
panteidar
Members-
İçerik sayısı
464 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
16
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by panteidar
-
Ben sağ üstteki "yeni mesajlara gözat" tan giriyorum.
-
Alın yönetin! İşte Kuzey Irak'ta yönetiyorlar. İlhak olun onlara! Nefret ettiğiniz TC'den kurtulun..
-
Devletin kullandığı aşiretler de vardır, PKK'nın kullandığı aşiretler de. En başta BDP'nin içinde bir yığın aşiret ağası vardır. Ne PKK ne BDP bu güçlerden yoksun kalmak istemez. O yüzden de bunlara karşı bir tavır sergilemez. Konu karşı tarafın ulusalcılığı olunca atıp tutar, eleştirirsiniz ama PKK'nın ulusalcılığı olunca laf kondurtmazsınız. Madem ulusalcılık iyi birşey değil, madem ulus-devlet kötü birşey ve o çağ artık bitmiş, ne diye desteklersiniz bu gerici-ilkel hareketleri? Ortak bir mücadele vermek varken, sonunda da bugün konuşulan tüm sorunları çözmek varken ne diye böyle milliyetçi bir çizgi izlenir ve terörizme destek verilir? Bu terörizm değil midir onbinlerce masum insanın kanına girmiş olan? Bu terörizm değil mi uyuşturucu kaçakçılığı ile gençleri zehirleyen? Öyleyse sağlıklı bir siyasal muhalefete destek vermek varken; neden içinde milliyetçi unsurları ve faşizan tavırları bulunduran terörizmi bir strateji edinmiş olan sapkın hareketler boyun eğilir? Apo, Kürtlerin allahıymış! Bundan daha rezil-kepaze bir durum olur mu? Bunu gören, bilen ve hatta tasvip edenlerin Atatürk'ün milliyetçiliğini eleştirmeye hakları var mı? Apo'dan 70-80 yıl önce yaşamış, hem de milliyetçiliğin ve faşizmin zirve yaptığı bir çağda yaşamış bir liderde milliyetçi nitelikleri hor göreceksiniz ama küreselleşme ve bilgi çağında bu ilkel yapıyı alkışlayacaksınız. Yok öyle yağma!
-
Senin ne dediğinin bir önemi yok. Ben bir gerçeği ortaya koydum ama görüyorum ki işine gelmemiş. Kürtlüğü siyaset malzemesi olarak ele alan hareketin çıkışında ırkçılık vardır. Apo'dan önce de vardır, Apo ile de vardır. İlla Kürt'ün üstün ırk diye ortaya konması gerekmiyor. Gerçi Apo öncesindeki hareketlerde bunu yapanlar da olmuştur. İşte önceki mesajımda belirttiğim "Her toplumun içinden ırkçılar çıkar, Kürtlerin içinde de vardır" tespitindeki ırkçılar evlerine kapanıp oturmamışlardır. Kürt hareketinin içinde yer almış ve bilhassa köy-mezra baskını eylemlerinde acımasızca katliamlar yapmışlardır. Apo ırkçı mıdır? Devrim mücadelesinde Türkiye solundan yollarını ayırmış, ortak mücadele yerine sadece Kürt hareketini örgütleyerek milliyetçi bir yol izlemiştir. PKK hareketi, Türkiye soluyla kıyaslandığında Kürt milliyetçisi bir harekettir. İçinde ırkçı unsurlar da bulundurur. BDP ise PKK ile olan organik bağları nedeniyle bu Kürt milliyetçi çizgisinden kopamamıştır. Kürt meseleleriyle yatıp Kürt meseleleriyle kalkarlar. Genel olarak halkın başka hiçbir sorunuyla ilgilenmezler. Bırakın tüm Türkiye ile ilgili siyasetini, kendi içlerindeki sorunları örneğin feodalite sorununu dahi ağızlarına almaz, yokmuş gibi bir tavır sergilerler. Nitekim bu yüzden BDP'nin forumlardaki temsilcileri feodalite gerçeğini inkar eder, bittiğini iddia ederler. Bu büyük bir yalandır. Ve bu, Kürt hareketinin milliyetçi niteliğinin yanında feodal bağlarının olduğu ve ağa-aşiret sistemiyle işbirliği içinde olduğunun göstergesidir.
