Jump to content

Liderler Sıralaması

Popular Content

Showing content with the highest reputation since 21-01-2025 in all areas

  1. Hocam hala müslüman mısınız (teslim olanlardan yani)?
    2 points
  2. Kuran'ın bozulduğu ile ilgili bir diğer örnek, Muhammed zamanında Kuran'da bulunan recm ayetinin, Muhammed'in ölümünden sonra nesh edilmesi yani ortadan kaldırılmasıdır. İmam el-Kurtubi, Surah el-Ahzab tefsirine şu şekilde başlamaktadır: سورة الأحزاب Surah el-Ahzab, Bu sure, tamamına göre Medeni bir suredir (Medine döneminde nazil olan). Münafıkların, Allah Resulü'ne zarar vermek, onu eleştirmek ve onun evlilikleri gibi çeşitli konularda hakaretlerde bulunmaları üzerine indirilmiştir. 73 ayetten oluşmaktadır. Ancak, bu sure zamanında Surah el-Bakara kadar uzun kabul ediliyordu ve içinde recm ayeti de bulunuyordu. Bu ayet şu şekildeydi: الشيخ والشيخة إذا زنيا فارجموهما البتة نكالا من الله والله عزيز حكيم Yaşlı erkek ve yaşlı kadın zina ettiklerinde, onları tamamen taşlayın. Bu, Allah'tan bir ceza olup, Allah aziz ve hikmet sahibidir. Ebu Bekir el-Envâri, bu bilgiyi Ubay bin Ka'b'tan rivayet etmiştir. Alimler, bu ayeti şöyle açıklamaktadırlar: Allah, el-Ahzab suresindeki mevcut ayetlerden fazlasını kendisine yükseltmiştir ve recm ayetinin lafzı artık Kur'an’da yer almamaktadır. Ahmet bin el-Heytem bin Halid, bize şöyle nakletmiştir: "Ebu Ubeyd el-Kâsım bin Selâm, İbnü'l-Mübarek'ten, o da İbnü'l-Lehîa'dan, o da Ebu'l-Esved'den, o da İkrime'den, o da Aişe'den şöyle dedi: 'Allah Resulü zamanında, el-Ahzab suresi 200 ayet olarak sayılırdı. Ancak Mushaf yazıldığında, sadece şu anki mevcut ayetler kayda geçti.'" Ebu Bekir el-Envâri, Aişe'nin bu sözünden şunu anlamamız gerektiğini ifade etmiştir: 'Allah Teâlâ, el-Ahzab suresinin bizim elimizde bulunan kısmından fazlasını kendisine yükseltmiştir.' Ben derim ki: Bu, Kur'an'daki naskh (yok etme) türlerinden birisidir ve daha önce Bakara suresinde bu konu detaylı olarak ele alınmıştı, elhamdülillah. Zürr, İbnü Ka'b'a şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Siz el-Ahzab suresini kaç ayet sayıyorsunuz?" Ben de "73 ayet" dedim. O ise şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, bu sure, Bakara suresiyle eşdeğer veya daha uzun olabilirdi. Biz, bu sureden recm ayetini de okurduk: الشيخ والشيخة إذا زنيا فارجموهما البتة نكالا من الله والله عزيز حكيم Yaşlı erkek ve kadın zina ettiklerinde, onları tamamen taşlayın. Bu, Allah'tan bir cezadır ve Allah aziz ve hikmet sahibidir." İbnü Ka'b burada, bu ayetin Kur'an'dan nesh edilmiş bir kısım olduğunu kastetmiştir. (Tefsir el-Kurtubi 14/106-107) Kurtubi'nin Ahzab suresi için yapmış olduğu tefsiri incelediğimizde, Muhammed döneminde Ahzab suresinin, Bakara suresi kadar uzun olduğu ve içerisinde recm ayetinin de bulunduğu görülmektedir. Muhammed zamanında recm cezasının uygulandığına dair Kütüb-i Sitte'den bir hadis; 4. (1608) - Ebû Hüreyre ve Zeyd İbnu Hâlid el-Cühenî (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Bir bedevî, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’e gelerek: "- Ey Allah'ın Resûlü, Allah aşkına, hakkımda Allah'ın kitabıyla hükmet!" diye yemin etti. Bundan daha fakih olan bir diğeri de: "- Evet, aramızda Kitabullah'la hükmet, bana da izin ver!" talebinde bulundu. Aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz: "- Meramını söyle! (seni dinliyorum)" dedi. Adam: "- Oğlum bunun yanında işçi idi. Karısıyla zinâ yaptı. Bana, "Oğlun için recm gerekir" dediler. Ben de hemen oğlum adına yüz koyun ve bir cariye fidye olarak verdim. Sonra bir de ilim adamlarına sordum. Bana: "Oğluna yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası gerekir; bu adamın karısına da recm cezası uygulanmalıdır" dediler," dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "- Ruhumu kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun, ikinizin arasını Kitabullah'a uygun şekilde hükme bağlayacağım: Cariye ve koyunlar sana geri verilecek. Oğluna yüz sopa ve bir yıl sürgün cezası uygulanacak" buyurdu. Sonra, Eslemli bir adama seslendi: "- Ey Üneys! Bu zâtın hanımına git, eğer zinâyı itiraf ederse onu recmet!" dedi. Üneys, kadına vardı. O suçunu itiraf etti. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) emretti, kadın recmedildi. Kaynaklar: [Buhârî, Muhâribîn 30, 32, 34, 38, 46, Vekâlet 13, Şehâdât 8, Sulh 5, Şurût 9, Eymân 3, Ahkâm 39, Haberu'l-Vâhid I, İ'tisâm 2; Müslim, Hudud, 25, (1697, 1698); Muvatta, Hudud 6, (2, 822); Tirmizî, Hudud 8, (1433); Ebû Dâvud, Hudud 25, (445); Nesâî, Kudât 21, (8, 240, 241); İbnu Mâce, Hudud 7, (2549).] Bu hadisi incelediğimizde, Muhammed zamanında Kitabullah yani Kuran içerisinde recm ayeti ve recm cezasının uygulandığını görüyoruz. Peki, Muhammed'in ölümünden sonra Kuran'daki recm ayetini kim nesh etti, yani ortadan kaldırdı? Bu sorunun cevabını bulmak için başka bir hadise bakmamız gerekiyor. (1589) - İbnü Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh) hutbe verirken şunları söyledi: "Allah Teâla hazretleri, Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'ı hak din ile göndermiş ve ona Kitap'ı indirmiştir. Bu indirilenler arasında recm âyeti de vardı. Biz bu âyeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zinâ yapanlara recm cezasını uygulamıştır, sonrasında biz de bu cezayı tatbik ettik. Benim endişem şu: Zamanla bazı kimseler çıkıp 'Biz Allah’ın Kitabında recm cezasını görmüyoruz' diyerek inkâra sapabilirler ve böylece Allah’ın indirdiği bir farzı terk ederek dalâlete düşebilirler. Şunu bilin ki, recm; kadın ve erkekten muhsan olanların zinâları, delil, hamilelik ya da itiraf yoluyla sübût bulduğunda onlara tatbik edilmesi gereken bir haktır. Allah’a kasemle söylüyorum, eğer insanlar: 'Ömer, Allah Teâla'nın kitabına ilâve etti' demeselerdi, recm âyetini Kitabullah’a yazardım." [Buhârî, Hudud 31, 30, Mezâlim 19, Menâkibu'l-Ensar 46, Megâzî 21, İ'tisâm 16; Müslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu