kavak

Herhangi kayda değer bir gelişme yaşanmadı, desek, yeridir. Ha evet; İmralı heyeti Kuzey İrak´a gitti ve oradaki Kürt örgütleri ile temasa geçtiler. Tabii buna gelişme denmez, çünkü beklenen bir durum idi ve önemli ve ağırlığı bir siyasi değeri yok açıkçası. Önemli olan Kandil´den PKK´yı yönetenlerin ne yapacağı. Beklenmedik süpriz bir gelişme olmazsa, Bahçeli´nin umulmadık çıkışı doğru dürüst başlamadan bitecek gibi.

Bir üsteki bağlantıda sıkıntı var galiba. Buradan da okuyabilirsiniz: http://www.ancienttexts.org/library/mesopotamian/gilgamesh/tab11.htm

Her şey iletişim ve tepkimeden ibaret. En basit ve ilkel hücreden tutun, en kompleks ve büyük moleküle kadar devam ediyor bu. Milyarlarca tepkimenin sonucunda zeka ve bilinç böyle ortaya çıkıyor. İletişimi kestiğiniz, yani bir başka bir deyişle nalları diktiğiniz an, ortada ne fol kalır ne de yumurta. Yine de hayatımızın sonunda faydalı bir şey yapacağımız muhakkak. O da şu: Başka canlılara yem olacağız, onların yaşamasına olanak sağlayacağız. Hasılı dindarların iddia ettiği gibi bulunmaz bir hint kumaşı değiliz ve ne cennete ne de cehenneme ışınlanacağız.

@Saturn, Trump gelir gelmez yapay zeka ile ilgili tüm düzenlemeler devre dışı bırakıldı. Elon Musk ve Trump´ı destekleyen diğer teknoloji milyarderleri tam da bunu istiyordu. Bundan sonra herhangi bir denetleme olmayacak. Yani bu teknoloji başı boş ve sadece faşist zihniyetlilerin keyfine bırakılırsa gelecekte yaşanacakların çoğunluğu sade vatandaşların aleyhine olacaktır, çünkü bu teknoloji, sadece soruları yanıtlayan bir sistemden ibaret değildir, bilakis çok daha fazlasıdır.

Ibn-Hišām´ın "Es-Siret'ün-Nebeviyye" (Muhammedin Hayatı) eserinden küçük bir kesit. Buyrun kendiniz okuyun ve karar verin: Yemenlilerin ileri sürdüklerine göre Yemen'de bir mesele üzerinde anlaşamadıkları zaman aralarını bulmak için hakem yaptıkları bir ateş varmış . Bu ateş zalimi yakar mazluma tesir etmezmiş. Tubba'ın milleti putları ile ve dinlerine göre putlar ına sundukları kurbanhkları ile, iki yahudi haham ise kendi mukaddes kitapları boyunlarına asılı olduğu halde çıktılar. Ateşin çıkacağı yerin karşısında oturdular. Ateş çıkıp onlara doğru gelince ondan korkup önünden çekildiler. Orada hazır bulunan halk onları teşvik edederek ateşe dayanmalarını emrettiler. Bunun üzerine Yemenliler tahammül ettiler, ateş onları sardı getirdikleri putları ile sundukları kurbanlıkları ve bunları götüren Himyerlileri yaktı. İki haham ise boyunlarında kitapları ile alınları terleyerek zararsız ziyansız ateşten çıktılar. O zaman bütün Himyerliler Tubba'ın yeni dinine girdiler. Yahudilik Yemen'e işte bu şekilde girmiştir. İbn-i İshak der ki: Birinin bana anlattığına göre iki yahudi hahamı ile Himyerliler, ateşi çıktığı yere geri çevirmek hususunda iddiaya giriştiler ve hangisi bu işi başarırsa onun dininin hak dini olduğu kabul edilecek dediler. Bunun üzerine birkaç Himyerli, putları ile ateşe yaklaştı. Ateş onları yakmak için fışkırdı. Himyerliler korkup çekildiler; ateşi yerine geri çeviremediler. O zaman iki yahudi haham Tevrat'tan ayetler okuyarak ateşe yaklaştılar. Onlar okudukça ateş geri gitti. Böylece hahamlar onu çıktığı yere geri çevirmiş oldular; bunun üzerine bütün Himyerliler yahudi dinine girdiler. Bu iki rivayetten hangisinin vuku' bulduğunu ancak Tanrı bilir. Dipnot: Bu kitapta buna benzer akla ziyan çok hikaye mevcut.

