Jump to content

ilgi

Members
  • İçerik sayısı

    250
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    8

Everything posted by ilgi

  1. ilgi

    Ozgurluk uzerine

    Birisinin "ben özgürüm" deyişinden, yaşamını ve fikilerini kendisinin tercihleriyle seçebildiğini anlarım. Yukarda bunu söyledim. Bu hiç bir zaman mümkün olmamıştır. Olabileceğini de sanmıyorum. Yaşamında yerini, zamanını ve çevresini kendisi seçemiyor. Fikirlerde ise zaten var olan fikirlere hazır konuyor. Konmasa bile eğitim adıyla dayatılıyor. Kendince fikir üretmesine zaten vakti yetmeyecektir. Doğa insanın yaşamını ve düşüncesini kaderi olarak benimsemiş. Fikirlerin fenomenlerle örtüşmesi kuralını bile koymuş. Olgular gibi düşünmek zorundasın. Özgürlük nerede. Her şeyini doğa ayarlamış. "Şu da benim seçeneğimdir" diyebiliyor musun? Olumlu da olsa olumsuz da olsa, düşüncelerinde fiziki yapın da, doğa olguları temelli. Düşünce hücrelerini bile doğa yapılandırmış. Hatta bazı bilim adamlari kişisel düşünce şeklinin gen yapılarından soyut olmadığını söylemekteler. Rahatsızlık duymasa ne yapabilir ki? Var olanları kabullenmesinde eli mahkum. Tarihten gelenleri seçmek zorunda. Kendisinin üretmesi için vakit yok. Fikirsel yada teknik üretimleri dahiler yapıyor. Doğa bunu bile belli kişilere ayırmış. Ben neden evrensel-insan gibi evrensel-insan felsefesi üretemiyorum. Doğa yetenek vermemiş. İşte benim özgürlük anlayışım bu. Hep var olanı seçme zorunda kalmam. Her zaman var olanı seçme zorunda kalmak özgürlük mü? Senin veya Duran arkadaşın özgürlük anlayışınız ne? Uzunca yazmadan kısa ve öz sadece tanımını yapabilir misiniz? Ben de bunu diyorum zaten. Başka seçeneğim yok. Alt yapım yok, yeteneğim yok. Bunları yüzlerce yıl arayla sadece dahiler yapabiliyor. Üstün zekalı olamamak doğanın her tür seçme özgürlüğümü engellemesi değil mi? Şikayet yok. Doğanın kaderine boyun eğmek var. Tespitim var ama değişilirliği doğanın elinde. İnsanın doğaya karşı galibiyeti çok çok sınırlı. Yarın bir göktaşı çarpması, birey olarak ta toplum olarak ta tüm özgür yaşam isteğine son noktayı koyabilir. Tüm herkesin başkasından(insan) veya başka şeyden(olgu) etkilenmeden istediğm gibi yaşamayı anlarım. Bu her birey için elbet sınırları olmalı. Sınır olunca da özgürlüğe engeller başlıyor. Bir kısır döngü. Doğa senin dışında gidişatı ayarlamış. Bu bir inanç değil, gözlemimin gördüğü. Yukarda yeteri kadar açıkladığımı sanıyorum. Gelecek "terapisel" bilgiler için teşekkürler..
  2. Peki o halde, bu forumda "felsefe" kategorisindeki "özgürlük üzerine" olan başlıkta, benim yazdığım son yazıda seni rahatsız eden düşünce varmı? Bilgilerinden yararlanmak istiyorum.
  3. Yüzyüze de olsa insanlar önyargılarından kolayca vaz geçemiyorlar. Hatta şahidim ki, onları yıkmak gerçekten de dağları yıkmaktan daha zor. Bir terapistin tam da uzman olması gerekiyor. Kurulan cümlelerin bile çok önemi var. Hele de empati yaparak anlaşılabilir olmanın önemi çok daha yüksek. Ben de az uğraştırmadım seni. Daha da bir çok tutucu ve beni rahatsız eden düşüncelerim var. Ama o beni rahatsız eden düşüncelerimi irdeleme konusunda çok samimiyim. Konulara rastlayınca ilgilenmekten, bir sonuç almaktan kendimi alıkoyamıyorum. Hoş kolay da olmuyor.
  4. Uzun lafın kısası, ortada kişiliği bozuk(insanlara zarar verici düşünceli/kişilikli) bir insan var. Bu insanın olumsuz yönlerinin uzmanlarca tespiti ve eğitilmesi süreci var. Alt yapısının olmamasından, kendi bozuk kişiliğinin farkına varamayan bir insanın, dışardan bilinçli kişilerce farkına varılması ve bilinç terapisi, eğitimi yapılması şeklinde cevaplamışsın. İşin bilimsel teknik yönü de budur zaten. Bir konu hakkında görüş bildiren yazının değeri, az, öz ve olabildiğince basit olmasıyla değer kazanıyor.
  5. Adana'da öldürülen Gizem Akdeniz'in katili eğer bu KOTUMSER/RAHATSIZ EDICI/NEGATIF düşünceden kendisini arıtabilseydi, toplumu çok rahatsız eden bu cinayet olmayacaktı. Önemli olan bu düşüncenin(gururuna yedirememe nedeniyle intikam hissi) olumsuzluğunun farkına varabilmek. Farkına varamayıp böyle düşünmekte haklı olduğunu, bunu eyleme çevirmeninin gerekliliğini düşünen insanlar da vardır. Yani bu düşünce onu rahatsız etmiyor, böyle bir kişilik/yapı oluşmuştur. Nefreti benimsemiş, düşünen, söyleyen, eylemine yansıtan insanlar için ne yapılmalı?
  6. ilgi