-
Yazıyı uzun bulup tamamını okuyamayan ve anlayamayanlar için özet olarak belirteyim; Kürtler ayrı bir ırk mıdır bilemem ama üstün-asil bir ırk değildir, o yüzden onların da içinde ırkçılar mevcuttur. Kürtlerden ırkçı olmayacağını öne sürmek de bir çeşit ırkçılıktır.
-
Öncelikle ırkçılığın tanımını doğru olarak ortaya koymak gerekir. Genel olarak yanlış bilinir, yanlış ortaya konur. Milliyetçilikle, şovenlikle karışırılır. Nedir ırkçılık? Şöyle başlayalım. Canlıların türleri içinde birbirinden üstün niteliklere sahip olanlar vardır. Aynı türün içinde ise farklı niteliklere sahip olanlar vardır. Örneğin leghorn tavuklarının diğer tavuklara göre bir yumurta makinası olması gibi. İnsanlar da kendi türü içinde yaşadıkları bölgelere, genlerine ve yapısal özelliklerine göre farklı niteliklere sahiptir. İnsanlar akıllılık, yeteneklilik, beceriklilik, fiziksel üstünlük, duygusal zeka, güzellik-yakışıklılık, dövüşgenlik-sevişgenlik gibi niteliklerde sınıflara ayrılmış olsaydı; her bölgeden-her milletten topluluklar karmaşık olarak biraraya getirilmiş olurdu. Ama aynı soydan gelmiş, aynı bölgede birlikte yaşayan, aynı dili-kültürü paylaşan toplumlar ırklar ve milletler olarak kategorize edildiğinden insanlar iskelet biçimlerine göre sınıflandırılmıştır. Kafkas ırkı, Moğol ırkı, Kongo ırkı gibi.. Kimi insanlar birey olarak nasıl ki egolarını öne çıkarıyor ve benmerkezci, megaloman oluyorsa ve bu bazılarında hastalık derecesinde narsistliğe varıyorsa; bu hastalığın millete-ırka yönelik ortaya çıkması da ırkçılığa varmıştır. Yani ırkçılık, kitlesel narsisizmdir diyebiliriz. Bu hastalığa sahip olanlar kendi soylarının seçilmiş ve asil olduğuna inanır. Yönetilmek için değil, yönetmek için özel olarak yaratıldıklarına inanırlar. Diğer ırkların tümünden üstün olduklarını zannederler. Hatta ırkçılığın aşırıya varan boyutunda diğer ırk mensuplarının kendilerine hizmetkar, köle olmaları için yaratıldıkları düşünülür. Kimi ırkçılar ise, diğer ırkların kendi ırklarına zarar verdiğini, böcek gibi çoğaldıklarını ve dünyayı istila ettiklerini, temizlenmeleri, yokedilmeleri gerektiğine inanırlar. Bu da ırkçılığın aşırısının vardığı soykırımcı zihniyettir. Kafatasçılık, direk ırkçılık anlamına gelmez. Sadece aynı ırktan, aynı soydan gelip gelmediklerinin testidir. Ama genelde istenen sonucu vermediğinden bu yöntem terkedilmiş, konuya ideolojik yaklaşım ağır bastığından ve taraftar sayısı önem kazandığından "kendini aynı ırktan görmek-hissetmek" yeterli görülmüştür. Dolayısıyla esas olan birinin ırkçı sayılması için diğerleriyle aynı iskelet özelliğinde olmasından ziyade, diğer ırkçılarla aynı zihniyette olmasıdır. Örneğin Kafkas ırkından gelen biri içinde yaşadığı Moğol ırkından gelenlerle aynı ırkçı düşünceleri paylaşabilir. Bir Arnavut, Türk ırkçısı olabilir, isterse kafa yapısı farklı olsun. Her toplumda ırkçılar olabilir. Kürtlerin içinde de ırkçılar vardır. Ama Kürtçülük yapmayı ırkçılıktan ayrı tutmak gerekir. Bunun yanında Kürt milliyetçisi olduğunu sanıp da aslında ırkçılık yapanlar da mevcuttur. Örneğin bunlar Türkleri aşağılar, Türk düşmanlığı yaparlar, Türk kelimesinden nefret ederler. Hatta kimisi kin içinde ve intikam peşindedir. Bunlar azınlıkta olduğundan siyasi hareket içinde kaybolur, göze batmazlar. Ama fırsat bulduklarında öne çıkmaya çalışırlar. Genelde bir paranoya içindedirler ve yokedilmek istendiklerini düşünürler.
