-
İçerik sayısı
3.544 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
391
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by evrensel-insan
-
Gozlemlenen fenomen sadece fizik kanunlarinin insanoglu algisina gozlem veren bir tabani olabilir. Kanunlar ise olgu olabilir. O yuzden fizik kanunlarinin varligi ile yoklugu tartismali ise, ortada olgu da yoktur. Kanunlar sadece teori halindedir, test edilmemistir, gozleme tasinamamistir. Ayrica farkin yaninda onemli olan; bu kanunlarin teorisinin/formuluinun test edilebilmesi gozlem vermesi ve burdan elde edilen olgudur. Mesela bir fizik kanunu oyle gozlemi olmasin ve sadece teori/varsayim olsun. Bir fizik kanunu soyle, teorisi test edilmis, gozlemi alinmis ve olgu olsun. Laburatuar ile doga farki teoriden mi gozlemden mi ileri geliyor? Dolayisi ile fizik kanunlarinin oldugu ya da olmadiginin olcutu nedir? Neye gore vardir, neye gore yoktur?
-
Ben bir seyi ne basite indirgiyorum, ne de bir seyi sadece bir oneri ile acikliyorum. Tabi ki uykunun kendi kavramsal bilgisi bunyesinde farkli ozellikleri v.s. vardir ve oyledir. Benim burada verdigim ornek; karanlikta uyuyamamanin, ya da isikta uyuyamamanin senin verdigin fiziki bilgiler temelindeki bir gozlemi. Niye olmasin, ben zamaninda bir hafta uyumadigimi zamaninda sadece 4 saat uyudugum gunleri bilirim. Uyku vucudun bir ihtiyaci ve normali belki 8 saat olabilir. Yalniz bu 8 saatin sagladigini bazi kisi 4 saatte saglar. O yuzden hic bir sey "bu budur/degildir" degildir. Zaten bilimin guzelligi de burda olgular yanlislanir bilgiler eskir yenilenir ve daimi bir cagdaslik teknik gelisim ve de degisim soz konusuddur. Bu degisim hem fiziksel hem de zihinsel/davranissaldir. Iste o yuzden bilim, ideoloji inancsal ve izmlerin etigin v.s. "mutlak, kesin, degismez, sabit, hersey, hepsi, ilk, tek v.s." temelli akilci dogmalarindan farklilasir.
-
Tamamda "bunun kendi algi ve bilgisi tarafuindan verildiginin farkinda ve bilincinde mi, yoksa bunlari maddede var mi saniyor. Yani her turlu kanun, yasa, kural v.s. nin kendi tarafindan verildiginin farkinda ve bilincinde mi, yoksa bunlarin kendi algisina gozlem veren fenomende mi oldugunu zannediyor? Mesela sen fizikci isen, senin icin hangisi. Yada bir bilim kisisi olarak sence hangisi? Iste o tahminin, zamani yaratanmin insanoglu oldugunun farkindasizligindan geliyor. Hayvanlarda olan algi sadece ortam farki ve bunun getirdigi tabi duruma metabolizmas olarak uyum saglamaktir. Yoksa bir zaman algisi ya da zamana bagimli bir yasam ve iliski yok. Zaten zaman algisinin insanoglunun yaratiminda farkindaliginda v e bilincinde olmasi, olecegini bilmesindendir. Cunku insanoglu kendi yarattigi zaman ile yarisir ve zamani dogum ile olum arasindaki yasam yani omurdur. Hayvanda ne zaman bu algi gelisir, o zaman evrimsel olarak zaman, pozitivite, fonksiyon ve sayi algisi ve bilgisi de gelisir.
-
Tamam iste ben de bunu soyluyorum, cunku isik gecenin karanligina terstir. Yani gece algisi vermez. Demekki bundan dolayi, melatolin salgilamiyor. Teori gecerli. Yalniz isikta uyuyabilmek te demekki gece algisini bozmuyor ki, uyuyan uyuyabiliyor, yani melatolin salgiliyor. Bu da beynin yapisinin degisen sartlara zamanla uyum saglamasinin bir delili. Ayni aliskanliklar, ve her turlu degisen, etik degerler. Ya da vucudun kisinin getirdigi sarta uyum saglamasi gibi. Sonucta beyin adapte olabiliyor.
