Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Aristo'nun formel mantigi; tam 2000 yil rakip gormedikten sonra, ilk defa hegel eliyle diyalektige tasinmistir. Yalniz buradaki akilcilik degismeyerek ayni kalmistir. Yani indirgemecilik ve determinizm. Sonucta bu temeldeki bir algi; diyalektik monizmi dogurmustur. Iste buradaki monizm farki da, Marx eliyle materyalizme tasinarak; hegelin getirdigini idealist kilmistir. Sonucta ister idealizm, ister materyalizm olsun; diyalektigi indirgemeci ve determinizm olarak o eski madde/dusunce tartismasina geri dondurmustur. Iste materyalizmin hegel'in diyalektigini idealizm ve kendi diyalektigini materyalizm olarak lanse eden, Marx'in eseridir. Cunku bu oznel materyalizm, eski klasik maddeciligin de tarihsel sonunu belirlemistir. Burada Max'in bilgisi kendi oznel beyninin matematiksel/mantiksal bilgisine dayanir. Burada Marx ve materyalistlerin algilayamadigi, materyalizmin bir insanoglu beyninin urunu oldugudur. Nitekim bu yeni bilgi, klasik bilimin de felsefi tabanini olusturmustur, taki epistemolojinin bilimin tabani olarak algilanmasiuna gelene kadar. Sonucta E.Kant'in fenomeni taban olarak bilime ve numeni de tanrisina vermesinden sonra; insanoglunun illa bir tek, mutlak, ilk ve kesin fenomenal bir taban aramasi, zaten diyalektigin madde ve dusunce temelindeki gelisimini getirmistir. Iste bu temelde Popper'a kadar bilim klasik olarak, ispattan, kanittan, mutlaktan ve kesinlikten yola cikmis; bilimin bilimsel gelismesinin aslinda yanlislanabilirlik oldugunu algilayamamistir. Evet, determinizm ve indirgemecilik bilimi belki ispat eder, ama gelistirmez, ilerletmez. Cunku akilciligin her turlu mutlaklik, sabitlik, kesinlik algisi; sadece bilime nokta koymaya yarar. Ustelik bilim bu noktayi yanlisladigi zamanda kendi kendi ile celiskiye duser. (Mesela en kucuk bolunmez parca olan atomun daha sonra parcalanip, atom parcalarinin ve parcaciklarinin ortaya cikmasi gibi) Iste bu temelde fenomenal tabanin nesnelligi ve maddeselligini one cikarmak ve oznel akilciliga mutlak, ilk tek v.s. olarak tasimak; bilimin bilimselligine ve yanlislanabilirligine ters geldigi gibi; numenal yetiyi de ya ateizm temelinde red etmesine, ya da mistisizm temelinde maddeye vererek, insanoglunu da sadece maddeye indirgemektedir. O yuzden de marxizmin bu oznelligi, hem tarihi hem etik hem de metafizik olarak sosyal/psikolojik guce ve hakimiyete dayanan ve toplumu sadece bir yigin ve kelle sayisi olarak goren ve bu inanc ugrunda savastiran ideolojileri dogurmustur. Bugun maalesef bu ideolojinin nemasini da emperyalist zihniyet yemektedir. O yuzden maddeyi oznele tasimak yerine, sadece bir fenomen olarak gozlemlemek; iste bilimsel olan da budur. Basligin sifati olan yani "materyalizm" ismini niteleyen "oznel" kelimesini algilamak adina biraz detaylandiralim. Oznel bir sifat olarak, ozne den turetilmistir. Oznenin de turetildigi kelime ozdur. Felsefenin asirlardir tartistigi kisir dongusu metafizigin varliksal madde mi/dusunce mi tartismasinin diger bir adi da; oz mu/gorunus mu tartismasidir. Oz goruntunun arka planindaki goruntu vermeyen degerlerdir. Bu acidan birincisi bu degerlerin ne oldugu yani oz vardir, ikincisi bu degerleeri veren yani ozne vardir. Iste buradaki oznel-ozneye ait anlamindadir. Bunu ingilizce olarak izah edersek, idealizm; idea yani fikirden gelir. Bu acidan bir gorunusun fikri yani ozu vardir, bir de bu ozu yani fikri veren vardir. Bu acidan bakildiginda, maddenin; goruntu vermeyen ozu materyalizme gore; "ilk, tek, mutlak, kesin" iceriktedir. Bu materyalizmin maddeye verdigi ozdur. Dolayisiyle bu oz bir fikirdir, yani fizik degil; fizik otesi olarak bir fikirdir. Bu acidan bakildiginda; sorumuz sudur. Bu fikrin oznesi kimdir/nedir? Bu fikrin oznesi madde midir, yoksa bu fikir sahibi olan insanoglunun kendi fikrini maddeye vermesi midir? Diger bir deyisle; "mutlaklik, teklik, ilklik, kesinlik" ozu ve ozellikleri ozsel ve oznel olarak; maddede midir?, yoksa insanoglunun bir fikri olarak yani ideasi olarak yine insanoglu eliyle maddeye mi verilmistir? Iste bu temelde maddede gorunurde olmayan ve maddeye fikir, oz, ozne eliyle insanogluy tarafindan eklenen bu ozellikler; maddeyi oznel ve ozsel kilar. Bu kilis, maddeye ait degil; tamamen insanoglu numenal yetisi olan fikrinin goruntu veren maddeye oz, ozel ve oznel olarak eklenmesidir. Iste insanoglunun bu oz turetme ozelligi ve bu ozelliginden dolayi ozne olabilmesi bu temeldedir. Kisaca her nesnenin, ona oz veren ozellikler veren bir oznesi vardir, bu da insanogludur. Boylece gorunus-oze nesne-oznele donusur. Buradaki ozellik ise, genele goredir. Yani fikir herkesin fikri degil; ya da verilen fikir her nesne icin gecerli degil, ozeldir. Nesneye verilen fikrin, yani ideanin; her fikir icin gecerliligi ya da her nesne icin gecerliligi ise geneldir. Tasin sertligi-genel. Her tas fikir olarak nesnenin verdigi oznel algi olarak serttir. Tasin buyuklugu/kucuklugu-ozeldir. Sonucta buyuk bir mukayese algisidir, kucuk te oyle. O yuzden materyalizmin, ozsel, oznel ve ozelligini iyi algilamak gerekir. Cunku hepsi numenal yeti olan fikirdir, yani ideadir. Idealizmin temelidir. Iste buradaki idealizm maddeden turetilen yani oznel/ozsel/ozel materyalizmdir. Akildan turetilen idealizm ise, zaten oznel, ozsel dir. Eger akildan yani bir nesneye dayanmadan turetilen bir fikir, nesneye tasiniyorsa; yani nesnellestiriliyorsa; bu da nesnel idealizm olur. Mesela dini ibadethaneler gibi. Bir yerde bu dogada goruntu veren nesnenin yerine insanoglu yapimi bir nesnedir. Duzen, sistem eliyle kurumlasmalar, kurumsallasmalar ve izm temelli aklin istemleri mesela demokrasiyi nesnelk olarak saglamak v.s. buna girer.
      • 22
      • Like
  2. Burada A da B de C de alternatifsiz ve yapilandirilmis olarak epistemolojik temelde sadece C eliyle, adina, ait, icin ortaya konan monologdur. Ortaya koyan C dir ve ortada olan C'nin B olusumlu A varidir. O zaman soralim. A nedir? A C ye gozlem ve yansi verendir. Kime/neye gore? C ye gore. B nedir? Verilen A gozleminin olusmus halidir. Kime/neye gore? C ye gore. C nedir? A ortaminin verdigi gozlemi kendi verdigi gozlem de dahil gozlemleyen ve B yetisi sayesinde A yi kendini B olarak olusturandir. Burada insanoglu disinda kalan baska C ler B yetisi olarak olabilir. Yalniz bu C lerin insanoglu ile ortak bir dialogu yoktur ve ancak kendileri A ortamini B ye olusturabilirler. Bunun ileride insanoglu disinda kalan baska C lerce ortaya konmasi ve C ler arasi ortak algi, builgi, kavram temelinde dialog kurulabilmesi; C yi alternatifsizlikten kurtaracaktir. Bu mesela bir maymun turu olabilir. Ama bugun epistemolojik olarak C alternatifsizdir A da sadece onun B olusturumudur. Iste burada C nin A ve B den farkini algilamak; kendilik bilinc ve farkindaligidir. B nin C ye ait oldugunu algilamak; insanoglu temelli B oldugunu algilamaktir. Bu algilardan sonra A nin C siz ve onun B olusumsuz ortaya konamayacagini algilamaktir. Cunku A ne sekilde ortaya konursa konsun C'nin B icerikli B icerikli C ortaya koyumudur. Bu ortaya koyumda C nin kendisi de vardir. Iste burada kendisinden yola cikarsak, A kendi( C) de dahil C ye yansi ve gozlem veren vardir. B kendi © de dahil A nin C'nin B' si ile olusturulmusu/yapilandirilmisidir. C de olusturma/yapilandirma eylemini yerine getirendir.
  3. Daha net ve acik bir algilanabilir kilinacagini dsunerek Y bilgisini, evrensel-insan zihniyetinin yanlamasi, disa yanlamasi ve yanina koymasi temelinde dogal zihniyette kesismis ve ic ice gecmis bu uclemin gozlemini verelim. Burada en basta insanoglunu almamiz gerekiyor. Cunku A ortamini da ortaya var !? ile koyan, B olusumunu da A ortamini degistirerek ortaya koyan C yani insanoglu turu biridir. Burada insanoglu turu ve birinin ikilemi, yani C=A+B Cunku C olarak insanoglu hem A ortamini varlamis hem de bu ortami B olarak olusturmustur. Iste bu varlama ve olusturma da kendi turu ve biri de vardir. A-C eliyle Varlanmis ve B ye olusmustur. B-C eliyle ortaya konmustur. Burada algi olarak A ve B birbirine karsittir. B kendi icinde soyut/somut karsitidir. A da C'nin gozledigi, C'ye gozlem veren olarak ikilemdir. Iste burada C nin kendilik bilinci, dogal zihniyette bulunmaz. Bu acidan da C A ortaminin bir parcasi olarak ustelik B bildirici, belirtici ve belirleyici yonu algilanmadan A da birakilir. Iste buradaki her turlu metafizik, varliksal indirgemecilik ve determinizm C olarak B verileriyle, A yi tartisir. Sanki A yi B verileri, ve C olmadan ortaya koyabilecek gibi. Istelik bunu yaparken de bunu yapan kendisinin C oldugunun ve B verisine sahip oldugunun bilinc ve farkinda degildir. Iste bu da bize bilimin bilimsel olarak A yi degil; A nin gozlemi olan B yi ortaya koydugu ve yapilandirmaci epistemoloji olarak ta; B yi ortaya koyanin C oldugu ve C nin B yi yapilandirdigi ortaya cikar. Kisaca C yok ise, ne A vari, yansisi ve gozlemi ne de B algisi, kavrami ve bilgisi mumkun degildir. Bu da zaten A iler B birlikteligini ortaya koyanin C oldugunu bize algilatir. Ustelik bu C hem A gibi gozlem verir, hem B gibi de gozlem alir. Iste o yuzden de C dir. Ustelik C ligi epistemolojik olarak alternatifsizdir.