    Ozgurluk uzerine

    İnsanlar yaşamında ne zaman özgür kalabilmişler ki? Daha doğuştan bu gözükmüyor. Mesela kendi özgür isteği ile gelmiyor dünyaya. Zaman olarak ta, mekan olarakta bulunduğu anı veya yeri özgürce seçemiyor. Belki de bu şekilde bir yaşamı istemiyor. Bu şekilde bir yaşam onun için bir dayatma oluyor. Cinsel yapısını kendi özgür isteği ile yapılandıramıyor. Kendisine uygun ebeveynleri veya aileyi özgür isteği ile seçemiyor. En önemlisi insan, toplumsal değerlere boyun eğmek zorunda kalıyor. Ne iktisadi ne siyasi yapısını özgürce seçemiyor. Mevcut iktisadi ve siyasi yapı onu özgürce seçeceği bir ortam içerisine sokmaktan çok uzak. Yemesi, içmesi, yatması, oturup, kalkması, dinlenmesi, üretmesi hep toplumsal olarak biçimlendirilmiş. Uymaması durumunda da, toplumsal değerlere uymamakla suçlanıp toplumdan soyutlanmakta. Yukarda cezaevlerinden bahsedilmiş. Ben şahsen hiç bir insanın suçlu olduğuna inanmıyorum. Asıl suçlu o insanları suç işlemeye yönelten toplumsal değerlerdir. Yargılanması ve hesap vermesi gereken değerler ve ideolojilerdir. Her türlü dış etmenler, insanları eli mahkum etkilemektedir. Birey bilincine sahip bilgisel alt yapıları da olmadığından, seçme özgürlüğünden de bi haberler. Nihayet insanlar, hücreleri yaşlanırken ve ölürlerken de kendi özgürce istekleri dışında çaresiz bırkılmışlardır. İstemeye istemeye yaşlanırlar, istemeyerek ölürler. İnsanoğlu önüne konulan fiziksel ve manevi hayatı seçmeye zorunlu bırakılmıştır. Ne özgürlüğü? Kim; "ben istediğim gibi özgürce bir hayat yaşayabildim, özgürce düşünebildim" der?
  7. Eğer bu saydıklarının tersi, gözlem sonucu, insanoğlunun ve her bir ferdinin yaşamını olumsuz yönde etkiliyorsa, saydıklarının temeli bilimseldir. Zira BU BİLGİLERİN YAPILANDIRILIŞ TEMELİ, İNSANOĞLU FENOMENİNİN YAŞAMIDIR, BİLİMSELDİR. Sosyal bilimlerde ideoloji ve inançlar gözlemlenir, tarihsel süreci, nitelikleri vurgulanır. Ama öneriliyor veya yeriliyorsa bilimselliği kalmaz. Bu önerilme veya yerilme objektif değil ...e göre olur. Bu da basit. Etik ve doğru gözlem sonucu ise bilimsel temele oturtulabilir. Evrensel hukuk, demokrasi, hak ve özgürlük olguları böyledir. Güzel ve estetik farklı. Bunların ...e göre olduğunu düşünüyorum. Bu görüşün tüm tezleri çürütüyor. Bilimsel olanın da, diğer tüm objektif bilgi ve davranışların da objektifliği kalmıyor. İnsanoğluna ait çünkü. Ve sana göre sonuç şu; BİLİM, İNSANOĞLUNUN YAPILANDIRDIĞI BİR OLGUDUR, OBJEKTİF DEĞİLDİR. Bu mu?
  8. Bu konuda farklı düşünmüyorum. Bu da sosyal bilgi olmasına rağmen bilimsel. Becerebilene helal olsun. Bir de benden dipnot: Benim bu sorularım, okuyanlar için değil kendi, çelişkilerim. Okuyanlar için çelişki koyma veya soru sorma fikrinden çoktan vaz geçtim. Dürüstçe olmuyor.
  9. Sana göre; Mesela senin bir başka başlıkta değindiğin "normalleşme" paylaşımın evrensel-insan'a göre bir sosyal bilgidir. Ve sadece evrensel-insan'ı bağlayan bir inançtır. Benim yada toplumun bu senin inançlarına ne uyma ne de sempati duyma eğilimim olmamalı. Bunları ben hep senden öğrendim. Ama bana göre; "normalleşme" başlığındaki önermeler bilimseldir. Yine yanlış anlaşılmasın tarihsel gözlemden, belge ve bulgudan gelen bir gözlemselliktir. Bu gözlemsellik neticesi, insanoğlunun gelişimi veya gerilemesinin pozitif tespitleri vardır, evrenseldir. Bana göre inanç ise, ne gözlem ne belge, ne bulguya ait olmayan, sadece ve sadece kişinin kendi akılcı düşüncesidir. Bu konuda senin bir çok yazını okumama rağmen bu fikrim değişmedi. Objektiflik ihtiva eden, bilimsel temelli, soyal bilimlere ait bilgilerin bilimsel olduğu bana çok daha tutarlı geliyor.
