Jump to content

Tekrar Müslüman Oldum


Tasvir-i Efkâr

Recommended Posts

On 03.10.2022 at 22:31, Kafir İmam yazdı:

Bak bu dediklerin ateizm değildir. Başı boş gençliktir. Yani şu atgözlüğünü bıraksanız iyi olacak zaten beynin bu noktada şartlanmış ve kendini ele vermişsin. Nerede hoşlanmadığınız bir şey görseniz ateizme atıp müsliman reklamı yapıyorsunuz.

Sorarım sana ateistlerin müslüman coğrafyada eşit probaganda hakkı olmadığı halde nasıl oluyor da bütün olumsuzluklardan sorumlu tutuluyor?

Hayatınızda onbinlerce kez açık açık din probagandasına maruz kalıyoruz.Açık ara farkla din probagandası hayatımızın her alanında bizim beynimize sokuluyor. Peki buna rağmen şu bahsettiğin gençliğin İslam'dan uzaklaşmasına sebep olan ateistler öyle mi? Yav biraz adil düşünün dünyada ateizm oranı yüksek olduğu yıllarda iki kere sanayi ve bilim üzerine devrim yaşandı ...

islam artık süresini tamamlamıştır. Bunun gelecek nesillere hiçbir öğretisi yoktur.  Kabullenmemek için hep suçu başkalarına atmayınız.

Kimse kimseye gel ateist ol cennet var karı kız oğlan havuz başı sex partileri var demez. Çünkü ateizm senin o rüşvetçi aşağılıl dinin değildir. Herkesin kendi gözlemleri ile bulacağı bir bakış açısıdır.

Olasılıkla sen manita yapmaya ateist takılıyordun  bulamayınca bari hurileri kaçırmamak için tekrar müslüman oldun😆

 

Bunlar ateizmin kendisi değil, biliyorum ama ateizm bazlı seküler dinler. Ben şu anda gördüğümüz seküler dinlerin kuyruğuna takılmış gençlik manzaraları ile ateistleşme oranı arasında bir ilişki olduğunu düşünüyorum. İnanmak, bağlanmak, aidiyet duymak insanın genetik kodlarına işlenmiş fıtrî bir temayüldür. Tabiat boşluk kabul etmez. Geleneksel dinlerden uzaklaşan insanlar manevi boşluklarını böyle küresel güçlerin piyasaya sürdüğü yeni nesil seküler dinlerle dolduruyor. Ateizm/ateistleşme kimliksiz, amaçsız, gayesiz yığınlar üretiyor ve bu yığınlar kolaylıkla iyilik yapıyorum, barışa, eşitliğe, adalete hizmet ediyorum zannıyla küresel güçlerin vatana, millete zararlı, insanî değerleri yıkıma uğratan ifsad projelerine alet oluyor ya da alet olmaya açık hale geliyor.

Propaganda konusunda söyleyeceğim; eskiden ateistlerin propaganda yapma imkânı kısıtlıydı, evet, ama günümüzde internetin yaygınlaşmasıyla artık her eve girdi. Tabii her şeyi ateizme bağlamıyorum. İslam dünyasının da kendi içinde mezhepçilik, tekfircilik, kadercilik, dini hakkıyla yaşamamak, bilim ve tekniğe gereken önemi vermemek gibi sorunları var.

Link to comment
Share on other sites

On 03.10.2022 at 22:00, kavak yazdı:

Ateistforum açık olsaydı, kesin oraya da haber verirdin.:D

Ben yine tatmin olmadım açıkçası, çünkü neye inanıp inanmadıĝın senden başkasını hiç ilgilendirmiyor dostum.  İnanç deĝişkiliĝini cümle âleme ilân etme gereĝi duyduĝuna göre eski konumundan pek hoşnut deĝilmişsin gibi hava seziyorum. :rolleyes:

Tabii ki neye inanıp inanmadığım sadece beni ilgilendirir, bununla birlikte şöyle bir durum var: açıktan işlenen günahın tövbesi açıktan olur. Bu kural mucibince ateist olarak bilindiğim sitelerde İslam'a döndüğümü bildirme gereği duydum, hepsi bu.

On 03.10.2022 at 22:00, kavak yazdı:

Pişman mısın yani, eski hallerinden ve eski mesajlardan?

Evet, pişmanım.

On 03.10.2022 at 22:00, kavak yazdı:

Sen yine de açık bir kapı bırak, çünkü piyasadaki tüm sözlü ve yazılı eserlerin tümü bizlerin ürünü. Bunun böyle olduĝunu aklı başında ve mantıklı düşünebilen her insan anlar/anlayabilmeli.

Bir de şu var tabii: Bugüne kadar hep insanlar tanrıyı varlamaya çalışıyorlar. Bu nedenle zibilyon tane tanrı piyasaya sürülmüş. Yani her şey tek taraflı yürümüş bugüne kadar. Sen de kabul edersin ki her şey bizimle başlıyor ve bizimle bitiyor. İnsanları aradan çıkardıĝın vakit geriye ne tanrı ne de din kalır. Hasılı insanlardan önceki durum ne ise, birgün insanların nesli tükendiĝi vakit yine o durum olacak.

Binlerce tanrı ve din olması hangisinin doğru olduğunu bilmeyi zorlaştırır ama bu hepsinin uydurma olduğunu göstermez. Bu zorluğu sadece din konusunda da yaşamıyoruz, din dışı konularda da yaşıyoruz. Örneğin en iyi yönetim biçimi nedir diye sorduğumuzda birçok cevap çıkıyor karşımıza. Hangisinin daha mantıklı, tutarlı, akılcı olduğunu saptamak için bir metodoloji izleriz. İşte aynı yöntemi tanrı arayışımızda da kullanmalıyız. Bir sürü Tanrı inancı var ama sadece bir tanesi üzerinden aklı ve ruhu tatmin eden felsefe üretebiliyoruz: ilahi dinlerin tek tanrısı. Mitolojilerde geçen binlerce tanrı var ama hepsi zamana ve mekana bağlı, insanî zaafları olan tanrılar. Kısa bir düşünmeyle bunların gerçek tanrı olmadığı sonucuna varılabilir. Bir de ilk muharrik ya da mümkün olan en yüce varlık gibi Tanrı'nın varlığına ilişkin birçok argüman tek tanrıyı yeterli kılıyor. İki önermeden daha basit açıklama getireni genelde doğru olan olduğu için tek Tanrı, çok tanrıya müreccahtır. Bu şekilde çok tanrılı dinleri eleyebiliriz. Deizm ve panteizm gibi Tanrı inançları da var, ama bunlara inanıp inanmama arasında pek bir fark yok. Kişinin hayatında hiçbir değişiklik yapmaz. "Hayatın anlamı nedir?", "Neden buradayız?" ya da "Nasıl yaşamalıyız?" gibi hayatın temel sorularına tatmin edici cevaplar vermez. Halbuki anlamlı ve tutarlı bir tanrı inancı insanın varoluşsal sorularına rasyonel cevaplar vermeli ve bize anlamlı bir dünya görüşü sunmalıdır. Buna tek aday da monoteistik dinlerdir.