-
Tartışma! Alıştık artık sıyrılıp kaçmanıza. Kaypaklık, yavşaklık vb. nitelikler de liboş karakteristiğidir, bize ait değil. Biz dün ne dediysek bugün de o. Seni de, senin gibileri de çok davet ettim "getir kanıtını" diye ama bugüne kadar bir tane bile çıkamadı. Halbuki 6 yıldır aynı nickle yazarım. Bloğumda tonlarca yazı. Bulun çelişen bir fikrimi, savımı getirin. Getiremezsiniz. Çünkü ben sizin gibi omurgasız değilim.
-
Anlamıyorsun. Bak bu neye benzer biliyor musun: Seni üniversiteye öğretim üyesi olarak almayacaklarını bile bile master yapmaya. Çünkü o master da sana çok yararlı olacaktır. O pazarlıklar sonucu gördüğümüz zararlar da var tabi. Gümrük Birliğinde yediğimiz kazık gibi. Bunlara eyvallah dediğimiz yok. Hep böyle kalacağı düşünülmesin. Alevilerin ve Kürtlerin haklarını ise sonuna kadar savunuyoruz. Bu konuyu zırt-pırt çarpıtmayın. Kendi toplumlarımızın hakları için yabancıların baskısına muhtaç değiliz. Bu konuları ulusal birlik çerçevesinde çözebiliriz. Dinse din, dilse dil, kültürse kültür ne var bunlarda. Bunları vermekten-konuşmaktan korkanlar utansın. Uydurma liboşum entelim uydurma. Katı mı katı devletçiliği savunduğumuz yok. Kendinizi böyle haklı çıkarmaya çabalamayın boşuna. Düne kadar da "devlet külot-çorap üretir mi" propagandası yapıyordunuz. Tabi ki üreten birey varsa devlete kalmamalı bunlar. Ama bireyin yanaşmadığı hizmetlere-yatırımlara devlet el atmalıdır. Ve ezenlerin-sömürenlerin tepesinde devletin adaletli yumruğu olmalıdır. Olmazsa aç kurtlar gibi iliklerine kadar sömürürler. Sen boşver böyle edebiyatları, milleti solcuymuş gibi kandırıp da liboşluğunu saklayarak düzenbazlık yapma. Dürüst ol. İktidar-cemaat, ABD_AB, sermaye savunucusu liboş takımı kalkmış zorbalıktan söz ediyor. Sizden ala zorba mı var? Bütün darbeler savunduğunuz kapitalizmin egemenliği için yapılmıştır. Her dönem kapitalistlerin bir avuç zorbası olan oligarşi sömürüye-faşizme karşı mücadele verenlerin tepesine inmiştir. Diyarbakır cezaevinde yaşanan insanlık dışı işkenceler sermayenin huzur ve güveni için yapılmıştır. Düne kadar milliyetçileri-Kemalistleri kullanan oligarşi, bugün dincileri- liboşları-şovenleri kullanıyor. Çünkü diğer kesim uyandı, kullanıldığını anladı artık. O nedenle onlardan umudu kalmadı, tasfiye etti. Nereye kadar bunu sürdürebilecek? Tekmeyi kıçına yiyene kadar! Sandıkta tokat attığını sananlar, bize atmıyor o tokadı, stepnelerine atıyor. Ama o tekme geldi mi hepinize gelecek.
-
Sebebini yazdım daha önce. Hem sonuna kadar girme çabası içinde olup elimizden geleni yapmış olmak. Yani suçun Türkiye'de olmaması. Hem de kriterleri sağlamanın getirdiği ilerlemelerden yararlanmak. Doğrusu elbette kendi gayretlerimizle, onların zorlamasına gerek olmadan seviyemizi yükseltmektir ama on yıllardır bunun mümkün olmadığını gördük. Sebebi de popülist politikalar, günü kurtarma siyasetleri vs. O nedenle zihniyetler değişene kadar, bilhassa siyasilerimiz kaliteleşene kadar buna mecburuz. Yoksa geri kalmışlıktan kurtulamayız. Ama senin gibilerin kafasında Türkiye'nin ilerlemesi-kalkınması olduğunu sanmıyorum. Çünkü yurtseverlikten nasibini almamış, vatan kavramını reddeden, emperyalizmi inkar eden, halkı bırakıp bireyi savunanlar ülkeyi düşünür mü? Fikir namusluğu taslayana bak hele. AB-ABD işbirlikçiliği ile mi namuslu olunuyor? Hemen her konuda Türkiye aleyhtarlığı mı namusluk oluyor? Edeyim o namusluluğun içine.
