Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Henuz insanoglunun ne oldugunu bile insanoglu ortaya koyamamisken, humanizmin ne oldugunu da ortaya koyamaz. Humanizm, bilhassa felsefe ve dinde ve de epistemoloji ustunde, insanoglunu teslim etmek, caresiz birakmak, pasif kilmak v.s. icin ortaya atilmis ve her turlu anlam ve icerige uyabilen bir algidir. Humanizm nedir? Humanizmin olup olmadigini aciklayabilmek icin, once humanizmin ne oldugunu aciklamak gerekir. Humanizm den neye/kime gore ne algilamak gerekir? Insanoglu numenal yeti olarak bir mozaiktir ve bu mozaik sayesinde insanoglu numenal degisime ugramaktadir. Yoksa, ne cagdaslik olurdu, ne teknik, ne de bilim. Insanoglunu oldugu gibi tum degerleri ile icsellestirebilmek, zaten bireysel hak ve ozgurluklerin temelidir. Ama ayni zamanda da bu icsellestirilen her turlu ayrimci farktan arinmak ta, sorgulamakta v.s. insanoglunun numenal yetisinin bir icerigidir. Yoksa, herkes kendisine dogumdan ne verildiyse onla kalir, onu sahiplenir, onun savunusunun mucadelesini verirdi. Eger insanoglu kendi turu bunyesinde bir mucadele icinde ise, bu bir rahatsizligin, zararin ve sorunun bir urunudur. Iste bu temelde de herkesin rahatsizlik, zarar ve sorun algisi; hem goreceli, hem degisken; hem de kisinin kendi duzeyinin bir tezahurudur. Sorun ise, birinin kendi aklinin inandigi dogrularini baskasina kabul ettirme mucadelesidir. Iste gucu,otoriteyi ve iktidari, yonlendirim ve yaptirimlari da belirleyen budur. Insanoglu kendi yarattigi her turlu deger, veri ve tabu icin; kendi turu bunyesinde bir yaris, savas, mucadele icindedir. Ama ne yazikki, evrensel bir dogru, iyi, guzel v.s. de yoktur. Ustelik bunlar algi olarak degisken ve gorecelidir. Birinin dogrusu, baskasina yanlisi, birinin iyisi baskasina kotusu, birinin guzeli baskasina cirkini olabilir. Insanoglu mucadelesini sadece kendi turu bunyesinde yurutur. Cunku insanoglu disinda kalan hersey, insanoglu ile bir tartismaya, savasa girmez, yani yanit vermez. "Sen masasin" der ve masadan bir yanit alamaz. Ama, kendi turunun birine "sen susun, soylesin, boylesin v.s." dediginde ise, bir yanit alir. Bu temelde humanizm, sadece bir pasiflik, teslimiyet, duygusallik ve de her turlu cikar amacli bir kullanimdir. Humanizmin iki yuzlulugunu algilamak cok onemlidir. Insanogluna, "daha iyi bir duzen" verme vaadiyle, insanoglunu savasa surmek, "demokrasi, hak, hukuk, esitlik, adalet v.s." adina, ulkeleri bombalamak, "egitmek" adina, cezalandirmak, iskence etmek" ideolojik inancsal dogrular" adina, katliam, soykirim yapmak ve en onemlisi dunya otesi, doga ustulugu adina, yasamlarini kontrol altina almak, yonlendirmek, harcatmak, baskasaina "zarar vermemek" adina, kendine zarar vermek v.s. hep humanizmin ikili oyunu ve iki yuzlulugudur. Tabi humanizmin ne oldugu ve nasil algilandigi da, human yani insanoglunun ne oldugu ve nasil algilandigi ile paraleldir. Ayrica humanizm; insanoglunu teslim etmenin, dusunceyi oldurmenin ve insanoglunu dogalliga mahkum etmenin de bir algisidir. Humanizm; bir sistem, duzen ve yonlendirim, yaptirim politikalarinin birer kandirma ve aldatma aracidir. Bu arada herhangi bir yanlis algiyi onlemek adina, bu baslikta tartisilan ve olumsuzlugu ortaya konan humanizmdir, humanistler degil. Cunku herkes gibi humanistlerinde kendi savunduklari dusunce ve davranislarini dile getirmek ve uygulamak hak ve ozgurluktur ve bu onlarin kendilerine kisilik kimlik degeri yaptiklari inanci saygi ile karsilamak gerekir. Ama, humanizmi de bir aklin inanarak savundugu dogru olarak; insan ve insanlik adina olumsuz yanlarini dile getirmek te, olmasi gerekendir. Tanrı kavramı hakkındaki inanç ve öğretiler Akosmizm · Agnostisizm · Animizm · Antiteizm · Ateizm · Biniteryanizm · Deizm · Determinizm · Duoteizm · Ezoterizm · Euteizm ve disteizm · Gnostisizm · Henoteizm · Hümanizm · İgnostisizm · Katenoteizm · Mistisizm · Monizm · Monoteizm · Monolatrizm · New Age · Nondualizm · Nonteizm · Omniteizm · Pandeizm · Panendeizm · Panenteizm · Panteizm · Polideizm · Politeizm · Spiritüalizm · Teizm · Telema · Teopanizm · Teozofi · Transandantalizm · Transteizm · Triniteryanizm · Üniteryanizm-Alinti- http://tr.wikipedia..../wiki/Hümanizm Goruldugu gibi, humanizm de bir inanctir ve bilimsel bir icerigi yoktur. Daha cok etik uzerinedir. Ayrica humanizm, hem dini, hem dinsiz;hem tanrili, hem tanrisiz olabilir. Oyuzden de genelde, pragmatizmin cikarci bir kullanim aracidir. Oyuzden bir kisi "ben humanistim" derken, bunu neden nasil ve neye gore soylediginin bilinc ve farkinda olmalidir. Sonucta tum insani degerler gibi, humanizm de insanoglu cikarinda ve ustunluk guc ve otorite yarisinda, bir akilciduygusal somuru ve su istismari olarak karsimiza cikar. Bilhassa emperyalist zihniyet bu konuda uzmandir. "hak ve ozgurlukcu/adaletli/humanist" v.s. temelli her turlu cikarsal saldirisini mubah ve mesru kilmak ve bunu da kimilerine inandirmak yolunda.
