Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Benim, evrensel-insan zihniyeti olarak cesitli soyut ve yasam ve iliskide uygulayarak somutlastirilabilecek, hatta duzen/sistem haline getirilebilecek kavramlarim var. Bunlari ben yeri geldiginde konu ve kavramina gore dile getiriyorum. Zaten evrensel-insan zihniyetinin amaci; insanoglu goruntusunun, zihinsel/davranissal insanlasmasi. Burada onemli olan olanin neden zihinsel/davranissal insanligi yansitmadiginin, bu zihniyete gore gozleminin dile gelmesidir. Burada zihinsel/davranissal insanlasmanin, tum insanoglu turunu kapsamasi ve turun her birinin yararina olmasidir. Ben aslinda tum bunlari cesitli basliklarda konu ve kavram olarak isledim. Kisaca ana hatlari ile; evrensel, bilimsel, bilissel, bilgisel insansal; hukuk insan haklari, baskasinin hak ve ozgurlugune mudahele etmeyen, hak ve ozgurlukler, evrensel-insan anlam ve icerikteki saygi ve vicdan. Ben temelli bireyci, bencil, bananeci, bireysel temelli insanoglu farkindaliginin bilincinin, tursel duzeye cikmis birey bilinci. Bunun icin gerekli olan basta kisinin kendi beyninde yer etmis her turlu degerini sorgulamasi, dusunce ve davranisi ile baskalarinin kendine sorgulatmasi, bu temeldeki yetistirim, egitim, ogretim. Oyuzden her turlu cikilacak yolun, insanliktan degil; insanlasilamamasinin gozleminin verdigi sonuc, sebep analiz, analojik ve INSANOGLUNUN INSANLASMASINA GORE MANA VE ANLAM CIKARMA ve her turlu temel ve tabanin INSANOGLUNUN ORTAYA ATTIGI DEGERLERIN DEGERSEL TARTISMASINDAN DEGIL; AKSINE INSANOGLUNUN KENDISINDEN VE BASTA SOYUTLAMA YETISINDEN VE DE BU YAPILANDIRILMISLIGIN HER TURLU YAPI VE ISLEYIS TEMELINDEN baslamasi gerekir. Ornek-metafizik/varliksal temellerin"hangisi dogru" v.s. tartismasi yerine, insanoglunun metafizigi ve yapi ve isleyisinin yapilandirilmisliginin nasilindan ve nedeninden ve de sorunlarindan. Aslinda konu o kadar genis ve detayli her bir detayini ayri ayri algilamak ve bilincine ve farkina varmak gerekir.
  2. Bugun, T.C.Devleti sinirlari bunyesinde yasamis ve yasamakta olan toplumun, tarihte iki ana etik sorunu olmustur. Bunlardan tarihi onceligi ve ilki-gayri sunnilik Digeri T.C. tarihi ile baslatilan-gayri turkluktur. Halbuki cografyamiz ve toplumumuz, tarihin her doneminde; hic bir zaman bir teklik yasamamis ve YARATILAN BU IKI GAYRILIK, toplumumuzun hem ana sorunu olmus, hem de politik/ideolojik olarak devleti ve hukumeti ele geciren iktidarlarin oy ve duygu somurusu olarak kullanilmis, ayrica ulke toplumunu her turlu ele gecirmek adina da, batinin ve emperyalizmin; ulke temelinde her turlu kaosu, karmasayi, mikroayrimciligi yaratmak ve kullanmak adina, elinde bir koz olmustur. Sonucta bu yaratilan gayrilik sorunu, ve sosyo-etik algisizligi ulke ve toplumda yetisenlerin yasam ve iliski olarak, ayristirmasi, otekilestirmesi, distalamasi ve GAYRILERIN GAYRILIKLERININ ASIMILIYESI/ADAPTASYONU temelinde zorlanmasi, baski altina alinmasi v.s.; kisaca hak ve ozgurluklerinin ihlali ve hatta yasam hak ve ozgurluklerinin ellerinden alinmasi ile sonuclanmistir. Bu gayridisi "beyaz turk/musluman/sunni" toplumsal yonlendirme ve yaptirimlarini toplum cografi, tarihi ve sosyo-etik farklarin varligi temelinde istememis ve mucadelesini surdurmus ve surdurmektedir. Burada yapilmasi gereken, basta cografi toplumsal ve tarihi sosyo-etik farklarin farkina varmak ve HER BIR SOSYO-ETIK FARKIN DIGERINI DISTALAMADAN, OTEKILESTIRMEDEN, KARSISINA ALMADAN; onun ile mucadele, savasim "ust/hakim" saglamasi yerine, icsellestirmesi ve her bir farkin, kendinden farkini saygi ile karsilamasi, her birinin kendininkini talebi yaninda, digerini savunusu, destegi v.s. bu cografya ve toplumda birlikte yasamak icin tek gecerli tutarli ve olmasi gerekendir. O yuzden kim bu farkta, kendinini etnik ya da dini/mezhepsel "beyaz" olarak algiliyor ve digerlerinden "ustun" onlara "hakim" goruyorsa, kendini oturup sorgulasin Cunku bu ulke ve toplumu tarihin hic bir doneminde BEYAZ VE ONUN USTUNLUGUNU/HAKIMIYETINI SAGLAYAMAMIS VE SAGLAYAMAYACAKTIR. Cunku, ulke ve toplumu tarihin her doneminde RENKLI VE CESITLI SOSYAL BIR TOPLUM OLMUSTUR. Beyaz da bir renktir, ama; sadece DIGER RENKLER ILE BIRLIKTE YASAYABILIR. Herseyi BEYAZLAMAK, SONUCTA BEYAZINDA SONUNU Getirir. Beyaz, diger renkler ile vardir ve onlar varsa, varligini korur.
      • 3
      • Like
  3. Birincisi, bu baslikta tarihte olmuslugu degerlendirecegim. Yani tarihte olan ne ise, onu bir taraf temelinde "iyi/kotu-dogru/yanlis" olarak yorumlamayacagim. Osmanli devletinde etik temelde iki ana ayrim vardi. "Musluman/gayri musluman" Bu ayrim temelin de gayri musluman olarak degerlendirilenleri "musluman yapmak" uygulamasi, devsirme yontemi ile gerceklesiyordu. Gayri muslumanlar ise, devlet olarak "ikinci sinif vatandas" temelinde, yasam suruyordu. Osmanli topraklarinda olan bugunku Turkiye disinda kalan topraklarda ayni ayrim soz konusuydu. Osmanlida, etik olarak milli ya da etnik algisi yoktu. Emperyalizm, Osmanli'ya karsi ortak savas baslattiginda, amac; Osmanli'yi her turlu parcalamak ve nufussuz, onemsiz ve hatta kukla bir devlet olarak birakmakti. Tarihe baktigimizda, bati yakasindaki etnik isyanlarinyaninda, O.Dogu'da sinirlarin emperyalistler tarafindan cizildigini, siniri cizilen ulkelerin ise, oyle ya da boyle emperyalizme yonetim olarak baglandigini goruruz. Bu konuda, Suriye, Irak, Lubnan, Urdun gibi ulkelerin nasil kurulduguna bakmakta yarar var. Toprak olarak, emperyalizmin disinda, kalan topraklardan kendine toprak isteyen tek ulke, Osmanli'dan bagimsizligini alan Yunanistan olmustur. Emperyalizmin ve Yunanistan'in disinda; Osmanli'ya savas acan diger bir guc te Kuvay-i milliye'dir. Tarih bize gostermistir ki, bu uc gucun ORTAK NOKTASI, OSMANLI IMPARATORLUGUNA SON VERMEKTIR. Iste kurtulus savasi, bu acidan, "Osmanli'dan kurtulus" savasidir. Burada Ataturk'un her turlu pragmatisizmi, bu temeldedir. Bunun icin de, milliligi secmistir. Yani, Osmanlida olan MUSLUMANLIGI TURKLUK ILE OZDESLESTIRMIS, AYRICA GAYRI MUSLUMAN AYRIMI YERINE, TURKLESTIRMEYI TERCIH ETMIS. Osmanli'daki dini etnik ayrimciligi, T.C.'de milli etnik butunluge tasimistir. Bunun icin de kendince gereken pragmatisizmi, tarihsel donem olarak, uygulamistir. Bugunku AKP'ye gelindiginde, Burada Ataturk'ten farkli olarak, Birincisi etik temelde dine ve sunnilige donulmustur. Ikincisi, birlestirme yerine, sunni ve gayri sunni ayrimciligi yapilmaktadir. Ucuncusu, sunniler turk ile ozdeslestirilmektedir. Dorduncusu etik temeldeki bu dini mezhep ayrimciligi bir toplumsal ideoloji politika olarak dayatilmaktadir. Laiklik-teokrasi yani din devletine Demokrasi-Otokrasi yani tek adam yonetimine Toplum ve farkli halklari-cemaati ummete Cumhuriyet-Otokratik teokrasiye donusturulmek istenmektedir. Buradaki ana sorun ve celiskiler, etik olarak toplumsal yonlendirmededir. Yani ne muslumanlarin hepsi turktur. Ne gayri muslumanlar turklestirilebilmistir. Ne muslumanlarin ve de turklerin hepsi sunnidir Ne de gayri sunniler, turklestirilebilmis/sunnilestirilebilmistir. Ne turklestirilmek istenenlerin, etnik kokeni turktur Ne de turklerin hepsi musluman ve de sunnidir. Kisaca, bugunku topraklar her etik yonuyle farklilaklar gostermektedir. Bir kisi, turk olabilir, ama; sunni ve hatta musluman olmayabilir. Bir kisi sunni olabilir, ama; turk olmayabilir. Bu temelde ne MUSLUMAN-TURK OZDESLESMESI, NE SUNNI-TURK OZDESLESMESI, NE HERKESI SUNNILESTIRME, NEDE TURKLESTIRME YONLENDIRIMI GECERSIZ, UYGUNSUZ VE ZORAKIDIR.
