
panteidar
Members-
İçerik sayısı
464 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
16
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by panteidar
-
Bir zırva daha! Osmanlı'yı yıkan TC'dir. Nasıl ki Çarlık Rusyası SSCB ile özdeşleştirilemezse TC'de Osmanlı ile özdeşleştirilemez. Senden ala çirkef mi olur.. Ateistforuma kapalı olduğu için giremiyorsun, buradan başka bir forumu tavsiye alıyorsun, sonra da oraya gidip mağdur rolü kesiyorsun. Ayıptır ayıp! Yıllarca keyif alarak katıldığın platforma nankörlük etme. Kimse de seni rahatsız etmiş değil. Eşşekliğin büyüğünü o lafı etmekle yaptın, yıllarca Ateistforuma katılmakla değil. Biraz erdem sahibiysen bu konuda yanlış anlaşıldığını yazarsın. Ateistforum düşmanı sapıkların dolduruşuna gelmezsin.
-
Türklerin milliyetçiliği eleştirilebiliyor da, kürtlerinki neden eleştirilemesin. Yanlış anlaşılmasın diyerek asıl yanlışa düşmüşsün. Bir hareket, milliyetçi karakter taşıyorsa eleştirilmelidir. Hele etnik grupların çok sayıda olduğu ülkelerde şiddetle eleştirilmelidir. Bu noktada sadece Kürtlerin milliyetçiliği, etki-tepki prensibi gereğince Türklerin milliyetçiliğinden kaynaklanmış sayılarak mazur görülebilir. Hala Kenan Evren'in Kemalist olduğu safsatasını dillendirmektesiniz. Kenan Evren ne kadar Kemalist ise, nasyonal sosyalistlerin lideri Hitler de o kadar sosyalisttir. Hiç Uğur Mumcu'larla, Doğan Avcıoğlu'larla Kenan Evren aynı kefeye konabilir mi? Artık Kemalistlerle sahtelerini ayırmasını bilelim. Nasıl ki sosyalistlerin revizyonisti, oportünisti varsa Kemalistlerin de vardır. Ama inatla faşistleri, cuntacıları Kemalist göstermeye çabalamaktasınız ki yanlış yapıyorsunuz.
-
Sana saçmalamak serbest Evrensel-insan. Gönlünce saçmalıklar düzebilirsin. Zaten "Emperyalist işgalcileri ülkesinden kovanların anti-emperyalist olamayacağı" saçmalığı üzerine söylenecek söz olmaz.
- 62 yanıt
-
- 1
-
-
Sen şifanı bulmuşsun Allahından. Zırvaların zirve yapıyor. Linkini verdiğin Nişanyan bile senden dürüst. Dürüstlük demişken aklıma geldi, sorayım: Ateistforum'un engelli oluşundan dolayı buraya ve diğer tarafa yazmaya başladın. Ama diğer tarafta sanki Ateistforum'un mağduruymuş gibi rol kestin. Bu kadar da mı alçalacaktın. Tuh sana!
-
Ben Kemalist değilim, ama onlar da değil. CHP'li de değilim. Benim partim henüz kurulmadı. Ama ÖDP'ye yakın olduğumu söyleyebilirim. Henüz Türkiye'de doğru anlamda demokratik devrimi ve demokratik sosyalizmi savunan bir parti yok. Onlar neden Kemalist sayılmaz: Çünkü Kemalist olduğunu söyleyenin Kemalizm'in her ilkesini, her görüşünü kabullenmesi gerekir. Örneğin Nihal Atsız Kemalist olamazdı. Irkçı biri Kemalist olabilir mi? Nitekim "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesine karşı çıkmıştı. Günümüzün milliyetçileri de devrimciliğin-halkçılığın-laikliğin tam olarak hakkını veremiyorlar, yontmaya çabalıyorlar. "Sonuna kadar milliyetçi" dediklerin milliyetçi değil, yurtseverdir. Kavramları karıştırmayalım. Senin milliyetçilik dediğin genelde Türkçülüğü içerir. Sosyalistler de bu yok. Stalin'de de Rusçuluk yok. Altı oku'n ilkelerini günümüze uyarlı olarak açıklamıştım daha önce: Atatürk ilkeleri
-
"O esnada Musul ve Kerkük'ü alıyorlardır" saçmalığını yazılmamış kabul ederek belirteyim; bu yazdıklarınla ilgili benim aksi bir iddiam yok zaten. Ben kalkıp da "yedi düvele karşı" nakaratlarında bulunuyor değilim. Ancak bazıları çıkıp Kurtuluş savaşının anti-emperyalist bir savaş olmadığını iddia ediyor hatta "çete savaşı" diye zırvalayanlar bile var. Nişanyan hiç olmazsa Fransızlarla, Yunanistan ve Ermenistan'la olan savaşı kabullenmiş. İngilizlerle bir savaş, bir çatışma olduğunu kimsenin öne sürdüğü yok ama Yunan Ordusu İngilizlerin taşeronluğunu yapmış ve İngiliz komutanlar tarafından yönetilmiştir. Görüldüğü gibi bilgi eksikliğinden dolayı tarih yorumlamalarında hep çuvallamaktasın. Musul-Kerkük olayı çok daha sonraki bir gelişmedir.