  2. Bilindigi gibi bugun yargitay Duzmece ve tamamen politik bir planlama ile tutuklanan TSK mensublarinin, son kararini acikladi. 237 karar onandi 88 Tahliye cikti. Burada ilk ilginc olan, ayni derecede duzmecelerle ve sahte belgelerle suclananlarin, hakkinda verilen tahliye ve tutukluluk karari farkiydi. Boylece hukukun bittigi tescillendi. Ayrica yargitay kendi agzi ile 26 kisinin de tahliyesini DELILLERIN YETERSIZLIGINE bagladi. Halbuki ayni deliller, tum balyoz davasi icin gecerliydi. Tahliye olanlarin su anki genel kurmay baskani ile yakin iliskileri oldugu soyleniyor. Adalet zaten yoktu, boylece ondceden belirlenmis kararlar ile hukukun da bittigi tescillendi. Burada kimse bu baslik ve yazinin bir "TSK yanliligi" olarak degerlendirmesin. Cunku konu KIMLERIN YARGILANDIGI DEGIL; YARGILAMADAKI HUKUKUN TECELLI ETMEMESININ DELILI. Bundan sonra "yetmez ama evet" ciler bakalim ne bahane bulacak? Diktator bakalim hangi sahte umudu pompa edecek? Evet iki yol kaldi. Anayasa Mahkemesi ve AIHM buradaki muracaatlar da kisisel olacak. Bugunku kararlar, yarinki alinacak diger duzmece tertiplerindeki ergenekon gibi, kararlara da bir onculuk icerigindedir. Hala sahte umut pompalayanlar cikacak mi dersiniz? Ben size gelecekte ne olacagini da soyluyeyim. Tum kararlar onandiktan sonra, A.Ocalan dahil genel bir teror affi cikartilarak, tum bu duzmecedeki tutuklularin bu aftan yararlanmasi saglanacak. Tabi sarti belli. UZERLERINE ATILAN TERORIST SUCLAMASINI KABUL ETMEK. Yani secenek, ya terorist olundugunun kabulu, ya da hapiste curume olacak.
      • 6
      • Like
  3. Diktatorun diger sifatlari-Provakator, Otokrat, Teokrat, hipokritik Diktatorun getirmek istedikleri; Milli vesayet-Dini vesayet Turkculuk/turkluk-sunnilik Kurtculuk-ABD/ISRAIL destekli Ermenistan ile Israil arasindaki cografi ve fiziki bagi salgiyacak kukla bir Kurdistan-Esbaskanlik Cumhuriyet-Ummetcilik/cemaat Laiklik-Sunni devlet/Teokrasi Demokrasi-Otokrasi Hukuk/Adalet-sunni teokrasi Sosyal devlet-sunni/kurtcu devlet Terorun anlam ve icerigi-tamamen yer degisimi, Asker, ulusalci, milliyetci ve bilimum T.C.kurulus degerleri ve kendi diktasina karsi cikan herkes terorist Koklu teror degisimi-PKK El-Kaide yerine, TSK ve Ulusalcilik/T.C. degerleri ve savunusu Esbaskanligin yaninda kendi istemi-Musluman kardesler benzeri bir hareketin Turkiye ve O.Dogu'daki hakimiyeti ABD/ISRAIL ve cemaatci iktidar ortagi ile celiskisi- O.Dogu ve Turkiye'de kurtculuk disinda, sunni seriat icerikli her turlu terorist harekete yataklik yardim ve destek. Basta Suriye olmak uzere. Istemi-Her turlu parti ve polis devleti ve de O.Dogu'da sunni soz sahibilik. Olacak olanlar-Teror toplumu, O.Dogu terorunun hem etnik (kurtcu) hem de mezhepsel(sunni) olarak esecegi bir Turkiye topraklari, ic savas ve bolunmusluk. Bati'dan kopus ve doguya yonelim.
      • 4
      • Like
  4. Anlasilmak icin algilanmak gerekir. Algilamak da anlamak tan farklidir. Anlamak, anlamak isteyenin kendi dogrusu ile, anlasilacak olani; yorumlamasi ve "dogru/yanlis" mukayesesine koymasidir. Yani anlamak, verilenin degil; anlamak isteyenin kendi yorumudur. Algilamak ise, verilenin oldugu gibi alinmasidir. Yani " Ali bunu demek istiyor" seklinde, yorumsuz ve verildigi gibi. Dolayisi ile sorun, kendini algilatmak isteyende degil; onu kendi dogrulari ile yorumlayarak anlamak isteyendedir. Bu da verilenin alacak olan acisindan, sadece kendi almak istedigi gibi almasi demektir. Bu da algi noktasligidir. Cunku algi da, sadece alan degil, veren onemlidir. Cunku algilanacak olan verenin verdiginin ne oldugudur.
  5. Konu yeterli bulup bulmamak degil, benim verdiklerimi verildigi gibi algilayabilmek. Mesajin, bu algiyi vermiyor. O yuzden benim vermek istedigim, HERHANGIBIR SEYIN IFADESI TARTISMASI DEGIL; HERHANGIBIR SEYIN NE OLDUGUNUN SORGULANMASI. Iste bir biri bir yapacak olan budur. Aksi toplumsal kisilik temelinde sadece toplumsal olarak yonlendirilendir. Zaten bundan memnun olan, verileni algilayamaz. Cunku sorgulamaz. Yani biat ve teslimiyet kulturunun getirdigi suru psikolojisi.
  6. Burada en temel nokta, cemaatin "dinler arasi dialog/dinde reform" konularindaki yanasimdir. Buradaki "dialog" ana temelde islamin ve daha sonra hristiyanligin elimine ve asimiliyesi ve dini tek guc olarak siyonist/Musevi temelde toplamaktir. Bu acidan cemaatin ana gorevi, ulkemizde sunnilige yonelik diger her farkli merzhebi "dialog/reform" temelinde elimine ve asimiliyedir. Buna son ornek cami/cemevi projesidir. Oyuzden toplumun her turlu farkli halklari ve kesimleri ile "iyi gecinmek" durumunda ve de ellerindeki her turlu yonetim/yonlendirim yetkisini de kaybetmemek durumundadirlar. Bunlarin basinda ogrenci yurt ve dersaneleri ve de askeri devlet kurumlarinda orgutlenme gelmektedir. Bu temelde kendisine ilerici, devrimci, liberal, sosyalist v.s. diyenlerin; savundugu politikasnin, CEMAATIN VE DOLAYISI ILE ABD EMPERYALIZMIN CIKARINA MI, YOKSA ULKE TOPLUM VE FARKLI HALKLARININ CIKARINA MI oldugunu iyi etud etmeleri gerekir. Cunku evrensel hukuk insan haklari hak ve ozgurlukler, CEMAATIN ELINDE SADECE BIR DEMOKRATIK KULLANIM ARACIDIR. BU KULLANIM DA ABD CIKARININ TEOKRATIK TEMELDE VE SUNNI ICERIKTE HER TURLU SALDIRI/MIKROAYRIMCILIK POLITIKASININ KENDINCE BUNU MESRU VE MUBAH KILMASI ILE PARALELDIR. Yani cikar, HAK VE OZGURLUKLERIN SAVUNUSUNDA DEGIL; POLITIK CIKAR TEMELINDE IHLALINDE YATAR.