On 03.10.2022 at 22:00, kavak yazdı:

Son olarak...

Yeniden İslam´a dönmenin yegane nedeni, başka sebebi falan yok, ilk önce İslam´la yetişmiş/eĝitilmiş olman yatıyor. Yani ahlak falan filan, bunları geçeceksin azizim, çünkü İslam´ı es geçenlerin ahlakı, İslam´ı seçenlerden daha kötü olamaz. Buna beni inandıramazsın, çünkü gezmediĝim kıta kalmamıştır neredeyse.

Köken hatası. Köken hatası (genetic fallacy) bir bilgiyi ya da argümanı nasıl ortaya çıktığına, kökenine, kaynağına, başlangıç noktasına atıf yaparak onu geçersiz kılma girişimidir. Mesela birisinin size "Dünya'nın küresel olduğuna inanmanın tek nedeni bunun yaygın olarak kabul edildiği 21. yüzyılda doğmuş olmandır," dediğini düşünelim. Binlerce yıl önce doğmuş olsaydınız, Dünya'nın düz olduğuna inanmış olabileceğiniz doğru olsa da bu, Dünya'nın küreselliğine rasyonel/bilimsel gerekçelerle inanmadığınız anlamına gelmez. Aynı şekilde İslam'la yetiştirilmiş olan herkesin Müslüman olmasını sırf yetiştiriliş tarzına bağlamak da her zaman doğru değildir. İslam'la yetiştirilen biri dinine rasyonel gerekçelerle de inanıyor olabilir.

Ayrıca Müslümanların ahlakı Müslüman olmayanlardan daha iyi gibi bir iddiam da yok. Gayrimüslimleri de Allah yarattığına göre onlar da aynı fıtrat kanunlarına tabi. İddiam bu kanunların kaynağının ancak Tanrı'nın doğasıyla temellendirilebileceği.

On 03.10.2022 at 22:00, kavak yazdı:

Ritüellerle ilgili yazdıklarımı es geçmişsin...

Şimdi müslüman olduĝuna göre ve maddi durumun iyi olduĝunda kurban kesecek misin?

Evet mi, hayır mı?

Tabii ki evet. Müslüman olan bu yükümlülükleri kabul etmiştir. Şahsen amel bakımından dört dörtlük bir Müslüman olduğumu söyleyemem. Günahlarım ve eksikliklerim var, ama bunun sıkıntısını duyuyorum ve kendimi düzeltme konusunda ciddi bir niyet taşıyorum.

Link to comment
Share on other sites

@Tasvir-i Efkâr 

Kendini hangi mezhebe bağlı hissediyorsun? 

Sonradan Müslüman olanlar genellikle Vahhabi oluyorlar da, ondan sordum. 

6 dakika önce, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Ben şu anda gördüğümüz seküler dinlerin kuyruğuna takılmış gençlik manzaraları ile ateistleşme oranı arasında bir ilişki olduğunu düşünüyorum.

Tamam anlattığın kısmen doğru evet ama, ışid, el kaide gibi örgütlerin peşine takılan islamcıları ne yapacaksın? 

Bahsettiğin ateist gençler mi daha tehlikeli yoksa kafa kesen islamcılar mı? 

5 dakika önce, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Köken hatası. Köken hatası (genetic fallacy) bir bilgiyi ya da argümanı nasıl ortaya çıktığına, kökenine, kaynağına, başlangıç noktasına atıf yaparak onu geçersiz kılma girişimidir. Mesela birisinin size "Dünya'nın küresel olduğuna inanmanın tek nedeni bunun yaygın olarak kabul edildiği 21. yüzyılda doğmuş olmandır," dediğini düşünelim. Binlerce yıl önce doğmuş olsaydınız, Dünya'nın düz olduğuna inanmış olabileceğiniz doğru olsa da bu, Dünya'nın küreselliğine rasyonel/bilimsel gerekçelerle inanmadığınız anlamına gelmez. Aynı şekilde İslam'la yetiştirilmiş olan herkesin Müslüman olmasını sırf yetiştiriliş tarzına bağlamak da her zaman doğru değildir. İslam'la yetiştirilen biri dinine rasyonel gerekçelerle de inanıyor olabilir.

Bu arada;

Kuran'ı düzgün okusaydın, içinde "Dünya düz" yazdığını bilirdin. 

Nefilim denen dev insan ırkı da geçiyor Kuran'da. 

 

Link to comment
Share on other sites

5 dakika önce, Sputnik yazdı:

Nefilim denen dev insan ırkı da geçiyor Kuran'da. 

https://tr.wikipedia.org/wiki/Câlût

@Tasvir-i Efkâr 

sence 3 metre boyunda bir insan olması mümkün mü? 

İslam masallarında mümkün. 

Hocalar bu Calut masalından pek bahsetmezler millet uyanmasın diye. 

Biliyorsun düşünmek günah. 