-
Doğrudur, Kürt sorunu Türk solunun enternasyonalliği açısından turnusol kağıdı sayılır ve Türk solu bunu doğru yaklaşımıyla 70'li yıllardan beri kanıtlamıştır. Örneğin Devrimci Gençlik dergisi 78'de UKKTH bağlamında "devrimden sonra referandum" görüşünü benimsemişti. Ancak Öcalan başından itibaren Türk solundan ayrı ve ayrılıkçı bir yol izledi ve PKK Kürt milliyetçisi bir tavır sergiledi. PKK'nın bir terör örgütü olduğu gerçeği ortada iken bu konuda "artık yemiyor" demek, konuya objektif yaklaşamadığının bir göstergesidir. 99'a-Öcalan yakalanana kadar ayrılıkçı bir siyaset izleyen terör örgütü, 99'dan sonra strateji değiştirmiş, ayrılma yerine demokratik birlikteliği esas almış, sivillere yönelik terör eylemlerinden hız kesmiştir. Ama terör örgütü niteliği değişmemiştir. Devlete ve orduya karşı düzenlenen eylemler terör değil savaş olarak nitelenebilir ama sivil halka yönelik eylemler yine devam etmiştir.
-
Her zaman olduğu gibi yine yanıldın Jadı. Oğuz değil mantık.
-
Jadı, seni şimdi bir kilitlerim, bir daha zor açılırsın ona göre. Sen de çok iyi bilirsin ki; ben ne konuları çarpıtırım ne de laf kalabalığı yaparım. Demiyorsun ki; "Ben atıp tutuyordum. Kanıtlayamayacağım iddialarda bulunuyordum. Kanıtlamamı isteyince kilitlenip kalıyordum. O da buna sinirleniyor, beni haşlıyordu." Ayrıca sadece sana değil, bak bu başlıkta tartıştığın Evrensel de Atatürk'ün İngilizlerle anlaşıp onların taleplerini yerine getirdiğini iddia etmişti. Kanıtlayamayınca ona da bozuldum. Yıllardır forumda beraberiz. Birbirimizi az çok tanıyoruz. Ben nasıl ki asılsız iddialarda bulunmuyorsam, kanıtlayamayacağım zırvalar öne sürmüyorsam, karşımdakiler de aynı prensipte olsunlar. Kimsenin farklı düşünmesine, karşıt görüşte olmasına kızamam, buna hakkım yok. Aksine anlayışla karşılarım. Yıllardır ne cinslerle düzeyli tartıştık. Sizle mi tartışamayacağız. Ama tartışmanın da bir etiği var. Sırf karalamak için aslı astarı olmayan iftiralarda bulunulduğunda elbette buna hoşgörülü olunamaz. Neyse gittiğin yerde senin gibi cinsler çok. Zırvalarına bol miktarda destekçi bulabileceğin için rahat edersin.
