Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Evet bunlar alisilagelmis, yerlesmis ve otomatiklesmis algilardir. Iste bir beyin once bunlari sorgulamalidir. Ana nedeni algiladigi ile iletisim kurmak adina ona sinir vermek. Aklinin merakini ve dusuncesini tatmin etmek, geldigi dunyada hazir bir dunyanin icine dogmak ve bu verileri almak durumunda kalmak. Anima/animus olarak; guc, otorite ve iktidar kurmak, algiladigini kendine gerceklemek/dogrulamak. Sosyal ve birlikte yasamin getirdigi "birarada nasil yasanir?" sorusunu cevap olarak yasama gecirmek ve somutlastirmak. Daha bir cok neden sayilabilir. Mesela cikar, bencillik, ego tatmini, duygusallik kendine guvensizlik, kendi varliginin bilinc ve farkinda olmama, korku, endise, merak, cevapsiz olamama durumu v.s. Anladim konuya metafizik yanasildiginda ve varliksal inancsal dongunun disina ufuk olarak cikilamadiginda verilen yanit tutarli. Yalniz bilim bunlara degil; bilgi ve gozleme dayaniyor. Dedigim gibi bilimsellikte ideoloji, inanc, dogru ve gercek yoktur. Cunku tabani var, ol inan degil; bil dir. Yani bilmek icin fenomenin gozlemini alir, ona inanmak, onu ortaya koymak, onu varlamak icin degil.
  2. Evrensel dusunce temelinin uc koklu bakis zitligi vardir. Birincisi:"A thing put forward"-Bunun acilimi ya problemdir ya varsayimdir (ortaya atilan sey).Varsayim olarak algilanirsa; evrensel varlik ve bilgi temeline ulasilmaya calisilir. Problem diye algilanirsa, ulasilmak istenen evrensel temelin ve bugune kadar insanoglunun ortaya attiklarinin problem oldugu algilanir. Ikincisi:Celiski mi iliski ki mi bakis acisidir.-Yine yukardaki mentalite gecerlidir.Yani seyler ve seyi olusturan temel/koken arasindaki bag iliski mi dir yoksa celiskimidir? Ucuncusu:-Kosmos mu kaos mu bakis acisidir.Yani seyin kokeni ve temeli bir uyum/duzen icindemidir, yoksa uyumsuz/duzensiz midir? Bu uc temel ve her temel arasi karsitlik, insanoglunun kendini bildi bileli hem sorup hemde cevap verdigi konudur.Tabiki bakis acisinin temeli onun sorusunun dolayisiyle verdigi cevabinda temelidir. Bu uc farkli gibi gorunen bakis acisinin yapilandirmaci koken ve temelleri ise aynidir, yani ikilem ve karsitlik karakterine sahiptir ve bir uclemdir. Buda ya olumlu bir olumsuzlugun ya da olumsuz bir olumlulugun yapilandirilmis oldugu anlamindadir. Problemli varsayim, celiskili iliski ve kaotik kozmoz bakis acilari tum resmi dusunce ufku olarak algilayabilmemizi saglar. Bireysel bakis acilari da uc turludur. Birinci cesit bakis acisi: Insanoglunun disindan olan bakis acisidir. Ya yaratilissal-ki tanri; ya da varsayimsal-ki madde-dusunce-kavram' dan birini one cikararak ve temel alarak yapilan bakis acisidir. Tum teori ve pratik bu bakis acisi temellidir.Inanca veya teoriye; ve pratik; ispata, kanita, dogrulamaya, veriye, bulguya, belgite baglidir. Dogal, dogaustu, dunyevi, dunyaotesi, bilimsel, bilimkurgusal. Felsefenin metafizik dalinin konusudur. Ikinci cesit bakis acisi: Insanoglu olarak ve ayrimsal bakis acisidir: Etik temelli olan bu bakis acisi, yonlendirim ve yaptirim olarak; kisisel, toplumsal, ulkesel, dini, milliyetci, ekonomik, sosyal, siyasal, ahlaki, geleneksel, tarihsel v.s. temellerinden, birini ve bir kacini baz alan bakis acisidir. Tum ideolojiler bu bakis acisina dahildir. Felsefenin, epistemolojik ve etik dalinin konusudur. Dogal bir bakis acisidir. Ucuncu bakis acisi: qua (olarak, sifatiyle) bakis acisi: Yani, olaya bakanin kendisinin olay icinde; yer almamasi, taraf tutmamasi, yorum yapmamasi v.s.; kisaca bireysel gorus belirtmemesidir. Disaridan bakis acisidir. Algisi notrdur. Insansal ve evrenseldir. Butunlugu, birligi, beraberligi ve tum resmi vermeyi; her turlu sorunu sorgulayip-nedenlemeyi, sorunun evrensel ve butunsel kokenine inmeyi amaclar. Birin, butunlugunu evrenselligini ve insansalligini savunur. Kanitlamaya, inanca, ispata, dogruya v.s. endeksli degildir. Olani; yalanlama, yanlislama ve curutme temelli cikarsama metodudur. Felsefeustudur, yani Metafelsefe. Insanoglunun, dusuncesi bilgisi, algisi ve kavramiyla sinirlidir. Insanoglunun, insanlasmasi ve insanlik sunmasi insan ve insanligin numenal sorunlari temelinde bakar. Dusunduren bir bakis acisidir. Bu konuda, eger gorus belirten olursa; bu bakis acilari; hem kendi icinde, hemde ayri ayri detayli bir sekilde islenecektir. Simdi bu temelde bakarsak; ortada bir gozlem ve bir isleyis vardir. Bunun cosmos mu yoksa kaos mu oldugu, isleyisinin iliski mi, yoksa celiski mi oldugu ve ortaya konanin bir varsayim, hipotez, teori v.s. ya da problem/tartisma/sorun mu oldugu neye gore algilanacaktir. Eger konuyu qua felsefesi iledegerlendirirsek; Gozlem veren ve isleyisi olan her ne ise o; neden bir duzendir, eger duzen ise bunun duzenli/duzensizligi soz konusu degilmidir? O zaman bu duzenin duzenli ya da duzensizligi nasil ortaya konur? Bir butun mesela atom eger bir duzen ise, bunun parcalari ve parcalar arasi ileski nasildir? Basta parcalar biribirine zit olma vasfi ile duzensizdir, ama bir iliski olarak duzenli bir iliskileri vardir. O zaman ortada duzensiz olarak olusmus islerlik kazanmis, duzen haline gelmis bir duzenli duzensizlik vardir. Burada butun bu ortaya atimlar zaten insanoglu ortaya atimidir ve verilen gozlemin duzen ya da duzenli/duzensiz olarak nitelenmesi sadece bir algidir. O yuzden ortada bir cosmos ta kaos ta yoktur, ustelik bu universe de degildir. Diverse, yani aykirilik olarak multiverse de olabilir. O yuzden goruntu veren ve algilanan fenomenin gozlemini bu sekilde bir kesinlik, mutlaklik v.s. olarak sifatsal bir nitelige tasimaya gerek yok. O yuzden basta kaoskarsiti cosmos ve multiverse karsiti universe kavramlari basta bir celiski icermektedir. Fenomen olarak ne ad verilirse verilsin, tartisma tek boyutlu degildir. Cunku ortak kabullerde sorun vardir. Ben sahsi olarak, horizon kavramini tercih ederim. Cunku bu ufuk anlaminda hem insanoglu beyninin numenal ufkunu hem de gozlem veren fenomenin ufkunu verir. Ustelik ufuk karsitlanamaz sonlanamazve sinirlanamaz. Zaten evren dedilen de sonlanamaz, sinirlanamaz, zamanlanamaz. Iste burada kim neyi neye gore ve nasil sinirliyorsa; o onun numenal yetisinin ufkunun siniridir.Zaten bunlar yapilirsa, yapan da insanogludur. Bu da gozlemi, algiyi, bilgiyi ve kavrami sinirlamak demektir.
