-
İçerik sayısı
3.544 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
391
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by evrensel-insan
-
Sınır ötesi operasyon yapılabilir! Enerji Bakanı Taner Yıldız, Türkiye'nin Suriye sınırları içindeki toprağı olan Süleyman Şah Türbesi için gerekirse dar kapsamlı bir operasyon yapılabileceğini açıkladı. http://www.muhalifgazete.com/haber/9...pilabilir.html
- 12 yanıt
-
- 1
-
-
Konu ile ilgili hem biraz bilgi verelim, hem de konuyu guncellestirelim. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Niğde'de 2 asker ve 1 polisin yaşamını yitirdiği olayla ilgili, 'Seçim ortamını bulandırmak istiyor olabilirler' yorumunu yaptı T24 Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Niğde'de bugün 2 asker ve 1 polisin hayatını kaybettiğ saldırıyla ilgili olarak, "Bana gelen bilgide Suriye notu var. Çok vahim. Seçim ortamını bulandırmak istiyor olabilirler" dedi. .................................................. .. Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye’de bulunan Türkiye’nin toprak parçası olan Cabar Kalesi’nden dolayı Türkiye'nin seçimlerden önce orduyu Suriye’ye sokabileceği iddiasında bulundu. Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: "Buradan Genelkurmay Başkanına seslenmek isterim; Türkiye’yi maceraya sokmayın. Hele hele şaibeli bir Başbakan varken. Hele hele bu ülkenin genelkurmay başkanını ‘terörist’ diye içeri atmış bir başbakan varken. Böyle bir provokasyon olabilir. Erdoğan, orduyu oraya sokmak isteyebilir. Herkesin çok dikkatli olması lazım. Ortadoğu bataklığına girmeye Türkiye’nin hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur." http://t24.com.tr/haber/kilicdaroglu...yebilir/253919
- 12 yanıt
-
- 2
-
-
Bilindigi gibi, 11 yildir her turlu yonetim ve yonlendirimi beraber yuruttugu, cemaat ile diktatorun yollari ayrildi. Bu ayrilma oyle bir hal aldi ki, diktatore gore bugune kadar ne olumsuzluk oldu ise, butun hepsinin mensubu cemaat olarak gosteriliyor. Halbuki ortada olan tek sey, DIKTATORLUGUNU OTOKRAT OLARAK BASKA BIR TARAFLA PAYLASMAMA adina, diktatorun TEK ADAMLIGINI ILAN ETMESI. Bunu isteyenler dersane konusuna bagliyabilir, ama; dersane konusu sadece bu kivilcimin bir atesidir. Su anki ortam diktator acisindan, yine nefret kusan, otekilestiren ayristiran ortam olmanin yaninda, Ankara'da "secimi gecersiz sayma" adina hem kendi hipokritik kanadindan, hem de Ankara CHP adayindan aciklamalar geldi. Kitle arasinda metro da ve cesitli yerlerde saldirilar duzenlendi. Daha bugun CHP lilere yenimahalle'de satir ve sopalar ile saldirildi. Secim burolari tahrip edildi. Ayrica El Kaide uzantilari, Istanbul'da Nigde saldirisi ile ilgili operasyon yapan polisin uzerine ates acti. Suriye'de sinir kapisinda, Teroristler, Esad rejimine karsi Turkiye'den aldiklari yardim ve yataklik ile savasiyorlar. Butun bu secim surecinde, Diktator yonlendirimli AKP'nin secim dayanagi ise; iki ana noktada birlesiyor. Birincisi "CHP'ye oy vermeyin, cunku CHP cemaatin yaninda" propagandasi yapiliyor. Ayni propaganda, kendi partisinin secimde kazanamayacagini dusunen ve sirf AKP gelmesin diye CHP'ye oy verecegi dusunulen kesim uzerinde de yapiliyor. MHP ile CHP liler biribirine dusurulmeye calisiliyor. Aslinda resim ne kadar da net. Uc donemdir, cemaat ile birlikte yola cik; ulkeyi bu duruma getir ve sonrada kendin masumiyete yatarak, butun sorumlulugu cemaatin ustune at ve onun adindan duygu ve oy somurusu yap. Adama sormazlarmi "Dune kadar ictigin su bile ayri gitmezken, bugun ne oldu da; sana her turlu destegi veren, cemaate "tu kaka" diyorsun? Senin icin okuz olmus olabilir, ama ortaklik aynidir. Ne diktator gudumlu AKP ne de onun ortagi cemaat arasinda kimsenin tikanip kalmasi gerekmez. O yuzden diktatorun uc donem secim dayanagi olan cemaatin, bu sefer tersten secim dayanagi yapilmak istenmesini, bu toplum yemiyecek. Buna dine islama gonul vermis muslumanlar da dahil. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
-
- 1
-
-
TSK, bugun bir Suriye savas ucagini "sinirlari ihlal ettigi ndedeniyle" F16'lar ile vurarak, dusurdu. Verilen bilgiye gore, sinir ihlalinin 1 mil oldugu soyleniyor. Bilindigi gibi, angajmana gore Turkiye SURIYE SINIRI ICINDEKI 5 KM LIK ALANI "IHLAL ALANI" OLARAK SAPTAMISTI. Bu duruma gore SURIYE UCAGI SURIYE SINIRLARI ICINDE VURULMUS VE DUSURULMUS oluyor. Yine bilindigi gibi, bu bolge Suriye rejimi ile her turlu terorist muhaliflerin catistigi bir sinir bilgesidir. Yine bilindigi gibi, Turkiye'den her an bir suru terorist her turlu agir silahlarla bu bolgeye gecip, Suriye rejimi ile savasmakta ve yine bu bolgeden Turkiye'ye gelmektedir. Kisaca TURKIYE, HER TURLU TERORIST GRUBA SILAH YARDIM VE YATAKLIGI YAPARAK, ONLARIN SURIYE REJIMI ILE SAVASMASINI SAGLAMAKTADIR. Iste bu son ucak ta, TERORISTLERE YARDIM AMACI ILE SURIYE SINIRLARINDA VURULARAK DUSURULMUSTUR. Bu uluslar arasi algida TURKIYE'NIN SURIYE'YE SAVAS ILANI DEMEKTIR. Suriye acisindan Turkiye'nin ulke rejimini tehdit anlamina gelir. Yalniz burada kimse Suriye'nin tarafinda olarak (NATO, ABD, AB, BM) uluslararasi hakliligi savunmak durumunda degildir. Ayrica Suriye kendi derdine dusmusken, Turkiye'ye savas acacak bir durumu da yoktur. Kisaca Turkiye, halk deyimi ile "kasinmaktadir." Iste bu durumda, soru bu kasinmanin kasima adina Suriye'yi ne kadar tahrik edecegi ve ciuleden cikaracagi algisidir. Ayni "kasinmayi" Turkiye Kirim konusunda da yasamaktadir. Yerel secimlerin yasanacagi su gunlerde, Diktator ve iktidari belli ki ulke secimlere gidemesin diye cesitli girisimlerde bulunmakta ve bulunmaya da devam etmektedir. Kisaca ulke ici ve disi her turlu ulke ve toplumu bir savas ortamina sokma provakasyonunu gundeminde tutmaktadir. Burada en onemli nokta, Turkiye halklarinin bu provakatif girisimlere kanmamasi ve bu temelde bir oyuna gelmemesidir. Cunku boyle bir oyuna gelme, tamamen iceride ve disarida; diktator ve provakasyonlarinin ekmegine yag surmekten baska bir anlam tasimayacaktir. Diktator, kaptani oldugu gemi de artik kaptanlik yapamayacagini anlamis ve batacaginin farkina varmistir. "Ben batarsam gemi ile batarim" zihniyeti ile kendi ile birlikte gemisini de yani ulke ve toplumu da her turlu savasin batakligina icerde ve disarda cekmekten cekinmemektedir. Yalniz bu durum yerel secimler ile de sinirli degildir. Cunku diktator yerel secimlerde buyuk bir kayiba ugrasa da hala ulke ve toplumun basinda bir diktator provakator hipokritik ve ayristirmaci otokrat olarak kisa donemde cumhurbaskanligi secimlerine ve sonra da genel secimlere kadar hala tek yetkili isimdir. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif
