kavak

Ne demek istediĝinizi anlamadım. Uzaylıları kastediyorsanız... Onların varlıklarının kanıtlanmamış olduklarını biliyorum. Keza onların var olup olmadıkları başka bir konu elbette. Onları farzı misal olarak kullandım, çünkü mevzubahis matematik olduĝu için ve tüm kainatı kapsadıĝı için, öyle bir soru sordum. Neyse, her soru cevaplanmak zorunda deĝil. Fibonacci dizisi doĝada var ve onları gözlemliyoruz. Mesela ayçiçeĝi çekirdeklerin dizilimleri, bazı bitkilerinin yapraklarının dizilimleri vs. Tamam her ne kadar "sayıcı" biz olsak da, bu dizi bizlerden baĝımsız olarak ortaya çıkmış. Bu durumda insan, insan zihni veya her neyse, bunun neresinde? Fibonacci örneĝinde olduĝu gibi, belki de kullandıĝımız matematik doĝanın da bizzat kendi dilidir.

İlginç ve güzel bir soru hakikaten. Tek bildiĝim, sizin de söylediĝiniz gibi doĝayı tanımlamak için kullanıyoruz. Kainatın diĝer ucundaki zeki bir canlı, bizim kullandıĝımız matematiĝin aynısını (formüller vs.) kullanır mıydı, daha doĝrusu aynı sonuca varmak için kullanmak zorunda mı?

Anayasayı umursayan mı var? Halbuki mevcut seçim yasasına göre RTE´nin bu seçimlerde aday olmaması gerekirdi, çünkü seçim kararını kendisi verdi. Zamanla her türlü eylemi kendilerine göre bir şekilde uyduruyorlar, çünkü muhalif kesim oldum olası gerektiĝi şekilde güçlü bir tepki vermedi ve hâlâ öyle. Halk desen, kör ve saĝırları oynuyor. Bu nedenle tüm olumsuzluklara raĝmen RTE yine kazandı.

Günümüzdeki %100 milli denebilecek ürünlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez, çünkü globalleşme yüzünden dünya pazarında önde gelen markalar bile %100 kendi ülkelerinde üretilmiyor ve parçalarının %100´ü kendileri icat etmedi. Birçoĝu lisans/telif hakkı satın alarak, ürünlerini kendi markası altında pazarlıyor. TOGG´un bundan bir farkı yok ve %100 olmasına da gerek yok. Önemli olan ülke ekonomisine getireceĝi katkı ve vatandaşına iş olanaĝı saĝlaması.

Teknoloji hırsızlıĝı zannedildiĝinden daha yaygındır, çünkü Know How (bilgi birikimi) elde etmek bir hayli pahalıdır. Emek ister, zaman ister, para ister, uzman elemanlara gerek var. Haliyle kısa yoldan veya fazla emek/para sarfetmeden önemli bilgilere ulaşmaya çalışılır.

RTE halkın dilinden konuşuyor... Halkın dili: küfürbaz, bayaĝı, kaba ve ötekileştirici vb. Kibar olanı, kibar konuşanı veya kibar davrananı bu millet oldum olası sevmemiştir. Kabadayı görünümünde olanlar avantajlı. Bu arada ekonomi batmış, deprem olmuş 100000 insan ölmüş kimin umrunda?!

Doĝruya doĝru. Haklısın, ben de orada bir hayli yakışıksız davranmışım ve çizgiyi biraz aşmışım. Demek ki hiçbir insan mükemmel deĝilmiş. Yine de bu konudaki son mesajımın arkasındayım, dindarların çoĝunluĝu ılımlıdır ve aklı başındadır.

