Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Bilgilendirme icin tesekkurler. Dun bir ara siteye erisim alinamiyordu. Sebebi bu teknik duzenleme mi idi? Site yazarlari acisindan ne gibi bir degisiklik olacaktir, ya da olmustur? Ben birey olarak bu konularda "bilgisayar ozurluyum " de en azindan yeni bir teknik olanak saglandi ise bu yazilimda, bunun yazarlarca bilinmesinin yararli olacagi dusuncesindeyim.
  2. "Forum yazılımı güncellenmiştir." derken tam ne yapildigini ya da ne demek istediginizi algilanir bir sekilde aciklar misiniz?
  3. Yasama ve yurutmenin yargiyi tamamen ele gecirme girisimindeki tum uygulamalari, gorevlerinden alinanlar yeni yasa onerileri v.s. sadece ve sadece GOZLEM VEREN VE ORTADA GUN GIBI ASIKAR OLAN HER TURLU PISLIGIN YOLSUZLUGUN, KARA PARA AKLAMANIN, RUSVETIN, TARAF OLANLARI EKONOMIK BESLEMENIN v.s. unutturulmasi ve gundemi burdan kaydirmak adinadir. Cunku bu isin ucu tamamen iktidarabasina ve her turlu uyelerine yoneliktiur. AYAKKABI KUTUSUNDAN CIKAN 4.5 MILYON DOLAR VE BIR ODADAKI 7 KASA VE ORTAYA CIKAN PARALAR VE ONLARI SAYMAK ICIN ALINAN PARA SAYMA MAKINESI tek unutulmamasi gereken gercektir. "kus beyinli" olan toplumumuzun bu yonunu bilen iktidar, bunu da unutturmak adina her turlu anayasayi cignemekten hukuk,u cignemekten ve yerine gore cikari dogrultusunda "gulucukler/umutlar" dagitmaktan kacinmamaktadir. Korku daglari sarmistir ve yukaridaki gercekler unutulmadikca ve daimi hatirlandikca da, ne yapsalar sonlarinin hazirlanmasini onleyemeyecektir. Yeterki "ku beyinli" bir toplum olmadigimizi hatirlayalim ve bu gundem degistiren koinulara takilmadan "yaptiklarinizin hesabini verin" baskisini her turlu eylem ile ortaya koyalim. Cunku bu surdukce iktidar kendi bunyesinde catirdamaya ve kendi kendini desifre etmeye devam edecektir. Burada bunun kim yaptigi cemaat iddiasi v.s. sadece gundemi saptirmaktan baska bir sey degildir. Toplum her turlu eylemi ile "yaptiklarinizin hesabini verin" deme hak ve ozgurlugunu unutmasmalidir. Cunku toplum sunu hic unutmamalidir tum bunun faturasi sonunda soyulan topluma kesilecektir. Kim diktator yanlisi ise kim ona biat ediyorsa kim minnet duyuyorsa kim kendi cikarini savunma adina savunuya geciyor, tarihten ornekler veriyorsa verilecek tek yanit "yaptiklarinizin hesabini verin" olmalidir. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif
  4. Bu yazilanlar hepsi yazarin ya da ondan ogrenmis olanin ya da sitede lakabi olanin yazdiklari ve bilgileridir. Yani yasamda olup da bu yazilanlari ogrenmis olan insanoglu turunun. Dolayisiu ile baslik oldugu gibi gecerlidir.
  5. Basligin adi; Evrensel-İnsan'a sorular.
  6. 10 Ocak 2014 11:08 HSYK: Düzenleme Anayasa'ya aykırı HSYK'dan 66 sayfalık açıklama... ANKARA, (DHA) - HAKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Ahmet Hamsici, HSYK'nın yapısında değişiklik öngören düzenleme ile ilgili olarak 66 sayfalık açıklama yaptı. Açıklamada "Anayasa değişikliği ile birlikte HSYK Adalet Bakanlığından bağımsız, yargının ayrı bir erk olması kuralına uygun bir düzenlemeye kavuşturulmuş iken, yapılmak istenen Kanun değişikliği ile Kurulun fiilen Adalet Bakanına bağlı ve bağımlı, ayrı bir erkten daha çok yürütmenin emir ve gözetimi altında görev yapan bir yapı haline getirilmesi söz konusudur. Bu durum yapılan Anayasa değişikliği ile kurulan bağımsız bir Kurulun oluşumuna aykırıdır" denildi. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Ahmet Hamsici'nin Kanun teklifi ile ilgili değerlendirmeleri şöyle; "BAĞIMSIZ BİR KURULUN OLUŞUMUNA AYKIRIDIR" "12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği ile birlikte HSYK Adalet Bakanlığından bağımsız, yargının ayrı bir erk olması kuralına uygun bir düzenlemeye kavuşturulmuş iken, yapılmak istenen Kanun değişikliği ile Kurulun fiilen Adalet Bakanına bağlı ve bağımlı, ayrı bir erkten daha çok yürütmenin emir ve gözetimi altında görev yapan bir yapı haline getirilmesi söz konusudur. Bu durum yapılan Anayasa değişikliği ile kurulan bağımsız bir Kurulun oluşumuna aykırıdır." "ÖZERK BİR İRADE TANIMAYI AMAÇLADIĞI GÖRÜLMEKTEDİR" "Anayasanın Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (Kurul) düzenlendiği 159. maddesine bakıldığında dikkati çeken ilk husus Kurul'a Adalet Bakanlığından ve dolayısıyla siyasi iradeden bağımsız ayrı özerk bir irade verilmesinin amaçlandığı ve tüm maddenin bu temel amaçtan hareketle düzenlendiğidir. Nitekim bu amaç 159. maddenin ilk fıkrasında "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar." denilerek tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta ifade edilmiş ve Kurul'un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin tüm kuralların klasik bir kamu kurumundan farklı olarak "mahkemelerin bağımsızlığıö ve "hâkimlik teminatı" ilkelerine uygun olması gerektiği belirtilmiştir. Madde metni bütünüyle incelendiğinde; anayasa koyucunun öncelikle Kurulu, yerine getirdiği hassas fonksiyon nedeniyle, klasik bir kamu kurumu olarak görmediği ve olağan bürokratik hiyerarşiden ayırdığı, ardından da Kurula Adalet Bakanlığı ve siyasi iradeden bağımsız kendi inisiyatifi ile kullanabileceği özerk bir irade tanımayı amaçladığı görülmektedir." TEKLİF METNİNDE DÖNÜŞTÜRME/SİYASALLAŞTIRMA' ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE GÖRÜLEBİLMEKTEDİR" "Anayasa koyucu bu amaçtan hareketle ilgili maddenin ilk fıkrasında, Kurulun organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin yapılacak düzenlemelerin "mahkemelerin bağımsızlığı" ve "hâkimlik teminatı" ilkeleri çerçevesinde yapılacağını belirterek Meclisin sahip olduğu takdir yetkisini bu ilkeler ile sınırlamış ve bu anlamda Kurulun özerk iradesinin varlığını anayasal güvenceye kavuşturmuştur. Bu sebeple Kurulun organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin tüm kuralların ihdasında Meclis'in kullanabileceği takdir yetkisi, klasik kamu kurumlarının organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin kullanılabilecek olağan takdir yetkisinden farklıdır/farklı olmak zorundadır, zira bu farklılığın gerekliliği ilgili maddenin ilk fıkrasında "mahkemelerin bağımsızlığıö ve "hâkimlik teminatı" ilkelerine atıf yapılarak açık bir şekilde ifade edilmiştir. Bu noktada Anayasanın 159. maddenin son fıkrasında Meclis'e tanınan, kurul üyelerinin seçimini, dairelerin oluşumunu ve işbölümünü, Kurulun ve dairelerin görevlerini, toplantı ve karar yeter sayılarını, çalışma usul ve esaslarını, dairelerin karar ve işlemlerine karşı yapılacak itirazları ve bunların incelenmesi usulü ile Genel Sekreterliğin kuruluş ve görevlerini kanunla düzenleyebilme yetkisi, tamamen sınırlı bir yetki olup ancak ilk fıkrada belirtilen "mahkemelerin bağımsızlığıö ve "hâkimlik teminatı" ilkeleri çerçevesinde kullanılabilecek bir yetkiyi ifade etmektedir. Oysa Meclis'e sunulan teklif metni incelendiğinde; Kurul'un organizasyon yapısı ve işleyişine ilişkin düzenlemelerde 159. madde uyarınca riayet edilmesi gereken "mahkemelerin bağımsızlığı" ve "hâkimlik teminatı" ilkeleri hiçe sayılmış ve bir yandan Kurul adeta Adalet Bakanının emrinde, Bakanın iradesi dışında irade kullanamayan sıradan klasik bir kamu kurumuna dönüştürülürken, diğer taraftan seçimle gelen üyeler de Bakanın emrinde, Bakanın izni dışında karar alamayacak konuma getirilmiştir. Teklif metninde öngörülen aşağıda belirtilen değişikliklerin büyük bölümünde "dönüştürme/siyasallaştırma" çok açık bir şekilde görülebilmektedir. Buna göre belirtilen düzenlemelerin Anayasa'nın 159 ncu maddesi ile 2 nci maddesinde ifadesini bulan 'hukuk devleti' ilkesine aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmektedir." "ANAYASAYA AYKIRILIK TEŞKİL EDECEKTİR" "Anayasa'nın 138. maddesine göre hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Doğrudan ve dolaylı olarak Kurul üzerinden hâkim bağımsızlığına ve tarafsızlığına yönelik getirilecek düzenlemeler, bağımsızlık ve tarafsızlık ilkesi ile çelişecek ve Anayasaya aykırılık teşkil edecektir." "KUVVETLER AYRILIĞI PRENSİBİNE AYKIRILIK TEŞKİL ETTİĞİ AÇIKTIR" "Anayasamızda kuvvetler ayrılığı esası benimsenmiştir. Teklifte yer alan düzenlemeler incelendiğinde yargıya ilişkin en temel ve önemli yetkilerin doğrudan veya dolaylı olarak Kurul Başkanı sıfatıyla Adalet Bakanı'na verilmiş olduğu görülmektedir. Bu durumun da yargı bağımsızlığına, kuvvetler ayrılığına ve HSYK'nın mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik ve savcılık teminatı esaslarına göre hareket etmesi prensibine aykırılık teşkil ettiği açıktır." MEVCUT TEKLİF, AVRUPA YARGI KURULLARI AĞI (ENCJ) RAPORLARI) AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR" "Mevcut