  4. Burada B den ziyade A ortamini cok iyi algilamak gerekir. Cunku A ortami metafizik ile epistemolojik bakis acilari farkidir. Epistemolojik olarak A ortami sadece ve sadece insanogluna gozlem ve yansi veren bir ortamdir. Burada A ortaminin onemi; insanogluna kazandirdiklari ya da yeti kullanimi olarak beynini fonksiyona koyma ortamidir. Bu bilinen bir sekilde magaradan cikan bir monad'in acik dunya yi gordugunde kafasindaki !? isaretini dogurmasi ve burada isaretin de var anlamina gelmis olmasidir. Iste bu var ondan sonra bir duyusal ve duyumsal algi cesidi olarak beyni numenal yeti fonksiyonuna yonlendirendir. Unutulmamasi gereken A ortami olmazsa, ve var kilinmazsa; ne bir gozlem, ne bir algi, ne bir kav ram, ne bir kavramsal ozdeslestirme, ne yansditma ve ne de bilgi soz konusudur. Iste burada yukarida sayilanlarin ikilemi ortaya cikar; Birincisi bunlari insanogluna ileten A ortami ve bunlari kendi numenal yetisi ile B'ye donusturen, A nin turevini ortaya koyan v.s. insanoglu turu. Iste bu ikisi olmadan zaten B mumkun degildir. Iste dinazorlar devri ile ya da insanoglunun olmadigi bir ortam ile insanoglunun oldugu ortam farki da b udur. Burada isin ilginci dogal zihniyet ile kendi numenal yetisini yapilandirilmis ol,an insanoglunun bundan habersiz, bilincsiz ve farkindasiz olmasidir. Iste bu noncognitivizmdir, metafizigin varliksal ve indirgemeci/determinist tartismasi. Eger insanoglu kendi temelli kendiulik bilinc ve farkindaligina varsa; zaten boyle bir indirgemeci/determinist bir zihniyete girmez. Cunku kendi fenomenal varliginin A yi B ye donusturup yeni bir ortam olusturdugunu algilar. Boylece A nin ne oldugu tartismasi da biter. Cunku A insanoglunun kendi dahil, Bye donusturdugu ve A yi B olarak degistirdigidir. Boylece artik insanoglunun varliginda A dan soz edilemez, cunku A vari B olmustur. Iste bu temelde A nin ne oldugunu indirgemeci/determinist metafizik/varliksal tartismak bilissel noncognitivizmdir. Cunku tartisan tartismayi B olusumu olarak yapmakta ve artik Bnin olusumunu saglayan A vari B ile kesiserek ortadan kaybolmaktadir. Cunku insanoglu A yi algiladigi an artik A degil; B vardir.
  5. Konuyu birazdaha aciklama adina soyle bir sey ekleyebiliriz. Beyindekileri hafiza olarak kullanma ve bilincaltisartlanmisligi; Diyelim bir gun sehirden cok uzak bir yere gittiniz. Orada sizden baska bir insanoglu yok. Buradaki gozleminiz, sizden daha once burada bulunan ve A dan B ye donusturulmus gozlem veren her turlu fenomeni beyninizin hafizasindaki kavramsal bilgi ile algilarsiniz. Mesela Dag'a bakip onu C ye donusturmezsiniz. Duydugunuz sezinin korku oldugunu algilarsiniz v.s. Diyelim bu ortamda hic hafizanizda olmayan bir fenomen size gozlem verdi. Buradaki ilk alginiz ona bir kavram vermek olur. Cunku bilgiyi kavramsiz turetemezsiniz. Dolayisiyle burada siz daha once yansitilmis B yi tekrar yansitirsiniz. Bu arada yeni B lere donusturerek, ya da hafizanizda olmayan bir B yi C yaparak. Tabi daha sonra onu daha once kavramlastirildigini ogrenirseniz, tekrar hafizaniza onu ogrendiginiz sekli ile nakledersiniz. Buradaki soyutlar bilincaltinin sartlanmisliginda degisim de gosterir. Mesela Tanriyi hafizanizda olumlu olarak tutarsaniz. "Su cicegin guzelligine bak, tanri ovmus de yaratmis" diyebilirsiniz. Kisaca hafizanizda ve bilincalti sartlanmisliginizda yer etmis bir sekilde numenal yetinizi kullanirsiniz. Iste tartismalar da zaten insanoglu sayisinin bir ortamda ikiye cikmasi ile baslar. Cunku ortada artik bir dialog vardir ve bu dialogda da mono bir determinizm ve egosal/akilsal duygusal bir yanasim vardir. Yani bilincaltinizda yer etmis ya da hafizanizda yer etmis seylerin disinda ikinci insanoglundan farkli seyler algilarsaniz; otomatikman savunu devreye girer ve kendi "dogrulugunuzu/hakliliginizi" v.s. ortaya koymaya calisirsiniz. Aynisini diger kisi de yapar. Boylece tartisma da baslamis olur. Tartismanin temeli en az iki insanogludur. Halbuki devrimci sorgulama da; kisinin kendi kendi ile kendi hafiza ve bilincaltinda yerlesmisleri kendisinin kendi adina sorgulamasi vardir. Yani tartisma icerdedir.
  6. Yukaridaki basligi algilamak icin bazi ornekler verecegiz. Insanoglunu yeryuzunde olmadigi bir tarihsel zamani mesela dinazorlar devrini dusunelim. Ya da gunumuzde insanoglunun mevcut olmadigi bir ortam dusunelim. Simdi boyle bir ortama A diyelim. Bu A algi olarak hem bu ortamdaki farkli parcalar hem de onlarin toplamidir. Cunku bu ortamda ortaya bir fark, parca, butun v.s. ayrimini koyacak bir numenal yeti yoktur. Simdi bu ortama insanoglunu dahil edelim. Burada insanoglu numenal yeti sahibi oldugundan kendine bu ortam hem farklari ile birlikte, hem bir butun olarak gozlem verecektir. Insanoglu da numenal yetisi sayesinde bu gozlemi algilayacaktir. Iste bu algi vara donusecek ve algilanan her ne ise ona kavram verilecek ve bu kavram uzerine kavram verilen ile ozdeslesecek ve bu ozdeslesme insanoglu adina yansitilacaktir. Iste bu yansiyanin yansitmaya donusmesinden sonra A ortami tamamen turev kazanarak, degiserek, donuserek ve baskalasarak B olacaktir. Bu B ortami artik A degil, Insanoglu eliyle, adina, icin, ve ait olarak ve bir monolog halinde yani A ortaminin sadece goruntu vermesi temelinde insanoglunun bir eseridir. Buraya kadar iki sey henuz aciklanmamistir. Birincisi insanoglunun kendisi. Ikincisi insanoglunun en buyuk karsitligi olan beyninin iki farkli yapisinin iki farkli ve biribirine karsit algisi. Once birinciye gelelim. Insanoglu A ortamina girdiginde ve A ortamini her turlu kendi yetileriyle B ye turevlerken; bu arada A ortaminda bulunan ve ayna diye insanoglu tarafindan adlanan fenomende kendisini de gorur ve kendisini de A ortaminda B'ye donusturur. Iste buradaki insanoglunun donusturdugu A ortamindaki diger herseyden bir farki yoktur. Isin acisi ne bunlari dondurenin ne de kendini dondurenin kendi oldugun da farkinda ve bilincinde degildir. Iste boylece insanoglunun da dahil oldugu A ortami tamamen turevleserek ve degisim, donusum ve baskalasim gecirerek B olmustur. Yani A vari B olmusluguna degismistir. Iste var olmak, varlik, varolusun hikayesi. Yani A varinin B olusumu. Tabiki kendi farkinda ve bilincinde olmadan insanoglu eliyle ve monologuyla. Simdi buradan iki farkli algiya gelelim. A ortaminda kendi dahil insanogluna fenomenal gozlem veren her bir A B ye somut, nesnel, dissal, gorunussel, fiziksel, maddesel genel ve ozel olarak donusmustur. Simdi soyle bir sey dusunelim. Insanoglu bu A ortaminda kendine gozlem verenleri B ye donustururken; Birde gozlem vermeyen yalniz duyumsal/akilci, hissel, sezgisel olarak insanoglu bu A ortaminda yansi almaktadir. Bu yansi gozlem vermeyen bir yansidir fakat bu yansiyi veren A ortamidir. Diyelim korku, endise, v.s. ya da dusunce olarak "bunlari buraya kim koydu, bunlar buraya kendileri gelemez, o zaman bir koyan var" temelli tanri. "bunlar nasil boyle oldu, bunlar kendi kendine boyle olamaz. O zaman bunlari bir tasarlayan var" temelli akilli tasarimci. "bunlar burda ne yapiyor, bunlarin mutlaka bir amaci gayesi var" temelli teleoloji Iste bu sekilde aklin urettigi ve fenomenal bir gozlem vermeyen yaratimlar, yani soyut, ozneye ait, oze ait, icsel, zihinsel, dusunsel genel ve ozelk olarak A ortamindan gelen fakat bir gozlem vermeyen tamamen insanoglunun zihin urunu olan ve A ortamini B yapan degerler, veriler ve tabular, inanclar, kutsallar, ideolojiler, etik v.s. Tabi buna insanoglunun kendi ile ilgili olanlari da ekleyebiliriz. Simdiye kadar A ortamimiz; iki farkli B ye donustu. Somut B ve soyut B. Simdiye kadar bu donusumde insanoglu da yerf aldi. Somut ozellikleri B ve soyut ozellikleri B Bunun icin insanoglu vucudunu, beynini ve numenal yetisini kullandi. Ayrica iki seyi de yaratti Kavram ve bilgi. Iste herhangibir insanoglunun bulunmadigi A ortamini B yapmak icin insanoglunun kendi de bu B ye dahil olmak uzere, insanoglu turunden baska bir canli/cansiz/guc fenomen/numen yoktur ve epistemolojik olarak insanoglu alternatifsizdir. Iste A ortamini kendi algi, kavram, ozdeslestirme ve yansitmasinin bilgisi ve kavrami ile B ye donusturerek olusturan ve var kilan insanoglunun gozlemi ve akilciliginin gozlem vermesi bilimselligi olgusalligi; insanoglunun akilciligi, sezgisi, duyumu v.s. temelli olusturdugu ve var kildigi da ideolojisini, inancini, dogrusunu, gercegini olusturur. Iste bunlarin birlikteligi ve insanoglunun bir arada yasamasi da duzeni, sistemi kurum ve kuruluslari olusturur. Konuya yanit gelirse daha da detaylandirilabilir. Ya da algilama adina sorular ve katkilar dusunce ve bilgi olarak eklenirse; konu daha da detayli algilanabilir. Bu yazilani algilamak; kendilik bilinc ve farkindaligi gerektirir. Sonucta buradaki olan dogal zihniyet sorunu ve onun algilanmasi ise insanoglu temelli bakis acisi gerektirir. Insanoglu temelli bakis acisinin ortaya koydugu numenal insanlasamamayi algilamak ise birey bilinci ve tursel bilinc gerektirir. Bunlardan sonra da numenal temelli devrimci sorgulama baslar. Bu da tamamen bireysel bir sorgulama ve yasam ve iliskiden gelen sorgulatma algisidir.