  7. Turkiye cografyasinda, 1980'ler ile pratikte baslayan bir cemaat orgutlenmesi gerceklesmistir. Bunun o zamanlar uc ayagi vardir. T.Ozal-hukumet ve devlet cephesi F.Gulen-Din ve dini uiygulama orgutlenmesi cephesi A.Ocalan-Kurdculuk cephesi. AKP iktidara geldikten sonra, Basta cemaati destekleyen ve kendisini ilerici, sosyalist, 2. Cumhuriyetci ve liberal olarak tanimlayan, turk milliligini savunmayan, Askeri darbeyi savunmayan kurdculuge sicak bakan ve hatta PKK'yi destekleyen bir anlayis; AKP bunyesinde birlesmistir. AKP ile cemaatin ayrisma ve iktidar cekismesi ise, gun be gun; AKP'nin hukumeti, devleti tamamen ele gecirme girisimleri ve kendi polis teskilatini devlet ve hukumet adina kurmasi temelinde guc kazanmistir. Bugun AKP cemaatten yazar atilmasini isteyebilecek kadar onun ile ayrismistir. Cemaat basta Suriye ve Misir olmak uzere, tamamen Emperyalizmin ABD politikasini izlerken, AKP; Misir'da devrilen seriatci Mursi'yi ve Esad'in devrilmesaini savunmaktadir. AKP'nin onumuzdeki secimlerde devlet ve hukumet kadrolarindan cemaati cikarmak girisimi de artik bugunden gorulmekte ve bilinmektedir. Gezi olaylarinda, cemaatin A.Gul kanadi "sakinligini, sabrini, kendince 'tarafsizligini' bir ABD politikasi olarak korurken; AKP diktatoru eliyle gezi direnisinde tamamen devlet/hukumet eliyle bir polis teroru estirmektedir. AKP'ye o gunlerde destek veren, ilericiler, sosyalistler, 2. Cumhuriyetciler, liberaller ve kurdculer; bugun AKP'den bir bir kopsa da, hala cemaati savunmaktadirlar. Cemaatin, dini temeli evengalizm "dinler arasi dialog" ideolojisi sorostur. Bugun CHP'nin basindaki K.Kilictaraglu da soroscu olarak bir cemaat yanlisidir. MHP'nin de cemaat ile hic bir sorunu yoktur. BDP'te ABD takipcisi olarak cemaatcidir. Kisaca cemaat, bugun ulkenin her turlu yetkisinin asker dahil bunyesinde kilit noktadadir. Cemaati savunmamak ve karsi olabilmenin temelleri nedir? Basta emperyalizmin her turlu cikar politikalarina karsi olmak. Ulke ve toplumunun her turlu teokratiklestiren her daldaki soylem ve uygulamalara karsi olmak. Cemaatin demokrasi algisini cok iyi kavramak ve bu demokrasinin bitr ABD cikari oldugunu algilamak Her turlu kaset, AKP'yi ifsa etme v.s. konularinda basi cektigini algilamak Diktator ile olan her turlu iliskisinde, ona nasil kendi cikari icin yanastigini algilamak. Politik olarak ve kendi cikari temelinde cemaate tek karsi gurup, T.C.Kurulus degerlerine iman ile sarilan ve sahip cikan; ulusalci kanattir. Burada algilanmasi gereken en onemli nokta, kim hangi ideolojiye inanirsa inansin; CEMAAT KANADININ, ABD EMPERYALIZMI CIKARININ BIR USAGI OLDUGUNU UNUTMAMASI, CEMAATIN HIC BIR ZAMAN ULKENIN FARKLI HALKLARINDAN YANA OLMADIGINI BILMESI VE SADECE KENDI CIKARI UGRUNA HER TURLU ANTI HAKCI, HUKUKCU, OZGURLUKCU GIRISIMI DESTEKLEDIGINI UNUTMAMAK GEREKIR. Cunku yarin cemaat AKP olarak degil de, baska bir gorunus ve isimde toplumun ve farkli halklarinin her turlu ABD emperyalizmi yanli cikari icin toplumun karsisina "yeni/kurtarici" v.s. bir guc olarak cikabilir. Cemaatin, her turlu soylem ve uygulamasinin sadece ve sadece ABD emperyalizmi cikarina oldugunu ve olacagini unutmayalim.
  8. Ulke ve toplumumuzun hukumetinin basinda bulunan kisinin diktatorlugunun otokrasisi bir yana, psikolojik olarak bu otokrasisinin gozlem veren sifati hipokritiktir. Hipokritik, yunanca kokenli olup, psikolojide halk deyimi ile "iki yuzlu" demektir. Yalniz buradaki iki yuzllulugun bilinen icerigi, en azindan soylem ve uygulamalarda bir uyum saglar ve psikoloji den ziyade siyasi bir pragmatisizm tasir. Halbuki diktatorun, iki yuzlulugu ise psikolojiktir. Daha acik bir deyimle, noncognitive yani bilissellik tasimaz. Bu anlamdaki iki yuzluluk-"yaptigini baskalari yapmis gibi gosteren, soyledigini de baskalari yaptigi halde, kendi yapmis gibi gosteren" demektir. Tum konusmalarini dikkatli dinlediginizde ve okudugunuzda, sunu gozlemleyeceksiniz. Mesela yaptigi terorizmi, soylemlerinde baskasina yukleyen ve terorizm ile mucadeleyi baskalari yaptigi halde kendi yapmis gibi gosteren. Kisaca yaptigini baskasinin ustune atan, baskasinin yaptiklarini da kendi yapmis gibi soyleyen. Politikadaki pragmatisizm, yani yararcilikta yarar saglayacak olan salt kisinin kendi olsa bile, yaptigi politika bir bilissellik icerir. Diktatorde ise tam tersidir. yaptigi pragmatisizmdeki yararciligin ne oldugunun bilincinde ve farkinda degildir. Burdan su sonuc cikmaktadir ya "guzel bir oyuna getirilmekte ve kullanilmaktadir" ya da "kendini zararini da bile bile kullandirmasidir" Buradaki noncognitivizm ise, oyle ya da boyle kullanildiginin bilincinde ve farkinda olmamasidir. Cunku butun bunlar bir yerde bireyci akilcilik getirir ve kisi, bu tip bir hipokritik sifat sergilerken, kendine olan zararinin algisindadir. Yalniz bu zarari baska bir cikar ile telaffi eder. Ya da bu telaffi edis yeterli gelmez ya da pisman olur. Diktatorde ise boyle bir algi soz konusu degildir, cunku kullanildiginin bilincinde ve farkinda degildir. Yalniz ne yaptiginin farkinda olarak "korku/endise" yasamakta ve bunu da kendince telaffi etmektedir. Buradaki korku/endise onun duygusalligindan kaynaklanir ve o yuzden de yine bilincsiz olarak ters mantik ile, korku ve endisesini, hipokritik tavri ile "bertaraf ettigini" dusunerek, SOYLEMLERI ILE DEGIL DE; YAPTIKLARI ILE KORKU VE ENDISE SALMAYI YEGLEMEKTEDIR. Cunku YAPTIKLARININ KORKU VE ENDISE SALDIGINI DUSUNMEKTE, ve bunun sagladigi ile baskalarinin yaptiklarini kendi yapmis gibi soylemlerde gostermesinin de bu korku ve endise salma temelinde "yalan da olsa" biat edilecegini dusunmektedir. Bundan sonra diktatoru her yonu ile algilamak ve degerlendirmek, onun yasam ve iliski gozlemindeki teshis ve tesbitleri daha bir tutarli kilacak en basta da ona bunu gosterme adina "onun yaptiklarindan korkulmadigini ve aksine onun soylediklerini de yapmaya devam etmek gerektigini" uygulamak gerekir. Kisaca YAPTIKLARINDAN KORKMAMAK VE SOYLEDIKLERINI YAPARAK ONUN YAPMADIGINI ORTAYA KOYMAK" gerekir.