Dâvud, Hudud 23, (4418).] Evet dostlar, recm ayetinin kaldırılmasıyla ilgili kilit nokta tam olarak bu hadiste yer almaktadır! Ömer şöyle diyor: Allah, Muhammed'e Kuran'ı indirmiştir ve bu indirilenler arasında recm ayeti de vardı. Sonrasında biz bu ayeti okuduk, ezberledik ve recm cezasını da uyguladık. Ömer devamında şunu ekliyor: Eğer insanların, "Ömer, Allah'ın kitabına ilâve etti" yani "ekleme yaptı" demeyeceklerini bilseydim, recm ayetini Kitabullah'a, yani Kuran'a yazardım! Demek ki neymiş? Kuran’da recm ayeti varmış. Ömer'de bunu söylüyor. Ama sonrasında insanlar, “Ömer kafasına göre Kuran’a ayet ekliyor, çıkarıyor” diye iftira atarlar diye, recm ayetini Kuran’a yazmaktan çekinmiş! Bu ve benzeri durumlar, Müslümanların "Kuran Allah tarafından korunmuştur, Kuran hiç bozulmamıştır" şeklindeki söylemleriyle çelişmektedir. Kaynak arayan Müslümanlar, Kutubu Sitte hadislerini inceleyebilirler; https://derintevhid.com/wp-content/uploads/2022/11/Kutubi-Sitte-Ibrahim-Canan.pdf
    2 points
  3. Müslümanların çok iyi bildiği gibi, Kuran, Muhammed zamanında bir kitap haline getirilmemiştir. O dönemde, ceylan derilerine, hurma ağacı yapraklarına veya kürek kemiklerine yazılarak birbirinden ayrı parçalar halinde kaydedilmiştir. Muhammed zamanında yazıya geçirilen ayetlerde, gönderildikleri sırayı belirten herhangi bir numara ya da işaret bulunmamaktaydı. Yani, hangi ayetin önce, hangisinin sonra geldiği bilinmiyordu. Kuran’ın kitap haline getirilmesi için Ebu Bekir, Zeyd bin Sabit’i görevlendirmiştir. Zeyd bin Sabit, ilk başta bu görevi kabul etmekte direnmiş, “Muhammed zamanında bile kitap haline getirilmemiş olan Kuran’ı ben niye kitap haline getireyim?” diye tepki göstermiştir. Ancak, tıpkı günümüzde bir takım işlerin zorla yaptırılması gibi, Zeyd bin Sabit de bu görevi kabul etmek zorunda kalmıştır. Zeyd bin Sabit, Kuran’ı kitap haline getirmek için bir komisyon kurmuş ve her bir ayet için iki delil ve iki şahit istemiştir. Ancak, anlaşılan o ki, bu kriterler bile yeterli olmamıştır; zira Zeyd bin Sabit, Kuran’ı kitap haline getirirken birçok hata yapmıştır. Şimdi, bu hataları teker teker inceleyelim. Ahzab 4 "Allah, bir adam için içinde iki kalp yapmamıştır. Kendilerinden zihar yaptığınız eşlerinizi analarınız kılmamıştır. Evlatlıklarınızı da oğullarınız kılmamıştır. O sizin ağzınızdaki lafınızdır. Allah ise hakkı söylüyor ve doğru yolu gösteriyor." Bu ayet iki pasajdan oluşmaktadır. İlk pasajda "zihar"dan bahsedilir. Zihar, bir erkeğin karısına "Sen, benim annemin sırtı gibisin" demesiyle gerçekleşir. İkinci pasajda ise Muhammed’in evlatlığı Zeyd’in yaşadığı bir olay anlatılır. Şimdi, ilk pasajın sonuna Mücadele 3’ü ekleyelim: "Allah bir adam için içinde iki kalp yapmamıştır. Kendilerinden zihar yaptığınız eşlerinizi analarınız kılmamıştır. Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır." Görüldüğü gibi, Ahzab 4’ün ilk pasajının sonuna Mücadele 3’ü eklediğimizde, bir anlam bozukluğu olması gerekirken, her iki ayet birbirine uyum sağlamaktadır. Şimdi de Ahzab 4’ün ikinci pasajına Ahzab 37’yi ekleyelim: "Evlatlıklarınızı da oğullarınız kılmamıştır. O sizin ağzınızdaki lafınızdır. Allah ise hakkı söylüyor ve doğru yolu gösteriyor. Hem hatırla o vakti ki, o kendisine Allah'ın nimet verdiği ve senin de ikramda bulunduğun kimseye: 'Hanımını kendine sıkı tut ve Allah'tan kork' diyordun da nefsinde Allah'ın açacağı şeyi gizliyordun. İnsanlardan çekiniyordun. Halbuki Allah kendisini saymana daha lâyıktı. Sonra Zeyd o kadından ilişiğini kestiği zaman, biz onu sana eş yaptık ki, oğulluklarının ilişkilerini kestikleri hanımlarını nikâhlamada müminlere bir darlık olmasın. Allah'ın emri de yerine getirilmiştir." Burada da, tıpkı ilk örnekte olduğu gibi, anlam bozukluğu olması gerekirken, her iki ayet de birbiriyle uyum içinde görünmektedir. Peki, bu neden oluyor? Ahzab ve Mücadele süreleri arasında 25 tane başka sure bulunmasına rağmen, her iki ayet de birbirine sanki tek bir ayetmiş gibi uyum sağlıyor. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: Kuran'ı kitap haline getiren Zeyd bin Sabit, belli ki bu işi eline yüzüne bulaştırmış. Bu örnekleri gidin herhangi bir İslam alimine gösterin, aradaki farkı anlamazlar bile, sanki tek bir ayetmiş gibi kabul ederler. Allah tarafından korunduğu iddia edilen kitap, aslında Zeyd bin Sabit’in yaptığı hatalar nedeniyle uzun zaman önce bozulmuş olabilir. Bak sen şu işe! Bu durumu daha iyi anlatabilmek için bir örnek daha verelim. Bakara 189 "Sana hilâlleri soruyorlar. De ki: 'Onlar insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. Erdemlilik asla evlere arkalarından gelip girmeniz değildir; fakat erdemlilik kişinin Allah'a saygılı olmasıdır. Evlere kapılarından gelin; Allah'a saygılı olun ki kurtuluşa eresiniz.'" İlk pasajda hilalin bir çeşit zaman ölçüsü olduğu belirtiliyor, ikinci pasajda ise evlere hangi kapıdan girilmesi gerektiği ile ilgili bir öğüt veriliyor. Burada bir anlatım bozukluğu var. Eğer ayetler bir bütün olmalıysa, neden bu ayette böyle bir anlatım hatası var? Arapça bilmeyen birinin, bu ayeti anlaması mümkün müdür? “Ben tefsir olmadan, sadece Arapçasını okuyarak anlarım” diyen birisi var mı? Muhtemelen yoktur. Peki, Nahl 89 ne diyor? "Biz Kuran’ı sana her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik." Öyleyse, Allah’ın “apaçık” olarak nitelendirdiği Kitap, herkes tarafından anlaşılmalıdır. Yani, herkes, bu Kitap’ı doğrudan anlayabilmelidir. Ancak, Müslümanlar, Bakara 189 gibi ayetleri anlamak için tefsir kitaplarına başvuruyor. Peki, Allah’ın “apaçık” olarak nitelendirdiği bir kitabı anlamak için niye tefsircilere ihtiyaç duyuyoruz? Allah, bu ayetleri biraz daha anlaşılır şekilde yazamaz mıydı? Ya da altında kendi tefsirini ekleseydi? Bozulmadığını iddia ettiğiniz Kuran, kim bilir son 1400 yıl içinde kaç defa bozuldu, kaç defa güncellendi. Örnekleriyle birlikte bunu ortaya koydum; Kuran’ın bozulduğu "apaçık" ortadadır.
