-
İçerik sayısı
3.544 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
391
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by evrensel-insan
-
Zaten senin beyninin en cok hosuma giden yani, hem algilamak icin bilinc acikligi ile caba harcamak; hem de bu cabayi yazmis oldugun mesajlarla gozleme sunabilmek. Turkce dilinin iki ana sorunu vardir. Birincisi o 20. yuzyildaki epistemolojik dil firtinasindan nasibini almamistir, yani her bir beynin ....e goresine gore kavramlarin kazandigi anlam ve icerik. Eski klasik "bu budur/bu degildir" dogmasinda kalmistir. Ikincisi de, tercume yaparken, her tercume yapan verilen anlam ve icerigi algilamak yerine; kendi subjektif dogrulari ile mukayese ederek tercumenin notrlugune kendi subjektif pozitifligini katmistir. Mesela fenomenin turkce karsiligi "gorungu" demektir. Iste bu kavrama verilen anlam ve icerrik; hem fenomenolojideki fenomen tabanina hem de bilimdeki gozlem veren tabana ait bir kulklanimdir. Genelde ve maalesef fenomenoloji tabasni icin kullanimdir. Bunun ana nedeni madde temelinin hala bilim tabani olarak kullanim hatasidir. O yuzden de ya madde fenomene esitlenir, ya da fenomen algisi idealist bir temelde algilanir. Bundan yillar once, bir felsefe toplantisinda bana "senin bakis acin genelde noktalama degil, sekilsel/cizimsel algiya dayaniyor. Bunun icin bir goz dili gerek, yani kulak/ses dilinin tek duze noktalasmasi ile zor algilaniyor. Neden bir goz dili ortaya cikarmiyorsun?" demislerdi, ben de "herseyi bernden beklemeyin, onu da siz ortaya cikarin" demistim. Aslinda insanoglunun algisi gelistikce, ya yeni kavram turetir; ya da olan kavramin anlam ve icerigini degistirir ya da derinlestirir. Iste benim de yaptigim budur. Gunumuz kavramlarinin verildigi algidaki temelinin bilimsel ve bilissel algisinin anlam ve icerigi. O yuzden genelde kullandigim her kavram, cagdas algidaki kavramdir. Ben sadece verilen anlam ve icerigini derinlestirir ve o kavramin bilimsel ve bilissel temeldeki bilgisel derinligini ortaya koyarim. Eger sanal alemdeki tum sitelerdeki baslik ve konu kavram yazilarima bakarsan, bu detayli bir bicimde gorulur. Tabi ki burada alginin derinligi ve beynin ezber bozmasi ve dogmalarindan kurtulmus olmasi gerekir, verilenin algilanmasi ve bilgisine vakif olunmasi icin.
-
Eger surada yazilanlara yonelik yazdiysan, yani; Mesela cin kavrami bu ekranda gozlem verir, ama o kavramin fenomenal tabani insanogludur. Digerbir dolayli fenomen de ozdeslestirmedir. Mesela Allah kavrami fenoimen olarak kuran ile ozdeslestirilmistir. Ya da panteizm, kendi tanrisini evren ile ozdeslestirir. Yani ve kisaca, soyut kavramlarin fenomeni ya INSANOGLUNUN OZDESTESTIRDIGI, YA DA INSANOGLUNUN KENDISIDIR. Bu arada insanoglu disinda kalan fenomenin disinda, insanoglunun fenomenlestirdigi de vardir. Mesela cami, ya da masa. Bunlar once akilda tasarlanir ve sonra da fenomenlesir. Konu farklidir. Bir soyutun fenomen olmasi baska, BIR SOYUTUN FENOMENLESMESI YA DA FENOMEN ILE OZDESLESTIRILMESI BASKADIR. Bu temelde soyut bir kavram, ANCAK Onu kendi aklinca bir fenomen ile ozdeslestiren icin bir nesnellik kazanmistir. Mesela sevginin fenomeni, bir insanoglu, cicek, doga, hayvan v.s. olabilir. Davranistaki davranisa verilen anlam ve icerigin fenomeni de; O DAVRANISI DAVRANANDIR. Insanoglu ya da bir hayvan olabilir. Simdi daha net oldu mu?
-
Oradaki aciklama, bilimsel gozlem veren fenomene degil, fenemonoloji olan varlik ideolojisine aittir. Cunku orada fenomen bir cesit "yucelti/kitleye mal olmus v.s." ya da bir anlatim olarak idealist bir algidir. Yani o temeldeki bir fenomen, soyut bir algidir.
-
Insanogluna Dogumdan Gelen Hicbir Kavramsal Deger/Bilgi Yoktur.
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Bilim
Benim temellerim; Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti ne dayanir. Oacidan su basliga bir goz at. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/65-kendiliginden-yaratilis-zihniyeti/?hl=%2Bkendiliginden+%2Byaratilis+%2Bzihniyeti -
Insanogluna Dogumdan Gelen Hicbir Kavramsal Deger/Bilgi Yoktur.
