Jump to content

ilgi

Members
  • İçerik sayısı

    250
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    8

Everything posted by ilgi

  1. Kitle platformu olsa da, bireyin kolay ve basit soruları kişiye aittir. Direkt onun sorusuna, uzunca makalerle değil, yine kolay, anlaşılır ve basit şekilde cevap verilir. Hatta veya mümküse evet/hayır şeklinde. BU CEVAP SADECE ONUN İSTEĞİNE AİTTİR. Tabi cevaplayan mecbur da değildir. Birey bilincine bağlı. Bunları onlarca defa yazdım "algılanamıyor" mu demeliyim? Bunun için uzattık.
  2. Son demiştim ama.. Bunları söylemem gerekli oldu.. Bir insan sadece kendisinden başkasına algılayamıyor gözüyle bakabilmesi nasıl bir şeydir? İşte ..e göre bu demek ki bu.. Bu, ikinizin iletisinde de çok bariz şekilde sırıtıyor. Algılayamadığımı zaten sana sormak için başlık açtım. "Kitle platformu" yalnızca ..e görelerin anlayışına göre değildir. "Kitle platformu"ndaki HERKESin anlayacağı tarzda olmalı. Söylemiştim, bilimsel olanı "detay" zannedilen değil, detay ama, kolay, net ve anlaşılır olanıdır. Yine söylemiştim ki, empati olmayacak şekilde cevaplar gelecek. İnsanlar ne kadar bilinçli olsa da, senin deyiminle toplumdan aldıklarını atamıyorlar. İspatını gördük işte ya mutlak kendinci savunma, ya da vınnn. Anlamak için adeta iltilerinle boğuşuyor olsam da, seni izlemeye, sormaya, anlamaya devam edeceğim. Zaten izlememek mümkün değil. Bilgilerine ihtiyacım var. Üslup eleştirisi olarak son yazım. Teşekkür ederim.
  3. Söylediklerimi anlatamazsam bu son iletim olacak. Zira aynı şeyleri bir kaç kez daha yazdım. Altını çizdiğim hariç diğerlerine katılıyorum. Altını çizdiğimi de, senin kurduğun cümleden algıladığım gibi ise kabullenemiyorum. "Bu dile getiriş," elbetteki diğer dile getirişe cevap(karşı) niteliğindedir. Burada birbirimize cevap vermiyor muyuz? Cevapta net ve basitlik olmazsa karmaşa oluşuyor. "Dile getiriş"in öznesi, bu net ve basitliğe dikkat etmesi gerekir. Bu, tüm disiplinler için geçerlidir. Detaya da katılıyorum. Ancak, detay mümkün olduğunca net, basit ve anlaşılır olmalı. Hatta evet/hayır, katılıyorum/katılmıyorum şeklinde başlayıp, kısa ve ön cümle ile detaya girilmeli. Mesela fenomenden örnek verecek olursak, "Fenomen asla soyut değildir. Gözlemlenebilmesi, olgu olması şarttır." şeklinde bir ön, tanıtıcı, öz cümle ile sonra detaya geçilebilir. Detay da yine(olabildiğice de olsa) açık, net ve basit olmalı. Ben dilbilgisi uzmanı değilim. Ancak anlaşılabilirlik konusunda uzmanlar bunu salık veriyorlar. İşte ben buna karşı çıkıyorum. Bilgi bu şekilde ürer. Karşı çıkmak demek rakibi hırçın bir şekilde yerden yere vurmak değil ki. (böyle yapıyorsun demiyorum) Elbette karşı çıkılacak. Tartışmalarda gözlemlenen sadece karşı çıkmak. Sonra yeni bilgi nasıl oluşuyor. Bunları benden çok daha iyi biliyorsun. Tez, Karşı tez --> Sentez. Buna paylaşım diyoruz. Herkes paylaşım deyiminde hem fikir zaten. Sen öyle diyorsan öyledir mi demem gerekir? İşte benim algımın ve senin algınının olumlu yada olmsuz taraflarını anlatıyorum. Sağlıklı değerlendirmek sana ait. Ne özürü? Şunu samimiyetle söyleyeyim, hayatta ve net'te senden yararlandığım kadar kimseden yararlanamadım. Üstelik karşılaştığım bilgilerin en mantıklı olanları. Ancak, bunu(algımı) yazılarınla/bilgilerinle adeta boğuşarak yapabiliyorum. Yukardaki isteklerimin herkes tarafından genel bir istek olduğunu sanıyorum. Ben böyle bir dil ve makale kullanıyorum, bu böyle olmalı inadından vazgeçmelisin. Anlatım/paylaşım, herkesin anlayacağı bir şekilde açık, net ve basit olmalıdır. Kabul edersin ki, bunlar sığlık değildir. Teşekkürler.
