Jump to content

Küresel Vana

Members
  • İçerik sayısı

    690
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    8

Everything posted by Küresel Vana

  1. Sen direnişin çıkış kaynağı ve niteliği ile örgütlenmesini birbirine karıştırıyorsun. Sen bu mantıkla, Ege'deki Yörük Ali Efe'yi, Demirci Mehmet Efe'yi, Çerkes Ethem'in Kuvay-i Seyyare'sini de Kuvay-i Milliye saymazsın. Köylünün işgale spontan direnişinin örgütlenme olmaksızın uzun vadeli başarı şansı " mantıken " yoktur. O devirde Milli demek İslami demekti. Direnişlerin niteliği de hep İslami referans ile olmuştur. Bu bir olgudur, inanç değil. Tarihsel olguda vardır, gerçek de vardır, çünkü tarih de pozitif bir bilimdir. Olay ve olgu da aynı şey değildir. Olay bir süreç belirtmez. Olgu süreç belirtir. Temel farkı buradadır.
  2. Mantık temelinde ulaşılan yargının doğru olabilmesini için ilk önce öncül önermelerin doğruluğunun sınanması ve kavramların da birbirine karıştırılmaması gerekir. Öncelikle ben köylünün işgale spontan direnişini Kuvay-i Milliye yapmıyorum, çünkü köylünün işgale yerel direnişini örgütleyen Kuvay-i Milliye örgütlenmesini kuran Osmanlı subaylarıdır ve bu tanımı yapan onlar olduğu için bu tanım böyle. Zaten köylünün işgale spontan direnişinin örgütlenmeden başarı şansı " mantıken " yoktur. Ondan sonra Sosyal Bilgi dediğimiz kavram bilimsel bir kavramdır ve " değer yargısı " içermez. Bu itibarla " Hain " gibi yargılar göreli değer yargılarıdır ve sosyal bilgi ( gerçek / olgu ) değildir. " Vatan Haini " yargısı da bunu söyleyenin vatanının ne olduğuna göre değişir. Ama, Vahdettin'in İstanbul'u İngiliz gemisi ile terkettiği bir sosyal olgudur. Kurtuluş savaşında Kuvay-i Milliyenin ve sonrasında Milli Ordunun İngilizlerle, İtalyanlarla, Fransızlarla, Ermenilerle, Yunanlılarla, Rumlarla savaştığı da sosyal bir olgudur. Burada senin inancın eksik bilgiden ve değer yargılarını subjektif tarih bilgisi sandığından oluşmuş.kaynaklanıyor. Zira, Atatürk başarısız olsaydı da Kuvay-i Milliye'nin tanımı değişmeyecekti veya İngilizlerle, Fransızlarla, İtalyanlarla, Ermenilerle savaşılmadığı bilgisi de yine yanlış bilgi olacaktı.
  3. Yapılandırmacı Epistemoloji, " Dünya insan zihninden bağımsızdır " der. Halbuki, bu felsefenin en azından kendi içinde tutarlı olması için; " Dünya insan zihnine bağımlıdır " demesi gerekirdi. Zira, fenomene anlam yükleyen insanın numenal yetisidir. Üstelik, " Dünya insan zihninden bağımsızdır " demek bilimsel de değildir. Bunun anlamı, insanın varlığın tüm datasını algılayamayacağı, gözlemleyemeyeceği, erişemeyeceği iddiası ile birlikte numeni ima etmektir. Bu da Materyalizmin karşıtı ontolojik-metafizik bir iddiadır. Bu anlamda İdealizme yakındır. Bu iddianın alt yapısı Kuantum Fiziğinin sonuçlarının yorumlanmasına dayandırılır. Oysa, belirlenimin olmayışının doğanın bir özelliği olarak yorumlanması, doğanın gerçeğine erişilemeyeceği konusu tartışmalıdır, bu konuda bir kesinlik yoktur. Bu itibarla, Materyalizm ne kadar Bilimsel Felsefe ise, Yapılandırmacı Epistemoloji de o kadar Bilimsel Felsefedir. Zaten literatürde Bilim Felsefesi akımları vardır. Bu ikisi de Bilim Felsefesi konusunda ayrı ayrı akımlardır. Literatürde Bilimsel Felsefe diye bir kategori yoktur. Bu adlar onlara inananların, bu akımların anlayışı ile felsefe yapanların adlandırmasıdır.
