Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Saygi inanca duyulmaz. Evrensel hukuk insan haklari temelli hak ve ozgurlukler temelinde o inanci uygulayan insanogluna taninan hak ve ozgurluktur.
  2. Kuranda bunlar vardir demek, kuranda her yazanin, bugun mevcut olan islam dinindeki her turlu mezhep farkini icermesi demek. Cunku Muhammed zamaninda mezhep farklari yoktu. Ben selefiligin ne oldugu gayet iyi biliyorum. Sonucta onlar da islam dinini uygulayan ve Allah'a iman eden bir mezhep.
  3. Insanogluna Marx eliyle once teorik olarak tanistirilan sosyalizmin, o gunku cagda; sosyal bir algisi, anlami ve icerigi yoktu. Ogunku sosyalizm algisinin iki ana temeli vardi; Birincisi toplumsallik Ikincisi de ekonomik. Ortak nokta- Politik Iste bu iki temel, henuz o gunlerde farkindalioga ve bilince cikmamis hem bireyi hem de onun nitelik temelli sosyo-etik yonunu icermiyordu. Yani sosyalizm, cografi olarak bulundugu tum toplum bunyesinde, ekonomi temel alinarak ve tum toplum nicelik yerine konularak toplumun bolunmusluk temelindeki sinif algisi ve savasiydi. Yani ortada ne bir birey vardi ne de bireylerin sosyo-etik farklarinin onemi ya da degeri. Bu konuyu daha fazla detaylandirmadan, bugun insanoglunun kendini getirdigi; post modernizmin bilgi ve bilisim toplumu caginda, aslinda algi bilgi ve farkindaligin bilinci olarak; sosyalizmin hak ettigi ve temelini sosyalden alan anlam ve icerigi, gunumuz insanoglunun verecegi cagdas savasimin temelidir. Yani sosyalizm; Birincisi bireysel Ikincisi sosyal. Ortak nokta- Etik Iste bu iki temel, bugun evrensel hukuk insanhaklarinin hak ve ozgurluklerinin sosyo-etik algidaki verdiogi savasiminin temelini teskil eder. Cunku buradaki eski sosyalizmdeki ve cagdisi kalan algidaki; Sosyal deger farklarinin toplumun bunyesinde yok edilisi ya da onemsenmeyisi yoktur. Ikincisi temel ekonomik ve sinifsal degil; etik ve bireyseldir. En onemli fark ise, butun bu savasimin politikaya degil; insan haklarina dayanmasidir. Gunumuzde ve cagimizda, tum insanoglu dusunce ve davranisinin ve de verdigi her turlu savasimin; sosyalist anlam ve icerigini bu mehvalde algilamak; bir suru karmasayi cozecegi gibi, kimin neyin ve neden onun yaninda yer aldigina da isik tutacaktir. Gunumuzde en cok politik cikar temelinde ve duygu somurusu temelinde kullanilan ve kandirilan iki ana kavram; sosyal ve bireysel kavramlaridir. Isin ozu ve ilginci ise, bu iki kavramin insanoglu ile insan arasindaki farkidir. Cunku insanoglu algisi dusuncesi ve davranisi, toplumsal, ekonomik, sinifsal ve siyasal iken; yani sosyal ve bireysel anlam ve icerik tasimaz iken; gunumuzdeki zihinsel devrimine yonelmis insanlasmayolundaki insanoglunun ise; iki ana yonu vardir. Mustakil var olan varlik olarak-bireysel Birarada yasayan ve iliski kuran varlik olarak-Sosyal Iste zaten insanoglu beyninin yeti fonksiyonlarinin yarattigi, ideolojiler, inancsallar, izmler ve etik temelli her turlu degerler ve bunlarin toplumu yonlendirmesi ve yonetmesi de; bu insanlasacak olan insanoglunun, hem bireysel hem de sosyal yanini goz ardi edip; hepsini tek bir kefede toplumsal olarak algilamakta ve ekonomik politik olarak ta; nitelik temelinde degil; nicelik temelinde siniflamaktadir. Boylece iktidar guc ve otorite temelli her turlu ideolojik ve inasncal ve de izmsel niteligin tek algisi ve yaptigi; tum toplumu onun b irey ve sosyal yonunu gale almadan, kendi isdeolojisi inanci ve izmi niteliginde nicelik olarak toplamak ve kendi niteligine nicelik olarak mahkum etmek ve itaat ettirmektir. Iste bu temeldeki ideolojik inancsalizmsel farkli niteliklerin fakat ayni iktidar guc ve otorite ortakliginin dunyayi ve insanoglu tarihini son yuzyilda nasil kana b oyadigini ve boyamaya da devam ettigini gozlemliyoruz. Bunun basini ekonomik ve sahte ozgurlukci liberal politikalar cekmektedir. Diger etik temelli (dini ve milli) politikalar da takipetmektedir. Iste emperyalist zihniyetin bunu algisi ve bunun bilinci ile, insanoglunu nasil kendine teslim aldiginin ve de dusunce ve davranis olarak caresiz biraktiginin ve basta batida guya ekonomik rahatlik sagliyarak, nasil bencil, bananeci, bireyci ve dusunmeyen robotlar yarattiginin kaniti da budur. Ustelik bu duygu temelli aklin cikarina yenik dusen gelismemis bilincleri de nasil kandirarak kendi emrine aldigi gun gibi ortadadir. O yuzden bugun dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, farkli sosyo-etik degerli halklarin hak ve ozgurluklerinden yana olmak, halklardan yana olmak onlarin her turlu yasam ve deger hak ve ozgurluk taleplerini desteklemek savunmak ve bunu antiayrimcilik ve cografi olarak yurtsever ve yurtsayar temelinde yapmak ve bunun bireyselbilinc ve farkinda olmak kisaca, sosyal sosyalizmdir. Sosyalsosyalizm, gunumuz caginin ve savasiminin da basarisi icin temel teskil etmektedir. Bugun dunyanin neresinde olunursa olunsun; sosyal sosyalist olmak; ilericilik devrimcilik bilinclilik antiayrimcilik farklarin farkindaligi bireysellik sosyallik sosyo-etik halkcilik ve de halklarin ve de bireylerinin evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurlukler Adina hem kendi bireysel talebi, hem de sosyal bilinc olarak digger bireylerin ve halklarin taleplerini savunmak ve destek olmak demektir. Gecen sene ulke ve toplumumuzda yasanan gezi bilincinde, sosyal sosyalizm bilincsiz ve orgutsuz olarak mevcuttu. Bugun maalesef ulkemizde sosyal sosyalizmi dile getiren, orgutleyen, kurumlastiran, parti haline getiren, daha acisi; algilayan ve farkindaligina ve bilincine varan bir hareket yoktur.