  10. Evrensel hukuk bir çok inançsal hükümleri töreleri yasaklamıştır. Ensest ilişki de yasaktır. Aslında akraba evliliği de yasaklanmalı. Zira gözlemsel bir bilgidir. İnasan oğlu için zararı/faydası gözlemlenebilmektedir. Bilimselliğe bağlı kalan davranış bilimi kuralları olmalıdır. Tabı bu evrensel olarak tüm insanlığın yararına olanı kapsamaldır. Demokrasi ve Özgür olma kuralları gibi.
  11. Seninle tanışmadan önce inançsalların sosyal bilgilerde de olmadığını biliyordum. Ama seninle tanıştıktan sonra din hükümlerinin bile sosyal bilgi olduğunu kabullenme zorunda bırakıyorsun. Mesela bir kaç tanesini sayayım; Tarih, coğrafya, sosyoloji, psikoloji, hukuk, işletme, siyaset vs. Bu bilim dallarının hiç birisinin inançla ilgisinin olmadığını bilirdim. Hepsinin de insanoğlu fenomeninin yaşam şeklinin gözlemi sonucu yapılandırıldığını biliyordum. Gözlem, belge, bulgu temelli. Sadece deney/test yok. Deney ve testin sadece pozitif bilimlerde olduğunu biliyorum. Kaldı ki biyoloji biliminde deney ve test kesinliği de yok. Sosyal bilimlere metafizik görüşler yüklenip ÖNERİLİYORSA bu çarpık düzenin, çarpık zihniyetlerin ürünüdür. Sosyal bilimler de, tarihsel gözlem, belge, bulgu temelli olarak, objektif kalması gerekir. Neyse ben yine net cevap alamadığım soruma döneceğim. Eğer gerçekten net cevabım yoksa yok diyebilirsin. Konu gereğinden fazla uzamasın. Yukarda söylediğim gibi burada gözlemlenen yine insanolu fenomeni. Benim bildiğim, inanç ve ideolojiler sosyal bilimlerde önerilmez. Sadece insanoğlunun hangi tarihlerde yaşadığı, var oluşunun sebepleri ve toplumsal sonuçları tarafsız incelenir. Öneren niteliği varsa bilimsellikten çıkar. Tam burada yine akraba evliliğini misal vereyim. Akraba evliliğinin sonuçlarının gözlemi bilimseldir. Buradan hareketle bu gözleme bağlı ve objektif kalması gereken sosyal bilimde sadece OLUMSUZLUĞU anlatılmalı. Ama pozitif bilimin bulgusuna bağlı kalarak. Hukuk ise yasaklamalı. Bu soruyu kendime elbette çok sordum. Sosyal bilimler belge ve bulguya(deney dahil) bağlı kalıyorsa sosyal bilimdir. Kişisel öneriler yüklenmemeli. Mesela evrensel hukuk tüm insanlığı ilgilendiriyor. Tıpkı fen bilimleri gibi. İnançlar ve ideolojileri objektif olasrak tanımlamak başka, inanç ve ideolojileri benimseyip onların peşine takılmak başka. Sosyal bilimler de fen bilimleri gibi tarafsız ve objektif olmalı. Eğer sadece söz konusu olan inanç ve ideolojiler ise, onların sadece varlığı ve yapısı incelenmeli. Objektif sosyal bilgi veya bilim bu olmalıdır. Çarpıtılıyor elbette.
  12. 1- Arapça bilmeyenin mealden başka okuyacağı bir şey var mıdır? 2- Sonsuz anlam içerisinden nasıl çıkılabilir?