-
Bak sana bir ornek vereyim. Zaman algisi oldugunu dusundugun bir bitkiyi ya da hayvani, gunduzun tabi ortamindan, gecenin yapay ortamina ya da gecenin tabi ortamindan gunduzun yapay ortamina tasi. Bak bakalim tabi gunduz/gecedeki gibi mi davraniyor, yoksa bulundugu yapay gunduz/gecedeki gibi mi davraniyor? Bazi kisiler isikta uyuyamaz, neden? Cunku isik gecenin tabiligini bozar. Dolayisiyle en belirgin fark olan aydinlik ve karanlik ortam farki soz konusudur, yoksa zaman degil. Derrida binary opposition algisini deconstruct ederken, binary oppositionlardan birinin digerine "ustun" geldigini soyluyor. Yani aydinlik karanliga Savas barisa Sevgi nefrete v.s.
-
Yahu, nasil olmayan bir sey. Bir fizikci fenomeni (varligi/maddeyi/nesneyi v.s.) gozlemleyip, arastirip, elindeki formul ve teori ile test edip, elindeki olguyu kanitlayip mi hareket ediyor?, yoksa; "Bu fenomende (varlikta, maddede, nesnede v.s.) sunlar sunlar su ozelllikler v.s. vardir" mi diyor. Bir hayvanin, gece ve gunduzu farketmesi;, ya da mevsimleri fark etmesi onun bunu zamana tercume etmesi anlamina gelmiyor. Sadece algisina gore ve gozlemine gore davraniyor. Yoksa, saniye, dakika, saat, gun, hafta, ay, yil v.s. gibi bir algisi yok. Ya da "ben 4 saat sonra acikirim" demiyor. Bunun da zamanla ilgisi yok, ortamin durumun sartin degisimine gore metabolizma ona ayak uydurur. Bu zaman algisi oldugu anlamina gelmez. Yani algisal gorsel bir farklilik algisi, zaman algisi degildir. O yuzden o dedigin beyinin pineal bezinin, zaman algisi degil;degisen ortam durum v.s. algisinin getirdigidir. Bak kisaca; insanoglu algisina gozlem veren her bir fenomende ortak yan; hepsinin yeri ve hareketi olmasidir. Yani evrenden baslayarak evren bunyesindeki en buyugunden en kucugune her bir fenomenin, yeri ve hareketi vardir. Bu hayvanlara kadar boyledir. Hayvanlarin evrimsel gelismislik temelinde de yer ve harekete once numen, yani beynin soyutlamasi ve soyutlama yetileri eklenir, Bu da fenomenin dili yani kavramsal bilgisidir. (Her turlu hayvan sesi ve ayni hayvandaki farkli seslerin herbirinin farkli anlam tasimasi bilgisi) Insanoglu bunlarin yaninda ve ek olarak, hic bir fenomende olmayan zamana, pozitiviteye, fonksiyona ve sayiya sahiptir. Bu da insanogluna farkindalik ve bilinc temelinde bir (individual) algisini verir. Bunun bilisselligi ise serbest ve ozgur dusunceye ve ozgur (serbest) iradeye acilir. Iyi de o verdigin link, hayvanin/bitkinin degil; onu gozlemleyen insanoglunun verdigi zamansal bilgi. Daha once izah ettim, insanoglu zamani yaratmis ve onsuz yasayamasz ve iliski kuramaz, olcemez, belirtemez hale gelmistir.
-
Peki sence fizikciler, metafizik naturalist mi, yoksa yontemsel naturalist mi?
-
Bebekte ve her canli da zaman algisi oldugunu, orneklerle yani gozlem ile aciklayabilir misin? Peneal bez evrimsel bir evrilme mi, yoksa insanoglu homo sapiens sapiens oldugundan beri mi var? Dogal kuvvetler derken, eger insanoglu algisina bu kuvvetler gozlem veriyor ve birer olgu ise, bir sorun yok.