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Bilim
Burada bu soruyu sorarken bir ozne mi ariyoruz? Yoksa bu soruya yaniti bilimsel gozlem ile mi veriyoruz? Yeti bir kavramdir, insanoglu bilgisini daha once yarattigi kavramin uzerinde turetir. Iste butun bu sorular iki turlu yanitlanir. Ya oznel temelde akilciligin sonlandiran tatmini ile. Ya da gozlem temelinde bilimin bilimsel olgusu ve gozlemsel yanlislanabilirligi ile. Her ikisinin de temeli kavramsal bilgidir ve insanoglu urunudur. Ben buna "ic dinamik" diyorum. Yani atomun parcaciklarinin biri biri ile olan hareketi ya da dogan bir bebegin memeye yonelip emmesi v.s. Yani yasamanin ya da hareketin ic dinamigi. Bu dinamigi tasarlayan bir ozne yok. Yani ornek olarak evrilme var, evirme yok. -
Insanogluna Dogumdan Gelen Hicbir Kavramsal Deger/Bilgi Yoktur.
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Bilim
Bende bilincinde olmaktan degil, ogrenmekten bahsediyorum. Bilmek ve bilinc daha sonraki asamalar. Iste o yuzden buna ben on bilgi demiyorum. Cunku bilginin TEK YARATICISI INSANOGLUDUR. Eger bunu dogum oncesine baglarsak; bilginin temelini insanoglundan koparmis ve baska bir fenomene vermis oluruz. Evrim, doga, madde v.s. gibi; ya da akilli tasarimci, yaratici ya da tanri v.s. gibi. Yani ve kisaca, DOGUM ONCESI DOGANA VERILMIS BIR ON BILGI DE YOKTUR, VEREN BIR OZNE/NESNE DE YOKTUR. -
Hayir, gozlemlenemeyen fenomen degil, numendir. Olgu ancak gozlem ile ortaya konabilir. Gozlemlenemeyen varlik ise, metafizik ideolojik ve inancsal temelde ve kisinin gercegin ne oldugunu kendisine inandirmasi temelinde fizik otesi aklin yarattiklari, teolojideki yer alan tanri varligi tartismasi ve ontolojideki idealist ve pozitivist temelli varliklardir. Iste orada olan, AKLIN KENDINI INANDIRARAK VE KENDINE DOGRULAYARAK YAPTIGI FENOMENAL OZDESLESTIRMEDIR. Kuran=Allah gibi. Zaten gercegin ne oldugunun inanc ile dogrulanmasi demek, BU OZDESLESTIRMENIN OYLE YA DA BOYLE OZDESLESTIRENCE YERINE GETIRILMESI DEMEKTIR. Iste o yuzden tanimlardan ziyade, onlara verilen anlam ve icerigin ne oldugunun algisi ve bilgisi gerekir. Ben de zaten ve genelde bir kavrami daha once aciklamadan pek kullanmam. Ya da soruldugunda daima yanit veririm. Iste yanlis algi ile yani okuyanin kendi dogrusu ile anlamasi ile, verilenin verildigi gibi algilanmasi farki da burdan dogar.
-
Bunun benim anlamam ile bir ilgisi yok, bu gozlemin ortaya konmasi. Dedigim gibi, bana gore degil; bunu soyleyenlerin dusunce ve davranisinin verdigi gozleme gore. 1923 yilinda kurulan T.C.devleti milli politik bir devlet olarak kurulmustur. Yani devlet basta tum toplumu kucakliyabilecek bir sosyo-etik farklarin farkinda olabilen sosyal bir devlet olamamistir. Iste o yuzden de devlet, her gelen iktidarin politik cikarinin sadece bir araci ollarak islem gormus ve gormektedir. Yani toplumun ve farkli halklarinin devleti degil, iktidarin ve onun cikar politikasinin devleti olmus ve bu politika topluma vesayet olarak dayatilmistir. Bunlar benim dusuncelerim degil, olanin verdigi gozlemin algisidir. Iste o yuzden de her devlet her bir farkli iktidarin yonlendirmesi temelinde toplumu zorlamis ve boylece nesiller arasi politik kutuplasmaya neden olmustur. Bu da her zaman bir catisma, otekilestirme kulturunu yasatmis; uzlasma ve andlasma mumkun olmamistir. Tabi bunun ana nedeni devletin yetistirdigi toplumsal kisiliktir. Yani devlet ozgur bireyler yetistirmemis ya da yetistirilme olanagi bulamamistir. Cunku iktidarlar kendi politik cikarlarini topluma dayatabilmek adina, suru psikolojisi ve korku felsefesi ile birey yetistirimine engel olmuslardir. Bu da her daim emperyalizmin istedigi olmus ve kutuplu toplumu mikroayrimcilik temelinde ve cikasri dogrultusunda bolmeye ve catismaya suruklemistir. Bunun en guzel ornegi 60 sonrasi baslayan sag sol ayrimci mucadelesidir. Ayrica milliyetcilik ic milliyetcilige degismeden once, dis milliyetcilik oarak Yunan, rum ve ermeni karsiti temelinde koruklenmistir. 6-7 Eylul olaylari bunun en guzel ornegidir. Butun bunlar ve yazilanlar turkiye toplum ve idare ortaminin verdigi gozlemdir. Burada benim savunu ya da karsi cikis temelli kendi dusuncem ve istemim yer almamaktadir.