  4. Tamam da, burada "insana yarasir"in olcutu nedir? Kime/neye goredir? Buradaki degerlendirme, zaten; bunu bilenin degerlendirmesidir. Yani yapilani gozlemleyenin. Direnmek te onun hareketini gozlemleyenin degerlendirmesidir. Iste bu degerlendirmeler de senin degerlendirmelerin. Yani, kavramsal bilgi sahibi olanin gozleminin ve algisinin degerlendirmesi. Kisi sadece dogal olarak davraniyor ve davranisinin ne oldugunu ogrenmemisse, yaptiginin ne oldugunun bilgisinde ve bilincinde degil.
  5. Evet, cunku beynin her turlu olumlu olumsuz soyutlamasi, numenal yetisi sayesindedir. Yani dusunce ve davranisinin karsiligi verilen, kavramsal bilgi. Yeti ile ilgili baslik var. Sorgulamada numenal yeti ogesi Bir cesit beyinde yer etmis bilginin analitigi/diagnostigi. Sorgulama "acaba" temelli her turlu suphenin, kesinlik kazanmasi icindir. Yalniz bu kisinin bilinclendigi anlamina gelmez. Sadece olumlu bakarken, olumsuza donusur (evrimci sorgulama) Yani ortada bilinc asamasi yoktur. Mesela teist bilinc, antiteist v.s. yapar; ama kisi hala tanrisal bilinc tasir. Serbest dusunurluk ancak bilinc asamasidir. Yani tanrisal bilince olumlu/olumsuz olarak sahiptir ve tanriyi ne savunur, ne de karsi cikar. Sadece bu kavram ve eyleminin sorununu qua felsefesi ile dile getirir. Bir seyin bilinci demek, ondan arinmis/kurtulmus olmak demektir. Konu tamamen niteliktir. Ben demiyorum, "yapilandirmaci epistemoloji" diyor. Idden ne kastettigini bilmiyorum. Yalniz dogal olarak olunmus bir kavramsal bilgi iceren bilinc yoktur. Haksizliktan ziyade, bir seyin anlam ve icerigini verebilmis olmaktir. Evet, tum sistem duzen egitim yetistirim v.s. EVRENSEL/INSANSAL/BILIMSEL/BILGISEL/BILISSEL bilinclendirmeye karsidir. Aksi zaten dogal/fenomenal zihniyet olmaz. Yapilmasi gereken DUSUNDUREN BEYINE sahip olmak ve verilenlerle hic bir zaman yetinmemek, kisaca BIAT ETMEMEK VE TESLIM OLMAMAKTIR. Bu konuda "dogumdan bireye, bireyden insana" basligi var. Ya da "oto kontrol" basligi. Iste senin gibi olanlar var. Ayrica, bir kisi kendi farkinda olmadan gelisebilir. Buna ben bizzat yasamda ve sanal alemde kisilerin dile getirdiklerini gozlem ile sahidim. Bu bir kapi meselesi, sen kendine/baskasina bir kapi ac. Isteyen kullanir, istemeyen kullanmaz. Yalniz kapi yoksa, kullanma sansi da, olanagi da yoktur. Evet bilincaltinin verdigi huzur, ya da egonun verdigi huzur; sahte, gecici, kandirici v.s. bir huzurdur. Bu her alinmis konu ve kavramda algilanirsa, zaten devrimci sorgulama baslar. teisti Dedigim gibi olumludan olumsuza gecis, sorgulamadir ama evrimci sorgulamadir. Kisaca etkiye tepki. Bir teizmini sorgulayarak karsi cikmasi, etki/tepki olarak bilincalti zorlamasi olabilir. Yani bilincli degildir.
  6. Bilinc, numenal yetiye esit degildir. Diger saydiklarin gibi, o da bir numenal yeti cesididir. Bilinc, genel bir tanimdir. Bilincli olmak ise, bir konu ya da kavramdaki bilincliliktir. Eger bir sey bilincaltinda ise, kisi o seyde bilincli degildir. Yani bilincli olmasini, bilincalti sartlanmisligi onler. Farkindalik bu sartlamislik icin gecerlidir. Yani bilincli olmak icin sartlanmisligin farkindaligi gerekir. Bilincalti, bize dogumdan itibaren verilenlerdir. Birey olunmadiginin farkindaligi, birey olmak bilinci icin gerekendir. Burada "bilincaltinda yer etmis" anlaminda. Yani ogreti ve onun yansitilmasi. sartlanmisligin farkindasizligi. Asmak, farkina varmak icin rahatsiz olmak, zarar gormek ya da sorun oldugunu algilamak. Disaridan mudaheleden ziyade, bilgilenmek. Once bunun bir sorun oldugu algisi ve farkindaligi gerekir ki, bilgilenilsin. Bu konu "evrimci/devrimci sorgulama" da detayli isleniyor. Devrimci sorgulama. Bunun icin, sorun algisi. Iste bu yapamamayi asmak lazim. İşte burada da birey bilinci edineMEme sanki dış etkene bağlanmış gibi, yani eğitime Once kisiye bagli. Kisi isteyecek ki, o bilgilenmeyi alsin. Yoksa siringa edilemez. Buradaki "çeşitli nedenler" nedir? İnsanlığı tüm problemi bu sanırım.. Kişisel mi, toplumsal mı, biyolojik mi? Hepsi. O yuzden bilinc gerekir ki, bu engelleri kisi asmak istesin. Aslinda kisaca kiside konu ya da kavramda bir sorun yok ise, zaten farkindalik yoktur, dolayisi ile bilincacikligi yoktur. Kisinin bilincaltinda olan ile yetinmesi ve huzur bulmasi, en buyuk engeldir. Cunku bu huzur, bilinci bilgiye kapatir.
  7. Bilinc, turkce literaturde genelde suur ile ayni anlamda algilanan bir kavramdir. Halbuki suur bir yasam yetisi iken, bilinc bir numenal yetidir. Bilinc: insanoglu numenal yetisinin algilama, kavrama, idrak etme ve bilme ve de insanoglunun dusunce ve davranisini hem ozgur irsadesi hem de bilerek ve algilayarak yerine getirmesidir. Bilincli olmak: Kisinin dusunce ve davranisinin algisinda, bilgisinde ve farkinda olmasi. Yani neyi neden yaptigini, ne dusundugunu,ne den oyle davrandigini kendine ve baskasiuna izah edebilme, aciklayabilme durumudur. Bu durum hem ozgur iradeli hem de bilincaltisartlanmisliginin alisilagelmis bir hareketi olabilir. Bilincalti:Kisinin beynine dogumdan itibaren yerlesmis her turlu veri, deger ve tabunun; otomatik, yerlesmis ve alisilagelmis olarak uygulanmasi ve yerine getirilmesidir. Sorgulanmaz, degerlendirilmez ve dusunmesi yoktur. Sadece olan dusunce yerine gelir ya da getirilir. Bilinckapaliligi: Kisinin bir dusunce , davranis ya da bilgiye; direk karsi cikmasi, duymak/gormek istememesi ve onu kendinden uzak tutma girisimi ve onu beynine almaya algisinin kapali olmasidir. Bu her konu kavram ve deger de veride olabilir. Bir cesit sabitfikirlilik, tutuculuk, gericilik, cagdisilik ve muhafazakarlik denebilir. Bilincacikligi: Kisinin beyninin duyum ve duyularinin bir dusunce, davranis ya da bilgiyi algilayabilme, degerlendirebilme ve ustunde dusunme uretebilme durumudur. Bilinc acikligi bilincaltinin tam tersidir. Cunku bilincin aldigi bilincalti ile mucadele eder ve kisi cikmaza ve bosluga dusebilir, korku ve endiseye kapilabilir ve kendi beyninde bilincli ya da bilincsiz bu yenilik ile kabuillenme karsi koyma mucadelesi verir. Bilissellik: Bir dusunce bilgi davranis konu ve kavrami algilayabilme, idrak edebilme kavrayabilmedir. Bilincin acikligini gerektirir. Ayrica bilissellik bilincli olmak ve ozgur irade farkindaligi da gerektirir.-cognitivizm Bilisselsizlik: Bir dusunce, bilgi davranis konu ve kavrami algilayabilememe, kavrayabilememe, idrak edebilememe durumudur. Bilincin kapaliligi yaninda o dusunce, bilgi v.s. duzeyinde bir ogrenim ve bilgilenim almamis olma durumudur.-noncognitivizm Bunun iki yoku vardir, Bilissel olan ve bilissel olmayan. Bilissel olan konu kavram v.s. yi kavradigi, idrak ettigi, algiladigi halde; gereksiz, luzumsuz, anlamsiz v.s. olarak degerlendirmektir. Bilissel olmayan ise konu kavrami kavramaya, idrak etmeye ve algilamaya beynin cesitli nedenlerden kapaliligidir.