  9. Bilindigi gibi emperyalist zihniyetin basta O.Dogu olmak uzere bir ulkeye saldirirken en basta gelen propagandasi "oraya demokrasi getirmek" masali olmasi ve bunun icin de kendi cikari temelinde belki de "sut liman" olan bir ortami her yonteme basvurarak ve her yontemi mesru ve mubah kilarak uygulamasidir. Suriye'yi ele alalim. Su an orada yuzlerce bolge ici ya da disi teroristler, rejimin basi Esad'a karsi bir savasim surdurmektedir ve bunu da aldiklari her turlu yardim ile yerine getirmektedir. Ayrica bu savasimda, toplum ve farkli halklari da her turlu yasam hakkini kaybetmektedir. Peki, soralim. Suriye'de bati icerikli bir demokrasi var midir? yoktur. Peki, toplum ve farkli halklari bu olmayan demokrasiden "memnun mudur?" memnundur ki, Esad'a karsi ayaklanmiyorlar. Burada celiski gibi gozuken bir durum dogmaktadir. Suriye toplumu ve farkli halklari; evrensel hukuk insan haklari ve hak ve ozgurlukler olarak, demokratik bir yasami hak ediyor mu? Evet. Cunku onlar da insanoglu. Peki bu farkli halklar, ulkelerinde bir demokratik rejimin olmadiginin farkinda ve bilincinde mi? Hayir. Olsalar, zaten Esad'akarsi mucadele verirler. Iste burada onlara bu demokratikligi getirmek adina, emperyalist cikarin uygulamasindan farkli ne yapilabilir? Yani bir topluma demokrasiyi DISARIDAN BASKI VE ZORLA GETIRMEK MI, YOKSA ONLARI BU KONUDA VE DEMOKRASIYI ISTEME TEMELINDE BILINCLENDIRMEK MI GEREKIR? Iste zaten her turlu guc ve otorite ile basa gecmek isteyen her turlu ideolojik inancsal dogrularin da sorunu tam buradadir. Sonucta bir izmin boyle bir demokrasi getirmesi ile, emperyalizmin yaptigi arasinda; ne fark vardir. Tabiki fark yoktur. Sadece cikarlar farklidir. Yalniz ikisi de TOPLUMUN VE FARKLI HALKLARININ ADINA KARAR VERMEKTEDIR. Halbuki toplumu ve farkli halklarini bilinclendirmek, demokrasi istemini onlarin KENDI ADINA KARAR VERMESINI GETIRIR. Iste tum dunyanin ana sorunu budur. TOPLUM VE FARKLI HALKLARI ADINA MI HAREKET ETMEK, YOKSA ONLARI BILINCLENDIREREK ONLARIN KENDI ADINA MI HAREKET ETMESINI SAGLAMAK? Ilki her zaman emperyalizmin cikarina islemis ve sadece bir cikar mucadelesi olmustur. Bunun ne temelde ne izm temelinde olmasi hic bir seyi degistirmez. Cunku TOPLUMUN VE FARKLI HALKLARININ ADINA DAVRANILMISTIR. Iste bir yerde devrim icerikli her turlu hareketin tutarli olmamasinin temeli de, TOPLUM ADINA YAPILMASIDIR. Sonucta devrimi ya da hareketi TOPLUM KENDI ADINA YAPMAMISTIR. Iste bu da bizlere TOPLUM ADINA DEVRIM YAPMAYI DEGIL; TOPLUMU KENDI ADLARINA DEVRIM YAPMAK ICIN BILINCLENDIRMEYI ogretir.
      • 1
      • Like
  10. Konu seni ilgilendirip ilgilendirmemesi degil; aciklamalarin algilanabilmesi adina demokrasi verilen bir ornek. Yani kavram tartismasinin ve ifadesinin cikmazini gosterme adina. Iste o yuzden kavrami kabul/red temelinde ifade etmek baska, kavrami sorgulamak baskadir. Sorgulama ise farkli bir zihin ufkudur. Burada karsitliga acilan istedigin kavrami secebilirsin. Mesela; Varlik-var yok Inanc-inan inanma Hak-hakli haksiz Namus-namuslu namussuz. Tanri -var yok Iste burada karsitligi indirgemeci ifade kisir dongusu yerine, karsitligi veren kavramin sorgulanmasi, ortaya konmasi v.s. farkli bir boyuttur. Cunku insanoglu genelde kavrami bilmez ve sadece indirgeyerek ifade eder.
  11. Bak sana en guzel algilanabilecek sekilde bir ornek vereyim ve yanitimi senin yanitindan sonra verecegim. Turkiye de demokrasi var mi? Diktatore gore var Onun karsiti olanlara gor yok? Eeee ne olacak simdi? Neden demokrasi birine goire varken, digerine gore yok oluyor. Sahi demokrasi nedir? Eger buradaki demokrasinin varligi yoklugu tartismasindaki indirgemeciligi algilarsan, demokrasinin ne oldugunun sorgulamasini bu ufkun disinda kaldigini da algilarsin. Yukaridaki mesajin dahil, sana yanitimi bu mesajima verecegin aciklasmadan sonra verecegim. Cunku once demokrasi vart mi/yok mu tartismasi ile, demokrasinin ne oldugunun sorgulanmasi farkini algilayip algilayamadigini verecegin yanittan algilayacagim.