- 47 yanıt
-
- 1
-
-
Insanogluna Dogumdan Gelen Hicbir Kavramsal Deger/Bilgi Yoktur.
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Bilim
Maalesef fark ediyor. Cunku bir kisi kendi adina uyguladigi her turlu davranisin ne oldugunu bilerek uygulamiyor. Uyguladiginin ve davranisinin ne oldugunu yasam ve iliskilerinden ogreniyor. Iste tam da bu nedenden dogan bir insanoglu, kavramsal bilgi ile dogmuyor ve kavramsal bilgiyi yasam ve iliskisinde ogreniyor. -
Türklük / Kürtlük ve Türkçülük / Kürtçülük Farkı
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
Iste sorun bunun ortaya konamamasi. Aksine turklugun algisini diger farklara hakim ve ustun kilmasi. Bunu ben "turkluk sorunu" basliginda acikladim. -
Zaten sorun da orda. Cunku kendini turk olarak gormeyen bir vatandas, bu millet taniminda kendini bulamamaktadir.
-
Aciklamalariniz gayet algilanir ve acik, dusunce ve bilginize saglik. Yalniz buradaki ana sorun, ulke ve toplumumuz acisindan; cagdaslik sorunudur. Millet politik devleti 90 yildir yasamdadir. Cagdas olarak ta, etnik etnisite temelli sosyo-etik kokensel farklarin hak ve ozgurlugu de talepte, savunuda ve desteklemededir. Iste bu temelde, kemalizmin ozgur birey devletine acilacagi dusunceniz, bence sizin dusuncenizdir. Cunku kemalizmin milli vesayet (herkes turktur/ne mutlu turkum diyene v.s.) temeli sizin ile ayni dusunce de degildir. Su anda ulke ve toplum gelecegi uc yonde ilerleyebilir. Milli bilinc yeterli olmazsa, gidisat ya su an oldugu gibi teokratik bir otokrasidir ya da cemaat eliyle teokratik bir parlementer sistemdir. 1980 oncesi olan da milli vesayet temelli bir parlementer demokrasi idi. Her ikisi de ozgur birey bilinci tasiyan ve sosyo-etik milli ya da dini vesayeti olmayan ve tum toplumu sosyo-etik farklarin varliginda ve taniminda kucaklayan bir devlet yapilanisina acilmaz. O zaman olacak olan, ya milli vesayet surerse, bolunme; ya da dini otokrasi devam ederse teokratik bir duzendir. Cunku bugun sosyo-etik olarak kendi milli kokeninin bilinc ve isteminde olan bir kurd varligi, yine sosyo-etik olarak dini mezhepsel kokeninin bilinc ve isteminde olan bir alevi varligi mevcuttur ve bunlar hakli olarak evrensel hukuk insan haklari temelindeki sosyo-etik farklarinin hak ve ozgurlugunu talep etmektedir. Tabi bunlar gozlem veren ana sosyo-etik farklar. Bu durumda sence; Milli bilinc ve farkindalik orani kactir? Bu milli bilinc ve farkindaligin, sosyo-etik farklar bilinc ve farkindalik orani kactir? Yani miilli politik bir devlet, ulke butunlugu temelinde sosyo-etik farklarin farkini taniyacak kadar bir sosyo-etik bilince sahip midir? Diger taraftan, gezi bilincini de goz onune alarak, ulke ve toplumunun teokratik bir otokrasi ya da parlementer demokrasiye donusumunun olmama olasiligi nedir? AKP tekrar iktidar olursa, devlet ve hukumeti de kendi biat kulturu ile yuruymeye devam ederse, gelecek neye gebedir? Fasizm, milli bilinc olmasa ortaya cikar miydi? Su an Turkiye'de 1980 oncesi bu milli bilincin zorla tek bir millitemelde topluma devlet ve hukumet eliyle dayatilmasi neden fasizm olmasin? Sonucta birey bilinci, milli bilincten daha onde ise; zaten bir bireyin fasizmi istemesi mantiksal degildir.
- 47 yanıt
-
- 1
-
-
Insanogluna Dogumdan Gelen Hicbir Kavramsal Deger/Bilgi Yoktur.