-
Aslinda zamanin insanoglu tarafindan neden yaratildigini, neden alginin; zamansiz ortaya konamayacagini neden zamansiz olgunun oretaya konamayacagini ve matematik bilimin zamansal olmasini ve zamanin sadece matematik ile olculmesini "hayvanlar bile zamansiz yasiyabiliyorken, neden insanoglunun zamansiz yasayamadigini neden negatif bir zaman ifadesi olmadigini v.s. ayri bir baslikta tartisalim. Cunku insanoglu pozitifsiz ve zamansiz bir seyi ortaya koyamaz. Ayrica dogan bir bebekte zaman algisi ne zaman ve nasil basliyor? Eger katilacaksan, ben bir baslik acabilirim.
-
Algi her zaman pozitiftir. Buradaki "var/yok" bu pozitif alginin, pozizitif ya da negatif olarak ifadesidir. Bunu diyebilmek icin de; var olarak algilananin olgu olup olmadigina bakmak gerekir. Yani gozlemi var mi? Test edilebiliyor mu? Burada bir akilci "atomism" algisi var. Maddenin "davranisi" neden belli bir sekilde olsun, oyle olsa bunca cesit fenomen olabilir miydi? Fizik yasalari maddenin yapisinda degil; insanoglunun aldigi gozlemdedir. Burada farkli alinan gozlemler farkli yasalari belirler. Fizik yasalari, insanoglunun algiladigi gozleminden menkuldur. Tabi ki, tum bilimselligin temeli "bilimsel felsefedir" yani bilimsel olanin felsefesinin ne oldugudur. Fizik kanunlarini insanoglu ortaya koymadi mi? "Aciklamakta zorluk cekmek" ne demek? Zamanin oldugunu degil; zamani yaratanin ve zamansiz olcum yapamayanin biz oldugunu biliyoruz. Evren zamana ihtiyac duymaz, zamandan bagimsizdir. Bu evren bunyesindeki her bir paca icin de gecerlidir. Hic bir sey zamana gore hareket etmez, insanoglu onun hareketini zamana gore olcer ve belirler. Burada olan "her ikisi" nedir? Zaman ve madde mi, fizik ve madde mi?, fizik ve zaman mi? madde ve zaman mi? Fizik yasalari insanoglunun fenomeni yani maddeyi gozlemi ile algilamasi ile ortaya cikmistir. Iste burada bu ortaya cikani olcum ve belirleme de insanoglunun yarattigi zaman ile olculur. Insanoglu zamani bir seyi olcmek ve belirlemek icin yaratmistir. Maddenin zamanaihtiyaci yoktur, her turlu hareketini de zamandan bagimsiz yapar. Fizik yasalarinin ise hem maddeye hem de zamana ihtiyaci vardir. Cunku algiladigi gozleminin olcum ve belirlenmesini zaman ile birlikte yapar. Fizik, maddeyi nasil algilar ve tanimlar? Madde, felsefenin metafizik/varliksal/ontolojik algisinda "mustakil var olan (substantial) varliktir. Peki mustakillik nedir? Bunun alt ve de ust siniri nedir, ebati nedir? nerede biter, nerede baslar? Materyalizmin, metafizigin (felsefenin varlik dali) ontolojik taban olarak aldigi, maddenin; hem felsefi ortak bir tanimi yoktur, hem de mustakilliginin (substantial) varlik olarak ebati ortaya konamaz. Bu konudaki tartismalar; herseyin ondan meydana geldigi "tek cesit bir madde mi vardir (hyle), ya da madde cesitleri mi vardir? madde surekli/daimi mustakilligini koruyanve cogulcu formlari ifade edebilen midir? (hylomorphism), ya da sayisal ozel degismeyen icerikler midir? (atomism), kalitimsal ozellikleri var midir? (substance/mustakillik teorisi),ya da bunlardan yoksun mudur? prima material-on material) En onemlisi," materyalizm, oznenin kendisini hesaba katmayi unutan felsefesi" dir.
-
Ben bilimsel bir konu olduguna zaten itiraz etmiyorum, ben sadece kanunlarin insanoglu eliyle verildigini soyluyorum. Yani doga da kanun yoktur, dogaya kanunu onu gozlemleyen deneye tabi tutan v.s. insanoglu verir. Sonucta buraya bunlari yazan da sensin ve yaniti veren de benim. Yani fizigi de her turlu material objeyi de konusturan, dile getiren insanogludur. Baslik sorusunu sen neyi ima ederek sordun? Cunku fizigin kanun lari yoktur, fizige kanunlari insanoglu verir.