Bilgi güçtür, diye çok yerinde bir özlü söz vardır. İslam hakkında ahkâm kesenler bazı verileri nedense hep hasıraltı etmeye uğraşırlar veya görmezden gelirler. Muhammed´i öve öve bitiremezler. Bu nedenle bunlarla karşılaşırsanız bilinmesi gereken bazı gerçekler var... İslam ile ilgili bilgilerin temeli Muhammed´in ölümünden en azından 100-150 sene sonra yazılan kaynaklara dayanır. Yani İslam´ın şekillenmesi bir bakıma 9./10. yüzyılda başlar. Bilmeyenler olabilir: Yine İslam kaynaklarına göre Muhammed, 8 Haziran 632 yılında Medine´de vefat etmiştir. Biyoĝrafiler: Es-Siret'ün-Nebeviyye (Muhammedin hayatı) : Ibn-Hišām (ölüm tarihi: 834), Ibn-Isḥāq´ın yazılarından esinlenir. Ki bu yazıların tümü kayıp. Kitāb al-maġāzī (Muhammedin savaşları): Al-Wāqidī ( ölüm tarihi: 822) Ṭabaqāt: Ibn-Saʿd (ölüm tarihi: 845) Annales, Ta’rīh: Al-Ṭabarī (ölüm tarihi: 922) İslam dünyasında genel kabul görmüş hadis yazarları: Al- Buḫārī, (ölüm tarihi: 870) Abū Muslim, (ölüm tarihi: 875) Abū Dawūd (al-Siǧistānī), (ölüm tarihi: 888) Al-Tirmiḏī, (ölüm tarihi: 892) Al-Nasā’i, (ölüm tarihi: 915) Ibn Māǧa, (ölüm tarihi: 886) Hasılı bu veriler bize şunu söylüyor: İslam´ın ilk devri bir hayli karanlıktır, çünkü elimizdeki bilgiler olayların yaşandıĝı iddia edilen tarihlerden çok sonraları kayıt altına alınmıştır. Kayıt altına alanların hiçbiri Muhammed´i görmemiş ve onun zamanında yaşamamıştır. Haliyle bu yazıtlardaki bilgilerin doĝruluk payı bir hayli güvensizlik barındırıyor, çünkü bunları İslam´dan baĝımsız olarak teyit edecek kaynaklar yok denecek kadar az.

İlgisi olanlar okuyabilir... Tüm dinlerde ve kültürde dile getirilen meşhur mit: https://www.ancienttexts.org/library/mesopotamian/gilgamesh/tab11.htm Bu sitede diğer tabletlerin içerikleri de var.

Halbuki güzel Türkçemizde bu kelimenin bire bir karşılığı var olmasına rağmen, tercüme edilmez nedense. Mesela Hakka 17 cümlesini 50´dan fazla tercüman (İngilizce çevirmenler, Süleyman Ateş, Mustafa İslamoğlu hariç), arş kelimene dokunmamışlar. Diyanet kurumu da hiç ilişmemiş bu kelimeye. https://www.kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=69&ayet=17 Ben sebebini biliyorum, da, başka bilenler var mı? Bu kelimenin kökeni tee Aramiceye dayanır ve taht/koltuk anlamını taşır. Yani 8 melek tanrının tahtını taşıyor. Mantıklı; tanrı da olsa bir yerde oturmalı diii mi? Haliyle Türkçe tercümanların çoğu bu kelimeyi pek sevmez ve tercüme etmek istemez. Yukarıda parantez içinde isimlerini saydıklarım taht olarak doğru çevirmiştir. Gerisi, Diyanet dahi gizlemeye çalışmış.