  8. 13 Eylül 2013 Uluslararası Af Örgütü Türkiye yetkilileri protestocuların barışçıl bir şekilde toplanma ve ifade özgürlüğü hakkını güvence altına alana kadar bütün ülkelerin Türkiye’ye biber gazı, zırhlı araç ve diğer çevik kuvvet cephane teçhizatı sevkiyatını durdurması gerektiğini söyledi .................................................. ................ Basında çıkan haberlere göre Türkiye polisi yetkilileri aralarında 100.000 biber gazı fişeği ve 100’den fazla zırhlı aracın da olduğu olağandışı çevik kuvvet teçhizatı siparişi verdi. Biber gazı daha önce Türkiye’ye sevkiyat yapmış olan Brezilya, Hindistan, Güney Kore ve ABD’den temin edilebilir. Bazı haberler daha da geniş çaplı bir siparişin verildiğini ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün şimdiden 2013 yıllık tedarik planları ile uyumlu bir şekilde 150.000 fişek satın aldığını öne sürüyor. .................................................. .......... Brezilya ve Güney Kore’nin yanı sıra Belçika, Çin, Çek Cumhuriyeti, Hong Kong, Hindistan, İsrail, Birleşik Krallık ve ABD Türkiye’ye çevik kuvvet teçhizatı sağlayan ya da sağlama niyetinde bulunan ülkelerden. Kaynak: Amnesty.Org http://www.sendika.org/2013/09/139945/ Umarim, bu cagri ulke ve dunya barisi adina; oyle veya boyle bir yaptirim getirir. Sonucta sadece ulkemizde degil, gunumuzde O.Dogu'nun cesitli ulkelerinde, her turlu silahi insanoglu uzerinde onlarin yasam hak ve ozgurlugunu ellerinden almak adina kullananlar kadar, bu silahlari saglayanlar ve onlara tedarik edenler de insanlik sucu islemektedir. Aslinda insanoglu bu temelde oyle veye boyle iki kutuptur. OLDURMEDEN YANA OLANLAR OLENDEN YANA OLANLAR. Iste ideolojik inancsal temelli her turlu deger, insanoglunu kendi degeri temelinde her iki grubada sokarken, insanlik algisi ve bilinci ideoloji inanc v.s. ne olursa olsun, hic bir zaman oldurenden yana olamaz, ya da olmak icin bir bahanesi olamaz. Iste bu sadece oldurulenden yana olmak, ister istemez kisiyi kendisine en ters gelen bir ideoloji inanc ile de ozdeslestirebilir. Mesela Misir'daki askeri darbede oldurulen musluman kardeslerin yasam hak ve ozgurlugunu savunmak, ister istemez kisiyi herdaim elestirdigi AKP ile ayni kefeye koyabilir. Yalniz unutmamalidir ki, bu kisi ayni sekilde Mursi'nin yasam hak ve ozgurlugunu ihlal ettigi Mursi karsitlarinda da yine olenleri savunmusken, AKP ise bu olenlere gikini bile cikarmamistir. Iste politika ve ideoloji boyle bir seydir. Inanilan ugruna ve cikar ugruna isine geldiginde oleni isine geldiginde oldureni savunmak. Insanlik ise, burada tek bir seyi savunur. Herkesin yasam hak ve ozgurlugunun korunmasi ve daimi teror goren toplum ve farkli halklarindan yana olmak. Aslinda insanlik tarafinda olabilmek, o kadar kolaydir ki; yeterki ideolojiler ve inanclar beyni dusunce ve davranisi yaniltmasin. Ya da bir ideoloji inanc oldurmeyi iceriyorsa, beyinler bunu insanlik adina sorgulasin ve yasam hak ve ozgurlugu adina insanlik sucunu zihinde ve de davranista islemesin/isletmesin.
      • 3
      • Like
  9. T.C.Devleti'nin illerinden biri olan Hatay; ulkecografyasinin ornek gosterilebilecek tarihi ve sosyo-etik farklar olarak her turlu halklarin birarada yasayabildigi mozaik bir bolgedir. Sosyo-etik olarak hem etnik hem de dini temelde her turlu mozayigi barindirmaktadir. Son zamanlardaki bu bolgede yasanan olaylari gozlemledigimizde, soros ideolojisinin mikroatrimciliginin her turlu ayristirma, otekilestirme ve kiskirtma politikasi yaninda, bu bolgenin; Suriye temelinde ordan gelen ve emperyalizmin ve diktatorun her turlu besledigi yataklik ve yardim ettigi kisilerin de yerlestigi bir bolge oldugunu goruruz. El Nusra ve PYD'nin ve de O.S.O nun eli kanli teroristlerinin cirit attigi olay cikardigi her turlu yerli halklari tedirgin ve rahatsiz eden olaylarinin da merkezi oldugu gorulur. Reyhanli ve gezi parki halk direnisinde katledilen uc gencimizin de bolgesidir, Hatay. Eger hatirlanirsa, diktator bir konusmasinda Reyhanli bombali kastliaminda yasamlarini yitirenleri tek sosyo-etik kefeye koyarak "sunni" demisti. Peki, O.Dogu'ya en yakin komsu olan bu bolgemize, diktatorun bakis acisi nedir? BOP projesi temelinde kurulacak olan "buyuk kurdistan" bu projeye gore, Turkiye, Iran, Irak ve Suriye ulkelerini icermektedir. ABD/ISRAIL cikari ve gudumunde kurulmak istenen bu bolgenin; HATAY BOLGESI DISINDA DENIZE ACILIMI YOKTUR. Iste sir bu nedenden, Hatay Diktator acisindan GOZDEN CIKARILMIS BIR BOLGEDIR. Kurulacak "Kurdistan" in da deniz kapisi olacaktir. Bugun Suriye'nin Kuzeyinde hakimiyet catismasi yapan Kurdculuk ve seriatcilik temelli catisma da bu bolgede kimin hakim olacagi icindir. Diktator her iki terorist gruba da yardim ve yataklik yapmaktadir. Bugun Hatay'in Suriye topraklarinda gosterilmesi de, bu temelde cok manidardir. Gezi direnisi basladigindan beri, diktatorun polis terorunun hic bu bolgeden eksik olmamasi da bunu gostermektedir. Iste bu temelde en basta ulke toplumu ve farkli halklari olarak bu bolgeye ve farkli halklarina her turlu destek olmak, savunmak; en basta insanligin hak ve ozgurluk gorevidir. Cunku su an gorunen odur ki, bu bolgede yasam suren herkes hukumet devlet ve her turlu kurumundan saldiri gormekte ve distalanmaktadir. Diktatorun bu gudumlu politik cikarini desifre etmek ve karsi cikmak, her bir T.C.Devleti vatandasinin ve hak ve ozgurluk yanlisi olanin gorevidir. HATAY'A COGRAFI, TOPLUMSAL VE FARKLI HALKLAR VE KESIMLER OLARAK DESTEK OLALIM VE ONLARIN BU MUCADELESINI SAVUNALIM VE DESTEKLEYELIM.
      • 4
      • Like
  10. Nasil bir "insan dogasi kabulu" bu? Yani degismez/sabit/mutlak bir dogadan mi bahsediyorsun? Insanoglunun dogasi yoktur, insanoglunun dusunce olarak kendisine verdigi bir doga/dogallik vardir. Tabiki yazilabilir. Saygi, vicdan, evrensel hukuk, insan haklari hak ve ozgurlukler ve bunlarin savunusu, talebi, destegi ve hukuki guvencesi uzerine; evrensel/insansal/bilimsel ve bilissel bir bildirge ve de beynin gelisimi bilginin yenilenimi yasam ve iliskilerinin duzen ve sistemin degisimi temelinde de cagdaslasan ve yenilenen. Boyle bir yetistirim, o kisinin sosyo-psikolojik sorunlu bir yetistirimidir. Cunku bu yetistirimde yetistirilen kendisine uygulanan dusunce ve davranisi bilincaltina kayit eder ve bilincsiz olarak yasam ve iliskisinde bunu uygular. Sadist, mazosist, katil, iskenceci ve hatta seri katil olabilir. Burada kendisine gosterilen ve uygulanan farki tabiki kendi beyninde degerlendirecek, kendine uygulanana direnecek ve hatta karsi cikacak, belki de intihar edecektir. Bu kisinin karsi adaya tasinmasi ve onlar ile birlikte yasamasi da sosyo-psikolojik sorun olacaktir. Yalniz bu verilen ornekte, basliga ters dusen bir durum yok. Yani dogan her bir kisi her turlu kavramsal bilgi ve ona yonelik dusunce ve davranisi yasam ve iliskiden ogrenir. Burada sorulacak ilk sioru "kisiye uygulanan bu insanlikdisi ve hak ve ozgurluik ihlalini uygulayanlarin elinden bu kisinin kurtarilmasi ve tersine hak ve ozgurluk temelinde insanca egitilmesi psikolojik destek verilmesi.