-
Taviz vermemizi isteyenler sittirip gitse nasıl olur?! Ulusal konulardan ne diye taviz verelim, giremeyeceğimiz yer için? Olmayan bir soykırım yalanını ne diye kabul edelim senin gibi. Kıbrıs'ın suçu ise bizde değil, anlaşmaya yanaşmayanlarda. Etnik sorunlarımız da bizi ilgilendirir, onları değil. ABD olsun AB olsun biliyoruz ki bölgede güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Onların amacı "böl ve yönet". Parçalanmış, güçsüz ülkelerden oluşan ve kendi güdümlerinde bir Ortadoğu istiyorlar. AB önce kendi içindeki krizleri çözsün. Bize propagandasını yaptıkları Yunanistan'ın hali ortada. Fransa'nın bugünlerde Türkiye'ye karşı tavırları da ortada. Senin gibi liboş takımı da kalkıp bunların her istediğinin yapılmasını ister. Hadi ordan!
-
Nihayet hoşgelebildin sevgili Ba'al. En uzun hoşgelmek seninki oldu.
-
Ben yanıtlayayım. Onlar kalemlerini özgürce ve cesurca kullananlar. AB düşmanı da değiller. Bir çoğu AB'ye girebilme çabasının sürdürülmesinden yana. Ama bizi almayacaklarının da bilincindeler. O nedenle ulusal konularda ödün vermeden ilerlenmesinden yanalar. Onlar iktidarın tehditlerinden çekinmiyorlar. Onlar patronlarının taleplerine göre yazmıyorlar. Onlar ne AB fonlarından besleniyorlar ne de cemaat fonlarından. İşsiz kalmayı da, Silivri'ye tıkılmayı da göze alabiliyorlar. O yüzden elbette onları alkışlayacağım, iktidara yalakalık yapan yandaşları değil. Bu özgür ve cesur yazıp yazamama ya da ekranda konuşup konuşamama örneklerini seçim öncesi bolca gördük. Bir örnek NTV ve Can Dündar'dan:
-
Kim onlar?
-
Ben de AB sürecinin sonuna kadar sürdürülmesini istiyorum. Çünkü AB etkisi olmasa bizim demokrasi konusunda ilerlememiz olanaksız. 70'li yıllarda olduğu gibi dinci ve milliyetçi propaganda altında boğuluruz. Bunun yanında bizi sonuçta almasalar bile sağladığımız kriterler ilerleme-kalkınma, standartlaşma yönünde büyük kazançtır. Şu son 15-20 yıl içinde önemli gelişmeler yaşadık. Bunlar iktidarların hizmetinden ziyade AB'ye girebilme gayretinin sonuçlarıdır. O faktör olmasa bu değişimlerin yarısı bile mümkün olmazdı.
-
Seni burada çok kişi pataklar ama sinek sıklet olduğun için ilgilenmiyorlar. Sana en uygunu Evrensel-insan, git ondan dayak ye.
-
Kılıçdaroğlu'nun "Stockholm sendromu" gibi salakça tespitini bize de malettin ya helal sana. Bana ne Kılıçdaroğlu'nun ne dediğinden? Jadı da Karadenizliler için yazmış Stockholm sendromunu. Bunlar Stockholm sendromunu bilmiyorlar. Sen devrimi sadece iktidarı zorla alaşağı etmek olarak algılıyorsun herhalde. Benim öyle bir fikrim yok. Ben demokratik sosyalizm taraftarıyım, proleterya diktatörlüğünü falan savunmuyorum. Vatandaşın yuvasının, ekmek kapısının, ahırdaki hayvanının, tarlasının vs. kamulaştırılmasını da düşünmüyorum. Ayrıca bizim için yenilgi yoktur. Biz evrim-devrime inanırız. Aralardaki inişler-çıkışlar önemli değil, sonuç önemli. Hırvatistan konusunda yazdıklarının benzerini çok dinledik daha önce. Hepsi yalan, hepsi bahane. Türkiye'yi almazlar, almayacaklar. 33 başlıktan 1'i mi? 33 başlığın 13'ü hallolmuş. 17'sini siyasi nedenlerle bloke ettiler, hiç görüşmüyorlar. 3 başlık bu yıl içinde hallolabilir. Ama o 17 başlık açılmadığı için ilerlemeyi kitlediler. Açık açık "Seni istemiyoruz" demiyor, böyle yapıyorlar.