  3. Bak sana oncedilin sorunundan bahsedeyim. Dil, noktalama, kesistirme, tekleme, indirgeme ve olumlu/olumsuz determinizm ve kelime kokeni olarak da bir emir uzerine kurulmustur. Yani ister gorsel, ister tatsal, ister koklamasal, ister dokunmasal ister isitmesel olsun tum algilar ses dili olarak boyutsuz ve noktalamalidir. Iste bu noktalamada iki biribirine ters dusen ifadeyi bir arada kullanamazsin. "evet/hayir, dogru/yanlis, iyi/kotu, guzel/cirkin v.s. Yalniz hangisini kullanirsan kullan, bu senin kendi dogruladigin/gerceklestirdigin pozitivizmin olur. Ister olumlu ister olumsuz olsun. Mesela "gitme" bir emirdir ve emri veren acisindan olumludur. Burada git kokenli gitmek eylemi de dilbilgisi olarak ya kendi olumlulugunu yani gitmek'i ya da olumsuzlugunu girmemek'i kapsar. Iste bu temelde tum karsitlarin degismez, sabit olarak bir ortak koku vardir. Mesela tanri inancsal ve varliksal olarak sabittir. Sen sadece bunu varliksal olarak var/yok ya da inancsal olarak inan/inanma karsitlarindan birine ifade olarak tasirsin ve hangisine tasirsan tasi digerine karsit olursun ve tanrinin inancsal ve varliksal ikilemini de sabit tutarsin. Yani tartisma tanrinin varliksal ve inancsal sabitligindedir. Diyelim sen bunu kendince olumlu olarak var ve inanmaya, baskasi da kendince olumlu olarak yok ve inanmamasya tasir. Ikinizinde tanri ve inancsal/varliksal temelleri sabittir ve degismez. Buradan kavram ve ifade farklilasir. Ifade kavramin kendi karsitli ifade edilebilmesindeki teke indirgeme demektir. Bunun disinda aklin ic ve dis celiskisi olarak sen kendine dogruladigini korumak ve dogrulamadigini da kabul etmemek ve karsi cikmak durumundasin. Ayni sey baskasi icinde gecerli. Eger her ikinizin de korudugu dogrunuz cakisirsa, hemfikir olursunuz, yok cakismazsa da birbirinize karsit olursunuz. Ama bu kavram sabitligindedir, sizleri hem fikir kilan ya da karsit kilan ifadelerinizdir. Bunun disinda kavram algisi, anlam ve icerigi de ogrenilen, ideolojik inancsal tabana gore degisir. Mesela bir konuda senin hakli buldugunu baskasi haksiz bulabilir. Her ikinizde de hak kavrami sabit olarak ifade edilmistir. Buradaki sorun da her ikinizin hak kavramina verdiginiz anlam ve icerik farklidir. Yani hak kavraminiz sabittir, yalniz senin ve onun hak kavramina verdigi anlam ve icerik farklidir. Iste bu ayni kavram ve farkli anlam ve icerikteki hak kavraminda sen kendine gore hakli o da kendine gore haksiz bulur. Ayrica burada sizleri hak kavramini kullanmaya iten ortada bir dusunce ya da davranis mevcuttur. Yani hak bir dusunce ya da davranisin hakkiolarak ikilemdir. Ben bunlari x ve y yapi ve isleyisinin yapilandirilmis yapisi olarak daha once izah ettim. Kisaca bir kavram dile gelmeden once bir 7 liden olusur. Bunun x dortlusu karakteri y uclusu de kendisidir. Karekter; ikilem ve karsitlik, kendisi/goruntusu de bir pozitif noktadir. Yani bir kavram ikilem ve karsitlik karakterine ve bir pozitif nokta gorunumune sahiptir. Iste bu algi ve bilgi bilissel olarak nokta dilinde algilanmaz. Ancak gorsel olarak cizimsel/sekilsel olarak algilanir. Cunku gorsellikte yanlama ve cizgileme vardir. Yani ifade degil; kavramin ortaya qua felsefesi ile koyusu gundemdedir. X karakterine geri donersek; buradaki ikilem karsit olarak teke, buradaki karsitlik ta kendi olarak pozitife indirgenmis ve bu tek ve pozitifte noktaya indirgenerek noktalanmistir. Yani bir kavram noktalanmasi noktalanmadan once bir 7'liyi bunyesinde tasir. Neyse bu konu farkli bir konudur. Sadece evrensel onayli gozlemli olgu farki ile, kisisel, parcasal v.s. onayli gozlemli yani dogrulanmis, gercek, dogru, inanc ve ideoloji farkini izah etmek icin bunlari yazdim.
  4. Ben de dedigimi anlatamiyorum galiba. Ortada bir tartisma varsa, zaten olgu ve gozlem birligi yoktur. Bunun icin baska bir varliga gerek yok. Insanoglu zaten aklinin temel farkli bakisinin dogruladigi ideolojik inanci ile bu tarihler boyu yasiyor. Burada demokrasi vardir/burada demokrasi yoktur" Hangisi dogrudur? her ikisi de kendi inandiklari ve kendilerine dogruladiklari temelinde kendilerine dogrudur ve biri birlerine yanlistir. Bu zaten aklin ic ve dis celiskisidir. Cunku dogruluk her akil icin gecerlidir. Yanlis olan ise ancak birinin digerine ters dusmesi durumundadir. Yani her ikiside kendi inancinca ya da kendi ideolojik gozlemince dogrudur, ama dogrularinin temeli farkli oldugundan biri birleerine yanlistir. Benim dedigim olgusal gozlemde ise dogruluk yok. Sadece gozlem veren olgu var ve bu gozlem tum insanoglu turunu kaspsiyor. Dolayisiyle burada gercekleme de yok. Cunku gercekleme de ayni dogrulama gibi farkli temellerin akilciligidir. Ayrica olgu ve verdigi gozlem evrensel onayli ve gecerli; dogru ve gercek sadece dogrulayan ve gercekleyen icin gecerlidir. O yuzden olgu; varliksal, inancsal, dogrusal,gerceksel, ideolojik v.s. degildir. Cunku bunlar akilcidir. Olgu bilimsel, bilissel ve bilgisel olarak akilci degildir basit bir gozleme dayanir. Yani gozlemi akila tasimaya gerek bile yoktur, eger bir soyut uretilmeyecek ise. Siz benim ne demek istedigimi algilayabiliyor musunuz?
  5. Aslinda verdigim linkler ile ilgili dusunce ve bilgileri verilen linkte degerlendirmek daha uygun olur. O yuzden kisaca yanitlayayim. Konu ortak akil degil, ortak gozlemdir. Cunku bir gozlemden ortak akil cikmaz. Buradan cikacak olan her bir aklin o gozlemi kendi aklinin inandigi dogrusal temelde degerlendirmesidir. Iste buradaki gozlermin olgusu oyle bir kavramsal bilgi icermelidir ki; bunu tum insanlik bilimsel ve bilissel olarak gozlemleyebilsin ve yanlislayabilmesi de baki kalsin. Bu konuda sana Popper'in bir ornegini vereyim. "Tum kugular beyazdir" ifadesi gecerli bir olgudur. Peki ne zamana kadar biri bir yerde baska bir renk ya da siyah bir kugu gozlemleyene kadar. Iste burada kesinlik te suphe de, inancta ideoloji de yoktur. Yani her beynin algisi simdiye kadar beyazin disinda bir kugu gozlemlememistir ve tum insanoglu bu cumleyi olgu olarak gecerli kilmistir. Yani cumle evrensel onay almistir ve olgudur. Iste bu gecerlilikte ne bir suphe ne de bir kesinlik yoktur. Cunku gozlem ile yanlislanabilir. Halbuki inancsal ideolojiler ve dogrular sadece dogrulayan icin gecerli oldugundan yanlislanamaz. Ayrica kesin ve mutlakj olarak inanilir. Iste burada ne zaman birisi bir yerde baska bir renk kugu gozlemlerse ve bunu gosterirse; iste bu gecerli olan olgu artik gecersizdir ve kimse kugular icin boyle bir olgusal cumle kuramaz. Iste bilimselligin evrensel-onay ortakliginin gozlemi budur. Bu inancta da ideolojide de dogruda da gercekte de saglanamaz. Cunku tartismalidir ve eger bir gozlem varsa; bu tum insanoglu icin degil; sadece kendine o gozlemi dogrulayan icindir. Mesela demokrasinin bir yerde olup olmadigi A ya gore vardir, B ye gore yoktur. Cunku A ve B nin ideolojik inancsal dogrulama tabanlari izmleri bakis acilari farklidir. Iste bu farklilik demokrasiyi olgu yapamaz. Cunku demokrasinin ne oldugunun bile evrensel-onay almis bir tanimi ve anlam/icerigi yoktur. Bu butun metafizik ve etik/estetik dogrulamalar icin gecerlidir. Cunku ortak gozlem ve olgu yoktur ve yanlislanamazlar.
  6. Iste bu dedigin tam da benim lakabimin zihniyetinin yaptigi, yani evrensel-insan zihniyeti. Sonucta insanoglu kendi kendini kendi dogal/fenomenal zihniyeti ile bu duruma sokmustur ve yine insanoglu kendini bu durumdan kurtaracaktir. Iste bireyin numenal devrimi de budur. Burada alinacak temel ve taban insanogludur ve hedefte onun numenal insanlasmasidir. Iste burada ilk is bireyin kendine yasni once kendi beynini numenal yeti olarak kendi devrimci sorgulamasina ve yasam ve iliskide de sotgulatmasina baglidir. Benim bu sanal alemde binlerce basligim, mesajlarim iste bu sorunu her konu ve kavramda dile getirmektedir. Kisaca insanoglunun yapilandirdigi herkonu ve kavramda. Soyle bir profilimdsen bak, bu numenaldevrim temelinde ilgini ceken, onemsedigin ya da etkilendigin bir konu ve kavram olursa; onun uzerinde ve ozelinde adi gecen baslikta yazisabiliriz. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/50-evrensel-insan-zihniyeti/page__st__20 Mesela bu linkten 33, 38 ve 39 nolu mesajlara v.s. bakabilirsin. Cunku konu insanoglunun beyninde yer etmis her turlu degeri, veriyi, tabuyu bilissel olarak algilayarakj sorgulamasi v e onlardan arinmasidir. Ayrica bunu yaparken de arinamamis olanlarin farkinin farkina varmasi ve arinmalari icin baski yapmamasidir. Yani hem farklari algilamasi hem de onlardan arinarak tum farklarin farkini ve sorunlarini ortaya koymasi. Bunun ayaklari, serbest dusunce, qua felsefesi, yapilandirmaci epistemoloji ve onun devrimci sorgulama ile cozumu, analizi kritigi ve ondan arinilmasi.