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Bilim
Bu bahsettikleriniz on bilgiden ziyade "yasam yetisi" dir. Yani bu davranisi sunan canlilar, bunun bilgisine sahip degildir. Bu davranislarin bilgisinin ne oldugunu daha onceki yasayanlardan ogrenirler. Mesela bebek, annesinin sutunu emerken; burada gecen tum kelime ve kavramlarin bilgisine sahip degildir. Bu yaptigi eylemin ne oldugunu yasamdan ogrenir. Ayrica ogrenmek ile bilmek de ayni degildir. Ogrenmek sadece yapmayi saglar. Bilmek ise, neden yaptiginin bilinci ve farkindaligidir. -
Dun diktatorun resmi kanadi gezi eylemleri ile ilgili bir rapor yayinladi. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1186-gezi-raporunda-alevi-ayrimciligi/ Peki ne oldu gezi eylemleri bitti mi? Mayis sonu ile baslayan, Haziran da hatiri sayilir bir yayilima ve nicelige erisen, 7 katilimci gencin hayatina mal olan, gezi direnisi; Temmuz ile nicelik olarak azalmis, Agustos'ta "tatile girmis" Eylul ile ODTU'ye devretmis; Ekim ve Kasim aylarinda da ayni niceselligi saglamamistir. Yalniz burada onemli nokta, gezi eylemlerinin NICELIGI DEGIL; NITELIGIDIR. Gezi eylemleri hak ve ozgurlukleri talep etmis, desteklemis savunmus ve bireysel ve de sosyo-etik temelde "bana karisma/bana dokunma" bilincini vermistir. Bu bilinc aslinda turkiye toplumunda her bir ferdin, kendi beyninde; hem "acabalar dogurmus" ezberleri bozmus ve "saskinlik/gipte/hayranlik uyandirmistir." En onemli etkisi bilinc olarak, "Nereye kadar biat edebilirsin?" sorusuna "yeter artik burama geldi" yanitiyla karsilik vermistir. En buyuk etkisi, diktatore 11 yil sonra bir "korku" salmistir. Ikinci etkisi, diktatorun biat talebine, her turlu ve yonlu isyanlari dogurmustur. Hem iktidarin cikar ortagi cemaat, hem de kendi bunyesindeki "catlak cikislarin direnmesi" ile. Bu arada her bir diktatore karsi gelme de, konu ve eylem icerigi ne olursa olsun; bir sembol haline gelmis, maclarda toplantilarda, forumlarda, oturumlarda devam etmis ve etmektedir. Bugun her bir ferdin beyninde bilincli ya da bilincsiz ya bir gezi "umudu" ya da bir gezi "korkusu" yer almistir. Devlet teroru polisi ve emniyeti eliyle, hala gozaltilar ve tutuklular ile ugrasmaktadir. Unutmamak gerekir ki, gezi sonrasi diktatorun performansinda da dusus yasanmis, o eski OTOKRAT yapi pek kalmamistir. Gezi bilinci olumlu ya da olumsuz turkiye toplumunun beyninin artik bir parcasi olarak hem tarihe gecmis hem de topluma dusunce ve davranis olarak nesiller boyu aktarilabilecek bir anlam ve icerik saglamistir. Evet her kitlesel/nicelik hareketi olarak gezi de bitmis gorukebilir. Basta nitelik olarak artik olumsuzdur (olmek) ve her zaman bilinc olarak yine nicelik kitlelerini topluyabilecek potansiyele sahiptir. Unutmayalim ki gezi bilinci, sadece bu diktator ve onun iktidari ile de sinirli degildir. Bundan sonra gelecek olan iktidara da verilmis bir mesajdir. Gezi bilinci yasanmis ve yasatilmis ulke ve toplumumuz adina bir kazanimdir. O yuzden bundan sonra her bir iktidar karsiti eylemde oyle veya boyle bir gezi bilinci gorulecektir. Gezi bilinci toplumumuzun beynine cikarilamayacak sekilde kazilmis bir pratik yasanmisliktir. O yuzden ne gezi den "korkanlar" bitti diye "sevinsin", ne de gezi den "umutlananlar" "umudunu yitirsin." Cunku gezi bir nicelikten ziyade, bir niteliktir ve bu niteligi toplumumuz artik kazanmistir. Bundan sonra her biat edene " yeter artik burama geldi" dedirtecek ve biatini sorgulatacak, ezberini bozduracak, harekete gecirecek ve "dik durmanin/direnmenin" sembolu olacaktir, gezi bilinci. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
-
- 6
-
-
İşte Devlet'in Gezi Raporu Emniyet verilerine göre, 112 günlük Gezi olaylarında 5.532 eylem yapıldı. 3 milyon 600 bin kişi katıldı. Emniyet verilerine göre Türkiye'nin 80 ilinde Gezi Parkı eylemi yapıldı. Eylem yapılmayan tek il ise Bayburt... Eylemlerde 6 kişi hayatını kaybederken, yaklaşık 5 bin kişi yaralandı. Hasarın bedeli ise 139 milyon lira... .............................................. Farklı analiz ....................................... Güvenlik birimleri, 28 Mayıs’tan Eylül’ün ilk haftasına kadar olan sürede gerçekleştirilen Gezi Parkı eylemlerinin değerlendirmesini ortaya koydu. Şöyle ki; geçen 112 günlük sürede 80 kentte (Bayburt hariç) Gezi Parkı olayları çerçevesinde 5 bin 532 eylem ya da etkinlik gerçekleştirildi. Eylemlere yaklaşık 3 milyon 600 bin kişi katılırken, 5 bin 513 kişi güvenlik kuvvetlerince gözaltına alınarak soruşturma kapsamına alındı. Olaylarla ilgili adli soruşturmalarda 189 kişi tutuklandı, 4 bin 329 kişi