- 12 yanıt
-
- 4
-
-
Bilindigi gibi, gecenlerde "karsi" adinda bir diktator muhalifi bir gazete cikti ve her muhalif gazete gibi diktatorun, devletin , hukumetin, yarginin v.s. tum soylem ve uygulamalarina karsi olarak medyada yerini aldi. Ayni sekilde tum yolsuzluklarin, rusvetin, kara para aklamanin, gorevi kotuye kullanmanin, ihaleye fesat karistirmanin v.s. karsisinda idi. Yine diger muhalif gazeteler gibi, gezinin ve her turlu diktator soylem ve uygulamasina karsi cikanlarin yaninda idi. Dun itibari ile, yasamini surdurmesi gereken her kurum adina, reklam aliyordu. Yalniz aldigi reklam, tam da yolsuzluk ve rusvet olarak elestirdigi bir is adamina ait reklamdi. Bunun uzerine gazetede calisan 5 isim istifa etti ve gazete yayinini surduruyor. Isin ilginci ayni adi cikan is adaminin reklamini, yine diktatore muhalefet eden bir televizyon kanali olan, Halk TV'de iki gundur gostermeye basladi. Evet ne diyorsunuz, yolsuzluktan adi cikmis ve sizin de karsi oldugunuz bir is adaminin reklamini ekonomi adina kanal ve gazetenizde yayinlamak etik midir? Bu tavrindan dolayi gazeteyi birakan yazarlar mi yoksa; reklami ekonomik olarak yasyinlayan gazete/kanal mi etik davranmistir? Haberin alintisi; Gazetenin yazarlarından Şebnem Sönmez, Ece Zereycan, İhsan Eliaçık ve Deniz Evin, Emine Arslaner sosyal medya aracılığıyla gazeteden ayrıldıklarını duyurdu.Sosyal medyada eleştirilen bu ilan sonrasında gelen 5 istifa kararı üzerine Karşı Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eren Erdem twitter ve facebook üzerinden bir açıklama yaptı. İşte o açıklama: Editöryel bağımsızlık başka bir şeydir. Mali dengeler başkadır. Özgürlüğün Kalesi; “Karşı Gazete..” ................................................ Fakat biz, bu elin hemen kopmaması için, “reklam servisimize” talimatlar veriyoruz. Bize “reklamveren hiçbir şirketi ayırmadan” kabul etme yolunu izliyor, esasen bunu yaparak “gayet normal bir strateji izliyoruz…” *** İşte bu bağlamda “geçtiğimiz Pazar günü” gazetemizde yayınlanan bir “inşaat şirketinin reklamı sonrası” büyük bir yaygara koptu. 4 Yazarımız, bu reklam nedeniyle istifa ettiler. Reklamveren şirket, daha önce defalarca “yolsuzluk haberlerini yaptığımız” ve yapmaya devam edeceğimiz bir şirketti. (Burada bahsedilen ve Halk TV'de de reklami olan Ali Agaogludur-Ben ekledim) .......................................... Ve düşündüm; “bu gazete bir gün, duruş ve tavrından taviz verdi mi? Vermedi! Tek bir satır yalakalık yaptı mı? Yapmadı! Bir kere eğildi mi? Eğilmedi!” Konuşulması gereken bunlar değil miydi? “Editöryel bağımsızlık başka bir şeydir.” Mali dengeler başkadır.Biz, kim reklam verirse versin, “eğer yayın çizgimize müdahale etmiyorlarsa yayınlarız.” Çizgimiz ortadadır, yapılanlar gayet net ortadadır! Bu reklamı “gerekçe” göstererek gazetemizden ayrılan arkadaşlarımıza hayatlarında başarılar diliyorum. Karşı Gazete ilk günkü gibi güçlüdür ve bağımsızdır. Bu yolculuğunu, aynen sürdürecektir… Karşı Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eren Erdem http://www.gazeteciler.com/gundem/ka...di-75026h.html Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
-
- 1
-
-
Iyi guzelde, bu yazdiklariniz ile baslik konusu arasinda, bir bag kuramadim; yoksa kurmamam mi gerekiyor? Ayrica ben zihinsel devrim hedefi olarak, bilinci her konu ve kavramda yeri geldigince belirtiyorum, zaten.
- 2 yanıt
-
- 1
-
-
Kisaca ortada bir algi olabilmesi icin, ALGIYA GOZLEM VEREN BIR FENOMEN OLMASI GEREKIR. Iste evren bu fenomendir. Olgusu onun daimiligidir. Dolayisi ile, mekan bir fenomendir.
- 5 yanıt
-
- 1
-
-
Zaman kavrami, insanoglu ile birlikte mekana tanistirilmis bir kavramdir. Yani numenal yetinin, deger olarak somuta indirgedigi bir kavramdir. Spatiotemporal algida, yer ve zaman birlikteligi belirtilmistir. Yalniz, burada ki ana karsitlik; yerin sabitligi/degismezligi ve zamanin geciciligi ve degiskenligi farkidir. Bu temelde, yer gozlem olarak uc boyutlu bir hal alirken, zaman sadece bir noktadir. Aslinda algi yasaminda ise tam tersidir, zamanin; dun, bugun ve yarin; simdiki, gecmis ve gelecek bir uclemi varken, epistemolojik olarak yer noktalasir. Bu temelde, zamanin uclemi aslinda yerde yer tutan bir parca olan insanoglu acisindan sadece bir andir ve insanoglu kendi algisinca, yeri sabitlerken; zaman ile yasam yarisina girmistir. Aslinda yasam sadece bugun ve simdiki zamandir, gecmis ve dun yasanmis olan, yarin ve gelecekte yasanacak olandir. Zamansal olarak aslinda dun bir gun oncesine gore, yarin iken; yarin da bir gun sonrasina gore dun olur. Iste bu da bize yasanan gecici ve degisken zamanin, sadece anlik oldugunu ortaya koyar. Aslinda insanoglunun zaman ve zamansal kavramlar kullanmadan da hareketi mumkundur. Yani saat olmazsa, ben bu yaziyi yazamayacak miyim?, ya da zaman belirlenmese, birisi bir yerden bir yere gidemeyecek mi? Zamanin en buyuk ozelligi bugun ve simdiki zaman yerine, dun ve gecmis; yarin ve gelecek olarak spekuletif ve objektif ortaya konumlaridir. Gelecek ne kadar spekulatif ise, gecmis te o kadar subjektiftir. Cunku ikisinin de anlik gozlem olanagi yoktur. Iste bu temelde, gelecek ve gecmis birer "hear say, yani kulak dolgunlugu" olarak anlatilir. Diyelim, 1980 dogumlu bir kisinin, bugun 1980 oncesi yaptigi her turlu aciklama "hear say" aciklamasidir. Cunku o tarihte bir insanoglu olusumu olarak bulunmayan bir beynin, gozlem dile getirmesi olanaksizdir. Bu ayni sekilde bugunden 2020 yilini konusmaya benzer "future telling, gelecek tahmini" olarak algilanan bu durumda da insanoglu sadece kendi subjektif