-
İçerik sayısı
3.544 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
391
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by evrensel-insan
-
Inanc ve Anlam/Icerik Cesitleri Once inancin tarifleri Dogru olarak kabullenilen, prensip, fikir, oneri v.s. Mahkumiyet, gorus Dini baglilik Kisiye, ya da kisinin kabiliyetine,dusuncesine, degerlerine (durustluk, namusluluk, dogruluk, dakiklik v.s.), itimat etmek ve/veya guven duymak Dogruya duyulan guven, ya da henuz kesinlesmemis delilin varligina duyulan yatkinlik. Gelelim inancin cesitlerine; Buna tam gecmeden once, inancin olabilmesi icin, dogruya guvenin/itimadin ve/veya imanin, olmasi gerekir. Yani inanc dogru ve iman ile paraleldir. Dogru olarak one surmek; (Tezi, teoriyi, hipotezi, axiomu, kesinligi, imani, anlayisi, fikiri v.s.) Karsiti; Inancsizlik Birsey ile ilgili dogru (birseyi dogrulamak);(Prensip, teori, kanun, ilke, doktrin, fikir, hipotez,iman v.s.) Karsiti; Inancsizlik/dogrulanana karsi inanc beslememe/tasimama Birseyi onceden kabullenmek, onyargi/onsezi; Karsiti; suphe/beklenen bir sey olmadigi Bakis acisi;felsefe, karakter, haleti ruhiye, zihnin yansisi, dusuncenin sekillenisi v.s. temelli dogruluguna inanilan. Kesinlik, pozitif garanti; Karsiti; Suphe, cekingenlik, sorgulanabilirlik, kararsizlik, belirsizlik, kesinsizlik, ereddut, kusku, degiskenlik, cok anlamlilik, anlam bulanikligi, iki manalilik, muglaklik, ikircim, anlasmazlik, kavram kargasasi v.s. Cekisme, iddia, rekabet,yarisma, mucadele, munakasa, sav, tez, kani Itimat, guven, kabul Karsiti;guvensizlik, imansizlik Tanima, taninma, dogrulama; Karsiti;kabul etmeme, onaylamama, tasdik etmeme, inancsizlik, onemsememe, begenmeme, kinama v.s. Doktrin, prensip, gorus Karsiti;inancsizlik, skeptiklik,imansizlik, inansizlik, aykirilik Bagimlilik, guven Karsiti; serbestlik, bagimsizlik Asagi/yukarilik, tahmin yurutme Etik, degerler Karsiti; Curume, moralsizlik, yukumsuzluk Beklenti Yargi Bir seye guven duymak, iman Karsiti;Inancsizlik, guvensizlik, suphe, kusku, korku, endise, kuruntu, evham v.s. His Karsiti;bes duyu, kati, saglam,cisimsel Dini dogma; Karsiti;hipotez, teori Ozlem, ruya, Karsiti;Umutsuzluk, pasiflik, inancsizlik, umitsizlik, cesaretsizlik, hevessizlik Hipotez, teori; Karsiti;Hesaplama, olcu, delil, evrensel onay Mitoloji, geleneksellik Karsiti;Tarihsel gerceklik Maxim, axiom, postulat, Karsiti;yanlislanabilirlik Spekulasyon Karsiti;gercek, bilgi, enformasyon Evet, iste bu temelde inancin, ve kasitlari inancsizlik, imansizlik, inanc tasimama degerlendirilebilir. Bu arada, (beliving there is no God) herhangibir yaraticinin olmadigina inanmak ve/veya herhangibir yaraticinin olduguna inanmamak ile, (having no belief in a god), herhangibir yaraticiya karsi inanc tasimamak/beslemek arasinda ateizm ile (disbelief,unbelief) serbest dusunurlugun, "having no belief" inanc tasimamak/inanc beslememek yanasimi arasinda da cok fark var. Biri sozkonusu olan hangi yaratici ise (Allah, Tanri v.s.), onu yok saymak, ya da varligina inanmamak; digeri ise, sozkonusu hangi yaratici ise, o yaraticiya karsi bir inanc tasimamak/beslememek farkidir.