Teklifteki düzenlemelerin birçoğu, yüksek yargı kurumlarının oluşumuna ilişkin kural ve ilkelerin yer aldığı uluslararası belge ve raporlara (Venedik Kriterleri, İlerleme ve İstişari Ziyaret Raporları, Avrupa Hâkimleri Danışma Konseyi (CCJE, 10/2007 Sayılı Görüşü), Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Hâkimlerin Bağımsızlığı, Verimliliği ve Rolü Hakkında 94/12 Nolu Tavsiye Kararı, Avrupa Yargı Kurulları Ağı (ENCJ) Raporları) aykırılık teşkil etmektedir." "ULUSAL PROGRAM İLE BAĞDAŞMAMAKTADIR" "Teklifteki düzenlemeler Hükümet tarafından benimsenen ve uygulanan Yargı Reformu Stratejisi Belgesi, Eylem Planları, Katılım Ortaklığı Belgesi, Ulusal Program ile bağdaşmamaktadır. Hükümet bu belgelerde öz olarak HSYK'nın objektiflik, tarafsızlık, şeffaflık ve hesap verebilirlik temelinde geniş tabanlı temsil esasına göre yapılandırılacağı ilkesini benimsemiştir." "TEKLİFTE ÖZELLİKLE BAKANIN YETKİLERİ OLAĞANÜSTÜ BİR ŞEKİLDE ARTTIRILMIŞ" "Teklifteki düzenlemeler ayrıca Adalet Bakanı ve Müsteşarı hakkında söylenen ve yazılan ulusal ve uluslararası raporlarda ifade edilen hususlara da tamamen aykırıdır. Bu raporlarda Bakan ve Müsteşarın yetkilerinin sınırlandırılması hatta kaldırılması tavsiye edilirken, bunun aksine Teklifte özellikle Bakanın yetkileri olağanüstü bir şekilde arttırılmış, tartışmasız şekilde Kurulda tek otorite haline getirilmiştir." "KURULUN 3 YILDA ORTAYA KOYDUĞU UYGULAMALAR ULUSLARARASI CAMİADA TAKDİRLE KARŞILANMIŞTIR" "Teklifin Genel Gerekçesinde belirtilen "geçen 3 yıllık süre içindeki uygulama dikkate alınarak Kurulun daha etkin ve verimli çalışması amacıyla" bu değişikliklerin ifade edilmektedir. Kurulun yeni yapısıyla 3 yılda ortaya koyduğu uygulamalar getirilen bazı kısmi eleştirilen dışında, gerek kamuoyunda ve gerekse başta AB olmak üzere uluslararası camiada takdirle karşılanmıştır. Soyut ve genel bir gerekçe, Kurulun yürütme organına bağımlı hale getirilmesine dayanak yapılmaktadır." "İKTİDAR PARTİSİ DÜZENLEMENİN ANAYASAYA AYKIRILIĞINI VE SONUÇLARINI BİLEREK BU DÜZENLEMEYİ YAPMAK İSTEMEKTEDİR" "Teklifin 48. maddesi ile düzenlenen Geçici 4. madde, Teftiş kurulu ve Sekretarya da tüm çalışanların yasama faaliyeti ile görevine son vermek suretiyle bu kişilerin yasama tasarrufuna dava açma hakkı bulunmadığından hak arama özgürlüklerini ortadan kaldırmak suretiyle yargı denetimini engellemektedir. Bu açıdan Anayasa'nın 2 ve 36. maddelerine açıkça aykırıdır (Anayasa Mahkemesinin 6.4.2006 tarihli ve 2003/112 Esas 2006/49 Karar sayılı Kararı, Bkz., Resmi Gazete Tarih-Sayısı : 29.11.2006-26361). Bu atamaların Anayasa'nın 159. maddesine dayanılarak HSYK Genel Kurul tarafından yapılmış olmasına karşın, görevden almaların yasa metni ile yapılması idare hukukuna hâkim olan yetkide ve usulde paralellik ilkesine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Teklif kanunlaşır ve yürürlüğe girerse HSYK'nın tüm çalışanların görevi sona erer. Üyelerin dairelerdeki görevleri iptal olur. Bakan 2-3 gün içinde yeni Kanuna göre atama, tayin, seçme gibi yetkilerini kullanarak kurulu yeniden dizayn eder. Bu arada kanun anayasa mahkemesine götürülür. Anayasa mahkemesi kısa süre içinde yürütmeyi durdurma verebilir ve ardından da iptal edebilir. Ancak bunun bir anlamı olmaz. Zira iptal sonrası eski kanun hükmü yürürlükten kaldırıldığı için uygulanamaz. Yeni kanun hükmü de iptal edilmiştir. İptal edildiği gün itibariyle yeni kurulan yapı ise o şekliyle kalır. Ta ki yeni bir kanunla düzenleme yapılıncaya kadar. İktidar Partisi de bu düzenlemenin anayasaya aykırılığını ve sonuçlarını bilerek bu düzenlemeyi yapmak istemektedir." ANAYASAYA AYKIRI OLDUĞU DÜŞÜNÜLEN BAZI DÜZENLEMELER "Teklifte yer alan ve aşağıda ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi ve eleştirisi yapılan, Anayasaya aykırı olduğu düşünülen bazı düzenlemeler şunlardır: -Teklifin 2. maddesi ile 2802 sayılı Yasa'nın 49 ve 50. maddesinde yapılmak istenen hâkim savcıların uluslararası kurum ve kuruluşlarda görevlendirilmesi, yurt dışına yüksek lisans, doktora veya bilgi görgü amacıyla gönderilmesine ilişkin tüm işlemlerin Adalet Bakanının iznine tabi kılınmasına dair düzenlemeler hem hukuk devletinde belirlilik (keyfi davranmama) ilkesine hem de mahkemelerin bağımsızlığına aykırıdır (Anayasa'nın 2. ve 138. maddelerine). -Adalet Komisyonlarının yeniden şekillendirilmesini içeren Teklifin 4 ve 25. maddeleri hukuk devletine, yargı bağımsızlığına, soruşturmaların gizliliği prensibine aykırı olup, yürümekte olan dava ve soruşturmalar yürütmenin müdahalesine açık hale getirilmektedir. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır). -Teftiş Kurulunun yapısının yeniden oluşturulmasını düzenleyen Teklifin 27, 35 ve 36.maddeleri Teftiş Kurulu'nu tamamen Bakana bağlamaktadır. Anayasada yer almayan bir yetki kısıtlamasına gidilmektedir. Bu şekilde Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır. -Kurulun bağımsız şekilde çalışmasına müdahale içeren Teklifin 29. maddesi ile Kurul Dairelerinin görev ve işbölümü Başkanın iradesine bırakılmaktadır. Bu durum hukuk devleti ilkesi ile mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlerin tarafsızlığı prensiplerine aykırıdır. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır). -Kurulda görev yapacak tetkik hâkimlerinin ve müfettişlerin Başkanın önereceği iki kat aday arasından seçilecek olması Anayasa'nın 2 ve 159. maddelerine açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Anayasa'da yer almayan bir yetki sınırlaması öngörülmekte, Genel Kurula ait olan yetki doğrudan Başkan'a devredilmekte ve Kurulun iradesi Anayasada verilen yetkinin özü ile bağdaşmayacak şekilde kısıtlanmaktadır. Bu düzenleme ile Anayasada herhangi bir sınırlamaya tabi tutulmaksızın verilen yetkinin Genel Kurul'un elinden Kanun ile alınması söz konusudur. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır). -Genel Kurulun toplanma ve karar yeter sayısı ile ilgili Teklifin 39. maddesi, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkeleri doğrultusunda görev yapması gereken HSYK'nın çalışma usulüne açık bir müdahaledir. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır). -HSYK'nın yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı açısından önemli bir unsur olan etkili itiraz sistemi Teklifin 41. maddesi ile ortadan kaldırılmakta, yürütme içerisinde yer alan Başkanın iradesinde işleyecek bir sistem öngörülmektedir. -HSYK üyeleri hakkında soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin Başkan tarafından yapılmasını öngören Teklifin 42 ve 44. maddeleri Kurulun yürütmeden bağımsız olarak çalışması önünde çok önemli bir engeldir. Adalet Bakanlığında çalışan bir tetkik hakiminin disiplin ve soruşturma işlemleri üzerinde dahi yetkisi bulunmayan Adalet Bakanı'nın, Kurul üyeleri üzerinde böyle bir yetkiye sahip kılınması Kurul üyelerini yürütme organına bağımlı hale getirmektedir. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır). -Kurulda görev yapacak hâkimler, müfettişler, Daire Başkanları, Genel Sekreter Yardımcıları, Genel Sekreter, Teftiş Kurulu Başkan ve Yardımcılarının atanmasında teklif edilecek adayların belirlenmesinde yetki tamamen Adalet Bakanı'na bırakıldığından, HSYK'nın bağımsız iradesi ile Teftiş Kurulu ve Genel Sekreterlik teşkilatı oluşturulması Kurulun bağımsızlığını ortadan kaldıran bir düzenlemedir. (Anayasa'nın 2, 138 ve 159. maddelerine aykırıdır)." 'Karaoğlan' efsanesinin doğuşu - Gerçek Gündem "HSYK'yi tamamen Adalet Bakanligi'na baglama, bitirme ve yargiyi yasama/yurutmeye tamamen teslim etme olarak" tercume edebiliriz Gerci bu durum toplumu ummet olarak gorenler minet edenler ve biat edenler icin bir de kendini zaten yurutme/yasama'ya her turlu pislik olaral bulastirmis olanlar icin belki bir anlam ifade etmese ve hatta "sevindirici" olsada. Mensup olmadaki karsi taraflilik ve birey oilmanin getirdigi hak ve ozgurlukler icin ve onlarin in san haklari adina hukukun adaletin ve kanun onunde esit olmanin sonu demektir. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1214-minnet-etmek-mensubu-olmak-birey-olmak-qua-felsefesi/