algisinca, bugunu degerlendirerek, gelecek hakkinda fikir yurutur. Ayni sekilde burada da gozlem olanagi yoktur. Iste bu temelde, diyelim bugun 20 yasinda olan bir kisi, evdeki 40 senelik bir esyayi gozlemleyebilir. Ama bu gozlem bugune aittir ve zamansal olarak gozlemleyenin dunyada olmadigi olusmadigi, zamani kapsamaktadir. Iste insanoglu, bilimsel gozlemini bu olcum,deney ve buluslara paralel olarak kendi varligi oncesine ait bilgiler sunabilir. Bu bilgilerin bugun sunulmasi ve o gune ait olmasi, sunanin o tarihte var olmasini gerektirmez. Sonucta dunyaya yeni dogan bir bebek, hali hazirda olan ve kendisinden once var olan bir dunyaya mekana ve bu mekanin olusmus, yasanmis ve yasanmakta olan her turlu ideolojik, inancsal, bilimsel duzen ve sistemine v.s. kisaca bir mirasa dogmustur. Iste bu zamansal mirasin ne oldugunu dogan bebek, kendilerinden once doganlardan yani "eski" nesilden ogrenir. Burada ilginc olan herseyin bebegin dogumuyla, bebek ile birlikte baslamasi bir olgu iken; aslinda hersey bebekten once mevcuttur ve bebek bu mevcudiyetin icine dogar. Iste bu temelde, ortada bir kavram varsa, bu kavrami olusturacak olan yansi/gozlem ve duyusal/duyumsal algi olmalidir ki, kavram ile ozdeslesebilsin. Kisaca insanoglunun kavramlasstirdigi hersey algi olarak olan ve ya bilgiye, ya inanca tasinan olarak insanoglundan once vardir. Buradaki celiski gibi gozuken ve aslinda celiski olmayan durum ise, insanoglunun bugun bu kavramlasmis ve kendinden once olan her turlu algi ve bilgi ile birlikte ayni zaman diliminde yasiyor olmasidir. Iste bu insanoglunun kendsinden once var olan algilanan ve kavramlasan her turlu bilgi ile insanoglu ne zaman dogarsa dogsun, ayni zaman diliminde birlikte yasar. Iste buradan bir zamansizlik algisi cikar ve seyin oncesi ile seyle birliktelik algisi biribirine karistirilir. Bu acidan zaman kavrami ve zamansal ogeleri herhangibir seyi aciklarken ve ortaya koyarken, cok iyi algilamali ve bilincine varmalidir. Aksi insanoglunun onsuz yasam surmedigi zamani zamansizliga tasimak olur. Cunku bir seyin oncesi son durak degildir, onun oncesel ilklik kisir dongusu vardir. Ayni sekilde bir seyin sonrasi da sonluk degildir, onun da sonralik kisir dongusu vardir. Zaman kavrami insanoglu numenal yetisinin en karmasik ve yanlis kullanima musait kavramidir, ustelik numenaldir ve numenal bir deger olarak fenomenlestirilmistir. Saat, gun v.s. zaman numenal degerinin fenomenlestigine bir ornektir. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
- 2 yanıt
-
- 1
-
-
Bilimsel olarak zaman mekani olusturamaz. Iki nedenden dolayi; Birincisi mekanin fenomenal gozlemi zamana gerek duymaz. Ikincisi zaman mekanda bir parca olan insanoglunun bir uruynu ve turetimidir. Iste bu nedenden, ZAMANIN OLABILMESI ICIN ONCE MEKANIN SONRADA BU MEKANIN PARCASI OLAN INSANOGLU FENOMENININ OLMASI GEREKIR. Big banga gelince, boyle bir patlama henuz gozlem vermemis olan bir teoridir ve olgu degildir. Velevki diyelim CERN'de big bang patlamasi gozlem verdi, o zaman big bang gozlem veren bir olgu haline gelkir. Iste bu olgu haline gelse bile, ne bir ilk patlama, ne de evrenin olusumunu baslatan bir patlama olarak bilimsel temelde algilanamaz. Cunku ilklik ve baslangiclik sadece aklin oncelik sorunu olan bir one surumudur ve gozlem vermez. Iste o yuzden de diyelim zamansal daha onceki bir ortaya koyus, zaten big bangin ilkligini ve baslangicligini da yanlislar. Herhangibir mekan ya da fenomenin zamansal ilkligi ve baslangici sadece akilci bir dile getirimdir. Buna en guzel ornek evrim ile ilgili bulgulardir. Mesela gecenlerde kuslar ile ilgili bir zamansal one surum, baska bir kus bulgusu ile daha onceye tasinmis ve yanlislanmistir. Teorilerin bilimselligi, MANTIKSAL OLABILIRLIK OLASILIGININ DIGER TEORILERDEN DAHA YUKSEK OLMA ORANI ILE OLCULEBILIR. Yalniz hic bir teori, gozlem vermeden olgu haline getirilemez. Sadece teori olarak kalir. Zaten tarihe baktigimizxda, big bang oncesi olan teori "steady state teorisi" idi ve bu teori gozleme tasinmadan, big bang yani tersi teori daha makul olarak bilim cevrelerince kasbul gordu ve CERN'de de gozlemine calisiliyor. Dolayisi ile evren ile ilgili olusma teorilerinin getirdigi her turlu BIRDEN FAZLA EVREN teorilerinin bilimsel bir tarafi yoktur. En basitinden evrenin genisledigi teorisi, su soruyu gundeme getirir. Evren neyin bunyesinde gelisiyor, ayni sekilde daralma/buzulme teorisi de, su soruyu sordurur. Eski evren boyutlarinin kuculmesi demek, KUCULEN MEKANIN NE OLDUGU SORUSU DEMEKTIR. Iste o yuzden once evren kavrami bilimsel olarak iyi algilanmalidir, evren insanoglunca bilinen ve ortaya konabildigi temeldeki tek mekan, bosluk, uzay, gokyuzu, hiclik v.s. dir. Bu bir daimilik ic erir ve OTESI ANCAK TUM MEKANSAL BOYUTLARIN ORTAYA KONABILMESINDEN SONRAKI KONUDUR.
- 5 yanıt
-
- 1
-
-
Burada en onemli konu zaman ile mekan farki algisi ve bilincinin farkindaligidir. Mekan bir olgudur ve gozlem verir ve de evren bir mekandir. Zaman insanoglu tarafindan turetilmis ve olgulasmis onun dile getiriminin bir temeli olmustur. Mekan zamandan bagimsizdir ve insanoglu zamansiz bir seyi ortaya koyamaz. Insanoglunun turettigi zamanin baslangic ve ilklik sorunu ve kisir dongusu vardir. Mekan ise boyutsal olarak ortaya konur ve evrenin boyutlarini henuz insanoglu ortaya koyamamistir. Bu temelde big bang henuz olgu olmamis ve gozlem vermeyen bir teori olarak, MEKAN OLAN EVRENIN MEKANSAL YANITI DEGIL, ZAMANSAL VE ILKLIK SOIRUNU OLAN YANITIDIR VE BIR TEORIDIR. Sonucta mekan olmadan zaman olmaz ve eger big bang oncesi soz konusu olursa, bu yine bir mekanin varligi anlamina gelir. Zaten evren henuz boyutlari ortaya konamamis bir mekandir ve BIG BANG ONCESI BASKA MEKANLAR ARAMANIN BILIMSEL HIC BIR YANI YOKTUR. Iste bu temelde evren daimi bir mekandir ve bigf bang da evren daimiliginin belirli bir zamaninda evrenin belirsiz bir mekanindaki patlamaya isaret eden bir teoridir ve big bang oncesi de yine evren mekani daimiligindeki yine evren mekaninin yine belirsiz bir yerindeki, BIG BAG ONCESI BIR ZAMANDAKI bir teoriyi dile getirmek olacaktir.