  11. Insanoglu turu ya da evrimsel adiyla homo sapiens sapiens; hic bir kavramsal deger ya da bilgi ile dogmaz. Butun degerleri ve kavramsal bilgiyi yasamdan ogrenir. Butun ogrendiklerini de kendi zihni temelinde uygulama ya da uygulamamasi da kendisine aittir. Burada onemli bir not; Insanoglu KAVRAMSAL DEGER YA DA BILGI ILE DOGMAZ, AMA KAVRAMSAL DEGER VE DE BILGIYI YARATACAK/TURETECEK BEYIN YETISI ILE DOGAR. Yani bir zihniyet ile dogmaz, sadece ZIHIN YETISI ILE DOGAR. Beyninin tum zihinsel faaliyetinin degersel kavramsal bilgisini yasamindan ogrenir. Kisaca, insanoglunun bir dogasi da dogalligi da yoktur. Insanoglu her turlu davranisini dogumdan sonra ogrendigi kavramsal degerler ve bilgi ile yonlendirir. Insanoglunun vucudunu yonlendiren her turlu davranisi onun beyninde yer etmis her turlu kavramsal deger ve bilgi temelindedir. Insanoglunun dogasi ve dogalligi onun beyninde yarattigi dusuncesini davranisa sisteme duzene kurumlasmaya ve de her turlu bilgiye tasiyarak; yasam ve iliskisinde somutlastirmasidir. Insanoglunun davranisi yine insanoglunun ZIHINSEL YAPILANDIRILMISLIGIDIR. Beynin soyutlamis degerve bilgileri yonlendirir, vucut da davranir. Iste sekilci ve formek mantik, sadece davranan vucudu gorur ve onun arkasindaki zihniyeti algilayamaz ve degerlendirmez. Vucudun davranisini da yine sekilci ve formel olarak; sadece fiziksellige biyolojiye evrime v.s. temelli DOGAYA VE DOGALLIGA BAGLAR ve boylece bu kavramsal deger ve bilgi ile yapilandirilmis doga ve dogalliga kendini teslim eder. Buna da kadercilik ya da determinizm der. Ya da bir akilli tasarima, yaraticiya tanriya v.s. baglar. Kisaca, insanoglu kendisini kendi yarattigi ve somutlastirdigi deger ve bilgilerle kendine teslim eder ve teslim alir. Iste bu temelde de insanoglu kendi bunyesinde kontrol eden/yoneten/yonlendiren v.s. ile kontrol edilen/yonetilen/yonlendirilen diye iki ana kutuba ayrilir. Etken olanin edilgen olan uzerindeki ustunluk ve hakimiyeti de; bu dogallik masalinin yaninda, guc otorite iktidar hukuk hak yasa kanun mukafat ceza v.s. temelli kurum ve kurumsallasmis duzen ve sistem ile saglanir. Bunun temeli "Korku felsefesi" ve yarattigi "suru psikolojisi" ve de yetistirdigi "emir kullari ve robotlasmis" lardir. Burada insanoglunu suru psikolojisi korku felsefesi biat kulturu temelinde evrimsel, biyolojik, ontolojik, teolojik, yaratilissal, dogal, fizik otesi temelli her turlu dogal/fenomenal zihniyet; AYNI TESLIMIYETIN TEMELINI TASIR. Her turlu dogumdan itibaren dogana giydirilen etik ideolojik inancsal deger veri ve tabu tasiyan ve core faith temelinde egoyu olusturan bilincaltina yerlesmis ve otomatiklesmislerle yapilan ve uygulanan zihinsel davranislar, bu teslimiyetin urunudur.
  12. Bugun dunyada basta emperyalist zihniyetin her turlu cikarina ulkelerini bilincsizce terk eden, Islami ulkeler; sadece INSANLIK DRAMI VE INSANLIK SUCU YASAMAKTADIR. Bunun en buyuk ana nedeni bireysel bilinc yoksunlugudur. Yani Islam dinini uygulayan ve Islamin sartlarini uygulama adina kendini adamis ve teslim etmis iman temelli inanclilarin , algilamasi gereken; "TANRISI ILE KENDI (KUL) ARASINA BASKA BIR KIMSENIN GIREMEYECEGI ve HER BIR KULUN SADECE TANRISINA HESAP VERECEGI" algisi oldugudur. Bu su demektir. "Ben bir inanir musluman olarak tanri ile aramdaki iliskiyi kendim saptarim. Bu ayni zamanda benim baskalarinin tanri ile olan iliskisine karismamam demektir." Iste MODERN ISLAM BUDUR. Bu islam sosyo-etik bilinc ve farkindalik tasir. Cunku bu algi ve bilinc ayni zamanda "sadece musluman olana degil , musluman olmayana da karismamak" demektir. Cunku herkes kendi tanrisi ile olan her turlu iliskisinde kendinden sorumludur ve kimse kimsenin inancini tanrisi adina degerlendiremez. Bunu bir atasozu ile dile getirirsek "her koyun kendi bacagindan asilir" Yani oteki dunyada, herkes kendi yaptiklari olarak degerlendirilecektir. Bu "modern" islam algisi ve bilinci, HERKESI SADECE KENDINDEN SORUMLU/YUKUMLU TUTAR. Cunku bu algida baskasinin inancina mudahele etmek bir gunahtir. "Modern" Islamda her turlu dini uygulama ve inanc sadece ve sadece kisiye aittir ve bu onun hak ve ozgurlugudur. Bu ne politikaya ne de ideolojiye baskalarina mudahele adina tasinamaz. Iste "yaratilani sevmek, yaratandan oturu" tam da budur. "Tanri ile kul arasina kimse giremez" tam da budur. "Herkes bu ve oteki dunyada sadece kendinden sorumludur" iste budur. "Modern" Islamin hak ve ozgurlukler evrensel hukuk ve insan haklari adina musluman olmayanlar ile birlikte yasayabilmesi ancak bu algi ve bilinc ile mevcuttur. Aslinda "modern" Islam en basta, "Islamin ve imanin sartlari"nda gorunur. İMANIN ŞARTLARI 1-Allah'ın birliğine inanmak.-inandirmak, ya da baskalarini da inanmasi icin zorlamak yok. 2-Meleklere inanmak. 3-Kitaplara inanmak. 4-Peygamberlere inanmak. 5-Ahiret hayatına inanmak. 6-Hayır ve şerrin Allah'dan geldiğine inanmak. Kisaca "inanmak" sadece bir kisiye yoneliktir. Baskasini icermez. Baskasinin inanci da tanri katinda kimseye bir sey kazandirmaz. Ayrica bir kisi baskasinin baskisi zorlamasi ve korkusu ile inaniyorsa, bu onun inanci degildir ve gecerli degildir. Birkisi kimsenin baskisi altinda kalmadan kendi istegi ile inanirsa, ancak imanin sartini yerine getirmis olur. Cunku BURADAKI IMAN KISININ KENDI IMANININ SARTIDIR VE HERKES TE KENDI IMANI VE SARTINDAN SORUMLU/YUKUMLUDUR. ISLAMIN ŞARTLARI 1-Kelime-i şahadet getirmek (Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluhu). "Getirmek" yani kisiye yonelik. Getirtmek temelli baskasini icermiyor. 2-Namaz kılmak. -Kisinin kendisinin namaz kilmasi, baskasina kildirtmak degil 3-Oruç tutmak. -Kisinin kendisinin oruc tutmasi, baskasina tutturmak degil. 4-Zekat vermek. -Kisinin kendisinin vermesi , baka birine verdirtmek degil 5-Hacca gitmek.-kisinin eger ekonomik gucu el verirse yine kendisinin gitmesi , baskasini zorlagoturmek degil. Gorundugu gibi islam dini ve uygulamalarinin sartlari Sadece KISISELDIR. Baskasina yaptirmayi , yapmaya zorlamayi ve baski yapmayi kisaca TANRI ILE BASKASININ ARASINA GIRMEMEYI aciklar. O yuzden islam dini ve uygulamasi toplumsal degil sadece KISISELDIR. Diger her bir inanc gibi sadece kisiyi ilgilendirir ve onun hak ve ozgurlugudur. Baskasina karismak, baskasini zorlamak, baskasina baski yapmak ya da mudahele etmek; hem Islam inancinda gunahtir , hem de hak ve ozgurluk ihlalidir. Goruldugu gibi Islam ve imanin sartinda Ozel olarak Muhammed ve Kuran'da yer almaz. Demekki bu konularda kisiseldir. Isteyen istedigi zaman okur ya da Muhammed ile ilgili ogrenir v.s. Hic kimse hic kimseye "kuran'i oku/uygula" v.s. diye dayatamadigi gibi; kendi okudugunun algisini baskasina da empoze edemez. Herkes kendince ister okur ve istedigi gibi de algilar. Iste bu temelde hic bir musluman, hic bir muslumana "Inanc budur, boyle yapilir/uygulanir" diye dayatamaz. Bunu yaparsa Allah'ina sirk kosmus olur ki, bu en buyuk gunahtir. Kimse kimseye "Allah boyle diyor/boyle istiyor" temelli kendi algisini zorlayamaz. En basta kendi "yanlis" anlamis ve gunah isliyor, olabilir. Iste bu sekilde kendi gunahini baskasina da isletmek, gunahi iki katina cikarir. Bu her sure v.s.icin gecerlidir. Hic bir musluman, kendi mezhebinin en dogru oldugunu da iddia edemez. Cunku onun Allah'i katinda boyle bir ayrim yoktur. Dolayisi ile kimse kimseye kendi mezhebini de dayatamaz. Herkes kendi algisi bilgisi inanci ile basbasadir ve Allah ile olan iliskisinden kendi sorumludur.
  13. .................................................. .. Müslüman dünyasındaki savaşlarda ölenlerin sayısı 4 milyon... Kayıp sayısı 200 bin... Ölen çocuk ve kadın sayısı 1.5 milyon... Tecavüz edilen kadın sayısı 500 bin... * Şimdi... Sıra Mısır ve Suriye’de... * 63 Müslüman ülkenin bir tekinde insan hakları, çağdaş yaşam, modern hukuk, adam gibi demokrasi var mı?.. Yok... Birbirlerini kestikleri yetmiyormuş gibi egemenleri çağırıyorlar yardıma... “Siyasi İslam” adı... http://www.muhalifgazete.com/haber/7...un-parmak.html Fazla soze gerek varmi? Acaba psikolojide "kendi varligini yok eden ve bunun icin de emperyalizm ve onun her turlu kan emici guc ve otoritesinden yardim ve yataklik alan ve her daim kendi varligini yok etmek icin eylem ve propaganda yapanin" bir adi var mi? Yalniz burada en onemli farkindalik, YAPAN ILE YAPTIRAN ARASINDA. Cunku yapan yok oluyor, yaptiran besleniyor/palazlaniyor. Emperyalist zihniyetin icyuzunu bundan daha acik ve net gosterebilecek baska bir ornek var mi?