  7. Gozden kacan aciklanmadigi dusunulen tamamlama adina bir ya da bir kac kavram zincirinin noksan oldugunu dusunen bildirebilir. Ya da deginilen kismi algilama adina yetersiz bulan onemseyen ilgilenen o bolum ile ilgili dusunce ve bilgisini ortaya koyabilir, katki saglayabilir ya da soru sorabilir. Konu ile ilgili Isteyenler baslik ve dile gelenler ile ilgili asagidaki basligi kullanabilirler. http://forum.dusunce...insana-sorular/ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  8. Bunyesinde yasam ve iliski surdugumuz cografyanin cagin gelmis oldugu bilgi toplumu duzeyinde, tarihsel kulturel ve etigin corefaith temelindeki, kisa ve oz iki ana toplumsal temeldeki corefaith temelli etik metafizik estetik mantiksal felsefi ve her turlu yasam ve iliski duzen ve sistem kurmadaki ve kurulan sistem ve duzenin kurum ve kurumsallasmasindaki gelisimini birbiri ile mukayeseli iliski ve farklarini ortaya koyacagim. Tarihimizi bir yerden baslatmak ve bugunku cografyayi temel almak adina; Osmanli tarihinden baslamak istiyorum. Yani 14. yuzyil ve 1299 yilindan. Osmanli imparatorlugu adi ustunde bir imparatorluktu ve babadan ogulka gecen bir krallik padisahlik sistemi idi. Iste yukarida baslikta ilk adi gecen toplumun olusumu "padisahina minnet eden" bir ummet toplumu idi. Ummet toplumu demek tek adamin idaresinde toplumun yonlendirilmesi ve yetistirilesiydi. Tum yetkiler padisahta ve hiyerarsik olarak bir paylasim temelinde idi. Tum toplum bir ummetti ve sadece padisaha "boyun egen/minnet" eden ve hic bir soz hakki olmayan bir toplumdu. Osmanli'daki bu gidisat; ilk defa 1700'lerdeki basta Avrupada egitim goren kisilerin ust duzeylere getirilesi ve soz sahibi olmalari donemine girdi. Toplumda ise degisen bir sey yoktu, sadece minnet etrmek ve "padisahim cok yasa" zihniyeti temelinde tamamen bir BIAT KULTURU HAKIMDI. 18. yuzyil ile bilhassa ust duzeyde kendine aydin diyenler ve padisahin yaninda yetki ve nufuz kazananlar, toplumu kendileri ile birlikte yeni bir toplumsal algiya tasimaya calisiyordu. Bu alginin adi MENSUBU OLMAKTI. Yani herkes kendini toplumsal ayrilmislik temelinde BIR SEYIN MENSUBU OLARAK TANITIYORDU. Iste bu mensubu olunan seyler arttikca kutuplasmalar ayrismalar otekilestirmeler distalamalar ve hatta dusmanliklar mucadeleler ve padisahin yaninda nufuz kazanma savaslari basladi. Iste bir yerde osmanli hem cagin gelisimini iskalamis, hem cagin teknik gelisimini iskalamis hem de artik padisaha biat etmek temelindeki ummet toplumu bu MENSUBU OLAN AYDINLAR ELIYLE ulke ici cikar savaslarina donnmustu. Bu savaslardan Ataturk onderliginde kurulan T.C devleti MILLI BIR DEVLET OLMAK VASFI ILE politik olarak en azindan ust yapida MILLI OLMA MENSUBIYETINI topluma yaymaya basladi. Artik amac herkesi MILLI DEVLETIN BIR MENSUBU YAPMAKTI. Tabi burada en buyuk karsi taraf ummet ve biat eden minnet kulturunden gelen dini kesimdi. Cunku onlarda DINI BIR MENSUBIYETE SAHIPTI. Boylece ulkede birbirine zit iki ana MENSUBIYET DOGMUSTU. MILLI MENSUBIYET VE DINI MENSUBIYET. Bu temelde aslinda milli mensubiyet mensubiyetini milliyet temeline indirgeyerek TURK MENSUBIYETINI SECMIS VE TURK MENSUBU OLMAYANLARA SAVAS ACMISTI. Aslinda burada ilginc olan TURK MENSUBIYETININ AYNI ZAMANDA MUSLUMAN MENSUBIYETI OLMASIYDI. Bu da kisaca TURK VE MUSLUMAN MENSUBIYETINDEN OLMAYANLARA acilmis bir savasti. Daha sonra 1960 lar ile IDEOLOJIK MENSUBIYET KUTUPLASMASI BASLADI. Bir tarafta SSCB MENSUBIYETI, diger tarafta ABD Mensubiyeti, SOL VE SAG MENSUBIYETI, SOSYALIST FASIST MENSUBIYETI v.s. Daha sonra milliyet temelinde ERMENI MENSUBIYETI VE KURD MENSUBIYETI ve de ALEVI MENSUBIYETI kendini hissettirmeye basladi. Bugune gelene kadar herkes kendi inanci ideolojisi felsefesi v.s. temelinde bilincsiz core faith olarak kendine FARKLI MENSUBIYETLER SECMEYE VE KENDINI O MENSUBIYETIN BIR FERDI OLARAK GORMEYE BASLADI. GEZI BILINCINE KADAR; herkesin kendince bir ya da bir den fazla mensubiyeti vardi. Felsefi, metafizik, ideolojik, inancsal, etik temelli; siyasal, sosyal, milli, dini, milliyetci, mezhepsel, ajlaki, toresel v.s. Kisaca her bir mensubiyet farki once kendi mensubiyetini kendi beyin duzeyinin algisinca, bilgisince, bilincince v.s. benimsiyor, sahipleniyor ve savunuyor; sanki bu mensubiyeti onun kisilik kimlik degeri haline geliyordu. Bu da ister istemez farkli mensubiyetler arasi sosyal temelde toplumsal bir kutuplasma, otekilestirme, distalama, kendi mensubiyetini savunurken, baska mensubiyete karsi cikma onu distalama ve oitekilestirme v.s. temelli bir mucadeleye giriyordu. Mensubiyeti olmus olan fakat biret olamamis olan kisinin yaptigi suydu. Sadece ve sadece kendi mensubiyetini korumak savunmak herkesi bu mensubiyetten olmaya ikna etmek, bunu yaparken diger mensubiyetleri catisma temelinde karsisina almak, kabul etmemek distalamak otekilestirmek ve herkesi sadece kenbdi aklinca inandigi kendi munasebetinden olmaya ikna etmek, tek dogrunun o olduguna inanmak diger mensubiyetleri ise yok saymak onlara savas acmak. Kisaca her bir mensubiyet; kendi inandigi savundugu mensubiyetin hakim ve ustunlugunu ortaya koymak ve onun guc ve otorite ve hatta iktidar olmasi icin savasiyor, bu temelde diger mensubiyetlere tambir cephe alarak onlarla catisiyordu. Tabi ki bunu her bir mensubiyet kendi sahiplendigi mensubiyet temelinde yapiyor ve boylece toplumda core faith temelinde HER KONU VE KAVRAMDA BIR MENSUBIYET HAKIMLIGI USTUNLUGU SAVASI surup gidiyordu. Buradaki onemli bir konu, ummet toplumundaki minnet etmenin ve biat kulturunun bir terde sadece MENSUBIYET BUNYESINDE OLMASI yani kimsenin KENDI MENSUBIYETI DISINDA KALAN MENSUBIYETLERE MINNET ETMEMESI VE BIAT ETMEMESI IDI. Iste su anki diktatorun basa gelisi ve ucuncu doneminde acikca tek adami tek yetkiyi tek otoriteyi ustlenmesi ve toplumu o eski ummet toplumu temelinde degerlendirerek tum toplumun kendisine minnet etmesini ve biat etmesini istemesi ve acikca bunu topluma kitlesel ve kamuoyu eliyle dayatmasi GEZIYI DOGURDU. Cunku gezi bilinci belki her bir geziyi destekleyen ve bu tek adam otoritesine isyan etme temelinde ORTAK BIR IDEOLOJIK INANCSAL FELSEFI ETIK SOSYAL v.s. MENSUBIYETE SAHIP DEGILDI ama; her biri KENDI MENSUBIYETININ GETIRDIGI DUSUNCE DAVRANIS YASAM VE ILISKI DE, bu zorlayici biat ettirici toiplumsal yonlendirmeye isyan etti. Iste gezi bilinci, FARKLI MENSUBIYET SAHIPLERININ ORTAK OLARAK KENDI MENSUBIYETLERINI ICERMEYEN durumlarda otokrat yonlendirime yonelik bir bas kaldiris ve isyandi. Iste bu ummet olmamak biat etmemek ve tek bir otoritenin farkli mensubiyetlere ayni yonlendirimi dayatmasi; MENSUBIYETLER FARKLI DA OLSA, TUM BU FARKLI MENSUBIYETLER KENDI ARALARINDAKI FARKLARI VE MUCADELESINI BIR KENARA BIRAKIP; ortak olarak bu ummet minnet eden ve biat eden kulture ve bunun getirdigi dayatmaya yonlendirmeye karsi cikiyorlardi. Gezinin ozu buydu. Bunun disinda gezxi de goze batan BIREY OLMAK VE SOSYO-ETIK FARKI BILINCI TASIMAK DA COGRAFYAMIZDAKI ILK DEFA GOZE CARPAN bu direnisin bir yonu idi. Simdi tam da burda mensubu olmak ile birey olmak farkini aciklamak gerekiyor. Bir seye kendini mensup addeden, eger baska mensubiyetlere karsi sav as aciyorsa, onlari distaliyor kabul etmiyorsa, onlari otekilestiriyor ve tanimiyorsa ve sadece kendi mensubu oldugu deger her ne ise onu TEK MENSUBIYET OLARAK TOPLUMA HAKIM VE USTUN KILMAK ISTIYORSA; mensubiyetini sorgulamiyor, baska mensubiyetlerin varligini algilayamiyor tek dogrunun kendi mensubiyeti oldugunu dusuynuyor, diger mensubiyetleri kendi mensubiyetine ikna etme adina onlari sucluyor yargiliyor ve onlar ile gecinemiyor ve de catisiyorsa, core faith temelinde sabit fikirli bilincalti olarak ya da kendi sectigi temelde BIR YA DA BIRFEN FAZLA MENSUBIYET SAHIBI SAVUNUCUSU DESTEKCISI VE KENDINDEN OLMAYAN MENSUBIYETIN DE HALK DEYIMI ILE DUSMANIDIR. Iste boyle bir beyinde birey olmak isigi algisi bilinci ihtiyaci gereksinimi ve olamama rahatsizligi zarari ve sorunu yoktur. Simdi gelelim birey olmak farkina. Herseyden once birey olmak tabiki o bireyin de kendine has bir mensubiyeti oldugunun bir isafretidir. Buradaki fark, BIREY OLANIN KENDI DISINDA KALAN BASKA BIR MENSUBIYETLER OLDUGUNN DA FARKINDA OLMASI ONLARI OTEKILESTIRMEK DISTALAMAK VE CATISMAK YERINE; ONLAR ILE UZLASMAK VE BIR ARADA YASAMA VE ILISKI KURMA ADINA TEK MENSUBIYETIN KENDININKI OLMADIGININ FARKINA VE BILINCINE VARMAKTIR. Bu her turlu mensubiyet temeli icin gecerlidir. yani core faith temelindfe felsefi ve dallari metafizik mantik epistemoloji ve etik, ve de ulke cografyasinin her turlu tarihi kulturel mirasi cok sesliligi cok kulturlulugu farkli sosyo-etik (milli dini milliyetci mezhepsel siyasal toresel ananevi ahlaki teolojik teleolojik v.s. her turlu dogumdan itibaren verilen ve toplumu yonlendiren yapilandiran degerler) Iste gezi bilincinde goze carpan fark; bu birey bilinci farkindaligi ve bunun getirdigi farkli mensubiyetlerin varligi ve de her turlu sosyo-etik farkin ve de tarihin kulturel cok sesliligi ve mozayigi. Son olarak gelelim serbest dusunurlugun ve qua felsefesinin birey olmaktaki beyin duzeyinin algi bilgi bilinc farkindalik temelinin tursel