- 5 yanıt
-
- 1
-
-
Bilindigi gibi, ilk defa ayakkabi kutusunun RTUK tarafindan televizyonlarda gosterimi yasaklanmis ve en az iki televizyon kanali, ayakkabi kutusu gosterdi diye ceza almisti. Dun ise ilginc bir durum yasandi. Bir vatandas, bos ayakkabi kutusu sastiyor diye gozaltina alindi. Suclanmasi da "Basbakana hakaret". Kisaca, ayakkabi kutusu gostermek, tasimak ve satmak bir suc, yani "basbakana hakaret" sucu. Yani, Ayakkabi kutusu satmak, gostermek ve tasimak= Basbakana hakaret Peki, yukaridaki esitligi bu suclamayi yapan nasil sagliyor? Yani, bu suclamayi yapan kisi; suclamasi adina bu esitligi saglayacak nasil bir iddia name hazirlayacak. Simdi biraz dusunelim. Guncel olaylari her gun takibeden siradan bir vatandasin, kamuoyuna ve kitleye yansimislik acisindan, bu ayakkabi kutusu olayina bir bakalim. 17 Aralik gunu yapilan bir operasyon ile, Halk Bankasi Mudurunun evinde AYAKKABI KUTULARINDA 4.5 MILYON DOLAR PARA BULUNMUS ve mudur, sorgulanmak uzere gozaltina alinmisti. Daha sonra yargidaki her turlu degisiklikten sonra; mudur sorgulamadan tahliye almis ve hatta ayakkabi kutulari kendisine geri verilmisti. Simdi, bir kisi diyelim ayakkabi kutusu ile bir eylem yapacaksa; yani satarak tasiyarak ve gostererek ve hatta salliyarak, neyi ima etmi oluyor? Evinde ayakkabi kutusunda 4.5 milyon dolar cikan banka mudurunu ima etmis oluyor. Peki ne demek istiyor. "Bir banka mudurunun evinde ayakkabi kutusunda 4.5 milyon dolar cikmasi, normal bir durum degildir. Bu para temiz olsa, bankada olur. Bu para temiz bir para degildir ve saklama amaci ile ayakkabi kutusuna konmustur, dolayisi ile bu paranin nereden geldigi sorusturulmali ve aciklanmalidir. Bu yapilmadan banka mudurunun tahliye edilmesi ise kanun disi bir uygulamadir. Yargi hukuku ihlal etmistir." ya da buna paralel bir ima. Kisaca bir kisi eger ayakkabi kutusu ile bir eylem yapacaksa, satarak, tasiyarak, gostererek ya da sallayarak; yarginin bu hukuksuz tavrini elestirmektedir. Peki o zaman nasil oluyor da, ayakkabi kutusu satmanin v.s. sucu, BASBAKAN'A HAKARETE ESITLENIYOR? Bunu iddia eden polis, normal bir vatandasin bildiginden daha fazlasini mi biliyor? Boyle bir esitlemeyi hangi iddiasina dayandirarak yapiyor? Bunu aciklamasi lazim. Cunku gorunurde, ayakkabi kutusu tasimak, satmak, gostermek ve sallamak; boyle bir esitlik saglamiyor. Eger polis boyle bir sey iddia ediyorsa, once bu iddiasini aciklamali ve kendisi BASBAKANA HAKARETTEN SORGULANMALI. Sizler ne diyorsunuz? Polis, neye dayanarak; ayakkabi kutusu satmak=basbakana hakaret esitligini kuruyor ve bunu iddianame de nasil belirtiyor? Yani nasil oluyor da, ayakkabi kutusu satmak, bir basbakana hakaret sucu oluyor, bunu aciklayabilecek olan var mi? Cunku ben boyle bir bag kurabilenin, gozaltina alinan ayakkabi kutusu satandan, daha cok ve farkli seyler bildigini dusunuyorum. Bunlari aciklamasi iddias namesinde yazmasi gerekiyor. Sizce polis boyle bir esitligi saglama adina, nasil bir iddianame hazirlayacak; dersiniz? Aslinda bu basligi felsefe bolumune acacaktim ama, sonradan vaz gectim. Cunku "guleriz, aglanacak algimiza, bilgimize, onyargimiza, hayal ve gercek dogrulamamiza" Yalniz inanin, bu olaylardan hic bir haberi olmayan bir kisiye, boyle bir esitlik iddiassini anlatabilmek, "deveye hendek atlatmaktan" daha zor. Cunku hem niyet, hem ima, hem de delili olmayan hayal gucu, ya da onyargi v.s. soz konusu. Belki de burada en guzeli "gozaltina alinan zaten sucunu biliyor, hakim bey" demek "sucsuz oldugunu ispat edene kadar suclusun" adina, en gecerli yol. Baska turlusu zaten yargiyi da hukuku da adaleti de katletmez. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif
- 4 yanıt
-
- 2
-
-
İsim isim kim tahliye edildi Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasının, tutuklulukta azami sürenin 5 yıla inmesinin ve Ergenekon mahkemesinin gerekçeli kararını yazmamasına dair AYM'nin "hak ihlali kararının" ardından, Ergenekon Davası'nda ardı ardına tahliye haberleri geliyor. Ergenekon davası sanıklarından Tuncay Özkan ve Levent Göktaş, Sedat Peker, Kemal Kerinçsiz, Dursun Çiçek, Alparslan Aslan, İbrahim Şahin, Yalçın Küçük, Hasan Iğsız, Alaaddin Sevim, Şener Eruygur, Mehmet Ali Çelebi, Merdan Yanardağ, Doğu Perinçek, Muzaffer Tekin Mehmet Demirtaş, Oktay Yıldırım, Hikmet Çiçek, Hasan Atilla Uğur tahliye edildi. Mahkeme ve HSYK birbirine girdi Ergenekon sanıklarının tahliye talepleri yargıda krize neden oldu. TBMM tarafından kaldırılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ÖYM'lerin Meclis tarafından kaldırılamayacağını öne sürdü, HSYK'den anında yanıt geldi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Ergenekon davası sanıklarının tahliye taleplerini reddederken kararın gerekçesinde, özel yetkili mahkemelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kapatılmayacağını belirten bir açıklama yaptı. 13. Ağır Ceza Mahkemesi Hüseyin Özese, gerekçe yazısında, ÖYM'lerin TBMM tarafından kaldırılmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu öne sürdü. Özese, mahkemenin bu konu ile ilgili Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunduğunu söyledi. HSYK'DEN JET TEPKİ: BU YETKİ GASPI Özese'nin ifadelerine Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndan (HSYK) jet yanıt geldi. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, kanunlar çerçevesinde mahkeme kurma ve kaldırma yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ait olduğunu açıklayarak 13. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararı “yetki gaspı” olarak yorumladı. 13. AĞIR CEZA’DAN TAHLİYE TALEPLERİNE RET! İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Mehmet Fikri Karadağ, Özkan Kurt, Ulaş Özel, İsmail Sağır, Boğaç Kaan Murathan, Semih Tufan Gülaltay, Fikret Emek, Ergün Poyraz, İbrahim Şahin, Kemal Aydın, Mehmet Deniz Yıldırım, Durmuş Ali Özoğlu, Memet Zekeriya Öztürk, İsmail Yıldız, n tahliye taleplerini red etti. Veli Küçük, Hasan Ataman Yıldırım, Levent Ersöz, Ergenekon davası sanıklarından Mehmet Bedri Gültekin, Erkan Önsel, ve Turhan Özlü’nün tahliye taleplerini ise tutukluluk süreleri 5 yılı doldurmadığı gerekçesiyle reddetti. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi Tuncer Kılınç, Mehmet Eröz, Serdar Öztürk ve Aykut Metin Şükre’nin tahliye taleplerini yarın görüşecek.__________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim -Evrensel-Insan Zihniyeti
-
- 1
-
-
Feyzioglu Kanadoglu dusunce farki bagi ve iliskisi
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
Yüce divan için 55 vekil yeter Kanadoğlu’na göre Erdoğan’ın Yüce Divan sürecini TBMM başlatabilir. Türk Hukuk Kurumu Başkanı ve Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 17-25 Aralık soruşturmasında dinlemeye takılan ve bir suça konu konuşmalar yapan Başbakan Tayyip Erdoğan için harekete geçecek kurumun TBMM olduğunu bildirdi. 55 milletvekilinin imzasıyla Erdoğan hakkında Meclis soruşturması açılmasının istenebileceğini ifade eden Kanadoğlu, Başbakan’ı yargılama makamının Yüce Divan olduğunu bildirdi. Diğer yandan Kanadoğlu, Erdoğan’ın yargıya yönelik müdahale ve açıklamaları ile AKP’nin anayasada düzenlenen “hukuk devleti ilkesi karşıtı eylemlerin odağı” haline geldiğini vurgulayarak Yargıtay Başsavcılığı’nın bu gerekçeyle kapatma davası açabileceğini vurguladı. .................................................. .. Meclis Genel Kurulu’nda bunun müzakere edileceğini ve gizli oylama yapılacağını ifade eden Kanadoğlu, “Soruşturma açıldıktan sonra 15 kişilik bir komisyon kurulur. Bu komisyon iddiaları inceler, tekrar oylamaya konulur. Bu komisyon, Başbakan’ın hangi maddelerden yargılanacağını belirterek dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne, Yüce Divan’a götürür. Burada iddia makamını Yargıtay Başsavcılığı yapar” dedi. Ancak Kanadoğlu, AKP’nin 300’ün üzerinde vekile sahip olduğu TBMM’de soruşturma için 276 vekilin imzasının gerektiğini ifade etti. ......................................... http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/s...kil_yeter.html- 6 yanıt
-
- 1
-
-
Burada aslinda ilginc bir yargi karmasasi ve celiskisi var. Birincisi, Tahliyeler, serbestlik degildir. Yani tahliye olanlarin sucsuzlugu ispatlanmamistir. Ikincisi Anayasa Mahkemesi ile tahliyeleri onaylayan ceza mahkemesinin kararlari da farklidir. Anayasa mahkemesi, kisisel olarak yarginin vermesi gereken karari zamaninda vermemesinden dolayi tahliye karari aslirken, ceza mahkemesi "sabit adres, delil karartma olanaginin bulunmamasi ve kacma tehlikesinin olmamasi" olarak karar aldi. Peki sormazlar mi, "26 ay once de I.Basbug icin ayni sartlar gecerli degilmiydi?" diye. Yine sormazlar mi "neden yargilama kararini zamaninda almiyorsunuz?" diye. Kisaca ortada donen oyunu cok iyi algilamak gerekiyor. Yalniz olan tek sey, ICERIDE OLANLARIN ELLERINDEN ALINAN HURRIYET SURELERINI KIM NASIL TELAFFI EDECEK?