 

Link to comment
Share on other sites

5 saat önce, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Filozofların yıllardır tartıştığı bir konuya bir kalemde boş dedin, tebrikler. Ateistlik ne güzel şey, her şeyi biliyorsun. “Herkesin uzlaşabileceği Tanrı inancı yok” diyerek Tanrı'yı öznelliğe düşürmek “herkesin uzlaşabileceği ahlak kuralları yok” diyerek ahlakı öznelliğe düşürmeye benziyor. Zaten ahlakın da öznel olduğunu düşünüyorsun sanırım ve şartlara göre değişir diyorsun. Oysa Tanrı ve ahlak konusunda anlaşmazlıkların, ihtilafların olması onların nesnel olarak açıklanamayacağı anlamı gelmez. Nitekim nesnel gerçekliğinden emin olduğumuz halde mahiyeti, keyfiyeti ve sair özellikleri üzerinde uzlaşamadığımız birçok olgu var. Tanrı'nın varlığı ve bazı nitelikleri akılla, rasyonel olarak bilinebilir. Sebr ve taksim metoduyla muhtemel Tanrı modelleri üzerinden eleme yaparak neden ilahi dinlerin her şeye gücü yeten, her şeyi bilen, ezeli ve ebedi tek Tanrısı'nın tek mantıklı açıklama olduğu gösterilebilir. Kur'an da yer yer bu yöntemi kullanır. Mesela “Eğer Allah'tan başka ilahlar olsaydı yeryüzü ve gökyüzü fesada uğrardı,” diyerek politeizmi reddeder. Kelam alimlerinin de Allah'ın varlığı ve birliğine dair yazdığı kütüphaneler dolusu kitaplar, deliller var. Herkes kabul etmedi diye bu onun kanıtlanmadığı anlamına gelmez. Şimdiki bilgi düzeyine rağmen hâlâ Dünya'nın da küresel olduğunu kabul etmeyenler, Dünya ve uzay hakkında farklı inançlara sahip olanlar var. Aynı şekilde insanlar da Tanrı'nın doğası ve varlığı hakkında farklı inançlara sahip olabilir, ancak Tanrı insanların inançlarından etkilenmez. Tanrı'nın varlığı ve doğasıyla ilgili bazı bilgilere akıl yoluyla ulaşabiliriz demiştim. Akıl yürütmenin ilk aşamasında Tanrı'ya dair her şey öznel görünür. Başlangıçtaki öznel bir değerlendirme giderek artan bir nesnelliğe doğru gelişir ve nihayet kesinliğe ulaşır. Kişi Tanrı'yı tanıma amacını samimiyetle sürdürürse bunu başaracaktır. Mesela burada bahsettiğim aksiyolojik delili iyi inceleyen biri Tanrı'nın varlığını, O'nun ahlakî değerlerin standardı olduğunu ve insanı bir amaç için yarattığını görebilir. Böylece teizm dışında kalan Tanrı modelleri elenmiş olur.

Son olarak; Tanrı tek olduğu için ve herkesi aynı şekilde yarattığı için nesnel ahlakî değerlerden bahsedebiliyoruz. İnsanlar hangi çağda ve hangi toplumda yaşarsa yaşasın genel olarak aynı temel ahlakî hükümlerde birleşir: masum bir insanı öldürmek kötüdür, hırsızlık kötüdür, yalan söylemek kötüdür, yardımseverlik iyidir gibi. Bu tür ahlakî önermeleri her insan sezgisel olarak keşfeder. Bunlar herkesin içinde gaz çıkarmanın yanlış olması gibi toplumsal sözleşmelerden ibaret olan kurallar gibi değildir. Bu farkı iyi anlamak lazım. Zaman ve mekândan bağımsız olarak geçerli olan ahlak yasalarıdır. Öyleyse bir yasa koyucuya ihtiyaç vardır. İşte o yasa koyucu Tanrı'dır. Şunu da belirteyim; ahlakî değerlerin ve görevlerin nesnelliği, bunların her zaman ayırt edilmesinin kolay olduğu anlamına gelmez. Masum insanları zevk için öldürmek gibi açık ve net durumlar olduğu gibi, eşcinsellik ve zina gibi (ilahî vahyin bildirmesi dışında) ahlaki görevlerimizin ne olduğunu siyah-beyaz kesinliğinde belirlemenin zor olduğu birçok gri alan da vardır. Bu yüzden insanlar ahlakî konularda anlaşmazlığa düşerler ve ahlakî kararlarında sık sık hatalar yaparlar.

Nesnel aynı zamanda gözlem ve deneyle doğrulanabilir olması demek.

Tanrı deney ve gözlem ile doğrulanabilir değil.

Doğa doğrulanabilir.

Ahlakın kökenini kendisi nesnel olan doğaya dayandırılabildiği için nesnel oluyor.Gözlem ve deney  ile yalanın iyi bir şey olmadığını  açıklayabiliyoruz.

Akıl yürütme ile ulaşılan her şey nesnel değildir. Matematikde ki kusursuz daire üçgen nesnel değildir. Doğada karşılığı yok. 

Tanrıya bunun gibi akıl ile ulaşabilirsin. Ama doğada karşılığı yok.

Ahlakı nesnel olmayan bir varlığa dayandırmak saçmalıktır.

Kötülük problemininde çözümü yok kusursuz tanrı anlayışında. :)

 

 

Link to comment
Share on other sites

7 saat önce, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Bunlar ateizmin kendisi değil, biliyorum ama ateizm bazlı seküler dinler. Ben şu anda gördüğümüz seküler dinlerin kuyruğuna takılmış gençlik manzaraları ile ateistleşme oranı arasında bir ilişki olduğunu düşünüyorum. İnanmak, bağlanmak, aidiyet duymak insanın genetik kodlarına işlenmiş fıtrî bir temayüldür. Tabiat boşluk kabul etmez. Geleneksel dinlerden uzaklaşan insanlar manevi boşluklarını böyle küresel güçlerin piyasaya sürdüğü yeni nesil seküler dinlerle dolduruyor. Ateizm/ateistleşme kimliksiz, amaçsız, gayesiz yığınlar üretiyor ve bu yığınlar kolaylıkla iyilik yapıyorum, barışa, eşitliğe, adalete hizmet ediyorum zannıyla küresel güçlerin vatana, millete zararlı, insanî değerleri yıkıma uğratan ifsad projelerine alet oluyor ya da alet olmaya açık hale geliyor.

Propaganda konusunda söyleyeceğim; eskiden ateistlerin propaganda yapma imkânı kısıtlıydı, evet, ama günümüzde internetin yaygınlaşmasıyla artık her eve girdi. Tabii her şeyi ateizme bağlamıyorum. İslam dünyasının da kendi içinde mezhepçilik, tekfircilik, kadercilik, dini hakkıyla yaşamamak, bilim ve tekniğe gereken önemi vermemek gibi sorunları var.