bilisselligine. Evet herkesin bir kendine has mensubiyeti vardir ve olabilir. Iste buradaki kilit nokta "herkes" kelimesidir. Cunku bu kelime bir cografya ve toplumda farkli mensubiyetlerin farkli temellerinin varliginin algisidir. Iste buradaki ilk bilinc "benim nasilk bir mensubiyetim varsa, herkesin var. Ben nasil mensubiyetimi ortaya koyuyorsam savunuyorsam herkesinde kendi mensubiyetini ortaya koymak ve savunmak hak ve ozgurlugudur. Benim ulkem ve cografyamda yasam ve iliski demek; farkli mensubiyetlerin farklarinin farkinda olarak her bir mensubiyetin digerini icsellestirmesi algilamasi kabullenmesi ve onun ile mensubiyeti farkliliginda iliski kurmasidir. Mensubiyetler sonucta zihin urunudur ve kisilere verilmis ya da kisiler kendileri almistir. O zaman bunlar dusunce bazinda medeniyet temelinde catismadan otekilestirmeden tartisilabilir, dusunce ve bilgi alis verisi yapabilir. Kimse kimseyi kendi mensubiyetine cekme ikna etme ve kendi mensubiyetini digerleri ustunde hakim ve ustun kilma eyiliminden vaz gecmeli farkli mensubiyetlerin cok seslilik temelinde birlikte ve uzlasi uyum temelinde yasamasi ve iliski kurmasi olmasi gerekendir." Iste bir ozgur birey bu sekilde dusundugunde toplum bunyesinde MENSUP OLMA HAK VE OZGURLUGU HER BIR FARKLI MENSUBIYET ICIN SAGLANIR. Yalniz asil cagdaslik bu bilgi cagi ve toplumunda, bireyin serbest olmassidir. Yani mensubiyet sahibi olmak demek, BIREYIN KENDI SERBEST IRADESININ OLMAMASI SADECE MENSUBIYTIN BIR UYESI OLMASI DEMEKTIR. Halbuki serbest birey, sadece kendine aittir sadece kendi beyin duzeyi ve kendi degerleri vardir sadece kendi beyni kendi icin calisir. Birilerini ya da bir mensubiyeti takip etmek ve kendini ona adamak yerine, onu sorgular irdeler kendince yarar zararina bakar ve bilirki MENSUBIYET SERBEST BIREY OLMANIN ONUNDEKI EN BUYUK ENGELDIR. Diyelim sosyalizme mensup olacagina, sosyalizmi sorgular ve kendine has sosyalist fikirleri kendi turetir. Bu her turlu corefaith temelli ideolojik inancsal etik metafizik mensubiyet icin gecerlidir. Sosyalizm sadece bir ornektir. Yani kisi olan tarihteki sosyalizmi ezberleyecegine ve ona mensup olacagina sorgular caga uyarlar kendi sosyalist dusunce ve bilgisini kendi ortaya koyar. Mesela bu marxizmde de, ateizmde de her konu ve kavram da da boyledir. OLna mensubiyet yerine, olani sorgulamak ve kendi serbest temelli dusunce ve bilgini mensubiyetin cagdisi kalmis ortaya atanlarini tekrar etmek takip etmek yerine, kendine has algini bilgini bilincini dusunce ve bilgini ortaya koymak. Iste serbest bireyin bu temeldeki algisinin ikinci noktasi; o sadece kendine has hic bir mensubiyetin alisilagelmis sahipligine ve savunusuna taraf olmasi yerine; sorgulamasi irdelemesi bilgilenmesi ve caga uygun olarak o konu ve kavramdaki her turlu dile getirimin kendi urunu olmasi konusudur. Bu da bize diger bir noktasyi getirir. Serbest bir birey; mensubiyetin farkliliginin sahipliginin savunuldugunun farkinda ve bilisselliginde oldugundan; herkesi kendini tanittigi mensubiyeti ile kabullenir. Hic bir mensubiyeti yok saymaz, hic birine taraf ya da karsi tarasf olmaz, hic bir mensubiyetten rahatsizlik duymaz buyuk bir ihtimalle de o adi gecen mensubiyetten arinmis ve kurtulmustur. Unutmayalim, mensubiyet sahibi olmak ve savunmak ozgur birey olmanin onundeki en onemli engeldir. Istge tarihi temelde konuyu bugunlere getirdikten sonra kisaca ozetlersek; ulke ve toplumumuz geriye ummet olmaya minnet etmeye ve biat kulturune donusturulmeye calisilirken; ayni zamanda mensubiyet farklarinin biri birilerini kabul etmeyerek ve her mensubiyetin kendi mensubiyetini haskim ve ust kilmak savasi vermektedir. Gezi bilinci birey olmak ve mensubiyet farklarinin farkindfa olarak sosyo-etik bilinc sahibi oldugunu gostermek adina tarihsel bir donum noktasidir. Gezi bilincinin meyvelerini vermesi ya da baska bir gezinin yasanmasi oyle kolay degildir. Yalniz ister istemez toplumumuz biat etmekten ve mensubiyet savasiundan gezi ile kurtulusa gecmistir. Yalniz bu cok zor sancilli ve ne yazikki henuz ufukta gorunmeyen bir surectir. Cunku gezi bilinci patlamasi acik ummetlesmeye yoelik bir isyandi. Bu geri cekildikce gezi bilinci de ortaya cikmayacaktir. Cunku BILISSEL BIR GEZI BILINCI YASANMAMISTIR. Yani ne ozgur bireyler agirkliktadir ne de bu isyanin/direncin ortaya koydugu bir hedef ya da amac olmamistir. Bir cesit anarsizmdir demnek de dogru olur. Yalniz bu anarsizm, ister istemez "bu toplum artik ummet toplumu olamaz, minnet etmez ve biat etmez" mesajini en kor beyine bile acikca vermistir. Iste bundan sonraki asama mensup olunanin savunusu yaninda baska mensubiyetlerin farkina varmak ve catismak yerine mensubiyetlerin en az musterekte uzlasmasidir. En azindan bu uzlasma "ummet olmayacagiz, biat etmiyecegiz, minnet etmeyecegiz" uzlasmasi olmalidir. Bunun icin de kim bunu saglayacaksa ya da kimin bunu saglayacagi dusunuyorsa; tum mensubiyetlerin ortak noktasi bu mensubiyete destek vermek, ama o mensubiyete biat etmemek ya da minnet etmemektir. Son bir hatirlatma, mensup olmak yerine birey olmak ve en azindan neye neden ve nasil mensub oldugunu sorgulamak ve bunun cagdasligini olcmek ve gerekirse kendi bireysel beyin duzeyinin algisi bilgisi bilinci ile mensup oldugun mensubiyete kendi bireysel dusunce ve bilgini katmaktir. Yine orneklersek marxizm mensubiyeti marx lenin engels SSCB ile sinirli ksalmamasli ezberlenmek ve onlari tekrarlamak yerine, "ben neden bunas mensubum/ihtiyaclarimi karsiliyor mu/bugun hala gecerli mi/cagdas mi/ben birey olarak buna kendimden ne katabilirim/ bana verildigi gibi degil de, ben bunu kendim kendi beyin duzeyim ile kendime ve baskalarina nasil aciklayabilirim/acilamamdaki amac ne olacak?" v.s. bigi sorular en azindan mensub olunanin birey bilincine tasinmasi ve bireysel dusunce ve bilgi ile beslenmesi ya da uygunsuz olarak algilanirsa da bu mensubiyetten kurtunulmasi demektir. Kimse orneklere takilmasin. Ornekler her turlu corefaith temelli dali ne olursa olsun degeri icerigi ne olursa olsun; ideolijik inancsal izm temelli etik, estetik, metafizik varliksal teolojik fiziuk otesi tgeleolojik akla ne geliyorsa o olarak ele alinabilir. Bir kac ornek verelim. Ben turk milletine mensubum Ben kurd milliyetine mensubum Ben ermeni milliyetine/milletine mensubum Ben islama/hristiyanliga/musevulige/budizme/ v.s. mensubum Ben sunni mezhebine mensubum, Ben alevi/sii mezhebine nmensubum Ben toreme mensubum Ben teizme/deizme/agnostisizme/ignostisizme/ateizme v.s. mensubum Ben komunizme/sosyalizme/marxizme/leninizme/maoizme/fasizme/anarsizme v.s. mensubum Ben Ataturkculuge/turk milliyetciligine menbsubum Ben materyalizme/idealizme/pozitivizme mensubum Ben AKP'ye/CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye v.s. mensubum Ben isciye, memura, koyluye v.s. mensubum Ben laiklige, demokrasiye, sosyal sivil devlete mensubum Ben teokrasiye diune, otoriteye, otokrata mensubum Ben parlementer demokrasiye mensubum Goruldugu gibi mensubiyetler sinirsizdir. Sizler de kendi mensubiyetiniz adina corefaithin her bir dalini ve cesitlerini dusunebilirsiniz. Iste ulkemizin demokratikligi laikligi sosyalligi sivilligi vesayetsizligi kuvvetler ayriligi ve akla gelen ancak BIREY TOPLUMUNUN OZGUR BIREY DEVLETI ILE SAGLANABILECEK YUKARIDA SAYILAN HIC BIR SEYE topklumumuz ne bilgi ne algi ne de bilinc olarak sahip degil. Burada aslinda soyle bir ornek verelim. "Gibi" ornegi. Turkiye bir cumhuriyet, demokratik, laik, sosyal, sivil v.s. GIBI AMA DEGIL VE OLMASI DA BU SARTLARDA MUMKUN DEGIL. Cunku ne bir birey bilinci ne de bunun getirdigi bireye has dusunce ve bilgi ne de baska bireylerin kendine has dusunce ve bilgisi ya da dusunce ve bilgiler arasi alis veris, uzlasma, anlasma, anlayis, icsellestirme, kabullenis kisaca TURKIYE COGRAFYASININ TARIHSEL COK SESLI KULTURLU MIRASININ BILINCI VE FARKINDALIGI YOK. Herkes bunu kendi mensubiyeti hakimiyeti ve ustunlugunde guce otoriteye ve iktidara dayanarak toplumu da sadece nicelik olarak algilayarak KENDI INANDIGI SAVUNDUGU VE SAHIPLENDIGI MENSUBIYETI DIGERLERINE HAKIM VE USTUN KILMAK TEK DOGRU OLARAK TA TOPLUMU BU MENSUBIYET TEMELINDE YONLENDIRMEK ISTIYOR. Iste sorun bu "benim mensubiyetim hakli/dogru" bilincalti sorgulanmaz ezberlenmis takintida. Herkesin herkesin mensubiyetini farkini algilanmasi farkinin farkina varmasi ve catismadan mensubiyet dogalligindaki cok sesliligi ve mozayigi birbirini algilayarak icsellestirerek kabullenerek ve birini digerine ustun kilmayarak ve de MENSUBIYETIN BIR USTUNLUK HAKIMIYET DEGIL DE, SADECE HAK VE OZGURLUK OLDUGUNU ALGILASYARAK yasamasi ve liski kurmasi dilegiyle.