- 1 yanıt
-
- 2
-
-
17 Aralik yolsuzluk tutuklularinin tahliyesinden ve Diktator cemaat cekismesindeki sertlesme ve kamuya her gun dusen kasetlerden sonra, "uzun sureli tutukluluk" ve OYM lerin cumhurun basi tarafindan lav edilmesinden sonra tahliyeler gelmeye basladi. Bu arada ilk surpriz tahliye Dink cinayetini isleyen O.Samast'in azmettiricisi Y.Hayal'in tahliyesi idi. Ardindan I.Basbug'un tahliyesi bekleniyor ve iceride duzmecelerle tutuklu olan askeri ya da sivil tutuklulardan bes yilini dolduranlarin tahliyesi gundemde. Aslinda bu isleri baslatan Canada'li haham ne demisti "bu bir komplo sureci ve 5 yil surecek" Bu arada diktator ve surekasi kendi bunyesinde bir biri ile celiskiye dusmeye basladi. Once diktatorun "30 Mart sonrasi you tube, facebook gibi sosyal medyayi tamamen yasaklayabilecegi aciklamasina, cumhurun basindan tam karsi bir yanit geldi "you tube ve facebook yasaklanamaz" Ayni sekilde eski adalet bakani ile diktatorun "yargiya mudahele" temelli yayinlanan ses kaydina, diktator "montaj" derken, S.Ergin' "alevi" dedigini dogruladi. Aslinda burda yine diktator "magduru/kahramani" birlikte oynuyor ve iceriye duzmecelerle attirdigi T.C. kurulus degerlerini savunan asker ve sivillere soyle diyor "cemaat yani paralel yapi sizi haksiz yere iceri attirdi ve ben bu haksizligi farkettim ve sizleri bu haksizliktan kurtariyorum" Bunu kimin nasil "yeyip, yemeyecegini" zaman gosterecek.__________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim -Evrensel-Insan Zihniyeti
- 1 yanıt
-
- 4
-
-
Bunlar da dunya zenginleri; 50- Abigail Johnson Fidelity varlık yönetim şirketinin yöneticilerinden Abigail Johnson'ı kişisel serveti 17,3 milyar dolar. 49- Susanne Klatten BMW'nin varislerinden Susanne Klatten'ın kişisel serveti 17,4 milyar dolar. 48- Michael Dell Dell şirketinin sahibi Michael Dell'in kişisel serveti 17,5 milyar dolar 47- Mikhail Fridman Telekom devi Mikhail Fridman'ın kişisel serveti 17,6 milyar dolar. 46-Gina Rinehart Avustralyalı madencilik devi Gina Rinehart'ın kişisel serveti 17,7 milyar dolar. 45- Tadashi Yanai Japon tekstil devi Tadashi Yanai'nin kişisel serveti 17,9 milyar dolar. 44- Phil Knight Nike'ın sahibi Phil Knight'ın kişisel serveti 18,4 milyar dolar. 43- Masayoshi Son Japon teknoloji devi Masayoshi Son'ın kişisel serveti 18,4 milyar dolar. 42- Michael Otto ABD'li gayrimenkul devi Michael Otto'nun kişisel serveti 18,4 milyar dolar. 41- Alisher Usmanov Rus milyarderin kişisel serveti 18,6 milyar dolar. 40- Mukesh Ambani Hindistanlı enerji devi Mukesh Ambani'nin kişisel serveti 18,6 milyar dolar. 39- Len Blavatnik Rus milyarderin kişisel serveti 18,7 milyar dolar. 38- Leonardo Del Vecchio RayBan gözlüklerinin sahibi Leonardo Del Vecchio'nun kişisel serveti 19,2 milyar dolar. 37- Theo Albrecht, Jr. Kişisel serveti 19,3 milyar dolar. 36- Steve Ballmer Microsoft üst düzey yöneticisinin kişisel serveti 19,3 milyar dolar. 35- Lee Shau Kee Çinli gayrimenkul devinin kişisel serveti 19,6 milyar dolar. 34- Jorge Paulo Lemann İsviçreli işadamı Jorge Paulo Lemann'ın kişisel serveti 19,7 milyar dolar. 33- John Mars Mars şirketinin hissedarlarından John Mars'ın kişisel serveti 20 milyar dolar. 32- Jacqueline Mars Mars şirketinin hissedarlarından Jacqueline Mars'ın kişisel serveti 20 milyar dolar. 31- Suudi Arabistan Prensi Alwaleed Bin Talal Alsaud'un kişisel serveti 20,4 milyar dolar. 30- Forrest Mars Şeker ve şeker ürünleri sektörünün en büyük şirketlerinden Mars'ın kurucusu Forrest Mars'ın kişisel serveti 20 milyar dolar. 29- Dieter Schwarz Perakende devi Dieter Schwarz'ın kişisel serveti 21,1 milyar dolar. 28- Lui Che Woo Asyalı kumarhaneler kralı Lui Che Woo'nun kişisel serveti 22 milyar dolar. 27- David Thomson Thomson Reuters'ın sahiplerinden David Thomson'ın kişisel serveti 22,6 milyar dolar. 26- George Soros Ünlü yatırımcının kişisel serveti 23 milyar dolar. 25- Carl Icahn Wall Street'in en zengin yatırımcısı Carl Icahn'ın kişisel serveti 24,5 milyar dolar. 24- Karl Albrecht Aldi süpermarketlerinin kurucusu Karl Albrecht'ın kişisel serveti 25 milyar dolar. 23- Aliko Dangote Nijeryalı işadamının kişisel serveti 25 milyar dolar. 22- Michele Ferrero Çikolata devi Michele Ferrero'nun kişisel serveti 26,5 milyar dolar. 21- Mark Zuckerberg Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg'ın kişisel serveti 28,5 milyar dolar. 20- Li Ka-shing Asyalı ünlü işadamının kişisel serveti 31 milyar dolar. 19- Sergey Brin Google'ın kurucularından Sergey Brin'in kişisel serveti 31,8 milyar dolar. 18- Jeff Bezos Amazon şirketinin sahibi Jeff Bezos'un kişisel serveti 32 milyar dolar. 17- Larry Page Google'ın kurucusunun kişisel serveti 32,2 milyar dolar. 16- Michael Bloomberg New York Belediye Başkanı'nın kişisel serveti 33 milyar dolar. 15- Bernard Arnault Lüks devi LVMH'nin sahibi Bernard Arnault'ın kişisel serveti 33,5 milyar dolar. 14- S. Robson Walton Wal-Mart hissedarlarından S. Robson Walton'ın kişisel serveti 34,2 milyar dolar. 13- Alice Walton Wal-Mart varislerinden Alice Walton'ın kişisel serveti 34,3 milyar dolar. 12- Stefan Persson İsveçli H&M şirketinin kurucusu iş adamı Stefan Persson'ın kişisel serveti 34,4 milyar dolar. 11- Liliane Bettencourt Kişisel serveti 34,5 milyar dolar. 10- Jim Walton Wal-Mart hissedarlarından Jim Walton'ın kişisel serveti 34,7 milyar dolar. 9- Christy Walton Wal-Mart şirketinin hissedarları Walton kardeşlerden Christy Walton'ın kişisel serveti 36,7 milyar dolar. 8- Sheldon Adelson Kumarhaneler Kralı olarak bilinen Adelson'ın kişisel serveti 38 milyar dolar. 7- David Koch Kişisel serveti 40 milyar dolar 6- Charles Koch Kişisel serveti 40 milyar dolar. 5- Larry Ellison Kişisel serveti 48 milyar dolar. 4- Warren Buffet Kişisel serveti 58,2 milyar dolar. 3- Amancio Ortega Kişisel serveti 64 milyar dolar 2- Carlos Slim Helu (Osmanli Torunu) Kişisel serveti 72 milyar dolar (Geçen yıl birinciydi) 1- Bill Gates Kişisel serveti 76 milyar dolar. Microsoft’un kurucusu Bill Gates, dört yıl aradan sonra Forbes dergisinin her yıl yayımladığı ‘dünyanın en zengin kişileri’ listesinde yeniden zirveye çıktı. Geçtiğimiz yıl 67 milyar dolarlık servetini Gates 76 milyar dolara çıkartarak zirveye oturdu. ”Osmanlu torunu” Carlos Slim ise 4 yıl sonra ilk kez tahtını kaptırmış oldu. Slim, 72 milyar dolarlık servetiyle Bill Gates’in ardından dünyanın en zengin ikinci kişisi oldu. İspanyol perakende devi Zara’nın sahibi Amancio Ortega ise 64 milyar dolarlık kişisel servetiyle 3′üncü sıradaki yerini korudu.