  12. Evet, zaten bu sinirlar disinas cikamaman, bir seyin sorgulanmasinin ne oldugunun farkini algilayamadigini gosteriyor. Ben etmedigim icin zaten dusunce ve bilgilerimi yasamimda iliskime tasiyorum. Iste asil iliskideki algi ancak bu bilincte olur. Yani kisinin her turlu kimlik ve kisilik degerlerine saygi gosterirken; her turlu insanlastirmayan degeri dusunce ve bilgi de ortaya koymak. Dedigim gibi, kabul ve red karsitligindan birine indirgeme bilincaltiligindan, kabul edileni yada karsi cililani sorgulamak senin dile getirdigin ufkun disinda kalir. Cunku devrimci sorgulama gerektirir. O yuzden BIR SEYI kabullenmek/karsi cikmak karsitliginin BIR UST ASAMASI; O SEYIN NE OLDUGUNU SORGULAMAKTIR. Yani seyi ifade etmek yerine, SEYI ORTAYA KOYMAKTIR. Zaten bir seyin yarari/zarari da ancak o ortaya konabilirse algilanir. Iste burada KARSITLIGI VEREN OGELERDEN TEKINE INDIRGEMEK YERINE; BU OGELERI VERENI BULMAK VE SORGULAMAK; farkli bir beyin ufkudur ve olanin disindadir.
  13. Neden onun izin verdigi kadar "insanim?" Bu teslimiyet ve biat kulturudur ve birey bilincinden yoksun bir degerlendirmedir. Onemli olan benim, toplumun istedigi biri olarak degil; benim ben; kendim olarak yasamam. Ben toplumun deger yargilarina ne karsiu geliyorum, ne de kabul ediyorum. Bu deger yargilarini zihinsel insanlasmaya gore sorguluyorum ve her turlu sorununu kendim icinde yer almadan dile getiriyorum. Zihinsel insanlasmayi onleyenlerden de kendi adima ariniyorum, yani o konuda bir kabul/red tarafinda yer almiyorum ve ustelik hem kabulu hem de reddi hak ve ozgurluk olarak degerlendiriyorum. Amacim bana ait olan yasami kendim yasamak, toplumun beni yasatmasini sorgulamak. Iste senin "hiclik" algin bunu onler. Cunku ben bir hic degil, bir bireyim. Iste o yuzden aramizdaki ana fark, BENIM SERBEST VE OZGUR BAKIS ACIMA KARSILIK, SENIN TESLIMIYETCI VE CARESIZ KABULLENME BAKIS ACIN Bunun nedeni de insanoglu varligi farkindaligi ve birey bilinci tasimamis olman. O yuzden de hem kendini hem de tursel insanoglu varligini baska bir fenomene/numene teslim ediyorsun. Amacim insan olarak yasamak. Bu da her turlu ayristirici ve indirgemeci karsitlik deger veri ve tabularinin ne oldugunu algilamak, sorgulamak ve onlardan dusunce ve davranis olarak arinmaktan gecer. Tabi once bunlarin farkindaligi ve bunlara teslimiyetten kurtulmak gerekir. Kisaca insanoglu yasamini degerlere verilere ve tabulara teslim etmistir. Ben ise bu deger veri ve tabularin birer insanoglu yapilandirilmisligi oldugunun farkinda ve bilincinde olarak, KONTROLUMU ONLARA DEGIL; ONLARIN KONTROLUNU KENDI BEYNIME VERIYORUM. Onler beni degil, ben onlari yonlendiriyorum.
  14. Iste sorgulama bilinclenme ve birey bilincinin serbest iradesi ve kendi kararlari ile yasamasi da bunun icin gereklidir. Onewmli oilan bunun zorlugu degil; bunu gerekli gorecek ihtiyac oldugunu algilayacak bilince erismek ve bunun icin de biat etme kulturunu ya da dogal olarak karsi cikma yerine, neye biat edildiginin/karsi cikildiginin nedenini nasilini kendi insanligi adina sorgulamassidir. Burada verilecek anlam, KISIDEN ISTENEN DEGIL;KISININ KENDI ALGI BILGI VE BILINCIYLE KENDI VERECEGI ANLAMDIR. Iste YASAMAK VE YASATILMAK FARKI DA; budur. Bu da toplumsal yonlendirimli ve sosyo-etik bilinc icermeyen biat kulturunden kurtulmak bilincidir. Tabi once bunun farkina varmak gerekir. Bunu AKP uzerinden aciklayan baslik burda; http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1092-akp-ve-biat-eden-gencliksorgulayan-yaratici-ve-cagdas-genclik/
  15. Varligi ne olarak ortaya koymak, metafiziktir, ontolojiktir, teolojiktir ve fizik otesidir. Gercegi ne olarak ortaya koymak, inancsal/ideolojik dogrulamadir. Bilginin ne oldugunu ortaya koymak, epistemolojikdir. Butun bunlar ortaya koyarken de, yani varlik ile metafizik, gercek ile inanc ve bilgi ile epistemoloji arasinda bir ortaya koyan acisindan DOGRULAMA gerektirmektedir. Iste bu dogrulama, varliksal/ideolojik, inancsal ve bilgiseldir. Burada herhangibir dogrulamanin biribiri ile dialogu icin, ayni dogrulama sifati gerekir. Yani varliksal dogrulama ile, epistemolojik dogrulama, ya da inancsal dogrulama kulvarlari ayni kulvarlar degildir. Mesela varligin ne oldugu dogrulamasi tartismasi; ancak varlik ile ilgili dogrulamalar temelinde olur. Ayni sey inanc ve bilgi icin de gecerlidir. Peki bu uc farkli kulvardaki neyin ne oldugunu dogrulama temelinde, hangi dogrulama digerlerini de icerir? Burada bu sorunun yanitini soyle verebiliriz. DOGRULAYAN KIMDIR/NEDIR? Bizlerin de uyesi oldugu insanoglu acisindan insanoglu disinda bir dogrulayan var midir?, var ise; bu dogrulamayi insanogluna nasil iletir? Ben bu tartismaya girmek yerine, dogrulayanin insanoglu oldugunu ve insanoglu disinda epistemolojik olarak baska bir insanoglu ile dialog kurabilen bir dogrulayici olmadigini seyin kendi kendisini dogrulayamayacagini soylemek ile yetinecegim. Eger bu konuda aksi bir dusunce var ise, bu baslikta konu dile gelebilir ve tartismaya acilabilir. Simdi basa donelim ve insanoglu eliyle olan dogrulamalari tekrar siraliyalim. Varligin ne oldugunu dogrulama tartismasi, ontolojik ve metafiziktir. Gercegin ne