  9. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Türkiye Cumhuriyeti'nde adli ve idari hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayrıma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme veya görevden uzaklaştırma işlemlerini yapan yüksek yargı kurumu. Başkanı Adalet Bakanı'dır. 22 asil, 12 yedek üyesi bulunan Kurul, 1. Daire, 2. Daire ve 3. Daire olmak üzere 3 ayrı daireden oluşmaktadır. Özel yetkili bakan! İşte yeni teklif yasalaşırsa bakana tanınacak süper yetkiler... Oya ARMUTÇU / Hürriyet - HAKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yetkilerini Kurul başkanı Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a devreden ve Kurul üyelerini görevden alma yetkisi getiren AK Parti teklifi kanunlaştığında HSYK tek kelimeyle boşalacak ve dört yıl önce seçimle gelen 22 HSYK üyesi yeniden seçilecek. Teklifle HSYK'da "asıl" ve "tamamlayıcı üyelik" diye yeni bir üyelik modeli gelecek. Kimin asıl kimin tamamlayıcı üye olacağını ise Bakan belirleyecek. Üye sayısı 11'e çıkarılıp görev alanı yeniden belirlenen HSYK 3. Daire ise "5+5" şeklinde iki heyet halinde çalışacak. Adalet Akademisi'nin Başkanı'na da kanun çıkınca ilk toplantısında Bakanlar Kurulu seçecek. Soru ve cevaplarıyla teklif şöyle: 1-Teklifi neden hazırlandı ve kim verdi? Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, HSYK'nın Adli Kolluk Açıklaması'nın ardından "Yetkim olsa HSYK'yı anında yargılardım" sözlerinin ardından HSYK Kanunu'nunda değişiklik bekleniyordu. Ancak, AK Parti beklenenden kapsamlı altı kanunu değiştiren, HSYK ve Adalet Akademesi'ni kökten yeniden yapılandıran 52 maddelik kanun teklifini TBMM'ye verdi. Teklifin verilmesinin HSYK 3. Dairesi'nin İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok, Büyük Rüşvet operasyonunu yöneten Zekeriya Öz ve savcılara inceleme kararı verip 1. Daire'nin Öz'ü Bakırköy'e atandığı güne rastlaması da ilginç bir tesadüf oluşturdu. 2- Seçimle gelen 22 HSYK üyesi ve bürokratlar ne olacak? Kanunun yürürlüğe girmesiyle dört yıl önce neredeyse tamamı Bakanlıktan geçen tüm personelin görevi sona eriyor. HSYK'daki mevcut müfettişler, tetkik hakimleri, Teftiş Kurulu Başkanı ve Başkanvekili ile HSYK Genel Sekreterinin görevi bitiyor. HSYK'daki idari personel görevden alınıyor. Aynı zamanda HSYK 3. Daire Başkanı da olan Başkanvekili Ahmet Hamsici, HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, HSYK 2. Daire Başkanı Nesibe Özer başta seçimle gelen 22 Kurul üyesinin dairelerdeki görevleri sona erecek. On gün içinde Bakan, hangi HSYK üyesinin hangi dairede görev yapacağını kendisi belirleyecek. 3- Üyelerin durumu ne olacak? HSYK Daire Başkanlarını, daireler kendi içlerinde seçiyordu. Şimdi Bakanın seçtiği iki adaydan birini o daire değil HSYK Genel Kurul'u seçecek. Daire başkanlığında üyelerin çoğunluğunun oyunu alma şartı değil katılanların oyunun çoğunun oyunu almak yeterli olacak. Yasak kalktığı için artık Müsteşar üç daireden birine başkan olabilecek. 4-Teftiş Kurulu Başkanı ve genel sekreteri kim atayacak? Teftiş Kurulu Başkanı, Genel Sekreter ve sayıları 4'ten 5'e çıkarılan biri idari yargıdan gelecek genel sekreter yardımcıları Bakan tarafından yeniden belirlenecek. Teftiş Kurulu Başkanlığı doğrudan bakana bağlı olacak. HSYK'da görev yapacak tetkik hâkimlerini de bakan seçecek. Kurula nakden ve açıktan atanacak personel için Bakan yetkili. 5-HSYK'nın genelgeleri ne olacak? HSYK'nın dört yıl boyunca yayımladığı tüm genelge ve kararlar, kanun yürürlüğe girdiğinde iptal edilecek. Yönetmelik çıkarma yetkisi Genel Kurul'dan alınarak Bakan'a verildi. Savcıların adli, hâkimlerin idari görevlerini belirleme ve bu konuda genelge çıkartma yetkisi de Adalet Bakanı'na geçti. 6- Bakan HSYK üyelerine soruşturma açabilecek mi? Seçimle gelen HSYK üyeleri hakkındaki disiplin işlemlerini artık HSYK Genel Kurulu yerine Adalet Bakanı tek başına yürütecek ve karara bağlayacak. Bakan HYSK üyelerini görevden alma yetkisine kavuşacak. HSYK üyelerinin adli suçlarıyla ilglii soruşturma ve dava açılması izinlerini de yine Bakan verecek. Bakan, Genel Kurul'un disiplinle ilgili kararları vereceği toplantılara da bundan sonra katılabilecek. AK Partililerin "korsan bildiri" diye eleştirdiği bildiriye imza atan 17 HSYK üyesine, Bakan Bekir Bozdağ kanun yürürlüğe girdikten sonra soruşturma açabilecek. Bakan artık hakim ve savcıların, yönetmeliklerine aykırı davranışlarına soruşturma açabilecek. 7- Dairenin hangi işe bakacağını kim belirleyecek? HSYK Genel Kurulu, daire kararlarına yapılan itirazları karara bağlayamayacak. Dairelerin hangi işlere bakacağına artık bakan karar verecek. Bakan, gelen dosyayı istediği daireye sevk edebilecek. Genel Kurul'un toplantı günlerini ve gündemini de bakan belirleyecek. Dairelerin kararlarına yapılan itirazı Genel Kurul değil, bir sonraki numaralı daire karara bağlayacak. Genel Kurul'un toplantı yeter sayısı da korsan toplantıları önlemek için 15'ten 17'ye çıkarılıyor. 8-HSYK'ya üye seçim sistemi nasıl değişti? Anayasa Mahkemesi'nin anayasaya aykırı diye iptal ettiği düzenleme yeniden getirildi. HSYK'ya üye seçiminde Danıştay, Yargıtay ve ilk derece mahkemelerindeki seçimlerde her yargı mensubu aday sayısı kadar kişiye oy verebiliyordu. Ancak değişiklikle artık sadece bir adaya oy verilebilecek. Hükümet çevrelerinde, HSYK'nın mevcut dengesinin, bu hükmün daha önce Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden dolayı bu şekilde oluştuğu görüşü yaygın. 9-Dairelerin dengeleri Bakan nasıl değiştirecek? Şu anda HSYK'nın üç ayrı dairesinde 7'şer kurul üyesi var. Teklifle üç dairenin üye dengesi Bakan'ın istediği gibi değişecek. 1 ve 2. Daire beşer, 3. daire ise 11 üyeden oluşacak. HSYK'da üç dairenin üye dengeleri bizzat bakan tarafından belirli kesimlere yakın üyelerin çoğunlukta olmayacağı şekilde değiştirilecek. Yargı çevrelerinde "3 Daireye operasyon yapıldı. İlk 2 daire önemli daireler. İstenmeyen üyeler 3. daireye" yorumu yapıldı. 10- HSYK 3. Daire'nin görev alanı nasıl değişti? HSYK 3. Dairesi'nin, hâkim ve savcılarla ilgili denetlemelerde karar verme ve şikâyetleri karara bağlama yetkisini HSYK 2. Daire'ye devredecek. Bu daire 5'er kişilik iki heyet halinde çalışabilecek ve 11 kişiden oluşacak. 11-Komisyon başkanını belirleme yetkisi ne oldu? Mahkemelerin görev alanlarını ve üye dengesini belirleyen adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarının başkanları ve bir asıl, bir yedek üyesini belirleme yetkisi de HSYK'dan alınarak bakanlığa verilecek. 12-Adalet Akademisi'nde ne olacak? Türkiye Adalet Akademisi'nin Başkanı da yapısı da kökten değişecek. Eğitimler konusunda hükümetin belirleyiciliği esas olacak. Teklif yürürlüğe girdiğinde, Türkiye Adalet Akademisi'nin başkan, başkan yardımcıları, genel kurul, yönetim kurulu, denetim kurulu üyeleri; yeni usule göre atama, seçim ya da görevlendirme yapılması için, mevcut görevleri sona erecek. Eğitim Merkezi Müdürü ve müdür yardımcıları, HSYK tarafından; kadrosu Akademide bulunan diğer personel ise Adalet Bakanlığı tarafından görevlerinin sona erdiği tarihten itibaren 15 gün içinde başka bir göreve atanacaklar. Hakim-Savcıların meslek içi eğitimleri HSYK'dan alınıp Adalet Akademisi'ne verilecek. 13-Akademi Başkanı'nı kim seçecek? Kanun yürürlüğe girince Adalet Akademisi'nin Başkanı Yardımcıları ve Daire Başkanı'nı on gün için Bakan atayacak. 15 gün içinde ise Bakan üç Akademi Başkanı adayını Bakanlar Kurulu'na sunacak. İlk Bakanlar Kurulu'nda başkan atama ya da görevlendirmesi yapılacak. Adalet Akademisi Genel Kurulu'na Bakan tarafından seçilen üye sayısı 0'dan 6'ya çıktı. Yargıtay ve Danıştay'ın 7 üyesi, 3'e düştü. http://www.gercekgundem.com/siyaset/...-yetkili-bakan __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti {C}http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif
  10. Son gelismeler, AKP ve diktatorunun CHP-cemaat birlikteligini kamuoyuna kabul ettirmek ve her ikisi hakkinda sorusturma acmak. Bu arada son gelismeler, AKP'nin ulusalcilara "goz kirptigini" da gosteriyor. Tabi bunun icin basta komplodan iceride tutuklu olanolarin tahliyesi gerekir. CHP ise AKP'nin sagin hakimiyetini elinden alma adina, hem sarigul'u hem de MHP'liyi Ankara ve Istanbul belediye baskan adayi yapti. Amaci AKP'ye oyle ya da boyle ses cikaran direk biat etmeyen dindarlari kendi safina cekebilmek. Bir secenek te "ipi pazara cikmis" diktatorun yerine, AKP'nin basina "sevilen/adi cikmamis" birinin getirilmesi. Boylece herkesin sesi de "kesilir" CHP/cemaat dahil. Belki AKP'de o eski Erbakan'in laiklik bunyesindeki istedigi hak ve ozgurlukler doinemine AKP geri donebilir. Gerci turban konusu halloldu, geriye ne kaldi bilmem. Cunku Erbakan'in dini ulke rejimine teokratik olasrak tasima gibi bir dusuncesi yoktu ustelik parlementer demokrasiden yana idi. Sonucta AKP'nin her turlu zarar gormesi sag tarafin yeni bir politik ondere ihtiyacini gerekli kiliyor. Ya da eskisi gibi daginik cok sesli bir sag. Ulusalcilar ise hem ne idugu belirsiz hem de cok daginik. Sirf ulke butunlugunu isteyenler var Sirf turklugu isteyenler var Kurdlugun hak ve ozgurlugunun ulusal butunlukte verilmesini isteyenler var Yalniz kitle olarak binde 2 oraninda olmalari vasfi ile bir agirliklari yok. Yani bir tarafi desteklemeleri pek fark etmeyecek. Ayrica su anki TSK'nin da birden bire "asker oldugunu hatirlamasi" ayni planin bir oyunu. Burada dis guclerin basta ABD ve Israilin ve ulke disindakmi kurdlerin ve de komsularin tutumu da bir suru seyi degistirecek. Birilerinin "sol ne olacak?" dedigini duyuyorum, sol mu; hangi sol? BAGALIM NELER OLACAK? Belki ilk secim erken secim olur? Yani hukumet istifalar ile dusebilir. Burasi turkiye, burda hersey olabilir, olan hic bir seye sasmamak lazim. http://www.turandursun.com/forumlar/images/smilies/smile.gif Ortada hayret edecek bir sey yok. Tarih bunun ornekleri ile doilu, is cikara ve bunun onunun kesilmesine gelince kimse ailesini bile tanimaz. "Sen de mi brutus" siari bunun en guzel ornegidir. Ya da kendi basa gecsin diye kardesini katledenler v.s. Isin iki yonu var. Ortaya cikan pisliklerin carpitilmasi ve konunun baska tarafa kaydirilmaya calisilmasi Daha cok pislik ortaya cikmasin diye diktatorun kendince her turlu tedbirini almasi. Onumuzdeki secim kaygilarini da "dun yaptiklarinin bugun tam tersini yaparak telaffi yoluna giderek, daha once karsisina aldigi ile bugun 'dost' gibi gorunmeye calisarak onu kendine cekme cabasi. Diktator su an kendince karsi tarafi CHP-CEMAAT olarak belirlemis onlar ile ilgili yeni oyunlara sorusturmalara duzmecelere baslamistir. Buda ulusalcilar dahil, diger kesimlere "goz kirptigi" anlamina gelir ki; burada oynanan baska bir kandirmaca vardir. O yuzden herkes sapkasini onune koyup iyice dusunmeli eskiyi hatirlamali; diuktatorun provakator, hipokritik, otokrat ve "dun soyledigini bugun inkar eden" ve de hazirladigi her turlu oyunu iyi algilama adina, herkesin DIKTATOIRU HER YONU ILE IYICE TANIMASI gerekir. Aksi, onun bu her turlu uckagidi iceren her turlu uygulamayi iceren her turlu olanagi kendi lehine cevirmeyi iceren "dost gorunumunun" tuzagina dusmektir.
  11. Bilindigi gibi feyzioglu (TBB baskani) gecenlerde hem cumhurun basi hem de diktator ile kapsamli bir gorusme yapti. Bu gorusmede ortayacikan konunun ozu "ozel yetkili mahkemeler" idi. Bunu ben daha once aciklamistim. Kisaca soylenen "kapatilmis bu mahkemelerin davalarina devam ederek karar almasi hukuksuzdur" iste bu temelde Feyzioglu "yesil isik" yakti. Bu isik iki yonlu idi. Birincisi yargisi kesinlesmis tutuklular-Balyoz Ikincisi yargiya acik tutuklular-Ergenekon. Ana iki duzmece bunlar oldugundan digerlerine deginmiyorum ki buna KCK da dahil. Cunku sonuc ta alinacak karar tum bu ozel yetkili mahkemelerde tutuklananlari icerecek. Burada feyzioglu'nun Kanadoglu ve su an konusan AHsen Kosar (Eski TBB baskani) "ters dusmesi" yasama ve yargi farkinda. Her ikisi de feyzioglunun bulunan sartlarda tutuklularin davalarinin ozel yetkili mahkemelerden alinip baska bir mahkemede gorusulmesi" fikrini sadece yasama temelinde degerlendirmek ve YARGININ BAGIMSIZLIGINI ICERMEDIGINI soylemekteler. Burada basta ana sorun; ozel yetkili mahkemelere YASACA TANINAN HAKLARIN baska mahkemece de olsa devam edecek olmasi ve bunun basta BAGIMSIZ YARGI ILE ILGILI OLMAMASI. Yani itiraz OLAN YASALAR CERCEVESINDE OZEL YETKILI MAHKEMELERIN KAPATILMASI VE YERINE GELEN MAHKEMENIN AYNI YASALAR TEMELINDE HAREKETI hic bir seyin degismedigi uzerinedir. Yani itiraz OZEL YETKILI MAHKEMELER ILE YERINE GELECEK MAHKEMELERE DEGIL; OLAN YASA TEMELINDE BUNUN BAGIMSIZ BIR YARGILAMAOLMAYASCAGIDIR. Basta itiraz bu yasalarin ANAYASAYAAYKIRI OLDUGUNUN ORTAYA KONMASI VE YASALARIN BASTA VE TEKRAR ANAYASAYA UYGUN DUZENLENMESIDIR. Iste itiraz, Feyzioglu'nun bu konuyahic deginmemis olmasinadir. Burada verilen ornek te cok onemlidir. GIZLI TANIK. Bu hem anayasaya aykiridir hem de ozel yetkili mahkemeler yerine gelecek mahkemeler bu yasaya gore GIZLI TANIK KULLANACAKTIR. Aslinda konu algilanmasi ve yarginin bagimsizligi ve anayasaya uygunlugu adina ANAYASAYA AYKIRI SIRF BU OZEL YETKILI MAHKEMELER ICIN CIKARILMIS YASALARIN MESELA "GIZLI TANIK" KONUSUNUN, DEVAMININ YENI MAHKEMELERCE UYGULANMASI GUNDEMDEDIR VE BU DA OZEL YEKILI MAHKEMELER GIBI AYNI YASAYI UYGULAYACAK OLAN YENI MAHKEMELERIN BIR YERDE "GOSTERMELIK" OLDUGU ALGISINI VERMEKTEDIR. Toplumun ve kamuoyunun yasama yurutme ve yargiya yoinelik tamamen guvenini yitirdigi su donemde, YARGININ BAGIMSIZLIGI DEMEK; OZEL YETKILI MAHKEMELER ICIN CIKARILAN YASSALARIN YENIDEN ANAYASA TEMELINDE DUZENLENMESI DEMEKTIR. Yoksa, bu yasa temelinde mahkemenin ozel yetkili olmus olmamis ya da degismis degismemis olmasinin bir onemi yoktur. Cunku YASALAR BASTA YARGIYI BAGIMSIZ VE ANAYASA ILE UYUMLU KILMAMAKTADIR. Iste tartisilan, BU YASALAR YURURLUKTE OLDUKCA YENI MAHKEMECE YAPILACAK BIR YARGILAMA ADIL ANAYASAYA UYGUN VE YARGININ BAGUIMSIZLIGINI SAGLAMAYACAKTIR., Iste feyzioglundan diger iki kisinin farki; ONCE YSALARIN YARGIYI BAGIMSIZ KILACAK SEKILDE VE ANAYASAYA UYGUN OLACAK SEKILDE YENIDEN DUZENLENMESI. Bu olmadan yapilacak hic bir mahkeme ve durusma, adil anayasaya uygun ve yargiyi bagimsiz kilmayacaktir. Basta GIZLI TANIK yasasinin olmasi yargiyi bagimsiz kilmaz ve anayasaya terstir. Konu agir bilgi ve birikim gerektiren bir konu. Eger tam algilanmayan bir yer varsa, onlara deginelim ve konu iyice aydinlansin. Burada feyzioglunun isin bu yonunu "gorememesi/dusunememesi" de ayri bir manidardir. Cunku kamuoyunu sanki istenilenler elde edilmis gibi yonlendirmektedir. Belki de kendisi "ben sadece yasama yonune degindim, yargi degil" diyebilir. Bunu ileride kendisi bir aciklama yapar ise anliyacagiz. Cunku diger iki kisi "biz feyziogluna karsi degiliz, sadece bu yasama kaldigi surece degisen bir sey olmayacak yani bagimsiz yargi olmadigi gibi; cikan yasalar kaldigi surece, yasamayurutme ve yargi tek bir elde OTOKRATIK HIPOKRITIUK VE PROVAKATOR DIKTATORUN ELINDE toplanacak ve belki de bu yasalasacaktir. Iste feyzioglunun "goremedigi/dusunemedigi" de