-
Insanoglunun; sezgi-duyum-his yoluyla algiladigi ve kavramlastirdigi olguya inanc denir. Inanclar, soyut olarak kavramlastirilmistir. Inanc; yansisi algilanarak kavramlastirilan maddenin karsitidir. Soyut kavramlar-sevgi, nefret, dogru, yanlis, iyi, kotu, hurriyet, demokrasi ,tanri v.s. evrenseldir. Sorun bu evrensel kavramlarin ifadesinde cikmaktadir. Kavram olarak; ikili-seye inanc- ve karsitlik-inanma inanmama-karakteri gosteren soyut kavramlarin ifadesi ise tektir. Kavramlar, evrensel olsada; IFADESI; KISISEL VE OZNELDIR. O yuzden; bir kavramin ifadesi; hem goreceli, hem de degiskendir. Bir kisinin dogru dedigine, baskasi yanlis diyebilir. INANCLAR, CISIMLESTIRILIRSE; INANILIR. Bu su demektir. Dogru; bir ideolojinin, bir gelenegin, bir ahlakin, bir idare sisteminin, bir dusuncenin v.s. dogrusudur. Sevgi; bir anne-babaya, kardese, arkadasa, vatana, millete, siire, sanata v.s. duyulan bir sevgidir. Ustelik; soyut kavramlar-inanclar- mutlaka cisimlestirilmistir. Eger, bir soyut kavram; vucut bulamamissa; ona inanc mumkun degildir. Soyut kavrami; cisimlestiremeyen, kisi o kavrama inanamaz. Bu zaten; kavramin ikili karakterine terstir. Onemli olan ise; bu soyut kavramlarin ifadesinin, kisisel olmasi ve kisi tarafindan cisimlestirilebilmesidir. Tarihler boyu, cisimlestirilen inanclar; insanoglunun bir kullanim araci olmustur. Eger, bir kisi; inandigi soyut kavrami, bir cisme oturtamazsa; o zaman inanmasi mumkun degildir. Soyut kavramlar yasadikca ve cisimlestirilebildikce; inanc devam eder. Mesela; ateistler, tanri soyut kavramini cisimlestiremedikleri icin; inanmazlar. Ilikinsanoglu bile; tum soyut hislerini cisimlestirerek cesitli maddeleri-agac, gunes, ay, dag v.s. tanri yaptilar. Hatta daha sonra soyut kavramlara bile tanri buldular-guzellik, iyilik, kotuluk v.s. INANCIN TAMAMEN INSANOGLUNUN DUSUNCESINDEN ARINMASI ICIN; ONCE CISIMLESEMEMESI VE SONRADA; CISIMLESEMEYEN SOYUT KAVRAMIN, KULLANIMINA IHTIYAC DUYULMAMASIDIR. Cunku, soyutlar, insanoglunu; dusunce ve davranis olarak; biribirinden ayiran, tartistiran, erk sahibi, bencillik sahibi yapan ve cikar olarak kullanimi getiren olgulardir.
- 3 yanıt
-
- 2
-
-
Soyut Kavram Nedir, Nasil Ifade Edilir? Somut kavramlara nazaran, soyut kavramlarin; evrensel, ortak bir tanimi ve tarifi yoktur. Bunun ana nedeni; soyut kavramlarin; somut kavram gibi yansisinin olmamasi ve sadece yansitilmasinin algiya acik olmasidir. Herseyden once, daha once aciklandigi gibi; yansitan ile, algilayan arasinda buyuk bir kopukluk vardir. Yansitan, kendi algiladigi gibi yansitmayi; algilayan da kendine yansidigi gibi; algilamayi uygular. Muslumanligi ele alalim. Bugun muslumanligin ne olduguna dair bir soru sordugumuzda; ister inanan, ister inanmayan; ister sahip cikan, ister karsi cikan; bu tanimi kendi ideolojik inancsal dogrusu ile ortaya koyacak ve dusuncesini ona gore yonlendirecek ve davranisa sunacaktir. Buradaki en onemli bir fark; muslumanligin otomatikman kazanilisi ve musluman olmak icin, herhangibir dusunce uretimine ihtiyac duyulmamasidir. Tabi, bu musluman ulkeler icin gecerli bir durumdur. Bu temelde; kendisini musluman kabul eden, her kisinin; kendi kisilik ve kimlik degerleri temelinde bir muslumanlik anlayisi mevcuttur. Kimi muslumana gore; musluman olmayana "kotu gozle" bakilirken; kimi muslumana gore, boyle bir bakis acisi yoktur. Kimi muslumana gore; siddet, oldurme, ve herturlu insanlikdisi olgu "benimsenirken; kimine gore benimsenmemektedir. Kimine gore kadin konusu; "asagilayici, insan sayilmayici, ikinci sinif v.s." degerlendirilieken; kimine gore insan, es, ve erkeklerle esit v.s. degerlendirilir. Simdi, bu