Batı ve Kuzey Doğu Afrika: Dogon kabilesinin yaratılış miti Kadınların gökyüzündeki yıldızları topladığı ve onları çocuklarına verdikleri bir zaman vardı. Küçük toprak parçalarından yıldızları yapıp onları uzaya fırlatan, tek ve büyük tanrı Amma idi. Amma, ayrıca ayı ve güneşi de topraktan yaptı. Güneş, kor haline gelene kadar ısıtılmış ve kırmızı bakırdan kalaylanmış bir tencere idi. Ay o kadar çok ısıtılmadı ve beyaz bakırdan kalaylandı. Afrıkalılar güneşin ışıĝından ve Avrupalılar ayın ışığından gönderildiler. Amma bir parça balçığı uzaya fırlattı. Orada kuzeyi yukarda, güneyi aşağıda, batıda ve doğuda kolları olan, uzanmış bir canlıyı andıran bir vücut meydana geldi. Yeryüzü düz bir şekilde yayılmış vaziyette onun sırtında duruyordu ve dişi idi. Ortasında karınca yuvasını andıran cincel organı vardı. Kilitoris ise bir termit yuvasıydı. Amma yalnızdı ve bu dişi varlığı arzuluyordu. Yeryüzüne yaklaştığında, termit yuvası erkeksi bir şekilde yükseldi ve karınca yuvasının girişini kapattı. Güçlü cinsel arzusunu gidermek için termit yuvasını darmadağın etti ve yeryüzüyle cinsel ilişkide bulundu. Ancak Amma doğanın tabiatını termit yuvasını darmağın ederek bozduğu için, bu birleşmenin çocukları umduğu ikizler değildi, bilakis problemlerin sembolü olan çakal idi. Yine de Amma yeni eşiyle cinsel ilişkiye devam etti ve onu hayatın tohumu olan su ile doldurduktan sonra, yeryüzü uzun zamandır beklenen ikizleri doğurdu. Vücutları baştan bele kadar insansı, aşağısı ise yılandı. İnsan gözleri gibi açık olan kırmızı yılan gözleri ve çatal dilleri vardı. Gevşek kolları vardı ve vücutları su ve bereketi temsil eden yeşil tüylerden kaplıydı. Amma´nın bu Nummo adlı çocuklarda babalarının özü vardı ve onun yanına yukarıya gittiler. O, onlara bilmeleri gereken herşeyi öğretti. İkizler, Amma´nın özü için muntazam bir kaptı. Yeryüzünün birincil yaşam kaynağı olan sudan doğmuş olup, bugüne kadar bütün karasularda bulunuyorlar; okyanustan tutun, insanların bir gıdım içtiği suya kadar.

Mayaların kutsal kitabı Popol Vuh´ta yazılı olan yaratılıș miti: Çok eskiden sadece gökyüzü ve deniz vardı. Ama tanrılar kendilerine tapan birisini özlüyorlardı. Bu yüzden canlı varlıklar yaratmaya karar verdiler ve onlar için gökyüzü ile denizin arasında kuru bir yer olan yeryüzünü inșa ettiler. Tanrılar önce hayvanları yarattılar. Ancak hayvanların onlara tapmadıklarını farkettiler, çünkü konușamıyorlardı. Bu yüzden çamurdan bir insanı biçimlendirdiler. O konușabiliyordu, ama sadece anlamsız sözler söyleyebiliyordu. Tanrılar bu sefer tahtadan üretilmiș insanları denediler. Bunlar konușuyorlardı ve çoğalıyorlardı, ama tanrılara șükretmeyi unutuyorlardı. Tanrılar, tahta insanlardan kurtulmak için bir tufan gönderdiler. Ancak onlar ağaçlara çıkarak kurtulmayı bașardılar. Nihayet tufan gidince de tahta insanlar așağıya inmeyi unutmușlardı. Tanrılar, son bir kere daha denemeye karar verdiler. Mısır çekirdeklerini topladılar, onları öğüterek un yaptılar ve suyla karıștırdılar. Bununla dört insanı biçimlendirdiler. Mısır değișik renklerde olabildiğini için (beyaz, gri, sarı, pembe, kırmızı ve kahverengi), tenleri farklı renklerde olan insanlar meydana geldi. Tanrılar șimdi memnundu mısır insanlarından, çünkü tanrılara tapmaları gerektiğini çabucak öğreniyorlardı.