-
Odatv'nin yazısında doğruluk payı var" dedim ama bu arada yazıda yanlış bulduğum ve katılmadığım kısmı belirteyim ki yazıyı tümüyle desteklediğim sanılmasın: Bu tahlil ve görüşe katılmıyorum. Bana göre Öcalan kesinlikle sosyalist bir lider değildir ve birleşik bir sol çatı partisinin de lideri olamaz. Kılıçdaroğlu'nun rakibi de olamaz. Ben tersine BDP'nin ve BDP desteği ile meclise giren sosyalistlerin Öcalan'ın gölgesinden sıyrılmaları, onu aşmaları halinde bir atılım yapabileceklerini ve CHP'ye kan kaybettirebileceklerini düşünüyorum. Şimdi beni de kıvırmakla suçlama sakın, ilk yazıma da bakarsan bu görüşümü görebilirsin. Eren Erdem'e gelince; kendisi sol kulvardan İslam'ı pompalayan, İslam'ı farklı göstermeye çalışan biri ve bu yönde çarpıtma yapmakta bayağı deneyimli. Odatv'nin yazısını da çarpıtarak yansıtmış. Belli ki milliyetçiler Odatv'ye tavır almışlar. İyi olur. Saflar netleşsin. Milliyetçilere yer çok. Ne işleri var solcuların arasında.
-
Yanılıyorsun. Hiç ilgisi yok. Tersine CHP en yüksek oy oranına içindeki Marksist kökenliler ve sol söylemler sayesinde erişebilmişti. (1977-%42) O dönemin CHP'sinin en gözde sloganları "Bozuk düzeni değiştireceğiz", "Ne ezilen ne ezen, insanca hakça bir düzen" ve "Toprak işleyenin, su kullananın" idi. Dünyada adaletsizlik, eşitsizlik, ezilenler ve ezenler olduğu müddetçe sağ da olacaktır, sol da. Hiçbir zaman da bitmiş değil. CHP'se sol biterse CHP de biter. Kimse aslı varken taklidinin peşinden gitmez. Senin gibi hastalık derecesinde aşırı milliyetçiler nerede bir sol düşünce görse İsrail'le, Yahudilikle ilişkilendirir. Halbuki İsrail'in bile içinde senin gibi ırkçı milliyetçiler olduğu gibi, sosyalistler de var, liberaller ve muhafazakarlar da. Komploya gelince; Provakatörler her yere sızabilirler. Geçmişte içinizde cirit atıyorlardı. Odatv'ye de birinin sızmış olması gayet normal. Önemli olan onun oyununa gelinmemesi, provakasyonun bozulmuş olmasıdır. CHP, 70'li yıllardan bu yana içinde solcuları, sosyal demokratları, Atatürkçüleri barındırır. Birisi sosyalistim dediğinde hiç kimse "Ne işin var burada?" diyemez. Ama CHP'de faşistlere, ırkçı milliyetçilere yer yoktur. Örneğin senin gibileri CHP'de barındırmaz, bu lafları ettiğinde tekmeyi vurur defederler. Buna karşın CHP sol düşünce yönünden eksiklik içindedir. Son dönemde bunu telafi etme aşamasına girmiştir. Asıl size sormalı: Faşolar ne diye CHP ile, Odatv ile bu kadar yakından ilgileniyor? Size ne Yahu? Siz değil misiniz zamanında Ecevit'e bile komünist damgası vuran? CHP'lilere "Komünistler Moskova'ya" diye bağıran? Hadi başka kapıya. Gidin siz AKP'deki, BBP'deki ülküdaşlarınızla uğraşın. Kıvırma mıvırma yok. Odatv'liler hapiste olup da dışarda en kıdemli olan Mümtaz İdil olunca, faşolar ona saldırmışlar. O da "Yazı bana ait değil desem de inanmayacaklar çünkü bir kuyruk acıları olduğu belli" diye yanıt vermiş. Bu arada Yahudi uşağı ve Çapulcu sürüsü arıyorsan yanlış adreslerde dolanmaktasın. Önce kendi içinden başlayacaksın.