temelde olaya bakarsak; bu iki farkli ve tamamen birbirine zit muslumanlik anlayisi ve musluman olustan hangisini, muslumanlik adina one cikarabiliriz? Bence bunun onu alinamaz. O yuzden onerim; musluman olmayan arkadaslarin, dusunce ve davranislarini "her musluman ve muslumanlik anlayisi farklidir" olarak algilamalari ve ona gore muslumanlari degilde; muslumanligi bir yapi ve isleyis olarak ortaya koymalari. Musluman arkadaslardan da; " her turlu muslumanlik anlayisi ve musluman dusunce ve davranisi olabilir, dolayisiyle; benim muslumanlik anlayisima ve musluman olarak uyguladigim dusunce ve davranisima, bazi soylemler ters gelebilir. Ben bir musluman olarak bunlari yapmadigim ve dusunmedigim icin, bu tip soylevler, bana yonelik degildir" dusuncesi one cikmalidir. Dolayisiyle; bir musluman ile, musluman olmayan bir kisinin; insansal temeldeki dusunce ve davranislari icermeyen soylevlerde; ortak bir elestiri ortaya koyabilmesi mumkundur. Yani "ben bir muslumanim ama; musluman olmayan arkadasimizin getirdigi konu haklidir. Bir musluman, boyle dusunmemeli ve uygulamamalidir" temelli bir dusunce uretebilmelilerdir. Ayni uretim, musluman olmayan arkadasan da gelebilir. Yani, "benim bu elestirim, tum musluman arkadaslara degil; sadece muslumanligi boyle uygulayanlara" gibi. Eger, muslumanlik konusunda oldugu gibi; her soyut kavram ifadesinde, ortak bir evrensel tanim, tanitim olmadigini hatirda tutarsak;, bir ideolojik inancsal dogru ile; o dogruyu sahiplenmis, her kisiyi, ayni sekilde etiketlemeyiz. Oyuzden, herhangibir; kendimize ters gelen, ideolojik inancsal dogruyu, elestirecek isek; boyle bir butunlugun ve birligin olamayacagini goz onune almak; bence, en mantikli davranis olacaktir. Kisaca, herkes kendine gore; muslumandir, ya da degildir. Baskasinin muslumanligi, ya da musluman olmayisi; kendi muslumanligiyla veya degilligiyle ortusmez. Oyuzden, bilhassa bu soyut kavramlari ifade ederken; toplumsal yerlesmislik yerine, ifade edenin kisisel yanasim ve sunumuna dikkat etmek; en azindan o kisinin, kendisini tanitmadaki davranisini algilamak acisindan onemlidir. HERKESIN MUSLUMANLIGI VE DE MUSLUMAN OLMAYISI, YA DA MUSLUMANLIGININ ALGI VE ICERIGI, YA DA DUSUNCE VE DAVRANISI; KENDI IDEOLOJIK INANCSAL DOGRUSUNUN DUSUNCESI VE DAVRANISA YANSIMASIYLA PARALELDIR. Hic bir muslumanlik anlayisi ve sunulan muslumanlik dusunce ve davranisi biribirine benzemez ve biribirini baglamaz. Bu tum soyut kavramlarin kisi tarafindan ortaya konusuna paraleldir. Tum sosyal-siyasal-toplumsal-etiksel ve psikolojik kavramlar ve algilari, yansilari ve yansitmalari bu temeldedir. Bu yazida, islenen soyut kavram muslumanlikti. Siz bu isleyisi, her turlu ideolojik inancsal dogrusallarin; sosyal-siyasal-toplumsal-etiksel ve psikolojik dogrularina uygulayabilirsiniz. Bunun farkina varabilmek ve bu yazilanlari basarabilmenin tek yolu; bu tip soyut kavramlarin ifadelerini, toplumsal, yerlesmis, otomatiklesmis ve toplumu baglayici bir temelde degil de; kisinin kisisel dusunce ve davranisi olarak algilamak, hem kisinin taninmasinda; hem de bir soyutun tek bir anlam ve uygulasnisi olmadiginin bilincine varmakta yarari vardir. Herkesin muslumanligi kendine ve kendi algisina goredir. Ne algiladigini da, ancak kisi davranis olarak yansitir. Ortak, toplumsal, bir yanasim veya algi veya tanim veya uygulama yoktur ve olamaz. Oldugunu one surmek ve dusunmek; bizi tek etiketlilige goturur ki, bu da gereksiz bir yere; kisileri ayni etiket altinda toplamak olur. Bu da kisinin kisisel yapisindan ziyade; sabitlenmis, alisilagelmis, yerlesmis ve otomatiklesmis bir anlayisin urunudur.