  13. Halbuki anlaşılayım diye gereğinden fazla açıyorum. Akraba evliliğinin sakat çocuk doğurduğu bilimsel gözlem. Bunu biliyor söylüyoruz zaten. Bilimsel bilgiler bilinemiyor değil zaten. Ama, akraba evliliği bilimsel bilgisininin davranış şekline yansıması/yapılandırılması, etik haline dönüşmesi sosyal bilim değil mi? Bu bilgiden dolayı akraba evliliğini kınayan, ahlak edinmiş toplumlar var. Bu sosyal bilgi, bilimsel temelli olduğuna göre, ben bilimsel bilgi diyorum. Yanlış mı düşünüyorum? Keza evrensel hukuk ta bilimsel bilgiler temelli yapılandırılmış hukuk kuralları. Bunkları da yine bilimsel olarak düşünüyorum. Bir kez daha tekrarlayayım; bilimsel gözlemlerden kaynaklanarak yapılandırılan sosyal bilgiler(bilim ahlakı yada bilimsel ahlak), bilimsel bilgi değil de neden inançtır? Bu konuda yukardaki cevaplarının tümünü anlıyorum. Ama bu soruma cevap alamıyorum. Umarım bu kez açık sorabilmişimdir. Bir kez daha; Akraba evliliğinin yanlış görülmesi, evrensel hukuka aykırı veya uyumlu davranışlar neden inançtır? Temeli bilimsel olan bilgi olduğu halde.
  14. Anlayamıyorum. Şimdi yukardaki açıklamaların üzeride duralım. Akraba evliliğinden olan bir çocuğun büyük olasılıkla sakat doğup hayat ona zehir olacaksa, iki çiftin akraba evliliği yapmaMAsının neresi bilimsel değil? Veya neresi bir inanç? Süreci tekrar açıklayayım. Bunun üzerinde durmuyorsun. Lütfen buraya odaklanıver. Yukarda verdiğim atom yapsının gözlemi, deneyi ve bilimsel açıklaması bir bilimsel bilgi ise, iki çiftin, bilimsel bilgiden hareketle, sakat doğumu önlemek için önlem alma bilgisinin yapılandırılması, aynı bilimsel süreç değil mi? Veya neresi değil? Keza evrensel hukuk bilgilerinin yapılandırılışı da aynı süreç değil mi?
  15. Bu açıklaman ortama bomba gibi düştü. Birisini henüz anlayamamışken, üçünün farklılığının farkını mı anlamaya çalışacağım? El insaf yani. Bu başlıkta, yaşamda geçerli bilgiden bahsediyorsun. Benim istediğim de, bilimsel veya geçerli/tutarlı olan bilgi. Yani gözlemle bilimsel metodlarla yapılandırılan bilgi. Diğer bilgilerden bana ne.. Sendeki her üç bilgi bir biri ile örtüşmüyorsa, tutarlılık adına o da senin sorunun.
  16. Cevaplar çok kısa, öz ve basit olsun lütfen. Kısa cevaptan tatmin olmazsam, tekrar sorarım. Teşekkür ederim.
  17. Çelişkilerimi anlatamıyorum. Ama anlatana kadar soracağım. Bu konuyu çözmeliyim. Beni rahatsız ediyor. Madem her şey yapılandırılmıştır, o halde, şüphesiz, ideoloji de, etik te yapılandırılmış bilgidir. Hiç şüphesiz, bilim de yapılandırılmış bilgidir. Burdan hareketle, şu senin deyimindeki çelişki(benim algıma göre) beni rahatsız ediyor. 1- İnançsalların yapılandırdığı bilgi nasıl bir gözlemdir? Ben, salt akılla, sezgi veya uydurma olduğunu biliyorum. 2- Bilimsel bilgi ile etik(evrensel hukuk vs.) bilgi de aynı gözlem süreçlerine sahip. Açayım; Atom yapısı gözlemlenir(inançsalların farklı gözlemi değil), elektronların hareketliliği, yörüngesi saptanır vs. Evrensel hukuk ta, insan yapısı, davranışları, ihtiyaçları gözlemlendiğinde (inançsalların farklı gözlemi değil) bir takım davranış bilgileri yapılandırılır. Bu yapılandırılan etik ve evrensel hukuk bilgileri, aynı bilimsel süreçleri ihtiva ediyorsa, neden bilimsel bilgi değildir? Felsefeci Albert Bayer, "bilimsel ahlak" derken nerede yanılıyor? Bilimsel ahlak, bilimsel hukuk var mıdır? Yok ise, ...e göre yapılandırılmış bir evrensel hukuku, nasıl geçerli bilgi olarak görebilirim? Buradan şu görüşüm ortaya çıkıyor; Tüm sosyal bilgiler, somut algı, gözlem sonucu olmasına rağmen, her birinin bir ...e göre temeli varsa, beni neden ilgilendirsin? Benim birey bilincim olmalı..