  7. Insanoglu tarihler boyu fenomenal/dogal zihniyeti eliyle olusturdugu sosyal bilgisi temelinde sosyal gercekligi yapilandirmistir. Nedir sosyal gerceklik? Sosyalgerceklik, insanoglunun zihniyetinde yer etmis sosyal bilginin sistem, duzen, kurum ve kurulus olarak gerceklesmesidir. Bu sosyal bilginin gerceklestirdigi sosyal gerceklik, her turlu metafizik (ontolojik, fizik otesi ve teolojik) ve etik (milli, dini, toresel, ahlaki, geleneksel, siyasi v.s.) yonlendirim ve yaptirimlarin insanoglu fenomeni eliyle onun yasam ve iliskisinde farkliliklar olarak yer almasi ve bu farkliliklarin biri biri ile verdikleri ustunluk savasidir. Sosyal gercekligin en buyuk ozelligi, bu gercekligin zamansal olarak degisken oldugu ama gercekliginin degismedigidir. Mesela "dunyada su kadar musluman yasar" sosyal gerceginin "su kadari" zamansal olarak degisken olsa bile, bu dunyada muslumanlarin yasadigi gercegini degistirmez. Aslinda insanoglunun her turlu birarada yasamasi tamamen bu sosyal bilgi ve onun gerceklestirdigi sosyal gercekliktir. Burada onemli bir nokta, sosyal gerceklik ile sosyal dogru farkidir. Bu farkta farkli ideolojik inancsal tabanin dogrulanma farkindan gelir. Mesela bir ulkede demokrasinin oldugu dogrulugu bir ideolojiye gore olsa da baska bir ideolojiye gore olmayabilir. Iste sosyal dogru ile sosyal gerceklik farki algilanamadigindan, dogal/fenomenal zihniyet, ya kendi dogrusuna gore olan gercegi carpitir, ya da algilayamaz. Cunku onun sosyal dogrusu onun disinda olan sosyal gercekligin verdigi gozlem ile ortusmez. Iste bu temelde sosyal bilginin inanca ideolojiye gore dogrulanmasi, sosyal dogru olurken; sosyal bilginin iradeden bagimsizverdigi gozlem sosyal gercekliktir. Burada onemli olan aralarinda dogruluk savasi veren sosyal bilginin ve onun yasamsal kilinmis sosyal gercekliginin numenal insanlik temelinde sorgulanmasi ve zararli olanlarindan arinilmasidir. Iste bu konu ve kavramina gore olan sorgulama sonucundaki arinma bilisselligi, en azindan arinmis zihniyetin o konu ve kavramdaki sosyal gercekligi tum sosyal dogru farklari ile birlikte gozlemleyebilmesi ve qua felsefesi ile ortaya koyabilmesi ve bunun yasam ve iliski olarak sosyo-psikolojisinin insanogluna verdigi her turlu zarari dile getirebilmesi bilimseldir. Kisaca sosyal bilginin yapilandirdigi farkli sosyal dogrular iceren sosyal gercekligin farklari ile birlikte farkina varmak gerekir. Bu dogrularin ve gercegin numenal insanlik temelinde sorgulanarak ondan arinilmasi ve de bu dogrular ve gercegin qua felsefesi ile insanoglu yasam ve iliskisindeki sosyo-psikolojik zararinin dile getireilmesi gerekir. Sosyal dogrular kisinin ideolojik inancsal temelinin dogrulamasi olsa bile, sosyal gercekler yasam ve iliskide olusmus gozlem verendir. Aslinda sosyal gerceklik, sosyal bilginin sosyal dogru olarak yasam ve iliskiye tasinmasidir. Frk ta hangi ideolojik inancsal bir tabanin dogrusu oldugudur. Buradaki farkindalik ve bilincliligin bilisselligi olan sosyal gercekligin verdigi gozlemin sosyal dogru olarak degil; numenal insanlik olarak gozleminin onemidir.
      • 20
      • Like
  8. Soruyu en genis olan evren ya da dunya doga v.s. ile degil, en kucuk parca olan ve henuz bilimsel olarak ortaya konan genetik ya da atomik parcaciuklar olarak degil ve hatta tum insanoglu turu olarak da degil; sadece bir ulke ve onun toplumu ve farkli halklari nin hak ve ozgurlugu yasami iliskisi duzeni ve sistemi kurum ve kurumsallasmnasi v.s. olarak ele alirsak; secenekleri soyle siralayabiliriz. Egemenlik "kayitsiz/sartsiz"; Yaratanin/yaraticinindir. (O ulke toplumunun dini iman ve inanisi temelinde insanoglu yonlendirimi ve yaptirimi ile) Otokrasinin/otokratinindir. (iktidarin, devletin, halkin v.s. basi bir parti baskani, basbakan v.s,) Bir ideolojinindir. (her turlu duzen sistem yasam ve iliski oneren metafizik/etik temeldeki bir izm ve onun isti) Bir etik/metafizik inancindir. (dini, mezhebi, milli kokensel etnik v.s. onculugunde) Bir sinif ya da zumrenindir. (Burjuvazi, isci sinifi, asiret v.s.) Ulke toplumunun farkli halklarinin hak ve ozgurlukleri temelinde temsili, tanimi, yasam ve iliskisinindir. Benim aklima gelenler bunlar. Isteyen baska bir secenek varsa ekleyebilir ve neden yukaridaki seceneklerden birini ya da kendi ekledigi secenegi neden tercih ettigini de; ulke toplumu ve farkli halklarinin hak ve ozgurluklerini adalet, esitlik, antiayrimcilik v.s. adina ve kimi/neyi seciyorsa, onun tum toplumu kapsar olma adina aciklayabilir. Sonucta burada toplumun bir kisim ya da kesiminin diger kisim ya da kesim uzerindeki egemenliginin olmamasi egemenligin tum toplumun yararina olmasi soz konusudur. Ayrica bu egemenligi elinde bulundururan, kim/ne ise, onun; insanligin gelisimi adina bilimsel, bilissel ve bilgisel temele oturmasi cagdas olmasi ve insanoglunun onunu hic bir sekilde konuda tikamamasi onemlidir.
      • 19
      • Like
  9. Bahsedilen su cumledir. 2000'li yillardan beri bunu algilayamayip, dusunemeyip, bu gunleri goremeyip kendi inancsal ve ideolojik cikarlari icin AKP'yi destekleyenler, ya oturup bayram etsinler, ya da halktan yanalarsa henuz is isten gecmeden oturup tekrar dusunsunler.-e.i.- Iste yukaridaki cumleye karsi cikacaklar icin o son cumle yazilmistir. Aksini dusunuyorsan, hodri meydan!
  10. TC 'de secimler partilerin oy dagilimini verir. Birde "hangi parti hangi oyu alacak?" seklinde secim gelmeden arastirmalar yapilir. Son arastirmaya gore de bu konuda guncel Turkiye'ye yonelik olan olaylar cercevesinde bir sonuc cikmistir. Suriye ve teror politikalari ic eylemler ve yeni yasalasrin halka etkisi ve en goze batani "Ataturkculuk/ulusalcilik/cumhuriyet" konularindaki devlete alternatif olan anayasa giorisimleri, 19 Mayis, 29 EKIM ve10 Kasim halk yuruyusleri iktidar ve devleteyonelik protestolar ve demokratik cikislar v.s. Bu anketten de gorulecegi uzere % olarak iktidar ve iki muhalefette pek bir degisiklik olmasa da olardaki calkanti, listeye baska bir sekilde etkilemis durumda. Genelde devlet ve iktidar karsisindaki her turlu protesto eylemlerinde basi ceken Isci Partisi, Lideri Silivri'de tutuklu yararken; bu secimlerde bindeden % ye sicramis durumda. Gecen secimlerde binde 4 oraninda bir oya sahip olan IP'nin, bu arastirmada %2'ye cikacagi dusunuluyor. Bu artisi rakamlara dokelim. Eski sonuclara gore 1000 kisiden sadece 5'i IP'e oy verirken, gelecek secimlerde, 100 kisiden 2 si verecek. Bunu daha iyi algilamak icin aritmetiksel olarak rakamlari esitleyelim. Bu da eskiden 1000 kisiden sadece 5' i IP'e oy verirken; ayni temelde 100 kisiden 2'si baz alinarak, 1000 kiseden 20'si oy verecek demektir. Yani 1000 kisideki artis 5'ten 20'ye yukselmis ve eskiden % hesabinda yer bulamayan IP bu arastirma sonucu % icinde mesela Saadet partisini gecerek kendine yer bulmustur. Bir baska deyisle, eskiden 200 kiside bir kisi oy verirken simdi 50 kiside bir kisi oy veriyor olacaktir. Bu oy orani ve miktarinin secimlere kadar daha da artip atmayacagini yine Turkiye'de o gune kadar olacak her turlu gelismeler ve devletin/iktidarin topluma karsi her konudaki tutumu ve bu tutuma karsi kimin nasil destek ya da karsi cikisi etkileyecek ve belirleyecek. http://www.gazete5.com/newspaper.php?newspaper=gunes Bu baslik ve icerigi sadece ulke temelinde olan bir gelisimi dile getirmek icin yaziolmistir. Kimse bunu bir parti propagandasi/antipropagandasi olarak degerlendirmesin.