-
Kavram uclemi; Isaret, isaret eden ve uzerine isaret edilen olarak belirlenmistir. Demekki; kavram oldurumu icin; once bir isaret gerekir. Peki bu isaret nedir? Bu isaret dilin linquistics ve etimolojik kokenini ortaya koyan; harfler, rakamlar sembollerdir. Bu isaretler sayesinde; bilim, felsefe, dil ortaya konabilir. Bu isaretler sayesinde, ileti, iletisim, belirtim, saglanabilir. Birincisi bu isaretin mucidini ortaya koymak gerekir. Bu isaretin tek bir mucidi vardir, o da insanogludur. Fakat, burada insanoglu isareti kullanima tasidiginda; ilk karmasa ve celiski ortaya cikar. Cunku isaret eden de; edilende ilk etapta isareti dogrultan ve bu isareti kendi ustune dogrultan insanogludur. Isareti dogrultmanin en belirgin, dilbilgisi ogeleri; isaret zamirleri; bu, su ve o ve bunlarin cesitli versiyonlaridir. Buradaki ilginc olan; isaretin tek basina anlam kullanimi acisindan yeterli olmadigidir. Bu, guzelde bu nedir? Iste buradaki verilecek, herhangibir soyut veya somut isim , bu nun esdegeridir (isaret zamiri/sifati) Yani, bu kitaptir, bu kalemdir, bu sevgidir, bu demokrasidir, bu dogrudur, bu iyidir, v.s. ki bu izah sekli; tersiyle de mumkundur. Dogru budur. Iste, isaret edenin isaret ettigi olmazsa; isaret mumkun degildir. Cumlemize bakarsak; bu, isarettir ve isaretin isaret edilen uzerine yonelimi ve isaret edilende noktalanisidir. Iste o noktalanis ta; bu'nun esdegi olan ve noktalanana verilen addir. Ben zamirini ele alalim. Buradaki isaret, "ben" dir. Beni isaret eden, fiziksel veya sessel yonlendirim ile, ben isaretinin; yonu ve uzerine yonleneni bir arada kesismistir. Eger isaretimiz, "sen" ise; seni isaret eden, fiziksel ve sessel yonlendirim ile; sen isaretinin, yonu ve uzerine yonleneni, kesismemektedir. Bu iki farktan su ortaya cikar; Eger isaretin kendisi; yonlendirimi yapan ile; uzerine yonlenim uygulanan farki ortaya cikar. Aksi; sen, ile ben isaretlerinin, birbirine karismasi demektir. Bu karisikligi onleyen, yondur. O zaman; buradan 7li olusumumuz, ya da oldurum ortaya cikar; isaret, isaret eden, uzerine isaret edilen, yon, yonu veren, uzerine yon verilen ve noktalama. Iste, buradaki noktalamanin noktasi; kavramin da baslangicidir. Butun bunlarin disinda; noktalamanin; ikili ve karsit karakter yapisininda farkina varmak gerekir. Bu ikilem olarak; isaret ve yon; karsitlik olarak; yonu ve isareti veren ve uzerine verilendir. Iste bir dilin, ifadesinin, kavraminin v.s. arkasindaki; epistemolojik gerceklik bu temelde yatmaktadir. Bu epistemolojik gerceklikte; insanoglunun, hem kendi; hemde kendi disinda kalan her kavramlastirdigi ile, ileti, iletisim ve belirtiminin temelini teskil eder. Kavramin; yon, isaret ve nokta olarak; uclu uc tane uclemi vardir. Yon ve isareti yukarida acikladik. Nokta ise; pozitif ve tek olarak, zaten daha once aciklanmisti. Iste bu da kavramin; uclu uclugu, yani dokuzlulugudur.