Ben tanrıdan yani lnanılan yaratıkların hepsinden bahsediyorum ama sen Allah’tan bahsedip onun sözlerini iddia ediyorsun.  
Herkesin ulaşabileceği bir tanrı olamaz ama herkesin ulaşabileceği bir ahlak olabilir. Ahlak kuralları  tuvalete sağ ayakla girdiğin için ceza çekmen gerektiğini öğreterek suçluluk hissettirmez. Ramazanda birileri aç kalıyor diye senin de en temel su içme ihtiyacını bile zorla kısıtlayıp sana suçluluk duygusu aşılamaz.


İşte bu yüzden en temel yaşam haklarını gaspettiği için tek tanrı bile olsa uzlaşmak mümkün değildir.  
Ahlak olması için önce senin varlığına saygılı göstermesi zorunludur. Bu güne kadar müslümanlara gösterilen hoşgörüye karşışık onların verdiği cevap hala aynı; kafir , pislik, cenabet, zalim...
 
Sekülerizm ateizm değildir bunu araştırman gerek. Sekülerizmde bütün dinlerin tanrılarının uzlaşması öngörülür Yani bir müsliman ile bir mecusinin aynı ortamı paylaşması için düzenlemeleri yapar.  
Ateizm ise hiçbirini kabul etmez. Hepsinin bir zihin hastalığı olduğunu iddia ederek asıl referansın bilgi olduğunu iddia eder. Sekülerizm teistleri barıştırırken ateizm onları bilgiyle vazgeçirmeye çalışır.  


Tabiat boşluk kabul etmez gibi klişe cemaat söylemlerini çok ciddiye almıyorum. Boşluğu dolduran tek gerçek şey bilgidir. Hayal ürünü safsatalarla insanların dolmadığı tam tersine karşısındakini ikna edemediği durumlarda kendi içindeki  boşluğu şiddetle doldurduğu açıktır. Bütün teistlerin ikna edemedikleri kişilere karşı şiddeti meşru gördüğü ve acımasızlaştığı tarih boyunca sabittir.  


Din insanı bir düzeye kadar kandırır ve eğer kandırmaya devam ederse köleleştirir. Kandıramayacağını anlarsa da onu öldürmekle tehdit eder ve bunda hiçbir vicdani ve ahlaki sakınca görmez.  
Bu yüzden insanlık tanrı düşüncesi ile ortak  bir ahlaka ulaşamazlar.  
 
 

 

Link to comment
Share on other sites

On 13.10.2022 at 15:14, Tasvir-i Efkâr yazdı:

İnsanlar hangi çağda ve hangi toplumda yaşarsa yaşasın genel olarak aynı temel ahlakî hükümlerde birleşir: masum bir insanı öldürmek kötüdür, hırsızlık kötüdür, yalan söylemek kötüdür, yardımseverlik iyidir gibi.

Bence insanların birleştiği bir ahlaki konuda evlatlığının karısına göz koyup onunla evlenmenin ahlak dışı olduğu, ama senin arap putun buna izin vermiş peygamberini evlatlığının karısı ile evlendirmiş.

Link to comment
Share on other sites

İcinde bulundugu ortama duydugu antipati ile müslüman olmuş bir zavallınin feryadindan baska birşey degil yazdiklari. 

İslam ile kendi istedikleri gibi yasatacaklarini saniyorlar insanlari.

Kadin kötü, kara carsafa girecek. Erkek melek, beyaz mintan giyecek.

Hey yavrum hey. Sen bavulunu topla yallah arabistana, pakistana, somaliye.

Link to comment
Share on other sites

On 13.10.2022 at 15:29, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Binlerce tanrı ve din olması hangisinin doğru olduğunu bilmeyi zorlaştırır ama bu hepsinin uydurma olduğunu göstermez.

Kuranın tamamına inanıyor musunuz? 

Nuh tufanı, adem ve havva, düz dünya, melekler ve şeytanlar, cinler vb. 

Bunlara inanmadan inanç olmuyor bunu da söyleyelim. 

Tanrıya inanmakla İslama inanmak çok farklı şeyler. 

 

Link to comment
Share on other sites

3 saat önce, Deadanddark yazdı:

Kadin kötü, kara carsafa girecek. Erkek melek, beyaz mintan giyecek.

Güzel bir noktaya deĝindin.

Kadınları kara çarşafın içine sokan erkekler, kendileri nedense kara kıyafetler giyinmezler. Çoĝunlukla açık renk ve beyaz rengi tercih ederler. Görende de onları melek zanneder.  Kadınları itici göstermek için ellerinden gelen tüm gayreti göstermişler.

Onları burka  ve benzeri kıfayetlere layık gören zihniyeti taş devrinde yaşamış olan erkekler bile anlayamaz. Tamamen ultra ilkel bir davranış.

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

2 saat önce, Sputnik yazdı:

Kuranın tamamına inanıyor musunuz? 

İnanmak zorunda.

2 saat önce, Sputnik yazdı:

Nuh tufanı, adem ve havva, düz dünya, melekler ve şeytanlar, cinler vb. 

Düz dünya hariç bunlara da inanmak zorunda. Düz dünya mevzusu biraz muĝlak.

2 saat önce, Sputnik yazdı:

Bunlara inanmadan inanç olmuyor bunu da söyleyelim.

Tanrıya inanmakla İslama inanmak çok farklı şeyler.

Elbette farklı şeyler. Bana sorarsan, günümüzdeki Türkiye´de kendine müslüman diyenler aslında sözde müslümanlık taslıyorlar, çünkü inandıkları tanrı ve kitap adına ahkâm kesiyorlar. Kutsal kitaplarını harfiyen uygulamıyorlar. Ha bire kafalarına estiĝi gibi yorum yapıyorlar.

Link to comment
Share on other sites

İnsan yakın çevresine guvenemiyor, her söylenene kolay inanamiyor kaldiki biri çıkıp ben tanrıyla görüştüm beni vekil atadı diyenemi inanacak. Süzme salak olmalı.

Azıcık kendinize saygınız olsun, bu kadar zavallı olmayın. Artık insanların gizemlerle dolu, kolayca kandırılan, sindirilen cahil zamanlarında değiliz.