  4. Eskiden tezkere denilince," bir askerin askerligini bitirmesi ve bunun belgesi olan tezkereyi alarak, evine donmesi" algilanirdi. Bilindigi gibi bu konuda, Esmeray'in soyledigi bir sarki da var. Gel tezkere, gel tezkere bitsin bu gurbet Evde baban anan yüzüne hasret Yolunu gözleyen yarin yüzüne hasret Bir yıl oldu davul zurna yolcu ettik seni Duvarın üstüne astık yırtık resmini Hiç gam yemem yaş dolsa da görür gözlerim Vatan borcu namus borcu derim beklerim Gel tezkere gel tezkere bitsin bu hasret Evde anan baban yüzüne hasret Mektup geldi selamın var yaşlı babana Bacı kardaş muhtar emmi garip anana Koca öküz, sarı dana nasibin almış Mektubunda söz etmemiş bir yarin kalmış Gel tezkere gel tezkere bitsin bu hasret Yolunu bekleyen yarin yüzüne hasret Çeşmelerde odalarda adın okunur Okundukça yüreğime hancer sokulur Seni anmak günah değil, kırk kat ellere Söyleyemem ben derdimi kendime bile Gel tezkere gel tezkere bitsin bu hasret Evde baban anan bacın yüzüne hasret Yarin mecliste gorusulecek olan tezkere ise, tam da bu alginin tersine; ulke ve toplumunu savasa sokma tezkeresidir. Yani, askere Irak v e Suriye'ye yonelik savas acabilme yetkisinin askere verilmesidir. Ustelik Suriye'nin basi Esad'i "dusman ilan ederek" Resmen silahli kuvvetlerin Suriye'ye girmesi; Suriye'ye acilmis bir savas olacaktir. Diktatorun, Bati'nin eliyle kurdugu ve besledigi, PKK terorune karsi cikmasini istemesinin ironisi bir yana; guya bu tezkere, yine emperyalizmin besledigi ISID dini terorizmine emperyalizm emriyle acilan savasa "destek verme" Adina cikarilacaktir. Aslinda BOP temelli emperyalizmin oyunu aynen devam etmektedir. Daha dun Esad'i devirmek icin besledigi teroristler ile savastiran ve guya bundan vaz gecmis gibi gozuken, emperyalist zihniyet; simdi besledigi ISID'i bahane ederek, su an Suriye ve Irak'a guya ISID'a saldiri Adina; havadan saldirmaktadir. Diktator ise, kendi eliyle yakalattigi 49 Konsolos calisaninin kapilar asrdinda hangi tavizlerin ve sozlerin verildigi bilinmeden serbest birakilmasindan sonra; politikasini degistirerek, bu guya ISID'a saldiri koalisyonuna destek vermistir. Hala ISID'in terorizmini dile getiremeyen dictator, asil amacinin ISID degil de; Suriye butunlugunun parcalanmasi oldugunu da boylece dile getirmistir. Cunku kurulacak kukla kurdistan'in bir bolumu de toprak olarak Suriye topragidir. Kisaca yarin cikacak olan tezkerenin, tek bir amaci vardir. Suriye rejimine ve toprak butunlugune karsi savas acmak. Aslinda siz, diktatorun PKK'ya laf soyluyormus gibi gozukmesine bakmayin. Cunku bu kurulacak kukla Kurdistan topraginin kkuzey kismi zaten Turkiye topragindan koparilacaktir. Bunun alt yapisi da hazirlanmis ve bugun bu koparilacak toprakta devlet ve hukumet askeri ile birlikte, PKK nin her turlu terrorist girisimine hem goz yummakta hem musade etmekte, hem de bunu koruklemektedir. Okul yakmalari buna en son ornektir. Buradaki toprak butunlugunun koparilmasinin yanindaki digger buyuk tehlike ise, O.Dogunun batakligi ve ISID ve de PKK teroru ve de PKK temelli Suriye ve Irak terror hareketinin ulke ve toplum bunyesine sicramasi ve bir ic savas tehlikesidir. Kisaca sadece toprak butunlugu degil; ulke ve toplumunun tamamen parcalanmasi tehlikesi gundemdedir. Cunku bu tezkere eliyle, Suriye'nin de Turkiye'ye savasa karsilik verme hakki dogacaktir. Ayrica Suriye topraginin parcalanmasina razi olmayan ve cikarini burda bulan; Cin, Rusya ve Iran'in da bu savasta Turkiye'ye yonelik yer almasi olasidir. Insanin aklina Papa'nin soyledigi su soz geliyor. "Ucuncu Dunya Savasi Baslamistir." Birinci Dunya Savasi ile tarihe gomulen, Osmanli'dan sonra; Bu dunya savasi ile tarihe gomulecek Turkiye tehlikesi hic te uzak ihtimal degildir.
      • 5
      • Like
  5. Bilissel analizimize, insanoglu ve onun algisindan basliyoruz. Cunku bilimsel olarak; algi olmadan, ne bir kavram ne bir bilgi ne de bir ifade edim, ya da ortaya koyum mumkun degildir. Tabiki burada, evrimsel olarak canlilarin gelismislik temelinde, algi sadece insanogluna ait bir olgu degildir. Yalniz, insanoglu arasinda digger algisi olan canlilar ile ortak bir dialog olmadigindan ve her turlu canlinin gozlemini dile getiren insanoglu oldugundan, canlilarin verdigi herhangi bir gozlemin alicisida insanogludur ve kendi dahil, her turlu canlinin gozlemini dile getiren de insanogludur. Dolayisi ile buradaki algi, algi olarak insanoglunun algisidir. Simdi analizimize gecelim. Analizimizin cikardigi sonuclarin her biri kendi bunyesinde uzerinde ciltler yazilabilecek iceriktedir. Burada onemli olan insanoglunun ifadesindeki ana ve temel kavramlarin biri biri ile olan iliskisi ve biribirini nasil tamamladiginin analizi ve dile gelimidir. Ayni sekilde analizin sonundaki aciklama da, aslinda bilimsel insansal evrensel bakis acisinin temelini teskil eder. Analiz: Alginin fonksiyonu=varlik. Burada fonksiyon, sey ilistirilmis hareket olarak; seyin "var" hareketin, yani insanoglu eyleminin de "oldurmak" olmasidir. Yani, fonksiyon "vari oldurmak" tir. Kisaca buna "var olmak" bilinen algisi verilebilir. Yani varlik, var olanin oldurulmasidir. Algiya gore: Var olarak oldurulan varligin, ifade edilmesi=Kavram Kavrami algilama: Burada varliga verilen kavramin ikinci bir algisi soz konusudur Kavrami algilama, iki yonludur. Akilsal/Duyumsal akilci algilama=Inanc, buradaki inanc dini ya da tanrisal temeldeki inanc degildir. Mesela "Senin dogru soyledigine inaniyorum" daki inanctir. Inanc ayni zamanda ideoloji olarak ta yansir. Gozlemsel/Duyusal gozlemci algilama=Teori, ya da bilimsel varsayim/ongoru Inancin dogrulanmasi=Gercek Sadece dogrulayanin inanci/ideolojisidir ve yanlislanamaz. Teorinin dogrulanmasi=Olgu Bilimsel dogrulamadir ve gozlem ile yanlislanabilir. Gercegin ve de olgunun ne oldugu=Yapilandirilmis bilgi Iste bundan sonra geriye kalan, bilginin siniflanmasi, cesitleri ve nitelikleri farkidir. Burada kisa ve oz bir analiz vardir, detaya girilmemistir.