  7. Turkcenin en buyuk sorunu her kavramda yasanan kargasadir. Her yerde tartisilan evren tartisilirken, aslinda tartisilan nedir? Once kavramlarin etimolojik (kelime kokeni) ve linquistik(kelime yapisi) temellerine bakalim. Bu temeller, langual yani konusulan dilden farklidir. Universe-uni, yani bir/tek ve verse, yani donusum kelimelerinden olusur. Bu temelde universe, tek donusum/tek anlatim tek nakarat v.s. demektir. Aslinda bizde tartisilan bu temelde degildir. Tartisilan cosmos temelindedir. Cosmos duzenli ve uygun sistem anlamina gelir ve kaos yani kargasanin tersidir. Iste cosmos bu anlamda uni verse ile es anlamlidir. Cosmogony ya da cosmogeny, yani cosmogoni;bilimsel teori olarak, varliga gelis ya da cosmos veya universe in varliga gelisinin kokenidir. Bunun inanc kismi ise yaratilis mitolojileri olarak algilanir. Cosmology yani cosmoloji ise: bir akademik disiplin olarak kokenin ne oldugu konusudur. Yani bir yerde yaratim mi yoksa evrim mi gibi. Fiziksel cosmoloji ise, astronominin bir dali olarak universe ya da cosmosun kokenini inceler. Burada da sadece teorik olarak big bang ve buna alternatif teoriler vardir. Bunlardan big bang su anda bilim kisilerinin gozleme tasima olarak uzerlerinde durdugu en gecerli teori olarak bilinmektedir. Tekrar cosmosa donersek; big banga gore cosmosun yani duzenlilik ve uyumlulugun 13.7 milyar yil once basladigibunun gozlemlenebileninin capinin 93 milyar isik yili oldugu ve eger Alan Guths'un sisme teorisi gecerli ise; gozlemlenen cosmosun capinin ancak bir helyum atomuna esdeger ve tum cosmosun capinin da bu olcum ile gunesin capina esdeger oldugunu soyleyebiliriz. Yani butun cosmosun capi 100 septilyon isik yili, 10 uzeri 26'ya esdeger oldugunu goruruz. Burada onemli olan bu duzenlilik ve uyumlulugun yani big bangin ne zaman basladigi ve ondan once yani cosmostan once de ne oldugu. Ben fenomen olarak goruntu veren adi her ise bu boslugu, mekani v.s. perpetual, yani daimi olarak degerlendiriyorum. Big bang ise bu mekandaki zamansal bir teoridir. Zamansal olarak ta oncelik kisir dongusunu tasir. Ayrica mekanin zamana da ihtiyaci yoktur ve zaman insanoglunun bir urunudur. Yani insanoglunun fenomenlestirdigidir.
  8. Ayrica "bir baska varlik" derken, neyi kast ediyorsun. Ben sana epistemolojik yasni gelinen duzey olarak insanoglu ile dialog kurabilen baska bir varligin olmadigini soylemistim. Yalniz istersen sirf insanoglunun monolog icerikli algisi olarak her hangi bir hayvan ile kurdugu iletisimde hayvanin kendince verdigi yaniti gozlemleyebilirsin. Mesela kedin varsa miyavlayarak senin ile iletisime gecmek ister. Sen de tecruben temelinde ya da deneme yanilma ile onun senden ne istedigini gozlemleyebilir ve istemini algilarsan da iletisimi gerceklestirebilirsin. Yani su istiyorsa, yemek istiyorsa, sevilmek istiyorsa v.s. Yani baska hayvanlarda seni gozlemler ve algilar.
  9. Anlasildi inanci tanimlar misin? hem bilgisel, hem varliksal hem de ideolojik olarak. Cunku ben bu tanimi senden alamadikca, ve inanctan ne algiladigini bilemedikce; senin algindaki inanc kavramina verdigin anlam ve icerik temelinde bir yanit yazamayacagim. Bari bir link vereyim. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/923-inancsal-ve-ideolojik-bilgi/ Benim burada inancsal olarak inanc kavramindan ne algiladigim ve verdigim matematiksel/mantiksal bilgim var. Ayrica senin bu tanimin bilimsel den ne algiladigini da aydinlatacak. Istersen bilimsellikten ne algiladigini da yaz. Cunku algiladigim kadariyla, senin alginda boyle bir fark yok.
  10. Bas ve son zamansal kavramlardir ve jkisir dongudur. O yuzden de fenomenin basi sonu olmaz, dolayisiyle gozlemin de, alginin da bilginin de kavraminda. Zaten bilimin bilimsel olmamasini saglayan mekani zamansal degerlendirmedir. Buradaki sorun da oncelik ve sonralik sorunudur. Sonsuz bile son kavraminin sadece olumsuzudur. O yuzden bas son yok ise kisir dongu de yoktur. Mantiksal olgu ne demek? Olgu mantiksal degil, gozlemseldir. Ayrica gercek te goreceli ve degisken ve de bilimsel olarak olgu degildir, yapilandirilmis ideolojik inancsal bir dogrulamadir. Dedigim gibi kesinlik ve suphe bilimsel degildir, gecerlilik veyanlislanabilirlik bilimseldir. Bence sen mekansal degil; zamansal dusunuyorsun. Guvenden neyi kast ediyorsun? Olguda itirazya da tartisma yok ki. Bak sana soyle aciklayayim. ortada sonsuz, sinirsiz ve daimi bir fenomen var, buna insanoglu fenomeni de dahil; cunku insanoglu her fenomen gibi, kendi fenomenini de gozlemliyor. Insanoglu bu fenomene, gozlemi, duyusal ve duyumsal algisi, ve her turlu bilgisi (bilimsel, bilissel, kavramsal, ifadesel, dilsel, felsefi, inancsal, ideolojik, dogrusal, gecerli, kalici, mutlak, kesin, degismez, degisken v.s.) ile bu fenomene epistemolojik bir sinir ve son veriyor. Bunun bilimsel ve bilissel olani olgu. Iste bilimsellik ve bilissellik, diger bilgilerden ve sinirlama ve sonlamalardan YANLISLANABILIRLIK, YENILENEBILIRLIK VE DEGISIM olarak farklilasiyor. Iste bu farklilasma, fenomeni sinirsiz, sonsuz ve daimi kildigi gibi; gozlemi, bilgiyi ve algiyi da sinirsiz ve sonsuz ve de daimi kiliyor. Tek fark fenomenin bu sinirsizligi, sonsuzlugu ve daimiligi KESINTISIZ, gozlemin, alginin ve bilginin sinirsizligi, sonsuzlugu ve daimiligi KESINTILI. Iste bu kesintiyi veren de bilimsel ve bilissel olarak olgu ve gecerlilik; kesintiyi kaldiran da bunun gozlem ile yanlislanabilirligi. Iste bilimsel ve bilissel fark bu KESINTININ GECERLILIGI dir. Diger her turlu bilgi de, bu KESINTI KALICIDIR. Yani mutlaktir, sonludur, kesindir, degismezdir v.s. Metafizikci ve varliksal materyalistler/nesnel gercekciler, idealistler/oznel gercekciler ve pozitivistler/isimciler; kesintinin gecerliligini algilayamazlar. Cunku kesintiyi kalici kilarlar. Iste epistemolojinin bil kokeni ve insanoglu yapilandirilmisligi ile, metafizigin var, ol ve inan kokeni yapilandirilmisligi farki da tam budur.
  11. Aciklar misin? Birincisi duyu organlari degil; beyin algilar, yani duyu organlari bir aractir bu algilama da. Ayrica gozlem tum insanoglu turunu kapsar ve o yuzden de olgudur. Gercek degil. Cunku gercek ideolojik ve inancsal olarak yapilandirilmis olandir. Yani gozlemsel bir tabani yoktur. Gunesi algilamak baska; onu gozlemlemek ve burdan cikaralacak kavramsal bilgi baskadir. Zaten alginin temeli fenomenin verdigi gozlemin alinmasidir. Inancta ise gozlem tabani yoktur. Evet klasik bilim zamaninda bu boyle idi. Ama popper'den sonra yanlislanabilirlik ile bilim bilimsellige kavusmustur. Daha once metafizigin ideolojik inancsal ispatlarina ve mutlaklarina sorgulanmazlarina dayaniyordu. Ayrica bilissel bilim de numenal yetiyi inceler. Bilimin bilimselliginde daha once de dedigim gibi, suphe ve kesinlik yoktur. Iste bilimselligin inancsalliktan farki budur. Cunku inancsallik sadece ilklik, teklik, tasimaz; mutlaklik, kesinlik te tasir. Yani sabittir. Ayrica olgu degildir. Gercek ile olgu farkini algilamak lazim. Cunku inanc ve ideoloji olguya dayanmaz. Sadece aklin dogrulamasina dayanir ve o yuzden de tartisilir. Insanoglunu hem fikir yapan olgudur, baska da bir sey yoktur. Bu da kesin degil; sadece yanlislanabilene kadar gecerlidir. Dedigim gibi, yapilandirmaciepistemoloji bunu aciklar. Ayrica insan derken, bakis acisi hem birsel hem de tursel dir. Tursel olan da simdilik daimidir. O yuzden olum sadece birsel bir olgudur, tursel degil. Bilimsellikte turseldir, birsel degil. Ama inanc ve ideoloji birseldir ve aklina yatan bunu kendi inanc ve ideolojisi yapar. Diger bir ana fark ta; inancsal ve ideolojik hersey tartismadir. Olgunun tartismasi yoktur, sadece yanlislanabilirligi o da tum insanoglu turunun algisi ve gozlemi temelindedir.