  14. Bilindigi gibi, AKP T.C. temelindeki 1980 askeri darbe sonrasi taninan hak ve ozgurluklertemelinde carpik demokrasi ile secimleri kazanmisti. Demokrasinin sadece secim kazanimi ile sinirli oldugunu algilayan AKP bundan sonra kendini her konuda tek yetkili gorerek ulkedeki butun devlet ve hukumet guc ve odaklarini kurum ve kuruluslarini kendi politik/ideolojik algisi temelinde PARTILESTIRMIS ve toplumuna ve farkli halklarina onlarin her turlu hak ve ozgurlugunu hice sayarak kendince olunmasi gerektiginin emirlerini yagdirdi. Politik bir komplo ile muhaliflerini ve eski T.C. devleti anlayisini susturdu ve hapsetti. Buraya kadar ne iktidar ortagi cemaatciler ile ne de emir aldigi ve gorevini yaptigi emperyalizm ile de bir sorunu yoktu. Libya'da "gec kaldi" Suriye'de "erken davrandi" ve gezi parki halk direnisinde de en buyuk hatasini TOPLUMU VE FARKLI HALKLARINI KARSISINA ALARAK OTEKILESTIREREK VE DISTALAYARAK VE DE BU TEMELDE DE DEVLET TERORU ILE BASTIRMAK ISTEYEREK YAPTI. Misir'daki kankasinin da askeri darbe ile iktidardan indirilmesi ile YALNIZ KALDI. Emperyalizmin en onemle ustuinde durdugu nokta, KENDI EMIR ERI IKTIDARLARININ TOPLUMUNUVE FARKLI HALKLARINI KARSISINA ALMAMASIDIR. Iste diktatorun iktidarliginin bu temelde surup surmeyecegi, yukaridaki paragrafa baglidir. Zaten bu konudaki her turlu cemaat ile ayrisma da, bunun saglanmasi icindir. AKP bunu saglayamazsa, IKTIDAR DA KALAMAZ. Boyle bir durumda iktidar ortagi olarak ipleri elinde bulunduran cemaat en buyuk adaydir. Cunku cemaat ile gostermelik parlementonun hic bir partisinin bir anlasmazlik sorunu yoktur. AKP basta diktatoru olmak uzere kendi basina buyruk olarak toplumu ve farkli halklarini karsisina almaya devam eder ve bugunku AYRISTIRMA/OTEKILESTIRME/DISTALAMA politikasini surdururse; iktidar koltugu tehlikededir. Gerci su an ilk planda Suriye vardir ve bu konuda iktidarin cemaat kanadi ile arasinda bir anlasmazlik yoktur. Bu ayrica AKP'nin yaptigi ERKEN SURIYE CIKISININ da SURIYE SALDIRISI ile yerine geleceginin bir gostergesidir. Bu boyle devam ettikce de orada burada bombalar patlasa da, Turkiye'nin O.Dogu batakligi henuz soz konusu degildir. Sadece El-Nusra'yi diktator memnun etmezse, ordan; O.S.O.'nu memnun etmese ordan, PYD ve PKK'yi memnun etmezse de ordan ulke ve toplumumuz bazi insanlikdisi teror uyarilari ile sarsilabilir. Reyhanli gibi. Tabi burada kimi ne kadar ve nasil memnun edecegi direktifi onemlidir. Aksi bir kayim, diktator ve partisini tekrar EMIRLERE UYMAMAKTAN cealandirabilir. Kisacasi Diktator, Saddam ya da U.B.Ladin gibi "ben artik kendi basima bir gucum ve istedigimi yaparim" dusuncesine girer ve bunu uygular ve de bu uygulama onu kullananlarin cikari ile ters duserse, sonu Saddam ve U.B.Ladin gibi olabilir. O yuzden DIKTATORUN GELECEGINI TAYIN ETMEK KENDI ELLERINDEDIR. Aksi, Turkiye ile ilgili emperyalizmin alacagi ve cikarini koruyacagi yeni hedeflere gebedir. Unutulmasin ki, Menderes'i Ozal'i, Ocalan'i, F.Gulen'i Demirel'i ulke tarihine sokan emperyalizmdir. Yenilerini devreye sokmak ve eskisini harcamak konusunda da cikarina ters bir sey olur ya da onlar aklinca palazlanir ve kafa tutarsa, emperyalizm onu harcamaktan da hic cekinmez. Cunku emperyalist zihniyette cikari elde etmek yolunda her turlu insanlikdisi dusunce ve davranis guc ve otorite kullanimi ve orgutlenme mesru ve mubahtir.
      • 2
      • Like
  15. Bilindigi gibi, ABD ikiz kulelerini kendi aciklamasi temelinde El-Kaideye vurdurduktan sonra, guya onlara savasacmak adina; Afganistan ve Irak'a BOP projesi ve emperyalist cikarlartemelinde saldirmisti. Su gunlerde ise hemen hemen BOP projesindeki komplo tamamlandi ve kimyasal silah kullanimi bahanersi ile emperyalizm Suriye'ye Esad'i devirme ve kendinin emirlerini yerine getirecek bir iktidari kurma adina saldirma hazirliklarini tamamladi. Saldiri birilerinin iki dudagi arasinda. Yalniz tarihin cilvesine bakin ki, guya savas actigi El-Kaide ile Suriye saldirisinda ITTIFAK YAPACAK VE ESAD'I ORTAK DEVIRMEYE CALISACAK. Iste emperyalizmin gercek yuzu. Yarattigi besledigi yardim ve yataklik yaptigi terorizm ile hem savasir hem birlikte olabilmek. Cunku dunku cikar onlari guya savastirirken, bugunku cikar birlestirdi. Burada tek olan ise insanliga ve yasam basta olmak uzere onun her turlu hak ve ozgurlugune yonelik insanlik sucu islendigi. Yalniz ne gam, emperyalizm bugun onu da kilifina uydurarak bu ittifakin mesru ve mubah oldugunu duygu ve vicdan somurusu yaparak, dunyayi kandirmaya calisiyor. Burada tabiki emperyalist ve kendine pay gorenlerin cikari disinda, kandirilan dunya insanliginin ise hic bir cikari olmadigi gibi, uzerinde insanlik sucu isleniyor.
      • 2
      • Like
  16. Bilindigi gibi devam etmekte olan Turkiye'deki gezi parki halk direnisi ve Misir'daki Musi karsiti eylemler, buyuk kitlelerin protestolari ile devam ediyor. ABD'nin kendi ekonomik/politik/diplomatik cikari adina planladigi BOP projesi ve her iki ulke icinde secmis oldugu esbaskanlar; gorunen o ki, demokratik olarak sandiktan ciktiklari halde devlet vce hukumet olarak tum toplumu temsil edemedikleri gibi, ustelik kendi diktatorluklerini dayatma adina hukumet ve devletin her turlu olanaklarini kullanatak hem direnisleri bastirmak adina, hem de toplumu ayirmak bolmek, kendinden olmayani ayirarak asagilamak, kucuk gormek ve bu ayrimciligi her yonuyle desteklemek adina sanki sozlesmisler gibi ortak karar aldilar. Dolayisi ile buradan bir sonuc dogdu. Bu sonuc bu diktatorlerin sadecekendi ideolojik inancsal kesimi desteklediklerini ve toplumun tum sosyo deger farklarini kapsayamadigini gosterdi. Isin ilginci her iki diktatorde, hem kendi taraflarindan hem de dunyadan hic bir destek alamadilar. Sadece bir cikar ve ayni ideoloji temelinde, Mursi'nin diktator ve yandaslari tarafindan desteklenmesi soz konusu. Peki burada ABD'nin yanilgisi neydi? ABD diktatorleri basa getirirken, onlarin toplumlarinin bunyesinden cikmis, toplumlarini cok iyi taniyan ve onlari her acidan algilayabilen ve memnun edebilen kisiler olarak gordu. Iste ABD'nin yanilgisi tam da burda idi. Cunku her iki diktatorde, birakalimtoplumu kucaklamayi, aksine kendilerinden olmayanlari her turlu bertaraf etmek ve ulkeyi devleti ve hukumeti adina sadece kendi taraflarindan olanlardan yapilandirmakti. Yani bir parti diktatorlugu kurmakti. ABD acisindan burada belki yine bir sorun yoktu. Yalniz yasam bizlere her iki ulkede de toplumun boyle bir diktatorluge razi olmadigini gosterdi. Boylece her iki diktator toplumunu temsil etmek yerine, toplumu karsilarina almayi tercih etti ve devam ediyorlar. Iste ABD bunu hesaplayamamisti. Yani hem bu diktatorlerin aslinda toplumlarini tanimadigini hem de her iki ulkede de bu diktatorluge karsi halk direnis ve ayaklanmalari olacagini hesaplamamisti. Iste bu hesapta olmayan yanilgi, su an ABD'yi ne yapmasi gerektigi acisindan ve cikarini kaybetmewden dusunduruyor. ABD'nin her turlu tecrubesi, hic bir zaman halkini karsisina alan bir diktatoru desteklemez. Onun cikarinda halk ile diktator arasinda bir uyum gerekir. Bu uyumu bozan daher iki ulke diktatorunun zihniyeti oldu. Yani halki direnise iten onlarin her turlu tutumuydu. Buradan ABD ve bati gordu ki, Turkiye hic bir zaman bir O.Dogu ulkesi ve toplumu olmaya razi ve meyilli degil. Ayrica ortaligi itidala cekmek yerine, diktator "yangina korukle variyor" ve kiskirticiligina, yalanlarina ve elindeki devlet ve hukumeti de halka karsi baski araci olarak kullanmasya devam ediyor. Misir ise bir O.Dogu ulkesi. Dolayisi ile dikta bir rejimden ziyade, halki karsisina almamak onlari ilgilendiriyor. Yani pek ala ilimli bir dikta tum toplumu bir arada idare edebilir. Yalniz surasi anlasildi ki, her iki diktatorde; bu politikalari ile yolun sonuna geldi ve ufukta da politikalarini degistirmeleri gorunmuyor. Her iki ulke ve toplumunun buradan nereye varacagini yasayarak hep beraber gorecegiz. Yalniz surasi bir gercekki, ulkemizde toplum sosyal bilinc olarak hicv bir ideolojik politik etik teklestirme ile toplumun yonlendirilmesine artik razi degil. Yani bir iktidarin parti basi, ayni parti cikar ideolojisi ve politikasi ile tum toplumu temsil eden bir basbakan ve devlet gorevlisi olamaz. Parti devleti artik Turkiye geleceginde bir tarih olmustur. Basbakan da cumhurbaskani da parti politikasi ideolojisi degil; tum toplumun her turlu sosyal bilinc farkini kucaklayacak bir duzeyde olmak durumundadir. Yani sozde degil, ozde basbakan/cumhurbaskani/vali/emniyet muduru v.s. olmak. Iste buradan da bir sey olmak ile olunan seyin bilincinde olmak farki ortaya cikiyor. Yani iktidarin basi ad olarak basbakan olsa bile, zihniyet olarak basbakan olamiyor. Sadece iktidarinin parti polituika ve ideolojisini basbakanliga v.s. tasiyor. Cumhurbaskani halki temsil eder ve politikasi/ideolojisi ancak kisisel olarak olur, ama cumhurbaskani olarak olamaz. Cunku cumhurbaskani tum cumhurun her turlu farkini kucaklayabilen kisi demektir. Ayni sey hukumetin basi icinde sehrin basi vali icinde, polisin basi emniyet icinde, ordu icinde ve her turlu devlet ve hukumet kurumlari icinde gecerlidir. Bir bakan meclisin bakanidir, partisinin bakani degil. Iste T.C. tarihinde bu fark bugune kadar uygulanamamistir. Gezi parki halk direnisi de tam da bu uygulanmayani talep etmektedir. Parti basinin, halk devlet hukumet ve kurum ve kurulus basi olabilecek bilince sahip olmasi. Yoksa bugune kadar olan kacinilmaz olarak devam eder. Yani paarti devleti ve hukumeti. Ne yazikki gezi bilinci bunu istemeyen tek nesil olarak ancak bugun ortaya cikti. Bugun herhangibir bakis acisi olarak alternatif olabilmek; sadece kendi tarafin ile basta katliamlara bakip onlardan politik ve ideolojik cikar saglamak ve OLENIN USTUNDEN DUYGU SOMURUSU YAPMAK DEGILDIR. Bugun alternatif olabilmek demek, sosyo-etik farklarin farkinda olarak kendi ulken dahil, dunyanin her bir cografya ve toplumunda toplumunu ve farkli halklarini ezen katleden her turlu otokrasiye diktatorluge iktidara INSANLIK VE ONUN EN BASTA YASAM HAK VE OZGURLUGU ADINA sahip cikmak demektir.