oldugunu dogrulama tartismasi akilci ve inancsaldir. Bilginin ne oldugunu dogrulama tartismasi, bilimsel, bilissel ve epistemolojiktir. Peki simdi soyle bir soru soralim? Insanoglu herhangibirbir dogrulamasini ne/kim ile yapar? Iste burada da ben bunun bilgi oldugunu soyliyecek ve aksini dusunen varsa, bu baslikta tartismaya acmasini onerecegim. Demekki insanoglu eliyle yapilan her turlu dogrulamayi saglayan bilgi yani epistemolojidir. O zaman buradan su sonuc cikar. Varlik olarak insanoglu disinda hic bir varlik, varlik olarak kendini dogrulayamaz ve onu varlik olarak dogrulayan insanoglunun kavramsal bilgisidir. Gercek olarak insanoglu disinda hicbir gerceklik gercek olarak kendini dogrulayamaz ve onu gercek olarak dogrulayan insanoglunun bilgisidir. Bilgi olarak insanoglu disinda hic bir bilgisellik bilgi olarak kendini dogrulayamaz ve onu bilgi olarak dogrulayan insanoglunun bilgisidir. Buradan varligin, inancin ve bilginin dogrulanmasinin insanoglu bilgisi oldugu sonucuna variyoruz. Ozaman varliklar arasi dogrulama tartismasi, gercekler arasi dogrulama tartismasi ve bilgiler arasi dogrulama tartismasi; metafizik, inanc ve epistemoloji olarak insanoglu bilgisidir. Kisaca her turlu varlik, gercek ve bilgi dogrulamasi ister metafizik, ister inancsal ister epistemolojik olsun, bir insanoglu bilgisidir. Bilimsel olarak insanoglunun kendine yansiyani ve gozlem vereni, algisi ve kavrami ile bilgi olarak dogruladigini soyluyebiliriz. Iste bu durum zaten mantiksal olarak varlik ve inanc tartismalarinin sonudur. Cunku tartisan insanogludur ve tartisma temeli bilgidir. Kisaca insanoglu disinda kalan baska bir varlik ve inanc bu tartismada yer almaz ve kendi kendini insanogluna insanogluna gozlem ve yansi vermeden ve insanoglu algi ve kavrami olmadan dogrulayamaz. O zaman geriye bir tek bilgiler arasi alis veris ve hangi bilginin neyi nasil ve neden onu ortaya koydugunun alis verisi kalir. Iste bu da bize neyin ne olarak ortaya kondugu tartismasini degil; neyin ne olarak nasil ortaya kondugu tartismasini, yani yapilandirmaci yapi ve isleyisi olan dogal zihniyetin nasil olusturuldugunu onu cozerek ortaya koyma firsati/imkani verir. Burada da neden, insanoglunun kendi dahil; ortaya koydugu herseyin temel ve tabaninin insan ve insanliga degil; insandisi ve insanlikdisina dayandigi sorunudur. Buradaki en buyuk sorunda ortaya koyan insanoglunun ve onun ortaya koydugu bilginin insanoglu temelli oldugunun algilanamamasi, bilinc ve farkindaliga cikmamis olmasidir. Bu da otomatikman ortaya konan dogal zihniyetin temel ve kokeninin insandisi ve insanlikdisina dayandiginin algilanmasini goz ardi eder. Sanki ortada insanoglunun ortaya koymadigi bir insanoglu disi varlik, inanc ve bilgi varmis gibi algilanir ve insanoglu sanki kendi disinda kalan bu varlik, bilgi, ve inanc olarak kendini kendidisina koyar. Zaten boylece de hem varliksal, hem teolojik, hem de teleolojik temelli insanogludisi varliklar ortaya cikar. Buradan da "doga kanunlarini kendi yapar" evrenin kendi akli vardir" herseyi tanri yaratir" v.s. temelli insanoglunun ortaya koydugu ve kendisi ile sorun yaratan bilgileri tartisma konusu olur. Haalbuki epistemolojik, yani bilgisel olarak bilimsel ve bilissel; varlik ve inanc noncognitivizmi algisi vardir. Iste bu algi bilinc ve farkindaliga ciktiginda gercegin ve varligin insanoglunun yapilandirdigi bir bilgi oldugu ortaya cikar. Ozaman "insanoglunun ortaya koyumu ya inancsal/ideolojik ya da bilgisel/bilimseldir" Cumlesini ve onermesini bu yazilanlardan cikarmak, yanilticidir. Insanoglunun ortaya koyumu kavramsal ve bilgiseldir demek inanc ile bilinc farki algisini getirir. Cunku ortaya konan kavram ve bilginin ne oldugunun yanitidir, inancsal ya da bilissel. Buradaki hata varligin ortaya koyum algisi hatasidir. Halbuki ortaya konan varligin yansisi ve/veya gozleminin algisi (duyusal/duyumsal) iste fiziksel ve sosyal bilgi farki metafizigin madde ve dusunce farki da burdan dogar. Eger bir ortaya koyum var ise; bunun bir ortaya koyani (insanoglu) ve ortaya konani (insanoglu ve onun ortaya koydugu hersey) yani bir uclem soz konusudur. Ayrica bir uclemde, isaret yon ve belirtme uclemidir. Tabiki inanc heryerdedir. Cunku bir seye ya inanilir, ya da bilinir. Buradaki bilmek ile bilgi farklidir. Cunku inanilan da bilinecek olanda zaten bilgidir. Iste butun farklarin farkina varamamak; bilimi bilimsellik algisi yerine inancsal, varliksal, dogrusal algidan kurtaramaz. Cunku algilanamayan fark; insanoglunun hic bir zaman fenomeni ortaya "tek, ilk, kesin, mutlak, budur/degildir, boyledir/degildir" v.s. ortaya konamayacaginin oldugudur. Iste o yuzden fenomeni varlama, ollama, inanma yerine bilme ve bunun da gozlem ile saglanmasi. Fenomenin kendisinin degilde sadece gozleminin olgusal ve teorik bilgisi de ikinci farkindaliktir. Iste bu farkindalik inancin sabitligi yerine; bilginin yanlislanabilirligi, yenilenebilirligini getirir. Buradaki inanc faith anlamindaki inanc degildir, belief anlamindaki inanctir. O yuzden her konu ve kavramda ve bilgide inanc mumkundur. Zaten bilimselligin bilinc farki bu yuzden algilanamaz. Cunku bilinc gelisir, degisir, yenilenir; inanc