  12. Son cumleni aciklar misin. Deigim gibi olgu zaten gozlem veriyorsa; bunun mantiksal olabilme olasaligi olmuustur. Inanc olarak "okuzun altinda buzagi aramak" ve "mutlaka bunu bir tasarlayan vardir" demek; sadece aklin ego tatminidir. Ayrica bir statiklik te yoktur. Cunku her olgu yeni bir gozlem ile yanlislanabilir. Iste bu acidan bilimsellik; olgusal gecerlilik/yasayabilirlik ve gozlemsel yanlislanabilirlik uzerine kurulur. Bu da zaten bilimi bilimsel olarak ilkten, mutlaktan, tekten, sabitten v.s. korur. Kisaca surekli suregelen bir surec olarak daimi kilar, ayni mekan ve fenomen gibi. Dolayisiyla algi, bilgi,kavram ve gozlem gibi.
  13. Aksini demedim ki. Gercek bir insanoglu yapilandirilmisligidir. Yani ontolojik gercek bir determinist ve indirgemeci metafizik varliksal ideolojik inanctir. O yuzden bilimin bilimsel kavrami gercek degil, olgudur. Mmkun olan zaten gercek degil (truth-gercegin ne oldugu tartismasi), olgudur (scientific fact) Neden inanc olmadan bilimsellik olamaz? ilk tarihi filozoflar bile metafizik ve gercekten once gozlemden yola ciktilar. Hayvan bile gozlemden yola cikiyor. Insanoglu kendini acikladigi gibi, onlarin da adina konusarak acikliyor. Dogum ile olum demek istediniz herhalde. Cunku insanoglu birinin mustakil var olan varlik olarak yasami dogumu ve olumu (olmek) arasindadir.. Ayrica yapilandirmaci epistemoloji; insanogluna yansi ve gozlem veren kendi turu disinda bir fenomenal dunyanin oldugunu, yalniz bunun her turlu anlam, bilgi v.s. sinin insanoglu tarafindan yapilandirildigini soyluyor. Ayrica bilinebilecek her seyin sadece insanoglu beyni ve dusuncesinin ortaya koydugunu oldugunu soyluyor. Unutmaki zaman bir insanoglu urunudur ve her seyde oldugu gibi onun yapilandirilmisliginin da sorunu vardir. En bas sorunu ilklik ve oncelik sorunudur. Yani neyi taban kabul etsen onun bir onceligi ve ilkligi sorunu vardir. Iste o yuzden mekan ya da mekandaki herhangibir parca, zamana ihtiyac duymaz. Zaman ise sadece insanoglunun birselliginin getirdigi ve olumu iceren olarak vardir. Ama bugun onsuz yasayamaz ve iliski kuramaz olmustur. Ayrica zaman gecici ve ucludur. Bu uclemde yasanan ise simdiki zaman ve bugundur. Burada sana kisaca insanoglunun numenal yeti olarak insan ve hayvan arasi bir ara gecis formu oldugunu soyleyebilirim. Bu da evrim olarakj gayet dogaldir. Cunku insanoglu her turlu yasam ve iliskisinin kavramsal bilgisinin tecrubesini hayvandan almis ve hayvani gozlemini dile getirmis ve uygulamistir. Iste bu anima/animus temeli insanoglunu insanlasstirmayan temeldir. Ustelik hayvan sadece yasamak icin oldururken,insanogluy her turlu ortaya attigi numenal yeti degeri(etik ve metafizik ideolojik inancsal degerler) icin oldurur. Buradayoktan var olma yerine; ya da bilissel bir olgu aramak yerine; insanoglunun hayvani sureci diyebiliriz. Ama ben bugun bunun insanoglunun kendi beyninin numenal yetisini kendisinin sorgulayarak insanlasabilecegini ortaya koyuyorum.
  14. Bu muhtaclik insanogluna gore olmanin disinda epistemolojik olarak mumkun mudur? Yarin belki bir baska tur bizler kadar gelisir ve biz ile dialog kuracak duzeye gelir, iste o zaman bir alternatif dogar. Ama bugun, insanoglu "kendi calip, soylemek-kendi kendine gelin guvey olmak, kendi pisirip kendi yemek, kendi ekip kendi bicmek, kendi edip kendibulmak" zorunda. Aci olan ise henuz insanoglunun bu bilissellikte olamamasi. Dolayisi ile ne acikliyorsak, kendimize turumuze acikliyoruz. Cunku baska turler ile ya da fenomenler ile dialog kurma olanagimiz yok. Cunku ortak algimiz, bilgimiz, kavramimiz yok. Neden sorgulamayalim ki, zaten gozlem ile olan olgunun yanlislanabilmesi de bu oluyor. Cunku bilimin gozlemi de olguisu da sinirsiz ve serbesttir. Eger sinir koyarsan, bu ideolojik inanc olur. Neden gormek zorunda oldugunu aciklar misin? Cunku bilimsel olmanin bilissel algisinda boyle bir durum yok. Zaten lakabimin zihniyetinin ve sahsimin butun mucadelesi de bu ideolokik v.s. alt yapinin (x ve y yapi ve isleyisinin yapilandirilmisligi) sorun oldugu. Iste bu yapi ve isleyisi ortaya koyamamak ve sadece onun bunyesinde bulunmak dogal/fenomenal zihniyetin insandisi ve insanlikdisi yasam ve iliskisi oluyor. Kisaca bu insanoglunun yapilandirmisoldugu yapi ve isleyis bir sorun ve sorgulanmiyor. Son cumleni aciklar misin? Benim buradaki onerim "devrimci sorgulama" yani kisinin kendi beyninde yer etmisi kendi bilinc ve farkindaligi ve iradesi ile sorgulamasi. Bu konudaki basligi istersen veririm. Bunu yukarida acikladim. Yarin insanoglu ile dialog kurabilecek bir fenomen ya da tur gozlem verirse; o zaman ona danisiriz. Aciklar misin? ve bu saptaman kime/neye gore? Yani insanoglu disi olamayacagina gore. Buradaki soru sudur. Bilimsel ve inancsal farki nedir? Sizce boyle bir fark yok mudur. Zaten epistemolojinin kendisi inancin gercek ile dogrulanmasidir. Yalniz, yapilandirmaci epistemoloji; zaten inancin da gerceginde olgunun da v.s. bir insanoglu yapilandirilmisligi oldugunu ortaya koyar. Asil sorun bundan sonradir. Burada algilanmasi gereken; bu yapilandirilmisligin koken temel ve tabaninin(x ve y) zihniyet yapi ve isleyisinin ortaya konmasi, yani de- edilmesi, cozulmesidir. Cunku bu sorun insanogluna zihniyetinin kendi bilisselligini kapsamadigini ve insanlik tasimadigini gosterecektir. Yani kendi fenomeni dahil, her turlu fenomeni ortaya koyanin kendi oldugu bilinc ve farkindaligini. Iste bu metafizigin ve etigin varliksal, ideolojik, inancsal hic bir izminin temel ve tabaninda yoktur. Cunku bunlarin hepsi falcilik olarak bir kadercilik ve teslimiyet tasir. Bu teslimiyetin kime/neye oldugu da teslim olanin aklinin kendine dogruladigi gercegi belirler. Iste bilimsellik te burdan baslar. Cunku bu dogrulama gozlem vermez ve olgu degildir.