yaralandı, 5 kişi yaşamını yitirdi. Emniyet teşkilatı bir polisi şehit verirken, 697 polis yaralandı. .......................................... Yüzde 50'si kadın Haklarında adli soruşturma başlatılan Gezi Parkı şüphelilerinin yüzde 50’si kadın. Şüphelilerin yüzde 15’i ilkokul/ortaokul mezunu, yüzde 24’ü lise mezunu, yüzde 36’sı üniversite öğrencisi ve yüzde 25’i üniversite mezunu. Devletin resmi kayıtlarına göre, şüphelilerin yüzde 56’sı 18-25 yaş, yüzde 26’sı 26-30 yaş, yüzde 17’si 31-40 yaş, yüzde 1’i 40 ve üzeri yaş grubundan. Ayrıca şüphelilerin ekonomik göstergeleri ise şöyle: Yüzde 39’u 0- 499 TL, yüzde 15’i 500-999 TL, yüzde 31’i 1000-1999 TL ve yüzde 20’si 2000 TL üzerinde gelire sahip. Yüzde 78'i Alevi Yine şüphelilerin yüzde 78’si Alevi kökenli olup bazı sendikalar/ sivil toplum örgütleri, taraftar grupları içinde yer alanlar, ulusalcı, laik kesimler. Yüzde 12’si siyasi partilerle ilişkili, yüzde 6’sı marjinal sol oluşumlar içinde, yüzde 4’ü ise terör örgütleri ve yasal uzantıları içinde yer alıyor. Her ne kadar eldeki örneklem grubu bilimsel bir istatistik için yeterli olmasa da fikir ve değerlendirme yapılmasını sağlayabilecek nitelikte. ...................................... Tolga Şardan / MİLLİYET Bazi rakamlar o kadar net ki, sanki hukumet ve de devlet; tek tek gezi eylemlerine katilanlara sorarak hepsinin " ceremesini cikarmis" Burada ilginc olan ise tam da diktatorun politikasinin temelini acikliyor. Yani AYRIMCILIK POLITIKASI. Ne o geziye katilanlarin %78'i "Alevi" imis. Birincisi 3.5 milyon katilimcinin "%78'inin Alevi oldugu" nasil bilinebilir? Ustelik aciklama yapanlar tutuklu olduklari surece kendilerine bu bilgiyi iceren bir soru sorulmadigini soyluyorlar. Ayrica bir kisinin hangi dini inanca sahip oldugunu sormak bir Anayasa sucudur. Geriye mantik temelinde tek bir aciklama kaliyor. Turkiye'nin 80 ilinde geziye katilanlar mobese kameralari ile tek tek goruntulendi ve bu kisiler haklarinda bilgi toplanarak FISLENDI. Burada fislemenin disinda diger yazilanlar mantiga sigmaz. Yani kimse 3.5 milyon kisinin tek tek hangi dine mensup oldugunu ne sorabilir, ne bilebilir. Peki neden boyle bir aciklamaya gerek duyuldu? Acik degil mi? Amac ayrimcilik yapmak ve istenmeyen gezi parki eylemlerini kullanarak alevileri de istenmeyen ilan etmek. Aslinda burada sasiracak bir sey yok. Kurd varligini bile kurdculuk politikasi ile ayristiran ulke ve toplumda "gunesin altinda ne varsa" kutuplastiran/ayristiran diktatorun, boyle bir ayristirma ajitasyon ve propagandasi yapmasi hic te sasirtici degil. Onemli olan bu ayrimcilik oyununa gelmemek ve her ayrimcilikta ayrimciliga muhatap olan fiziki ya da sosyo-etik deger farkini, diktatorun yaptigi gibi, fislememek ve otekilestirmemek. Aslinda toplumumuzun tarihten gelen catisma kulturu ve zihniyeti, ne zaman andlasmaya ya dauzlasmaya donusecek, merak konusu. Cunku ulke ve toplumumuzu cagdasliktan uzak tutan en onemli fark burda. Zaten catisma yerine uzlasmayi toplum olarak ogrendigimiz andan itibaren, ne ayristirma ne de tek sosyo-etik fark temelinde digerlerini yok sayarak birlestirme politikalari artik gecerli olmayacak. O gunler ne zaman gelecek dersiniz! __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
-
- 5
-
-
Ben de bilim oldugu icin yazdim, zaten. Mutluluk ta bir algidir. Bilince paralel olarak mutsuz olunmasi gereken bir durumda, birey olunmadigindan ya da o bilinc te olunmadigindan, kisi acisindan bir mutsuzluk soz konusu degildir. Yani sen kendi bilincin ile, sana gore mutsuz olan bir kisiyi, o bunu algiulamadikca; mutsuz kilamazsin. Burada sorun, basta bilimin HENUZ EMPERYALIST ZIHNIYETIN PENCESINDEN KURTULAMAMIS OLMASI VE BILIM KISILERININ DE KLASIK BILIM TEMELLI "SABIT BILIMCI" OLMALARIDIR. Bilimin yapmasi gereken, insanoglunu egitmek ve bilinclendirmek ve bilimselligin algisini bilgisini ogretmek ve nesillerin bu yonde gelismesini saglamaktir. Mesela dogal/fenomenal zihniyet bir zihinsel insanlasamama sorunudur, ama sadece o kadar. Bunun henuz bilimsel temelde bir rahatsizlik ya da hastalik oldugu algisi yoktur. O yuzden de tedavi ya da terapi oneremez. Burada bilimin yaninda, hukukun da onemi buyuktur. Bazi insanlikdisi ve vicdan disi dusunce ve davranislar, hukuk ile onlenir. Burada bilimin de hukukun da dikkat etmesi gereken, HIC BIR CIKAR VE FIRSAT USTUNLUGU POLITIK/EKONOMIK BIR ICERIK TASIMAMASI VE YAPILACAK HER TURLU MUDAHELENIN KISININ LEHINE OLABILMESI ADINA, KISININ BUNUN ALGI VE BILINCINDE OLMASI. Bunun aksi zaten dogal/fenomenal zihniyettir. Yani kisi algiulamadan ve bilincine cikmadan ona mudahele.