      • 1
      • Like
  11. 10 Kasim 2012'de Ataturk'un vefat etmesinin 74. yildonumunde Turkiye'de ilkler yasandi. Bunlarin basinda "basbakansiz 10 Kasim" geliyordu, cunku kendisi Bruni'de sultan sefasi suruyor, unutulmus sultan olma bilgisi aliyordu. Ataturk'u ziyaret 10 Kasim sabah saat 10'a kadar yasaklanmisti. Devlet/hukumet ekrani cekinmis olacak ki, 10 Kasim'da Ataturk'u toplum ile birlikte anmadilar. Bu arada konan bazi yasaklar kaldirildi, ama her ne hikmet ise, Icislerinden genelge aciklamasi geldi. http://www.gazeteport.com.tr/haber/117000/ Toplum bunlara uydumu derseniz, sadece 9.05'te Anitkabir'de degildi, ama barikatlari yarim saat onceden gecti. Diger taraftan toplum hic bir kurali takmadi.
  12. Sivil diktatorluk nedir? Aslinda bu soruya baktigimizda, sanki baska bir diktatorluk cesidi varmis gibi algilanir. Tarihe baktigimizda karanlik cagda tek bir dikta vardi, adi dini ve inancsal dikta idi. Ingiliz ic savasi ve fransa ihtilali bu dini diktatorluge bir cesit ayak direyerek ve adina "demokrasi" denilen siyasi diktatorlugu gundeme getirdi. Bu diktatorluk sivil diktatorlugun egemen sinif ya da burjuvazi diktatorlugu olarak yansidi, daha sonra sosyalizm adi altindaki cikislarda diktatorluk sinif degistirme adina proleter diktatorluge donustu. Daha sonra dunya askeri temeldeki Stalin, Hitler, Mussolini diktatorluklerini yasadi. Herseyden once diktatorluk nedir, diktatorluk belirli bir zihniyetin ideolojik, inancsal, etik ve metafizik temelindeki sadece o temelin ustunluigune yonelik yonlendirim ve yaptirimlaridir. Turkiye ozelinde tarihe bakarsak, TC nin tarihi bugune kadar iki temelde diktatorluk yasamistir, bunlar milli ve dini diktatorluklerdir. Milli diktatorlugun askeri diktatorluge donusmesi 1960 lar ile baslar. Iste bu askeri diktatorluk milli diktatorlugu 1980' lere kadar tasimis ve 1980'ler ile asker eliyle sivil diktatorlugun onu acilmistir. Iste Turkiye 2000 lerle bu sivil diktatorlugun pencesi altina girmistir. Toplum ve farkli halklarinin askeri diktatorlugun bilisselligine ermesi 2000 lerle iktidara tasinmis, ve toplum ve farkli halklari ise ancak 2010 lar ile birlikte ancak bu sivil diktatorlugun farkina varabilmistir. Bugun toplum ve farkli halklari kitlesel cikislari ile sivil diktatorluge karsi cikmaktadirlar. Yalniz burada onemli bir nokta vardir, sivil diktatorluge karsi cikis milli temele dayanmaktadir. Peki toplum ve farkli halklari ne istemektedir, yeni bir askeri-milli diktatorluk mu? Burada bu istenenin askeri yonu olmayacagi belki tarihsel tecrubeden yani toplum ve halkin askeri diktatorluklere karsi cikmalarindan algilanabilir. Peki toplum ve halklari milli diktatorluk mu istemektedir? Burada yanitimizi verebilmek adina, su andaki sivil diktatorlugun ideolojik inancsal temeline bakmak ve bunun da dini bir diktatorluk oldugunu algilamak yeterlidir. Peki toplum ve farkli halklari bu sivil-dini diktatorluge karsi cikarken, sivil-milli diktatorluk mu istemektedir? Burada toplum ve farkli halklarinin ortak noktasi olan Ataturk'te birlesmelerinden ne vermek istedikleri onemlidir. Toplum ve farkli halki 1980 sonrasi asker eliyle gelen sivil diktatorluge donmek istememektedir, peki 1960 eliyle gelen askeri diktatorluge donmek istemekte midir? Iste bu sorularin cevabi diktatorluklerde degil, dini ve milli yonlendirim ve yaptirimlarin ideolojik inancsal ijtidar isteminde yatmaktadir, bir de halkin laiklik, demokrasi, cumhuriyet hak ve ozgurlukler, bagimsizlik v.s. den ne algiladigindan. Sonucta diktatorluk sadece askeri sivil degil; ayni zamanda ideolojik inancsal ve etik temellidir. Iste bu acidan bir diktatorlugun sivilligi ya da askerligi, milliligi yada diniligi burjuvaziligi ya da proleterligi v.s. kisaca toplum ve farkli halklarini ideolojik inancsal ve etik/metafizik olarak ayiran ve bunun tek biri temelinde ve onun ustunlugunde birlestiren olduktan sonra fark etmeyecektir. Amac diktatorluge, kendi ideolojik inancsal ve yontemsel farkinin ustunlugu ile karsi cikmak degil; her turlu diktatorluge ve onun diger farklara ustunlugune karsi cikmaktir. Yoksa toplum ve farkli halklari bir diktatorluge karsi cikip, baska bir diktatorlugu iktidar yapmak icin mucadele veriyorsa, diktatorluk acisindan degisen bir sey olmayacak, sadece dikta edenin diktatorlugunun mucadelesi iktidar olacaktir. Amac ise her turlu diktatorluge insan haklari evrensel hukuk ve hak ve ozgurlukler olarak karsi cikmak, toplumu ve farkli halklarini birarada antiayrimci ve farklarin tanimsal, temsilsel esitligi temelinde karsi cikmaktir. Var midir boyle bir karsi cikis, hic zannetmiyorum. Yalniz bunu zaman gosterecek umarim yanilirim ve toplum ve farkli halklari diktator demokrasiden kurtulur. Millisiyle, dinisiyle, her turlu ideolojik inancsal farkiyla birlikte ve beraberce aralarinda fark ustunlugu ve ayrimciligi olmadan yasar ve iliski kurar.
      • 17
      • Like
  13. Bu konuda sitemizde ilgili bolumlerde ve ilgile basliklada konu ile ilgile ve konuyu ilgilendiren kavramlar ile ilgili detayli aciklamalar yapildi. Ben burada bir yerde bir ana hatlara deginen bir ozet gecmek istiyorum. Bilindigi gibi 21. yuzyildayiz ve bilimin bilimselligi 20. yuzyildan itibaren o eski metafizigin ontolojik yani varliksal ideolojik inanclarina dayanan bir yerde ilim temelindeki gozlem vermeyen akilci inanclari (tek, ilk, mutlak, sabit v.s.) ve kesinlikci/supheci (ispat, kant ve kaliciligi) yanasimlari iceren, indirgemeci, determinist ve nesnelci her turlu varligin ne oldugu tartismasindan farklilasmistir. Buradaki farklilasma, iki turludur. Birincisi metafizik temelde varlik adi ile tabanlanan tabanin fenomen olarak adlandirilmasi ve bunun ne oldugu tartismasinin(materyalist, idealist, pozitivist) yerine bunun gozlemlenmesine ve gozleminin dile getirilmesine yonenilmesi ve kalici mutlak v.s. ispat yerini de yanlislanabilen gecerliligin almasi bilimi bilimsel olarak hem felsefe hem mantik hem dil hem de bilim temelinde toparlayici farkli kilici ve her turlu tartismadan farkli kilan sekilde birlestirici bir icerige sokmustur. Burada en temel yeniliklerden biri de insanoglunun numenal yetisini ele alan bilissel bilim olmustur. Insanoglu zaten gozlem veren fenomenlerden biri olarak fenomenal bir icerige sahiptir. Iste burada bilissel bilimin onemi insanoglunun ayni zamanda bu gozlemi alan algilayan kavramsal bilgiye donusturen numenal yetisini de diger fenomenlerden farkli ve belirleyici olarak ortaya koymasidir. Buradan insanoglunun fenomal (fiziki, maddesel, nesnel, biyolojik, genetik v.s. temelli evrimsel) yapisinin yaninda numenal yetisinin (zihinsel, dusunsel, oznel, sosyo-psikolojik v.s. temelli devrimsel) de birlikte insanoglu yasam iliski davranis sistemlenis kurumlanis, etik estetik v.s. temelli her turlu gozlemi bilimin bilimsel konusudur. Yine buradan epistemolojik olarak insanoglunun belirten, bildiren algilayan, kavramlayan ve bilgi ureten faktor olarak alternatifsizligi ve rakipsizligi ortaya cikmaktadir. Bu da her turlu gozlemin alginin kavramin ve bilginin sadece ve sadece insanogluna ait ve onun icin oldugu olgusunu ortaya koyar. Ayrica insanogluna gozlem veren kendi de dahil her turlu fenomenin yine insanoglu eliyle ve ait olarak kavramsal bilgiye donusumu demektir. Iste yapilandirmaci epistemoloji, inanc ile gerceklik arasindaki dogrulama koprusunu, insanogluna kendi dahil gozlem veren bir gercekligin insanoglu iradesinden ve fenomeninden bagimsiz olarak oldugunu ve bunun icin gozlem verdigini, yalniz bu gozlem verenin kendi fenomeni de dahil; anlaminin, iceriginin kavramsal bilgisinin, algisinin v.s. tamamen bir insanoglu yapilandirilmisligi oldugunu ortayas koyar. Iste bu temelde yapilandirmaci epistemoloji hem bilimin hem de felsefenin bilimsel felsefe olarak temelini olusturur. Bunun algilanamamasi ve bilisselliginin vasfina varilamamasi bilimselligin bilisselligine varilmamasi ile esdegerdir. Ayrica bilimsellik olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik olma vasfi ile tartismali indirgemeci determinist hic bir ideoloji inancsal dogrulamanin gercegi ile ortaya konamayacagindan, fenomenin gozlemini ortaya koyan insanoglunun bu konuda bu sinirlari asmis serbest bir dusuinceye ve yine bu sinirlarin her turlu yapi ve isleyisini verebilen qua felsefesi bilisselliginde olmasi gerekir. Buradan her turlu fenomenin gozleminin algilanmasi ve kavramsal bilgisinin olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislanabilirlik temelinde ortaya konmasi; ayni zamanda insanoglu fenomenin de yasam ve iliskisinin duzenlesmesi ve sistemlesmesinin, kurumlasmasi ve kurumsallasmasinin ve de onlari bir arada yasatan her turlu ideolojik inancsal deger veri ve tabusunun, zihinsel ve davranissal gozleminin de ortaya konmasi bilimselligin ve bilimin gorevidir. Iste qua felsefesinin insanoglu fenomenini gozlemindeki onem ideolojik inancsal etik guce otoriteye hakimiyete ve teslimiyete dayanan tartisma tarafkarlik acisindan bir kere daha ortaya cikmaktadir. Burada da evrensel-insan zihniyetinin insanoglu temelli yapilandirmaci epistemolojisi onun yapi ve isleyisini ortaya koyan qua felsefesi ve insanoglu fenoimeninin gozlemini saglayan serbest dusunurlugun, insanoglunun onu insan olarak yasatmayan ve iliski kurdurmayan numenal yetisinin tum ogelerini numenal insanlik hedefi ve yonende kullanmasi adina butun bu bilimsel bilissel, insanoglu yapilandirilmis yapi ve isleyisinin numenal insanlasma sorununu devrimci sorgulama ile insanoglu turunun biri ve turu adina ortaya koymasi gundeme gelir. Eger basta degerler, veriler yasam ve iliski duzen ve sistem kurum ve kurumlasma olarak insan gibi yasamak istiyorsak, bilimsel bilissel olarak her turlu fenomen ile iliski kurmak ve bilgilenmek istiyorsak ve butun bunlari gelistirmek, caga uyarlamak ve kendimiz de gelismek istiyorsak; 21. yuzyilin bilimselligini her konu ve kavramda bilissel olarak algilamak, kavramak ve idrak etmek durumundayiz. Buda basta gozlemlenen insanoglu fenomenin birinin birey bilisselligi ve kendilik bilisselligidir. Tursel temelde de yapilandirilmis yapi ve isleyisin dogal/fenomenal zihniyet uzerinde temellendirilmislik sorunudur. Bu bir yerde yasamaktir, aksi ise yasatilmaktir. Kendi yasamimizi kendimiz Yasamak mi?, yoksa birilerinin birseylerin insanoglu disindaki guclerin onlarin hakimiyeti ve onlara teslimiyet temelinde ustelik insanoglunun onlara verdigi degerler, veriler ve tabular ile yasatilmak mi? Bu secime yonelebilmek ve bu secimi algilayabilmek bile kendilik bilisselligi gerektirir.