  15. Birincisi insanoglunun kendi turu bunyesinde ve sadece kendi turune yonelik, ait, icin ve eliyle ustelik tek tarafli kavramsal bilgimonologunun alternatifsiz ve rakipsiz olmasi, bir epistemolojik olgudur. Bunu algilamamak, yada karsi cikmak zaten basli basiuna bir inansal ve ideolojik yanasimdir. Ikincisi bu olgu temelinde onemli olan insanoglunun numenal insanlasamamasi ve bilimsel, bilissel ve bilgisel olmak yerine; varliksal, inancsal ve ideolojik olmasidir. Iste burada olan ve olunan durum insanoglunu insanlastirmayan sorundur. O yuzden siz ister gulersiniz, ister aglarsiniz bu sizin bileceginiz is. Mantiksal olabilirlik olasiligi temelinde ben bilimsel, bilgisel ve bilisselligi secerim, siz de isterseniz varliksal, inancsal, ideolojik olmayi secersiniz. Herkesin secimi kendine. Yalniz unutmayin ki, insanoglunu beyin gelisimi ve insan olarak dusundurecek ve yasatacak olan; bilimsel olmaktir. O yuzden bence once siz bilimsel olabilmenin ne oldugunun bilisselligine varmaniz gerekir. Bunu da ancak inancsalligin bilisselligine erisince kavrarsiniz. Verdigim basliklara gelince; lakabimin konular ve kavramlar temelindeki insanoglu temelini ve numenalinsanlik hedefini algilayabilmeniz icin verdim. Bunu zaten algiladiysaniz da mesele yok. Cunku size ancak bir yaniti, ya bilimsellige karsi cikarsaniz; ya da bilimsellige inanci katarsaniz verebilirim. Evet insanoglunun kendi ya da diger her turlu algiladigi fenomen icin ortaya attigi kavramsal bilgi; ister inancsal ister bilimsel olsun; insanoglu disinda baska bir fenomeni zaten ilgilendirmez. Ama buradaki sorun, insanoglunun bu bilinc ve farkindalikta olmamasi; sanki fenomenin kendi kendini ortaya koyduguna ve fenomenin ortaya konduguna inanmasidir. En azindan insanoglunun bilissel duzeyi, bunun boyle olmadigini ve fenomeni ortaya kendisinin kendi kavramsal bilgisi ile koydugunun bilinc ve farkindadir. Konu da budur. Tavsiyem inanc ile bilinc farkini, inancsal bilgi ile bilimselbilgi farkini algilamaniz. Tabi bu da sizin neyi neden ve nasil temel olartak aldiginiza ve kendinizi neye inandirdiginiza, ya da aklinizi neyi kendinize dogrulayarak tatmin ettiginize bagli. Zaten bu inanc olarak sabitlenmis ve sorun olarak algilanmiyorsa da, yapacak bir sey yok.
  16. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/953-mantiksal-olabilirlik-olasiligi-uzerine/page__pid__8502&do=findComment&comment=8502
  17. Herhangi bir onermenin, varsayimin, hipotezin, teorinin v.s. hangi mantiksal ceside ve tabana dayanirsa dayansin, kendi bunyesindeki mantiksal aciklamasi "olabilirligin olasiligi" uzerinedir. Bilindigi gibi, mantiksal olmaya, toplum dilinde "akil yurutme" denir. Demekki her mantiksal durum kendi tabanina gore bir olabilirlik olasaligi tasimasi gerekir. Yalniz bu olabilirlik olasaligini tasimanin mantigi ister istemez, soyuta yani numenal yetiye ve adi ile akila dayanir. Burada akil iki turlu isler; ya akilda yaratilan bir ideolojik inancsal dogruyu, akil olabilirlik olasiligi temelinde somuta tasir. Yani etik olarak ya da bir metafizik temelli ideoloji olarak. Ornek her turlu izm ve her turlu etik ve metafizik taban. Bu tabanin kavramin sistem, duzen ve kurum ve de kurumlasmaya donusup toplumda isletilmesi. Ya da mantiksal olabilirlik olasaligini olgusal olarak ya da akilci olarak soyuta tasir. Burada aslinda bilimsel ve akilci yanasim farkini algilamak cok onemlidir. Bu fark tasimanin nereden nereye olmasi ile farklilasir. Somutun soyuta tasinmasi, bilimsel olabilme olanagi tasirken; ayni olanak soyutun somuta tassinmasinda da gecerlidir. Yani bir beyin bu tasimayi nerden nereye yaparsa yapsin; burada bilimsel ve inancsal farki yoktur. Buradaki fark; olabilirlik olasaligindadir. Iste burada bilimsel olan ister somuttan soyuta/ister soyuttan somuta tasinsin; ortada mutlaka olabilirlik olasaliginin OLMUS OLMASI/OLABILIR OLMASI gerekir. Bir ornek verelim. Eger ortada bir olgu varsa, zaten bu olgunun mantiksal olabilirlik olasiligina gerek yoktur. Cunku bu OLABILIRLIK OLMUS VE GOZLEM VERMEKTEDIR. Ya da ortada henuz bir gozlem yok, ama tum soyut veriler, bilimsel bir temele tabana dayaniyor ise; OLABILIRLIGIN OLABILME OLANAGI SADECE GOZLEME KALMISTIR ve bilim bunun icin calismaktadir. Iste burada yine onemli olan bu olgu ya da teorinin, test edilmis olmasi ve gozlem vermesinin yaninda; GECERLILIGI VE YASAYASBILMESININ ANCAK BASKA BIR GOZLEME VE ONUN YANLISLAYABILIRLIGINE KADAR OLAN GECERLILIGIDIR. Burada bilimsel olmayan da iki turludur. Ya olabilirlik olasiliginin olmuslugunun bilisselligine erememek, dolayisi ile kabul etmeyerek karsi cikmak ve karsi cikilan ve inanilan inanci gecersiz oldugu halde savunmak; ya da olabilirlik olasiligi uzerine aklin bir yaratimi ve bu yaratimin olabilirligini olmus kilmak, ya da olmus olarak inanmak. Kisaca bilimsel gozlem ile yanlislanamaz kilmak yani gozlemini olguya degilde; aklin dogrulamasina birakmak ve tartismak. Iste bu beynin tarihler boyu ic iceligi gecmisligi ve ayni beynin urunu olarak hem bilimselligin hem inancin ustelik ayni yollarla ortaya koymasi; henuz yuzyilimizda bile bilimselligi inancsal ideolojiye, ya da inancsal/ideolojiyi bilimsellige tasima mantiksal olabilirlik olasaliginin olmayanini ortaya atmaktadir. Bu da en basta emperyalist zihniyetin bilimi her turlu dogallik ve fenomenlik kisvesi altinda kendi akilci cikarinin ve ego tatminin temelinde dogal ve fenomenal zihniyet olarak kullanimini getirir. Aslinda yukaridaki her turlu tasimaya, herkes kendince ornekler verebilir ve herkesin verecegi ornekler; onun beyninin bu konuya ne kadar vakif olundugunu da gosterecektir. Eger istenirse ornek de verilebilir. Yalniz baslikta boyle bir ornek verilmemesinin sebebi, bir yerde okuru yazilani algilamaya ve bilimselligin bilinc ve farkindaligina yonlendirmeye yani sorgulamaya yonlendirir.
  18. Bilgi-Ogrenilmesi/Hafizada Yer Edisi-Kullanimi Uzerine Ortada bir bilgi var ise, once bu bilginin ogrenilmesi ve hafiza da yer edinilmesi gerekir. Burada henuz bilginin bilinmesi olgusu yoktur. Yani bilginin kullanimi otomatik, yerlesmis ve alisilagelmis bir temeldedir. Iste burada bilginin kullanimindaki bilmek ve inanmak farki ortaya cikar. Uclu bir ornek verelim. Bir papagan, bir sempanze ve bir cocugu ele alalim. Bir papagan insanoglundan ogrendigi bir kelimeyi tekrar edebilir. Burada ogrenme ve hafizada yer verme soz konusudur. Inanctan soz edilemez. Ayni sekilde bunu bir sempanze hem de uygulamali olarak yerine getirebilir. Cocuk ise ogrendigini uygular. Her iki durumda da ogrenilenin hafizada yer edilisi onemlidir. Yani ortada ogrenilenin uygulanis ve kullanilis acisindan henuz inanmak ve bilmek soz konusudegildir. Basta bunu papagan ve sempanze olarak elimine edebiliriz. Cunku onlarinin beyinlerinin numenal yetisi henuz insanoglu kadar gelismemistir. Buradan bilginin bilinmesi ve bilgiye inanilmasi temelindeki uygulanis ve kullanimi epistemolojik olarak henuz sadece insanoglu turu icin degerlendirebiliriz. Peki, o zaman insanoglu acisindan ogrenilen bir bilginin inanc ya da bilmek duzeyi ne zaman ortaya cikar. Aslinda bu konuyu daha once bilinc ve bilincalti temelinde islemistik. Insanoglu numenal yetisi zamansal olarak yasi buyudukce gelisir ve olgunlasir. Yani ogrendigi bilgiyi, ya inanca ya da bilmeye tasir. Bunun inanc ayagi genelde olandir ve birey bilinci olmayan beyinler icin gecerlidir. Cunku inanc beyni ogrenilenin ne oldugu, nedeni v.s. olarak sorgulatmaz ve sadece bilincalti yerlesmisliginin temelinde otomatik olarak uygulatir. Bir seye inanmak demek, inanilan bilginin dogrulanarak gerceklestirilmesi demektir. Kisi bunu yabilerek ya da bilincalti olarak yapar. Mesela yaraticiya inanan bir beyinin yagmurun yagmasina inanmasi ve bilmesi farki bu bilinctir. Ya da fizik otesi var oldugu one surulen her turlu varliga olan inanma inanmama farki, yine