İbretlik bir tarihi haber. Bundan 200 evvel pantolon giyenleri padişah fermanı olmasına rağmen bir güzelcene pataklamışlar, iyi mi. Aynı padişah, daha sonra, yaşanan şiddet olayının üstünü örtmeye çalışmış. Kaynak: https://www.odatv.com/kultur-sanat/gunluk-hayatimizin-ayrilmaz-bir-parcasi-olan-pantolon-osmanli-doneminde-buyuk-tartismalara-ve-hatta-siddet-olaylarina-neden-oldu-120037552

Bu tip yerlerde her türlü manipule edilmiş haberleri, resimleri veya videoları bulmanız mümkün. Komplo teorileri, kara propaganda bolca mevcuttur. Bunların yanında bir de kendini uzman olarak lanse edenler var ki, bunların çoğu ya işsizdir, ya ordudan atılmıştır veya orada kariyer yapamamıştır, umduğunu bulamamıştır veya içindeki var olan kin ve nefretini kusmak için buralarda boy gösterir. Burada her kademeden, her dinden ve her cinsten insana rastlamak mümkün. Ayrıca bunların ayak işlerini yapanlar da yok değil. Bunlar senelerden beri harıl harıl komplo teori soslu, kindar, tarafgir ve bilim karşıtı mesajları toplayıp forumlara iliştirirler. Bunların yaptığı bir nevi çakallıktır.

Yalın bir gerçek var, o da şu: Türklerin atası Afrikalı zencilerdir. Bu kesin bilimsel bir bilgidir, ki Türklükle kafayı sıyıranlar bu gerçeği asla örtbas edemeyecektir.

Doğa sevgisi olmayan bir toplumdan hayvan sevgisi beklememek gerek ve "Vatan, Millet, Sakarya" edebiyatı ile ha bire kafamızı ütüleyenler, hayvanlardan ne anlar? Halbuki sokakta gezen hayvanların suçlusu yine insanların kendisidir, çünkü yavru köpekler/kediler çok sevimli olur, ki her hayvan yavrusu için geçerli diyebiliriz. Küçük yavruları oyuncak niyetine çocuklarına alan ebeveynler, hayvanlar büyümeye başlayınca, onlardan kurtulmak istiyorlar. Her sene kurban bayramında milyonlarca hayvan boğazlayan bir toplumda hayvan sevgisinin yeşermesi imkansız yakındır.

Yine birileri uçmuş. Sosyal medya bu tip ırkçı, çokbilmiş ve ego hastası insanlar yüzünden çöphaneye dönüştü. Kendini bir şey zanneden, uydurdukça uyduruyor.

Her ne kadar münferit bir olay gibi görünse de, ağzından çıkanı duymayan zırcahiller var. Bunlar hem cahil hem kadın düşmanı hem de ırkçı ve sosyal medya gibi çöplüklerde içlerindeki kin ve nefreti kustukları için, bunların zırvalarına inananlar da var muhakkak. Efendim Adile Naşit´in mezarından çığlık geliyormuş..muş, Kemal Sunal 44.(!) dereceden masonmuş...muş. Yeşilçam´da ünlü olanlar Ermeniymiş..miş. Bu saçmalıkları zırvalayanları falakaya yatırmak ve sonra tabanlarına tuz ekeleyip ineklere yalatmak lazım aslında. https://www.odatv.com/guncel/ebubekir-siddik-kayadan-adile-nasit-ve-kemal-sunala-agir-hakaretler-120086407

Dağ fare doğurdu, diyecem de, demiyorum tabii. Dün, birçok kesimin beklediği herhangi somut bir açıklama gelmedi. Bunun yerine Van belediyesine kayyum atandı. Böyle giderse Güney Doğu´daki tüm DEM´li belediyelere devlet el koyacak. Sevsinler böyle demokrasi anlayışını, kendilerinden olmayanları bir türlü hazmedemiyorlar. Gazeteciler, belediye başkanları, siyasetçiler, siviller vs. Tehdit ederek, soruşturma açarak, kayyum atayarak korku dünyası yaratmaya ve muhalifleri yıldırmaya çalışıyorlar, ki bunu kısmen başardılar da. Fikir özgürlüğünün sadece adı var, çünkü anında jet hızıyla ensenize biniyorlar, mahkeme salonlarına sürüklüyorlar, hapishaneye tıkıyorlar. Muhalefet ve bilhassa eleştiri istemiyorlar. Şahsi emelleri uğruna anayasayı değiştirmek istiyorlar, çünkü yıllardan beri oturdukları koltuktan kalkmak istemiyorlar ve her pahasına orada kalmak istiyorlar. Hukuk tamamen RTE´nin oyuncağı haline gelmiş vaziyette. Bu o kadar belli ki, görmemek için kör veyahut yandaş olmak lazım.