budur. Bu AKP'nin yeni bir tuzagidir. Su anda yasalarla gelinen durum; her bir yasanin ister yasama ister yurutme ister yargi uzerinde olsun, sadece OTOKRAT BIR ELE UCUNU DE TESLIM EDILMIS OLMASIDIR. Iste basta anayasaya olan bu aykirilik ve kuvvetler ayriligini ortadan kaldiran bu yassalar ve yarginin da ele gecirilmesi ANCAK ONCE BU YASALARIN YENIDEN ANAYASAYA UYGUN OLARAK DEGISMESI ILE MUMKUNDUR. Iste o zaman yargi bagimsizlasir ve kamuoyu adalete yonelik guven duymaya baslar. Yoksa su an feyzioglunun onerisi, sadece ayni bedenin elbise degismesidir. Feyzioglu'nun "goremedikleri/dusunemedikleri" nden yola cikaersak, diktatorun bas danismaninin "Ergenekon/Balyoz v.s. kumpastir" cumlesini neden kullandigi cok daa net anlasiliyor. Aslinda ilginc olan bu diktatorun yeri geldiginde tarafi olarak ne yapilacagi ne zaman yapilacagi soylenecegi kimin neyi soyleyecegini duzenleyen ayarlayan dunyaca unlu cok zeki bilgili bilincli AKIL HOCALARI/DANISMANLARI var. Bu da ulkenin birak toplumunu halkini aydinini ilericisini konu ve kavramlarinda uzman olanlari bile "tuzaga dusurebilecek" duzeyde. Feyzioglu'nun bu son gorusme ve aciklamalari bunu gozler onune seriyor. Neyseki ulkemizde herseyi takibeden ve bu zeki bilincli akilhocalarinin her turlu oyununu algilayacak beyinleri ulkemiz yetistirmis. Her zaman derim. Anadolu da yetisen beyin dunyanin hic bir cografyasinda ve toplumunda yerine gore bulunamaz. Cunku her turlu kulturel tarihin degerin izlerini tasiyoruz. Tabiki en tezatini da hem 14. yuzyildan kalma beyinler hem de cagdas guncel ve bilgi toplumu caginin ozgur ve serbest beyinli bireylerini bu cografya birlikte barindiriyor. Feyzioglunun buradaki belki de ilk hedefi formel mantiga dayaniyor, yani "icerdekiler bi an evvel ve acilen birakilsin" iyi de bu yasada basta bu mumkun degil, ikincisi boyle bir seyin gerceklesmesi diktatorun yeni planlarinin bir urunudur. Tabi ki guvene oya ve taraf kazanmaya yonelik. ________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  12. Piskinligin boylesine de az rastlanir.
  13. Hayir oyle bir sey demiyorum. Bu dunya insanoglu yokken de vardi ve uzerinde bulunan her turlu fenomenin kendi bunyesinde de bir yasami ve iliskisi vardi. Canlilar nesilden nesile bilgi aktarmaz. Sadece insanoglu canlilarin her turlu golemi temelinde onas kendi algisi ve kavramsal bilgisi ile ekleme yapar. Zaten bilim de budur. Fenomenin ic dinaminiginde bilgi yoktur. Insanoglu sadece bu ic dinamigi kendi algi ve kavramsal bilgisi ile degerlendirir be yine kendine adi gecen fenomen ile ilgili bilgi verir. Bu bilgi o fenomeni hem baglamaz hem de ilgilendrmez. Cunku insanoglu ile ortak dialogu yoktur. O yuzden de insanoglunun her turlu gozlem algi ve kavramsal bilgisi sadece kendi tarafli kendine kendi adina kendi icin ve kendi eliyle olarak bir monologdur. Ayni seyleri tekrarlamaktan biktigimi da belirteyim. Cunku bir sey daha nasil bundan net ve acik iah edilir bilmiyorum. Tabi burada bunlarin algilanmasi icin bilincacikligi ve ne verilmek istendiginin algisi gerekiyor.
  14. Demekki herkesin "yeter artik burama geldi" noktasi farkli. Ben ki konu bir seyi aciklama sorgulama yanitlama v.s. kisaca bilgi ve dusunce paylasimi dialog olunca cogu beyinden cok daha sabirliyiim. Ustelik egosal ya da duygusal olarak ta kolay kolay "cileden cikmam" Umarim ayni durum diger basliklarda da olmaz. Cunku hem siteye hem okura hem de yazarlara "yazik olur." Cnku konular ilerlemez, detaylanamaz. Ben de de sevk kalmaz. Benim yazabilmem icin, istek sevk ve zevk almam lazim. Eger bunlar olmadi mi, icimden bir sey yazmak gelmiyor. Bu ister istemez beynin isleyisini ve olan sorunlar bunyesinde sorgulamasini dusunce ve bilgi dile getirmesini de onluyor. O yuzden daha once kendimce "bilgi ve dusunce 'dusmanlari'" ilan ettigim ve bunun onunun alinamamasi uzerine o siteleren ayrildim. Ya da bir sey yazmadan once "aman bosver, yazipta ne olacak" gibi duygusal kotumserlik hissi beliriyor. Su an bir baska baslikta da hemen hemen ayni noktaya geldim, bakalim ne olacak?
  15. Herseyden once neden basligin bu sekilde oldugu da; neden bilisselligin yapilandirilmisligi olmadigini aciklamak gerekir. Birincisi zaten bilisselligin yapilandirilmisligi en buyuk sorun olarak dogal/fenomenalzihniyet sinirliliginda beyinlerin soyutlama ufkunu kapatmis ve zihinsel yetinin serbestligini onlemistir. Ikincisi eger bilisselligin yapilandirilmisligi sanki bir istenen ya da oneri olarak algilanirsa; bu da yapilandirildiginin tatmini dusunulen bilisselligin diger her sey gibi sabitlesmesine dogmalasmasina zamanla cag disi kalmasina inanca ve ideolojiye donusmesine yol acar. Bu tehlike devrimci sorgulama da detayli olareak aciklanmistir. Ayrica bu yapilandirilmisligin sabit kalici mutlak tek yapi ve isleyisinin ayni temel taban ve kokeninin her turlu cozumu analizi de evrensel insan zihniyetinin evrensel semboller x ve y nin cizimsel/sekilsel linear lateral ve yanlama yolu ile aciklanmistir. Diger onemli bir nokta bu baslik evrensel-insan zihniyetinin hedef ...e goresine (zihinsel/davranissal bireysellesmek, evrensellesmek, insansallasmak, bilimsellesmek, bilissellismek ve daimi bilgilenmek ve eki bilgiyi yenisi ile yenilemek) gore aciklanacak o temelde belki de her bir kavrami aciklamasi binlerce soru ve yanit iceren ciltlerce kitap haline getirilebilecek olan bir detay ve aciklikla derinlestiruilebilir. Bu temelde ben, degindigim her konu ve kavramin herhangibir dile geldiginden fazla aciklanmasini okura ve onun sorularina dusunce ve bilgisinin istemine gore yapacagim. Once yapilandirilmisligi kisaca aciklayalim ve bir kac soru ile yanitlayalim. Insanoglu zihninin ufkuna ne giriyorsa, o yapilandirilmistir. Yani YAPILANDIRMAMIS OLAN HENUZ BASKA BIR SEY YOKTUR YA DA YAPILANDIRILMISIN DISINDA KALAN BASKA BIR SEY YOKTUR. Simdi sorulara gecelim. Yapilandirilmis olan nedir? Yapilandirilmis olan fenomendir. Burada fenomenin metafizik ontolojik teolojik ve fizik otesi varliksal temeldeki ideolojik (materyalizm/idealizm/pozitivizm) detayina girmeyecegim. Cunku benim bu baslikta deginmek istedigim konu degil. Yalniz yapilandirilmis fenomenin tartismasini temeline ve indirgemeci determinist monist/dualist yapisina gore bir acilim istenirse deginebiliriz. Fenomen burada varliksal temeldeki bir felsefe olan fenemenolojinin fenomeni degil; bilimsel taban olan "observable occurance, turkcesi gorungu olandir. Ne/kim fenomeni yapilandirmistir? Kendi de dahil olan insanoglu fenomeni Ne ile yapilandirmistir? Fizigi zihni ve kavramsal yetisi ile Burada zihni yetiyi kisaca aciklayalim; Basta bu yeti insanoglu vucudu ve beyninin soyutlama ogeleridir. Zihnin, zihniyet, zeka, dusunce, akil, hafiza, bilinc, farkindalik olarak adlandirilabilir. Bunlarin ne oldugu ya da biribirinden farki da bu basligin konusu degildir. Butun bu yapilandirilmisliklar mantik ve bilgi de toplanir. Bunun icinde gozlem ve algi duyum ve duyusu devreye girer. Kisaca kavramsal bilgi ile yapilandirdigini anlamlamis ve iceriklendirmistir. Simdi burada adi gecen ve konu ile ilgili kavramlari aciklayalim. Mantigin daha once "olabilirlik olasiliginin olmus olmasi ya da olabilecek olmasinin olanagi olarak aciklamistik." Konunun onemi ve daha net algilanabilirligi acisindan bilissel bir mantik tanimi yapacagiz. Mantik-soyut yetiyi yani soyutlasma ogelerini somut algiya baglamaktir. Burada somut algi onemlidir. Herseyden once bir alginin duyu ya da duyum olarak negatif olamayacagini negativitenin sadece alginin dilbilgisi