-
http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/182-qua-felsefesi-nedir/
-
Iste ben bunun bilinclenme ile yapilacagini dusundugumden dusunce ve bilgi dile getiriyorum. Kimin bundan ne algilayacagi da, herkesin insanligi bilimselligi evrenselligi ve bilisselligi nasil algiladigina ve bu kavramlara ne kadar onem verdigine ilgi duyduguna ya da etkilendigine bagli. Sorunun zihinsel oldugunu algilasmak ve kendi beyninin zihinsel degisimini ve devrimini kendisinin bilincli olarak yerine getirmesi her bir beynin kendi insiyatifindedir. Tabi ki sonucta her fikir ve dusunce her turlu cikar temelinde de algilanabilir ve kullanilabilir. Mesela benim her konu ve kavramdaki yazilari her bir okuyan ya da karsilasan, kendince bir algiya yoneliyor. Her turlu icerikteki siteler kendi algilari temelinde kendi sitelerinde yayinliyor. Zaten sorun da bir yazinin dogmatik okunmasinda, herkes kendi ideolojik inancsal dogrusal temelinde okuyor ve ya ona paralel bir olumluluk ya da ona karsi bir olumsuzluk algiliyor. Olumsuzluk algiliyorsa, itiraz ediyor ve karsi cikiyor; olumluluk algilarsa, ya daha detayli algilama adina soruyor yada katki sagliyor. Cunku burada belirgin bir kutuplasma yok, gerci algi o temelde. Yani dindara gore dinsiz yaziyor, dinsize gore de olmayacak bir sey yaziliyor. Mesela benim politika bolumundeki son yazim. Vesayete karsi cikiyor. Yani hem milli hem de dini vesayete karsi cikiyor. O yuzden hem dindari hem milliyetcisi karsisina aliyor v.s. Ya da sinirli olarak dindari milliyetcilikle, milliyetcisi de dindarlikla itham ediyor v.s. Qua felsefesi basligini okumani oneririm.
-
Cunku anlasilmamaktan sikayet eden, sensin. Madem anlasilmasini istiyorsun, otur yaz. Ya da yazilani anlayabilecegin sekilde anlamadigin yerleri dile getir, ben de aciklayayim.
-
Istedigin gibi degerlendirebilirsin. Yalniz kimin beyninin sinirli oldugu senin ayni yaziyi anlam ve icerigini bozmadan yazamamis olman. Cunku ayni beyin sinirliligi zaten yaziyi teknik bulmak ve algilayamamaktan sikayetci. Benim beyinimin siniri yoktur. Cunku gozlem ve bilgi temelinde dusunur.
-
Sorun da zaten bunun su istismarinda. Nedeni de gayet acik. Dogal/fenomenal zihniyetin giydirdigi sahte egosal ve akilci yanasimin cikari. Sorun zaten basta bu SILAHLANMA ZIHNIYETI. Butun mesele dayatilan zihniyete teslim olmaktadir. Iste zihinsel devrim bu teslimiyetten kurtarir.
-
Iste sorun da bu, oneriyorsun ama yapamiyorsun. Bu yazi benim beyin duzeyimce ancak boyle yazilir. Ben kimin beyin duzeyi ne kadardir, kim nereyi neden ve nasil algilayamaz. Bunu bilemem. Mumeccim degilim. Bunu da ancak yaziya gelen yanitlardan algilayabilirim, o zaman da gelen yanita soruya v.s. gore de yanit yazarim.
-
Aynen cunku bu bir doga degiul dogal zihniyetin yapilandirdigidir. Son cumlen ise senin kendilik bilisselligi algin olmadigini gosteriyor. Cunku zihinsel devrimi yasasan bile algilayamiyorsun. Mesela bir teistin ateist olmasi zihinsel bir degisimdir ve bu degisim onun her turlu dusuncesine ve davranisina yasam ve iliskisine yansir. Bunu evrim ya da kisinin fizigi degil, beyninin soyuitlamasi olan zihni saglamistir. Iste o yuzden bunu saglamayan zihinler hala onlara verildigi gibi teist kalir. Iste bu her konudaki ve kavramdaki her turlu degersel degisim, FIZIKSEL/EVRIMSEL DEGIL, ZIHINSELDIR. Inanclar ideolojiler dogrular etik degerler v.s. iste ancak bu ZIHINSEL DEGISIM TEMELINDEDIR. Ben ise KOKLU TEMELDEN VE TABANDAN DOGAL/FENOMENAL ZIHNIYETTEN KURTULMA DEVRIMINDEN bahsediyorum. Ayrica unutmamak gerekir bilincsiz bir zihinsel degisim geriye de donebilir. Yani bir ateist tekrar teist olabilir, ya da teist oldugu halde kendini ateist sanir. Bu her turlu etik degerde (milli, ahlaki, sosyal, siyasal, toresel, geleneksel, kulturel v.s.) gercelidir. Yani IDEOLOJIK VE IZMSEL DEGISIM.