3 saat önce, kavak yazdı:

Elbette farklı şeyler. Bana sorarsan, günümüzdeki Türkiye´de kendine müslüman diyenler aslında sözde müslümanlık taslıyorlar, çünkü inandıkları tanrı ve kitap adına ahkâm kesiyorlar. Kutsal kitaplarını harfiyen uygulamıyorlar. Ha bire kafalarına estiĝi gibi yorum yapıyorlar.

Arabın dinini yaşayışını doğru bulmuyor, gerçek müslüman ise kendisi. Kaynağı membasi orada, Araplarda, sen kim oluyorsun hadsiz demezler mı insana.

Sözde müslüman olduklarının gerçekten farkında değiller.

Kendilerini illaki bir sığır sürüsüne katacaklar, iki ayaklarının üzerine duramayanlar arabinkinden bozma bir dine tutunuyor , olan bu.

 

 

Link to comment
Share on other sites

Bunlar da yeni türedi ha. Ateisttim müslüman oldum, yok hristiyandım müslüman oldum, yok bilmem neydim islama döndüm. Hayır efenim sen hiçbir zaman ateist değildin. İslam reklamı yapmak için ve güya milleti etkilemek için ateistken müslüman oldum ayaklarına giriyorsunuz. 

  • Like 1
Link to comment
Share on other sites

Dinin kaynağı insandır , doğada Allah olsaydı köpeklerin ve domuzların da dini olurdu ama yok. Çünkü dinin tek kaynağı insandır. Bu insan da menfaati için yalan söylemekten hiç çekinmez. Yüzde bir milyon böyle.

İnsan dışındaki hiçbir canlının dini yok. Diğerleri Tamemen fiziksel gerçeklere göre yaşarlar . Hocaları onlara ne yiyip ne giyeceklerini söylemez. Tamamen fiziksel yapıları gereği yaşarlar.

Link to comment
Share on other sites

5 saat önce, Kâfir yazdı:

Bunlar da yeni türedi ha. Ateisttim müslüman oldum, yok hristiyandım müslüman oldum, yok bilmem neydim islama döndüm. Hayır efenim sen hiçbir zaman ateist değildin. İslam reklamı yapmak için ve güya milleti etkilemek için ateistken müslüman oldum ayaklarına giriyorsunuz. 

Sana tamamen katılıyorum. Halbuki "Aslında ölümden ve tahtalı köydeki işkence olasılıĝından korkuyorum ve dine girmemin yegane sebebi bu." diye itiraf etmeye cesaretleri yok. Diĝer tüm tanrılar ve dinleri yalan, İslam tek doĝru olanmış...mış..mış.  Diĝer dinler de tam tersini iddia ediyor.

İnsanoĝlunun beyni doĝduktan ölünceye kadar dinler tarafından bir güzel yıkanıyor. Peşinden gidersen bol bol ödül, gitmezsen bol bol tehdit var. Yeryüzündeki insanların %90 bu şekilde yetişiyor.

  • Like 1
  • Thanks 1
Link to comment
Share on other sites

On 20.09.2022 at 11:39, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Bu burada sevimsiz bir post olacak belki ama yazma ihtiyacı hissettim. Tekrar Müslüman oldum. Uzun zamandır ateisttim. Ateistforum'da da Tasvir-i Efkâr ve Şövalye rumuzlarıyla yazmıştım. Turan Dursun Forum'da da Kozmik Perspektif nickiyle yazmıştım.

Ne oldu da dine döndün diye merak edenler olacaktır. Birçok etken var ama benim için esas kırılma noktası herhangi bir dine, kutsal bir otoriteye dayandırılmayan ahlakî sistemlerin nesnellikten uzak, güvenilmez, kırılgan ve değişken olduklarını anlamak olmuştur....

 

Turandursun'a da yazmışsın ki ufak bir cevap yazmıştım oraya da. Buradan devam edecem ama cidden üşeniyorum. 

Sadece şu denilebilir(Hızlıca yazıyorum, bazı kısımları üzerine tartışılabilir) :

Ahlak'ın kullanım prospektüsünde "önce temellendirilir, nesnel hale getirilir, sonra kullanılır" diye bir ibare, ifade ya da yönerge var da biz mi bilmiyoruz? Gerçekte de yoktur. Gerçeği ve gerçekliği de sana nesnel bir ahlak sistemi lazım, öyle arzu ediyorsun diye kafana göre, arzu ve beklentilerine göre eğip bükemezsin. Gerçek ne ise odur. Ahlak da öyle.

Ahlak'ın nesneli, nesnelliği olmaz. "Meşruiyeti" ve "işlerliği" olur.

Euthyphron İkilemi sadece çok tanrılı dinler için geçerli değildir. Tek tanrılı dinlere de uyarlanmış ve teoloji ile birlikte İslam dünyasının da önemli bir meselesi olmuştur.

Ayrıca daha önce dediğim gibi, nesnel tek bir aksiyolojik önerme yoktur. Aksiyolojik önermeler olageliş şekilleri gereği nesnel olamazlar. Ki bu çıkarımı yapabilmek için dahi onu önceleyen bir ahlak, doğru-yanlış iyi-kötü sisteminin olması lazım. İnsanların pratikteki anlayış ya da uygulamalarından, nicelikten, bir tümevarımdan aksiyolojik önerme çıkaramazsın. Hatta neredeyse komik bir şey bu.

Eğer o gerçekten nesnel olsaydı, o kötülük hiç olmazdı. Onu yapanlara sor bakalım ne diyecekler? Bir psikopata mesela. O kötülüğü yapanın, yanlış olduğu kabul ettiği halde mi onu yaptığını, yoksa onun için daha en başta hiçbir sorun teşkil edip etmediğini kafasının içine giremeden bilmezsin ki, bunu bir de dünyadan gelmiş geçmiş tüm insanlar için yapmak zorundasın. Kaldı ki ahlak kişisel değil, toplumsaldır. Sadece tek ya da iki kişinin olduğu bir durumda nesnel zannettiğin örneğin tersi yapılıp da, ortada hesap verilecek, üzerine konuşulacak bir durum dahi olmayabilir.