      • 1
      • Like
  17. Bilindigi gibi T.C.kuruldugundan buyana; Tamamen iktidarlarin politikasinin ulkeyi her turlu ele gecirmesi ile tarihini yasayarak bu gunlere gelmistir. Turkiye'de hic bir zaman toplumu temsil edecek yapi ve icerikte; Bir devlet olmamistir. Bir hukumet olmamistir. Laiklik olmamistir. Demokrasi olmamistir Sosyal hukuki bir icerik olmamistir. 1980'lere kadar etigin, bilincaltinda yer etmis ana sorgulanmaz degerlerinden biri olan turk milliligi ile yonetilen ulke ve yonlendirilen toplum, 1980 sonrasi ise yine bilincaltinda yer etmis etigin etnisite degeri kurdculuk ile etigin dini degeri islamin sunniligi inanci ve 2002 ile birlikte de O.Dogu islaminin ideolojik politik teokrasi iktidari altina girmeye ve bir otokrasi kurulumuna sahit olmustur. Iste bu temeldeki Ergenekon ve benzeri tertipler, politik birer tertip olarak T.C.'nin milli temelli iktidar icerigi ile bir hesaplasmaya dinin iktidari temelinde girmistir. Kisaca bu davalarin hic birinin ne hukuk ne insan haklari ne de hak ve ozgurlukler icerigi yoktur. "Dindar/kindar nesil yetistirmek/taraf olmayani bertaraf etmek" adina yola cikilmistir. Buradaki politik hesaplasma "dindar/kindar nesil yetistirmenin onundeki her turlu taraf olmayani bertaraf etmek" uzerinedir. Bilindigi gibi danistay davasi cinayet iceren planli saldiri iceren bir olaydir. Bu olayin "taraf olmayani bertaraf etme" adina; ergenekon'a katilmasinin iki ana nedeni vardir. Hic bir sekilde delili olmayan ve tamamen duzmece ergenekon tertibine; Silahliligi eklemek Teror orgutu damgasi vurmak. Nitekim politik karar mekanizmasi, yaptigi aciklamada "Ergenekonun bir silahli teror orguyu oldugunu" kendince aciklamistir. Isin ilginci gercekten bu davada yargilananlarin basini cekenlerin, bu politik karar mekanizmasinda, tanik olarak dinlenmesi ve getirdikleri iddialar ile ergenekon politik tutuklularini "orgut ve silahlilik" altinda birlestirilebilmesinin bir duzmecesidir. Diger bir ilginc taraf ise, bu davada politik karar mekanizmasi adina gorevuini yapanlarin beraat etmesidir. Yani bir davayi baska bir politik duzmece ile birlestireceksin ve bu birlestirmeden bu politik duzmeceye "silahli teror orgutu" damgasi vuracaksin ve politik karar mekanizmanda bu davada sucu ispatlanmis kisileri, bu politik mekanizmaya yardim ettiklerinin karsitligi olarak serbest birakacaksin. Yani "sizlere tesekkur ederiz, bize istedigimiz yardimi yaparak kendinizi kurtardiniz" diyeceksin ve bu temelde de baska bir sekilde damgalayamadigin ergenekon politik duzmecesine, politik karar mekanizmasi olarak kendince verdigin damga talebinde vicdan ve insanlikdigi ve hic bir hukuki dayanagi olmayan cezalar vereceksin. Evet cezalar neye istinaden verildi? "Silahli teror orgutu olan ergenekonu kurarak cebren ve hile ile AKP iktidarini darbe ile devirmek" Aslinda bu cumleden hareket edenlerin kendileri de buna inanmiyor. Burada aci olan bir sey de, bu politik karar mekanizmasinin onceden her yonu ile planlandigi ve sadece bu planin verecegi sonuclari elde etme adina yurutuldugu. Tek tek isimler uzerinden soylenecek cok sey var fakat mesele yargilananlarin gazeteci ya da general olup olmamasi degil. Ergenekon davasinda bir zihniyeti mi yargiliyoruz yoksa kriminal eylemleri mi? Mesru hukumete karsi illegal plan yapan-darbe girisiminde bulunanlar mi yargilaniyor yoksa... ulusalci zihniyetle irtibatli oldugu iddia edilen ‘muhalifler’ mi? Ergenekon davasi her turlu illegal yapilanmayi mahkeme onune cikarmayi hedefleyen ‘hukuki bir hesaplasma’ mi, yoksa.. illegal yapilanmayla zihinsel anlamda bagi olan herkes ve her seyle ‘ideolojik bir hesaplasma’ mi? Maalesef torbaya donusturulen Ergenekon davasinda bugun cikan agir kararlar bu ayrimlarin yapilmadigini gosteriyor. Cunku zaten boyle bir ayrim yoktu. Bu sadece bertaraf olacaklari gidebildigi olcude tarafta tutmakti. Guc ve otorite guclendikce ve devletin hukumetin her turlu isleyen kurumlari ele gectikce bunun bir balon oldugu da ortaya cikti. Herhalde bunu ogunlerde algilayamayanlar, bugun algilayabilmislerdir. En azindan oyle umalim.