  14. ATATÜRK'Ü SİLMEYE ÇALIŞANLARI, TÜRK MİLLETİ TARİHTEN SİLECEKTİR. Akp iktidarı tarafından5 mayıs 2012 tarihinde resmi gazetede[ karar sayısı 2012-3073 ]yayınlanan yönetmeliğe göre cumhuriyet tarihinde ilk defa 10 kasımda Atatürkle ilgili törenler yapılmıyacak. Yönetmeliğin 4. Bölümünün 8. maddesine göre ,sadece Başkentde valilik,Başkent dışında kutlama komiteleri tarafından,sergi,konferans,yarışma ve tiyatro gibi etkinliklerle sınırlandırılmıştır. Yönetmeliğe göre 10 kasımda saat 9.05 te Anıtkabirde devlet töreni yapılmıyacak İllerde ve ilçelerde 10 kasımda saat 9.05 teAtatürk anıtlarında saygı duruşu,çelenk sunma ve tören yapılmıyacak Okullarda 10 kasımda sat 9.05 teanma etkinlikleri yapılmıyacak 10 kasımda saat 9.05 te tüm yurtda uygulanan siren çalma ve saygı duruşu yapılmayacaktır. Türk ulusu Akp nin milli değerlere saldırısını asla afetmiyecektir.Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürkü,yasalarla yasaklamaya çalışanlara karşı ,Türk ulusu 10 kasımda devletin yerini alacaktır. 10 kasımda Türk ulusunun programı Saat 9.05 te devletin olmadığı Anıtkabirde Türk halkıolacaktır. Saat 9.05 te Anıtkabire gelemiyenler,tüm yurtta ,il ve ilçelerde kitle örgütleri öncülüğünde Atatürk anıtlarına çelenk koyup saygıduruşunda bulunmalıdırlar. Tüm okullardaki ,okul aile birlikleri ve veliler 10 kasım sabahı çocuklarının okullarına giderek saat 9.05 te anma yapılmasınısağlamalıdırlar, Tüm yurtda yurttaşlarımız 10 kasım saat9.05 te araçlarıyla sokağa çıkarak korna çalıp ,saygı duruşunda bulunmalıdırlar. Türk ulusunun manevi değerlerini yok etmek istiyenler,aslında Türkiyeyive Türk ulusunu yok etmek istemektedirler.Türk milleti 29 ekimde olduğu gibi 10 kasımda,da vatan ve cumhuriyet birlikteliğini sağlayıp, Cumhuriyeti ve Atatürkü yok etmek isteyenlere gerekli yanıtı verecektir. http://www.antakyahaber.net/haber/8762/10-kasimda-ilk-defa-devlet-toreni-yok.html Evet 29 Ekim,i yasadik, sira 10 Kasim'da bakalim neler gorecegiz?
      • 2
      • Like
  15. Bugun Ergenekon davasi durusmasinda olan gizli taniklardan biri kimligini acikladi. Bu gizli tanik, PKK'nin Ocalan'dan sonra gelen ikinci kisisiydi. Neden bu tanik kimligini bu gune kadar sakladi? Bu sorunun cevabi 29 Ekim kutlamalarindaki halk ve devlet/hukumet/iktidar bolunmuslugudur. Peki amac nedir? Amac ucuncu bir kutup olan PKK'yi devreye sokmak ve ulkeyi uc basli bir ic savasa suruklemektir. Peki bunu kimler ister? Basta BOP projesi, onun emperyalist zihniyeti, bu zihniyetin emir kulu AKP ve ayni emperyalist zihniyette aklinca cikar bulan PKK. Ya halk? Halk ise ulkesini korumak birlikte yasamak ve cumhuriyetine sahip cikmak istemektedir. Yani planlanan bu ic savasta devlet/hukumet/iktidar ve PKK emperyalist zihniyetin emir kullari ve erleri olarak halka karsidir. 2000'li yillardan beri bunu algilayamayip, dusunemeyip, bu gunleri goremeyip kendi inancsal ve ideolojik cikarlari icin AKP'yi destekleyenler, ya oturup bayram etsinler, ya da halktan yanalarsa henuz is isten gecmeden oturup tekrar dusunsunler. ulke ve toplumu ic savasa surukleniyor, duyduk duymadik demeyin. bu basliga karsi cikacak bir beyin varsa, hic durmasin ve hemen yanitini yazsin. Cunku o kim olacaksa onun insanligini adaletini, halktan yana olmasini hak ve ozgurluklerden yana olmasini nasil ve ne ile savunacak ve kendini hala nasil kandiriyor, merak ediyorum.
  16. Gozlem kavrami her seyden once algi karmasasi yaratmaktadir. Bilissel olarak gozlem; Birincisi goz ile ve sadece gorme/bakma duyusu ile sinirli degildir. Ikincisi sadece insanoglu ile sinirli degildir. Ucuncusu genelde bilimsel olarak kullanilan bir kavramdir. Dorduncusu insanoglunun gozlem vermesi yaninda, insanoglu disindaki her turlu fenomenin de insanogluna gozlem vermesi vardir. Besincisi gozlem verenin gozleminin alinmasi algi ile mumkundur. Altincisi bu algi sezgisel/duyumsal ya da duyusal algidir. Yedincisi eger gozlemin algisi sezgisel/duyusal ise algi ideolojik/inancsal; eger gozlemin algisi duyusal ise algi bilimseldir. Burada bilimsel ve inancsal alginin gozlemi farkini cok iyi algilamak gerekir. Epistemolojik olarak inancsal gozlem, genelde duyumsal/sezgisel alginin algilayanca bir gercek ile dogrulanmasi anlamini tasir. Burada iki farkli inancsal/ideolojik gozlem soz konusudur. Birincisi inancsal/ideolojik alginin insanoglu eliyle fenomenlestirilmesi/somutlastirilmasi. Buna en guzel ornek her turlu etik ve politik izmin duzenlesmesi, sistemlesmesi, kurumlasmasi ve fenomenasl insasidir. Ikincisi, inancsal/ideolojik alginin insanoglu eliyle gozlem veren bir fenomen ile ozdeslestirilmesi. Buna da ornek, bir fenomenin aklin inandigi ve dogruladigi ile inanilan ile ozdeslestirilmesi. Tanri=evren gibi. Peki eger sezgisel/duyumsal bir yaratilan ya da fenomen ile ozdeslestirilen ya da fenomenlestirilen ve gozlem verenin, bilimsel olup olmadigi nasil kavranacak ve bilissellige cikarilacak? Buradaki bilimsel/inancsal kavram farkini bilim, bilimsel olarak olgu ve gercek/dogru farklari ile aciklar. Eger bir gozlem, tum insanoglunca algilaniyor ise bu gozlem bilimseldir. Eger bir gozlem sadece inanc, ideoloji ile dogrulanarak/gerceklestirilerek algilaniyor ise, bu gozlem inancsaldir. Olgu olan gozlemin, insanoglu iradesinden bagimsizligi soz konusudur. Halbuki gercek/dogru olan gozlemin olabilmesi icin tamamen insanoglu urunu olmasi gerekir. Burada her iki gozlem de insanoglunun kavramsal bilgisi ile ortaya konabilir. Mesela agac insanoglu iradesinden bagimsiz olarak gozlem verirken; Demokrasinin gozlemi tamamen insanogluna bagli bir gozlemdir. Demekki burada gozlemin iki ana farki gorulur. Birincisi insanoglundan ve iradesinden bagimsiz gozlem veren olgular; Ikincisi insanogluna ve iradesine bagimli ve sadece insdanogluna gozlem veren dogrular/gercekler. Burada dogru genelde inancin/ideolojinin temelindeki gozlem olurken; gercek genelde somut, insanoglunun duzen, kurum, insa ettigi gozlemdir. Bu tur gozleme olay da diyebiliriz. Iste bu temelde olgusal olan ve fenomenal bir tabani olan ancak gozlem ile yanlislanabilir ve yanlislanabilene kadar herkesce gecerli olurken; dogrusal/gerceksel olan ve fenomenlesebilen ya da soyut olarak kalabilen gozlem, sadece inananca ve ideolojik tabaninca oldugundan degisken, goreceli ve yanlislanamazdir. Buradaki degisken ve gorecilik; inancsal ve ideolojik farklardir. Yanlislanamamak ise, bu dogrusal/gerceksel gozlemin tum insanligi kapsamadigi ve sadece gozlemleyence dogrulanmasi/gerceklesmesidir. Iste burada hem insanoglu disi fenomenin, insanoglunun