  4. İnsan hareketi izahı zamanla açıklamaz. Tam tersi insan zamanı izahı hareket ile açıklar. A noktasından B noktasına zamansız nasıl gidebilirim ? Işınlanma ile belki. Keşke olsa da işe, havaalanına, randevulara vs. yetişme problemimiz olmasa artık. Algılar insana aittir diye, bu mantıkla yalnızca zaman değil, HER ŞEY yoktur demek gerekir. Neden yalnızca " zaman yoktur " diyorsun ?
  5. Elbette varlığı bize göre, insanın numenal yetisi ile verdiği değer iledir. Her şey de olduğu gibi. O halde yetiye ait bize göre olan bu bilgiyi reddedeceksek, tüm bilgilerimizi reddetmemiz gerekecek. Çünkü hepsi bize göre, bizim gözlemimizden numenal yetimiz ile yaptığımız soyutlama ile ortaya çıkardığımız bilgiler.
  6. Öyle tabii de, bu dediğin senin kafanı duvara vurduğunda alacağın tepkiyi değiştirmiyor. Duvar bilinçli mi ki tepki veriyor ? Sen dedin ya, bebeğin ağlaması bilinçli olmadığından bilgiye dayalı değildir, yalnızca etkiye karşı tepkidir diye... Ben de diyorum ki; duvarda da , yenidoğanda da etkiye karşı tepki verilmesini sağlayan bir bilgi vardır bu da İnformation düzeyindedir. Evet bu açıklamaların tümü bize aittir. Zaten o nedenle olgular üzerinedir. Ama bu bir şeyi değiştirmiyor. Yetişkin üzerinde gördüklerimiz nasıl olgu anlamında bilgi ise, yenidoğan üzerindeki gözlemlerimiz de olgu anlamında bilgidir. İnsan ürünü diye ( bize göre ) bilgiyi reddedeceksek, tümünü reddetmemiz gerekir. Neden yalnızca yenidoğanın doğum öncesinden getirdiği ( bize göre ) bilgiyi reddedelim ? Neden böyle bir lüksümüz olsun ?
  7. Bu cümle de cevap değil. Bunu yazan acaba benim; " beyin olmadan Numenal yeti olur. Bu da somutun kullandığı soyut demek değildir. Numenal yeti soyutlama yetisi değildir " dediğimi falan mı zannediyor ?
  8. " Somutun Somut Soyutlama Yapması " Biraz tuhaf bir ifade olmuş. Örnek de verilmemiş. Acaba şunu mu demek istemiş ? Somut soyutlamasını hem somut ( duyu ) üzerinden yapar hem de soyut ( duyum ) üzerinden. Bunu söylemeye çalışmışsa tamam da, ee n'olmuş ? Ben farklı bir şey mi, buna aykırı bir şey mi söylemişim ? Bunu neden yazmış acaba ? Oysa, söylediğim çok açıktı : SOMUTUN SAHİP OLDUĞU " SOYUT YARATABİLME YETİSİ " DE, SOYUTTUR. Bu da INFORMATION'dır.
  9. Sosyal Bilgi yalnızca toplumsal ( sosyal ) bilimlerinin ulaştığı olgulardır, bilimseldir.
  10. Hala anlamamışsın. Kuvay-i Milliye Anadolunun işgal edilen her bölgesinde direniş gösteren halk milislerine denir. Bunları örgütleyen de Kuvay-i Milliye teşkilatıdır. Yani, Egede de, Güneyde de, Güneydoğuda da, Karadenizde de, Doğuda da savaşan halk milisleri yani Kuvay-i Milliyedir. Milli demek Anadolulu İslam Milleti demektir. Tarihsel olgular konusunda bilgi sahibi olmak yerine hala kelime oyunları ile haklı çıkmaya çalışıyorsun.
  11. Sen hangi gerçekleri ( olgu ) ortaya koydun da ben inancım / ideolojim nedeniyle buna bir karşı argüman göstermeden karşı çıkıp, seni suçladım ? Oysa ben sana yanlış bildiklerinin doğrusunu gösterdim. Belli ki, inancını sarsmışım ki suçlamalara hatta seviyesiz hakaretlere başladın.