    2 points
  4. @Yarbay İbrahim Ben sana doğrudan kaynağından ayet ve hadis sunuyorum. Sen ise bana, Sorularla İslamiyet gibi sitelerden hacı hoca ne cevap verdiyse, onu kopyala-yapıştır yapıyorsun. Yukarıda, Ayşe'nin recm ayeti ve on kez süt emme ayetinin keçiler tarafından yendiğiyle ilgili İbni Mece'den bir hadis getirdim. Bu hadislerin çürük olduğunu söyledin ve kıvırdın. Ayşe annen yalan söylüyorsa o halde Kuran'dan bana recm ve on kez süt emme ile ilgili olan ayetleri getir dedim onu da yapmadın. İbni Mace'yi beğenmedin diye şimdi de Kurtubi Tefsiri'nden Ahzab Suresi'ne yaptığı tefsiri buldum. Kurtubi bile bu konuya ayrı bir şekilde değinmiş. İmam el-Kurtubi, Surah el-Ahzab tefsirine şu şekilde başlamaktadır: سورة الأحزاب Surah el-Ahzab, Bu sure, tamamına göre Medeni bir suredir(Medine döneminde nazil olan). Münafıkların, Allah Resulü'ne zarar vermek, onu eleştirmek ve onun evlilikleri gibi çeşitli konularda hakaretlerde bulunmaları üzerine indirilmiştir. 73 ayetten oluşmaktadır. Ancak, bu sure zamanında, Surah el-Bakara kadar uzun kabul ediliyordu ve içinde Recm ayeti de bulunuyordu. Bu ayet şu şekildeydi: الشيخ والشيخة إذا زنيا فارجموهما البتة نكالا من الله والله عزيز حكيم Yaşlı erkek ve yaşlı kadın zina ettiklerinde, onları tamamen taşlayın. Bu, Allah'tan bir ceza olup, Allah aziz ve hikmet sahibidir. Ebu Bekir el-Envâri, bu bilgiyi Ubay bin Ka'b'tan rivayet etmiştir. Alimler, bu ayeti şöyle açıklamaktadırlar: Allah, el-Ahzab suresindeki mevcut ayetlerden fazlasını kendisine yükseltmiştir ve Recm ayetinin lafzı artık Kuran'da yer almamaktadır. Ahmet bin el-Heytem bin Halid, bize şöyle nakletmiştir: "Ebu Ubeyd el-Kâsım bin Selâm, İbnü'l-Mübarek'ten, o da İbnü'l-Lehîa'dan, o da Ebu'l-Esved'den, o da İkrime'den, o da Aişe'den şöyle dedi: 'Allah Resulü zamanında, el-Ahzab suresi 200 ayet olarak sayılırdı. Ancak Mushaf yazıldığında, sadece şu anki mevcut ayetler kayda geçti.' Ebu Bekir el-Envâri, Aişe'nin bu sözünden şunu anlamamız gerektiğini ifade etmiştir: 'Allah Teâlâ, el-Ahzab suresinin bizim elimizde bulunan kısmından fazlasını kendisine yükseltmiştir.'" Ben derim ki: Bu, Kuran'daki naskh (yok etme) türlerinden birisidir ve daha önce Bakara suresinde bu konu detaylı olarak ele alınmıştı, elhamdülillah. Zürr, İbnü Ka'b'a şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Siz el-Ahzab suresini kaç ayet sayıyorsunuz?" Ben de "73 ayet" dedim. O ise şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, bu sure, Bakara suresiyle eşdeğer veya daha uzun olabilirdi. Biz, bu sureden Recm ayetini de okurduk: الشيخ والشيخة إذا زنيا فارجموهما البتة نكالا من الله والله عزيز حكيم Yaşlı erkek ve kadın zina ettiklerinde, onları tamamen taşlayın. Bu, Allah'tan bir cezadır ve Allah aziz ve hikmet sahibidir." İbnü Ka'b burada, bu ayetin Kuran'dan nesh edilmiş bir kısım olduğunu kastetmiştir. (Tefsir el-Kurtubi 14/106-107) Kaynak: https://tulayhah.wordpress.com/2020/12/14/the-length-of-surah-al-ahzab-tafsir-al-qurtubi/
    2 points
  5. İbretlik bir tarihi haber. Bundan 200 evvel pantolon giyenleri padişah fermanı olmasına rağmen bir güzelcene pataklamışlar, iyi mi. Aynı padişah, daha sonra, yaşanan şiddet olayının üstünü örtmeye çalışmış. Kaynak: https://www.odatv.com/kultur-sanat/gunluk-hayatimizin-ayrilmaz-bir-parcasi-olan-pantolon-osmanli-doneminde-buyuk-tartismalara-ve-hatta-siddet-olaylarina-neden-oldu-120037552
    1 point
  6. Evet hatta uzaylılarda Türk kökenlidir ama komünist mason küreselci paganlar bu gerçeği ısrarla gizlemektedirler. Hak ehli İspanyol istihbaratı bu gerçeği öğrenmiş ve dünya basınıyla paylaşmıştır. Bu gün yüzüne çıkan inkar edilemez kanıt, uzaylıların Türk olduğunun şahane bir kanıtıdır. Kanıt için aşağıya tıklayabilirsiniz. https://www.gzt.com/gztmzt/ispanya-istihbarat-teskilati-acikladi-uzaylilar-turkce-konusuyor-2932544
    1 point
  7. Bu durum "gelişmiş" ülkelerin yeterince gelişmiş olmadığını gösterir. Sokak köpeklerinin insandan farkı yoktur. Onlarda tıpkı bizler gibidir ve bu şekilde muamele görmeliler. Sokak köpeklerinin çok küçük bir azınlığı hastalanıp saldırganlaşıyor diye 2.5 milyon tane köpeği yok etmek vicdansızlıktır. Saldırgan olma riski olanları barınağa koyarsın olur biter. Pitbull gibi çok saldırgan türlerin çoğaltılmasına ise karşıyım. Pitbull doğası gereği saldırgan bir hayvan, toplanıp barınaklara gönderilmeli. Zaten bakılması da yasak bir tür sanırım. Bir sürü hakaret barındıran propaganda yazısı gibi olmuş. Vatan haini ne alaka? Köpektapar da ayrıca saçmalık. Kimse köpeklere veya hayvanlara tapmıyor. Hayvanların da duyguları olduğunu kavrayabilselerdi, milyonlarca köpeği öldürmenin vicdansızlık olduğunu anlayabilirlerdi. Hayvanları robot sanıyorlar. Bütün hayvanların duyguları var. Küstüklerine de şahit oldum.
    1 point
  8. Ramazan´a hazırlanıyorum. Mâlum ay çok mühim bir zaman dilimi, 11 ayın incisi diyorlar. Yemek saatlerim ve vücudum çok dağılmış durumda, bunu düzene sokmak için iyi bir fırsat. Sabahın köründe kahvaltı, akşamın zifiri karanlığında yemek vakti. Bana uyar, da, bu arada düzenli su içmeyi ihmal etmiyoruz tabii. Yoksa böbreklerimiz küfürü basar.