fenomenlestirdiginin, hem bilimsel hem inancsal/ideolojik gozlem farkinin, hem olgu hem gercek/dogru farkinin bilisselligini kavramak gerekir. O yuzden bir gozlem; ya fenomenin verdigidir, ya insanoglunun fenomenlestirdiginin verdigidir; yasomuttur, ya soyuttur. Buradaki somutluk ya direktir, ya da indirektir. ya olgudur, ya da gercek/dogrudur. Ya herkesi kapsar, ya da sadece gozlemleyeni. Ya bilimsel/teoriktir, ya da inancsal/ideolojiktir. Iste bir yerde her turlu ogeyi bunyesinde barindiran gozlemin, vermesi/almasi ve bilhassa bilisselligi cok onemlidir. Cunku sadece bilimselligin degil; numenal insanlassmanin da en onemli eylemidir. Gozlem kavrami, algisi, bilisselligi yani bilinc ve farkindaliginin idrak edilmesi, algilanmasi ve kavranmasi; bunun her turlu kavramsal bilgi olarak cesitleri farklari ve farklarinin farkina varilmasi v.s. evrensel-insan zihniyetinin temel prensibi ile soyle aciklanir. Gozlemi alanin (x) fonksiyonu=gozlemi veren (y) Gozlemi veren (y) sadece ve sadece gozlemi alanin (x) kavramsal bilgisi ile ortaya konabilir, ifade edilir. Iste bu gozlemsel temel prensip; aslinda gozlem kavrami bilgisi ve bilisselliginin insanoglu temelli ve numenal insanlik adina ve insanogluna gore acik ve net olarak aciklanir. Iste burada insanoglunun alternatifsiz ve rakipsiz kavramsal bilgisi ile bildiren, belirten faktor olmasinin algilanmasi. Ayrica hem gozlemi alan hem de gozlemi veren tek fenomenaonumenal kavramsal bilgi olarak bilisselligi yukaridaki prensibi algilamada bas rolu oynar. Soyle dusunelim, demekki gozlemin verilmesini ancak gozlemi alanin fonksiyonu ortaya koyar. Bu da algi, bilgi v.s. olarak insanoglundan baska bir tur ve guc degildir. Buradaki onemli nokta, bu yaziyi yazan ve okuyarak algilayacak olan turun yani insanoglunun bunu algilamasidir. Cunku bu yazi insanoglu turu ve biri disinda kalan baska hic bir ture ve bire hitap etmez/edemez. Cunku insanoglu turunun ve birinin baska bir guc ve tur ile kuracagi ortak bir algi, bilgi ve kavram dialogu yoktur. Yani bu kavramsal bilgi ve algi sadece insanogluna ait ve onun algisi ve kavramsal bilgisi dolayisi ile gozlemi alani ve verenidir. Tabiki insanoglu disinda kalan baska canli turleri basta hayvan olmak uzere gozlemi alir, yalniz onun verdigi gozlemi dile getiren sadece insanogludur. Kisaca kendi turu adina dile getirdigini insanoglu onun dilinden algilayacak ortak bir diasloga sahip degildir. Burada gozlem fonksiyonu yetisi olma disinda kalan her turlu fenomenin, yani evrenin, dunyanin, doganin, maddenin, nesnenin v.s. gozlem vermesi disinda gozlem alma yonu yoktur. Iste buna ideolojik ve dogrusal olarak inanmak ve gerceklestirmek; sadece insanoglu aklinin kendi aklinin teleolojisini bu fenomene yuklemekten baska bir sey degildir. Cunku bu fenomenler sadece insanoglu turu ve gozlem alma algisi olan diger turlere gozlem verir. Isteinsanoglunun bu turler ile de bir ortak dialogu olmadigindan onlarin aldigi gozlemi de ancak insanoglu onlari gozlemleyerek algilar ve kavramsal bilgisi ile ortaya koyar. Iste gozlem alma/verme iliskisiu ve bunun kavramsal bilgisinin ortaya konmasi ancak ve ancak insanoglu monologudur. Burada insanogluna gozlem veren insanoglu dahil; her turlu canli turu ve her turlu fenomendir. Burada gozlemi alan, insanoglu dahil her turlu algi yetisi olan fenomendir. Yalniz bu ikili arasindaki iliskiyi kuran ve kavramsal bilgi olarak belirten, bildiren faktor de sadece ve epistemolojik olarak insanoglu turudur.
  17. Baslik ilk okundugunda, herkesi sasirtabilir ve tamlama olarak herkese garip gelebilir. Yalniz cumhuriyetin yani halk idaresinin halkin bilissel ve bilincli olarak katilimi adina halkinin kimi neyi neden ve nasil sectigini bilmesi gerekir. Iste Turkiye toplumunun ve farkli halklarinin ana sorunu budur. Yani kimi neden ve nasil kendilerini idare etmek icin sectiklerinin bilinc ve farkinda olmamalaridir. Iste bir ulkenin toplumu ve farkli halklari bu duzey bilincte ise ve birey kisiligi yoksa ve gelismemis ise; Cumhuriyetin ne bir devleti olur, ne de bir demokrasisi olur. TC tarihinde olan da zaten budur. Kim iktidara gelirse gelsin kendi politikasini ve cikarini devletlestirmistir. Bu ister milli ister dini agirlikli olsun, ulkede ve toplumunda daima bir kutuplasma yaratmis ve sadece demokrasi "biz demokrasisi/oteki diktatorlugu" olarak yansimistir. Demekki burada sorun cumhuriyetin devlete bakis acisindadir. Eger devlet her turlu ideolojiden ve inanctan ve de her turlu iktidar politikasindan bagimsiz olarak bireyi ve halki icin ve onlarin her turlu farkli hak ve ozgurluklerinin tanimi, temsili ve uygulanmasi icin olsa; iste devlet, o zaman toplumunun ve farkli halklarinin devleti olur. Politika da sadece ulkesini ulke toplumu ve farkli halklarinin yararina icerde ve disarda yonlendirir. Iste cumhuriyetin serbestligi yani liberalligi tam da budur. Devletin bireyi, toplumu ve farkli halklari icin ve onlarin her turlu yasam standarti, ihtiyaclarinin karsilanmasi ve hak ve ozgurluklerinin hukuk guvencesi altina alinmasi ve sivil kuruluslarinin bireyinin toplumunun ve farkli halklarinin gerektiginde devlete bile karsi olarak hak ve ozgurluklerinin korunmasi, yonlendirilmesi ve saglanmasi. Iste bir toprak butunlugundeki her turlu farktan olusan halklar, ancak bu sekilde bir devlet anlayisi ile birarada ve beraber, antiayrimci ve farklarin ve firsatlarin esitligi altinda yasayabilirler. Aksi demokratik cumhuriyetin, politik cikar tarafli demokrasisinin devleti ele gecirmesi, devleti kendi tarafi yapmasi ve kendinden olmayani da devleti ve her turlu hukumet gucu eliyle bertaraf etme adina diktatorlugudur. Bunu onleyecek tek zihniyet; devletin liberalizmi ve toplumun ve farkli halklarinin da liberal cumhuriyetidir. Buradaki liberal algisi, ulusalcilarin "libos" olarak niteledikleri algi degildir. Ayrica cumhuriyette ozgurlukcu degil; ozgurdur. Buradaki devletin ozgurlugu, toplumun her farkli halk ve kesimine hukuk temelinde esit mesafede olmasi ve firsat esitligi temelinde hak ve ozgurluklerin kullanim ve paylasimini ve saygi temelinde biribirini icsellestirmesini saglayacak sivil kuruluslari, egitim ve ogretimi vermesi ve biri biri ile gecinen farkli fakat biribirine saygili bireyler yetistirmesi ve her birinin hak ve ozgurlugunu birini digerine tercih etmeden esitlik ve antiayrimcilik temelinde uygulamasidir. Bunu basaramayan ulkeler ve toplumlar, emperyalist zihniyetin elinde bir emir eri olmaya mahkumdur. Iste asil antiemperyalizm bu devletin bakis acisidir. Cunku emperyalist bir cikar gutmemektedir.