-
Sen fizigi ya da kanunlarini ve de tum fenomenal bakis acisindaki evren, doga, dunya ve maddeyi; sanki kendi oznelligi varmis gibi algiliyorsun, bunun adi metafizik naturalism dir. Ben ise yontemsel naturalism olarak; tum oznelligin nesneye insanoglu tarafindan verildigini soyluyorum. Dolayisi ile, dogalliga bakis acimiz; farki ve biribirine zit. Ustelik bilimin bilimselligini saglayan, yontemsel naturalism; metafizik naturalizmn degil. Ayrica bilimin felsefi tabani da bilgi, varlik degil. Cunku bilim fenomenden degil; ya da fenomenin varliksal ne oldugundan degil, fenomenin gozleminden baslar. Natüralizm iki farklı felsefî görüşte incelenir: Yöntemsel natüralizm (veya bilimsel natüralizm) ki bu epistemoloji üzerine yoğunlaşır: "Dünya üzerinde güvenilir bilgiyi edinmenin yöntemleri nelerdir?". Metafizik ve dini inançtan bağımsız, özellikle "bilgi" edinmenin pratik yöntemleriyle ilgili epistemolojik bir bakış açısıdır. Buna göre varsayımların doğal neden ve olaylara göre açıklanıp test edilmesi gerekir.[2] Gözlemlenebilir eylemlerin açıklamaları yalnızca doğal nedenlerle ilişkilendirildikleri sürece pratik ve faydalı olur (mesela "kesin işleyişler" buna örnektir, ama "şüpheli mucizeler" değil). Yöntemsel natüralizm modern bilimin temel prensibidir. Bazı filozoflar bu düşünceyi daha da genişleterek yöntemsel natüralizmin felsefenin de temel prensibi olduğunu söylemişlerdir. Bu bakış açısına göre bilim ve felsefe bir bütündür. W.V. Quine, George Santayana ve diğer bazı filozoflar da bu düşünceyi desteklemişlerdir.Metafizik natüralizm, (veya ontolojik natüralizm veya felsefik natüralizm) ontoloji üzerine yoğunlaşır: Bu bakış açısı daha çok varoluş ile alakalıdır: var olan nedir ve var olmayan nedir? Natüralizm "tabiat vardır ve bütün temel doğrular tabiatın doğrularıdır."[3] metafiziki pozisyonuna sahiptir.« 17. yüzyıldan beri doğal bilimleri karakterize etmiş, sistemik gözlem, ölçüm, ve deney, ve formülasyon, test etme, ve hipotezlerin değiştirilmesini içeren yargılama metodudur Gordugun gibi, bilim yontem olarak varliktan, ontolojiden yani fenomenden degil; onun gozleminden baslar. Iste fizik te bunu yapar. Insanoglu gozleminin, olcumunun, ve deney, formulasyon, test etme hepsi insanoglunun fonksiyonlaridir. Buradan cikacak her turlu kanun da insanoglunun kanunudur. Sadece bu kanunu neyi gozlemliyor, olcuyor, formule ediyor, deneye tabi tutuyor ve test ediyorsa; ona uygular. Bunlarda bilimin, fizik dahil; cesitli dallaridir.
-
Tesekkurler
-
Fizigin ne kendi ne de kanunlari, kendi Adina; yoktur. Fizik bilimini de fizik kanunlarini da ortaya koyan insanogludur. Kanunlarin tek ortaya koyucusu, beyninin yetisinin fonksiyonunu kullanan insanogludur. Ne fizigin ne de herhanigibir, bilim dalinin, ya da insanoglu algisina gozlem veren herhangibir fenomenin; kanun ortaya koyabilecek, zihinsel yeti ve fonksiyonu yoktur. Ustelik her bir insanoglunun hewr bir konuda ortaya koydugu kanun, gozlemi ile de yanlislanabilir. Bu da kanunlarin mutlak olmadigi anlamina gelir.
-
Ben bir ara giremedim ve erisim alamadim. Ondan sonra aldigim erisim ile basladi.