-
Tamam iste. Olmus ama artik insan zihniyeti bunun olmamasi gerektiginin bilincinde ve farkinda. Yani zihinsel devrim. Cunku bu bir FIZIKSEL VE EVRIM SORUNU DEGIL, ZIHINSEL SORUNDUR. Ancak zihinlerin degisimi ile saglanabilir. Tamam iste ONEMLI OLAN BUNA EVRIMSEL TESLIMIYET DEGIL, ZIHINSEL DEVRIM ILE DEGISTIRMEKTIR. Benim de yaptigim budur. Sonucta insanoglu fenomeninin her turlu davranisi ve iliskisi ZIHINSEL YONLENDIRIMDIR.
-
Sen ayni yaziyi anlam ve icerigini bozmadan, daha anlasilir nasil kilarsin?
-
Olabilir, yeterki insanlasmaevrensellesme bilimsellesme ve bilissellesme icersin. Aksi zaten zihinsel devrim degildir, zihinsel teslimiyettir. Iste sorun zaten o catismayi yaratan cikar zihniyetidir. Mesela sen siddete karsi oldugunu soyledin. Bunu herhalde siddet ile saglamayi dusunmedin. Cunku SIDDETE SIDDET ILE KARSI OLAMAZSIN.
-
Iste belki farkimizda bu. Ayni turden olmamiza ragmen, ben insanoglu olarak kendimi ortaya koyarken, sen kendini ozdeslestiriyorsun; en basta bir hayvan ile. O yuzden kimin insani taniyip tanimadigi kendisini mi yoksa ozdeslestirdigini mi ortaya koymakla belli oluyor. Demekki siz o size gore olan fantazi alemini dusunemiyorsunuz? Aksine bu bir fantazi degil, gozlemin ortaya koydugudur.
-
Oyuzden hic bir zaman kullasndigim bir terimi aciklamadan kullanmam ve okuyana da o terimi anlamiyor ise ya da benim o terimden ne vermek istedigimi algilayamiyor ise, sormasini ve ogrenmesini oneririm. Cunku ben bir seyi okurken boyle yaparim. Zaten bilgi de bu degil midir, yeni seyleri ogrenmek ve kullanmak. Sonucta kullanilan her terim kullanildigi yer olarak en uygun secim oldugundan kullanilmistir.
-
Yukarida izah ettim. Fiziksel saldiriya karsi her bir fenomen kendini korur. Tabi ki ben de kendimi korurum. Bunun konumuz ile ilgisi yok. Konumuz zihinsel devrim. Aslinda o saldiran kendi zihinsel devrimini gerceklestirse, zaten saldirmaz. Iste burada saldiriyi ve siddeti onleyecek olan, FIZIKSEL SAVASIM DEGIL, ZIHINSEL SAVASIMDIR. Tabiki yasamda ve pratikte her turlu fiziksel saldiriya karsi koruma fizikseldir.
-
Bu bir doga degil, DOGAL ZIHNIYETTIR. Iste zaten bu zihniyete teslimiyet ve biat sorundur. Insanoglunun dogasi insanoglu dusuncesi ne derse o olmaktadir. Insanlasma Yasamak ve yassatmaktir.
-
Bir fenomen olarak insanogluna yapilan fiziksel saldiriya karsi koymak zaten etki tepki prensibidir. Buradaki mucadele FIZIKSEL DEGIUL, ZIHINSEL MUCADELEDIR. Yani insanoglu fenomeninin zihinsel insanlasma devrimi. Aslinda senin siddete karsi cikman, teslimiyetlerden biri olan "siddet insanoglu dogasinda vardir" soylemine karsi cikmaktir. Hayvanda boyle bir algi ve biligi bilinc yoktur. Cunku o yasamak beslenmek icin siddet kullanmak zorundadir. Zaten senin bir onceki mesajda bahsettigin "yuksek" bilinc, insanoglunu yasam ve iliski olarak yonlendirenin ona verilen dusunsel ve davranissal temelli degerler oldugunun bilincindedir. Siddet zaten bu bilincin ana temelidir. Tabi bunu kendince ideolojik inancsal etik be sahte bilim icerikli bir temele oturtup mesru ve mubah kilmaktadir.