Tersi açısından bakılacak olursa eğer, doğadan aksiyolojik önerme çıkarılabilir demektir ki, bu durumda argümanın içerisindeki öncüllerin bir kısmı yanlıştır. Ki doğadan aksiyolojik önerme çıkarmak benim gideceğim yol değil. Sadece ucunun nereye gideceğini göstermek açısından yazdım.

Kaldı ki, kurandaki ahlakın kabul edebilirliği kısmına, günümüze uygunluk ya da uygulanabilirliğine daha gelmedik bile. Eğer referansımız kurandaki ahlak olacaksa eğer, zaten boku yemişiz demektir.

Son söz: Asıl dinle ahlak olmaz. Bir listeye göre hareket etmek, ona bir çıkar ya da ödüle binaen riayet etmek ahlak değildir, olamaz. Asıl din sahipleri "ahlaksız"dır.

  • Thanks 1
Link to comment
Share on other sites

https://tr.wikipedia.org/wiki/Zina

@Tasvir-i Efkâr 

Zina suçu yasasının muhafazakar-dindar olduğu iddia edilen bir hükümet döneminde kaldırılması hakkında ne düşünüyorsunuz? 

https://www.indyturk.com/node/334231/haber/yeni-şafak-yazarı-‘zina-suçu’-tekrar-tck’ya-girer-mi

Çok derin düşünen birine benziyorsun, bu konuda yorumunu merak ettim. 

Bence bu yasa hemen geri getirilmeli. 

 

Link to comment
Share on other sites

On 13.10.2022 at 15:23, Tasvir-i Efkâr yazdı:

Bunlar ateizmin kendisi değil, biliyorum ama ateizm bazlı seküler dinler. Ben şu anda gördüğümüz seküler dinlerin kuyruğuna takılmış gençlik manzaraları ile ateistleşme oranı arasında bir ilişki olduğunu düşünüyorum. İnanmak, bağlanmak, aidiyet duymak insanın genetik kodlarına işlenmiş fıtrî bir temayüldür. Tabiat boşluk kabul etmez. Geleneksel dinlerden uzaklaşan insanlar manevi boşluklarını böyle küresel güçlerin piyasaya sürdüğü yeni nesil seküler dinlerle dolduruyor. Ateizm/ateistleşme kimliksiz, amaçsız, gayesiz yığınlar üretiyor ve bu yığınlar kolaylıkla iyilik yapıyorum, barışa, eşitliğe, adalete hizmet ediyorum zannıyla küresel güçlerin vatana, millete zararlı, insanî değerleri yıkıma uğratan ifsad projelerine alet oluyor ya da alet olmaya açık hale geliyor.

Propaganda konusunda söyleyeceğim; eskiden ateistlerin propaganda yapma imkânı kısıtlıydı, evet, ama günümüzde internetin yaygınlaşmasıyla artık her eve girdi. Tabii her şeyi ateizme bağlamıyorum. İslam dünyasının da kendi içinde mezhepçilik, tekfircilik, kadercilik, dini hakkıyla yaşamamak, bilim ve tekniğe gereken önemi vermemek gibi sorunları var.

Ateist propaganda internetle ortaya çıkmadı bilakis eskiden daha fazlaydı. Birinci Dünya harbi ile ikincisi arası ateist propagandanın en güçlü olduğu dönemdi.

@TAO daha iyi bilir o komünist dönemleri. 

 

Link to comment
Share on other sites

On 13.10.2022 at 22:27, Kafir İmam yazdı:

Sekülerizm ateizm değildir bunu araştırman gerek. Sekülerizmde bütün dinlerin tanrılarının uzlaşması öngörülür Yani bir müsliman ile bir mecusinin aynı ortamı paylaşması için düzenlemeleri yapar.  

Ateizm ise hiçbirini kabul etmez. Hepsinin bir zihin hastalığı olduğunu iddia ederek asıl referansın bilgi olduğunu iddia eder. Sekülerizm teistleri barıştırırken ateizm onları bilgiyle vazgeçirmeye çalışır. 

Tamam, sekülerizm ile ateizm aynı şey değil, başka ülkelerde işe yaramış olabilir. Nihayetinde Avrupalı filozofların Avrupa'ya özgü sorunları çözmek için icat ettiği bir kavram. Vaat ettiği barış, uzlaşı kulağa hoş geliyor ama İslam ülkelerinde Müslümana zulmün parolası olmuş ve adeta ideolojileşmiş. Geçtiğimiz yüzyıl boyunca, çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde pek çok laik hükümet filizlendi, ancak bu hükümetlerin çoğu acımasız ve baskıcıydı. İktidara gelen laik hükûmetler hüküm sürdükleri süre boyunca kendi halklarına karşı korkunç suçlar işledi. Bugün bile Mısır ve Suriye gibi ülkelerde laik hükümetler, kendilerine veya laikliğe karşı konuşmaya cesaret eden herkesi ağır bir şekilde cezalandırır. Laiklik, Avrupalılar tarafından Avrupalılar için yaratılan ve Müslümanları sürekli olarak yüz üstü bırakan bir ideoloji. İdeoloji dedim çünkü bizde ideoloji işlevi görüyor. Bu yüzden laikliğin İslam dünyası için iyi bir fikir olduğuna inanmıyorum. Ama dinî hoşgörüye varım. Dinî hoşgörü laiklik olmadan da var olabilir.

On 13.10.2022 at 22:27, Kafir İmam yazdı:

Tabiat boşluk kabul etmez gibi klişe cemaat söylemlerini çok ciddiye almıyorum. Boşluğu dolduran tek gerçek şey bilgidir. Hayal ürünü safsatalarla insanların dolmadığı tam tersine karşısındakini ikna edemediği durumlarda kendi içindeki  boşluğu şiddetle doldurduğu açıktır. Bütün teistlerin ikna edemedikleri kişilere karşı şiddeti meşru gördüğü ve acımasızlaştığı tarih boyunca sabittir. 

Yani cemaat söylemi olduğunu düşünerek mi ciddiye almayı reddettin. Bu söz Aristoteles'e isnat edilen kadim bir söz. Kafanı kuru bilgiyle doldurarak da maneviyat olmaz.

Link to comment
Share on other sites

On 13.10.2022 at 15:37, Sputnik yazdı:

@Tasvir-i Efkâr 

Kendini hangi mezhebe bağlı hissediyorsun? 