-
Resmi, I.E. 11'de deniyorum. URL adresini girdikten sonra "ok" dugmesi de "cancel" dugmesi de aktif degil. Cikan kutuyu kapatmak istediginizde de baska bir kutu cikiyor (Message from webpage) "some of the options have been changed. Are you sure to close the dialog" mesaji cikiyor ve mesaj ile ilgili hic bir dugme (OK, CANCEL) calismiyor. Ustelik image kutusundan da kurtulunamiyor. Ancak backpage yaparak kurtuluyorum. c/p de yapamiyorum.
-
Resmi crome'dan deniyorum. http://www.gercekgundem.com/images/posts/201408/b3299a5124c959f0_480x270.jpg
-
Burasi "google crome" ve sizin ABD haritasi gorunuyor, ayni harita internet explorer 11'de gozukmuyor. Burada imzamin altindaki resim gozukmuyor ve yerine sadece bir kare var. Ayni kare I.E. 11'de x isareti olarak gozukuyor. Oradaki sekil cok onceden vardi ve son zamanlarda kayboldu. c/p I.E. 11'den yapamiyorum. Resmi de ordan ekliyemiyordum.
-
Oldu tesekkurler. Bir dahaki sefere denedigimde size bildiririm. Yalniz bu mesaji sizing mesajinizdan yapacagim alintinin altina yazacaktim, alinti dugmesi calismadi. Bir de benim imzam altindaki sekil cikmiyor. Ayrica diyelim bir haberi c/p yapamiyorum.
-
Farklara gecmeden once; her iki kavramin ve yasam/iliskinin ortak noktalarini ortaya koyalim. Her ikisi de ulke butunlugu temelinde toplumsaldir. Her ikisi de etigin konusudur. Sosyal yasam ve iliski; bir kmisinin kendine has etik degerlerinin toplum bunyesinde, kendinin sahip oldugu degerlerin butunlugu bunyesinde, bu degerleri yasam ve iliskisinde dusunce ve davranista ifade edebilmek. Sosyal yasam ve iliski, dokunulmaz olarak bir kisinin evrensel hukuk ve insan haklarindaki en temel hak ve ozgurlugudur. Buradaki tek onemli nokta, bu degerlerini yasarken; digger degerlere yada kendinin olmayan degerlere ve de kendi degerlerine sahip olanlara; onlarin hak ve ozgurlugune mudahele etmeden ve kendi hak ve ozgurlugunu de koruyarak yasamak ve iliski kurmak. Buradaki sosyal yasam bu temelde iki turludur. Kendi degerlerinin sosyal yasami Kendi degerleri ile birlikte diger sosyal yasayanlar ile kurdugu iliski. Iste buradaki A sosyallik; ya kendi degerlerini digger degerlerden ayirmak ve digerlerini kendi degerlerine gore otekilestirmek, yok saymak, gale almamak ve distalamak. Bir de sosyal olarak farkli deger sahipleri ile iliski kuramamak. Sosyallik kisaca farkli degerlerin bunyesindfe onlara saygi duyarak ve onlari icsellestirerek kendi degerleri ile birlikte yasayabilmek ve iliski kurabilmektir. Siyasal yasam ve iliski ise; Birincisi bir ideoloji inanc ve izm temelindedir. Ikincisi bu ideoloji inanc ve izmin verdigi iktidar guc ve otorite mucadelesidir. Buradaki iktidar guc ve otoritenin amaci, kendi siyasi niteligini digger siyasi niteliklerden ustun ve hakim kilmak ve onlar uzerinde kendi siyasi baskisini yonlendirmesini ve yonetimini kurmaktir. Dolayisi ile siyasi yasam ve iliski, bir cikar ve amac tasir. Sosyal iliski ve yasam hak ve ozgurluk iken; siyasi yasam ve iliski kisinin kendi tercihidir. Bir kisi sosyal yasam ve iliskisiz yasayamazken; siyasi yasam ve iliskisiz yasayabilir. Aslinda burada ters bir oranti vardir. Bir kisinin sosyal bilinci gelistikce; siyasi bilinci geri gider. Cunku siyasi bilincin sosyal bilince mudahele ettiginin baski kurdugunun farkina varir. Halbuki bu iki bilinci de alamamis toplumlarda, sosyal yasam