ise sabittir ve mutlaktir. Etigin her dali inanctir. Milli dini, siyasi, ahlaki, toplumsal, geleneksel, toresel v.s. farki somutlasmis oldugudur. Sadece somutlasmakla kalmamis, beyinlerde kalicilasmis, alisilagelmis, yerlesmis ve sorgulanmaz oldugudur. Iste o yuzden de nesillerden nesillere aktarilir. Yoksa fi tarihindeki bir inancin bugun hala gecerliligi ya da beyinlerdeki yerini izah etmek mumkun degildir. Ayrica etikteki bu nesil aktarimidir ki; gericilik, tutuculuk, muhafazakarlik, yobazlik, ilericilik, yenilikcilik, cagdaslik, guncellik v.s. kavramlarini yasatir. Son bir ornekte evrimci ve devrimci farkidir. Cunku buradaki devrimci algi fenomenal bir algidir. Halbuki devrimci algi evrimsel gelismeye hiz ve yon verebilen numenal algi icin gecerli olmalidir. Iste o yuzden "numenal devrim" Bunu da saglayacak olan evrimci/devrimci sorgulama"
      • 1
      • Like
  16. Varolusculuk algisi insanoglu aklinda bir kac cesit yansiyor. Tanrilasabiliyor. Yani mistisizm temelli bir teslimiyetcilik. Dogallasabiliyor. Yani kalitimsal, gensel v.s. bir teslimiyetcilik Dusunceyi dondurabiliyor- Yani bananecilik/caresizlik ve teslimiyetcilik Teleolojiklesiyor. Yani varolusa ozsel/ozel ve oznel bir oz olarak insanoglu numenal yetisi yuklenerek amac/erek/gaye veriliyor. Kisaca algisi metafizik olarak var ve ol kokenlerinin birlesimi. Burada da bir celiski var? Bir sey varsa ol nedemek? Bir sey olmussa, var nedemek? Ya da evren varmiydi/oldu mu nerden basliyacagiz?, ayrica oldu ise o zaman bir olduran aramak ve bir ilk aramak kisir dongusunu nasil cozecegiz? O zaman kisaca soyle diyebiliriz. Evren var, var ile basladi ve insanoglu verdikleriyle evreni oldurdu. Iste o yuzden var ve olmak yerine, bil. Yani evreni gozlemle ve bilgi elde edin. Iste sinirsizlik sonsuzluk, daimilik ve bunlarin getirdigi degisim, yanlislanabilirlik te bilimsellikte buradadir.
  17. 19. Yuzyilin sonlarinda ortaya cikan, 20. yuzyilda kitlesellesen ve bugun bile felsefe de varliksal tartisma temeli olarak basi ceken varolusu ve bakis acisini, site kitlemizin tartismasina sunuyorum. Nedir varolus, kesin, mutlak, degismez, sabit olarak ortaya konabilir mi?, konursa nasil konur; konamazsa neden konamaz? Varolusun bilgisel, bilimsel ve bilissel icerigi var midir, varsa nedir? Cesitleri varmidir?, yani evren, evrim, dunya, doga ve insanoglu bir varolus mudur? hangisi degil se, neden degildir? Varolusun numenal yetisi, teleolojisi, ozel ve oznelligi; kisaca yasasi, kurali v.s. var midir?, yoksa bunlari ona insanoglu mu verir? Varolusun insanoglu uzerinde yasamsal, ilisdkisel duzen ve sistemsel bir etkisi var midir, varsa nedir bu etkiler ve nasil etkiler? Evet, buyrun varolusu tartisalim. Varoluşçuluk (Egzistansiyalizm)-Existentialism Yirminci yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru Fransa’da ortaya çıktı. Öncelikle bir felsefi akımdır. En önemli temsilcileri Martin Heidegger, Karl Jaspers, Jean-Paul Sartre, Gabriel Marcel ve Maurice Merleau-Ponty olmuştur. Felsefi bakımdan temelleri ise bunlardan önce Nietzsche, Kierkegaard ve Husserl gibi düşünürler tarafından atılmıştır. Varoluşçuluk 4 temel fikri savunur: 1. Varoluş her zaman tek ve bireyseldir. Bu görüş bilinç, tin, us ve düşünceye öncelik veren idealizm biçimlerinin karşıtıdır. 2. Varoluş, öncelikle varoluş sorununu içinde taşır ve dolayısıyla varlık’ın anlamının araştırılmasını da içerir. 3. Varoluş insanın içinden bir tanesini seçebileceği bir olanaklar bütünüdür. Bu görüş her türlü gerekirciliğin karşıtıdır. 4. İnsanın önündeki olanaklar bütünü öteki insanlarla ve nesnelerle ilişkilerinden oluştuğundan varoluş her zaman bir “dünyada var olma”dır. Bir başka deyişle insan her zaman seçimini sınırlayan ve koşullandıran somut tarihsel bir durum içindedir. Varoluşçuluğun etkileri çağdaş kültürün çeşitli alanlarında görüldü. Kierkegaard’ı izleyen Franz Kafka, Das Schools, Şato, Der Prozess, Dava adlı eserlerinde insanın varoluşunu bir türlü ulaşamadığı istikrarlı, güvenli ve parlak bir gerçeklik arayışı olarak betimledi. Çağdaş varoluşçuluğun özgün temaları, Sartre’ın oyunları ve romanlarında, Simone de Beauvoir’in yapıtlarında, Albert Camus’nün roman ve oyunlarında, özellikle de L’Homme Revolte (Başkaldıran İnsan) adlı denemesinde işlendi. -Alinti- http://bizimsity.net....o_pdf=1&id=183
  18. Insanoglunun teslimiyeti, kendi insiyatifi icin gecerlidir. Dogum insanoglu insiyatifinde degildir, onu doguracak olanlarin insiyatifindedir. Olum de insanoglu insiyatifinde degildir (kendi yasamini kendi sonlandirmaya karar vermedikce) Geriye bir tek insanoglunun dogum ile olum arasinda kalan YASAMI kalir. Iste, dogal/fenomenal zihniyet uzerine kurulmuis sistem; insanoglunun yasamini da elinden alir ve yasamini her turlu deger veri tabu icin feda etmesini ister. Bu da iki secenek saglar. Ya insanoglu kendi insiyatifi ile kendi yasar, ya da kendisine cizilmis yasam ile yasatilir. Iste birey bilinci burda gerekir. Diger her turlu bilinc bilissellikte bunun icindir. Cunku insanoglunun yasami ona tek ait olan seydir. Bunu ya kendi yasar, ya da yasamini baskasina baska bir seye teslim ederek, teslim ettirilerek yasatilir.