Sonradan Müslüman olanlar genellikle Vahhabi oluyorlar da, ondan sordum.

Sünniyim.

On 13.10.2022 at 15:37, Sputnik yazdı:

@Tasvir-i Efkâr 

Tamam anlattığın kısmen doğru evet ama, ışid, el kaide gibi örgütlerin peşine takılan islamcıları ne yapacaksın? 

Bahsettiğin ateist gençler mi daha tehlikeli yoksa kafa kesen islamcılar mı?

Bir Müslümanın IŞİD gibi emperyalist güçlerin taşeronu örgütlere katılması üzücü tabii, bununla birlikte ateistik ideolojilerin yol açtığı tahribat da hafife alınamaz. İlerici ateistler genel olarak konvansiyonel terörizmin aleni şiddetine başvurmasa da toplumu tamamen kendi çarpık taleplerine boyun eğdirmek için daha ince ve kurnaz terör yöntemleri kullanırlar. Ayrıca o ateist gençlerin önemli bir kısmı ateist, ilerici, feminist diye Antifa, ALF, PKK ve YPG gibi terör örgütlerine sempati duyuyor, bazıları bizzat gidip saflarına katılıyor.

On 13.10.2022 at 15:37, Sputnik yazdı:

@Tasvir-i Efkâr 

Kuran'ı düzgün okusaydın, içinde "Dünya düz" yazdığını bilirdin. 

Nefilim denen dev insan ırkı da geçiyor Kuran'da. 

 

Kur'an'da doğrudan Dünya'nın şeklini bildiren bir ayet yok. Dünya'nın yaratılışıyla ilgili ayetler yerin düz oluşuna delalet etmez. Yeri yaydık, döşedik gibi ayetleri kimi alimler düz oluşuna yormuş olabilir ama yaşadıkları çağın bilgi seviyesini yansıtmaktan daha fazla anlam ifade etmez. Yer için kullanılan kelimeler dikkatli incelendiğinde yerin şeklini değil düzenlenmesini, yayılmasını, yaşama elverişli hale getirilmesini anlatır.

Nefilim mevzusunu bilmiyorum.

Link to comment
Share on other sites

On 13.10.2022 at 20:16, TAO yazdı:

Nesnel aynı zamanda gözlem ve deneyle doğrulanabilir olması demek.

Tanrı deney ve gözlem ile doğrulanabilir değil.

Doğa doğrulanabilir.

Ahlakın kökenini kendisi nesnel olan doğaya dayandırılabildiği için nesnel oluyor.Gözlem ve deney  ile yalanın iyi bir şey olmadığını  açıklayabiliyoruz.

Akıl yürütme ile ulaşılan her şey nesnel değildir. Matematikde ki kusursuz daire üçgen nesnel değildir. Doğada karşılığı yok. 

Tanrıya bunun gibi akıl ile ulaşabilirsin. Ama doğada karşılığı yok.

Ahlakı nesnel olmayan bir varlığa dayandırmak saçmalıktır.

Yani ahlakın ampirik olarak test edilebilir olduğunu iddia eden bir ateist ile karşı karşıyayım. Yeni Ateistler'den Sam Harris de Ahlakın Coğrafyası kitabında bunu iddia ediyordu. Ahlakî değerlerin âlemden bağımsız olarak var olan Platonik nesneler olduğu görüşünü açıkça reddediyor ve bunların doğal dünyada temellendirilebileceğini iddia ediyordu. Fakat “ufak” bir sorun var: tabiat amoraldir. Doğa kendi içinde ahlakî açıdan nötr olduğu halde bu temellendirme işini nasıl yapmayı düşünüyorsunuz? Ve daha önce de söylediğim gibi, Tanrı yoksa neden insanoğlunun nesnel ahlakî değere sahip olduğunu düşünelim? Hepimiz diğer hayvanlar gibi birer hayvanız; diğer insanlara olan yararlılığımız dışında hiçbir aslî değerimiz yok. Ateist görüşe göre, insanlar doğanın tesadüfi yan ürünleridir. Bizler, Dünya gezegeni adı verilen sonsuz küçüklükteki bir toz zerreciği üzerinde yakın zamanda evrimleşmiş yeni bir türüz. Ve nispeten kısa bir süre içinde bireysel ve kolektif olarak yok olmaya mahkûmuz. Ateizmde insan özel bir canlı olmadığına göre insan refahının, böcek refahı, fare refahı ya da sırtlan refahından nesnel olarak daha değerli olduğunu neden düşünelim? Bunu düşünmek için rasyonel bir gerekçe bulmak zordur. Dr. Harris buna “Değer Sorunu” der. Olaya natüralist bir perspektiften bakarsanız ahlakî değerler sadece biyolojik evrim ve sosyal şartlanmanın davranışsal yan ürünleridir. Nasıl ki bir babun sürüsü, doğal seçilim hayatta kalma mücadelesinde avantajlı olduğunu belirlediği için işbirlikçi ve hatta fedakâr davranışlar sergiliyorsa, primat kuzenleri homo sapiens de tam olarak aynı nedenlerle bir tür “sürü ahlakı” geliştirmiştir. Yani ahlakî değerler maymun atalarımızdan miras alınmış sürü zihniyetidir. Ancak ateist görüşte bu ahlakı nesnel olarak bağlayıcı ve doğru yapan hiçbir şey yok gibi görünüyor. İnsan evriminin filmini geri sarıp yeniden başlatacak olsaydık, çok farklı ahlaki değerlere sahip insanlar evrimleşmiş olabilirdi. Darwin de İnsanın Türeyişi kitabında buna değiniyor: “Eğer insanlar işçi arılarla aynı koşullar altında yetiştirilseydi, evlenmemiş kadınlarımız erkek kardeşlerini öldürmeyi kutsal bir görev olarak görebilir ve anneler doğurgan kızlarını öldürmeye çalışabilirdi ve kimse buna müdahale etmeyi düşünmezdi.” Kendi türümüzün özel olduğunu ve onun ahlakının nesnel olarak doğru olduğunu düşünmek türcülüğün, yani kendi türümüzün lehine haksız bir ön yargının, cazibesine yenik düşmek demektir. Eğer Tanrı yoksa, bu gezegende homo sapiens tarafından geliştirilen sürü ahlakını nesnel olarak doğru kabul etmek için hiçbir neden yok. Tanrı'yı devreden çıkardığınızda, geriye sadece bir toz zerresi üzerinde ahlakî yücelik sanrıları yaşayan maymunsu bir yaratık kalıyor. Hatta sadece ahlak değil, beş duyumuzun ve mantığın bize hakikatin doğru bir tasvirini verdiği inancı bile tehlikeye giriyor. Çünkü eğer zihin, izlediği evrimsel yol nedeniyle belirli bir şekilde çalışan fiziksel bir organsa, o zaman algınıza veya muhakeme yeteneğinize güvenmek için hiçbir rasyonel gerekçe yoktur. Ateist bir dünya görüşünde, beyninizin bir şeyi rasyonel, mantıklı veya makul olarak düşünme ve algılama şekli de dahil olmak üzere her şey sadece kozmik bir kazadır. Eğer evrim farklı bir yol izlemiş olsaydı beynimiz var olmayabilirdi, ya da var olurdu ama tamamen farklı bir şekilde çalışıyor ve gerçekliği çok farklı bir şekilde algılıyor olurduk.