-
Bu tip yanitlari qua felsefesi ile verdigimi hatirlatirim. Yani bireysel olarak somuruyu savunma/karsi cikma karsitligindan birinin tarafi olarak yanitlamiyorum. Somuru, ideolojik inancsal ve politik bir algidir. Sen hic somurenin, somurdugunu kabul ettigini gordun mu? Yani, SOMURU SOMURENE GOZLEM VERMEZ. Buradaki somut olgu somuru islevinin somuren ve somurulen temelinde insanoglu yasam ve iliskisinde verdigi ekonomik, sosyo-psikolojik gozlemdir.
-
Somuttan soyuta CIKMAK-Tume varim Soyuttan somuta INMEK-Tumden gelim.
-
Indirgeme, ...den indirgenenin gale alinmamasidir. Benim "inme" den kastim "ordan oraya gelis" ve bu harekette ...den indirgenenin de GALE ALINMASIDIR. Yani gelisin gelinen ve ...den gelinen noktalarinin her ikisini de icerir. Indirgeme "reduction" yani "azaltma" demektir. Yani "birden cok olan, bire azaltilir." "Inme" ise, merdiven gibidir. Yani bir noktadan bir noktaya. Iki nokta da degerlendirmede vardir.
-
73 nolu mesajda, aciklamalar dogru da; cizelge konunun cizelgesi degil, sonradan farkettim. Ozur dilerim. Mesajda aciklanan cizelgenin linki asagida; http://www.friesian.com/undecd-1.htm Sayfanin sonuna dogru, sag kolda. http://www.friesian.com/images/univers6.gif Simdi yukaridaki aciklamayi bu cizelge temelinde buraya alintiliyorum. False Premise:Sahte-yalan-gercek olmayan-oncul: Mustakil-bagimsiz-var olan-varlik,ya icseldir, ya dissaldir,ikisi birden olamaz. True PremiseSOLDAKI):Mustakil-bagimsiz-var olan-varlik, vardir. True Premise:Gercek oncul(SAGDAKI):Mustakil-bagimsiz-var olan-varlik,icsel degildir. False Conclusion:Sahte-yalan-gercek olmayan sonuclandirma:Mustakil-bagimsiz-var olan-varlik, dissaldir.MATERYALIZM True Premise(ORTADAKI):Mustakil-bagimsiz-var olan-varlik, dissal degildir. Yukaridaki aciklamalar, metafizik temelde; varligin ne oldugunu anlatiyor. Benim felsefeme ve algima gore;varligin ne oldugunu ortaya koymak mumkun degildir. Insanoglunun kendi varligi dahil;varligi ortaya koyma dusunce gucu yoktur.Sadece varligin, ne oldugunu yansinin turevi olarak kavramlar. Sonucta varligin ne oldugunun ispat edilememesi, insanoglunu idealizme yada positivizme goturur. Benim bu konudaki metafizik cevabim, varligin kendisinin; varlik otesi (Metafizik) ile ortaya konmaya calisilmasi-ki bu yansinin turevi, yani kavramdir.Kavramlar dusunce de olusur-kendi icinde en buyuk celiskidir. Yukaridaki cizelge ise, "Pratik sorgulamanin Kritigi" ile ilgili. Critique of Practical Reason(Pratik mantigin, muhakemenin kritigi): Nihilizm(Hiccilik, yokculuk):Yukumluluk yoktur. Authoritarianism(Otoriterlik):Yukumlulugun temeli, baskasinin-otekinin iradesi-istemi-maksati-niyeti-dir. Egoism(Bencillik, egoistlik):Yukumlulugun temeli,bizim kendi-irade-istem-maksat-niyet-imizdir.