ve iliski; siyasi yasam ve iliskiye duygu ve cikar somurusu olarak peskes cekilir. Bunun anlami siyasi yasam ve iliski,kendi iktidar guc ve otorite mucadelesinde kendince sosyal cikar ve duygu somurusunu toplumsal bir politika haline getirir. Yani sosyal degerleri kendi politik cikari dogrultusunda somurur. Bunu da iki turlu yapar, kendi politikasina uyani "one cikarir ve kullanir" uymayani ise "karsisina alir ve otekilestirir" Kisaca sosyal yasam ve iliski farklari birlikteligini farklari ile birlikte saglamak yerine; bir biri ile karsit kilmayi mucadele ettirmeyi ve birini digerlerine ustun ve hakim kilmayi politik cikarina gore uyarlar ve uygular. Ustelik bunu hukumet ya da partisi olarak degil; ele gecirdigi devleti politize ederek yapar. Yani devletin sosyal yonunu kendi cikarina gore politize eder. Boylece iktidara geldiginde tum toplumu sosyal deger farklari birlikteligi ile kucaklayacagina; hem devleti hem de hukumeti kendi siyasi cikari dogrultusunda politize eder ve politikasi ile yonlendirir. Politikasini tum kurumlarin bunyesinde hakim ve ustun kilmaya calisir. Bunu da genelde sosyal bilinci alamamis toplumlarda gayet basari ile yurutur. Cunku toplum ve her bir ferdi zaten siyaset ile yetistirilir ve yonlendirilir. Iste bu siyasi ve sosyal yasam farki; en basta ahlakin algisinda farklilik ve cikar yaratir. Cunku ahlakin yonlendirilisi sosyal degil; siyasi temeldedir ve iktidarin politik cikarini hakim kilar. Buradaki en onemli sorun, iktidarlar ve politikalarinin farkliliginda nesiller arasi ahlak catismasidir. Bu catisma geleneklere kulture tarihi subjektif algiya digger her turlu etik degree de yansir. Boylece nesiller arasi catisma dogar. Iki nesil biribirini sosyal olarak algilamak yerine; biri biriyle otekilestirme mucadelesine girer. Mesela bir nesil milli temelde politize edilirken, digeri dini temelde politize edilir. Siyasi bir toplum yerine sosyal bir toplum olmak adina, basta devletin sosyal olmasi ve siyasi olmamasi; hukumetin de siyaseti sosyal temel uzerine oturtmasi gerekir. Eger bu saglanamazsa; ne sosyal algi ve bilinc yeserir ve gelisir. Ne de sosyal yasam ve iliski, her yonu ile siyasetin cikar temelli somurulmesinden ve politize edilmesinden kurtulabilir. Ustelik farkli politize edilen farkli sosyal degerler, hem biri birini otekilestirir ve biri digeri uzerinde hakimiyet kurmak ister; hem de nesilleri bu farkli politizeden dolayi; biri biri ile catistirir. Siyaset bir yerde ozel ve kisiye baglidir. Isteyen herkes te siyaset yapabilir. Yalniz buradaki onemli konu, bu siyasetin her turlu sosyal farki kendi cikari ve somurusu temelinde politize etmemesi ve politikasini iktidar, otorite ve gucu saglama adina kullanmamasidir. Bir kisi icin sosyal yasam ve iliski onun hem hakki hem de ozgurlugudur. Siyasi yasam ve iliskisi ise; tercihi ya da istemi olarak yaptigidir. Yeterki siyasi yasam ve iliskisine farkli sosyal yasam ve iliskileri siyasetinin, iktidari,gucu ve otoritesi dogrultusunda; cikar, somuru ve de hakimiyet temelinde peskes cekmesin. http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif
-
"Image" dugmesine, url ekledikten sonra, onu mesaja kaydedemedim. Sonra da google crom'dan yaptim.
-
Eskiden yuklenebilen resimler ve linkler simdi yuklenemiyor. Bu teknik bir sorun mu?
-
Tesekkurler. Ben o linkten senelerdir giriyordum.