- 1 yanıt
-
- 1
-
-
İşte Türkiye’nin en zenginleri ForbesTürkiye, bu yıl dokuzuncusunu hazırladığı “En Zengin 100 Türk" listesini açıkladı. Geçen yıl 44 dolar milyarderinin olduğu listede 19 kişi bu unvanını kaybetti. Türkiye’nin en zengin ailesi olan Koçların serveti 3,8 milyar dolar azalarak 8,8 milyar dolara geriledi. Toplam serveti 8,9 milyar dolar olan Sabancılar ise ‘en zengin aile’ unvanını Koç Ailesi’nden devraldı. Listenin birinci sırasında Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker yer aldı. Geçen yıl üçüncü sırada yer alan Murat Ülker ise servetini 600 milyon dolar artırarak 3,7 milyar dolarla Türkiye'nin yeni 'en zengini' oldu. Servetini 500 milyon dolar artıran Şarık Tara 3 milyar 300 milyon dolarlık serveti ile en zengin ikinci isim oldu. Serveti 100 milyon dolar azalan Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin 3 milyar dolarlık serveti ile üçüncü sırada yer aldı. Rönesans Holding'in patronu Erman Ilıcak 2 milyar 800 milyon dolarlık serveti ile Türkiye'nin en zengin 4'üncü ismi oldu. Koç ailesinden Semahat Arsel 2 milyar 200 milyon dolarlık serveti ile Türkiye'nin en zengin 5'inci ismi oldu. Geçen yıl 3,4 milyar dolarla Türkiye'nin 'en zengini' olan Ferit Şahenk'in serveti 2,1 milyar dolara geriledi ve listede altıncı sıraya düştü. Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç 2 milyar 100 milyon dolarlık servetiyle Türkiye'nin en zengin yedinci ismi oldu. Koç ailesinden Suna Kıraç 1 milyar 850 milyon dolarlık servetiyle sekizinci sırada yer aldı. Doğuş Holding yöneticisi Filiz Şahenk 1 milyar 800 milyon dolarlık servetiyle dokuzuncu sırada yer aldı. Serveti 1 milyar 600 milyon dolara ulaşan Sinan Tara 10. sırada yer aldı. İşadamı Ali Ağaoğlu 1 milyar 550 milyon dolarlık servetiyle 11. sırada yer aldı.(Bu isim tanidik geldi mi?) Yıldız Holding'den Ahsen Özokur, 1 milyar 550 milyon dolarlık servetiyle 12. sırada yer aldı. Eczacıbaşı Holding'den Bülent Eczacıbaşı 1 milyar 500 milyon dolarlık servetiyle 13. sırada yer aldı. Çukurova Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet 1 milyar 500 milyon dolarlık servetiyle 14. sırada yer aldı. MNG Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nazif Günal 1 milyar 500 milyon dolarlık servetiyle 15. sırada yer aldı. 16. sira atlanmis!? Chobani Yoghurt'un kurucusu Hamdi Ulukaya 1 milyar 300 milyon dolarlık servetiyle 17. sırada yer aldı Bim'in ortağı Mustafa Latif Topbaş 1 milyar 300 milyon dolarlık servetiyle 18. sırada yer aldı. (Bu isim de tanidik geldi mi?) Azeri asıllı işadamı Mubariz Gurbanoğlu 1 milyar 300 milyon dolarlık servetiyle 19. sırada yer aldı. Zorlu Holding'in patronu Ahmet Nazif Zorlu 1 milyar 200 milyon dolarlık servetiyle 20. sırada yer aldı. Yakın Doğu Üniversitesi'nin sahibi Suat Günsel 1 milyar 200 milyon dolarlık servetiyle 21. sırada yer aldı. Çalık Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalık 1 milyar 100 milyon dolarlık servetiyle 22. sırada yer aldı. (Bir tanidik isim daha) Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan 1 milyar 100 milyon dolarlık servetiyle 23. sırada yer aldı. (Diktatorun lobilerinden biri) Doğuş Holding'den Deniz Şahenk 1 milyar 50 milyon dolarlık servetiyle 24. sırada yer aldı. MV Holding'in patronu Murat Vargı 1 milyar dolarlık servetiyle 25. sırada yer aldı. Bascalan diktator ve calanlari sizce bu listede nerede yer alir? __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
- 1 yanıt
-
- 1
-
-
Demokrasi, etigin ve ideolojinin; inancin dogrulanmasi ile gerceklesmesidir. Iste burada "ideoloji, inanc, dogrulama ve gerceklendirme" tamamen bu ...e goreler temelindedir. O yuzden bugun diktatore gore demokrasi varken, bana/sana gore yoktur. Demokrasinin cikisinin temeli, etik temelli olarak "insanoglu bir arada nasil yasar?" sorusunun bir urunu olarak bu soruyu verilen yanit temelinde sisteme, duzene ve kurumsallasmaya tasimaktir. Yani devlet, millet hukumet ve idare sekli. Buradaki bilimsellik, sadece ulke toplumunun incelenerek ortaya cikarilacak veriler istatistikler temelindeki sosyo-psikolojinin gozleme yansimasidir. Mesela diktatore gore demokrasi=sandiktir, yani DEMOKRATIK BIR SEKILDE IKTIDAR OLMAK ONUN DEMOKRASI ANLAYISIDIR. Burada sorun, IKTIDAR OLARAK UYGULAYAMADIGI DEMOKRASIDIR. Cunku onun boyle bir algisi yoktur. Yani "beni siz sectiniz, ben sizi temsil ediyorum" cumlesini "bu da benim dedigimi sizlerin yapmasidir" olarak algilamaktir. Cikisi demos cratos yani "halk idatesi" dir, yani bir yerde CUMHURIYET ILE ES DEGERLIDIR. Iste buradaki yani diktatorun algisi, BIZDEKI DEMOKRASI ALGISIDIR ve bireyi olmayan bizlerde bu iktidarin dini, milli sivil askeri vesayeti olarak yansir. Buradaki ana sorun, iktidarin HALK=BEN OZDESLESTIRMESIDIR. Halbuki halk COK SESLI COK KULTURLU, COK DILLI, COK DINLI v.s. bir topluluktur. Boyle bir topluluga iktidar olacak bir kisinin, ideali SERBEST DUSUNUR olmasidir ki TUM FARKLARI HER BIR FARKIN FARKINDA OLARAK VE HER BIR FARKI TANIYARAK VE HIC BIRTINI DIGERINE USTUN KILMAYARAK ESIT DEGERLENDIRSIN, TANISIN VE TEMSIL EDILMESINI SAGLASIN. Iste bu temelde demokrasi tek basina degerlendirilmez, yanina hukuk, hak ve ozgurlukler adalet, esitlik, taninma, temsil, talep, savunu, destek v.s. gibi kavramlar eklenir ve butun bunlar HEM BIRIBIRINI TAMAMLAR, HEM DE DEMOKRASININ YASAMDAKI SAGLAMASINI. Iste dogru da gercek te ve akla gelenm her turlu yasam ve iliski iceren kavramlarda bu temeldedir. Kime neye gore demokrasi/dogru/gercek/hakli/esit/ v.s.? Iste buradaki "neye gore" yukarida aciklanan "ideoloji, inanc, dogrulama ve gerceklendirme" ye isaret eder. Bu da cok cesitli izmler demektir. Ne yazikki hepsinin ortak noktasi, HALKI BIR NICELIK OLARAK ALMAK VE ONA ESITLEDIGI BENIN NITELIGINI DE TUM HALKA DAYATMAKTIR. Iste dogal/fenomenal zihniyetin; guce iktidara ve otoriteye tabi yasama yansimasi budur. Hani bir soz vardir "guclu olan dogrudur/haklidir" v.s. diye. Iste tam da budur. Yani BELIRLEYICI OLAN GUC, OTORITE VE IKTIDAR ve de onun DAYATTIGI NITELIKLERDIR. Karsi gelenleri neye gore demokrasi temelinde izmsel yasaklar cezalar bekler. Kisaca sorun, TEK NITELIGIN COK NITELIKLI NICELIGI GUC OTORITE VE IKTIDAR ILE YONLENDIRMESIDIR. Zaten baska turlu de yonlendiremez. Iste buradaki sandik ya da parlementer yapi demokrasiyi olusturur. Yani BU YONLENDIRIMI YAPACAK IKTIDAR NITELIGINI SANDIKTAN NICELIK OLARAK CIKARMAK. Bizdeki bir sorun da iktidarin otokratik olarak tek adamligi sorunudur. Yani kendi politik partisi ici demokrasi de yoktur. Bu da demokrasiyi, bir den bire TEK ADAM NITELIGI REJIMINE donusturur.