-
Bırak bu zırvaları Akhe. Hepimiz biliyoruz ki CHP gerçek anlamda bir sosyal demokrat parti olmasa da, gerek barajdan dolayı gerekse sol partilerin umut vermemesinden, iktidara alternatif olamamasından dolayı sol oyları topluyor. Odatv'nin de söylediği bu. Ben ihtimal vermiyorum ama BDP Türkiye solunun sözcülüğüne soyunursa CHP'ye darbe vurur. Milliyetçiler bekliyor ki; Yahudi düşmanı olunsun, Kürt realitesi inkar edilsin, Türkçülük esas alınsın. Bunun dışına çıkanı Yahudi ajanı ilan ediyor, hainlikle suçluyor. Odatv, milliyetçilik yerine yurtseverliği öne çıkarıyor, ulusalcı bir çizgi izliyor. Dolayısıyla sol nitelikler ortaya koyuyor. Bu da sizin gibilerin işine gelmiyor. Böylece Odatv'yi hedef almakla tertipçilerin, tezgahçıların, cemaatçilerin yanında yer almış oluyorsunuz. Cumhuriyetçilikle, Kemalistlikle bir yere varılmaz. Bunlar ancak yurtsever politikaların ilkeleri arasında yer bulabilir. Bu ilkelerin bazılarına sol sahip çıkabilir, bazılarına sağ. Zaten sizin de tümünü kabullendiğiniz yok. O Yahudilerin uydurması dediğin sosyalizmin desteği ile kuruldu bu cumhuriyet. Ve sosyalizm, ne TKP'nin tekelindedir ne de başka bir sol partinin. Zamanı geldiğinde hangisi halkı kucaklayabilir, hangisi öncü olabilirse onun saflarında yer alınır.
-
Bunların hepsi safsata. Odatv'nin yorumunda doğruluk payı var. Bu doğrulara karşı fikir sunmak yerine ucuz komplo teorileri sergilemek çok yanlış. Milliyetçiler bir türlü bu hastalıktan kurtulamadılar. Elbette baraj aşağıya çekildiğinde ve BDP Kürt solu yerine Türkiye solu bir politika ortaya koyduğunda solcuların önemli bir kısmının desteğini alabilir. Sol, PKK'nın terörizmine ve ayrılıkçı siyasetine karşıydı. 12 yıldır bu siyaseti terketmiş durumdalar. Bugün ilk kez oy kullanan 18 yaşındaki bir genç PKK'nın bölücü politikasını ve 1-2 eylem dışında sivillere yönelik terör eylemlerini pek bilmez. Dolayısıyla 99 öncesi yaşananlar yavaş yavaş unutulmakta ve günümüzün çizgisi dikkate alınmaktadır ki bu çizgi sola ters değildir. En önemli terslik gündemlerinin ilk sırasında daima Kürt sorununun olmasıdır. Bunu aşan bir BDP gerçek anlamda sol nitelik kazanacak ve çemberini büyütecektir. Sonuçta da CHP için bir rakip haline gelecektir. Çünkü bugün solcuların, sosyalistlerin önemli bir bölümü barajdan dolayı CHP'ye oy vermektedir. Baraj sorunu kalktığında bu oylarda önemli bir değişim yaşanabilir. Odatv bu doğru tespiti yapınca hemen İsrail, Yahudi, PKK suçlamalarının gelmesi Türk milliyetçilerinin hala at gözlüklerini çıkaramadıklarını gösteriyor.
-
Sn. Elektro, teşekkür ederim. Emek, Özgürlük ve demokrasi bloğu bağımsız adayları tahminleri yanıltmayarak başarılı oldular. Buna karşın Cumhuriyetçi Güç birliği adayları beklenen başarıyı gösteremediler. Kuşkusuz BDP desteği önemli bir faktördü. Ve 2007'ye göre milletvekillerini 15 sayı arttırmış oldular. Böylece mecliste güçlü bir gruba sahip oldular. Bağımsızlar içinde PKK kökenli olmayan eski tüfek sosyalistlerin mevcudiyeti, BDP'nin mecliste sadece Kürtlerin sesi değil, ezilenlerin de sesi olabileceği umudunu veriyordu. Ancak Ertuğrul Kürkçü'nün "Seçimin galibi Öcalan'dır" açıklaması bu umutları azalttı ve Ufuk Uras çizgisinde bir siyasetin tekrar sahneleceğinin işaretini verdi. Halbuki bağımsızlardan beklenen artık Öcalan'ı aşmaları ve kendi özgür siyasetlerini ortaya koyabilmeleridir. Bunu yapamadıkları sürece Öcalan'ın ev hapsi talebine kilitlenerek bağımsız karar alamayacak ve demokrasinin gelişmesine katkıda bulunamayacaklardır. Umarım Kürkçü'nün açıklaması Öcalan'a biat anlamı taşımıyordur ve BDP çatısı altında da olsa bağımsızlıklarını sürdürürler.