Doğu Afrika: Yoruba´ların dünya tasviri Gökyüzünün efendisi Olorun en yașlı oğlu Obatala´ya gökyüzünden suların olduğu yere inmesini ve orada yeryüzünü yaratma görevini verir. Bunun için ona göksel kum ve beș parmaklı bir tavuk verir. Obatala yola çıkar, ancak yolda palmiye șarabı bulur, sarhoș olur ve uykuya kalır. Bunu gören babası, küçük olan oğlu Odudua´ya yeryüzünü yaratma görevini verir. Bu oğlu suların olduğu yere iner ve kumu denize saçar. Beș parmaklı tavuğu kumun üzerine bırakır. Eșelemeye bașlayan tavuk böylece kumu her tarafa dağıtır ve bu șekilde tepeler ve vadiler olușur. Bunun olduğu yerde șimdi Yoruba´ların eski kutsal șehri olan Ife duruyor. Ama Odudua, Ife´nin ilk kralı olur. Gökyüzünün efendisinin oğlu olan Obatala uyanıp kendisinin yerine küçük kardeșinin görevi tamamladığını görünce, sinirlenir. Bu bir kavgaya yol açar ve bütün tanrılar taraf olur ve nihayet bir uzlașmayla sonuçlanır. Odudua´nın krallığı tescillenir. Obatala ise her yaratılan insanı, babası Olorun´un onlara hayat nefesini üflemeden evvel, topraktan șekillendirme hakkını elde eder. Kaynaklar: http://www.martina_traxler.public1.linz.at/Dateien/Geschichten/Schoepfungsmythen.pdf https://konzept-und-entwurf.muthesius-kunsthochschule.de/wp-content/uploads/sites/17/2015/06/schoepfungen.pdf

İstedikten, daha doĝrusu inandıktan sonra her türlü bahane bulunur. Bu nedenle her kelimenin neredeyse 9. anlamına bile bakmaktan çekinmezler. Mesela Zariyat 47. ayeti de en çok çapıtılanlardan birisidir. Çünkü yeni bilimsel veriler geldikçe, her kelimeye 9 takla bile attırılır.

Edindiĝim izlenime göre müslümanların kitabı kendinden öncekilerden bir hayli araklamış. Eskilerin kötü bir kopyası gibi, bu o kadar belli ki.

Mesela Enbiya 31 Ayeti: https://corpuscoranicum.de/en/verse-navigator/sura/21/verse/31/print Şimdi aynı sayfadaki "The World of the Qur´an" tuşuna tıkladıĝınızda hangi kaynakların/yazıtların (kurandan daha eski) mâlum ayete işaret ettiĝini okumak mümkün. https://corpuscoranicum.de/en/verse-navigator/sura/21/verse/31/intertexts

Corpus Coranicum nedir? Bu proje, ilk el yazmalarının resimlerini ve metinlerini erişilebilir kılıyor. Yazılı metin geleneğine paralel olarak İslami okuma literatürü sistematik bir şekilde sunulmaktadır. Corpus Coranicum böylece ilk kez tarihsel olarak güvenli bir metin temeli sağlar. Metin tarihinin tarihsel-eleştirel analizine dayanan proje, "Kur'an ortamından metinler" (TUK) veri tabanını kullanarak kronolojik bir edebi yorum oluşturur; ilk kez, erken İslam toplumunun gelişimi, peygamber ile Mekke ve Medine'deki ilk muhataplar arasındaki etkileşim olarak yeniden inşa ediliyor. Kaynaklar: İngilizce: Fransızca: Almanca: Yabancı dillere vakıfsanız, burada paha biçilmez bilgilere ulaşabilirsiniz. Müslümanların kutsal kitabının hem tercümesini hem de esinlendiĝi kaynakları tüm çıplaklıĝı ile sizlere sunuyor. Kullanışı çok kolay. Herhangi bir ayeti seçtiĝiniz zaman onun hakkında (eĝer varsa) elde olan tüm verileri kaynakları ile sunuyor. Bu şekilde bu kitabın zamanla nasıl oluştuĝu hakkında bir hayli fikir sahibi olma olanaĝına sahipsiniz.

Burası kuralları olan özgür bir forum.

Bana bak ve iyi oku: Sana saygılı olmasaydım, bu kadar zaman ayırmazdım. Anladın mı? Yani ha bire sakız gibi saygı kelimesini çiĝneyip durma. Seni buraya davet eden de olmadı. Meyzuya gelirsek... Dedik ya, anlamak istemiyorsun. Sen önce kişisellik nedir onu öĝren ve sakin kal. Senin dinine çocuk masalı da derler, mit de derler, yalan da derler, insan ürünü de derler. Bu gayet normal, çünkü birilerine göre tüm dinler harbiden eskilerin masallarından ve mitlerinden ibaret. Sana kişisel olarak denmiyor. Bunu kişisel algılıyorsan, bu senin sorunun. Hâla mı anlamadın? O zaman yapacak bir şey yok.

Hâlâ anlamadın. Senin kişisel inanmana kimse bir şey diyemez ancak inandıĝın dine, kitabına ve tanrısına aynı muameleyi bekleme.