Ahlakı bilimle açıklamaya çalışmanın bir diğer sorunu olgu-değer problemidir. Datadan değer türetemezsin. Değer türettiğin an bilimin dışına çıkarsın. Bilimin alanı doğayı tanımlamak ve daha sonra bu tanımları daha derin örüntüler veya yasalar açısından açıklamaktır. Kabaca şu şekilde işler: etrafımızdaki dünyayı gözlemleriz, gördüklerimizi tanımlarız, sonra gözlemlerimizi kullanarak olayları ve olguları açıklamak için modeller, teoriler oluştururuz. Ancak bilim, bu modellerin insan olarak bizim için ne anlama geldiği konusunda değer yargılarında bulunmaz. Kahvene zehir koyarsam, bilim (kimya) bize seni NASIL öldürdüğümü söyleyebilir. NE OLDUĞUNU açıklar. Fakat NE OLMASI GEREKTİĞİNİ açıklayamaz. Yani bilim seni öldürmenin iyi/kötü/doğru/yanlış olup olmadığı söyleyemez. Diğer konularda da aynı şekilde. Bilim bize vejetaryen ya da vegan olmamız gerekip gerekmediğini söyleyemez. Bize tıbbi araştırmalar için hayvan kullanmanın doğru olup olmadığını söyleyemez; sadece bu uygulamanın var olduğunu ve sonuçlarının ne olduğunu söyler. Fosil yakıt ya da nükleer enerji kullanmanın doğru olup olmadığını da söyleyemez; yine sadece bu uygulamanın var olduğunu ve insan yaşamı ve çevre üzerindeki etkilerini tanımlar. Kısacası bilim bize nasıl yaşayacağımızı söyleyemez. Bize nasıl yaşayacağımızı söylemeye çalışan alan bilim değil, felsefe ve dindir. Yalan ile ilgili yapacağın hiçbir deney ve gözlem sana yalan söylemenin normatif sonucunu vermez. Buna kendin karar verirsin.

Senin felsefenin bir diğer sorunu; “Deney ve gözlemle doğrulanamayan önermeler nesnel değildir” önermesi kendi kendini baltayan bir önermedir. Çünkü bu önermenin kendisi deney ve gözleme dayanmayan a priori bir inançtır. Dış dünyanın kendi zihninin ötesinde objektif bir gerçekliğe sahip olduğuna, bir simülasyonda yaşamadığımıza, 5 dakika önce yaratılmadığına, geçmişe dair anılarının yapay bir şekilde beynine konmadığına inanıyorsundur. Bu inanca deney ve gözlem yaparak mı ulaştın? Hayır, sezgisel olarak biliyorsun. Bir de her şeyi deney ve gözlemle çözebileceğini zannediyorsun sanırım. Doğal dünyayı deney ve gözlemle incelersin ama insan yaşamı ve kültürü ile alakalı konuları aynı yöntemle incelemeyezsin. Bunun nedeni basittir: insanlar diğer canlılardan daha karmaşıktır. Türümüze özgü kültürümüz, dilimiz ve duygularımız var. Karmaşık canlılar olmamız bizi dünyadaki diğer canlılardan çok farklı kılıyor. İnsan yaşamı ve kültürü ile ilgili nesnel bilgiler elde etmek için doğa bilimlerindekinden farklı bir yöntem izlemen gerekiyor.

On 13.10.2022 at 20:16, TAO yazdı:

Kötülük problemininde çözümü yok kusursuz tanrı anlayışında. :)

Sen ateizmdeki iyilik problemine çözüm bul da sonra teizmdeki sözde kötülük problemine el atarsın. :)

Link to comment
Share on other sites

On 16.10.2022 at 13:04, Entropyy yazdı:

Bence insanların birleştiği bir ahlaki konuda evlatlığının karısına göz koyup onunla evlenmenin ahlak dışı olduğu, ama senin arap putun buna izin vermiş peygamberini evlatlığının karısı ile evlendirmiş.

İslam evlatlığı tanımaz. Göz koyma yok, ateist/oryantalist çarpıtması. Nefse dönük bir evlilik değil sosyal reform için yapılan bir evlilik. Taraflar evlilikten memnun. Haram helal kılma yetkisi Allah'a aittir. Allah olur vermiş, bize söz düşmez. Peki sen neye göre, hangi ahlak yasasına göre ahlak dışı olduğunu iddia ediyorsun? Hayatında Allah, kitap kavramları yoksa her şey özneldir, hiçbir şey bağlayıcı değildir. Dolayısıyla ateizmde ensest, pedofili de dahil her türlü ilişki biçimi helal. Ensestin bile önüne geçecek hiçbir tatmin edici nesnel gerekçe sunamayan ateizmin dinlere ahlaksızlık suçlaması yöneltmesi ironiktir.

Link to comment
Share on other sites

Create an account or sign in to comment

You need to be a member in order to leave a comment

Create an account

Sign up for a new account in our community. It's easy!

Register a new account

Giriş yap

Already have an account? Sign in here.

Sign In Now
×
×
  • Create New...