  18. "Demokrasi bilgisi/fikri, insanların yaşam şekli gözlemlenerek bilimsel olarak çıkmamış mı?" soruma verilen cevaptan çelişkilerimi gideremedim. Bunu şu şekilde sorayım o halde; insanların yaşam şekli gözlemlenerek, davranış kurallarının oluşması, mesela en başta evrensel hukuka da temel olan, "sana yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma" fikri, kısaca evrensel hukuk bilimsel değil midir? Yapılandırmacı bilgiyi bilimsel gördüğümüze göre, evrensel hukuk ta insanoğlu yaşamının gözlemi sonucunda oluşmuştur değil mi?
  19. Suya madde denemeyeceği felsefidir. Bilim "MADDE" diyor. Kesinliğe gelince.. Bilim alt ve üst sınırları gözlemler sınırı içerisinde zorluyor. Gözlem vermeyeni zorlamıyor ki.. Kavram yada bilginin fenomenle örtüştüğü sürece bilgi doğru, tutarlı, geçerli ve yanlışlanabilirdir. Evet kesinlik bilimsel olmayabilir. Yeni bulgularla değişebilir. Doğru, tutarlı, geçerli ve yanlışlanabilirliği görece olarak görmek gerekir. Kesin ve değişmezlik doğada mümkün değildir. Madde özelliklerini taşıyan bir fenomene madde demek bilimseldir. Doğa bilimlerinin kararıdır. Bunu felsefe ile dorulamak/yanlışlamak olasılığı yoktur.
  20. Güzel ve tüm bilişselliğe temel olabilecek bir konu. Konudan anladığım kadarı ile, beş duyu ile algılanan, daha önceki edindiğimiz bilgiler temelli algımıza göre(duyumsal) daha geçerli. Hatta geçerli olandır. İkincisinin se yanlışlanabilirliği yok. Ama iki algı da somut. Çünkü ikisi de gözlemlenebilen insani yeteneksel olgu. Buradan hareketle, bilimsel algı(duyusal), yukarda alıntısını yaptığım satırlarda geçen maddeye(su'ya), "BU MADDE-DİR", "kesinleştirme veya özdeşleştirme"sini yapamaz mı? Doğa bilimleri suya MADDE diyor.
  21. Yanlışı önlemek hak ve özgürlük ihlali olabilr mi? Zihinsel devrimini tamamlamış birisinin, çağ dışı değerlere özgürlük tanıması, diğer taraftan ona karşı mücadele garip doğrusu. Yapılan, "Kadınları dövünüz"e destek olmaktır. "Bu yanlış ama, şimdilik yapabilirsin" der gibi oluyor. O halde yanlışa karşı fikirsel mücadele de bir yerde hak ve özgürlüğe karşı olmak anlamı taşıyor. Bu çelişki içinden nasıl çıkılır? Bir kısır döngü.
  22. Çağın bilimselliği ve bilişselliği var. Onlarca filozof bilimden, bilinçten, insanlaşmadan bahsediyor. Din üreticileri, çağın muktedirleri çağdaş etiği görmezlikten geliyor. Yoksa, muhalefet ile hak hukuk savaşımı nedendir?
  23. İdeolojilerin yada inançsalların çağdaşlığı, etikliği mümkün müdür? Mesela dinler nasıl etik ve çağdaş olabilirler?
  24. İslam dini hükümleri o günün tarihine göre etikmi idi? Mesela "kadınları dövebilirsiniz" hükmü..
  25. İddianame şöyle hazırlanır. "Aslında, kara para diye iddia edilen para kara para değil. İmam hatiplerin yapımı için hazırlanmış ve gayet masumane kutularda muhafaza edilen bağış paraları. Hükümet karşıtları bunları art niyetle kara para şeklinde kamuoyuna duyuruyorlar. Hükümetin başını ve üyelerini hırsız diye niteliyorlar. Böyle bir nitelem suçtur. " Tabi bu iddianameyi yiyenler %50..
×
×
  • Create New...