    1 point
  9. Maradona Kilisesi'nin 10 Emri Top asla kirlenmez. Futbolu her şeyden çok seviyorum. Diego'ya ve futbolun güzelliğine koşulsuz sevginizi ilan edin. Arjantin formasını savun. Diego'nun mucizelerinin haberini tüm evrene yayın. Oynadığı tapınakları ve kutsal gömleklerini onurlandırın. Diego'yu herhangi bir takımın üyesi olarak ilan etmeyin. Maradona Kilisesi'nin ilkelerini vaaz edin ve yayın. Diego'yu göbek adınız yapın ve ilk oğlunuza Diego adını verin. Gerçeklikten uzaklaşarak yaşamayın ve işe yaramaz olmayın. Kaynak:The Ten Commandments of the Church of Maradona
    1 point
  10. Buda Fransız versiyonu, ilk uyarlama bu.
    1 point
  11. http://www.youtube.com/watch?v=bcyTrJr8VRY
    1 point
  12. Değerli dostlar, biliyorsunuz ki hem Kuran'daki ayetlerde hem de hadislerde İslam dininde şarap yani içki tüketimi haram kılınmıştır. Ancak Kütüb-i Sitte'de geçen bir hadiste, bunun tam tersi bir olay anlatılmaktadır. (2278) - Hasan İbnu Ali (radıyallâhu anhümâ) babasından naklen anlatıyor: "Bedir Savaşı ganimetinden hisseme düşen yaşlı bir devem vardı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da humus'tan (o gün) bana yaşlı bir deve daha verdi. Develerim, Ensar'dan bir zatın hücresinde ıhmış dururken yanlarına geldim. Bir de ne göreyim, develerimin hörgüçleri kesilmiş, böğürleri oyulmuş, ciğerleri de sökülmüştü. Bu manzarayı görünce kendimi tutamayıp ağladım. "Bunu kim yaptı?" diye sordum. "Hamza yaptı. Şu anda falanca evde, Ensar'dan birinin içki meclisindedir. Şarkıcı câriye ona şarkı okumuş, şarkısında şunları söylemişti: 'Ey Hamza! Şişman yaşlı develere dikkat et, Onlar avluda bağlıdırlar, Bıçağı onların sinesine vur, Pirzola veya benzerini çabuk yap!'" Bu şarkı üzerine Hamza (radıyallâhu anh) fırlayıp kılıcı kapmış, develerin hörgüçlerini kesmiş, karınlarını yarmış, ciğerlerini sökmüştü. Hz. Ali (radıyallâhu anh) devamla şunları söyledi: "Ben hemen gidip Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna çıktım. Yanında Zeyd İbnu Hârise vardı. Beni görünce, başımdan geçenleri yüzümden okudu. "Neyin var?" diye sordu. Ben: "Ey Allah'ın Resûlü! Bugünkü gibi (dehşetli bir manzara) görmedim. Hamza iki deveme saldırıp hörgüçlerini kesmiş, böğürlerini yarmış. Hemencecik şurada, bir içki meclisindedir!" dedim. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ridâsını istedi, getirdiler, giyip yaya olarak gitti. Biz de arkasına düştük. Hamza'nın bulunduğu eve kadar geldi. İzin istedi, buyur ettiler. Girince bir içki meclisiyle karşılaştı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) fiilinden dolayı Hamza'yı ayıplamaya başladı. Hamza sarhoştu, gözleri kızarmıştı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a baktı, sonra nazar edip aşağıdan dizlerine kadar süzdü, tekrar ayağından başlayıp beline kadar süzdü, sonra tekrar bakışlarıyla süzerek yüzüne kadar geldi ve: "Siz benim babamın kölelerinden başka bir şey misiniz?" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun sarhoş olduğunu anlayınca hemen geri döndü. Biz de peşinden çıktık. Buhârî, Hums: 1, Büyû: 28, Şirb: 13, Meğâzî: 11, Libâs: 7; Müslim, Eşribe: 2, (1979); Ebû Dâvud, Harac: 20, (2986). Ey Müslümanlar! Allah’ın aslanı dediğiniz Hamza, meyhaneye gidiyor, orada kendisine şarap sofrası kuruyor ve karşısında cariyeler şarkı söylüyor! Sonrasında Hamza sarhoş oluyor ve cariye, söylediği şarkıda “Hadi bakalım, şu yaşlı develeri kes!” diyince, Hamza efendi eline kılıcı alıp, Ali’nin develerini kuşbaşı yapıyor! Ali bunun üzerine Muhammed’in yanına gidiyor, “Hamza sarhoş olmuş, benim develerimi doğramış” diyor. Bunun üzerine Muhammed, hemen Hamza’nın şarap sofrası kurduğu meyhaneye gidiyor. Bakıyor ki, Hamza gerçekten sarhoş olmuş, gözleri kızarmış. Hamza’yı sarhoş olmasından dolayı ayıplamaya başladığında ise Hamza, Muhammed’e ters ters bakmaya başlıyor. Sonrasında Hamza ayağa kalkıyor ve Muhammed’in yüzüne karşı: “Ulan, siz benim babamın köleleri değil miydiniz?” diyerek, Muhammed’e yani Allah’ın Resülü’ne fırça kayıyor! Muhammed bunun üzerine hiç bir şey demeden arkasını dönüyor ve evine doğru gidiyor!
    1 point
  13. wim hof un videolarına bak. Soğuk duşu tavsiye etmiyorum ama. :)
    1 point
  14. Türk dünyasının güzide ordularından Türkmenistan yaraqlı kuvvetleri https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Türkmenistan_Silahlı_Kuvvetleri @gun dosta korku düşmqna yaraq
    1 point
  15. Sad bin Muaz, Hendek Savaşı sırasında yaralanmış ve bu yaralarından dolayı bir süre sonra hayatını kaybetmiştir. Hendek Savaşı'nın ardından, Muhammed ve adamları Medine'ye döner. Muhammed, Ayşe'nin yanına gelir, silahlarını bırakır ve üzerindeki tozu-toprağı silkerken Cebrail gelir ve "Sen silahlarını bıraktın ama biz hala bırakmadık. Hadi bakalım, Beni Kureyza'ya" diyerek Muhammed'e bir emir verir. Muhammed de adamlarını tekrar toplar ve Beni Kureyza'ya doğru hareket ederler. Muhammed ve adamları, Beni Kureyza kalesini kuşatma altına alır ve Kureyzaoğulları teslim olmak zorunda kalır. Yahudiler, Muhammed'den kendi hakemlerini seçme konusunda izin ister. Muhammed bu isteği kabul eder ve Yahudiler de Sad bin Muaz'ı hakem olarak seçerler. Sad bin Muaz, bu sırada yaralı halde olup, hükmünü şu şekilde verir: "Ben, onlardan eli silah tutanların (muharib olanların) öldürülmesine, kadın ve çocukların esir edilmesine ve mallarının taksim edilmesine hükmediyorum!" [Buhârî, Megazî 30, Cihad 18; Müslim, Cihâd 67, (1769); Ebu Dâvud, Cenâiz 8, (3101); Nesâî, Mesâcid 18, (2, 45).] Sad bin Muaz bu hükmü verdikten bir süre sonra tedavi gördüğü çadırda ölür. Muhammed'de "Müşriklerden yaşlı olanları öldürün, fakat tıfıllarına (şerh) yani henüz tüyü çıkmayanlara dokunmayın." der. Yani koltuk altında veya bir başka yerinde kıl çıkmaya başlamış erkek çocukları dahi öldürülür. [Ebu Dâvud, Cihâd 121, (2670); Tirmizî, Siyer 28, (1583). İbni Kesir'e göre ise 700-800 Yahudi erkeği kafaları kesilerek idam edilir. Muhammed, Beni Kureyza'dan Reyhane adındaki genç kadını köle olarak almıştır. Reyhane'nin tüm ailesi ve eşi, kafaları kesilerek öldürülmüştür.