ifadesinde gecerli oldugunu belirtelim. Burada alginin pozitifligi onu somut yapar. Peki, bu somut algi nasil saglanir. Birincisi dogrulama, yani duyum yolu ile Ikincisi gozlem temelli duyu yolu ile. Iste burada mantik temelinde soyut yetinin algisini gecerli kilan baglanan somut algi temelinde; yine soyut yetinin algisini gecersiz kilan baglanan somut algi temelindedir. Iste burada soyut yetinin gecerliligi ya da gecersizligi yukaridabelirtilen dogrulama (duyum ile) ya da gozlem (bes duyu ile) kurulan baglantidir. Simdi bu somut algi dogrulama ve gozlemini detaylandiralim. Eger soyut yetinin algisinin gecerliligi somut algi dogrulamasina dayaniyorsa, bu IDEOLOJIK ETIK INANCSAL METAFIZIK, TEOLOJIK, VE FIZIK OTESI TEMELINDEDIR. Yani ortada gozlem temelli duyu ilk elde yoktur. Iste burada gozlem temelli indirekt bir duyum vardir. Bu da insanoglu dusunce ve davranisina verilen gozlemsel algi, ya da ideolojik inancsal soyut yeti degerinin, yasama iliskiye duzen sistem kurum kurulus yaptirim ve yonlendirim olarak yansitilmasidir. Buradaki sorun GERCEGIN NE OLDUGUNUN IDEOLOJIK ETIK INANCSAL v.s. yapilandirilmisliginin dogrulama sorunudur. Yani ideolojik inancsal olarak gercegin gozlemini alan icin dogrulanmis, alamayan icin dogrulanmamistir. Mesela demokrasi. Diger onemli bir konuda dogrulayan sadece kendine kendi ideolojik inancsal degerleri ile dogruladigi gibi, bu dogrulama IKINCI GOZLEM TEMELLI OLMADIGINDAN YANI BES DUYUYA DAYANMADIGINDAN yanlislanamaz. Her dogrulayan kendi dogruladigini savunurken, digerininkinin de yanlis oldugunu ispatacalisiir ki bu mantiksal bir bosa caba harcamadir. Cunku ortada GOZLEME DAYANAN BIR SOMUT ALGI YOKTUR. Yine mantiga yani soyut yetiyi somut algiyabaglamaya gelirsek; buradaki BILIMSEL BAGLAMA GOZLEM ILE OLAN BAGLAMADIR. Iste ayni sekilde soyut yetinin algisinin gozleme baglanan gecerliligi olgu olurken, soyut yetinin algisinin gozlem ile yanlislanan durumu da onu olgu olarak gecersiz kilar. Burada indirgemeci determinist monist ya da dualist; dilimizin kulaga/sese hitabeden TEK YANITLARINI burada vermek mumkun olmaz. Cunku insanoglu uclu bir birlikteliktir. Fenemenonumeno kavramsal ve biyososyo psikolojik. O yuzden "su indirgemeci ve determinist olarak monist temelde sadece soyuttur/ozdur/ozeldir/ozneldir ya da somuttur/gorunustur/geneldir/nesneldir. Maddedir/dusuncedir/kavramdir" gibi sadece birini ortaya koyan bir kesinlestirme ya da ozdeslestirme yapamayiz. Cunku YAPILANDIRAN INSANOGLUNDA TUM BU OZELLIKLER OGELER BIRLIKTE MEVCUTTUR VE BIRIBIRINI TAMAMLAR. Kisaca yapilandirilmisligin bilisselligi, yani ne oldugunun bilincinin idraki kavranmasi algilanmasi budur. Dedigim gibi baslik icerdikleri kavramlr ile cok yogundur her biri ile ilgili binlerce soru/cevap verilebilir ve ciltlerce kitap yazilabilir. Ben sadece ana hatlari ile basligi aciklamaya calistim. Gozden kacan aciklanmadigi dusunulen tamamlama adina bir ya da bir kac kavram zincirinin noksan oldugunu dusunen bildirebilir. Ya da deginilen kismi algilama adina yetersiz bulan onemseyen ilgilenen o bolum ile ilgili dusunce ve bilgisini ortaya koyabilir, katki saglayabilir ya da soru sorabilir. Konu ile ilgili Isteyenler baslik ve dile gelenler ile ilgili asagidaki basligi kullanabilirler. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1174-evrensel-insana-sorular/ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
      • 3
      • Like
  16. Insanoglu genlerde bilgi oldugunu ortaya koymuyor. GOZLEMLEDIGI GENLERI KENDI ALGI KAVRAM BILINC TEMELINDE BILGI ILE ACIKLIYOR. Dolayisiyle bilgi genden degil; onu gozlemleyen insanoglundan geliyor. Genlerde bilgi yok. Obilgiyi genlerde oldugunu soyleyen insanoglu. Yani bilgi insanogluna ait gen sadece bu bilgiyi turetecek gozlemini insanboglu algisina sunuyor. Bak soyle izah edeyim. Bilgiyi tureten-insanoglu Nasil turettigi-beyninin numenal yetisi ve gozlemi Bilgiyi turettigi ve turettigi bilgi ile ozdeslestirdigi ise ona gozlem veren fenomen. Yani fenomende bilgi yok. Insanoglu bu turettigi bilgiyi kendi numenal yetisi ve gozlemi ile gozlemini aldigi fenomen ile ozdeslestiriyor. Benim de basliginda dedigi bu. Kisaca insanoglu yok ise, ne ona gozlem veren fenomen, ne ondan alinan algi ne de onun ile ozdeslesen kavram ne de turetilen bilgi olmaz. Ustelik bu sadece insanoglu patentlidir, gozlem veren fenomeni de eger o fenomen insanoglu degilse, basglamaz. Yani tek tarafli bir monologdur. Bu son cumleye itirazin varsa, konuyu carpitmadan kendi dogrunu dayatmadan verildigi gibi algilayarak neresine ve neden itiraz ettigini acikla.
  17. Küresel Vana, on 05 Jan 2014 - 14:28, said: Ben canlılar dışındaki fenomende bilgi olduğunu söylemediğim halde, bu konudaki anlamsız ısrarın var. Canlılar için ortaya koyduğum gözlem ve olgular da ortada. Neyi anlamıyorsan, alıntıla, sor, bakarız." Ayni kisir dongudesin, CANLILAR ICIN ORTAYA KOYDUGUM GOZLEM ne demek, koyan sen degil misin, sen bir insanoglu turu degil misin, bu bilgi senin bilgin degil mi? CANLILARIN BILGISI NERDE? Asil sen neyin israrindasin. ORTAYA KOYAN SENSIN SENIN DISINDA KALAN CANLI DEGIL. BILGI SENIN BILGIN CANLININ DEGIL DAHA HALA NEYI ISRAR EDIYORSUN. CANLILAR ICIN ORTAYA KOYDUGUM OZNE SENSIN, ORTAYA KOYDUGUN CANLILAR DEGIL. Zaten bu mesajin bile siurf laf olsun diye tartistigini gosteriyor. Cunku daha ortaya koyanin kendin oldugunu soyledigin halde bunun farkinda ve bilincinde degilsin. Diyorum ya sen yoksun diye. Artik bu kadar acik bir seyi de algilamaz ve sirf yazmak icin zyazarsan yanit vermeyecegim. Cunku baslik sayende zaten corbaya dondu. Sirf kendi dedigini kabul ettirmek icin ugrasiyorsun. Iste bu mesaj tam da seni kendi elinle ele veriyor.
  18. Kusura b akma senin ile yazisamayacagim. Ne zaman dialog kurmayi ogrenirsin ve catisma yerine bilgik alis verisini basarirsin o zaman belki. Benim catismav e monologlarla isim yok. Kendi kendine catis kendi kendine de monol,og kur.
  19. Hep ayni hipokritik bilincalti yanasim. Kendi yaptigini baskasina yuklemek ve dialog kurma bilincinden yoksun olmak. Istersen once sen argument ile discussion farkini ogren. Ozaman belki dialog ile monolog farkini da ogrenirsin.
  20. Senin ile dialog kurulmuyor, sen ancak kendi monologunu dayatiyorsun.
  21. Bir de krendi yanilgin oldugun bir yeri algilayabilsen, yazismalar cok farkli olacak. Cunku senin gibi dialog kurmayi beceremiyen ve sadece kendi monol,ogunu dayatan bir beyinle yazismanin bir anlami yok.
  22. Cok basit bana bilgisi oldugu insanoglu disinda bir fenomen goster ve gosteremezsen de sus ve akilci supheciligi biraK. Bilim gozleme dayanir.
  23. Kusura bakma hala bilimsel ile akilciligin farkini algilayamamissin. Gozlem ile aklin buzagi aramasi farkini algilayamamissin, o yuzden yazacak bir sey yok. Ama sen mutlaka sirf kendi dogrunun en son gorunen mesaj olmasini saglama adina mutlakabir seyler yazrsin. Cunku ben bu tikanmis kisir dongulu yazismaktan biktim.
  24. Bu sorular senin gibi formel zihniyet beyninden cikiyorsa, bu iste bir terslik var. Nerede ise kisilik sendromu yasadigina hukmedecegim. Verilen ornegin ornek oldugu onemlidir. Tabi ki orada sorgulanacak cok sety vardir. Ama sana bunlari belirtmenin hic geregini duymadim. Cunmku bir dedigin digerini tutmuyor.
  25. Senin gibi isi gucu 19. yuzyildan catisma kulturunden kalmis bir b eyin ile ancak atisilir ve polemik yapilir. Sen benim hayatimi daha bilmeden degerlendiriyorsun. Ki busenin en buyuk ozelligin zaten Ama dedigim gibi "alismis kudurmustan beterdir"
×
×
  • Create New...