- 35 yanıt
-
- 1
-
-
Bilimin felsefesi, onun yonu ve yontemidir. Yani OLGUSAL GECERLILIKGOZLEMSEL YANLISLANABILIRLIK, BILIMIN FELSEFESIDIR. Bilginin yapilandirilmis oldugunu soylemek, bilimin felsefesidir. Qua felsefesi bilimin felsefesidir. Kisaca Bilimin bilimsel ortaya konabilmesi, onun felsefesidir. Epistemoloji de felsefenin bilgi dalidir. Bilginin gecerli olup olmadigi, GOZLEM DISINDA SAGLANABILIRLIK VE TASDIK EDEBILIRLIK TEMELINDEDIR. Gozlemin amaci, ortaya konan bilginin saglanmasi ve tasdikidir. Mesela senin algindaki dogru bilgiyi, verilen bilginin yani enfermasyonuin saglanabilirligi ya da tasdik edilebilirligi ile olcebiliriz. Ingilizcedeki bu kullanim "correct" olarak gecer.
-
Ukrayna/Kirim ve Turkiye Uzerinde Oynanan Oyun
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
Ya Montrö’yü çiğnerlerse? Montrö Sözleşmesi’nde yer alan bu koşullar, ABD’nin, müstakil olarak Kırım’a müdahale etmesi şansını ortadan kaldırıyor. Bu durumda, ABD’nin NATO üzerinden Kırım’a müdahalede bulunması gibi bir seçenek ortaya çıkıyor. Halen, Montrö Sözleşmesi’ndeki sınırlamalara tabi olmayan Karadeniz’e kıyıdaş üç NATO üyesi ülke Türkiye, Bulgaristan ve Romanya bulunuyor. Bulgaristan ve Romanya’nın askeri açıdan güçsüz olmasının, Türkiye’yi ABD’nin önündeki tek seçenek durumuna getirmesi de kaçınılmaz olacak. AKP hükümeti, ABD ve NATO’nun yanında saf tutarsa, Moskova yönetimi ile ciddi bir krizi de göze almış olacak. -
Ben gozlemi qua felsefesi ile ortayakoyuyorum. Yani nasil yapilandirilmis ve hangi ideolojik inancsallarla yapilandirilmis oldugunun dile gelmesi ile. Zaten burada her yapilandirilmislik kendi ideoloji v e inanci temelinde kendine dogrudur. Yani qua felsefesi tum bu ideoloji inanca gore dogrularin zihinsel insanlasmaya gore sorunlarini ortyaya koyar. Zaten aksi olsa farkli ideolojiler ve inanclarin gozlemi ve duzen/sistem fenomenlestirmesi ve bunun icin mucadelesi farkli olmazdi. Demokrasi ornegini her zaman veririm ve bir fasizme gore olan demokrasi sosyalizme gore degildir. Benim algimdaki demokrasi de, evrensel hukuk ve insan haklari temelindeki hak ve ozgurluklerin cok sesliligi cok etikliligidir. Yine bu temelde demokrasi BIR NITELIGIN TUM TOPLUMA DAYATILMASI DEGIL, NITELIKLERIN HEPSININ SOZ HAKKI OLMASIDIR. Bilimsel olarak zaten gozlem olguya tasinir ve bu olgu tartiosmasiz gecerlidir. Buradaki gozlemin olgu ile alinmasi da, olgunun gecerliliginin delilidir.
-
Dogrulama eylemi benim algimda DOGRU BILGI CIKARIMI icin yapilmiyor, BILGININ CESIDI VE NITELIGINI ORTAYA KOYMA ADINA YAPILIYOR. En azindan ben oyle yapiyorum. Senin ile ara sira "celallensek te" ben senin ile bilgi ve dusunce alisverisinden memnunum.
-
Tamam, bir kelimeye ...egore ve hedefi temelinde verilen kavramsal anlam ve icerik ve buna bagli olarak dile getirilen, algi, bilgi, bilinc farki diyelim ve konuyu kapatalim. Cunku bir kelimeye farkli kavramsal anlam ve icerik yuklendiginde, ortaya cikan farkta israrci olmak sadece kisisellige donmek satasmak, atismak ve polemik getirir. Benim buna hic ihtiyacim yok. Ayrica dogru da farklilassak bile dogrulama eyleminde ayni kanidayim. O yuzden zaten "dogru ile dogrulama farklidir" dedim. Yalniz her dogrulama bilimsel ve bilissel degildir. Buradaki farkta dogru kelimesinin kavramsal anlam ve iceriginden kaynaklanir. Yalniz dogrulama zaten epistemolojide yani bilgide INANC ILE GERCEGIN NE OLDUGU ARASINDAKI KOPRUDUR. Bunu ben daha once aciklamistim. Zaten bu temelde BILIMSEL OLARAK OLGU VE GOZLEM DOGRULAMA DA GEREKTIRMEZ. O yuzden zaten YANLISLANABILMEYE ACIKTIR. Cunku OLGU VE GOZLEMI OLMAYAN DOGRULAMALAR, YANLISLANAMAZLAR. Bu her turlu metafizik etik estetik temelli ideolojik inancsal baglamdaki sosyal bilgi icin gecerlidir. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/977-sosyal-gerceklik-sosyal-dogru-ve-sosyal-bilgi/ http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/949-bilgi-felsefesi/
-
Ukrayna/Kirim ve Turkiye Uzerinde Oynanan Oyun
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
http://sam.baskent.edu.tr/belge/Montro_TR.pdf -
Ukrayna/Kirim ve Turkiye Uzerinde Oynanan Oyun
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Politika
Turkiye'nin Karadeniz'e savas gemilerine bogazlardan cikis izni vermesi konusundaki uluslararasi andlasmalara bir bakalim. Lozan Andlasmasina gore; Boğazlar: Boğazlar, görüşmeler boyunca üzerinde en çok tartışılan konudur. Sonunda geçici bir çözüm getirilmiştir. Buna göre askeri olmayan gemi ve uçaklar barış zamanında boğazlardan geçebilecekti. Boğazların her iki yakası askersizleştirilip, geçişi sağlamak amacıyla başkanı Türk olan uluslararası bir kurul oluşturuldu ve bu düzenlemelerin Milletler Cemiyeti'nin güvencesi altında sürdürülmesine karar verildi. Böylece Boğazlar bölgesine Türk askerlerinin girişi yasaklandı. Bu hüküm, 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile değiştirilmiştir. Montro Bogazlar Sozlesmesi; Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk Boğazlarından (Çanakkale ve İstanbul) geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyen sözleşmedir. 