    1 point
  16. @Yarbay İbrahim Ayşe'nin recm ayeti ve on kez süt emme ayetinin keçiler tarafından yendiğini söylemesiyle alakalı ilk başta "Ayşe anamız böyle konuşmaz, bu hadis çürüktür" demiştin. Şimdi ise son attığın mesajı inceledim, orada da "Recm ayeti indi ama sonradan nesh oldu yani ortadan kaldırıldı" demişsin, ya da demiş o cevabı veren hacı hoca kimse. Neyse, şimdi bu durumda şu soruları sormam gerekiyor: İlgili hadislerde Muhammed zamanında biz Ahzab suresini 200 ayet olarak okurduk, içerisinde recm ayeti de vardı deniliyor. Peki, Muhammed zamanında bu şekilde olan Ahzab suresini sonradan kim 73 ayete indirdi? Geriye kalan 120 küsür ayet kim çöpe attı? Recm ayetini kim nesh etti, kimden emir aldı? Kuran'ı kim iki kapak arasına aldı, yani kitap haline getirdi? Osman. Peki, recm ayetinin nesh edilmesiyle alakalı Osman kimden emir aldı? Osman'ın peygamberlik unvanı mı var da biz mi bilmiyoruz? Osman yapmaz öyle şey diyorsan, o zaman Ebu Bekir veya Ali mi Ahzab suresinden 120 küsür ayeti ortadan kaldırdı? Recm ayetini bunlar mı nesh etti? Hem Muhammed zamanında recm ayeti var diyeceksin ama şimdi nerede diye sorduğumuzda "nesh edildi" diyeceksin. Ulan arkadaş, kim nesh ediyor bu ayeti? Muhammed öldükten sonra Allah ile iletişim kesiliyor. Muhammed zamanında okunan recm ayeti, Muhammed öldükten sonra nesh ediliyor, bak sen şu işe! Kim nesh ediyor? Osman mı? Osman kimden emir almış? Osman ve Zeyd bin Sabit bayağı kafasına göre iş yapmış! Al sana Kuran'ın bozulduğu ile alakalı bir başka örnek!
    1 point
  17. @Yarbay İbrahim Bunları bana değil, o hadis için sahih diyen İslamcı yol arkadaşlarına söyleyeceksin. İbni Mace'nin hadisleri, Kütüb-i Sitte içerisinde bile yer almaktadır. Eğer İbni Mace'nin hadislerine bile çürük hadis diyorsan, o zaman komple tüm Kütüb-i Sitte'yi çöpe atman gerekir. Eğer o hadise çürük diyorsan, o halde Kuran'dan recm ve on kez süt emme ile ilgili olan ayetleri önümüze getirmen lazım.
    1 point
  18. Birmingham Kuranı'nın Muhammed zamanında gelip gelmediği bile meçhul. Yapılan testlerde, %95 ihtimalle 568-645 yılları arasına tarihlendirilmiştir. Bir de Taşkent veya Semerkand Kuranı olarak bilinen bir Kuran var. Bu Kuran, oradan buradan buldukları sayfaları bir araya getirerek oluşturulmuş, ancak bunu da tam olarak başaramamışlar. Bakara (2) suresinin 7. ayetiyle başlıyor ve Zuhruf (43) suresinin 11. ayetiyle sona eriyor. Sayfalardan biri 775 ile 955 yılları arasına, bir diğeri ise 595 ile 855 yılları arasına tarihlendirilmektedir. Kuran metninin %100'e yakınını içeren iki Kuran mevcuttur. Birincisi Topkapı Sarayı'nda, diğeri ise yanlış bilmiyorsam Kahire'de bulunmaktadır. Bu Kuran’lara ait el yazmaları, kesin bir şekilde Emevi dönemine (hicri takvime göre 1. yüzyılın sonları / 2. yüzyılın başları) ait yazı, süslemeler ve harf işaretlemelerini içermektedir. Yani, bu Kuran’lar da Emevi dönemine aittir. Bu arada verdiğiniz linki inceleyeceğim. @kavak
    1 point
  19. @Valery Legasov, bu kitabın birden fazla yazarı (30-50 civarında) olduğu su götürmez bir gerçek ve zaman içerisinde değişikliğe uğramıştır. Şunu okumanı tavsiye ederim: http://www.imprimatur-trier.de/2019/Imprimatur-2019-03-26.pdf Kaynak: Jean-Jacques Walter, Le Coran révelé par la Théorie des Codes
    1 point
  20. Bunun Allah´la ne alakası varmış? Her halükârda insan yazması işte. Değişen bir şey yok, ki kitabın tümünü okuduğunu da zannetmiyorum. Okusan böyle konuşmazsın.
    1 point
  21. Arş(عرش/earsh), Arapça'da taht veya koltuk anlamlarına gelen bir sözcük olup İslam'da Allah'ın yedinci ve en son katında oturduğu göğün en son katıdır hatta buna Arş-ı Ala(علاء العرش/eala alearshi) denilir. Arş, Yahudilik'te Araboth(ערבות/arvot), Hıristiyanlık'ta Tetramorph olarak bilinir. İlgili linkler: 1) https://islamansiklopedisi.org.tr/ars--kelam 2) https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/ars 3) https://islamveihsan.com/ars-ile-ilgili-ayetler.html 4) https://islamveihsan.com/ars-i-ala-ne-demek.html
    1 point
  22. En önemli noktayı es geçmişsin. Bilhassa Türk Müslümanlar, buna Diyanet de dahil, arş ve istiva kavramlarını ısrarla tercüme etmezler. Olduğu gibi bırakırlar, çünkü işlerine gelmiyor. Müslümanların tanrısının tıpkı insanlar gibi bir tahtı(arş) var ve orada oturur (istiva etmek).
    1 point
  23. Yani? Bilhassa Müslüman dünyası bu mevzunun detaylarını anlatmaz. Kuran diye ortalığı yıkarlar, halbuki tüm Kuran diye bir şey yok. Birmingam´da ortaya çıkan nüshalar sadece 18, 19 ve 20. sureleri kapsıyor. Peki, Kuran kaç sureden oluşuyor? 114 sure, yani bulunanlar devede kulak ve ilk orijinal kitap hâlâ ortada yok.