  4. Şimdi bu söylediklerinin benim söylediğimle ne farkı var? Detay kelimesi ayrıntıdan çok mu farklı? "Boyutları" kelimesi, "açılımından" çok mu farklı? Ayrıca ben, "bilgi kavramın ayrıntıları ve boyutları" demişim sen ise, "fenomen ile özdeşleşen kavramın.." şeklinde yine aynı şeyi söylemişsin. Bunlar çok mu farklı ki, ben istediğim halde kısa cevaplar vermedin? Ben de, 'arkadaşım farklı bir şey söylüyor galiba benimkisi yanlışmış' diye iletişimi de bırakmak zorunda kalıyorum. Zira ne paylaşımda bulunsam mutlaka "öyle değil böyle" diye cevap geliyor. Defaatlerce söyledim, sorulara açık, net, kısa, hatta evet/hayır şeklinde cevap versen daha iyi anlaşılacak. FENOMEN'in ne olduğunda ancak bir yılda anlaşabildik. Tanım uzayıp, sündürülüp, hele de cümleler açık net olmayıp bir de düşüklük olduğunda yanlış anlaşılıyor. Hatta anlaşılmıyor. Fenomen'in soyut olduğunu söyleyen kaç cümlene rastladım. Nihayet evet ve Hayıra zorlayarak anlaşılır hale getirdim. Bu konuda bir tek ben şikayetçi değilim. Büyük çoğunluk. Sen de, Küresel Vana da ancak kendi bilginizi satma peşindesiniz. Karşı tarafın ne dediğinden, anlaşılır olup olmadığından ziyade kendi söyledikleriniz önemli. Küresel Vana da bana bilimsel teoriyi anlatıyor. Benim teori olarak insanın fikrini kastettiğimi çok ta iyi biliyor. Halbu ki sosyologların, filozofların "teori ve pratik üzerine" isimli bir çok yayını var. Burada edinilmiş fikirleri kast etmişler. Neyse, söylenek çok şey olmasına rağmen uzatmayacağım. Cevaplarınızın yine "satma, dayatma, ben bilirimci" doğrultusunda olacağını biliyorum. Tutarlılığa, duyarlılığa, empatiye hasret kaldık. Tutarlılk dedim de; Küresel Vana ile ilgili sen/siz tutarsızlığı konusuna hiç girmek istemiyorum. Bilgili insanlar olmanıza rağmen paylaşımcılığınız sağlıklı değil. İkinize de, başta empatisiz, ben bilirimci, dayatmacı, kısır tartışma ve paylaşımlarınızın farkındalığını diliyorum. Sizlerin de söylediği gibi, önemli olan farkındalık deil mi?
  5. "Korku" kavram olduğu gibi o kavramın adlandırılmasıdır(adı, ismi) değil mi? Bilgi ise bu kavramın boyutları ve ayrıntıları..
  6. Ben de mantıksal olarak böyle düşünüyordum. Ama olsun, hem bilgim onaylamış hem de özetlemiş olduk. Teşekkür ederim
  7. Diğer başlıkta da "ikilem" olarak değindim. İnsanlar inandıkları şeyi yaparlar. Zira teori ile pratik bir bütündür. Yaşamdaki bir bütünlüktür, ayrı tutulamaz. Teori pratik bütünlüğü zaman içerisinde mutlaka kendini gösterecektir. Er veya geç. Göstermiyorsa o fikir benimsenilmemiş kavranılmamış demektir. Tabi ayrıca ikilemde kalmak ta olasıdır. Bu da her iki farklı bilginin henüz tam olarak kavranılmadığını gösterir.