  12. Lord Curzon hangi ülkeyi temsil ediyordu ? Uganda'yı mı ? Onun başarısızlığı Birleşik Krallık'ın başarısızlığı demektir.
  13. Elbette asıl sen öğrenmelisin de denilebilir ama ortaya bilgi konularak. Ancak böyle olursa tartışma verimli olur. Yalnızca kuru bir asıl sen öğrenmelisin lafı polemik değil, salt tepkisel / duygusal bir yaklaşım olacaktır.
  14. " televizyonda bilhassa tartisma programlarinda bir cok kisinin girmek istemedigini iddia ettigi,ancak daha kelimeyi kullandigi anda girmis bulundugu sey.ayaga dusmus kavram.bunu kullananlar genelde spekulasyonu da kullanirlar.muhtemelen akillarindan tartisma kelimesi gectiginde polemik,dedikodu,iftira kavramlari gectiginde ise spekulasyon demeyi daha havali bulurlar. (bkz: pseudo entelektuel) " " belli bir kültür düzeyinin üzerinde seyrettiğini düşünen insaların , farklı fikirdeki şahıslarla tartışırken olaya son vermek için kullandıkları ve bahane ettikleri sözcük. (bkz: polemiğe girmek) (bkz: gereksiz polemiğe girmek istemiyorum) " " yunanca polemikôs'tan gelme. harb, savaş, muharebe demek. anlam genişlemesiyle dil savaşı, dil dalaşı, sözlü çatışma, münazara olmuş. günümüzde olumsuz bir tınısı var, ne zaman, neden, nasıl bu duyguyu kazandı acaba. oysa savaş genellikle dilde-edebiyatta yüceltilen bir kavram. ilginç. (bkz: kelime kökenlerine inmeye bayılan insan modeli) çorbada tuzumuz olsun. "
  15. http://www.youtube.com/watch?v=PdLIerfXuZ4
  16. Onun için mi Anadolu'da Kuma geleneği vardı ? Onun için mi kısas uygulaması hep kafalarda yer etmiştir ? Onun için mi Anadoluda evlat edinme yerine besleme geleneği vardır ? Tam tersine Anadolu Yavuz Selim ile birlikte zorla sünnileştirilmiştir. Üstelik, Yavuz Selim Memlüklerin yurdundan ( Mısır ) hilafet ile birlikte, Ebu Suud efendiyi ve nakli öne alan Eşariliği getirmeden önce Anadoluda Sünnilik bile aklı öne alan Maturidilik anlayışındaydı.
  17. BK bir uluslar birliğidir. Dolayısıyla, sayılan İngilizler, İskoçlar, Galliler, İrlandalılar birer etnisite değil, uluslardır. Çünkü; ulus başkadır, etnisite başkadır. Keza, bu ulusların etnik yapılarına da bakıldığında; İngilizlerin Angl ve Sakson ve Norman kökenleri olduğu, İskoçların Kelt ve Kuzey Germen ( Viking ) kökeni olduğu, İrlandalı ve Galilerin ise Kelt kökenli olduğu ve dillerinin farklı olduğu görülür. Ortada ilginç bir şey yoktur. Spor dallarında her ulus kendi ulusunun mücadelesini vermektedir. BK’da Hindistanlilar, bengaldesliler, G.Amerikalilar, Afrikalilar, Diger Avrupa ulkesi yerlileri, Turkler, kurdler, Iranlilar v.s. ise vatandaslik haklarini almis ve birer british olmuşlarsa yasalar önünde tıpkı diğer British vatandaşları gibi eşit haklara sahiptirler. Hukuken azınlık statüsüne tabi değillerdir. Bunlarla, İngilizler, İskoçlar, Galliler, İrlandalılar gibi uluslar arasındaki tek fark, İskoçya, Galler, K.İrlanda gibi ulusal parlementoları olmamasıdır. Çünkü; Uluslar Birliği içinde ayrı ayrı birer ulus olmaları değil, yalnızca British vatandaşı olmaları söz konusudur. Bir de eski İngiliz sömürgelerinden gelen İngiliz Milletler Topluluğuna (Commonwealth of Nations ) bağlı ama BK vatandaşı olmayanlar vardır. Bunlara da vatandaş olmamalarına rağmen bazı haklar ( seçimelere katılma, oy verme gibi ) tanınmıştır.