-
Maddecilik, özdekçilik veya materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiç bir metafiziksel kavram kabul etmeyen felsefi kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, varolan tek tözdür. Maddecilik "fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu" yönündeki kuramdır. Maddeci kuram, monist varlıkbilim sınıfına aittir. Böylelikle, düalizm veya plüralizmden ayrılır. Görüngübilim üzerine kurulmuş idealizm ve tinselcilik düşüce sistemlerin karşıtıdır. Maddeciler, varoluşun insan bilinci gibi maddi olmayan kavramlarla temellendirilmesine karşı çıkarlar. Onlara göre dış dünyanın gerçekliği sorgulanamaz ve insan da bu maddi dünyaya bağlıdır. Örneğin, antik maddeciler, insan ruhunun beden dışı ve ölümsüz bir varlık olarak düşünülmesini kabul etmezler. İnsanı dış dünyanın bir parçası olarak görmesi ve insan bilincinin doğa üzerindeki egemenliğini kabul etmemesi yönüyle determinizm düşüncesiyle paralellik gösterir. http://tr.wikipedia.org/wiki/Materyalizm
-
Materyalizm, yanlis bir onculden yola cikar. Bu oncul, mustakil var olan varligi bir axiom olarak alir ki; bu axiomla yola cikista, mustakil var olan varlik "yoktur" diyen, pozitivizme-olumluluk-ters duser. Buradaki olmasi gereken, oncul ise; mustakil var olan varligin varligidir. Iste materyalizm, basta bu onculu goz ardi etmektedir. Bu goz ardi edis, materyalizmi, bir ikileme sokar. Bu ikilem:mustakil var olan varligin,ya dissal-gorunussel-, ya da icsel-ozsel-olabilecegi, ikisinin birden olamiyacagi yanlisidir. Bu yanlistan, dissal'i-gorunusseli- tercih ederek; icsel'i-ozseli- tercih eden idealizm den ayrilir. Burada ki, dogru oncul ise: mustakil var olan varligin, ne dissal-gorunussel; ne de icsel-ozsel- olmadigi, ikisinin de bir uclemin parcasi oldugudur. Ikinci, goz ardi ettigi sey ise, kavramdir. Yani, evrenseller konusuna girmez. Bu konu da ise; gercek varliktan yola cikar. Ki bugun, evrensel temelde gercegin ne oldugu, ortak bir bicimde ortaya konamamaktadir. Burada, idealizmle, ayni kefeye dusen, Conceptualizm-kavramcilik-ve pozitivizm le ayni kefeye dusen, nominalizm- isimcilik, ayni yanlis onculden yola cikmaktadir. Bu oncul de:"gercek" varligin, ya oznel ya nesnel olabilecegi, ikisinin birden olamayacagidir. Burada, materyalizm; evrenselleri sadece nesnele indirgeyerek, realizm-gercekcilik-'le ayni kefeye duser.Burada ki, dogru oncul ise:Evrensellerin, var oldugu ve ne sadece nesnel; ne de sadece oznel olarak degil; hem oznel, hem nesnel olarak var olduklaridir. Gorundugu gibi, materyalizmin, hatasi bir karsitlik temelindeki ikilemden, sadece birini secmeye kendisini zorlamasidir. Yani kisaca:uclemi-madde-dusunce-kavram-gorememesidir. Bu uclemi goremedigi icin; sadece dissal-gorunussel ve nesnel yanasir. Dialectic sayesinde, dusunceyi, bir "ikincil" olarak, maddeye eklese bile,-oznele-insanoglu-ait olan ve dusunceden cikan kavrami ve o kavrami veren dusunceyi tasiyani-ozneli- goz ardi eder O zaman, nasil degerlendirmeliyiz? Birincisi, mustakil var olan varlik vardir. Bu varlik ne dissal-gorunussel-; ne de icsel-ozsel-dir. INDIVIDUAL-TEK,BIR-POZITIF-OLUMLU- ve POINT-NOKTA-dir.Yani UCLEMDIR. Ikincisi, gercek varlik, yani evrenseller kavramlardir. Kavramlar, dusuncenin mustakil var olan varligi algilamasiyla dusuncede olusur. Dolayisiyle, kavramlar, HEM OZNEL, HEM DE NESNEL OLARAK GERCEKTEN VARDIR. Materyalizm, dusunceyi ikinci plana itmekten-yani madde ile yan yana koyamamaktan-dolayi, hem kavrami,-dusuncenin olusturdugu- hemde ozneli-dusuncenin sahibi-ya gozardi etmekte, ya da red etmektedir. Ayrica, ozneli gale almayarak; kendi dialektigine de ters dusmektedir. Bu linear-cizgisel- ve lateral-dis yan-dusunemeyen, materyalizmin; juxtapositional-yansal pozisyonlama-davranisindan da uzak tutar. Cunku, materyalizm, teke- bire, yani noktalamaya endekslidir. O yuzden, ne kesisenleri ayirabilir, ne de ozdeslesenlerin neler oldugunu dusunebilir. Bu aliskanligindan dolayi, inatla madde de israr eder. Dusuncesinin siniri da, var-yok temeline endekslidir. Dusunceye "yok" diyemeyecegi icin de, ve once maddeyi tercihinden dolayi; diyalektikle, dusunceyi "ikincil" yapar. Kavrami ise hic hesaba katmaz. O yuzden de, bilimsel deney ve gozlemlerde; yaptigi spekulatif yanasimlarla, cevapsiz kaldigin da-ki burada da en buyuk sorunu, epistemolojiyi-bilimin bugunku siniri- savunmak yerine, bu siniri asarak; cevap veremedigi konularda; idealizmin "gordunmu bak bunun cevabini veremedin, o zaman bu yaratildi ve bir yaratani ve yaratilisi var" yanasimina, cevapsiz kalir. Bu yuzden de; MATERYALIST IDEOLOJININ HERZAMAN IDEALIZMIN IDEOLOJIK TUZAGINA DUSME SANSI VARDIR ve MEVCUTTUR. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