1923'te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin yerine geçmiştir. Türkiye, Lozan Antlaşması'yla birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin getirdiği kısıtlamalardan dolayı daima kaygı içinde bulunmuştu. Sözleşmenin imzalandığı tarihlerde güncelliğini koruyan silahsızlanma ümitlerine güvenen Türkiye'nin silahlanma yarışının tekrar başlamasıyla duyduğu huzursuzluk giderek artmıştı. Türkiye, duyduğu bu huzursuzluğu ve boğazların statüsünde değişiklik yapılması yolundaki teklifini konu ile ilgili imzacı devletlere duyurduğunda farklı kutuplarda yer almaya başlayan bu devletlerin hemen hepsinden ortak bir anlayış görmüştü. İngiliz Dışişleri Bakanlığının 23 Temmuz 1936 tarihli bir notasında konu hakkında şu görüşlere yer verilmiştir: "Türkiye'nin Boğazlar Sözleşmesi'nin değiştirilmesi ile ilgili isteği haklı kabul edilmektedir." Boğazların statüsü ve gemilerin geçiş rejimi ile her zaman yakından ilgilenen İngiltere'nin Türkiye'yi desteklemesine paralel olarak Balkan Antantı Daimi Konseyi'nin 4 Mayıs 1936'da Belgrad'da yaptığı toplantıda Türkiye'nin teklifini destekleme kararı alınmıştır. Türkiye'nin girişimi Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin diğer akitleri tarafından da kabul edilince boğazların rejimini değiştirecek olan konferans, 22 Haziran 1936'da İsviçre 'nin Montrö kentinde toplanmıştır. İki ay süren toplantılardan sonra 20 Temmuz 1936'da Bulgaristan, Fransa, Büyük Britanya, Avustralya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Türkiye tarafından imzalanan yeni Boğazlar Sözleşmesi ile Türkiye'nin kısıtlanmış hakları iade edilmiş ve boğazlar bölgesinin egemenliği Türkiye'ye geçmiştir. Türkiye daha önce Sovyet Rusya ile yaptığı anlaşma uyarınca (saldırmazlık antlaşması) Sovyet Rusya'nın da desteği alınmıştır. Savaş Gemilerinin Tabii Olacağı Yaptırımlar ve Geçiş Rejimi 1.Barış Zamanı Karadeniz'e kıyıdaş Devletler, bu deniz dışında yaptırdıkları ya da satın aldıkları denizaltılarını, tezgaha koyuştan ya da satın alıştan Türkiye'ye vaktinde haber verilmişse,deniz üslerine katılmak üzere Boğazlardan geçirme hakkına sahip olacaklardır. Söz edilen Devletlerin denizaltıları, bu konuda Türkiye'ye ayrıntılı bilgiler vaktinde verilmek koşuluyla, bu deniz dışındaki tezgahlarda onarılmak üzere de Boğazlardan geçebileceklerdir.Gerek birinci gerek ikinci durumda, denizaltıların gündüz ve su üstünden gitmeleri ve Boğazlar'dan tek başlarına geçmeleri gerekecektir. Savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi için, Türk Hükümetine diplomasi yoluyla bir önbildirimde bulunulması gerekecektir.[/b] Bu ön bildirimin olağan süresi sekiz gün olacaktır;ancak, Karadeniz kıyıdaşı olmayan Devletler için bu süre onbeş gündür. Boğazlar'dan geçiste bulunabilecek bütün yabancı deniz kuvvetlerinin en yüksek toplam tonajı 15.000 tonu aşmayacaktır. Herhangi bir anda, Karadeniz'in en güçlü donanmasının (filosunun) tonajı sözleşmenin imzalanması tarihinde bu denizde en güçlü olan donanmanın (filonun) tonajını en az 10.000 ton aşarsa diğer kıyıdaş ülkeler Karadeniz donanmalarının tonajlarını en çok 45.000 tona varıncaya değin arttırabilirler. Bu amaçla, kıyıdaş her Devlet, Türk Hükümetine, her yılın 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihlerinde, Karadeniz'deki donanmasının (filosunun) toplam tonajını bildirecektir; Türk Hükümeti de, bu bilgiyi, kıyıdaş olmayan diğer devletlerle Milletler Cemiyeti nezdinde paylaşacaktır. Bununla birlikte, Karadeniz kıyıdaşı olmayan bir ya da birkaç Devlet, bu denize, insancıl bir amaçla deniz kuvvetleri göndermek isterlerse, bu kuvvetin toplamı hiçbir varsayımda 8.000 tonu aşamaz. Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan Devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmi-bir günden çok kalamayacaklardır. 2.Savaş Zamanı Savaş zamanında, Türkiye savaşan değilse, savaş gemileri yukarıda belirtilen koşullar içinde, Boğazlar'da tam bir geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanacaklardır. Saldırıya uğramış bir Devlete ve Türkiye'yi bağlayan bir karşılıklı yardım antlaşması gereğince yapılan yardım durumları dışında savaşan herhangi bir Devletin savaş gemilerinin Boğazlar'dan geçmesi yasak olacaktır. Karadeniz'e kiyidas olan ya da olmayan Devletlere ait olup da bağlama limanlarından ayrılmış bulunan savaş gemileri, kendi limanlarına gitmek maksadıyla boğaz geçişi yapabilirler. Savaşan Devletlerin savaş gemilerinin Boğazlar'da herhangi bir el koymaya girişmeleri, denetleme (ziyaret) hakkı uygulamaları ve başka herhangi bir düşmanca eylemde bulunmaları yasaktır. Savaş zamanında, Türkiye savaşan ise, savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabilecektir. Türkiye kendisini pek yakın bir savaş tehlikesi tehdidi karsısında sayarsa, Türkiye savaş durumu geçiş rejimini uygulamaya başlayacak ancak; Milletler Cemiyeti Konseyi Türkiye'nin aldığı önlemleri 3'te 2 çoğunlukla haklı bulmazsa Türkiye bu önlemlerini geri almak zorunda kalacaktır. Genel Hükümler Boğazlar kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakılacak, tahkimat yapmak hakkı tanınacaktır. Türk Hükümeti, sözleşmenin, savaş gemilerinin Bogazlar'dan geçişine ilişkin her hükmünün yürütülmesine göz kulak olacaktır. Fesih Şartları Sözleşmenin süresi, yürürlüğe giriş tarihinden başlayarak, yirmi yıldır.Bununla birlikte, sözleşmenin 1. maddesinde doğrulanan geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır 20 Temmuz 1956'da sözleşmenin süresi bitmiş, sözleşmeyi imzalayan Devletler Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ni değiştirmek için girişimlerde bulunmuşlar ancak başarılı olamamışlardır Uluslararası Deniz Hukuku kuralları ve Fesih şartlarında da belirtildiği gibi gemilerin geçiş ve gidiş-geliş özgürlüğü ilkesi gereği sözleşmenin değişmesi durumunda dahi Türk Boğazlarından geçecek hiçbir gemiden zorunlu ücret talep edilemeyecektir. Goruldugu gibi onemli noktalar. Lozan, Montro'ye gore gecersizdir. Eger T.C. ABD deniz savas gemilerine bogazdan gecme izni verirse, bu Montro andlasmasinin ihlali olacaktir. 1956 da imzalanan yenileme temelinde; bu sure sonsuzlasmis midir? 1956 sonrasi T.C. devleti herhangibir baska andlasma yapmis midir? Montro bogazlar sozlesmesini, imzalayan devletler; Neden bunu degistirme girisiminde bulunmuslardir? Buradaki "basarili olamamak" ne anlamdadir? Ayni "basarili olamamak" 1956'dan gunumuze kadar devam etmis midir? Yukaridaki sorular ile ilgili bilgisi olan ve elinde delil olan arkadaslar, bu sorulara yanit verebilirler. Kisaca Montro andlasmasi bugun ne durumdadir?