Kusura bakma saçmalıyorsun, çünkü dinsiz imansız birisine göre dinler, tanrılar ve kutsal kitapları insan ürünlerden ibarettir. Yani onlara göre tanrı yok, dinler yalan. Bunun saygısızlıkla uzaktan yakından hiç alakası yok. Bunu ister beĝen ister beĝenme, çünkü fikir özgürlüĝü diye bir şey var. Yani öyle "yapamazsın, edememezsin" edasıyla dolaylı olarak tehdit etmeyi bırak. Artı; sen yazmadan ben yazayım. İnanç özgürlüĝü de vardır, işte bu nedenle ota, taşa tapma hakkına da sahipsin bir bakıma. İstediĝin şeye tapmakta özgürsün, bu durumda kimse sana bir şey diyemez. Ama inancına veya taptıĝın şeylere saygı falan bekleme. Dipnot: Tanrı var diyenler, onun varlıĝını ispatlamakla yükümlüdürler.

Anlamak istemiyorsun. Forumdaş orada fikrini söyledi. Sen de "Yapamazsınız" dedin. Yani bir bakıma tehdit ettin. Hiçkimse senin dinine, kitabına ve tanrına saygı göstermek zorunda degil. Önce bunu öĝren.

Bu ne şimdi? Tehdit mi ediyorsun? Sen kişisel hakareti fikir/düşünce özgürlüĝü ile karıştırıyorsun.

Bu kadar önyargıya pes doĝrusu. Yahu CHP sadece Kılıçdaroĝlundan mı ibaret? Sanki her seçim sandıĝını o koruyor! Mevzunun Imamoĝlu ile de alakası yok, çünkü ekip (Millet Ittifakı) olarak sandıklara sahip çıkılmalı. Bir iki kişi ile olacak iş deĝil.

Fazla abartıyorsun, çünkü korkak olsalardı son İstanbul seçimlerinde dik durmazlardı. Dik durarak ve geri adım atmayarak İstanbul seçimi kazanıldı.

İktidarı alacak araçlara ve iradeye sahip deĝil derken, tam olarak neyi kastediyorsun?

Bir başkadır benim memleketimin vatandaşları... Diĝer konuda yazmıştım: En vasıfsızından tutun tee tepedeki mâlum şahsiyete kadar neredeyse herkes küfürbaz olmuş vaziyette. Küfürlü konuşmayı bir marifet zannediyorlar. Tüm benlikleri kin ve nefrete dönüşmüş. Memleket, Zafer Partisi vb. Bunların hiçbir şansı yok, çünkü alacakları oyun miktarı %2-3´in üzerinde olmayacak. Aklı başında olan herkes bunu hemencecik anlar. İnce´nin veya Oĝan´ın CB olma şansı ise 0. Evet, kocaman bir sıfır! Hasılı hayalperest olmanın bir anlamı yok. Dipnot: Şeriat gelirse Cumhur İttifakı önderliĝinde gelir, çünkü bunlar HUDA PAR gibi şeriat yanlısı bir partiye kucak açtılar.

Bu memleketin bir türlü düzelememesinin sebeplerinden birisi hem halkın hem de siyasetçilerinin aĝzının bozuk olmasında yatıyor. Herkes mühendis, herkes çokbilmiş ama herkesin üslubu da bir hayli küfürbaz. Hiçkimse burnundan kıl aldırmıyor, özeleştiri yapmıyor. Hep "diĝerleri" suçlu. Sokaktaki vasıfsız elemandan tutun, teee RTE´e kadar neredeyse hepsi böyle. Buna da yozlaşmışlıĝı ve yolsuzlukları eklediĝinizde karşımıza günümüzün Türkiye´si çıkıyor. Türkiye bugünkü sıkıntılı duruma tesadüfen gelmedi ve son 20 senede yaşanan olumsuzluklar da tesadüfen deĝil. Hele ki son depremde 50000+ kişinin ölmesi de tesadüf deĝil. Dış güçler hiç deĝil. Suçlunun kim olduĝunu söylemeye gerek yok; suçlu, elbette bu halkın kendisi. Ha ne diyecektim? RTE ve tayfası yine seçilirse, Türkiye tamamen bir daha kurtulmamak üzere Siyasi İslam bataĝına batacaktır. Çünkü HÜDA PAR´ın Cumhur ittifakında olması da tesadüf deĝil.