  18. Azınlık tanımı böyle değildir. Azınlık yalnızca etnik üzerinden tanımlanmadığı gibi, geçmişten gelen yerleşiklikle de ilgili değildir. “ BM Ayrımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu Raportörü Francesco Capatorti'nin Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'nin 27. maddesine dair hazırladığı rapordaki ölçütlere dayanır. Capatorti tanımına göre azınlık “sayıca bir devletin nüfusunun geri kalanından az olan, hakim olmayan durumda bulunan, bu devletin vatandaşı olan üyeleri nüfusun geri kalanından farklı etnik, dinsel ya da dilsel özelliklere sahip, üstü örtülü bir biçimde de olsa kültürlerini, geleneklerini, dinlerini ya da dillerini korumaya yönelik bir dayanışma gösteren bir grup” şeklinde açıklanmaktadır. “
  19. ( Sana göre ) böyle olmamak için, gerçekleri yazmayıp, senin dediklerini hiç sorgulamadan kabul etmek mi zorundayım yani ? Üstelik bunun kadercilikle de bir ilgisi yoktur. İnsanın numenal yetisinin varlığını inkar mı etmişim ? İnsanın numenal yetisi kaderini değiştirebiliyorsa, neden bazı bilgilerin evrimsel olduğunu söylemek kadercilik olsun ? Ezbere konuşuyorsun.
  20. İşte bu doğuştan mevcut olan numenal yeti bir bilgiye ( information ) sahiptir. O da ortam değiştirdiğinde tedirginliğini ifade etmesi gerektiği bilgisidir. Bu gereklilik de evrimsel ön bilgi olarak temel kavram olan Korku nedeniyle vardır.
  21. Hareket zaten zamana bağlı değildir. Tam tersine ZAMAN HAREKETE BAĞLIDIR. Zaman olmadan harekete örnek de veremezsin. Hareket varsa mutlaka işin içine zaman girer. Zira hareket zamanı bir algı olarak doğurur. Değişim yoksa zaman da olmaz. Doğada değişim vardır ki, zaten değişim doğayı doğa yapan özelliktir. O halde doğada zaman da vardır.
  22. Pekala, o zaman sen hemen gidip bir duvara kafanı vur. Nasıl olsa duvarda bilinç olmadığından sana tepki vermeyecektir, kafana bir şey olmaz. İşte maddedeki bu tepki verme yetisi maddede kavramsal tanımıyla bir " Pasif Bilinç " saklı olduğu şeklinde tanımlanmış, yorumlanmıştır. Maddede " tepki verme bilgisi " mevcuttur ki tepki veriyor. Yoksa nasıl tepki verecek ? Bu bahsettiğim bilginin elbette senin anladığın ve hep onun üzerinden düşündüğün Knowledge değil, İnformation olduğunu söylüyorum.
  23. Demek ki kavramlar soyut da olabiliyormuş, somut da, değil mi ? Benim verdiğim örnekler de SOMUT ( kuş, ayı, köpek...) kavramlardı. Dolayısıyla, bir 0-3 yaş çocuğunun somutu ( nesneleri ) kavramlaştırabilmesi için o nesnelerin isimlerini öğrenmesi gerekmiyormuş. İsterse onlara " agu " desin, hiç önemi yok. Önemli olan zihinde kavram oluşabilmesidir, kavrama ad vermek değil. Dil yalnızca kavramları aktarmak için kullandığımız bir araçtır.
  24. Polemik zıtlaşma, sert tartışma demektir. Polemik olması bilgi paylaşımını tıkamaz. Hatta 3. şahıslar açısından konuyu, tartışılanın özünü netleştirerek kavranmasını kolaylaştırır. Buna mukabil, bir gülücük çok şey ifade edebiliyor. Örneğin sırf yanıt yazmak için, birisine destek vermek için yazmış olmak gibi. Birey olarak tartışanlara ise her zaman saygım vardır. Yanlış da anlamış olabilirim tabii, bu hakkın da mahfuz.
  25. SOMUTUN SAHİP OLDUĞU " SOYUT YARATABİLME YETİSİ " DE, SOYUTTUR. Bu da INFORMATION'dır. Senin bu yazıları yazabilme yetin de soyuttur ve bu yeti yazı yazma bilgisi taşımıyorsa ona zaten yazı yazma yetisi denmez.
×
×
  • Create New...