  6. Bugun insanoglu eliyle gelinen, 21. yuzyilda; insanoglunun kendine sagladigi herhangibir bilgiyi, bilimi, felsefeyi, dili, ve bunlarin toplami olan; algiyi, farkindaligi ve bilinci hem koruyabilmek hem de yenileyebilmek, ilerletebilmek ve gelistirebilmek Adina; yapilacak en onemli eylemi; direnmek olarak ortaya koyabiliriz. Bugun emperyalist zihniyetin ve onu besleyen her turlu dogal/fenomenal zihniyetin; geldigi her bir noktadaki tikaniklik ve bu tikanikligin insansal zihniyete acilamamasi; tum insanoglunu, her turlu yasam ve iliski olarak; daha once yasadigi ve her turlu tecrubesini edindigi gecmis caglara dogru cekmektedir. Iste burada yapilacak tek sey direnmektir. Peki direnmeyi saglayacak olan nedir? Insanoglunun herhangibir seye direnebilmesi icin, onun farkindaligi ve bilinci gerekir. Yani "elinden alinmak isteneni vermeme ve yerine sunulan seyin, cag disi oldugunu algilama, firkin ve bilincine varma" Iste insanoglunun bunu saglayabilmesi, onun en onemli zihinsel yetisi olan dusuncesini eyleme koymasi yani dusunmesidir. Sonuctaancak dusunurse, elinde olanin onemini ve onun yerine sunulanin cag disiligini algilar. Dusunmekte, tamamen kullugun koleligin, teslimiyetin, caresizligin, iman temelli sorgusuz inancin ve sunulani almanin v.s. tam tersidir. Bugun ulkemiz iki farkli eylem algisini cagdaslik ve cag disi olarak birlikte yasamaktadir. Birincisi gezi bilinci, direnci ve dusuncesi Ikincisi ISID bilinci direnci ve dusuncesi. Bu ikisi arasinda zamana oturtulamayacak kadar bir ucurum vardir. Ilki cagdas iken, ikincisi ilkeldir. Aci olan ise, cagdas olanin, ilkel olana karsi direnmesinin gerektigidir. Iste dusunce de bunun icin gereklidir. Cunku eger bu ilkellige ve dayatmasina karsi bir direnc gosterilecekse, bu ancak dusunmek ile ve dusunuleni eyleme tasimak ile mumkundur. Aksi zaten her zaman olandir. Yani, caresizlik, teslimiyet, kulluk, kolelik v.s. kisaca sunulanin tek secenek oldugunun alisilagelmisligi. Pasifizm ve bananecilik. Bu yazilanlari ornekleri ile algilamak isteyenler, Turkiye'nin son 34 yilina, O.Dogu'nun son 20 yilina, Batinin son 50 yilina, kimin neyi neden ve neye dayanarak yaptigina v.s. kisaca dunyanin son 60 yilina (ikinci dunya savasi sonrasi) bakabilirler. Buradaki ikinci dunya savasi, ulke ve toplumumuzun 12 Eylul 1980 gerici darbesine esittir. Iste bu tarihi olmusluktaki, direnmede gecikenler, yani dusunmeyenler; bugun bu ilkelligin pencesindedir. Sira ilkellik gidisatinda ulke ve toplumumuzun kapisini calmaktadir. Ya direnecegiz/dusunecegiz, ya da sunulani kabullenecek/teslim olacagiz. Insanoglu, post modernizmi; kendi zihniyetine tanistirdiktan bu yana, kendi bunyesinde ve zihniyeti davranisa tasima ve somutlastirma bunyesinde, iki ana kutuba farklilasti, Birinci grup, bilincli ya da bilincsiz; her turlu dogal/fenomenal zihniyetin getirdigi, tum etik ideolojik inancsal ve izmsel her turlu degeri sifirlayanlar ve guc, otorite iktidar temelinde bu zihniyeti sadece kendi cikari Adina her turlu dusunce ve davranisi mubah ve mesru kilarak, insanoglunu yonetenler ve yonlendirenler. Ikinci grup, ayni sifirlama temelinde, dogal/fenomenal zihniyetin sinirlarini; bilimsel, bilissel, bireysel temelde asarak; zihinsel insanlasma ve evrensellesmeyi birinci gruba karsi, direnc ve dusunce temelinde tercih edenler. Buradaki sorun, genelde kendisine verileni alarak uygulayan ya da buna bir cesit karsi cikan arada kalanlarin, bananeciligi, bencilligi, bireyciligi temelinde; birinci grup eliyle teslim alinmalaridir. Iste insanoglunun nicelik olarak cogunlugunu belirleyen bu grubun, genelde guc, otoriteve iktidar karsisinda boyun egmesi; dunya insanliginin ve geldigi yerin; bugunku ilkel durumudur. Iste bu grubun, direnmesi ve dusunmesi ve de bilinclenmesi bu gidisati degistirecektir. Aksi sadece her iki digger grubun ya ikincisinin "kendini kurtarmasi" ya da birincisinin, her turlu korku felsefesini, suru psikolojisini ve dusuncenin gelisimin ve bunlara yonelik her turlu egitimin, yozlastirilmasidir. Zaten, degerleri ile yasayan bu kitlesel grup; otorite, guc ve iktidar eliyle; her turlu degersizlige alistirilmakta ve deyim yerinde ise "koyun gibi gudulmektedir." Ulke ve toplumumuz dahil, son 60 yildir dunyada gidisat bu yondedir. Bu da ilkelligin, o tarihteki eski "masum" ilkellik gibi degil; bilincli ve sadece cikar temelinde getirilen her turlu ilkellik, bilgisizlik, dusuncesizlik kisaca "sen sadece verilenler ile yasa, gerisini biz senin yerine dusunuruz" mantigidir. Tabi ki verilenler ile yasamayanlari da, her turlu sifirlanan degerler temelinde, insanlikdisi uygulamalar beklemektedir. Bu da her turlu basta yasam hak ve ozgurluk ihlalidir. Iste o yuzden birinci gruba karsi direnmek demek, dusunerek her turlu yonlendirim ve yonetimin aslinda insanligin lehine olmadigini ve bunun bilim dahil; her konudaki kandirmaca ile surduruldugunu algilamak demektir.
  7. Bilindigi gibi, cumhurun basi dictator, su an Katar'da Yine bilindigi gibi, Katar, musluman kardeslerin ulkesinden kovulmasi icin girisimlerde bulundugunu acikladi. Diktatorun, Misir Mursi ve musluman kardesler katliamlarinda ve her turlu dini islam baskisinda, onlarin yaninda oldugu ve Misir'daki Mursi iktidarinin alasagi edildiginde de nasil veryansin ettigi, 4 parmakli rabia isareti ve ihvan savunuculugu ve hatta oldurulen bir kizcagiz icin de gozyasi doktugu, henuz hafizalarda taze olarak durmakta. Bu arada musluman kardeslerin liderlerinden birinin gidilebilecek olasil ulkeler arasinda Turkiye'yi de saydigi basina yansidi. Yine diktatorun, Esad'in aciklamasina gore; ondan musluman kardesleri serbest birakmasini istedigi, kendisi de buna karsi cikinca dictator ile arasinin bozuldugunu da Esad bizzat kendisi acikladi. ISID'a "unsur" diyen ve otokrat hukumetin basi eliyle, ISID sempatisi" konusma ve uygulamalari tehlikesi yaninda, musluman kardeslerin Turkiye'de karargah kurma tehlikesi de belirmis bulunuyor. Boylece uluslar arasi alanda zaten ISID politikasi yuzunden yalniz kalan ulke, bu yalnizligini bu girisim ile percinlemek durumunda. ABD acisindan, Turkiye'nin carpik laik yapisini mi koruyacagi, yoksa tamamen dini ve terrorist bir yapiya mi donusecegi, pek fark etmiyor. Sonucta her iki durumda da Turkiye stratejik olarak ABD'nin emir kulu. Aslinda ve belki de, ABD acisindan Turkiye'nin "NATO ve O.Dogu'nun yeni Katar'i" olmasi da cikar olarak isine gelecek. Peki Turkiye rejimine sistemine, gelecegine v.s. ne olacak? Iste dusunulmesi gereken soru bu. Cunku ulke, giderek siyasal ve kokenden dinci ustelik katliamci terrorist bir politikanin kiskaci altina giriyor. Buradaki tehlike, sadece Misir, Iran, Afganistan, Cezayir v.s. deki gibi, sadece dinililesmek degil; ayni zamanda her turlu siyasi/radikal ve terrorist islam orgut ve kuruluslarina yardim ve yatasklik yapan ve onlarin her turlu katliaminda suc ortagi olacak olasn bir ulke haline gelmek.