      • 3
      • Like
  18. Basligi daha bir algilanir kilmak adina soyle bir tarihe uzanalim. Bati emperyalizminin kendi cikari adina O.Dogu ve K.Afrika'da Irak ile baslattigi ve kendince "arap bahari" olarak adlandirdigi ve yine kendince her turlu saldiriyi mubah ve mesru kildigi BOP projesinin iki ayagi var. Birinci ayagi bu ulkeleri karistirmak adina icerden kendine destekli iktidarlari kurmak Ikinci ayagi bu iktidarlarin siyasi islami seriat temelinde toplumu tek duze bir teokratik otokratik yasam ve iliskiye goturmesi. Tarih bize Turkiye, Misir, Tunus ulkelerinde, emperyalizmin bu isteminin halklar tarafindan olumlu karsilanmadigini gosterdi. Yani emperyalizm sectikleri ile o ulke halklarini susturamadi. Ayrica emperyalizm bu ulkelerdki el-kaide temelli seriat bagimlisi insanlikdisi teroristlerin de guc kazanmasini istemedi. Su an bu ulkelerde teokratik otokrasi temelli siyasal islam cokmektedir. Halk tek duze bir yasam ve iliskiye karsi isyan etmekte ve direnmektedir. Bu temelde emperyalizm kendince cozume gitse de, akan kan durmamakta ve ulkeler savasim icinde kaos yasamaktadir. Bu durum, emperyalizmin ic usaklarinin artik iktidar olamayacagini da gostermektedir. Bilindigi gibi bu iktidarlardan biri de ulkemizdeki BOP esbaskanidir. Ilk guvensizligini Suriye'de Esad'in devrilmesi olayinda vermistir. Cunku artik emperyalizm Esad'i devirecek bir teror beslemesinde bulunmamaktadir. Yalniz bu surec, iktidarin basta OSO olmak uzere, seriat yanlisi El-Kaide ulke uzantisi olan El-Nusra'nin da desteklenmesini getirmistir. Bilindigi gibi Turkiye'nin de dahil oldugu 4 ulkede, BOP projesinin cikar amaci bu ulkelerin parcalanarak tek bir Kurdculuk temelli bir ulkenin kurulmasidir. Iste bu iki politika daha onceleri birlikte yurur iken; bugun Suriye'de geri tepmistir. Cunku iktidar, su an sinirda savasan Kurdcu teroristleri yani PYD'yi mi destekleyecektir, yoksa onun bolge hakimiyeti icin savastigi, El-Kaide orgutunun kolu El-Nusrayi mi? Bugunku Somali'de olan terorist saldiri, bu sorunun da yanitidir. Iktidar Suriye konusunda PYD'yi desteklemis olacak ki, El-Nusrayi desteklemediginden, iktidara Somali'deki saldiri bir uyaridir. Cunku Somali'deki saldiriyi El Kaide bağlantılı El Şebab üstlenmistir. Su anda iktidar Suriye'de bir cikmazda ve PYD, OSO ve El-Nusra arasinda da tikanmis durumdadir. Hani derler ya "yukari t.k.rsen, biyik, asagi t.k.rsen sakal" iste ayni o durumdadir. Ustelik ulkemizde her turlu yataklik yaptigi ve kolladigi Suriyeli teroristler de ayri bir tehlikedir. Iktidar bunlari T.C.Devleti vatandasi yapip oy avciligina soyunmasi yaninda, basta henuz istediklerini vermedigi PKK, PYD, OSO ve El-Kaide teroristleri kendi cikarlari adina almak istedikleri icin sirada beklemektedir. Iktidar icin O.Dogu BOP projesi hem kendi seriat yandaslarinin iktidari hem de El-Kaide uzantili teror orgutleri olarak bir cikmazdadir. Ustelik PKK ve uzantisi PYD konusundaki politika da pek yurumemektedir. Ulke ve toplumumuzu ileride yeni donum noktalarinin bekledigi gun gibi asikardir. Bu da katliam olum kaos ve tedirginlik demektir. Su an Ceylanpinarda'da bu yasanmaktadir. Sirf kendi iktidar cikari ugruna kendini emperyalizme teslim eden ve bunu O.Dogu gibi bir bataklikta yapanin sonu vahimdir. Buradaki konu ise bu vehametteki ulke ve toplumun payina dusenin ne olacagidir. Iste o 1980 lerden sonra gelen, bir cesit antiemperyalist icerikli siyasi islam; bugun sadece emperyalizmin usakligini yapmamakta, hem ulkke ve toplumlarini mahvetmekte, hem vatandaslarini bir birine kirdirmakta ve kendi cikarini alamadan emperyalizmin elini guclendirmektedir. Belki de Erbakan ile Diktator arasinsdaki siyasi islam farki da buydu.
      • 3
      • Like
  19. Diktatorun gudumundeki hukumet ve devletin polisi eliyle, 27 Mayis'ta baslayan ve gunumuze kadar suregelen ve halen devam etmekte olan ve de yurdun 90 beldesinde vuku bulan, gezi parki halk direnisine; gosteri toplanti yuruyus ifade duran adam yuzen adam yatan adam, oturma eylemi ve forumlarda cesitlilik gosteren halk direnisine yonelik islenen insanlik suclari asagida siralanmistir. Uyari yapmadan polisin saldirisi Polisin direk halka/direnisciye onu hedef alarak saldirisi; Saldiri da; Direk direniscilerin kafasi, gozu ve vucudu hedef alinarak ve yakin mesafeden; Gaz bombasi atilmasi Ses bombasi atilmasi Biber gazi s1k1kmas1 Portakalk gazi s1k1lmas1 Tazyikli su s1k1lmas1 Tazyikli yakici ve deride yanici iz birakan kirmizi sivi s1k1lmasi Soluk kesen kopuklu su s1k1lmasi Plastik mermi kullanilmasi Gercek mermi kullanilmasi Acik havada s1kilan yukaridaki silahlarin, kapali mekanlara, hastahanelere, evlere, is yerlerine s1k1lmas1 Halkin ustune polis araci surulmesi Delili olmayan suclamalar ile yapilan gozaltilar tutuklamalar ve bildirilmeyen kayiplar Gozaltilardaki yapilan taciz. Bu saldirilarda olenleri oldurenlerin, gostermelik mahkeme karari ile serbest birakilmasi Polisin, sivil eli sopali ve sallamali saldirganlara mudahele etmemesi. Onlar ile birlikte saldirmasi. Direniscilere yardim eden hekim saglik gorevlisi doktor avukatlarin engellenmesi ve suclanmasi Ambulanslarin gonderilmemesi Ambulanslarda polisin pusu kurmasi. Direniscileriun kendilerini her turlu kullanilan silahlardan koruyacak her turlu malzemeye polisin el koymasi Gazetecilerin haber vermesinin engellenmesi Gazetecilere direk direniscilere kullanilan silahlarin kullanilmasi Gazetecilerin tartaklanmasi ve fiziksel saldiriya ugramasi Gazetecilerin gozaltina alinmasi ve tutuklanmasi Polisin saldirilarinin sadece direnisciler degil; sokaktaki her dolasana yonelik olmasi. Kullanilan gaz bombalarinda ve s1k1lan biber gazlarinin uzerinde hic bir aciklamanin bulunmamasi Saldiran polislerin kasklarindaki numaralari tahrip etmesi Polislerin direniscileri toplu sekilde dovmesi ve fiziksel siddet uygulamasi Delil olmasin diye mobese kameralarinin kapatilmasi Direnisin oldugu bolgede saldiri esnasinda, tum bolgenin elektriklerinin kesilmesi. Bazi hastahanelerin yaralilari tedaviye almamasi. Direnisciler hakkinda ve polis saldirilari hakkinda kamuoyunu yaniltici yanlis beyanlar verilmesi. Bugun Turkiye'nin sokaklarinda dolasanlarin direnisci olsun olmasin, can guvennligi yoktur. Bugun polisin saldirdigi bolgede evinde oturanlarin can guvenligi yoktur. Bugun gozaltina alinan tutuklanan ve kayip olanlarin can guvenligi yoktur. Diktator gudumlu devlet hukumet ve yetkilileri ve de kurumlari tum hukuku yasalari ve her turlu kanunu cignemektedirler. Kisaca Turkiye'de su an halkin hukumeti devleti polisi ve hic bir devlet yetkilisi yoktur. Hepsi halkka karsi diktatorun emrinde calismaktadir. Bilindigi gibi AIHM 2005/2006 yilindaki polisin biber gazi kullanmasini cezalandirmis ve devleti para cezasina carptirmisti. Yukaridaki her bir saldiri saldirida kullanilan silahlar kullanim yogunlugu, yeri sekli ve yontemi AIHM acisindan bir suctur ve cezaya tabidir.
  20. Bu baslikta ulkemizde bireysel hak ve ozgurlukleri icin bir aydan fazladir , yurdun dort bir yaninda toplanarak yuruyus yaparak, durarak ve cesitli parklarda toplantilar yaparak, iktidara ve onun devletine hukumetine ve diktatorune karsidirenis gosteren, gezi parki halk direnisi; ayni duyarliligi Misir'da Askeri darbe geldiginde gostermemistir. Burada bir bilinc ve farkindalik noksanligi olup olmadigi bir yana, bence tamamen duz mantik ile yanlis bir algilama soz konusudur. Sonucta iktidarin ve yalakalarinin ve de diktatorunun duz mantigi soyle islemektedir. "Bir seye karsi gosterilen direnis, onun karsiti icindir" Iste gezi parki halk direnisinin bu eylem boslugunu firsat bilen AKP guruhu, cuma namazlarindan ciktiktan sonra; Misirdaki askeri darbeye karsi eylem duzenlemislerdir. Yalniz burada cok onemli bir algi farki vardir. Onlar bu eylemi MISIR HALKI VE ONLARIN HAK VE OZGURLUGU ICIN DEGIL; Misir halkini bu hak ve ozgurlukleri kisitlayarak onlarin sokaga cikmasina neden olan diktator Mursi'nin geri getirilmesi icin yapmislardir. Bir yerdesu an Misirda sokaklarda savasan halk ile Mursi yanlilarindan, Mursi yanlilarina destek vermislerdir. Yani, Misirda MURSI SIVIL DIKTATISIN TEKRAR GELMESINI ISTEMEKTEDIRLER. Ayni ulkemizde diktatorun basta kalmasini istedikleri gibi. Bilindigi gibi Misir'daki halk hareketini herkes desteklemis ve cogu cevreler de bu harekewti zorla bastirmak icin gelen, askeri diktaya ya cekimser kalmislar ya da destek vermislerdir. Iste bu olayin Mursi karsitligi ve askeri darbe arasindaki taraf secimi; aslinda olmasi gereken misir halk hareketine golge dusurmus ve ikinci plasna itmistir. Iste burada gezi parki halk direnisi sinifta kalmistir. Cunku yapilmasi gereken nasil Mursi diktasinas karsi cikilmissa, ayni sekilde askeri diktaya da karsi cikilmasi olmasiydi. Cunku orada sokaklarda savasan misir halkki sadece misir'in Mursi'sinin diktasini degil; askeri diktayi da istememektedirler. Iste bu temelde taraflar halk ve diktadir. Gezi parki halk direnisi bunu algilayamamis ve halktan yana olarak askeri diktaya karsi durusunu sergileyememis ustelik Mursi diktasini isteyen AKP guruhuna da meydani bos birakmistir. Boyle tarihi firsatlar her zaman gelmez. O yuzden gezi parki halk direnisi, bundan boyle buyuk bir dikkatle her turlu cografyadaki her turlu halk hareketini desteklemeyi unutmamalidir. Cunku direnisler bosluk tanimaz. Eger sen direnis icin ortaya cikmazsan, baskalari ve halk karsitlari gelir o direnisin ustune oturur ve Misir da olan halk hareketine sivil ve askeri dikta arasinda taraf alarak golge dusurur ve ikinci plana iter. Umarim, gezi parki halk direnisi ayni hatasyi tekrarlamaz ve nasil Lice'deki halk hareketine "kurtculugun/PKK'nin hareketi" diye dusunmeyerek sahip ciktiysa; Misirdaki harekete "askeridarbenin sukunlastirmak icin geldigi hareket" algisiyla degilde; "Misirdaki halk hareketi ne sivil diktanin ne de askeriu darbenin mudahelesine maruz kalamaz" diye dusunerek hareket etmelidir. Aslinda hala gec degil; cunku su an Misir'da uc yonlu bir hareket vardir. Halk hareketi, Mursi yanlilari ve asker yanlilari. Gezi parki halk direnisinin tarafi bellidir ve bunu ortaya koymalidir. Yani Misir'daki halk hareketini hem Mursi hem de askeri darbeye karsi desteklemek.