-
Yahu bu liboşlar ne kadar mantıksız düşünebiliyor böyle. Solcu, sosyalist olan biri eğer Atatürk'ü de savunuyorsa onu soldan-sosyalistten saymıyorlar. Size ne yahu? Siz kapitalizminizi korumaya çabalayın, emperyalizmi inkar edin, iktidarı savunun. Size ne solun içindeki fraksiyonlardan? O videoda da kimse kimseyi faş etmemiş. Tersine Ufuk Uras'ın haklı söylemlerini Erol Manisalı hoca büyük bir ustalıkla oligarşi ve emperyalizm açıklamasıyla sol tabana oturtmuş. Hiçbir konuda ters düşmemişler. Siz videonun sonundaki Ufuk Uras'ın "Genelkurmay neden bunları kabul etmiyor. Neden Nato'dan çıkmıyor?" sözlerini Erol Manisalı'ya karşı söylenmiş sanıyorsunuz ama Manisalı hoca da "Biz de bundan şikayetçiyiz zaten. Biz de istemiyoruz" diyor. Ama Ufuk Uras'ın kavrayamadığı Nato'dan çıkmanın, ABD'ye tavır almanın genelkurmayla ilgisinin olmadığı. Bu bir devlet politikasıdır. Oligarşinin tercihidir. Genelkurmay'ın istemesiyle olmaz, zaten genelkurmay da oligarşinin emrindedir. O yüzden Erol Manisalı hoca Ufuk Uras gibi konuya sığ bakmıyor. Ne diyor: "Oligarşinin tasfiye edilmesi gerekir" diyor. Türkiye'nin asıl meselesini bu kısa cümlede açıklıyarak bir anlamda Ufuk Uras'a ders veriyor.
-
Jadı, ne oldu tutunacak bir dal bulduğunu mu sandın yoksa? İki sefer yazdım; "27 Mayıs, hem devrim hem darbe" başlığına Türkeş'in ve Cemal Gürsel'in resminin konulmasını senin gibi doğru bulmayan birisi varsa ve sırf Türkeş'in resmini o başlığa koyduğum için beni ideolojik anlamda suçlayan varsa sana destek versin, bilelim senden başka salak var mıymış? diye. Ama buna sarılmadın ve kimseye sormadın. Şimdi nooldi?! İşte bu sana ders olsun! Umarım küçük numaramı anlamışsındır, ama sanmıyorum.
-
Senin amacın Lazlara destek çıkmak değil, Lazlar üzerinden Türklere, Türkiye Cumhuriyetine çamur atmak. Ama yemedi kimse.
-
Bir de zeytinyağı gibi üste çıkmıyor musun.. Yuh artık! Sen bir site aç da göreyim resimlerini, bakalım neler koyacaksın. O zaman konuşuruz. Gidip de Hükümetten bahsedince Tayyip'in resmini koyduğunda "RTE yalakası" diyenler olursa bana yaptığın salaklığı hatırlarsın.
-
Kıvırma Jadı. Açık açık yazmışsın işte. Benim hem devrim hem darbe dediğim 27 mayıstır. 12 Eylül'ün devrimle ne ilgisi var? 12 Eylül'e hiç "Hem devrim hem darbe" başlığı atılabilir mi? Var mı bir tane ahmak 12 eylül için devrim diyen?
-
Okuduğun Üniversiteye bağlı.
-
Çarpıtıyorsun Astur. "Ordu sokağa inmesin. Ama ben de varım diyebilir." demek başka, "ordu bizi kurtarsın" diyor başka. İkisi arasında dağlar kadar fark var. Devrimciler son anına kadar orduya da çağrıda bulunur ve halk hareketlerinin yanında olmalarını, en azından karşısında olmamalarını bekler. Ekim Devriminde de böyle olmuştur. Devrim öncesi tüm bildiriler "İşçiler, Köylüler, Askerler!" diye başlar. AB'yi ABD'den ayrı düşünmek yanlıştır. Emperyalistlerarası entegrasyon vardır, işbirliği vardır ve AB'nin Ortadoğu ve Türkiye üzerinde aynı ABD gibi beklentileri vardır. O yüzden de daha dünkü çocuk Hırvatistan'ı bile aralarına alırlar, bizi oyalayıp dururlar.