  8. Çok net olarak ik adet gözlemim var. Birisi yeni doğan bebek(3-4 aylık) diğeri ise kedi yavrusu(1-2 aylık). Bebek bazı seslerden ve kendisinin ani sarsılmalarından korkuyor. Korku olduğu, büyük insanların gösterdiği korku tepkisine benzediği için belli oluyor. Keza kedi yavrusu da, başka canlıların kendine yaklaşmasına bedeninden beklemedik güçlü bir ses çıkararak, gözlerini büyüterek tepki gösteriyor. Bu tepkilerin adı, korku değilse nedir? Tepkilerini gerektiren algıları bilgisel değilse nasıl? Yeni doğan canlılarda mutluluk, huzur, rahatsızlık çığlıkları vb. da gözlemleniyor. Bu tepkiler kavramsal olarak nedir? Bir de "kavram, bilgi ve adlandırma"nın farklarını kısaca tanımlarmısın?
  9. Bu son paragrafın üzerinde durmak istiyorum. Dini inançların değişmezliğini kabul eden birisi, dini hükümlerin de geçerli olmasını savunur diyorsun. Diğer taraftan da bu kişinin laik ulus devletin ilkelerini de benimseyebileceğini söylüyorsun. Biliyoruz ki din hükümleri ile laik ulus devlet ilkeleri örtüşmüyor hatta karşıt. Bu karşıtlığa uyum nasıl oluyor? Kişi için ikilem değilmidir?
  10. Polemik kavramı için viki'ye bakmışsın. iki satır aşağıda ekşi sözlük var bir de oraya bak. ASLINI BİLENLER ne demiş? "Öğrenmelisin" demek etik de değildir. "Asıl sen öğrenmelisin" olarak gelecek cevapla polemik devam edebilir, daha da artabilir. İşe de yaramaz. Kapatalım.
  11. Kavramdan, kavramlaştırmadan kastım: Soyut ve somut kavramlar: Kavram bir cisme veya varlığa işaret ediyorsa somuttur. Örneğin taş, insan, beyaz gibi kavramlar somut kavramlardır. Ancak kavram bir oluş tarzını ifade ediyorsa soyuttur. Örneğin insanlık, beyazlık gibi kavramlar soyuttur. Şu şekilde de ifade edilebilir. Somut kavramlar insan zihninde bir konu içinde oluşurlar, soyut kavramlar ise konudan soyutlanmıştır.[3] -Viki- 0-2,3 yaş gurubu çocuk nesneleri kavramlaştıramaz demiştim. Not: Bu başlıkta çok değerli tartışmalar oluyor. Bence nette bile kolay kolay erişilemeyecek bilgiler. "Öğrenmelisin" gibi polemik çıkaracak kelimeler yerine; " 'kavramın' doğru tanımı şudur" gibi dil kullanmak daha doğru. Diğer forumdaki üslubunu burada da sürdürme istersen.
  12. Bunları 0-3 yaş gurubu çocukların mı kavramlaştırdığını söylüyorsun? Ben ise aksini biliyorum. Yetişkinler hem de çocuksu şive kullanarak öğretirler o yaş gurubundaki çocuğa. Bir kaç kavram ÖĞRENENE KADAR çocuktan ancak "agu" sesi duyulur. Bu da kavram değildir. Ben de şunu ima etmiştim. Bu saydığın knowledge, information, data, bilgi insanoğluna ait numenal soyutluklar. Maddeninki ise, maddesel dinamiklik. Bu kavramların hiç birisi değil. Bak doğa bilimleri.