-
Yer ile kastedilen evren değil Evrensel-insan. Evren bilinci yok. Gök'le kastedilenin evren olduğu öne sürülse de gök, yerin üzerinde bir kubbe olarak algılanıyor. Bu kubbede ay, güneş ve yıldızlar var. Ve bunlar dünya gibi bir yer olarak da algılanmıyor. Yer ya da arz denilerek dünya kastediliyor, dünya dışında bir anlamı yok. Bu konuların detaylı bir açıklaması da yok. Bu zırvayı öne süren ilahiyatçıyı hatırlarsınız belki, tv'de Celal Şengör'le birlikte evrim tartışmasına çıkmıştı.
-
Tevrat'a göre gök ve yer vardır. Yer'in ise gökte bir cisim olduğuna dair hiçbir ifade yoktur. Altta yer, üstte gök ve arada güneş, ay ve yıldızlar. Kur'an'da da böyledir. Zamansal öncelik ise yer'dir. Güneş, ay ve yıldızlar daha sonra yaratılmıştır. "Gözledik" zırvasının konuşulacak bir yanı mı var ki onun hakkında konuşacağız.. Tabi ki bu iddiasının temeline, nereden kaynaklandığına bakacağız. Ivır zıvır dediğin o ayetlerdir bu zırvalamaların nedeni. Bunu ortaya koymadığımızda bilmeyenler meseleyi anlayamayacaktır.
-
Bu iddiasına Kur'an'dan pek destek bulamaz ama Tevrat'ta dediği gibidir: 1- Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı. 2. Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrının Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu. 3. Tanrı, «Işık olsun» diye buyurdu ve ışık oldu. 4. Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı. 5. Işığa «Gündüz», karanlığa «Gece» adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu. 6. Tanrı, «Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın» diye buyurdu. 7. Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı. 8. Kubbeye «Gök» adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu. 9. Tanrı, «Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün» diye buyurdu ve öyle oldu. 10. Kuru alana «Kara», toplanan sulara «Deniz» adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. 11. Tanrı, «Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin» diye buyurdu ve öyle oldu. 12. Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü. 13. Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu. 14. Tanrı şöyle buyurdu: «Gökkubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.» Ve öyle oldu. 16. Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. 17. Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
-
Seçim sonucuna etki eden maddelerin her biri tek başına AKP'nin %50 oy almasını sağlamış değildir. Her bir maddenin ya da birkaç maddenin birlikte etkili olduğu bir seçmen kesimi vardır. AKP'nin yaptıklarını yapacaklarının teminatı olarak gören bir kesim de mevcuttur. Bu kesim, dini öncelik olarak görmeyen ve esnek bir yapıya sahip olan kesimdir. Yani, AKP'den vazgeçip CHP'ye ya da başka bir partiye oy verebilecek kesimdir. Oranını tam bilemem, ama %15'tir ama %20'dir. Bu kesimin öncelikleri arasında ekonomik istikrar vardır, kalkınma vardır. Genelde şu söyleme sahiptirler: "İlk kez bu hükümet döneminde enflasyon tek haneli rakama indirilebildi ve yıllardır aynı oranda sürdürülüyor. Bu hükümet sayesinde hastane ve ilaç kuyruklarından kurtulduk, istediğimiz hastaneye gidebiliyoruz. TOKİ'nin sayesinde konut sorunu azaldı. Memleketin her yanına duble yollar, tüneller yapıldı, ulaşım kolaylaştı. Belediyeler gayet güzel çalışıyor. Benzer hizmetleri sürdüreceklerine inanıyorum. Çünkü Tayyip Erdoğan'a güveniyorum. Ama iktidar değişirse bu hizmetler kesilebilir, kalkınma yavaşlayabilir, popülist politikalar nedeniyle enflasyon yükselebilir. Muhalefet partilerine güvenemiyorum." Bu kesimi ikna edebilmek zordur. Ve "Benim adım Kemal!" söylemlerine aldanacak bir kesim değildir.