      • 3
      • Like
  8. Insanoglu, beyninin zihinsel yeti ve fonksiyonlari ile kendi kendini degersizlestiren/onemsemeyen/ ve ustelik kendisini degersizlestirecek ve onemsetmeyecek olan yarattigi degerleri ile bunu kendine saglayan bir turdur. Bunun ilki, "sahte kendicilik" tir. Yani, herseyin kendi icin var oldugunu, ve yaratildigini dusunmesi- Yani kendini bu sekilde yaratana yonelik duyulan kulluk ve teslimiyet Bunun ikincisi de " bilisselsizliktir" Yani kendisini mutlaka bir varlik ile ozdes gormesi material obje olarak algilamasi- Yani kendi niteligini algilayamamasi ve bunu kendine degil, material objeligine baglamasi Iste bu ikisinin getirdigi ise, ortak olarak kolelik ve teslimiyettir. Insanoglunun evrildiginden bu yana, bunun farkina varanlar; bu iki algiyi, kullanarak kendi cikarlari Adina yoneten/yonlendiren ve yonetilen/yonlendirilen olarak sistemlestirmisler, dozen haline getirmisler, ve her turlu yasam ve iliskilerini bu iki algi temelinde kurmuslardir. Iste zaten tum ideolojiler, inancsallar, izmler etik olusumlar da zaten bu iki algi temelinde kurulmustur. Ustelik bunun farkindaligi bilincli olarak bu iki algiyi daimi guncel tutmus ve yonettiklerinin, yonlendirdiklerinin bunun farkina varmamasi icin, her turlu egitim ve ogretimini ve de yetistirimini bu temel uzerine insa etmistir. Yani oyle ya da boyle "insanoglu degersizdir, sadece ondan istenen degerler icin yasar ve iliski kurar, bu onun evrimsel ya da yaratilissal kaderidir, dogaldir ve buna karsi gelinemez, budunya insanoglu icin, sadece bu degerlere hizmet etme dunyasidir. Cunku ya onu yaratan tanri, boyle buyurmustur, ya da insanoglunun bir tastan, atomdan, maddeden hic bir farki yoktur" Kisaca insanoglu kendi dogal zihniyeti ile, kendi degerinin yetilerinin farkina varamamis ve bunlari ya tanrisina vermistir, ya da material obje olarak es gecmistir. Iste bunun farkindaligi da bunu kullananlari ve bu temelde kullanilanlari farkini yaratmistir. Bu alginin ilki, once bilince cikmasin diye, uzeri ortulmus ve ronesans ile birlikte tekrar sorgulanmaya baslamistir. Ikincisinin tarihinin baslamasi da post modernism eli ile insanoglu kendine tanistirmistir. Tabi ki bu post modernism iki sekilde gelismistir. Hem bu iki algi zorunlulugunu kanunlar eli ile bir cesit gonullu yapmak, hem de bu dusunceyi ozgur birakarak bunun degismeyecegi propagandasini yapmak. Diger bir yapilan da her turlu deger algisi bunyesinde insanoglu arasinda deger ayrimi savaslarini cikarmak ve koruklemek. Yani ideolojileri inancsallari izmleri etik degerleri biri biri ile savastirmak. Bugun insanoglu hala bu iki algiyi sorgulayamamakta, sanki icinde bulundugu durum rahatmis gibi kendini kandirmakta ve bunun degisemeyecegi gibi bir teslimiyet/kadercilik algisi tasimaktadir. Ya da tamamen toplumsal yapidan koparak, bireyci olarak "her koyun kendi bacagindan asilir" dusuncesi ile, sadece kendi icin her seyi mesru ve mubah kilmaktadir. Cunku post modernism, bir yerde; "ben, bencilik, bencillik, bananecilik, bireycilik" farkindaligidir. Yani deger, salt birey uzerinden one cikmaktadir. Bu da algi ve dusunce temelinde, ya kisiyi pasiflestirmekte, ya da isyan ettirmekte, ya da caresiz birakmaktadir. Halbuki insanoglunun farkina varmasi gereken, bu iki alginin da kendi zihninin bir urunu oldugu ve bugunku her turlu ayrimciliginin ve tur bunyesi savasiminin da kaynaginin bu algilar oldugudur. Diger bir farkina varmasi gereken, bu degerleri verenin kendi oldugu, verdigi bu degerler ile kendini degersizlestirdigi; kendi degeri olmasa, digger degerlerin hic bir anlam ifade etmeyecegi oldugudur. Iste bu iki farkindalik, bir yerde kendi bunyesinde; bu farkindaliklari kendi cikarina kullanan yoneten ve yonlendirenlerin de algilanmasini saglayacak; bu iki alginin bir kader caresizlik dogallik v.s. olmadiginin, sadece digger degerlerin temelinin cikar oldugunun ve de sadece ayrimciligin savaslarina yaradiginin algisi olusacaktir. Insanoglu ne bir kuldur, ne de bir maddedir ve dolasyisi ile ne de bir degerler kolesidir. Ustelik butun bunlari kendi zihinsel yetisi ile yaratan sistemlestiren ve kendini de bu gegerler onunde degersiz kilan da, kendisidir. Iste bunun algisi ve farkindaliginin getirdigi bilinc, insanoglunun "kendilik bilisselligi" dir.
  9. Bilindigi gibi, ABD ISID terorune karsi, O.Dogu ve Arap Ulkelerinde bir ortak "savas" arayisinda ve bugunde Dis Isleri Bakani Kerry Turkiye'ye geliyor. Ne o , guya Diktatoru ve hukumetini/devletini/ordusunu Isid'a karsi savasa "ikna edecekmis" Dunya su an tarihsel olarak 11 Eylul'u ve Ulke olarak ta 12 Eylul'u yasiyor. Ilki dunya tarihine yon verme, ikincisi de Turkiye tarihine yon verme acisindan cok onemli tarihler. Ikisi de katliam ve ikisi de yasam hakki tecavuzu. O.Dogu'da dengeler o kadar s1k ve cabuk degisiyorki, kimin neyi neden yaptigini takibedebilmek, emperyalizmin oyununa gelmemek, diktatore sevecen gozle bakmamak neredeyse imkansizlasiyor. Bu oyle hal aliyor ki, kimi diktatoru ISID karsitligindan dolayi, anti ABD ilan ediyor, kimi ISID'a actigi savastan dolayi ABD'yi destekliyor v.s. Kisaca her turlu pragmatisizm kendi cikari temelinde bukalemun gibi taraf ve yer degistiriyor. Bunun en son ornegi, PYD ve OSO'nun guclerini birlestirmesi haberi. Once zamani soyle biraz geriye cekelim. Bu ABD degilmiydi, Esad'i devirmek Adina; bugunku ISID'i ve bolgedeki digger terrorist orgutleri yaratan besleyen yardim/yataklik eden ve savunan? Bugun Bu ABD ayni 11 Eylul'deki Bush'un El-Kaide'ye actigi savas gibi ve ayni gerekce ile, Kendi eliyle yarattigi ve besledigi Isid'a savas acmaktan ve bu savasi Suriye ve Irak topraklarinda yapmaktan bahsederek kendine muttefik ariyor. Once tum O.Dogu ile ilgili politikalarin, ABD'nin BOP tuzagina dusmeden ve cikarina yag surmeden, belirlenmesi lazim. Nedir bu politika, ISID ve her turlu terrorist hareket dahil butun bu hareketlerin her turlu bolge halklari uzerindeki savasimina ve katliamina bir son vermek. Bolgedeki her turlu emperyalist guc yardimina silah beslemesine ve her turlu oyununa bir son vermek. ABD eger ISID ile "savasacaksa" ya da bu savasa ulkeler destek verecek se, bu savasimin Irak ve Suriye ulke ve toplumlarina zarar vermemesi ve bir politik cikar icermemesini gozetmek. Tum ISID'a her turlu verilen destegin kesilmesi. Iste aslinda 12 Eylul de bu temelde ulke ve toplumumuzun bir tarihi donum noktasi. Yani bugunun diktatorunun gelisine bir temel teskil eden bir tarih Bugunun PKK terorunun yeserisine sebep olan bir tarih Herseyden once dictator ile ABD arasinda hic bir cikar sorunu olmadigini algilayalim. ABD'nin diktatorun her turlu kolelestirici ve kullastirici ve de yasam hakki ile alay edici vahsi kapitalizminin ulke ve topluma dayatilmasina, bir diyecegi olmadigi acik. Sanki ISID konusunda, dictator ile ABD arasinda bir karsitlik varmis gibi bir izlenim verilmeye calisiliyor. Oyle ya, ABD ISID'a "savas aciyor" ve bunun icin destek turlarina cikiyor, Diktator bu savasa "karsi" ve Kerry "iknaya" geliyor. Diktator, her turlu yardim ve yataklik yaptigi, ulkede tedavi ettigi ve ulke bunyesinde de orgutlenmesine izin verdigi ISID'a nasil savas acsin? Kisaca ortada ABD cikarinin genelligine cikar olarak "uymayan" bir ozel durum var. Bunu diktatorun ABD gozunde Mursilesmesi olarak ta aciklayabiliriz. Aslinda ortada degisen bir sey yok. Yasananlar ne olursa olsun, hic bir sekilde ne emperyalizmin, ne ABD'nin ne de diktatorun cikarina ters dusmuyor ve ustelik cikar planlari da tikir tikir isliyor. Bu arada PKK artik bu Suriye olayindaki gunlerdeki ondan istenen "sessizligini" de hani su "demokratik acilim" var ya, ona bagli olarak bozma durumuna geldi. Diktatorun ise tek derdi, vahsi kapitalizminin insasindan elde edecegi rant gelir ve somuru. Ne ulke ne toplum ne PKK ne de ISID umurunda degil. Ne dersiniz bu kadar cabuk degisen kaygan zeminde, yarin bir dictator destekli, ISID/PKK isbirligi olur mu? Ya da olmamasi icin bir neden var mi?