-
Sence insan olmak nedir? Benim temelim insan olamamaktan yola cikiyor. Sence bizler neyi neden birbirimiz ile tartisiyoruz? Benim koydugumun temelleri bir ideoloji degildir. Sence insanlasmak nedir? Sen bu dunyada olan her turlu cikar temelli savasima ve insanoglunun biribirini bu temelde katletmesine oldurmesine iskencesine kisaca insanlikdisi davranisina razi misin? Ya da sence bu insanoglunun bir "dogasi mi"
-
Hayir, benim ...e gorem belli insanoglu temeli. Benim hedefim de belli zihinsel davranissal ve her turlu yasam ve iliskisel, insanlasma evrensellesme bilimsellesme ve bilissellesme. Bu da insanoglunu baska bir fenomene ozdes kilmak ile degil, insanoglunu insanlastirmak ile saglanir.
-
Insanoglu zihinsel olarak insanlasamamis bir fenomendir. Burada bu fenomeni ne ile ozdeslestirmek sadece ideolojik inancsaldir. Kimi hayvan ile, kimi canli ile kimi DNA ile kimi atom madde ile kimi evren ile v.s. ozdeslestirir. Ben ise onun insanlasmasi uzerine dusunce ve bilgi dile getiriyorum. Cunku insdanoglu zihinsel, davranissal duzen sistem kurma yasam ve iliski ve de her turlu soyutlama adina, insanlik sunmamaktadir. Iste insanoglunun insanlasmamis zihniyeti dir, bunlari cikarip insanoglunu kendi turu bunyesinde cikar temelli savastiran. Aynen, gelismis bilinc iki sey yapiyor. Ya insanoglunun bu zihinsel durumunu her turlu cikar ve ayrimcilik icin yonlendiriyor bunun icin insanoglunu kendi ile ozdeslestirmek yerine, sirf bir baska seye teslim biat etmesi ve caresiz birakmasi adina bunu yapiyor. Bilimi de dogalligi de her turlu degeri de bu cikar da kullaniyor, ya da benim gibi insanlastirmaya yonlendiriyor. Onemli olan INSANLASMAKTA, EVRENSELLESMEKTE, BILIMSELLIKTE VE BILISSELLIKTE anlasmak.
-
Bunlari ben degil, gozlem ve bilimsellik ortaya koyuyor. Aksi ayni turden oldugumuz halde insanligi tartismamis mumkun degildir. Bizleri tartistiran ayni turden gorunuste olmamiz ama zihniyette olmamamizdir.
-
Kimse kimseye boyle bir zorunluluk dayatmiyor. Isteyen insanglunu istedigi fenomen ile ozdeslestirebilir. Ama bilmelidir ki iste bu ozdeslestirmedir insanogluna tanriyi aratan ya da insanoglunu mal meta yerine koyan ya da dogallik kisvesi altinda onu caresiz birakan ve teslim alan. Evet insanoglu fenomeni beyninin yetisi ile yasiyor. Zaten dogal/fenomenal zihniyetten biat kulturunden teslimiyetci algidan v e caresizlikten farki, bunun farkina varmasi. INSAN GIBI YASAYABILMESI VE ILISKI KURMASI isteniyorsa, insanoglunun her turlu diger fenomenlerden farki algilanmalidir. Bunu algilamayan beyinlerde kendilik bilisselligi de yoktuir, insansal zihniyette. Isin acisi ben insanligi kendi turum olan sizlerle kurmak yerine ve baska fenomenler ile tartisabilmek yerine, sizlerle insanoglu turu birleri ile tartisiyorum.