bunu bilmek ve inanmak farkidir. Iste bu temelde her turlu ogrenilen ve soru/cevap olarak ortaya atilan bir bilgiye ya inanilir, ya da bilinir. Bilmek ona inanmamakanlamina da gelmez. Bilmek, bilgiyi bilimsel olarak aciklayabilmek ile paraleldir. Cunku bunun disindaki her turlu aciklama o bilgiye inanmak temelindedir. Mesela insanoglu tanrinin ne oldugunu aciklamadan varligini ve inancini tartisir. Ya da etik olarak bir seyi aciklamadan, onun dogrulugunu/yanlisligini, iyiligini/kotulugunu, guzelligini/cirkinligini, gercekligini/gercek olmadigini v.s. tartisir. Iste butun bu tartisilan tabanin ne oldugunu aciklanmadan yapilan onun uzerine tartismalar, inanmaktir. Cunku bilmek, o tartisilan kavramsal tabanin once ne oldugunu ortaya koymak demektir. Iste bu da tabanin ogrenimi, hafizadaki yer edimi, sabitligi, mutlakligi v.s. nin sorgulanmamasi ve sadece ona inanilmasi temelindedir. Demekki bilmek, kavramsal tabani tartismaktan ziyade, aciklayabilmek veizah edebilmekten gecer. Iste bu da o tabana kavramsal olarak verulen anlam ve icerigin aciklanmasidir ve bu anlam ve icerik her beyin algisi, bilgisi, bilinc ve farkindaligi olarak degiskendir. Burada bir bilgiyi yani ogrenileni anlam ve icerik olarak kavramsal temelde anlamlandirabilmek ve iceriklendirebilmenin cesitli yollari vardir. Mesela 2+2=4 aritmetiksel islemin iki yonu vardir. Ilki "bu toplamayi ogren, hafizan da yer ettir ve uygula" temelli yanasimdir. Digeri ise iki rakamin biri biri ile toplama islemidir. Yani ilki "bunu ogren" iken, ikincisi "bunu bil/neden boyle oldugunu kavra, algila, idrak et" demektir. Yani fark sadece ogrenmek degil; neden ve nasil oyle oldugunu bilmek ve kavramak farkidir. Maalesef henuz bilgi fessefesi olarak epistemoloji ilkine yogunlasir ve o yuzden bilmek ile ogrenmek/inanmak farkini ortaya koymaz. Iste bu temelde bilgi ogrenmek olarak; inanilan bilginin inananca dogrulanarak gerceklesmesidir. Yani gercegin ne oldugu inanilan dogrulamadir. Ya da inancin ne oldugu dogrulanan gercektir. Ister gercekten ister inanctan yola cikilsin, birini digerine baglayan kopru dogrulama eylemidir. Iste bu genelde bilgiye inancin "acaba" si dogdugu zaman, ya da bilincalti olarak ogrenilen bilginin inancsal uygulamasi kisiye rahatsizlik, sorun ve zarar verdigi zaman ortaya cikar. Bunun ilk bilincalti tepkisi de zaten inancin dogrulamasinin kisice yanlislanmasi ve inanmanin, inanmamaya donusmesidir. Ama daha once dedigim gibi, bu ancak kavram duzeyindeki bir rahatsizlikta soz konusudur ve buradan kisi kavrami varliksal/inancsal/ideolojik temelde "var/yok, dogru/yanlis, inan/inanma" ya tasir. Buraya kadar bilmek henuz yoktur. Cunku kavram hala sabit, mutlak, sahiplenilmis durumdadir ve sadece bu sabitlik temelindeki ifade olumsuzlasmistir. Bilmek ise ifadeye tasinan ve ogrenilen kavramin kendisinin sorgulanmasi ve olumlu/olumsuz ifade yerine, kavrama verilen anlam ve icerigin aciklanmasidir. Cunku aslinda ogrenilen ve uygulanan ifade edis; sadece kavram ile ve onun sabitliginde ve sahipliginde kurulan olumlu/olumsuz bagdir. Iste ancak ogrenilenin, inanilanin, dogrulananin, gerceklestirilenin, ifadesi degil; aciklanmasi, izahi ve verilen anlam ve iceriginin kavram olarak ortaya konmasi bilmektir. Iste bilgi ve bilmek temelli bu bilissellikten sonra ancak "nasil, neden, neyi, neye/kime gore, kimin/neyin adina v.s. bilmek" numenal yeti duzeyi olusur ki, buradan da yapilandirmaci bilginin onemi, algisi, kavranmasi ve bilisselligi dogar. Kisaca inanmak, ogrenmek ve hafizadan kullanmak bilginin bilinmesi degildir. Bilginin bilinmesi uygulamadan, ifade etmeden tartismadan v.s. once kavramsal temelinin anlam ve icerik olarak ortaya konmasidir. Yani tanriyi bilmek, onun varliksal, inancsal, teolojik, olarak olumlu ya da olumsuz ifadesi degil; tanriyi anlam ve icerik olarak kavramsal temelde ortaya koyabilmek ve neden oyle ifade edildigini aciklayabilmektir. Bilgiye ulasmak: Sorgulama ve mantik ile Matematiksel disiplin ile Bilimsel yontem ile Deneme yanilma metodu ile Bir problemin cozumunde islenen islemler dizini-algoritma- ile Tecrube/birikim/deneyim ile Bilincalti sezgisi ile Otoritenin her turlu tartismasi (dini, milli, politik, ahlaki v.s.) ile Bir sahitin ifadesini dinleme yolu ile Dunyayi fenomeni tabi bir gozlem ile Dil, kultur ve geleneklerdeki yer etmisligin ne oldugunun vasfina varma ile Aslinda bilgiye ulasmak icin, baska yollar da vardir. Onemli olan da sadece bilgiye ulasmak, inanmak, ogrenmek, hafizaya almak ve tartismak ifade etmek degil; bilgiyi bilmeye tasimak, kavramsal sorgulamak, caga gore yenilemek, gecerlilik ve yasanabilirlige gore yanlislamak ve en onemlisi bilimsel bilgi farkinin bilisselligine varmaktir. Bu da yapilandirmaci epistemolojiyi sadece ogrenmekten degil; bilmekten gecer. Sonucta bilmek, aslinda pozitif degil; negatiftir. Yani sorunun temeline bildikce ulasilir. Pozitiflik ise bilgiyi inanc, ideoloji temelinde sabitlemektir. Bu da bilginin her turlu bilimsel icerigine terstir. O yuzden "Ben herseyi biliyorum" ya da "ben hic bir sey bilmiyorum" tezatligi bilmek degil; inanmaktir. Bilmek ise "ogrenileni, inanilani, hafizaya alinani; bilmeye tasimak ve bilimsel bilginin ne oldugunun bilisselloigine varmak ve bilginin hic bir sekilde noktalanamayacaginin algisinda olmak" tir. Kisaca bilmek "beyni isletmek ve dusunceyi dusundurmek/dusundurtmek" tir.
  19. Nasil farkli bir varlik? Bilginin yaraticisi insanogludur. Bunu hem kendine verdigi kendi hem de her fenomenin gozlemi olarak kendinealir, hem de verir. Yani epistemolojik olarak tek canli turu hem gozlem veren hem de alan olarak insanogludur. Yani her turlu bilgi insanoglu yapilandirilmisligidir. Buna gercek te, varlik ta dogruda v.s. dahil. Buradaki gozlem bir hayal degildir. Cunku insanoglunun kendisi dahil her bir adlanan fenomen insanogluna gozlem verir. Yani insanogluna kendi ya da kendi disinda bir yansima ve gozlem gelir. Bu insanoglu beyninde !? olarak var ile isaretlenir ve bu var ile isaretlernen fenomen her ne ise o insanoglu kavrami ile ozdeslestirilir, yansitilir ve sonrada o kavram ile ozdeslestirilen fenomen ile ilgili bilgi turemeye baslar. Burada hayal olmayan olgudur cunku gozlem verir. Hayal olan ise ideoloji ya da inanctir cunku gozlem vermez. Cunku o bilgi olgu olarak gozlem veriyor ve yine gozlem ile yanlislanabiliyor. Iste o yuzden bilimsel olan ne kesinlik ne de supheyi icermez. Sadece gecerliligi ve yasanabilirligi icerir, taki gozlem ile yanlislanabilene kadar. Mesela atom bir zamanlar en kucuk bolunmez parca iken, bu gozlem olarak bolundu ve bugun atom parcaciklari var. Yani ne oldu, bu kavramsal bilgi atom parcalari gozlemlenene kadar gecerliligini ve yasamini surdurdu, taki bolunene kadar. Bu gun artik atomun bolunmez en kucuk parcas olmasi bir olgu degil; bunu savunan varsa onun icin bir inanctir. Cunku bu bilgi bugun yanlislanmistir. Bilginin guvenilirligi gecerliligi ve yasayabilirligi ile paraleldir. Iste o yuzden bilgi inanc ve ideoloji gibi, sabit, mutlak, kesin v.s. degildir yanlislanabilir ve yenilenebilir. Iste bilimsel bilgiyi, diger bilgilerden farkli kilan da budur. http://forum.dusunce...deolojik-bilgi/ Hangi gozlem ile cikiyor? Inanc ve isdeoloji ilecikabilir, zaten. Evet sorun da burda. Iste o yuzden evrensel-insan'in tum baslik ve yazilari bu bilinc ve farkindaligi vermek icin var. Yani insanoglunun kendi varliginin ve her seyi kendi ortaya koydugunun bilinc ve farkindaligi. Varlik, inanc, ideoloji, dogru ve etik temelli dusunce yani dogal ve fenomenal zihniyet bunun bilisselligine eremez. O yuzden de insanoglunu ya bir kul ya da bir madde/mal ve meta yapar., Onemli olan ayni beyinde yer etmis olan bu iki bilgi farkinin, farkina varmak ve bilincine ermek. Verilen linkte bu biraz daha aciklandi. Eger bu konu ile ilgili soru yoneltebilirsen, tekrardegerlendirebiliriz.