  19. Diktatorun kendine demokratik olarak acikladigi paketine, bakmadan once; soylemine dikkat etmek lazim. Ana vurgu, Menderes, T.Ozal ve Erbakan'in olmasi yaninda, 1960 Askeri darbesinin de elestiricisi ve hatta diktatore gore devrinin kapanmasiydi. Ayrica diktator, vesayetten kurtulundugundan bahsetti. Herseyden once MILLI VESAYETIN YERINE DINI VESAYETI GETIRMEK demokratik degildir. Sadece KENDINE DEMOKRASI GETIRMEKtir. Ustelik dini vesayette getirilirken, SUNNI MEZHEPSEL VESAYETIN GETIRILMESInin demokrasi ile uzaktan yakindan bir iliskisi yoktur. O yuzden de toplumumuzun hic bir sosyo-etik kesimi bu paketten memnun olmamistir. Turklerin, turkculugu elinden alinmistir. Kurdler, istediklerini alamamislardir Aleviler dini mezhepsel teklestirmeye kurban gitmistir. Kisaca buradaki demokrasi, sadece diktatorun kendince MILLI VESAYETIN ELINDEN ALINDIGI DINI VESAYETIN ONUNU ACMAK ve MILLI VESAYETIN YERINE DINI VESAYETI USTELIK MEZHEPSEL GETIRMEKTIR. O yuzden bir zamanlar diktatore oy vermis liberaller, ikinci cumhuriyetciler, sosyalistler KISACA OYLARINI DIN YUZUNDEN DIKTATORE VERMEMIS olanlar; bugun yine "bak ne guzel, andi kaldirarak etnisitenin onunu acti" diye dusunup "yetmez ama evet" diyebilirler. Zaten diktator de boyle kandirmacalarla iktidara gelmedi mi? Umarim, ayni hata iki kere tekrarlanmaz. Kimse de bu kandirmacaya kanmaz.
      • 5
      • Like
  20. Benim tepki vermem, senin yazi dili ve uslubunu kisisel satasmaya ve polemige cekmen ile ilgilidir. Yoksa dusunce ve bilgi paylasildiginda hic bir sorun yoktur. Sen istedigini sanmiyabilirsin, benim zaten herturlu temelim ve tabanimin baskis acisi insanoglu. Yani baska bir bakis acim yok. Sorunu da goruo gorememem, benim kendi beyin duzeyimin algisi bilgisi bilinci temelinde ve hedefim olan zihinsel/davranissal insanlasma ile ilgili. Aksine temel ve tabani insanoglu olarak almiyanlar, asil sorunu goremez. Yani insanoglunu illa baska bir fenomen ile ozdeslestirenler. Sen ise zaten insan ile insanoglunu ozdes kiliyorsun ve insanoglunun insanlasmasi gibi bir algin da bilgin de dusuncen de yok. Ustelik insanoglunu dogal temelde sifatliyorsun. Bu zaten teslimiyettir. Cunku insanoglu ne sifatli ne de bir kavramsal bilgi ile dogmaz. Sadece kavramsal bilgi uretebilecek ve sifat verebilecek yeti ile dogar. Bunu da dogumdan once degil de, yasam ve iuliskisinden ogrenir.
  21. Sence nasil olacak bu? Ya da "bizim" dedigin cogul, hepsi ayni beyin duzeyine mi sahip? O yuzden onemli olan OKUYANIN YAZILANI VERILDIGI GIBI ALGILAMASIDIR. Bu konuda okuyanin bir tereddutu varsa da yanlis algilamayi onleme adina, soeular sorabilir, benim yaptigim gibi. Sonucta sorulara gelecek yanitlar, verilmek istenenin daha bir algilanmasina aydinlik isik tutar. Gerci burada da ana iki sorun vardir. Kendisine soru sorulan bunu baska ve egosal algilar. Ikincisi de maalesef sorulari alanin, hakikaten yanitlarini bilmemesidir. Cunku toplumumuzda hersey taklittir. Cogu beyin neyi neden ve ne anlamda kullandiginin bile bilgisinde degildir. Buna en guzel ornek "namuslu namussuz" filmidir. Kisi kendi algisinca namusu olumlu ya da olumsuz ifade etmekte ama, ifade ettigi namusun ne oldugunu bilmemektedir.
  22. Nedir "sonucu belli olan konular?"
  23. Ne diyeyim! Iyi katilmalar. Sonucta ben ne yaziyorsam, kendi beyin duzeyimin gozlemi algisi ve her turlu kavramsal bilgisi ve de bilisselligi ile yaziyorum. Bunun aksi, "benim ben olarak yazmamamdir." Mesela sen, sen olarak yazmiyor musun? Ya da haci, haci olarak yazmiyor mu? Fark nedir?
  24. Konu ile ilgili tercumeyi surdan okuyabilirsin. http://www.turkish-media.com/forum/topic/291886-eupraxsophy/
  25. Hic ilgisi yok. Benim sorun olarak ortaya koydugum, yapilandirmaci epistemolojidir. Yani kavramsal bilginin insanoglu tarafindan yapilandirilmisliginin zihinsel insanlik v.s. icermedigi. Ararsan sitede bunun ile ilgili yaziyi bulursun. Iste buradaki amac bu ego yapilandirilmisliginin yapi ve isleyisinin temel ve kokenlerine inewbilmek, yani X ve y. "Kolay" derken nedir sence kolaylik ve kime/neye goredir? Eger niyetim anlamak ise, anlamadigim yeri en azindan yanlis anlamama adina sorarim. Cunku benim icin okuyanin kendince algisi degil; YAZIDA VERILENIN VERILDIGI GIBI ALGISI onemlidir. Konu anlamak/anlasilmak degil; algilamak/algilanmak. Buradaki fark, okuyanin okudugunu ayni yazarin verdigi gibi, kendi yorumunu katmadan almasidir. Sonra da ayni konu ve kavramda, kendi dusunce ve bilgisini dile getirmesidir. Bilgi ve de dusunce kimsenin tekelinde degildir ve bunu her dile getiren beyin, kendi bilgi ve dusunce duzeyi ile getirir. Benim de yaptigim budur. Eger bu duzey baskalarini bilgi ya da dusunce olarak algilanmaz geliyorsa, burada yapilacak olan yazara ne demek istedigini ya da kullandigi kavramdan ne vermek istedigini sormaktir. Benim Marquez lakapli yazara 81 nolu mesajda sordugum gibi.
×
×
  • Create New...