Aslında her gün düzenli olarak spor, jimnastik veyahut 5-10 km yürüyüşler yapsak, yağlı yiyeceklerin fazla bir negatif etkisi olmaz. Abur cubur yemesini biliyoruz ancak hareket etmeye gelince kaçacak delik arıyoruz.

Ramazan´a hazırlanıyorum. Mâlum ay çok mühim bir zaman dilimi, 11 ayın incisi diyorlar. Yemek saatlerim ve vücudum çok dağılmış durumda, bunu düzene sokmak için iyi bir fırsat. Sabahın köründe kahvaltı, akşamın zifiri karanlığında yemek vakti. Bana uyar, da, bu arada düzenli su içmeyi ihmal etmiyoruz tabii. Yoksa böbreklerimiz küfürü basar.

Erkekler pişmiş kelle gibi her şeyi bildiklerini sanırlar; sanki çocuk doğurmak çok kolaymış gibi üst perdeden konuşup dururlar. Sırf fiziksel üstünlükleri yüzünden yemedikleri halt kalmamış. Hâlen böyledir aslında.

Diego´nun tek iyi yanı İsa(!) vergisi iyi bir fulbolcu olmasıydı ve sayesinde Arjantin ülkesi ilk futbol şampiyonluğuna sahip oldu. Nedense gerçek hayatta ne tür bir insan olduğunu konuşan yok. Futbol kabiliyeti yüzünden sıradan bir insanı ermiş seviyesine getirdiler. Bu insanlar çok garip.

2 gün sonra terör örgütü eski lider Öcalan´ın açıklaması yayınlanacak. Dağın fare doğurmasına benzer bir şey olacak gibi, çünkü PKK´nin gerçek liderleri lafla peynir gemisinin yürümeceğini imâ ettiler. Bizzat Kandil´de konuşmak gerektiğini ve orada kararın verilmesi gerektiğini vurguladılar, bu da olmayacak duaya "Amin" demeye benziyor. Hafta sonu şenlenecek, da, bir bakarsınız hiçbir şey bile olmaz. Ne de olsa siyaset dünyası bu.

Kopya çekmesini iyi biliriz ve sonra muhteşem bir ülke olduğumuzu iddia ederiz. Yanılmıyorsam 70´li, 80´li yıllarda müzik sektöründeki kopyacılık tavan yapmıştı ve hâlen devam ediyor. Ayrıca intihal sadece müzik dünyasıyla sınırlı değil. Bu hususla ilgili okumaya değer güzel bir makale: https://www.odatv.com/kultur-sanat/ayni-zihniyet-bugun-de-devam-ediyor-156558

Ne tür önlemler almışlar?

Aspagaras haber. Herhangi bir yasa tasarısı falan da sunulmadı. Sadece kuru bir iddia. https://www.odatv.com/guncel/vekillere-kiyak-iddiasi-ceza-odemeyecekler-120085149

Nonteistlerin (nam-ı diğer dinsiz imansızlar) teistlerden bir farkı yok, olsa şaşardım. Dindarlık insanları erdemli yapmadığı gibi, dinsizlikte edemli yapmaz. Diğer yandan gerçek hayat, birileri tarafından yazılmış olan hikayelere benzemez, çünkü hikayeyi yazan kişinin yaşanmış bir olayı bile 1:1 aktarması enderdir. Mutlaka kendinden bir şeyler ekler. Gerçek olan ve tüm canlıları kapsayan tek bir şey var. Bencillik, ki doğanın kanunudur adeta. Her şey bunun etrafında dönüyor.

Erkekler uçkurlarına sahip olamadıklarından ötürü suçu kendilerinde aramaları gerekirken, genellikle fiziksel yönden zayıf olan kadınları sorumlu tutarlar. Bunun yanında kıskançlık dürtüsü erkeklerde daha yaygındır, ki öyleleri var ki, kadının ayrılmasına veyahut boşanmasına dahi tahammülü yoktur. Aslında ezelden beri var olan toplumsal bir sorundur ve zaman içerisinde dinlerin öğelerinde de kendine yer edinmiştir haliyle. Yani sadece dinleri sorumlu tutmak çok yanlış.