilen degerler, tarihi, bilimsel, felsefi degerler, herturlu soyut degerler, v.s. Kisi buyudukce; bu degerleri, ozumseme, karsi cikma, kabul etme, tartisma, dusunme ve davranisa tasima, degerlerin, kendine gore ifadesi, kullanma, iletme, sahiplenme, bu degerlerin "en dogrusunu, iyisini, guzelini, olmasi gerekenini v.s." savunma, baskalarini bu savunulan degerlere, ikna etmeye cabalama, herkesi; kendi degerlerini savunmaya yonelik tartisma ve TUM VERILEN DEGERLERLE, DEGERSEL, INANCSAL, DOGRUSAL IDEOLOJIK VE TEORIK MUCADELE. Ne yazikki; bizim gibi, birey olma ve bireysellik egitimi vermeden yoksun toplumlar icin, hayat yolculugu burada bitiyor. Olmasi gereken, birey yolculugu ise; tum bu dogumdan itabaren verilen degerleri, kendi oz irade ve algi temelinde kendin icin; yeniden duzenleme, gereksizlerinden arinma, gerekli gorulenleri; kendi oz iradenle algilama v.s. KISACA; KENDI KENDINI, dogumdan itibaren verilen degerler yerine KENDI OZ DEGERLERINLE OLUSTURMA. Bireysel kisilik olusturumu. Son asama ise; gerek dogumdan itabaren verilen olsun, gerekse senin kendi oz degerlerin olsun; butun bu degerlerin, birer; ayrimcilik, bencillik, cikar, mucadele, TANRISAL, DOGRUSAL, INANCSAL, degerler oldugunun bilincine varma ve sanki, yeniden doguma doner gibi; insanlasmak ve insanlik sunmak adina; tarihi tamamen geri cevirerek; tum bu elde edilen degerlerden bir bir arinma ve hemen hemen her degerde, serbest dusunur olabilme. Bu arada; bireysel sayginin, hak ve ozgurluklerin bilincine varabilme; gercek ve dogru farkinin bilincine varabilme ve, tum ctetolojik ve evrenssel koken ve temele ait dusunce ve davranisin vasfina ererek; bu dusunce yapisinin, insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte iceriginin bilincine vararak; bireysel temelde; tum bu insanozunun disindaki degerlerden arinma mucadelesi. Yani, birey bilinci almis yapiyi; bireysel olarak insanlastirmaya yonelme. En azindan, belki olum (olmek) gelmeden; hic olmazsa; bazi degerlerde insan olmanin ozde ne oldugu, tadilmis olur. Iste, yasam yolculugu; dogumdan, bireye; ve bireyden, insana dogru uzanan, yalniz, yorucu, zevkli, inisli cikisli, ama devamli ilerleyen bir yolculuktur. Once veri ile baslar, sonra algi ve kendinleme ile devam eder, sonra tum verilerin curutulmesi ve yanlislanmasi algisi ile, verilerden, arinma, ihtiyac duymama, ile; tamamen farkli kulvarda giden bir yolculuktur. Cok ilginctir, biryerde; tum yasam yolculugu, bir bebegin dogumda dile gelip"ben insanim, bana bu verileri bosuna vermeyin cunku bu veriler beni insan olmaktan alikoyuyor, uzaklastiriyor, bana ayrimciligi, bencilligi, cikari, ve herturlu insan olmayan degerlerle bir yasam surmemi benden istiyor, o yuzden; hic zahmet etmeyin. Birakin, beni kendi halime; ben bir birey olarak; bireysel temelde; tum insan olan ve insanlik sunan evrensel degerlerle yasam ve iliski sureyim" Iste, dunyanin neresinde olursa olsun, bir dogan bebek bunu diyebilse; tum yasam yolculugu cok degisik olur. Tum dogan bebekler, bunu diyebilse; dunya da degisik olur. En azindan, bir bebek yasam yolculugunu GERIYE DOGRU DEGIL; ILERIYE DOGRU yapar. Halbuki, dogan bebege; dogdugu andan itibaren insan diyorlar. Iste bu ilk ve dile gelmeyen veri. Tum yasam yolculugu da; bu veriyi almak icin geciyor. En azindan, birey bilinci alabilmis olan icin, bu olanak doguyor. Bence ilk alinmasi gereken bilinc te; BELKI INSAN OLARAK DOGUYORUZ AMA INSAN OLMAK ICIN YASIYORUZ. En azindan; bize verilen bu ilk, gorunussel ve ayrimsiz verinin anlamini kendimize vermek icin, onun ozunu ozde algilamak icin; yasam yolculugu yapalim.
-
- 2
-