-
Bugun bilindigi gibi T.C.'nin kurulusunun 90.yildonumu. Cumhur demek halk demektir, dolayisi ile Cumhuriyet HALK IDARESI olarak aciklanabilir. 1923 oncesi olan ise, DININ VE ONUN ALLAH'ININ IDARESI idi. Buradaki en onemli sorunlardan birisi, cumhuriyet ile demokrasi karsilastirilmasidir. Demokrasi de ilk algida halk idaresi demektir. Ozaman ilk olarak cumhuriyet ve demokrasiyi korumak ve kollamak ve de gelistirmek ve hatta yeniden insa etmek adina, burada bir devrim olan Cumhuriyetin, karsi devriminin ne oldugunu algilamak gerekir. Karsi devrim ilk algida, tekrar DININ VE ONUN ALLAH'ININ IDARESI nin insasidir. Basta bunun ile mucadele gerekir. Diger ana mucadele ise, cumhuriyet ile demokrasi arasindaki paralelligi saglamaktir. Buradan demokrasinin ne oldugunu algilamak cok onemlidir. Basta demokrasi bir VESAYETIN KENDINE DEMOKRASISI HALKA OTOKRASI VE DIKTATORLUGU DEGILDIR. DEMOKRASI COK SESLILIK COK KULTURLULUK VE BUNLARIN BIR ARADA KORUNARAK YASANMASIDIR. Yani hic bir tek sesin diger sesler uzerinde HAKIMIYETI VE USTUNLUGU OLMAMASIDIR. Peki nedir bu vesayetler? Iki turlu demokrasi icermeyen vesayet cesidi vardir. Idari vesayet- Askeri ve de sivil vesayettir. Etik vesayet-Tek bir milli/etik kokensel ve de tek bir dini mezhepsel farkin vesayetidir. Buradaki her tur vesayet, COK SESLI COK KULTURLU TOPLUMUN FARKLI HALKLARININ USTUNDE KURULAN vesayettir. Simdi Cumhuriyet tarihimize bakalim. Birincisi cumhuriyet, DINI VESAYETIN UZERINE MILLI VESAYET OLARAK KURULMUSTUR. Bu milli vesayet demokrasi noksanligindan dolayi ya BIR IKTIDAR VESAYETI, YA DA BIR ASKERI VESAYET OLARAK MILLI VESAYET TEMELINDE 1980'lere kadar gelmistir. Bu milli vesayet temelli, iktidar ve askeri vesayetin yarattigi sorun; hem milli/etnik kokensel hem de dini temelde bir birikimin iktidari ele gecirmesine donusmustur. 2000'lerle birlikte, ASKERI VESAYET ORTADAN KALDIRILMA ADINA, SIVIL VESAYETIN VE DINI VESAYETIN ONU ACILMISTIR. Buradaki karsi devrim tehlikesi, dini vesayetin mezhepsel temelde ulke ve toplumunu tekrar bir DININ VE ONUN ALLAH'ININ IDARESI haline getirmektir. Bunun icinde MILLI VESAYETIN ASKERI VE TEK SES VESAYETINI ORTADAN KALDIRMASI GEREKIR. Zaten diktator de bunun icin cabalamaktadir. Iste tamda burada 90 yil sonra cumhuriyetin VESAYETSIZ yeniden insasi gerekir. Buda HALK IDARESI OLAN CUMHURIYETE GETIRILECEK COK SESLILIK COK KULTURLULUK DEMOKRASISIDIR. Milli vesayet, dini ve sivil vesayete karsi mucadelesini 2010 yilindan beri surdururken, ortaya gezi parki direnis bilinci denilen, HER TURLU VESAYET ILE MUCADELE cikmistir. Iste cumhuriyetin VESAYETSIZ INSASI ancak bu temelde saglanabilir. Yani tum toplumun ve farkli halklarinin bir halk idaresi olan cumhuriyete COK SESLI COK KULTURLU BIR DEMOKRASI yi ekleyerek. Turkiye cografyasinin ulke ve toplumumun gelecegi ancak bu sekilde insa edilirse HER TURLU VESAYETTEN KURTULUR. Kisaca HERHANGIBIR VESAYETIN DEMOKRASISININ CUMHURIYETI DEGIL, COK SESLI COK KULTURLU BIR DEMOKRASININ CUMHURIYETI. Iste bu da evrensel hukuk ve insan haklari temelindeki her turlu sosyo-etik farkin hak ve ozgurlugunu tanimak demektir. Bu ayni zamanda VESAYET TEMELI OLAN MILLI VE DINI SOSYO-ETIGIN DE hak ve ozgurlugudur. VESAYETSIZ DEMOKRATIK BIR CUMHURIYET INSASI icin mucadele. Cumhuriyetin VESAYET TEMELINI demokrasiye karsi kullanma cikari tasiyan tum iktidar politikalarinin da sonu olacaktir. Cunku cumhuriyet ile demokrasi ancak birlikte yurur. Tabi buradaki VESAYET ILE DEMOKRASI FARKININ ALGILANMASI VE IZIN VERILMEMESI sartiyla.
- 8 yanıt
-
- 5
-