  20. Bir seyin bilimselligi varlik ya da fenomenin kendisi uzerine degil, sadece onun gozlemi uzerinedir. Yani insanoglunun kavramsal bilgisi, olgusu, teorisi v.s. dir. Varligin kendisi ile ilgili tum tartismalar, bilimsel degil; varliksal, inancsal ve ideolojik olarak metafizik tartismalardir. Bu da zaten adi ustunde tartismadir ve tartisma metafizik olarak her tartisma tabaninin varlik temelini kendi tabanina indirgemesi, determinizmi temelinde bilimsel degil; inancsal/ideolojiktir. Bir seyin bilimselliginde ise, ideoloji ya da inanc bulunmaz. Cunku gozleme ve de gozlemin teorisinin test edilebilmesine dayanir. Iste bu acidan bilimsel demek, yenilenebilir, yanlislanabilir ve gecerlilik demektir. Su basliga bir goz at. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/625-suphecilik-ve-kesinlikten-arinmis-bilimsel-yanasim/ Bir de su basliktaki ana yazilara bir goz at. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/21-bilimin-felsefi-tabani-nedir/page__st__20
  21. Bilirsiniz, mistisizmin temelinde bir sir, gizem, mucize v.s. yatar. Iste bu gizemi, sirri ve bilhassa gelecegi okuma adina su istismar eden ve somuren bir suru fenomen okuyuculari ortaya cikar. Medyumlar, sihirbazlar, buyuculer, hascilar, hocalar, ufurukculer v.s. ve falcilar; evet falcilar. Aslinda tum bunlari falci basliginda birlestirmek hic te uygunsuz dusmez. Basta astroloji denilen, parapsikoloji denilen, alternatif tip denilen v.s. bir suru pseudo bilim, yani sozde/sahte bilimciler, ortada cirit atar ve ekonomik yasam saglar. Tabi bunun icin basta onlara bu ekonomiyi saglayacak bir beyin duzeyindeki kitle gerekir ve bu da zaten vardir. Neyse, yildiz, kahve, iskambil, fasulye, tas fallar cografya ve toplumuna gore siralamak ile bitmez. Buradaki en onemli konu inandiricilik acisindan, her turlu falin gorselligi ve gozlem vermesidir. Yani her turlu falin fenomenal bir tabani (kahve, yildiz v.s.) ve ortami (ufurukculuk, medyumluk, sihirbazlik v.s.) gozler onundedir ve hazirlanir. Peki geriye ne kalir, geriye bir tek falcinin AKILCI/CIKARCI MARIFETI/INANDIRILICIGININ TUTARLILIGI" kalir. Iste aslinda bilimsel olmayan hersey bir falciliktir. Cunku falcilikta sadece inanan akil degil; inandiran akil da olmasi gerekir. Yani inanacak olanin kendini inandirmasi; kendine degil; ona onu inandiracak falcinin akilciligina baglidir. Iste kendilik bilisselligi, birey bilinci ve farkindaligi olmayan bir beyin; sadece ona verilen inancin degil; ona vereilen inancsal falciligin da kurbanidir. Cunku herseyini bu sir ve gizem temelinde teslim etmis ve bu gelecekte basina neler gelecegini de onceden bilmek istemistir. Ayni bilimsel olarak ortaya konabilen olgu ve bilgilerle yeterli olamayan ve illa aklini tatmin icin her turlu varliksal, inancsal, ideolojik, dogrusal, metafizik bir temel ve tabana tutunan beyinler gibi. Simdi fal akilciliginin gozlemi ile bilimsel temel ve tabanin gozlem farkini ortaya koyalim. Kahve, iskambil, ya da baska bir fenomeni alirsin eline ve baslarsin aklinin gordugunu inanca tasimaya. Diyelim kahve fincaninda iki aralikli cizgi gorursun ve "senin onunde iki yol var" dersin. Bir sekillenisi alir "senin hayatinda sana yardim edecek/kotuluk edecek, bir kisi var" v.s. dersin. Tabi bunlari da kendi birikim, deneyim ve beceri temelinde "ballandira ballandira" susler de suslersin. Iste evrene, maddeye, nesneye, dogaya, ya da herhangibir fenomene "fal bakmak" ile "bilimsel bakmak" farki budur. Fal bakan inandirir, bilimsel bakan bilgilendirir. Iste bu temelde yapilandirmaci epistemoloji disinda kalan her turlu bir fenomene yanasim sadece fal bakmaktir. Yani fenomenin falina bakarsin, onu bilimsel olarak olguya tasimaz, gozlemlemez ve ortaya koymazsin, inandirir ve teslim alirsin. O yuzden bundan sonra basta fenomene ait oldugu soylenen her turlu bilginin fal bilgisi mi, yoksa bilimsel bilgi mi oldugunu iyi algilamak gerekir. Cunku burda mantiksal olabilirlik olasiligi sizi kurtarmaz. Cunku falci zaten size olabilirlik olasiligi olmayan bir seyi soylemez, ya da soylese bile algilanmaz. Iste inancin gercek bagi ile gozlemin olgu bagi farki da budur. Olgu zaten ortadadir ve gozlem verir, yani olabilirlik olasiligi olmustur. Gercekte ise akil olabilirlik olasiligi bunyesinde fal bakar ve inanmamak icin de bir neden bulamazsiniz. Ya da olabilirligin olmuslugunu gozlemleyecegine, red eder ve mutlaka bu olgusalligin arkasinda bir falci (yaratici, akilli tasarimci v.s.) arar. Bulamazsa da falcilar onu ikna eder ve buldurur. Iste falcilik, bu olgusalligin arkasindaki akildir. Ustelik onunuzdedir ve sizi bu akilciliga inandirir. Ya falci olacaksiniz, ya falci bulacaksiniz; ya da bilimsel olacaksiniz. Maalesef baska da seciminiz yok.
  22. Emperyalizmin zihniyet ve fiili ve de fiziki olarak tum guc otorite ve iktidarinin suregeldigi dunyada, bir ulke ve toplumunun emperyalizmin zihniyetinden ve her turlu cikarinin fiziki ve fiili uygulamasindan bagimsizligi ne demektir? Dunyadaki her hangi bir ulke toplumu ve farkli halklarinin devlet ve hukumetinin, ona uygulanmak istenen ve sadece uygulamak isteyen emperyalist zihniyet ve cikarini iceren her turlu yonlendirim, yaptirim, ulke ici kurumlasma ve orgutlenme temelli her turlu direktifinden; Kapitalist olan bir ulke,devlet ve hukumet idaresi olarak emperyalist olmak istemi tasimaz ve anti emperyalist bir zihniyet tasiyabilir mi? Ulke ve devleti, hukumeti olarak ekonomik bagimsizlik saglayabilir mi? Ulke ve devleti, hukumeti olarak politik bagimsizlik saglayabilir mi? Ulke ve devleti, hukumeti olarak diplomatik bagimsizlik saglayabilir mi? Ulkesi ve toplumu icindeki emperyalist zihniyetin ideolojisinin ve inancinin orgutlenmesini, kurumsallasmasini nasil onleyebilir? Toplumun farkli halklarini, mikro ayrimcilik temelinde ayristirmak vve bir biriyle savastirmak amacli emperyalist zihniyet ve orgutlenmesini ulkesinde nasil onleyebilir? Eger bir ulkenin devleti ve hukumeti, bu emperyalist cikarlari harfiyen uygulamada ise, kendisi devleti ve hukumeti adina kendine yonelik nasil bir cikar gudebilir? Evet emperyalist zihniyet, orgutlenme ve kurumlasmadan emperyalizmin cikarlari dogrultusunda hareket etmekten ekonomik/politik/diplomati "bagimsizlik" ne demektir ve nasil saglanir? Kapitalist bir ulke, toplum devlet ve hukumetinin anti emperyalizmi ve emperyalist yonlendirim ve yaptirimlardan, ulke ici orgutlenme ve kurumsallasmasindan ve ulke ici ve toplum bunyesindeki emperyalist mikro ayrimci bir ideolojik calismadan "bagimsiz" olabilir mi? ya da butun bunlardan "bagimsizlik" ne demektir? Antiemperyalizm ile, emperyalizmden her turlu bagimsizlik ayni temelde midir?, yoksa her ikisi biribirinden farkli midir?
      • 2
      • Like
  23. Sence bir ulkenin antiemperyalist bir politika izleyip izlemedigi sadece bunun ile mi olculur. Ya da soyle sorayim. Bugun yeryuzuinde kapitalist olmayan bir ulke kaldi mi? Kalmadi ise, ki buna ben devlet kapitalizmini de ekliyorum, emparyalizm ile ekonomik/politik ve diplomatik iliskisi olmayan ya da bunu emperyalist bir yonlendirim ve yaptirim ile uygulamayan bir ulke var mi? Ya da "emperyalizmden bagimsizlik savasi vermek" sence, ne demektir? Boyle bir savas veren ulke var midir? Var ise, bu ulke hangisidir ve verdigi savasim neye gore antiemperyalisttir?