    1 point
  24. Taha 5, Mümin 7 ve Hakka 17 ayetlerinde geçen bir gerçektir. Semavi dinlere göre Allah, bir kıral olup arş denilen tahtını da sekiz tane melek taşır. Taha 5: "O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş'a hakim oldu." Elmalılı Hamdi Yaır Meali Mümin 7: "Arş'ı taşıyan, bir de onun çevresinde bulunan melekler devamlı olarak Rab'lerine zikir ve hamd eder." Diyanet İşleri Eski Meali Hakka 17: "Melekler de onun kenarlarındadır. O gün Rabblerinin tahtını, bunların da üstünde sekiz (melek) taşır." Diyanet İşleri Eski Meali İlgili linkler: 1) https://kuranmeali.com 2) https://fikriyat.com/galeri/islam/arsi-tasiyan-melekler-hamele-i-ars 3) https://yavuztellioglu.blogspot.com/2016/09/ars-tasyan-hamaletul-ars-ve-kusatan.html
    1 point
  25. Allah'ın Arş'ını taşıyan melekler "Hamele-i Arş" olarak adlandırılır. İbn Abbas'tan rivayet edilen bir hadise göre, bu meleklerin sayısı dört olup, Kıyamet Günü bu sayı sekize çıkacaktır. Hakka Suresi 17. ayette de kıyamet sırasında Arş'ı sekiz meleğin taşıyacağı belirtilmiştir. At-Taberi, İbn İshak’tan şu isnadla rivayet etmiştir: "Bize, Allah’ın Elçisi (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğu haber verilmiştir: 'Bugün Arş’ı taşıyanlar dört kişidir, ancak Kıyamet Günü Allah, onlara dört kişi daha destek verecek, böylece sekiz olacaklardır.'” (Tafseer at-Taberi, 29/59) Bu durum, Müslümanların "Bizim Allah'ımız sonsuz güç sahibidir, kimseye muhtaç değildir, O'nun gücü her şeye yeter" gibi söylemleriyle çelişmektedir. Düşünün ki, "Ol" dediğinde olduran bir Allah, "Biz insana şah damarından daha yakınız" diyor ama bir yandan da kral gibi tahta oturuyor ve o tahtı meleklere taşıtıyor! Makatil, tefsirinde şu ayeti ele alır: “O’nun Arşı, gökleri ve yeri kapsar...” (Bakara, 2:255). Ardından şöyle der: “Arş (veya Kürsü) dört melek tarafından taşınır: Birincisi insan yüzlüdür ve insanlık için rızık diler. İkincisi, bir boğa benzer yüzüyle bir melek olup, hayvanlar için rızık diler. Üçüncüsü, kartal şeklinde olan melek, kuşlar için dua eder. Dördüncüsü ise aslan şeklinde olup, vahşi hayvanlar için rızık diler.” Buna en sağlam delil, Ahmet (2314), ed-Dârimî'nin Sünen'inde (2745) ve el-Beyhakî'nin el-Esma’ ve’s-Sifat'ında (771) İbn Abbas’tan rivayet edilen, Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) Ümeyye'nin şiirinde söylediklerini doğrulamasıdır. Şöyle demiştir: “Arş’ın sağ ayağının altında bir adam ve bir boğa, diğer ayağının altında bir kartal, bir aslan ise pusuya yatmış.” Bu anlam, İbn Abbas’tan rivayet edilen başka bir hadiste açıklanmıştır. Buna göre, Kürsü dört melek tarafından taşınmaktadır: Bir melek insan şeklinde, bir melek aslan şeklinde, bir melek öküz şeklinde ve bir melek kartal şeklinde. Allah'ın Arş'ını taşıyan dört melek, genellikle şu şekilde tanımlanır: İnsan yüzlü melek: İnsanlar için rızık diler. Öküz yüzlü melek: Hayvanlar için rızık diler. Aslan yüzlü melek: Vahşi hayvanlar için rızık diler. Kartal yüzlü melek: Kuşlar için dua eder. Bu durum, Hristiyanlık'ta Tetramorph olarak bilinir. Tetramorph, dört farklı şekil veya figürle betimlenen bir varlık veya semboldür ve genellikle dört hayvan figürünü içerir. Hristiyanlık'ta tetramorph, dört İncil yazarıyla ilişkilendirilir: İnsan (Matta): Soyut öğretilere odaklanması nedeniyle. Aslan (Markos): Güç ve cesaret. Öküz (Luka): Hizmet ve fedakarlık. Kartal (Yuhanna): Derin manevi anlamları temsil eder. Bu semboller, İncil'in farklı temalarını ve her evangelistin tarzını yansıtır. Tetramorph, Hristiyan sanatında da sıklıkla görülen bir sembolizmdir. Hristiyanlık inancına göre Tanrı'nın tahtı aşağıdaki gibidir. İslam inancında da Allah'ın tahtı benzer şekilde anlatılmaktadır.
    1 point
  26. https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/olu-sayisi-76ya-yukseldi-yangin-faciasinin-yasandigi-grand-kartal-2291621 https://grandkartal.com/fotogaleriler/13/emmys-bar_ebr.jpg https://grandkartal.com/fotogaleriler/13/emmys-bar_fal.jpg Bar kısmındaki ocaklar açık kıvılcım sıçrayabilir ve bacaların geçtiği yerin üstüde tahta. https://grandkartal.com/emmys-bar-g13
    1 point
  27. Bu kitabı baştan sonra okursanız hasta olursunuz. Öyle bir kitap. Hitler'in Kavgamı ve Tevrat'ta öyle. Ama söz konusu bu kitabın kötülüğüne hiçbir kitap erişemez. Nefret saçıyorlar. Birileri şiddetli kabus görüp bunları yazıya dökmüş sanki.
    1 point
  28. @Emre_1974tr, sen ne diyon bu işe? Kim konuşuyor, daha doğrusu kim kimi konuşturduğunu zannediyor? Bir sorum daha var; ilk(!) orijnal Kur´an nerede. İlk orijinali olmayan şeyin hiçbir kıyaslaması olamaz. Kopyanın kopyasının kopyasının.... ötesine gidemez. Diiiii mi?!
    1 point
  29. Sadece Hud 2 olsa iyi, Kur'an'ın her ayetinde Muhammed konuşuyor zaten. Her şeyden önce, Kur'an'da Allah; sık sık kendi adına yemin etmektedir. Bu da akıl ve mantık işi değildir ve dinlerin insan uydurması olduğunun en somut göstergesidir.
    1 point
  30. Din ve tanrı inancı şizofrenidir.
    1 point
  31. @alpinçayırı Allah, Araf 179'da mürted ve kafir olanlar için şöyle söyler: "Onların kalpleri vardır; ama düşünmezler." Allah, Hud Suresi 5. ayette ise şöyle der: "O, kalplerde olan her şeyi de bilmektedir." Kur'an, kalbi düşünce ve tefekkürün merkezi olarak tanımlar. Bu, "kardiyoentrizm" olarak bilinen eski bir kavramdır ve modern bilimsel anlayışın, düşünce, hafıza ve duyguların diğer fiziksel süreçlerle birlikte beynimiz tarafından kontrol edildiği görüşüne karşıt bir yaklaşımdır. Kalbin, akıl, ruhsal tefekkür ve kalp/zihin/ruh gözü olarak kabul edilmesi, İslam'dan önceki yüzyıllarda Doğu Süryani Hristiyanlığında yaygın bir anlayıştı. Örneğin, Pseudo-Makarius, Ninevehli İshak ve Efrem'in yazılarında bu görüşe rastlanabilir. Bu anlayış, aklı beyinle (ensefalosantrizm) ilişkilendiren Yunan felsefesinden daha yakından etkilenen bazı alimlerle zıtlık oluşturur.
    1 point
  32. @Emre_1974tr Yine her zamanki gibi bol keseden atmışsın. Nasıl İslam'da ruh yok? Bal gibi var. Aynı İslam'da cinler de var: Cin Suresi. İslam'da da Hıristiyanlık'ta olduğu gibi, ruhun ana rahminde bedenin oluşmasıyla birlikte var olduğu kabul edilir yani ölünce insanın bedeni Dünya'da kalır, ruhlar ise ahirete gider.
    1 point
  33. İlk anlatılan bilimsel yalan okunmuş su yalanıdır. Neymiş suya okuyup üfleyince moleküller titreşip güzel şekil alıyormuş. Japonlar bunu ispatlamış ama illuminati acanları çalışmaları gizliyollamış.