      • 3
      • Like
  10. Bilgi icin, tesekkurler
  11. Algi her turlu dile gelen bilgi niteligi ve cesidi olarak insanoglu temelinin farklilik yaratan en onemli fenomenidir. Once Alginin neler icerip neler icermedigini ve nasil sekillendigini ve yapilandirildigini ortaya koyalim. Alginin fonksiyonu (sey ilistirilmis algilamasi, algilamak eylemidir. Burada ilistirilen sey iki turludur. Birincisi, ilk alginin yani daha once kavramsal olarak ortaya konmamis, gerek duyusal gerekse duyumsal alginin algilamasi Ikincisi, birinci algilamadaki alginin, kavramsal olarak ortaya konmus olaninin algilamasi. Bu algilamak eyleminin, bir de ifade edilmesi vardir. Burada algilamak eylemi, algilanana gore degil, algilayana ve onun algilayis niteligine gore ifade edilir. Iste alginin algilamasi, birincil olarak duyusal/duyumsal, ikincil olarak ta kavramsaldir. Iste tum ifade ve algilamak eyleminin algi ve algilama karmasasi ve farkliligi da burden dogar. Birincisi, ilk algida ortada bir baskasinaalgilatacak ortak bir koken (kavram) yoktur. Ikinci algida ise, kavramsal ayniliktaki algi, farkli algilama ile sonuclanir. Diger bir sorun da, algilayanin mi; yoksa algilananin mi ifade edildigi sorunudur. Burada genellikle algilanan ifade edilir ki bu da ayni kavram temelindeki algilamanin farkli ifadesidir. Halbuki algida, iki yon bulunur. Biri algilayan, digeri de algilayanin algiladigi (algilayanin algilamasi ile karistirmamak gerekir) Aslinda ilk algi tamamen bilimsel ve kavramsiz algi olarak ortaya konamayan, sadece algilanmasi algilayanca ortaya konan algidir. Iste bilim bu algilanana, fenomen der. Ikincil algi ise tamasmen hem ne oldugu, hem ne anlam ve icerik verildigi, hem de ifade edilis olarak nitelik ve cesit farki tasir. Burada sorun olan zaten, artik ilk alginin ortada olmayisidir. Cunku algi artik verilmis ayni kavram uzerindedir. Bilgisel olarak ikinci algi, gozlem ve aklin kavrami verilmis algilanan uzerindeki her turlu alginin verilmis kavram uzerine turetilen bilgi oldugudur. Dedigimizi bir ornek ile aciklayalim. Bir bebek duyusal/duyumsal olarak algi temelinde ifade ettiginin, kavramini ogrenmis olsun. Diyelim bu kavram da, felsefi/metafizik/varliksal temellerden en bilineni madde olsun. Burada ilk algi hafizadaki algidir, yani maddenin objeligi ve nesnelligi. Iste buradaki madde uzerine dile gelecek her turlu ifade karmasasi soyledir. Eger madde temelli ikincil bir algilama soz konusu ise, burada ilk ifadedeki karmasa; algilayanin mi yoksa algilananin mi dile geldigidir. Ikinci karmasa her bir algilayanin kendi algi ve algilamasi temelinde, algilanan ile ilgili ifadesi, hem nitelik farki (varliksal, inancsal, ideolojik, mantiksal, etik, estetik, dilsel v.s.) hem de genel algidaki maddesel/nesnel/objektif temelinde varlik/yokluk ifadesi icerir. Ayrica burada bir monism ve determinism vardir, bu da farkli algilama tasiyan ayni kavramdir. Boylece her bir madde algilamasi her algilayanin ve algilananin farkli ifadesi ile sonuclanir. Burada aslinda ikinci algi olan kavram uzerinde ifade dile gelmektedir ve her bir algilayan kendi algilamasi farki ile bu kavrami anlam ve icerik, olarak farkli ifade eder. Boylece ayni algidaki ortak kavram, farkli algilamalar ve algilayanlar eli ile, ayniliga ulasamaz. Iste oyuzden, bilimsel olarak ve bilissel olarak; bilim, ilk algidan yani kavramin ne oldugu uzerine bilgiden degil; kavrami olanin gozleminden yani tamamen algilamanin ortak algilayanindan yola cikar. O yuzden de kavrami olan fenomeni degil; sadece ondan turettigi bilgiyi ve cesidini olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislasnabilirlik olarak ortaya koyar. Bu da zaten ayni kavraminin farkli ifadesi ya da farkli niteliksel ne oldugunun tartismasindan farkli olarak, tum insanoglunun algisina hitabeden bir olgusal bilgi ortaya koyar. Kisaca insanoglunun yapilandirilmis algisinin, her turlu ayniliginin, farkli ifadesi, anlami icerigi; iste bu yapinin ve islevinin celiskisinden gelir. Bu caliskinin iliskiye donusturumu ve her turlu algilanir ifadesi ise, bu yapilandirilmisligin bilisselligi temelindedir. Isin ilginci alginin fonksiyonu olan algilama ve de algilamak eyleminin ifadesi; her yonu ile ikilem ve karsitlik icerir. Yoksa ayni algi, farkli algilama ve algilamak eyleminin farkli ifadesini dogurmaz.