-
- 3
-
-
Asagidaki linkini verdigim cizelge ingilizcedir.Ben sana aciklamasini verecegim. http://img170.imageshack.us/img170/4192/univers4bi1.gif False Premise:Sahte-yalan-gercek olmayan-oncul: Mustakil-bagimsiz-var olan-varlik,ya icseldir, ya dissaldir,ikisi birden olamaz. True PremiseSOLDAKI):Mustakil-bagimsiz-var olan-varlik, vardir. True Premise:Gercek oncul(SAGDAKI):Mustakil-bagimsiz-var olan-varlik,icsel degildir. False Conclusion:Sahte-yalan-gercek olmayan sonuclandirma:Mustakil-bagimsiz-var olan-varlik, dissaldir.MATERYALIZM True Premise(ORTADAKI):Mustakil-bagimsiz-var olan-varlik, dissal degildir. Yukaridaki aciklamalar, metafizik temelde; varligin ne oldugunu anlatiyor. Benim felsefeme ve algima gore;varligin ne oldugunu ortaya koymak mumkun degildir. Insanoglunun kendi varligi dahil;varligi ortaya koyma dusunce gucu yoktur.Sadece varligin, ne oldugunu yansinin turevi olarak kavramlar. Sonucta varligin ne oldugunun ispat edilememesi, insanoglunu idealizme yada positivizme goturur. Benim bu konudaki metafizik cevabim, varligin kendisinin; varlik otesi (Metafizik) ile ortaya konmaya calisilmasi-ki bu yansinin turevi, yani kavramdir.Kavramlar dusunce de olusur-kendi icinde en buyuk celiskidir.
-
Evet "Aklin fendi gozlemi yendi" cumlesi insanoglu varligini surdurdugu surece kacinilmaz. Cunku bilimin de bilimsel olarak "SOYUTTAN SOMUTA INME TEMELINI" yani teoriyi unutmayalim. Iste bir teori ile bir inanc ve ideoloji arasindaki ince fark MANTIKSAL farktir. Mesela big bang bir teori iken, kommunizm bir ideolojidir. Bunun ana nedeni big bang da olan her turlu bilimsel temel ve su anda cern de yapilan calismalar bu gozlemi alabilmek adinadir. Ince unutmayalim. Ortada gozlem yoksa, henuz bilimsel olmamis olan bir bilim teorisi vardir. Iste burada bilimin ve serbest dusunurlugun temeli mantik ve sorgulamaya dayanir. Yani BIR GOZLEMIN MANTIKSAL OLABILIRLIK OLASILIGI NEDIR? VAR MIDIR? Iste soyuttan somuta giderken bilim ile felsefe farki tam da bu soruya verilecek olumlu ya da olumsuz yanitta yatar. Kisaca algilayan bilincine cikarak beynini yonlendirebilen bilgisine sahip olabilen ve bunu her bir durumda koruyabilen ve yenileyebilen bir beyin icin; ister somuttan soyuta ister soyuttan somuta gidis te olsun bilimsellik ve bilissellikten sapmak pek olasi degildir. Tabi beynin bu tur bakis acisina adapte olmus ve bunun disindaki bir bakis acisini sorgulayabilecek ve fark edebilecek bir tecrubede olmasi onemlidir. Yalniz herseyin bir baslangici vardir. Materyalizm, metafizik temelli felsefi olarak ontolojik temelde varliga bakis acisinda; maddeyi TEK ILK VE MUTLAK NESNEL KILAN MONIST INDIRGEMECI VE DETERMINIST BIR IDEOLOJIK INANCSAL BAKIS ACISIDIR. "Hersey maddedir" en bas siaridir. Nesnel varligi tek gercek varlik olarak alir. Bu konuda basliklarim var. Eger bu dediklerim sence yetersiz ya da "dogru" degilse, sen burdan yola cikabilirsin. Metafizikte varlik iki temelde incelenir. Mustakil var olan varlik Gercek varlik. Iste materyalizme gore, mustakil var olan varlik olan maddenin gercekligi nesnelliktir. Digerleri bunu soyle indirger. Idealizme gore, mustakil var olan varlik olan dusuncenin gercekligi oznelligidir. Pozitivizme gore de, mustakil vart olasn bir varlik yoktur ve gercek varlik isimdir. Her bir izm ve temeli kendince kendi bilgisini kendine gercekligini dogrulayarak inanir.
-
Cok guzel. Daha fazla aciklamaya gerek kalmadan, bilincine cikardigin icin, senin adina sevindim. Cunku bu bilgi bile bilince ciksa, cikaranlarda NE IDEOLOJI KALIR NE INANC ya bosluga duserler (nihilizm) ya da bireyci akilci olurlar (her seyi sirf kendi cikari icin kullanmayi mesru ve mubah kilmak) ya da bananeci olurlar. Su anda emperyalist zihniyetin temelini elinde guc ve otorite olan bireyci akilcilik sekillendirmektedir. Ayn Rand'in felsefesi de ben felsefesidir. Yani bireysellik.