  13. Doğuştan önce yüklenmiş "kavramsallaştırma yetisi bilgisi", 0-2 yaş gurubu çocuğu tarafından kullanabiliyor mu? Yani bu çocuk bu bilgi ile bir olguyu kavramlaştırabilyormu? Yapabiliyorsa bu kavramlaştırmaya örnek isterim. Yapamıyorsa nedenini isterim. Güneşle gezegenler arasındaki etkiyi/tepkiyi kabul edersin sanırım. Bu tepki, bilgi ile oluyorsa bu nasıl bir BİLGİ dir.? Bilgi ile olmuyorsa bu olgu NE ile isimlendirilir?
  14. Sana ait, "Bilgi elbette sadece insanoğluna aittir" sözünü unuttun galiba.. Kaldı ki bunun ismine istersen bilgi, istersen information, istersen de knowledge diyiver. Hepsi de insanoğlunun ürettiği numenal soyutluk. Dilimizde buna BİLGİ deniyor. Diyelim ki senin dediğin olsun, nöron ve reseptör hücreleri de ayrıca doğuştan bilgi(information) ihtiva etsin(yüklenmiş). Bundan şu dört ihtimal çıkıyor; bu hücrelere daha önce yüklenmiş olan TEMEL yada, ÖZ ALGI BİLGİSİ, ya gen aktarımı ile atadan çocuğa, ya doğanın özelliği, ya metafiziki, ya da boş bilgisayar işlemci çipleri(biyolojide hücre) gibi sonradan yükleniyor(insansal bilgi). Son ihtimal hariç ben diğer üçüne insansal bilgi diyemiyorum. Sence hangisi doğru? Veya başka ispatlanmış yada ihtimal bilgin var mı bu konuda?
  15. "Kavramsal bilgi yetisi" ayrı, "kavramsal bilgi" ayrı. "Yeti" kelimesini "kavramsal bilgi" ile birlikte kullanırsanız, her hangi bir insan melekesini nitelemiş olursunuz. Ayrıca bu yeti, ne bir "information" dur, ne de "knowledge" dir. Eğer böyle olsa idi doğuştan gelen bilgi olurdu. Bilgi taşıma, algılama, depolama, yansıtma özelliği ise, bir bilgi değil melekedir(yeti). İnsanoğluna has, somut bir özelliktir. Tıpkı görüngü ve ses vs. taşıyan sinirler gibi.
  16. " KAVRAMSAL BILGI YETISI", bana göre bilgi değildir. Zira tıpkı diğer doğal insani yetiler gibi. Yani gözlemler sonucu kavramlaştırma yetisi. Bunun sadece insanoğluna has olduğunu belirtmiştik. Bir melekedir. " KAVRAMSAL BILGI YETISI", yaşayan için de yeni doğan içinde sadece bir yetidir. KAVRAMLAŞTIRABİLME YETİSİ. GÖREBİLME, DUYABİLME, GÜLEBİLME, DÜŞÜNEBİLME vs. YETİLERİ gibi. " KAVRAMSAL BILGI YETISI", tıpkı gözlemleri espriye, şakaya, ironiye, şiire çeviren, insanoğluna ait bir YAPILANDIRMA melekesidir (yeti). Yeni doğanda sonraları gözlemle, öğrenme ile faaliyete geçer.
  17. Bunları kavradım. Teşekkür ederim. İnsanoğlu fenomeni dışında bilgi üreten fenomen yoktur. Numenal yeti sadece insanoğluna aittir. Yeni doğan, gözlem, düşünme ve kavrama aşamasına gelinceye kadar numenal yetisini kullanamaz. Bilgi üretip algılayamaz.
  18. Ben hala bilgiyi "doğuran"ın insan mı, insan dışı mı olduğunu anlayamadım.
  19. Bu bakış açısına katılıyormusun? Felsefe ve bilim bana da bir bütün gibi geliyor. Yöntemsel felsefe olunca..
  20. İnsana yansıyan doğum öncesi bilgilerden, önceki insanlar tarafından üretilen bilgilerden bahsetmedim. Onu anladım. Varmaya çalıştığım yer, "bilgi"yi bizler gibi tanımlamıyor, maddenin dinamik yapısına, hareketine, evrilişine neden olana bilgi diyorsun. Hatta doğumda bebekte var olan bilgilerden bahsediyorsun. Ben de bunu anlamaya çalışıyorum. İşte cümlelerin: "Elektronların birbiri ile etkileşimi bir bilgi alışverişidir." "Bu etkileşimin sonucu oluşan durum ise yeni bir bilgi doğurup molekül düzeyinde farklı moleküllere bilgi taşır." İnsanın ürettiği bilgiyi parçacıklar nasıl taşıyor, yeni bir bilgiyi nasıl doğuruyor? Varmak, anlamak istediğim bunlar..