      • 1
      • Like
  12. Siteye bir haftadan fazladir, erisim alinamadi.
  13. Insanoglu her turlu dusunce ve davranisini, algisi temelinde belirler. Daha dogrusu bu belirlemede bilinc yoksa, belirlenir. Alginin akilsal/akilci ve gozlemsel/gozlemci farkini daha once aciklamistik. Simdi de alginin bilinc ile olan iliskisine deginecegiz. Algi genelde pozitiftir ve etkisi ya buna parallel, yani "memnun/mutlu edici, rahatlik verici ve sorunsuz" dur. Ya da buna ters olarak bu pozitif algi "memnun/mutlu etmez, rahatsiz eder ve sorunludur. Iste bilincin bilerek ya da bilincalti devreye girdigi yer bu noktadir. Cunku beyin bu aldigi olumsuzluktan kurtulmak durumundadir. Iste bilincalti bu "kurtulmak" durumunu ya beyin, kendi kendine halleder; ya da kisi bilincli olarak; kendisini rahatsiz edeni sorgular, irdeler, inceler ve bu rahatsizliktan kurtulma Adina; kendi bilincinin katkisini saglar. Demekki bilinc, aslinda pozitif alginin verdigi negative his te yatmaktadir. Sonucta pozitif algi da bir negative his yoksa; zaten bilince de gerek yoktur. Iste bu nedenden dolayi, beyin; pozitif alginin verdigi negative histe ya kendi sorununu cozer, ya da kisi bu sorunun farkinda olarak beynini yonlendirerek sorunu kendi irdeler ve sorgular. Burada pozitif algidaki negative his iki turlu yonlenir, ya bilinc aciktir ve yeni bilinclere yonelebilir, ya da bilinc kapalidir; rahatsiz edenin, temeli olan inanca indeolojiye etige deger olarak yonelmesi mumkun degildir ve o yuzden de rahatsizligini ters giderme Adina; olan inancina ideolojisine etigine ve izmine daha bir baglanir ve inatlassir ve savunur. Iste zaten buradaki savunamamada gelen bir algi, kisiyi duygusal/akilsal ve egosal yonde yonlendirir bu da kisinin "sakinlikten" cikmasi ve bir suclu aramasui demektir. Genelde kisiler, kendi varliklarinin farkinda ve bilincinde olmadigindan da, bu sucluyu disarida ararlar ve baskalarini suclayarak gecici bir rahatlik sahteligi yasarlar. Cunku bu rahatsizlik orada durdukca ve suclu arandikca, tek cozum; kisinin aradigi suclunun kendisi oldugunu algilamasi ve rahatsizligini bilerek ve bilincli olarak cozmeye yonelmesidir. Aslinda bunun farkindaligi ve cozume yonelisi, cagimizin en buyuk sorunudur ve cesitli sosyo-psikolojik etkileri olmaktadir. Sonucta onemli olan pozitif alginin, negative hissinin kisinin farkindaliginda bilinci ile beynini ve vucudunu sorgulayarak cozmesidir. Oteki turlu pozitif alginin negative hissi, hic bir zaman beyinden cikmaz. Yapilan da sadece suclu arama ve bunu disarda aramanin vermnis oldugu "bulmak" yanilgisi ve sahte rahatligidir.
  14. Zaten benim yazdiklarim, yani epistemolojinin anlik siniri ve bu sinirin daimi degisimi, yenilenimi, gelisimi senin ilk cumlen ile ayni anlam ve icerikte.
  15. Bilimde sadece bilinen ve bildirilen vardir. Bilinmiyenin ne oldugu konusu bilimsel degil; metafizik/felsefidir. "bilinmiyen hersey" ne demek? "bildigini sanmak" sadece inanilanin dogruluguna kendini inandirmaktir. Bilimin epistemolojik sinirini zaten aciklamistim. Cunku bu sinir hem degisken, hem yenilenen, hem gelisen hem de her zaman geldigi an zaten sinir olacaktir. Yani bilimin her zaman bilmesi ve bildirmesi bir sinir teskil eder. Iste bu sinirin asilmasi, zaten metafizik ve inancsal/spekulatiftir. Cunku ne bir fenomenal tabani vardir, ne de bir gozlemi.
  16. Bilginin bilimsel ve bilissel olani olgu. Iste bilimsellik ve bilissellik, diger bilgilerden ve sinirlama ve sonlamalardan GECERLILIK, YANLISLANABILIRLIK, YENILENEBILIRLIK VE DEGISIM olarak farklilasiyor. Buradaki GECERLILIK OLGUSAL, YANLISLANABILIRLIK GOZLEMSEL YENILENEBILIRLIK HEM OLGUSAL HEM GOZLEMSEL DEGISIM ISE; DONUSUMSEL, BASKALASIMSAL VE OLUSUMSALDIR. BU DURUM DAIMI YANI SUREKLI SUREGELEN BIR SURECTIR. Iste bu farklilasma, fenomeni sinirsiz, sonsuz ve daimi kildigi gibi; gozlemi, bilgiyi ve algiyi da sinirsiz ve sonsuz ve de daimi kiliyor. Tek fark fenomenin bu sinirsizligi, sonsuzlugu ve daimiligi KESINTISIZ, gozlemin, alginin ve bilginin sinirsizligi, sonsuzlugu ve daimiligi KESINTILI. Iste bu kesintiyi veren de bilimsel ve bilissel olarak olgu ve gecerlilik; kesintiyi kaldiran da bunun gozlem ile yanlislanabilirligi. Iste bilgideki bilimsel ve bilissel fark bu KESINTININ GECERLILIGI dir. Diger her turlu bilgi de, bu KESINTI KALICIDIR. Yani mutlaktir, sonludur, kesindir, degismezdir, tektir, ilktir baslangici ve sonu vardir v.s. kisaca zamansaldir. Metafizik temelli, yani varliksal, ontolojik materyalistler/nesnel gercekciler ile, metafizik temelli, varliksal, ontolojik idealistler/oznel gercekciler ve pozitivistler/isimciler; ayni sekilde metafizik temelli yaraticilar, fizik oteciler, teolojik ideoloji ve inanc sahipleri ve hatta etik formel ve diyalektik mantik savunuculari ve de klasik bilimciler, yani bilimin temelini varlikta ontolojide arayanlar mesela materyalist diyalektik "bilimciler" kesintinin gecerliligini algilayamazlar. Cunku kesintiyi kalici kilarlar. Iste epistemolojinin (bilgi ve her turlu ve de bilimsel/bilissel bilim ve felsefesinin) bil kokeni ve insanoglu yapilandirilmisligi ile, metafizigin var, ol ve inan kokenli yapilandirilmisligi farki,tam da budur.
  17. mesaj 36
  18. Bilim bilinemeyenlerle dolu degil. Bilim epistemolojik olarak (bilginin anlik geldigi kavramsal bilgi sinirinin, bilimselligi) daimidir. Insanoglu her an yeni bilgiler bildirmerkte, eski bilgiler de bilimsellikten cikmaktadir. Bu surekli suregelen bir surectir ve bil temelindeki bilmenin her cesidinin de "bildisi" yoktur. Cunku bilmek, daimi degisken ve gorecelidir. Zaten bilim ve bilmek, diger temellerden noktalanmadigi mutlaklasmadigi kesinlesmedigi icin farklilasir. Inanclar, ideolojiler bir bilgi sabitligi temelinde noktalandikca ve yerinde saydikca,; dogmalasir, gericilesir, tutuculasir ve bilginin bilimselliginden kopar. Buradaki epistemolojik yetinmek, yani dedigin; zaten olmasi gerekendir. Aksi akilciligin ve inancin sirf bilme adina kendini bilimsel olmaktan farklilastirmasidir. Burada onemli olan bilimsel olabilmenin olgusunun gecerliligi ve gozlem ile yanlislanabilirligidir. Iste bilimi ve bilgiyi daimi kilan, degisken kilan yenileyen de budur. Yoksa bilim de dogmalasmaya baslar. Iste o yuzden o eski klasik ve metafizik/varliga dayanan bilim tarih olmustur. Sirf ispat tarih olmustur, cunku bilim ispat ile degil; ancak yanlislanabilmek ile gelisir. Ispat sadece bilimi kanitlar ama gelistirmez. Burada en onemli nokta, algisal bilissellikteki gozlemsel algi ve bunun olguya tasinabilmesi ve tasinanin da gozlemsel yanlislanabilmesidir. Sadece olgusal gecerli olan ve gozlem ile yanlislanabilen bilimseldir. Ya da mantiksal olabilirlik olasiliginin mumkunlugunu ortaya koyan teoriler ve gozleme olguya acilabilecek veriler bilimseldir.