-
Neden Yanıldık Ben ve benim gibi düşünenler AKP'nin 2007 seçim sonuçlarına göre önemli oranda oy kaybedeceğini ve 2009 seçim sonuçlarının da altına düşeceğini tahmin etmekteydi. Dolayısıyla AKP'nin oy oranının %36-38 bandında yer alacağı düşünülmekteydi. Yeni CHP'nin ise gerek Kılıçdaroğlu faktörü ile, gerekse eski laikliğin ve Atatürk'ün arkasına sığınan sığ politikalarını bırakıp proje üreten bir parti imajıyla %30 oy oranının üstünde, %32-34 bandında bir oran yakalayacağı tahmin edilmekteydi. Bu tahminler gerçekleşmediği gibi tersine AKP oy oranını beklenenin çok üstünde arttırdı. Seçim sonuçları için değerlendirmem şöyle: 1- Kılıçdaroğlu'nun yeterince inandırıcı olamaması, projelerinin gerçekçi bulunmaması, 2- Kılıçdaroğlu'nun kimliği, Kürt ve Alevi olması, 3- Kılıçdaroğlu'nun Güneydoğu'ya özerklik vaat etmesi, 4- RTE'nin milliyetçi söylemlere yönelmesi, 5- RTE'nin CHP'yi BDP-PKK ile işbirliğiyle suçlaması, 6- Ekonomik istikrarın ve muhtelif kazanımların kaybedilme korkusu, 7- CHP'nin aday seçiminde önemli yanlışlar yapması, 8- AKP'nin yaptıklarının yapacaklarının teminatı olarak görülmesi, 9- AKP'nin 2 dönemde yeterince yıpranmamış olması, 10- Lider faktörü, RTE'nin üstünlüğü. Nerede yanıldığımıza gelince; İlk 5 maddenin etkisinin farkında olmakla beraber, son 5 maddenin kamuoyu üzerindeki etkisini anlayamadık. AKP'nin tek başına iktidarı kaybedecek kadar yıpranmamış olduğunun farkında olsak da; ÖSYM, internet sansürü ve akaryakıt fiyatları gibi konularda 5-10 puan kaybedecek derecede yıpranmış olduğunu sandık. CHP'nin bazı yanlış adaylar seçmesinin ve yanlış illerde yerleştirmesinin, il ve ilçe örgütü adaylarını geri plana atmış olmasının olumsuz etkide bulunacağını algılayamadık. Bu maddeleri ya da ilave edilecek başka maddeleri tek tek ele alıp ayrıca değerlendirebiliriz. Sonuç olarak bence CHP ve Kılıçdaroğlu başarısız olmuştur. Kılıçdaroğlu istifa etmemekle büyük hata yapmış ve güvenilirliği daha da azalmıştır. En azından istifa etmeli, takdiri örgüte bırakmalıydı. MHP için söylenecek birşey yok. Tahmin edildiği oranda oy aldı. Keza bağımsızlar da beklendiği gibi başarılı oldular. Ancak CGB bağımsızlarından Perinçek, Özkan ve Doğan beklenen başarıyı gösteremediler. Seçimin galibi AKP'dir. Milletvekili sayısının düşmesi değil, aldığı oy oranı önemlidir. İktidarda olmasına rağmen yıpranmamış olmak ve her dönemde oy oranını arttırmak küçümsenecek bir başarı değildir.
-
Arkadaşlar, henüz şoku atlatabilmiş değilim. Atlatır atlatmaz bir değerlendirme yapacağım.