    1 point
  34. Çocukluğumuzda başlıyorlar masal anlatmaya. Masallara sevdalaniyoruz. Olağanüstü hikayeler dinlemek hoşumuza gidiyor büyümeye başladığımızda. Kutsal kitaplarda birer masal, birer olağanüstü hikaye, fantezi sunuyor insanlara. Ayrıca dikkat edin, insanların çoğu korku hikayeleri dinlemeye bayılır. Kutsal kitaplarda da bundan bolca var. Hint kutsal hikâyelerinde uçan savaş arabalarından bahseder. Büyük bir savaş olmuştur. Günümüzün fantezi/uzaylı /ufo severleri bunu nükleer bir savaş olduğu şeklinde yorumlar. Filmini yapmışlardı ( Objective). Ayın ortadan ikiye bölünmesine şahit olmak korkunç bir deneyim. Kendilerini o insanların yerine koyup tatmin oluyorlar. Korkuyla besleniyor adamlar. Musa denizi ikiye ayırıyor, arkadan gelen korkunç firavun ve onun vahşi ordusu boğuluyor. Şiddet ve ölümlerden korkarak keyifleniyorlar. Adrenalin dozunu alıyorlar. Tanrıdan korkmaya alıştırılıyorlar. Ama bilmiyorlar ki insan korktuğu şeyden nefret eder, saygı duymaz. Hangimiz bize iş buyuran insanı severiz? İnsan korktuğu şeye saygı duymaz. Ben zombilere, kurt adamlara, vampirlere ve tanrılara saygı duymuyorum. Onların hikayelerini dinlemeyi, okumayı, izlemeyi seviyorum. Korkmak keyif veriyor. İyiki tanrıyı sevmeyi ögretmiyorlar, yoksa hiç bitmez bu masallar.
    1 point
  35. Almancada arsch göt demektir arş diye okunur. Kuran evrensel diyorsan böyle yorumlanabilir. Allah arşa oturdu demek , götünün üstüne oturdu demektir. Hiçbir delil yok , bir kitapta yazıyor diye gerçek olamaz. Harry Potter ne kadar gerçekse peygamberler de o kadar gerçek.
    1 point
  36. @Deadanddark İlgili sözün sahibi, Çarlık Rusya döneminde yaşamış bir Azerbaycan Türk'ü olan Mirza Fethali Ahundov'dur ve orijinali şu şekildedir: "Dünya'da Araplar kadar güzel masal uyduran, İranlılar kadar bu masalı güzel anlatan ve Türkler kadar bu masallara inanan ikinci bir millet yoktur."
    1 point
  37. Uzaya ilk Türk Astronot yollayacaklar. Tam da seçim öncesi. Baya bir köpürtecekler. Bugün gidecekti iptal oldu. Sanırım Erdoğanın sağlık durumu elvermemiştir. Onsuz olmaz çünkü. Şimdi biraz empati yapalım. Biz hep Amerikan astronotlarına komplo teorileri uydurup yazıyorduk. Şimdi onlar bize senaryo uydurup yazar mı dersiniz. Örneğin; Uzaya Türk gitmedi , stüdyoda çekimler yapıldı. Yapay zeka ile üç boyutlu hologram oluşturuldu. Herşey seçim probagandası için tasarlandı. Roket uzaya fırlatıldı ama içinde bizimki yoktu.. Bizim onlara dediğimiz gibi onlar da bize böyle derse nasıl olur? Eyy dış güçler , bizi gısganmayııın.. Adamlar 70 yıl önce maymun gönderdiler zaten. Kendileri de tur düzenliyorlar. Uzaya gitmek artık çok kolay , parayı vereni götürüyorlar. Akp bunu seçim probagandası olarak kullanıyor sadece. Önemli olan uzaya gitmek değil uzaya götüren tekniğe sahip olmak. Bunu da Elon Musk yapıyor. Bilet fiyatları 250 bin USD ile 450 bin USD. Arasında değişiyor. Yani bilet alıp uçağa binmek gibi birşey. Ama halk bunu güzelce yiyecek. Sanki akp uzay teknolojisine sahipmiş gibi probaganda yapacaklar. Yok öyle bir şey , uçağa binmek ile uçağı yapmak aynı şey değildir. İstese Dilan Polat bile uzaya gider. Türkiye'de bunu ödeyebilecek çok kişi var. Uzaya giden ilk Türk Astronot demeyelim. Uzaya giden ilk AKP li Astronot diyelim. İşte ben CHP yönetimine bu yüzden kızıyorum. Gerzekler siz akp den önce davranıp gönderseniz ne olur ki? Ver 500 bin doları birinci sınıf astronot gönder. Akp den önce sen köpürt sen kullan bunu probaganda olarak. 500 bin dolara daha iyisini yapamazsınız. İşte CHP neden iktidar olamaz bu da bir gerçek. Hepsi tarihi geçmiş ve politika üretemeyen tipler.
    1 point
  38. Uzay turistimiz geri döndü. Acaba orada ne tür çalışmalar yaptı. Gelince akp seçim alanlarında mı anlatacak çalışmalarını yoksa uzman ekiplerin karşısına geçip soruları cevaplayacak mı? Yada uzman ekip derken diyanet hocalarının karşısında cinler melekler ve şeytan taşlayan tanrının attığı kuyruklu yıldızların ardındaki o amansız gerçeği haykırıp diyecek mi, evet şeytanları gördüm , Türkiye uzaydan parlıyor , ezanların yankısını duydum , mekikte namaz kıldık herkes ağladı...muhammedin miraca çıktığı yol çok net görünüyor, kâfirler gerçekleri bizden saklıyor, dünya düz falan filan.. Bakalım göreceğiz. Yada onurlu davranıp susacak mı?
    1 point
  39. Uzaya astronot gönderdik ama daha geçen yıl depremde mazot yok , jenaratör yok , kepçe yok , hastane yok, güvenlik yok, insan yok...meğer sağlam bina yokmuş.. Gerçek gündemimiz deprem olmalı. Muhalefet bunu söylemekten uzak duruyor akşama kadar Erdoğan'ın faaliyetlerini yorumluyor.
    1 point
  40. Buraya da eklemekte yarar var ilk Türk Astronot Toktar Ebubekirovmuş.
    1 point
  41. Cidden ne demek istediğimi anlamadın mı? Allah zeusun odacısı, lat putunun ayak yıkayıcısıdır. Petra'nın Büyük tanrısı El Ka'be o gün ossurmasaydi Evren oluşmayacaktı. Bunu inkar eden kafirdir.
    1 point
  42. Allah sevgisi dediğin senin zavalli halindir. Çünkü sonsuzluk arzun ve ölüm korkun var. Allah sana cennet verecek hemide sonsuz. Sen o kadar acizssin ki dünyayı cennete ceviremiyor , zalimi cezalandiramiyorsun. Bu zavallı halini Allah ile tamamliyorsun. İşte bu çaresizlik ne kadar büyük olursa Allah sevgin de o kadar büyür. Bu sebeple dinler hep zavalli ve cahilleri kendilerine hedef seçerler. Varlıklı muktedir insanları ise düşman olarak görürler. Hiçbir dinci de kendi dumyasindaki kötülere hesap soramaz. Bunu yapamadığı gibi kendi dünyasını da guzellestiremez. Açılardan beslenir sadece. Bu yüzden de hep mağdurları oynarlar.