  18. Dun, TC tarihinde, Cumhuriyet gununde her yonuyle bir ilk yasandi. Adi Turkiye Cumhuriyeti, yani hukumeti, devleti, iktidari, muhalefeti, her turlu kurum ve kurulusu toplumu ve her turlu farkli halki bu cumhuriyette bu cumhuriyetin anayasasi ve kanunlari altinda yasiyor. Dolayisiyle burada ilk algida bir cumhuriyet "karsitligi" yok, ya da olmamasi gerekiyor. Nitekim simdiye kadar da dun olan her turlu bolunmusluk ve ayrilmislik bu sekildeki bir mikro duzeyde TC tarihinde yasanmamisti. Peki neydi yasananlar; bir tarafta devlet, iktidar, onun her turlu kurum ve kuruluisu, cumhurbaskani asker ve her turlu resmi kisim ve tum bunlarin AKP iktidari emri altindaki bir halktan kopuk ve halka yasak koyan "kutlamasi" bir tarafta, bu yasaya uymayan AKP iktidarini ve her turlu kanununu engelini, kiskirtmasini, korkutmasini, onlemini asan ve soyle veya boyle, AKP ve onun politikasinin kanunlarin basbakaninin, cumhurbaskaninin, devlet yetkililerinin, millet yetkililerinin bu politikasina karsi cikan halk, millet vekilleri, muhalefet, sivil kuruluslar ve partiler. Bu oyle bir bolunme ve ayrisma ki; TC tarihi boyle bir bolunme ve ayrismayi tarihinde yasamadi. Dusuncesi, duzeyi, ideolojik inancsal tarafi dogrusu v.s. ne olursa olsun, bir TC vatandasi; bu ayrim ve bolunmuslukte sadece iki secenekten birini secmek durumundaydi. Bu secenekte cumhuriyeti kutlama adina, ya iktidardan, devletten, onun kurumlarindan, yasaklarindan, baskisindan, kanunlarindan ve AKP direktifinden yana olmak, ya da tum bunlari karsisina alip, halktan ve AKP karsitindan olmak. Bunu sadece meydanlara cikma adina degil; bir dusunce ve davranis olarak bir vatandas yasadi. Vatandas yasadi cunku, bu vatandasi bu secenege sokacak belirli bir fark yoktu. Kisaca vatandasin dini, milliyeti, mezhebi, her turlu etigi, inanci, ideolojisi, ya da gorevi, meslegi v.s. ne olursa olsun; tek fark cumhuriyeti kimin tarafinda kutlayacagi idi. Bu oyle bir hal aldiki ya AKP tarafi olunacak, ya da halk tarafi olunacakti. Iste buradaki halk tarafi olmanin AKP den tek farki, onun kanunlari ile bu kutlamayi yapmamak kendisine konan her turlu yasagi yikarak kutlamakti. Aslinda dunku kutlamalar, oyle bir gozlem verdiki herseyiyle ulke ve toplumu ve de farkli halklari ikiye bolundu. Zaten bu bolunmusluk bugun hem AKP tarafina hem de halk tarafina yansidi. Iki tarafta bir birini yasak temelinde illegal ilan etti. AKP konulan yasaklara uyulmamasindan dem vururken, halk tarafi boyle yasaklarin konulamayacagini cunku anayasa ve TC her turlu kanununun buna izin vermedigini soyledi. Yani halka gore AKP kanunlari ve anayasayi cigneyerek yasak koyuyor, AKP'ye gore hukumet ve devletin getirdigi yasaklara halk uymuyordu. Aslinda butun bunlar olurken, devlet ekraninda da resepsiyonlarda ilkler yasandi. Tabiki orada sadece AKP yanlilari vardi yalniz muhalefet yoktu. Bir suru AKP ye oy veren halk tarafinda yer alirken, dindar kesimin bir kismi halk tarafinda yer alirken, MHP tabani halk tarafinda yer alirken, CHP baskan tarafi halk tarafinda yer alirken; bu sayilanlarin diger taraflari AKP yasagi yanindaydi. Bu oyle bir bolunme ve ayrismaydiki, sosyalistini, komunistini, dinlisini, farkli dinlisini mezhebini, dinsizini, demokratini, ozgurlukcusunu, medyasini, kurumlarini ve kuruluslarini tam bir cizgi ile tam ortadan ikiye boldu. Demekki TC gelecegini bu bolunme belirliyecek; ya AKP'yi cumhuriyeti yikmak ile suclayan AKP karsiti onu istemeyen taraf; ya da yeni bir AKP cumhuriyeti, otokrasisi kurmak ve yerlestirmek isteyen taraf. Isin acisi her ikisi de cumhuriyeti savunarak ve koruyarak. Sizler hangi taraftaydiniz, AKP cumhuriyeti tarafinda mi, yoksa halk cumhuriyeti tarafinda mi? Bence bugune kadar gidip gelen herkes artik buna karar vermek ve tarafini belirlemek durumunda. Hangi cumhuriyet "Ataturk cumhuriyeti mi, yoksa RTE cumhuriyeti mi? Iste gelinmis tarihte secim bu kadar kesin. Kim oldugun hangi ideolojik inancin oldugu, dinli dinsiz oldugun, turk, kurd, ermeni v.s. oldugun, sunni, alevi oldugun, sosyalist/komunist oldugun, fasist milliyetci oldugun demokrat diktator oldugun ozgurlukcu yasakci oldugun, laik musluman olup olmadigin v.s. nin bir onemi yok. Cumhuriyeti kimin ve hangi tarafta kutladin? Yoksa kutlamayanlarda mi var?
  19. Bir ulke dusunun, o ulkenin cumhuru cumhuriyet bayramini, baskentinde ve ilk meclisinin onunde kutlamak istiyor, bunun icin orgutlu olarak ulkenin diger illerinden baskente ulasim sagliyor ve diger sehirlerin cumhurunu da baskente cagiriyor. Cumhurun valisi once bu kutlamayi yasakliyor. Daha sonra cumhurun devletinin yetkilileri, baskente gelecek olan 100 lerce otobusu durduruyor ve baskente gitmesini onluyor, ayni onleme sadece baskente girislerde degil; yuruyusun basliyacagi meydan da da uygulaniyor, yuruyus olmasin diye, cumhurun polisi yuruyus yolunu kapastiyor, ayni cumhurun polisi, cumhurunun uzerine biber gazi sikiyor, tazyikli su sikiyor, ayni cumhurun polisi cumhurun vekiline de ayni muameleyi yapiyor ve cumhurun muhalefetinin baskanini meydana sokmamaya calisiyor. Ama cumhur kararli ve azimli. Nihayet cumhurun polisi cumhurun bu kararliligi ve azmi karsisinda boyun egerek, yuruyus yolunu aciyor. Bata cumhurun hukumeti, sonra devleti, sonra da polisi ulkenin cumhuru karsisinda pes ediyor ve her turlu onleme, korkutma, yildirma, cabalarina ragmen; cumhur, baskanina, devletine, hukumetine ve polisine karsi azmini ve kararliligini gostererek, kutlamak istedigi cumhuriyet bayramini tum engellemelere ragmen kutluyor. Boylece cumhur, aslinda cumhuriyetin kime ait oldugunu boylece dosta/dusmana gostermis oluyor. Bu ulkenin bu yasadigi olay, herhalde insanoglu tarihinde bir ilktir. Gerci bu adi gecen ulker son 10 yildir, hep ilkleri yasamaktadir.
      • 1
      • Like
  20. Istisna yukarida da zaten gecerli degil ki. Cunku istisnalar algiyi bozmaz. Ben de senden buna somut ornekler istiyorum. Ortada somut adi konmus ornekler olursa dediklerin en azindan bir temele/tabana oturur. Ortada fiziksel/biyolojik v.s. bir fazlalik soz konusu olamaz. Olursa ayni tur olmaz. Sempanze ile bile insanoglu arasinda gensel %98'lik bir benzerlik vardir. Dedigim gibi konu aklin yaratimi olursa, ben ancak bunu sizin adiniza verdiginiz gibi algilayabilirim, ama bu algi sizin verdiginizi bilimsel yapmaz. Sonucta aklin kendine bir seyi inandirmasi sadece onu kendine dogrulamasi ve gerceklestirmesidir. Hatta bilim kurgu olarak bu somuta bile gorsel olarak indirgenebilir. Sonucta akil yarattigini somuta indirgemek icin bilim ve teknigi kullanir. Ya da duzen ve sitem olarak kurumsallastirir, kurumlastirir, insa eder. Ustelik gozlem verir hale getirir. Yani insanoglunun akli fenomenlesebilir. Zaten akil kendince yarattigini kendine somutlayamazsa kendini ona inandirmasi mumkun de olmaz. O yuzden aklin her yarattiginin mutlaka bir somut ozdeslestirdigi vardir. Bunun somutlugu olgusal da olabilir, olmayabilir de. Mesela panteizm yaraticisini evren ile ozdeslestirirken, dinli tanrilar da tanrinin ozdeslestigi somut ya bir kitaptir, ya bir pitoresktir, ya da bir nesnedir.
  21. "Istisnalar algiyi bozmaz" o yuzden bu verdigin ornek mantiksal olarak gecerli degildir. Cunku birincisi gorme algisi gozde degil beyindedir. Gorme islemi ise algiya baglidir. Yani sen o kisiye orada bir agac oldugunu soyledikten ve o kiside onu gormedigi halde beyninin hafizasina yerlestirdikten sonra bir daha o agaca carpmaz. Bunu da tecrube ile ogrenir. Dolayisi ile agacin fenomen olarak oradaki varligi bir algidir ve bunun icinde gormeye gerek yoktur. Olmaz, yukarida da aciklandigi gibi algi beyindedir ve her beyin onu kendi duzeyince algilar. Cunku fenomen beyin algisina yansi ve gozlem verir. Dolayisi ile fiziksel hareket eden her canli turu kendi algisinca insanoglunun agac diye niteliedigi fenomeni algilar. Buna gorme duyusu olmayan canlilari da katabilirsin. Olmaz, fenomen algiya yoneliktir. Bunun da inanc ile bir ilgisi yoktur. Sadece algilamak yeterli. O isaret zaten canlinin algisidir. Cunku !? isareti beyinde belirmemis ise !? yi var ile isaretlemek gerekmez. Inacta onemli olan baskasinin teyiti degil; kisinin kendisine teyitidir. Zaten baska biri olsa o kisinin inancini degistirebilir. Kisiyi carpacagini dusundugu agaca dogru yurutur ve kisiye carpma algisini yasatmadigi zaman da; artik kiside bir acaba baslar ve ya carpmadigina ya da carptigina kendini teyit ettirecektir. Eger inanci ustun gelirse, her seferinde olan oagaca carpacak, algisi one cikarsa da orada bir agac olmadigini algilayacaktir. Dedigim gibi algi iki turludur aklin yarattigi soyut algi, beynin algiladigi somut/fenomenal algi. Burada belirleyen kisi degil; bilimselliktir. Dedigim gibi algi kisisel degil; ya bilimsel ya da inancsaldir. Eger algi somut ise olgu, eger algi soyut ise aklin kendine dogruladigi gercektir/inanctir. Kime/neye gore? Bu sadece insanogluna goredir ve her beyin kendi bilisselliginde buna yanit verir. Eger her turlu gerceklik yapilandirilmislik olarak algilanirsa, insanogluna henuz !? olarak ve var ile isaretlenmemis olan bir seyden bahsetmek mantiksal degildir. Cunku insanoglunun bil ufku algi olarak zaten kavramsal bilgisdidir. Ustelik henuz bir alternatifi ve rakibi olmadigina gore ve bu konuda bir bilimsel olgu ortaya konamadigina gore, buradaki yeterlilik epistemolojinin geldigi kavramsal bilgi siniridir ve bu sinirin her zaman yenilenebilmesi ve yanlislanabilmesidir. Bu da daimi bir surectir. Yetkinlik acisindan ise, insanoglu henuz kendisi ile dialog kurabilecegi bir baska ture v.s. rastlamamistir. Zaten yeterli bulmama algisi, aklin inancsal ideolojik bir dogrusal ile kendini epistemoloji ustu ve olgu ustu, bilimsel olmayan sekilde tatminidir. Parapsikoloji, astroloji v.s. gibi dallar pseudo science, yani sozde ve sahte bilimdir. Bunun olgu olarak bir degeri yoktur. Cunku tum insanoglu turunu kapsamaz. Bunlar algi olarak tartismasiz her bir insanogluna gozlem ve yansi vermedikce, olgu olamaz ve yanlislanamaz. Sadece ideolojik inancsal ve inananca aklinin kendine dogruladigi gerceklik olarak kalir ve sadece inanani baglar.