-
Turkce kokeni olmayan ve yabanci dilden turkceye tercume algi ve anlam olarak aktarilan evrim kavrami sorunludur. Buradaki ilk sorun, ozne sorunudur Ikinci sorun kelimenin kavramsal olarak verdigi algi/anlam sorunudur. Turkiye toplumu bilinc ve algi olarak genelde, ozneli ve direk algi yapisina sahiptir. Yani bir kavrama anlam ve icerikk verilirken, genelde sanki o kavramin insanoglu gibi bir beyinsel yetisi ve fonksiyonu algisi her bir fenomende varmis gibi verilir. Bu da anlam ve icerik verirken verenin inancsal zihniyetinden kaynaklanir. Belki buradaki bir yanlis algi/anlam da "devrim" ile mukayeseden gelir. Ingilizce de "evolve" fiilinden turetilen "evolution" iki anlam ve iceriktedir. Birincisi ozne tasimaz, ikincisi "gonulluluk/dogallilik" tasir. Devrim anlamve iceriginde ise "re-volution" direk bir ozne vardir ve gonulluluk/dogalliliin uzerine insanoglu zihinsel yetisi ve fonksiyonu olan "re" on eki eklenmis, yani ozne olarak insanoglunun yetisi ve rolu ortaya koymustur. Buradaki "re" on ekinin "dogalliligin/gonullulugun dusunce katilimi ile tekrari" soz konusudur. Evrime geri donersek; Evrim, "evirmek" fiilinden turetildiginde "re" yani insanoglu dusunce katkisi" temelini ve direk oznel anlam ve icerimi tassir. Halbuki evrimin algi ve anlami "evirmek degil, evrilmek" fiilinden yani "evolve kokunden turetilmistir. Bu fiilin ismi aslinda "evrilimdir" Yani evrimin bir evireni yoktur, iste evrilim ancak bu evirenin olmadigidir. Yani evrilmek ve evrilim de ozne ve insanoglu zihinsel yeti ve fonksiyonu yer almaz. Iste bu yuzden evolution, aslinda evrim degil; evrilimdir. Mesela bir canlinin baska bir canlidan evrilmesinde bir eviren yoktur. Zaten evrilenin evireni yoktur. Dolayisi ile, evrilen evrim degil; evrilim gecirmistir. Iste bu temelde devrim, bir devrilim degildir. Cunku bir devireni vardir ve bu insanoglu ve onun zihinsel yeti ve fonksiyonudur. Iste o yuzden evrim ile devrim, bir birini oznel insanoglu yeti ve konksiyonlarinin etkisi olarak tamamlar. Evrilim ise, bir evrim degildir, cunku evireni yoktur. Evet kavrami evrim olarak kullanabiliriz. Yalniz kavrama verilenanlam ve icerik, evrimin degil; evrilimin karsiligi olarak algilandiginda; akilli tasarim gibi cikarimlar zaten evrilime uygulanamaz. Ya da inancsal temelli yaratilis ile evrilim karsilastirilamaz. Cunku evrilimde bir eviren yaratici yoktur. Cunku evrilimde; ne insanoglunun yeti ve fonksiyonlari ne de bir eviren ozne ya da guc yoktur. Umarim baslikta ve yazida neyin verilmek istendigi algilanir. Cunku bu algi kavram olarak evrime olan bakis acisini tamamen degistirecek ya da evrimin aslinda evrilim oldugunu algilatacak ve bir eviren olmadiginin farkina vardiracaktir.