  19. Fiziksel bilgi- Fenomenin gozleminden elde edilen somut ve gozlem veren bilgi (kimyasal, sinirsel, biyolojik, evrimsel, fiziksel, cografi, antropolojik,astronomik DNA/RNA, Atomic(hem atomik hem de canlinin erisilebildigi en kucuk fenomenal gozlem vereni), v.s. kisaca insanoglu algisina gozlem veren kendi de dahil ve bu gozlemden olgu ya da gozlem olarak tartismasiz ortaya cikan bilimsel bilgi v.s,) Only facts Sosyal bilgi- Metafizigin, varliksal/ideolojik/inancsal (ontolojik/teolojik ve fizik otesi bilgisi) her turlu etik inancsal/ideolojik (sosyal, siyasal, milli, dini, toresel, geleneksel, tarihi, kulturel v.s.,) estetik (guzel/cirkin) v.s bilgi. Her turlu soyut bilgi- dogru/yanlis, gercek/degil v.s.,Fiction inclusive, psikoloji, sosyoloji, psikiyatri dil, felsefe (Kisaca insanoglunun yasamsal iliskideki her turlu soyut/somut degerini one suren bilgi. Matematiksel/mantiksal bilgi- Tum mantik cesitleri, formuller, kurallar, kanunlar, yasalar, kuramlar, teoriler, varsayimlar, sentezler, analizler, postulatlar, aksiyomlar, maksimler, belgitler v.s. (yeni inanclar ideolojiler izmler etik degerler felsefi onesurumler yaratan zihniyet ve onu somuta tasima bilgisi, hak hukuk ozgurluk demokrasi v.s. Burada kesin bir ayrim yoktur. Konu ve kavrama gore; her bir dal her ucunu de, her ikisini de her birini de icerebilir. Bilissel bilgi ucunu de icerir, bilimsel bilgi yerine gore sosyo-bilimsellik temelinde ucunu de icerir. Insanoglu ile ilgili bilgi ucunu de icerir. Buradaki ana ayrim, hangi bilgi cesidi olursa olsun, bilimsel olarak gozlem vermesi, test edilebilirligi, yanlislanabilirligi ve olgusal gecerliligidir.
  20. Maddenin ortaya cikisi ile evrenin o an varligi/yoklugu bagi nedir? Yani maddenin zamansal ortaya cikisi ile evrenin mekansal bagi nedir? Eger maddenin zamansal cikisi ile evren olusmussa, madde nerede zamansal cikis gerceklestirmistir? Mekanin zamana ihtiyaci yoktur ve zamandan bagimsizdir. Dolayisi ile big bang daimi evren mekaninin belirsiz bir yerinde ve teorik olarak belirlenen bir zamandaki patlamadir. Yarin insanoglu bu patlama oncesine de zamansal olarak gidebilir. Cunku zamansal baslangic belirtimin ilklik ve oncelik kisir dongusu vardir. Eger fizik bing bangdaki madde zamansal olusumun dan ve de cesitlerinden yola cikiyorsa; mekansal olarak evrenden yola cikmiyor demektir. Eger evrenden yola cikiyorsa, o zaman da hyleden yani big bang ile ortaya cikan maddeden yola cikmiyor demektir. Cunku evren mekani bir butun olarak baskadir, uzerindeki parcalar olarak baskadir. Burada uzerindeki parcalarin zamansal baslangici big bang teorisidir, yani maddenin ortaya cikisi. Evrenin ise insanoglu tarafindan mekansal olarak henuz boyutlari bilinmemektedir. Evren daimidir vezamansal baslangici yoktur, cunku evren mekani olmasa ne zaman, ne big bang ne de uzerindeki parcalarin olmasi mumkun degildir.
  21. Bak insanoglunun genelde bilissiz algisi yani ne oldugunu bilmedigi ve sadece dogumdan itibaren kendine verildigi gibi algilamasi iki ana cesittir; Varliksal ve inancsal nitelik. Burada her iki algi da ifade olarak karsitlilik icerir, Varliksal "var/yok" inancsal "inanma/inanmama" Bunun disinda bunlarida iceren, epistemolojik algi vardir. Yani bilgisel algi; bilgisel algi "gercegin ne oldugunun dogrulanarak inanilmasidir" Iste bu bilgisel algida; yukaridaki bilissizlige; bilissellik eklenir. Yani bilissel olarak "varliksal ve inancsal nitelikteki karsitliklardan birinin ifadesi gereksiz, anlamsiz, luzumsuz, manasizdir. Yani bilgisel algidaki bilissellik, varliksal ve inancsal nitelik ve ifadelerinin disindadir. Iste bu bilgisel nitelikli bilissel algi da iki temeldedir. Fenomenal ve numenal ve her ikisi de gozleme dayanir. Yani ya fenomeni direk gozlemlersin ya da fenomenin hareketini(yani fenomeninin/beyninin yetisel fonksiyonlarinin yansisini) kavramsal (yazi, soz, cizim, sekil, davranis v.s) gozlemlersin. Burada bilimsel temel bilginin fenomenal ve numenal temelidir. Dolayisi ile bir sey, diyelim fizik; ya metafizikten (varliksal/inancsal) yola cikar, ya da epistemolojiden (bilgiden) yola cikar. Bilgiyi de ya bilissellige tasir, ya da tasiyamaz. Yani ya (fenomende) varlikta kalir, ya da kavramsal(numenal) niteligi de ele alir. Zaten fizigin ya da herhangibir seyin, butun kurallari, formulleri, postulatlari, maksimleri, aksiyonlari (ki bunlar otomatikman kabul edilenler ve sorgulanmayanlasrdir) numenal yani kavramsal icerik tasir. Iste senin fizik kanunlarinin varligi/yoklugu tartismasi da hangi nitelik ile neyin ve de nasil ifade edilmesine baglidir. Bilgide niteliklerinin (varliksal, inancsal, bilimsel, bilissel v.s.) disinda uc cesittir. Fiziksel bilgi Sosyal bilgi Matematiksel/mantiksal bilgi.
  22. Tamam felsefi kavramlarla tartisma. Sadece en azindan maddenin ne olduguna dair tartismalardaki fizigin hangisini temel aldigini dile getir. Mustakillik (substantial) olarak mi? Gercek (Real) olarak mi? Bu konudaki tartismalar; herseyin ondan meydana geldigi "tek cesit bir madde mi vardir (hyle), ya da madde cesitleri mi vardir? madde surekli/daimi mustakilligini koruyanve cogulcu formlari ifade edebilen midir? (hylomorphism), ya da sayisal ozel degismeyen icerikler midir? (atomism), kalitimsal ozellikleri var midir? (substance/mustakillik teorisi),ya da bunlardan yoksun mudur? prima material-on material) Fizik hangi temelden ya da temellerden yola cikar?