  22. Bak sana soyle bir ornek vereyim. Bos bir arazide onunde bir fenomen var, sen ve tum canlilar dahil bu fenomeni algiliyor, sen ve turumuz bu algiladigi fenomene diyelim agac adini veriyor. Bunun algilandigini da soyle gozlemliyoruz, insanoglu dahil her canli tam onlerinde bulunan bu fenomene carpmamak icin yon degistiriyorlar. Insanoglu dahil her canli kendi algilarinca da bir iletisim kuruyorlar. Hepsinin kurdugu iletisim kendi algilarinca bir monolog. Cunku hic bir iletisim fenomen ile diaslog kuramiyor. Diger canlilari birakip, insanogluna gelelim. Insanoglu eger bu agactan (ki bu arada agac dil olarak turkcedir, dunyadaki her farkli dil kendi dilini veriyor ama hepsi de agac olarak veriyor) aldigi yansiyi gozleme tasiyamiyorsa, bu inanc oluyor. Yani "bu agaci buraya yaratici koydu" bir inanc oluyor, cunku gozlemi yok. Sadece bu cumleyi kullanan bu agac ile sezgisini yaratici inanci ile kendine dogrulayarak gerceklestiriyor. Ama bu bir olgu degil; cunku bu dogrulama herkes tarafindan yapilamiyor cunku yaraticinin agac gibi gozlemi yok. Iste bu agac ile ilgili ortaya atilan her tur bilgi herkese gozlem verirse o zaman olgu oluyor, sadece gozlemi dile getirene gozlem verirse, inanc oluyor. Simdi egerf bu konuda bir farkli gorusun var ise, bu ornekten aciukla. Yani inancsal bilgisel algiyi gozlemi v.s. Basta suradan basla, agac nedir? ve neden o dur? kime/neye gore odur? Agac ile ilgili her turlu insanoglu kavramsal bilgisinin ne tur bir bilgi oldugunu ve farkjlarini (ayrim degil) nasil ortaya koyarsin? Farkindaysan "agac var mi/yok mu?" diye sormuyorum. Cunku zaten agac bir fenomen olarak yansimis adlanmis ve kavram olarak yansisi ile yansitilmasi ozdeslestirilerek ortaya konmustur. Yani; Yansiyan/gozlem veren+ insanoglu + beynin gebeligi !?+var isareti+karam agac+kavram agac ile yansiyanin/gozlem verenin ozdeslestirilmesi= yansitilan-agac. Iste burada agac bir inanc degildir. Cunku yansiyan, yansitilarak gozlemi ortadadir. Agac +sezgi+!? yaratici eklentisi+yaratici ile agacin ozdeslestirilmesi=agac/yaratici bagi yansitilmasi. Iste burada bu bag inananin agac ile yaraticiyi kendi aklinda dogrulamasidir. Bu da sadece dogrulayana gozlem verir. Yani insanoglu olarak ortak bir algi yoktur. Ama burada "Agac meyva verir" dersen ve meyvayi gosterebilirsen, inanc olmaktan cikar. Cunku meyva gozlem verir. "Her agac meyve verir" dersen ve henuz meyve vermeyen bir agaci insanoglu gorememisse; bu olgudur ve meyve vermeyen bir agac gozlemlenene kadar da bu olgu gecerlidir. "Bu meyvayi agaca yaratici koydu" dersen, yine gozlem olmadigindan inancsal bir soylemdir v.s. Bu ornekler sonsuza kadar tasinabilir. Onemli olan algilayabilmektir. Sen de ayni benim gibi ornekler ve bu ozel agac konusunda inanc ile olgu farkini ortaya koyabilirsin. Eminim bu sekilde somut bir ornek uzerinden yazisirsak; biribirimizin dediklerini algilamak daha bir netlesecek ve kolaylasacak.
  23. Boyle birt sinirlama yok. Bir hayvan da gozlemleyebilir, ama bizim onun ile bir diaslogumuz yok. Ancak onun da gozlemledigini kendi gozlem ve algimiz, kavramsal bilgimiz ileortaya koyariz. Gozlem inanci ne demek? Bunu acikladim, herkewsin kabullenebilecegi olan olgudur, inanc ise sadece inanana aittir. Frk budur. Yani olgu herkes icindir, inanc sadece inanan icindir. Hayir, inanc ile gerceklik arasinda gozlemsdel dogruluk bagi kurmaktir, diyorum. Eger bu bag herkesce kurulamiyorsa, o zaman olgu degil diyorum. Birincisi insanoglu biri degil, turudur. Ikincisi gozlem sadece goz ile sinirli degildir, bu bir algidir. Bu algi da ya fiziksel ya da sezgiseldir. Hangisi olursa olsun bunun olabilirlik olasiliginin olmasi bir kisiye degil; tum insan turune gozlem verirse olgudur. Yani olguda bana gore gozlem yoktur, sadece dogruda gercekte bana gore gozlem olur. Alginin inancsal ve bilimsel farki sadece kisi ile bagli degildir, tum insanlik turu ile baglidir. Zaten bilimsel ile inancsal farki da budur, bilimsel olan herkesi baglar, inancsal olan sadece inanani baglar. O yuzden, lutfen; bilimsel ve inancsal gozlem farkini algilayiniz. Zaten inancsal olarak alinan gozlem ideolojiktir yani bakis acisi gormek istenen ile gorulen arasindaki kurulan dogrulama bagidir. Bilimsel gozlemde ise ve eger olgu ise herkes ayni gozlem bagini kurar. Olgu hersey gibi insanoglu yapilandirilmisligidir. Gozlem olmadan olgu olmaz. Daha dogrusu algi olmadan gozlem veren ortaya konamaz. Cunku onun ortaya konabilmesi icin alginin onu yansitmasi gerekir. Yine ayni hata bakis varliksal degil ki, gozlemsel/algisal, bilgisel ve kavramsal. Iste o yuzden de inanbc ve ideoloji ve dogrulama/gercekleme gereksiz/ Bakin kisaca soyle izah edeyim. Insanogluna bir feniomenb yansi ya da gozlem veriyor, bu beyinde ?! ve isareti vara donusuyor, iste bu yansinin gozlemin var algisidir. Bundan sonra bu yansiyan ve gozlem verene bir kavram veriliyor, bu kavram ile yansiyan ozdeslestiriliyor ve insanoglu olarak yansitiliyor. Burada yansiyanin yansitilmasinin olgu ya da olgu olmamasi soz konusu. Eger tum insanoglu adina ayni yansitiliyorsa yani evrensel bir kavram sa ve de bu kavramin bilgisinin yansitilmasi herkesce ayni ise ve ayni gozlemi veriyorsa, iste bu olgu. Bunun disinda yansiyan sadece yansitanin aklinin inanci v.s. ise ve herkese ayni yansitma olarak gozlem vermiyorsa, olgu degildir. Bilissellik farkli bir seydir, yani bir seyin kavranmasinin, algilanmasinin, idrak edilmesinin bilinc ve farkindaligidir. Bilissellik bilgisellik ve bilinclilik farkindalik ile ilgilidir. Yani cognition ve cognitive science. Olguda her sey gibi insanoglu yapilandirilmisligidir, her bildirilen, belirtilen ortaya atilan kavramsal bilgi de insanoglu faktoru vardir, insanoglu faktoru yoksa, kavramsalk bilgi de yoktur. Ayirmak ve birlestirmek bir eylemdir. Bir seyi ayirir ya da birlestirirsiniz. Ben ise seyin farkli parcalarinin/ogelerinin farkindaligindan bahsediyorum. Yani noktalananin noktalayan farkli ogelerinden. Burada ayrim, farjklarin ayrilmasidir, ben ise farklarin farkinda lolarak bu farklari butunun ogeleri olarak ortaya koyuyorum. Farklarin farkina varip bunu bir butunun parcalari olarak algilamak ayrim degil; antiayrimciliktir. Ayrim ise butunu tek bir farka esdeger kilmak, diger farklari algilamamak, gale almamak, yok saymak ve bu indirilen tek bir farka baglamaktir. Yani diger farklardan ayiormak ve butunu sadece bir farka esdeger kilmaktir. O yuzden farklarin farkina varimi ayrim degil; butunun her bir farkli ogersinin algilanmasi ve hic bir ogenin diger ogelere tercihinin olmamasi ya da butunun bu tek ogeye indirgenmemesidir. Kisaca metafizik varliksal ideoloijik inancsal dogrularin (materyalizm, idealizm, pozitivizm, realizm, objektivizm, isimcilik, subjektivizm) her biri diger farklari algilaysamadiklari icin ayrimcidir. Halbuki kavramsal bilgi, bu her turlu farkli algiyi butunun bir parcalari olarak ortaya koyar.
  24. Gercegin ne oldugunun her tabana gore tartismasi ve kargasasi burda. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/216-gercek-uzerine/
  25. Evrimsel olarak gelismeye teslim olmak; insanoglunun kendi beyninin numenal ufkunu kendisinin degistirebilmesi ile celisir. Zaten inanc ve ideolojilerin temelide ya dogal ya da evrimsel fiziksel v.s. olarak algilanan teslimiyettir. Numenal devrim ise evrim ile olmaz. Bak sana bir sey sorayim. Bana bir seye inandigina ve bir seyi bildigine daiir iki ornek ver ve neden birine inandigini ve digerini bildigini de acikla. Yagmurun yagmasi sence bir inanc midir, bir bilmek midir? Yani sen yagmurun yagdigina inanir misin, yoksa bilir misin? Evet gerfcek dedigin odur ve tartismalidir. Ama ben gercekten degil; olgudan bahsediyorum. Ayrica bilimsel verileri degil; inanc ve ideolojileri bilimsel olarak gozden gecirmek gerekir. Cunku amac bilimselliktir, bilime felsefi bakmak degil; felsefeye bilimsel bakmak. Zaten beyin numenal yeti olarak ya alisilagelmis sekilde bir gozlemi akla tasir, ya da gozlemini bilmeye tasir. Suraya bir goz at. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/949-bilgi-felsefesi/page__p__8501&do=findComment&comment=8501
×
×
  • Create New...