    1 point
  43. FUSSİLET-9.De ki:“Siz mi yeri iki günde yaratanı inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.” FUSSİLET-10.O, dört gün içinde, yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti. FUSSİLET-12.Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir. Burada ayrı ayrı olarak dünya ile ilgili her şeyi kaç günde neleri yarattığı izah edilmektedir. Toplam sekiz günde yaratılmıştır.yer(2)+gök(2)+arasındaki her şey(4)=8 eder. Fakat aşağıdaki ayetler yer,gök ve arasındaki her şeyin Altı günde yaratıldığını yazmaktadır.; KAF-38.Andolsun,gökleri,yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize bir yorgunlukda dokunmadı. SECDE-4.Allah, gökleri ve yeri, ikisi arasındakileri altı gün içinde yaratan sonra da Arş’a kurulandır. Sizin için O’ndan başka hiçbir dost, hiçbir şefaatçi yoktur. Hâlâ düşünüp öğüt almayacak mısınız? FURKAN-59.Gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri altı gün içinde yaratan, sonra da Arş’a kurulan Rahmân’dır. Sen bunu haberdar olana sor! YUNUS-3.Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde yaratan, sonra da Arş’a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah’tır. HUD-7.O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken göklerive yeri altı gün içinde yaratandır. HADİD-4.O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a kurulandır. Yere gireni, ondan çıkanı, gökten ineni, oraya yükseleni bilir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir. Yeri ve gökleri Altı günde yarattığını söylemektedir.Arasındaki diğer şeylerin bu ayetlerde hesabı yoktur. Fussilet suresinde yer2+gök2+arasındakiler4=toplam8 diye ayetlerde belirtilmişken. Oysa fusilete bakarsak yer iki gök de iki toplam olarak dört etmesi gerekmektedir. Fussilet e göre dört günde yer ve gök dışında kalanlar için ilave edersek toplam on gün yapacaktır. Kuran da yeryüzü,Gökyüzü ve arasındaki her şeyin yaratılmasına süre vermek istemişler fakat basit bir toplama bile yapamadıklarından çelişki üzerine çelişki yaratmışlardır. Bazı ayetlere göre her şey altı günde yaratılmış. Bazı ayetlere göre her şey sekiz günde yaratılmış. Bazı ayetlere göre her şey on günde yaratılmış. http://ateistplatform.org/forum/viewtopic.php?f=4&t=425 Ben demiyorum...ALLAH kuranında kendisi anlatıyor bunları....
    1 point
  44. Varoşluk bir zihniyettir ve onu şehrin kenarlarına sığınmış insanlara yapıştırmak yanlış olur. Varoş zihniyet her yerde var. Ben onlara GAVAT diyorum ( Gelişmekte olan avam takımı). İşte onlar parayı bulduklarında herkese tepeden bakan ve büyüdüğü ortamı şehrin kenarlarına iten tiplerdir. Parası yokken zengine düşman olurlar parası varken de fakire düşman olurlar. Bu zihniyet avantacı, komisyoncudur. Toplumun her kesiminde vardır, Sanat dünyasından iş dünyasına, siyasete kadar. Parayı bulunca kendilerini “ oldum” zannederler. Kentlerin dışında yaşamak zorunda olanlara varoş genellemesi yapmak doğru olmaz. Varoşluk bir yerleşim bölgesi değil , zihniyettir. Rezidansda yaşar , villada yaşar, sarayda yaşar, gecekonduda da , köyde de yaşar. Bu varoşluğu yaratan da daha çok toplumun zengin GAVAT' larıdır. Onlar üretemedikleri için iyi tüketiciler. Lüks arabasına binip giderken otobüs durağının önünde hava atmayı unutmaz. Bu davranış da toplumda ters etkileşime yol açar ve yeni varoşları üretir. Rahatsız olduğu sisteme özenir ve sonra onlar da rahatsızlık vermeye başlar.
    1 point
  45. O ZÂLİMEDİR SAVAŞIM Zaman zaman demişimdir kendime: -Nedir bunca savaş, kime karşı, kime? Buldum sonunda; Savaşım, eli kanlı zâlime. Eli kanlı, Dili kanlı, Yüreği kanlı, Duygusu-düşuncesi kanlı, Sesi-nefesi kanlı. Ah o bir düşse elime! Kustururum içtiği kanları. Nüfusun yüzde doksanı kadar pay alarak, Vurgunlar vurarak, Vurarak, kırarak, öldürerek İçtiklerini, Dilerek, bölerek, parçalayarak yediklerini. Lime lime ederek, Lime lime... Ah bir düşse elime! Soracağım var o zâlime. İnsanlar üzerinde gezer hep, Haklar ve halklar üzerinde gezer, Neyi nasıl emeceğini sezer. Kan emer daha çok. Emer de emer, emer de emer! Zaman olur bakarsın sevgi dolu, İnsancıl olur, acımalı bakar. Sever, okşar, Ama aldanma. Mutlaka vardır bir çıkar, Yürekten sever, acır sanma. Aldanma sakın aldanma, Duygusu-düşüncesi karadır onun. Dini-imanı, derdi-dâvası paradır onun. Solcu mu olmak gerekiyor? Solcu olur. Sağcı mı olmak gerekiyor? Sağcı olur. O yolunu bulur, Bulur o bulur! Emmek İçin hep. Büyük sancı, Haberci büyük sancı, Acı acı kapıyı vuruyor: -Tak, tak, tak diye Kulak tıkamak, dinlememek niye? Kapıda duruyor sabırsız, Tüm gücüyle vuruyor: -Tak, tak, tak diye. Anlamamak niye? Haber veriyor: -Çocuk doğacak diye Doğacak mutlaka. Korkulsa da doğacak, Ürkülse de doğacak. Bu çocuktan kaçılsa da bucak bucak, Doğacak mutlaka. Kurtuluş topu gibi bir çocuk... Ana karnında olaylarla beslenmiş, Acılar, uçurumlarla güçlenmiş, Evreler, süreçler geçirmiş. Doğacak duruma gelmiş artık. Haberci sancı acı acı vuruyor: -Tak, tak, tak. Haber veriyor: Kurtuluş topu gibi bir çocuk doğacak. Acılar dinecek, kurtuluş olacak. Haklar alınacak, haklar yerini bulacak diye. Kulak vermemek niye? Tarihçe bilir misin? Dilini anlamak için bu yeter. Bu haberci sağlam konuşur, Dayanakları kesinliklerden oluşur hep. Niceler dinlemediler. Dinlemek istemediler onu. Ama n'oldu? Hak yerini buldu. Vakit-zaman doldu artık. Aman vermiyor sancı. Tüm gövdeyi sarsarak vuruyor -Tak, tak, tak. Hakkını almak için Halk geliyor halk. -TAK, TAK, TAK! TURAN DURSUN
    1 point
  46. Turan Dursun 2 şiir yazmış. YAŞAMADIM Yaşamadım, Yaşamadım dünyamı, Yaşam merdivenlerini, Çocukluğumu, Gençliğimi, hiçbirini... Acıların, açlıkların dışında. Olgunluk çağı mı? O da bitmede, batışında ... Yaşamadım yaşımı, Görünemedim hiç Yaşıtlarımın yaşında. Daha işin başında Gelip çattı kocamışlık, "Kırklıkken“ oldum "Altmışlık“. Yaşamadım, Çiviler çengeller vardı yaşam yolunda, Sağımda , solumda. Hem de tomar tomardı. Engeller, engeller vardı, Duvar duvardı. Zalimler, haramiler vardı, Katar katardı. Tutup yutardı bunlar insanları, Güneşler bunlar için doğar, bunlar için batardı. Yaşamadım, Çünkü aşamadım bunları. Çünkü s ı n ı f s a l d ı YAŞAMAK. Zalimler, haramiler aldı bütün gücümü, Gücüm yetersiz kaldı savaşamadım. Sıyrılıp aradan sıvışamadım da .. Sözün özü: Yaşamadım dünyamda, Şu kalleş yaşamda, Gerçek anlamda yaşamadım evet Yaşamadım. TURAN DURSUN
    1 point
×
×
  • Create New...