-
Artik gunumuz ve cagimizda biyoloji evrim olarak gen uzerine okunmaktadir. Kisaca bir fenomenin insanoglu turune ait bir bir olup olmadigini onun genetik ozelliklerine bakarak ortaya koyabiliriz. Bu da insanoglunu genetik olarak evrimsel en yakin akrabalarindan da farkli kilar. Yalniz gunumuzde hala bir insanogluna soruldugunda, "sen kimsin/nesin?" diye alinan yanitlar, cagdisidir. Burada felsefi, metafizik bilincli ya da bilincsiz ve de etik alisilagelmis yanitlar halas soz konusudur. Bu yanitlar genelde "kulum, koleyim, maddeyim, metayim, atomum, embriyoyum, bitkiyim, hayvanim, maymunum" v.s. temelinde insanoglu kendisini kendisi ile ozdeslestirmez. Bu konu da bir de ozdeslestirmenin etik temeli vardir, burada da insanoglu kendisine dogumdan itibaren verilen degerlerle kendisini ozdeslestirir. Bu yanitlar da genelde "Erkegim/kadinim, adim-soyadim, milletim, dinim, etnigim, mezhebim" temelli yanitlardir. Bir de ozdeslestirme de sosyo-psikolojik yanitlar vardir. Bu yanitlar genelde "delikanli, genc, genc kiz, efe, kulhanbeyi, serseri, berdus, asik, baba, anne kardes, yasli, amca, dayi, ihtiyar, moruk v.s. temelli olabilir. Hayvan ve bitki ozdeslestirmeleri de algi temelinde mevcuttur; Ornek "aslan, kaplan, kurt, ayi, kopek, kedi, kuzu, okuz, deve, maymun, bit, pire, papatya, manolya, lale, gul, v.s. Bunun disinda mesleki ozdeslestirmeler soz konusudur. Ornek "doktor, muhendis, ogretmen, sofor, kapici, yonetici, memur, isci, copcu, bakici" v.s. Bu iki turludur ya kisi kendini bu sekilde ozdeslestirir, ya da etrafindakiler algi olarak bu ozdeslestirmeyi kisi uzerinde yaparlar. Kisaca insanoglu kendisini; deyim yerinde ise "gunesin altinda ne varsa" onun ile ozdeslestirir. Aslinda bu gayet dogaldir. Cunku insanoglu her bir seyi gozlemler ve algilarken, ona kendince ona uygun bir ad verir ve bu uygun buldugu ozellikleri de kendinde bulur. Boylece adlandirdigi her bir seyin, kendi ile ozdeslesmesi de kacinilmazdir. Burada ilginc olan butun bu ozdeslestirmelerde, kendi ile ozdeslesimin olmamasidir. Bir yerde her seyi gozlemler algilar ama kendisini gozlemleyemez ve algilayamaz. Nihilizm ile birlikte gelen yeni akim ile birlikte insanoglu ilk defa, kendinin farkina varmis ve bu farkindaligi "ben" basligi ve temelinde kullanmaya baslamistir. Bu aslinda ve bir yerde sadece kendi farkina varis ve kendini one cikaris olsa da henuz tum turunun farkindaligini ve bilincini tasimamaktadir. Cunku bu kendi farkina varis kendi ego temelli akilci ve duygusal farkinin baskalari uzerindeki cikar kullanimi temelinde olmasi ve kendi birsel cikari icin herkese ve herseye istedigini yapmasinin dusunmesinin mesru ve mubah kilinmasidir. Bu sekildeki ben bilincini, yani bireysellik, bireycilik, bencillilik, bencilik ve bananecilik temelini ilk ortaya atan Ayn Rand'dir. Yaziyi bitirmeden bir filmdeki bir soylemi buraya ornek olarak alalim. O film de bir kisi soyle bagiriyordu "I am not a number, I am a man" "Ben bir numara degilim, ben bir insanogluyum" Kisaca insanoglunun heuz kendini sadece kendi egosal cikarci temelde kendi ile ozdeslestirdigi ve beninin farkina vardigi cagimizda, henuz bunu tursel butunluk bilincine tasiyamamis olmasi da acidir. Tarih bize bunu ne zaman insanoglu kendi turu bunyesinde bir birini oldurmez svasmaz ve her turlu dusunce ve davranis farki ile birlikte yasar ve bu farklari kendi turu bunyesinde bilim ve teknikte kullanir ve gelistirirse; iste o zaman, bugun en azindan kendi birinin bilinci bilissellige cikacak ve tursel bilinci ve bilisselligi de kapsayacaktir. Henuz dunyamizda kendi bilincinin egosal olarak yansimaya yeni basladigini dusunursek; bunun tursellige ulasmasi pek ufukta gorunmuyor. Yani insanoglunun, kendini ozdeslestirirken, su ya da benzeri cumleyi kullanmasi. "Ben insanoglu turumun tek bir biriyim" Iste bu cumle maalesef evrimsel degil; ancak beyinlerin zihinsel devrimi ile gerceklesecektir. Yani bir fiziksel degisim degil, zihinsel bir degisimdir.