      • 3
      • Like
  21. Hic bir darbe ister askeriister sivil olsun, tasvip edilemez. Cunku darbeler hak ve ozgurlukleri kisitlamak ve bu konudaki her turlu talebi bastirmak icin gelir. Darbeler istenmeyen ve caresizlik temelinde bas vurulan ihlallerdir. Misirhalki acisindan olan, gorunurde sivil darbenin askeri darbe ile sonlandirilmasidir. Bu misir halkinin taleplerinin bir yaniti degildir. Zaman da en kisa zamanda kurulacak yeni bir hukumetin ve devletinin halkina neler saaglayip saaglamayacagini halkin taleplerini yerine getirip getiremeyecegini gosterecektir.
  22. evrensel-insan

    Bu mu actigin baslik? Fanastizmin/koktenciligin/radikalligin izmi ideolojisi inanci v.s. ne olursa olsun, tek bir ortak noktasi vardir. "Taraf olmayan, bertaraf olur." Bunun evrensel hukuk insan haklasri hak ve ozgurlukler birey ya da sosyal bilinc ile uzaktan yakindan alakasi yok. Ama evet, bu tip zihniyet biat eden zihniyettir. Biati da infazi gerektirir. Cunku dusunce ve bilgi onun isi degildir, o sadece emir kuludur. Sadece bir ideoloji/inancsal dogruya biat eder. Bunun da hangi deger olmus olmasi fark etmez. Milli ya da dini Muhammed ya da Ataturk
  23. Bilindigi gibi devam etmekte olan Turkiye'deki gezi parki halk direnisi ve Misir'daki Musi karsiti eylemler, buyuk kitlelerin protestolari ile devam ediyor. ABD'nin kendi ekonomik/politik/diplomatik cikari adina planladigi BOP projesi ve her iki ulke icinde secmis oldugu esbaskanlar; gorunen o ki, demokratik olarak sandiktan ciktiklari halde devlet vce hukumet olarak tum toplumu temsil edemedikleri gibi, ustelik kendi diktatorluklerini dayatma adina hukumet ve devletin her turlu olanaklarini kullanatak hem direnisleri bastirmak adina, hem de toplumu ayirmak bolmek, kendinden olmayani ayirarak asagilamak, kucuk gormek ve bu ayrimciligi her yonuyle desteklemek adina sanki sozlesmisler gibi ortak karar aldilar. Dolayisi ile buradan bir sonuc dogdu. Bu sonuc bu diktatorlerin sadecekendi ideolojik inancsal kesimi desteklediklerini ve toplumun tum sosyo deger farklarini kapsayamadigini gosterdi. Isin ilginci her iki diktatorde, hem kendi taraflarindan hem de dunyadan hic bir destek alamadilar. Sadece bir cikar ve ayni ideoloji temelinde, Mursi'nin diktator ve yandaslari tarafindan desteklenmesi soz konusu. Peki burada ABD'nin yanilgisi neydi? ABD diktatorleri basa getirirken, onlarin toplumlarinin bunyesinden cikmis, toplumlarini cok iyi taniyan ve onlari her acidan algilayabilen ve memnun edebilen kisiler olarak gordu. Iste ABD'nin yanilgisi tam da burda idi. Cunku her iki diktatorde, birakalimtoplumu kucaklamayi, aksine kendilerinden olmayanlari her turlu bertaraf etmek ve ulkeyi devleti ve hukumeti adina sadece kendi taraflarindan olanlardan yapilandirmakti. Yani bir parti diktatorlugu kurmakti. ABD acisindan burada belki yine bir sorun yoktu. Yalniz yasam bizlere her iki ulkede de toplumun boyle bir diktatorluge razi olmadigini gosterdi. Boylece her iki diktator toplumunu temsil etmek yerine, toplumu karsilarina almayi tercih etti ve devam ediyorlar. Iste ABD bunu hesaplayamamisti. Yani hem bu diktatorlerin aslinda toplumlarini tanimadigini hem de her iki ulkede de bu diktatorluge karsi halk direnis ve ayaklanmalari olacagini hesaplamamisti. Iste bu hesapta olmayan yanilgi, su an ABD'yi ne yapmasi gerektigi acisindan ve cikarini kaybetmewden dusunduruyor. ABD'nin her turlu tecrubesi, hic bir zaman halkini karsisina alan bir diktatoru desteklemez. Onun cikarinda halk ile diktator arasinda bir uyum gerekir. Bu uyumu bozan daher iki ulke diktatorunun zihniyeti oldu. Yani halki direnise iten onlarin her turlu tutumuydu. Buradan ABD ve bati gordu ki, Turkiye hic bir zaman bir O.Dogu ulkesi ve toplumu olmaya razi ve meyilli degil. Ayrica ortaligi itidala cekmek yerine, diktator "yangina korukle variyor" ve kiskirticiligina, yalanlarina ve elindeki devlet ve hukumeti de halka karsi baski araci olarak kullanmasya devam ediyor. Misir ise bir O.Dogu ulkesi. Dolayisi ile dikta bir rejimden ziyade, halki karsisina almamak onlari ilgilendiriyor. Yani pek ala ilimli bir dikta tum toplumu bir arada idare edebilir. Yalniz surasi anlasildi ki, her iki diktatorde; bu politikalari ile yolun sonuna geldi ve ufukta da politikalarini degistirmeleri gorunmuyor. Her iki ulke ve toplumunun buradan nereye varacagini yasayarak hep beraber gorecegiz. Yalniz surasi bir gercekki, ulkemizde toplum sosyal bilinc olarak hicv bir ideolojik politik etik teklestirme ile toplumun yonlendirilmesine artik razi degil. Yani bir iktidarin parti basi, ayni parti cikar ideolojisi ve politikasi ile tum toplumu temsil eden bir basbakan ve devlet gorevlisi olamaz. Parti devleti artik Turkiye geleceginde bir tarih olmustur. Basbakan da cumhurbaskani da parti politikasi ideolojisi degil; tum toplumun her turlu sosyal bilinc farkini kucaklayacak bir duzeyde olmak durumundadir. Yani sozde degil, ozde basbakan/cumhurbaskani/vali/emniyet muduru v.s. olmak. Iste buradan da bir sey olmak ile olunan seyin bilincinde olmak farki ortaya cikiyor. Yani iktidarin basi ad olarak basbakan olsa bile, zihniyet olarak basbakan olamiyor. Sadece iktidarinin parti polituika ve ideolojisini basbakanliga v.s. tasiyor. Cumhurbaskani halki temsil eder ve politikasi/ideolojisi ancak kisisel olarak olur, ama cumhurbaskani olarak olamaz. Cunku cumhurbaskani tum cumhurun her turlu farkini kucaklayabilen kisi demektir. Ayni sey hukumetin basi icinde sehrin basi vali icinde, polisin basi emniyet icinde, ordu icinde ve her turlu devlet ve hukumet kurumlari icinde gecerlidir. Bir bakan meclisin bakanidir, partisinin bakani degil. Iste T.C. tarihinde bu fark bugune kadar uygulanamamistir. Gezi parki halk direnisi de tam da bu uygulanmayani talep etmektedir. Parti basinin, halk devlet hukumet ve kurum ve kurulus basi olabilecek bilince sahip olmasi. Yoksa bugune kadar olan kacinilmaz olarak devam eder. Yani paarti devleti ve hukumeti. Ne yazikki gezi bilinci bunu istemeyen tek nesil olarak ancak bugun ortaya cikti.
  24. Bir kisiyi sucunu ispat etmeden tutuklayamazsin. Tutuksuz yargilarsin. Burada olan cok acik duzmecdir ve her turlu devlet kurumunu kendi politik ideolojik dogrun temelinde uyarlamis olmaktir. Ortada hukuk ta adalet te yoktur. POLITIK/IDEOLOJIK BIR INFAZ VARDIR.
  25. Bende senin gibi taraf olarak yazmiyorum. Yurt disinda olmak olaylari her yonuyle takip edebilmeyi onlemiyor. Nedir gezi parki halk direnisinin ortak biat kulturu? var mi? varsa nedir? Zaten algilanamayan kimsenin kimseyi bir sey icin zorlamasinin olmamasi. Yoksa sende diktator gibi bu eylemin arkasinda bu eylemi organize eden komplo gucler arar durursun. Birey bilinci farki budur. Kendi talebin icin yola cikmak. Buradaki baska bir fark ta, talep icin yola cikani desteklemek ve talep icin yola cikmayi savunmak. Burada olan tamamen etik bir bilinctir. Ideoloji siyasi inancsal v.s. temeli ortak degiul; bireyseldir ve her bir birey her bir bireyin bu degerine de saygilidir. Tabiki kavgalar da cikacaktir. Cunku kimse ayni bilincte degil. Yalniz olan ortak bilinc birey bilinci ve buna olan mudaheleye karsi cikmaktir. Iste Turkiye tarihinde bu bir ilktir. Ayrica sosyal nitelik olarak ta bir ilktir. Cunku mkimse toplumsal nicelik olarak bir koyun surusu gibi tek bir etik yonlendirimi artik istememektedir. Bu ister dini ister milli olsun.
×
×
  • Create New...