  24. Bilgi felsefesinin bilisselligine varabilmek, yani ne oldugunu kavrayabilmek, algilayabilmek ve idrak edebilmek bilinc ve farkindaligi; bilginin bilisselligine erebilmekten gecer. Herseyden once bilginin ne oldugundan ziyade, ne olmadiginin ortaya konmasi ve bilgi ile paralel kavramlarin neler olabileceginin algilanmasi gerekir. Bilgi varlik temelinde "var mi/yokmu?" olarak tartisilamaz. Cunku bilgi tartisiliyorsa zaten kavram olarak vardir. Bilgi inancsal temelde "inanma/inanmama" olarak ta tartisilamaz. Cunku inanilsa da inanilmasa da bilgikavram olarak vardir. Bilgi dogrusal temelde "dogru mu/yanlis mi" olarak ta tartisilamaz. Hem bilgi kavram olarak vardir, hem de dogrusallik inancsal olarak gercegin dogrulanmasidir. Bilgi gerceklik temelinde de "gercek mi/hayal mi/gercek mi/sahte mi/gercek mi/yalan mi" olarak ta tartisilamaz. Cunku bilgi kavramsal olarak gercektir. Dolayisiyle bilgi izm ya da ideoloji, metafizik, teoloji olarak ta tartisilamaz. Cunku bunlar tabanlarina gore inanclarin dogrulanarak gerceklestirilmesidir. Peki, o halde bilgi tartisilamaz mi? Tabi ki tartisilabilir. Bilginin tartisilabilecegi tek alan yasayabilmesine uygunlugu ve gecerliligidir. Hersey bir bilgidir. Peki o zaman bir bilginin yasayabilmesini ve gecerliligini saglayacak olan nedir? Iste bu sorunun cevabi her beynin bilgiye nasil yanastigina, nasil algiladigina,kullandigina, sabitledigine ve sahiplenmesine kisaca beyninin numenal yeti bilinc ve farkindalik bilisselligi duzeyine baglidir. Ben burada sadece gecerli ve yasayan bilginin bilimsel bilgi olduguna deginecegim. Cunku diger her katagorideki bilgi tartismali, sadece inancsal dogrulamanin gerceklemesinin sadece gercekliyence gecerliligidir. Burada onemli olan bir bilginin bir kisice v.s. degil; tum insanoglunca olan gecerliligi ve yasayabilirliginin yasatilabilirligidir. Iste bu bilgi bilimsel bilgi, yani yapilandirmaci bilgidir. Cunku yapiulandirmaci bilgi olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirligi icerir. Tek tartisma alani da budur. Bu tartisma alaninda basta sosyal bilgi olmak uzere her turlu bilginin olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirliginin tek fenomenal gozlem vereni insanogludur. Iste bu temelde de insanoglunun her turlu yasam ve iliskisindeki numenal insanligi devreye girer. Iste bu da etigin, sosyalligin, psikolojinin kisaca insanoglunun birlikte ve beraberce tum bilgi farklari ve tartismalari bunyesinde bir arada yasayabilmesinin konusu ve sorunudur. Bu da temelde her bir beynin beyninde yer etmis bilimsel olmayan bilgiden arinmasi ve kurtulmasi, bu temeldeki her turlu bilgiyi qua felsefesi ve aerbest dusunurluk ile devrimci sorgulama/sorgulatma temelinde beyninde yer etmis her turlu bilginin bilimsel/olgusal/gozlemsel temeldeki bilimsel gecerliligini ve yanlislanabilirligini baz alarak degerlendirmesi anlamini tasir. Cunku bilimsel olmayan bir bilgi, yasanabilirligi acisindan numenal zarar verir ve maalesef bilimsel olmayan temeldeki bu bilginin yasatilmasi demek; numenal yetinin tutuculugu, gericiligi, sabitligi, mutlakligi, cagdisiligi v.s. yani kisaca insanlik disiligi demektir. Hem beyinleri korletir, dusunceyi dusundurtmez, sabitler ve en onemlisi bilimin bilimselligini inancsal, ideolojik, teolojik ve teleolojik fenomenal/dogal zihniyetin her turlu kaderci teslimiyetine teslim eder/alir. O yuzden epistemolojiyi ve onun her turlu felsefesini bilgisel, bilissel ve bilimsel temelde cok iyi algilamak gerekir. Bu da basta bilginin kimini, nesini, kime/neye goresini, kim/ne icin oldugunu ve her turlu datasini cok iyi bilmek ve bilisselligine erismekten gecer. Kisaca. Bilginin ortaya aticisi insanogludur. Insanoglu disinda kalan hic bir fenomenin bunyesinde bilgi yoktur. Bilgi insanoglunun hem kendini hem de ona yansi ve goruntu veren her turlu fenomenin kavramsal algisindan dogar. Bilginin kendinin(self-sui) cesidi(sui generis) insanoglu, nedeni(causa sui) fenomenin yansimasi ve gozlem vererek insanoglunca algilanmasi ve kavramsal ortaya konmasidir. Bu "kisaca" lar aslinda sitede basliklarda her biri kendi bunyesinde aciklanmis ve ortaya konmustur. Son bir nokta, bilgi felsefesinin insanogluna olan dilbilgisi koksel emri "bil" eylemi "bilmek/bildirmek/belirtmek" ismi "bilgi" bunu uygulayani da "bilge" dir. Butun bunlar "var, ol, inan" temelli kok, eylem ve isimlerden farklidir. Bu farkin farkina varmak gerekir. Cunku zaten kendi fenomeni dahil, insanogluna yansiyan ve gozlem veren her turlu fenomenin algisi "var" dir. Yani tum soru ve unlem temelli isaretler, isaret olarak var ile ozdeslesmistir. Bundan sonra da insanoglu bu vari oldurur, bildirir, inanca, ideolojiye, gercege, dogruya v.s. tasir ve tartisir. Bu temelde her turlu bilgi insanoglu yapilandirilmisligidir. Iste burada onemli olan bu yapilandirilmis bilginin olgusal gecerliligi, yasanabilir/yasatilabilirligi ve bunun gozlemsel yanlislanabilirligi, degisebilirligi, yenilenebilirligi ve bu eylemin daimiligidir. Cunku fenomen de gozlemi de, yansisi da, algisi da, kavrami da daimidir ve her yenilenis bunlari da surekli numenal yeti ufkunun sinirsizliginda ve serbestliginde yeniler. Bu yenilenmenin her turlu fenomen temelli onunun kesilisi ise; insanoglu numenal yeti ve ufkuna konulmusbir kaderci, teslimiyetci sabit, mutlak, kesin v.s. sinirlardir. Bu sinirlar ile her beynin kendi bilissellik duzeyindeki mucadelesi de bilimselligin, bilisselligin, bilgiselligin temelini ve gelismesini teskil eder.
  25. Bugun Suriye'de Esad'in verdigi savasima antiemperyalist diyebilir miyiz? Bati ve ABD emperyalizmi ve dogunun devlet kapitalizminin dis ulkelere acilimi disinda, emperyalist bir yapilanma var midir? Emperyalist olamamis ulkelerin verdikleri savasim antiemperyalist bir savasim midir? AKP nin verdigi savasim, ne savasimidir? AKP'ye anti emperyalist diyebilir miyiz? Bugun hem suriye hem de TC emperyalist degillerdir, yalniz Esad ulkesi ve toplumu icin emperyalist guclere ve onlarin her turlu ulke ici uzantisina karsi bir savasim vermektedir, AKP ise ulkesi vetoplumu icin boyle bir savas vermek soyle dursun, mperyalizmin emir kullugunu/erligini esbaskan ve verilen direktif olarak yerine getirmektedir? Bu iki farka anti emperyalist diyebilir miyiz? Ya da Esad elinde olsa ulkesini emperyalist yapmak istemez mi? O zaman antiemperyalist bir savas emperyalist olamamaktan mi kaynaklanir? Bugun Suriye'nin tarafinda olan ya da olur gozukenleri anti emperyalist olarak degerlendirebilir miyiz? Nedir, antiemperyalizm ve savasi mi? Bu savasimi destekleyen bir emperyalist ulke anti emperyalist savasimi verebilir mi? Cin ve Rusya'nin Esad'i desteklemesini nasil degerlendirmeliyiz? Iran'in Esad'i desteklemesini nasil degerlendir meliyiz? AKP'nin Esad'i devirmek istemesini nasil degerlendirmeliyiz? Esad'in verdigi savasim ile, zamaninda Ataturk'un verdigi savasim arasindaki benzerlikler, farkliliklar nelerdir? Bugun her emperyalist isgale karsi savasim veren ulke toplum anti emperyalist midir? Degilse nedeni nedir? Ya da bir ulke baska bir ulkeye saldirsa (mesela Saddsam'in Kuveyt'e saldirdigi gibi, ya da Turkiye Suriye'ye girmeye calisirsa) buna emperyalist bir saldiri diyebilir miyiz? Bir saldirinin emperyalist olabilmesi ne demektir? Evet bu sorularla, su meshur antiemperyalizm algi ve kavramini masaya yatiralim.
×
×
  • Create New...