-
Ne biçim solcu-devrimci-sosyal demokrat bunlar değil mi, kalkıp emperyalistlerle işbirliği yapıyor hatta onları faşistliklerine alet ediyorlar. 1960 ihtilali öncesi CHP merkez sağ partidir. Demokrat Parti, CHP'den bir adım daha soldadır. Ve darbenin sebeplerinden en önemlisi Menderes'in Sovyetler'e yakınlaşmasıdır. CHP, "Ortanın solu" çizgisini 1965'den itibaren edinmiştir. Ondan önce devletin partisidir. Demek ki 60 darbesi merkez sağa yapılmış değildir. 12 Mart 1971 müdahalesi Demirel hükümeti işbaşındayken yapılmıştır ama AP'den hiç kimsenin kılına dahi dokunulmamıştır. Buna karşın sol, sosyalistler ve sosyal demokratlar büyük baskı görmüş, işkencelerden geçmiş, ordu içindeki devrimci subaylar dahil binlerce devrimci tutuklanmış ve müebbet dahil çeşitli hapis cezalarına çarptırılmış, 3'ü idam edilmiş, birçoğu operasyonlarda öldürülmüştü. Demek ki 12 Mart sola karşı yapılmıştı. 12 Eylül'de de yine işbaşında olan Demirel hükümeti idi ama cuntacılar solu ezdiler. Resmen sol düşünceye soykırım yapıldı. 50 idama ilaveten yüzlerce solcu öldürüldü. Binlercesi işkencelerden geçti, mahkum edildi. Hala davası sürenler var. 12 Eylül, soldan, devrimden korktukları için yapıldı. Buna karşın sağ palazlandırıldı ve yeniden biçimlendirildi. MSP içinden gelen İslamcı Özal'la siyasal İslam'a yol açıldı. 12 Eylül sayesinde RP, 28 Şubat sayesinde ise AKP büyütüldü. Ve ılımlı İslam projesiyle merkez sağın yerine oturtuldu. Darbelerin temelinde ABD ve NATO çıkarları vardır. İktidarda sağ ya sol olması önemli değildir. Yoldan çıkıldığında, çizgiden sapıldığında müdahale gelmiştir. Menderes'in Sovyetlere yönelmesi 60 ihtilalini, 12 Mart öncesi solun gücü ve 9 Martta sol bir darbe olasılığı 12 Mart müdahalesini, 80 öncesi solun önlenemeyen yükselişi ve komünizm tehlikesi 12 Eylül darbesini getirmiştir. Yoksa sağ ne hata yapmıştır ki ABD kalksın da solla işbirliği yapıp devirtmiş olsun. Hiç tutar tarafı yok..
-
Evet. Bence de süper kanıt. Odatv'nin yazısıyla yetindiğinde konuya vakıf olamazsın ve sanırsın ki Odatv abartıyor. Hayır. Gerçekten de Altan kardeşler de babaları gibi cunta dönemi sırasında cunta aleyhinde tek bir yazı yazmamış, tek bir eleştiride bulunmamıştır. Aksine 12 Eylül'ü meşru gösterecek ve faturasını solculara, devrimcilere kesecek bir yaklaşım içinde olmuşlardır. O söz basite alınacak bir karalama değildir. Devrimcileri seksomanyak olarak nitelendirip sevişmesini bilmedikleri için silaha sarılmakla suçlayan Ahmet Altan, hırsızı bırakmış evin çocuklarını eleştirmiştir. Bu arada hırsıza da bir eleştiride bulunmuş olsa yanlış anlaşılmaz ama ne var ki 12 Eylül döneminin başbakanı Özal'a övgüler düzen, hükümetin şakşakçılığını yapan bir davranış sergilemiştir. O sözleri Jandarmayla çatışma sonunda ölen iki Devrimci Yol üyesi için yazmıştı. Ama bugün benzeri bir çatışmada silahını gençlere değil, orduya çevirmekte. Nereden nereye! Keşke cunta döneminde de o yürekliliği gösterebilmiş olsaydı da, cuntacılara çatabilseydi. Ondan da vazgeçtik. Devrimcilere küfredeceğine sussaydı da, adam sanılsaydı. Görüldüğü gibi bir Odatv klasiği ama çok anlamlı bir klasik.. İtiraz varsa Mehmet Barlas, Nazlı Ilıcak, Oral Çalışlar, Hasan Cemal ve benzerleri hakkında çok daha fazla örnek mevcuttur. Ama belli ki senin için Ahmet Altan önemli. Son 10-15 yıllık dönemde Ahmet Altan demokratlaşmış olabilir, kardeşi kadar olamasa da. En azından bunu heykel yıkımına gösterdiği tepkiden farkedebiliyoruz. Ama bugün iktidar karşıtı aydın ve yazarlar geçmişleriyle eleştiriliyorsa bilinmelidir ki eleştiren tarafın geçmişi de pek temiz sayılmaz. Doğrusu demokrat kimliğiyle ortaya çıkanların, hangi tarafta olursa olsun iktidar-muhalefet gözetmeden daima özgürlükleri savunmaları ve özgürlükler konu olduğunda dayanışma içinde olmalarıdır. Ne var ki birçoğu iktidar ve cemaat savunuculuğu yapmaktan özgürlükleri savunmaya fırsat bulamıyor.