  21. Küresel Vana'ya şunları sormak lazım.. Söylenilen iki farklı kavram, bir diğeri ile özdeş mi olması gerekir? "Maddenin dinamikliği" kavramı, "bilgi" kavramı ile özdeş midir? Eğer özdeş kavramlar değilse; bilgi olmadan maddenin dinamikliği olamayacak mıdır? Bilgi nedir? Bilgi kim tarafından üretilir? Eğer bilgi, insanoğluna has bir olgu ise, maddenin dinamikliğini sağlayan o bilgi insanoğlunun ürettiği bilgi midir? Yoksa insanoğlunun bilgisinin dışında niteliği farklı bir bilgi var mıdır? Atom parçacıkları "bilgi" olmadan birbirlerini etkileyemeyecek midir? Maddenin somut dinamikliği soyut olan "bilgi" çekildiğinde(geri alındığında) dinamiklik duracak mıdır? Elektronların birbiri ile etkileşiminin aslında bir "bilgi" ile olduğunu, kim "bilgi" olarak kavramlaştırmıştır? Bu kavram(bilgi) olmasaydı etkileşim olmayacak mıydı?
  22. Mesela bir yerde bir vatandaşla tartıştığınız şöyle bir deyim var: "Etnisite bir sosyal olgudur. Millet ise siyasal bir olgudur." Biliyoruz ki "olgu" fenomenal tabanlıdır ve gözlem verir. Buradaki "etnisite" ve "millet" kavramı bana gözlem vermiyor. Gözlemim sadece insan topluluğu fenomeni. Bu durumda bu kavramlarla birlikte "olgu" kavramını kullanmak doğru mu? Yani "millet" ve "etnisite" birer "olgu" mudur? Olgunun mutlaka fiziksel bir algısı veya yapısı olmalıdır değil mi?
  23. Olmaz olur mu? Oldu tabiiki. Zaten "gözlemlenemeyen fenomen" olmaz diye kararlılıkla savunduğumdan belli değil mi? Ama işte yeni ve kavram karmaşası olan insanlar için veya kavram karmaşası yaratMAmak için mümkün olduğu kadar "gözlemlenemeyen" ile "fenomen"kelimelerini bir arada kullanmamak gerekir. Zira beyinlerde "gözlemlenemeyen gözlenen(olgu)" gibi bir kavram oluşuyor. Keşke senin dünya görüşüne göre, kavramlara ait bir felsefe sözlüğü hazırlasan. Veya var mı? Mesela Orhan Hançerlioğlu veya diğer felsefececilere ait felsefe sözlükleri ontolojik, metafizik hatta ideolojik temelde hazırlanan felsefe sözlükleri.. Kavramları o kaynaklardan öğrenen insanlara ne kadar yazık oluyor anlatamam. Bunu mümkünse engellemek gerek. Kitap şekline güç yetmiyorsa bile, net ortamı için hazırlamak gerek. Mesela "qua felsefe sözlüğü" gibi..
  24. Fenomen kelimesi gözlemlenemeyen kelimesi ile birlikte kullanılır mı? "Gözlemlenemeyen fenomen" , "gözlemlenemeyen olgu" , "gözlemlenemeyen varlık" hiç olur mu? Bu kafa karıştırcı oluyor. "Gözlemlenemeyen gözlenen" gibi bir şey oluyor. Dostum yazılarından çok yararlanıyorum ama, bu gibi tanımlardan dolayı zor anlaşılıyor. Anlamak zaman kaybı oluyor.
  25. "gözlemlenemeyen fenomen" ( ! ) Tam anladım demiştim ki.. Yine karmaşa..
×
×
  • Create New...