  23. Tanri algisini, insanoglu 4 farkli nitelikte degerlendirir. Varliksal, Inancsal, Kavramsal ve bilgisel Tanrinin varligini, varliksal olarak degerlendirmek; metafizigin, teolojik degerlendirmesidir. Burada varliksal nitelikteki ifade sekli ucludur. Genelde temeli de ontolojik tabanlardan birine dayanir (madde/nesnel,dusunce/oznel ve yok, isimsel) Vardir, yoktur ve varligi/yoklugu bilinemez, Tanriya inancsal yanasim ise, genelde metafizik (fizik otesi, akilci, duyumsal ve etik) temeldedir. Burada da uclu ifade vardir. Inanmak, inanmamak ve inancsal nitelik disinda kalmak. Kavramsal nitelikte ise, her kavramda oldugu gibi; kavramsal var algisi soz konusudur. Buradan da bilgisel temelde kavramsal var olan tanrinin, bugune kadar her konudaki insanoglu olarak ortaya atilmis cesitleri, anlam ve icerikleri, tarihi v.s. temelli sosyal bilgisinin, bilinirligi ya da bilinmezligi soz konusudur. Genelde degerlendirilmeyen son nitelik tabani da; bilissel temeldedir. Burada da tanri dan ziyade, tanrilastirma eylemi ve bu eylemin ve getirdigi tanrisal her turlu tartismanin, insanoglu uzerindeki etkisi izdusumu ve sosyo-psikolojik veri ve sonuclari degerlendirilir. Mesela yukaridaki bakis acilarinda, eger temel bilissellik ise; varliksal veinancsal bakis acilari yer almaz. Bilissel olarak tanriya varlik ve inanc disi bakilir ve tanri sadece kavram olarak algilanir ve bilgisel temelde islenir. Buradaki varliksal ve inancsal sifatlarin disinda kalmask demek, tanriyi varlik ve var/yok; inanc ve inanma/inanmamas olarak ifade etmemek; bu ifade ve nitelikleri bilissel olarak; anlamsiz, gereksiz, luzumsuz, degersiz v.s. bulmak demektir. Iste tum tanri ile ilgili niteliksel ifadelerin dile getirimi ve izm cesitleri ve hatta kendi bunyesindeki farklilasimlari; bu temelde sekillenir.
  24. Ozaman varliksal materyalizm, metafizik/ontolojik naturalizm ile fizik nasil bir bag icinde. Materyalizmin, metafizigin (felsefenin varlik dali) ontolojik taban olarak aldigi, maddenin; hem felsefi ortak bir tanimi yoktur, hem de mustakilliginin (substantial) varlik olarak ebati ortaya konamaz. Bu konudaki tartismalar; herseyin ondan meydana geldigi "tek cesit bir madde mi vardir (hyle), ya da madde cesitleri mi vardir? madde surekli/daimi mustakilligini koruyanve cogulcu formlari ifade edebilen midir? (hylomorphism), ya da sayisal ozel degismeyen icerikler midir? (atomism), kalitimsal ozellikleri var midir? (substance/mustakillik teorisi),ya da bunlardan yoksun mudur? prima material-on material) En onemlisi, materyalizm, oznenin kendisini hesaba katmayi unutan felsefesi" dir. Yani bu fikri ortaya atan insanoglunun oznel yanini ve yonunu es gecer. Bilim ise bilimsel olarak insanoglu algisina gozlem veren tabani fenomen olarak algilar ve fenomenin ne oldugunun tartismasina girmedigi gibi, fenomeni degil; gozlemini ortaya koyar. Gelelim gercek ve gercegin ne olduguna; Gerceklik, ontolojik degil; insanoglunun yapilandirdigidir. Gozlemi ile algiladigi fenomeni, insanoglu kendi kavramsal bilgisi ile yapilandirir. Yani insanogluna gozlem veren ve algiladigi fenomenin; adi, tanimi tarifi, her turlu ozelligi anlam ve icerigi v.s. insanoglu yapilandirilmisligidir. Maddenin nesanelligini bile ortaya koyan, insanoglu oznelligidir. Son olarak, material objeyi (buna insanoglunun kendisi de algiya gozlem veren olarak dahildir), gozlemleyen subje sadece beyninin yetisel fonksiyonu ve beyninin her turlu biyolojik yapisi eliyle/yoluyla bilebilir. Bu beynin kendisinin, material objeyi (ki buna insanoglunun kendi beyni de dahil) algilamada ve her turlu tecrubede, bir "karar mekanizmasi" yapar. Kisaca insanoglu gozlem veren ve algiya acik her turlu fenomenden sadece bir cesidi iken, yani siradan material obje iken; kendi de dahil bu material objeleri gozlemlkeyen algilayan dile getiren onlardan kavramsal bilgi tureten ve bunu sadece kendi turu dialogu ile yapan; epiostemolojik olarak henuz rakibi olmayan tek gozlemleyen subjesidir. Iste insanoglunun her turlu ozelligi, fenomenal obje olmasindan degil; fenomenal objeyi gozlemleyen algilayan ve kavramsal bilgiye donusturen ozne olmasindandir. Iste o yuzden gozlem algi ve kavramsal bilgi olarak temel insanogludur. onun gozlemsel oznelligi olmasa; material obje ki buna kendi de dahil; ortaya konamaz. Evet dedigimin kisa ozu bu. Simdi, sen maddeyi bir hyle olarak mi yoksa evren butunu olarak mi aliyorsun? Sonucta madde oyle veya boyle, mustakil var olan (substantial) varliktir ve bu miustakilligin ne oldugu boyutu v.s. de tartisma konusudur. Iste bu temelde fizik kurallari, "maddesel/nesnel" derken sen sadece evren butunu olarak mi bakiyorsun, yani hylen sadece evren mi? Peki bu evrene ait fizik kurallari, nerede ve ne zaman/sartta individual bir maddeye uyarlanabiliyor? Yoksa her bir individual maddesel gorunumun (fenomenin) kendine hasbir fizik kuralimi var? Ya da fizik kurallari yokta, her bir individual madde insanoglunun algisina verdigi gozlem temelinde mi kurallaniyor? Eger bir individual madde kurali, evren butunlugu kurali ile celisirse ne olacak? Ya da fizik evren derken, neyi gozlemliyor; evren bunyesinde yer alan individual fenomenleri degil mi? Aslinda ilginc bir konu ve maddenin ne oldugunun bilimsel bir yaniti yok. Iste o yuzden bilim varliktan degil de; bilgiden yola cikiyor ve fenomenin varl.iksal tabaninin ne ner oldugunu ne de onu ortaya koymuyor. Bu metafizigin varliksal tartismasi. Bilim ise fenomeni degil; gozlemini ortaya koyuyor. Zaten bu fizik kurallarindaki celiski de bunu acikliyor. Cunku maddenin ne oldugu ortaya konamiyor, hem bilimsel hem de ebatsal olarak.
  25. Madem oyle ise, neden bu "fizik kanunlari var/yok" celiskisi? Nedir bu hem var oldugunu hem de yok oldugunu gosteren saglam temeller? Sonucta bir gozlem varsa, o fizik kanunu zaten olgu olur. Olgu da tartisilmaz. Dolayisi ile gozlemi olan, fenomenal tabani olan, teorisi olan, teorisi test edilebilen ve de olgu veren bir fizik kanunu; nasil oluyorda "yok" olarak saglam temele dayaniyor? Burada bir gozlemsel yanlislanabilirlik mi soz konusu. Oyle olsa bile gozlemin getirdigi yeni teorilere acilmiyor mu? Fizik kanunlari "bir teori midir, bir olgu mudur, ikisi birden midir? Kanun olabilmesini saglayan "teori olmasi ama henuz gozlem vermiyor olmasi" yeterli midir? Yoksa bir fizik kanununun, kanuni gecerliligi icin tum bilimsel yontemin saglanmis olmasi (fenomenal taban, teori, teori test, gozlem/deney v.s. ve olgu) gerekmiyor mu?
×
×
  • Create New...