-
Sen boşver Onur Öymen'in ne dediğini. Onur Öymen kimsenin temsilcisi değil. Onun ne dediği önemli değil. Bildiriyi onaylayan birkaç kişi bulup "Bak işte demokrat geçinenlerin gerçek yüzü" diye ortaya çıkıp tüm demokrat insanları karalamanın mantığı yok. Bir kişinin açıklaması ne partisini bağlar ne de o kişinin görüşlerine yakın olanları. Önemli olan genel görüştür. CHP'nin tavrı da bellidir, demokrat yazarların da. Kimse de darbe çığırtkanlığı yapmış değil. Asıl bu paranoya. Şimdilerde çocuklar bile biliyor ABD'nin onayı olmadan darbe yapılamayacağını. Cumhuriyet mitinglerini bile darbe çığırtkanlığı ile suçladınız ama görüldüğü gibi demokratik bir tepki olarak kaldı. Otoriter rejime doğru gidildiğini ise artık sadece biz söylemiyoruz. Avrupa'da bunu görüyor ve eleştirilerini yöneltiyor. Açık seçik belli olan yasakçı düzene yönelişi görmeyip, görenleri ise paranoya ile suçlamak körü körüne iktidarı desteklemektir. Yasakları savunmak, özgürlüklerin kısıtlanmasını istemektir. İktidar yalakası olarak tanınanlar bile iktidarın yasakçı zihniyetine tavır aldılar. Örneğin Ahmet Altan RTE ile mahkemelik oldu. "Ucube" diyerek beğenmediği heykeli yıktıranlar, yarın beğenmediği kitapları da yaktırabilir" dedi. O da mı paranoya?
-
Tamam işte, madem ki bu açık bir darbe-müdahale tehdidi, yargılansın öyleyse. Neden yargılanmıyor? Neden "Yoksa AKP mi yazdırttı bunları?" sorusuna mahal veriyorlar? Cımbızlama cümleleri getirmek yerine yazısının tamamına bakacaksın. Önceki mesajımda da belirttim ama anlaşılan o ki yazısının tamamı seni yalanladığı için hala cımbızlanmış cümleye sarılmaktasın. Tabi canım, bizim varsayımlarımız değersiz ama sizin iktidar savunuculuğunuz çok değerli. Gerçeği göremiyor, hala bu bildirinin bir tertip olduğunu anlayamıyorsunuz. Düzmece planlarla ne kadar yurtsever, ABD karşıtı subay varsa tasfiye edilip hapise tıkılıyor, ordu tamamen Amerikan ordusu haline getirilmeye çalışılıyor ama bildirisi hala Genelkurmay sitesinde asılı olan kişiye dokunulmuyor. Onun dokunulmazlığı mı var? ABD mi koruyor yoksa? Şeriat öyle devrim gibi pat diye gelmez. Sinsi sinsi adım adım teokrasiye doğru ilerleniyor. İşte yargı da AKP'lileşti. Sayıştay, Anayasa Mahkemesi, HSYK'dan sonra Yargıtay da ele geçirildi. Şu seçimi de farklı kazanırlarsa daha hızlı ilerleyecekler. Başkanlık sistemini gerçekleştirdiklerinde artık hergün yeni bir yasakla özgürlüklerimiz elimizden alınacak. Teokrasiye geçildiğini anlayamayacaksınız bile. Türkiye'de şeriat düzeni İran-Arabistan gibi olmaz. Osmanlı'da bile olamadı zaten ki moderneleşen, temelleri sağlam bu cumhuriyet toplumunda hiç olamaz. Ama referanslarını dinden alan, medeni kanunları dine uygun hale getiren, ulemaya danışan, özgürlükleri kısıtlayan, laikliğin içini boşaltan bir rejim de şeriat düzeninin bir versiyonudur, teokratik düzendir. Ha, siz bunlardan memnun olursunuz, bu size rahatsızlık vermiyordur, o başka tabi.
-
Buyrun bir örnek verelim: http://www.odatv.com/n.php?n=sanem-altana-uzucu-haberimiz-var-0806111200