-
İçerik sayısı
3.544 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
391
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by evrensel-insan
-
Aslinda hepsi okunup algilansin diye fazla kisaltmadim. Cunku okundugunda anlasilacakki, BIATCI OLMAYAN DIKTATORE VE ONUN OTOKRASISINE BOYUN EGMEYENLER ANCAK BAKANLAR KURULUNU OLUSTURUR. Ustelik BAKANLAR KURULU, IKTIDARIN KURULU DEGILDIR. Bakan, PARTISININ DEGIL; TBMM TEMELINDE AIT OLDUGU BAKANLIGIN BAKANIDIR. Ayni bir devlet yetkilisinin, IKTIDARIN DEGIL; DEVLETIN YETKILISI OLDUGU GIBI. Butun sorun bu kadar demokrastik gorunebilen kurumlar ve islerliklerinin nasil oluyor da, hangi bosluktan doguyorda; hepsii her yonu ile bir diktatorun otokrasisi altina girebiliyor? Bence yanitlanmasi gereken soru bu? Nedir, korku mudur, cikar midir, biat ve suru psikolojisi midir? nedir bir gorecliyi kurumu tek bir iktidarin emir eri yapan. Devletine hukumetine ulkesine toplumuna yonelik calisacagi yerde, tek bir politik cikarci iktidarin emir eri kulu kolesi olmak? Nedir bunun yaniti? Butun b bunca mesajda aciklanan kurumlar yetki ve gorevleri nedir islemeyecek ise neden var? Bir gostermecilik bir goz boyamaciligi mi? Bir sey yasamda uygulanmadiktan islemedikten sonra kuralda kagitta olmus neye yarar? Cagdaslik, esitlik, firsat esitligi, antiayrimcilik, demokrasi hak ve ozxgurlukler, adalet, hukuk kuvvetler ayriligi islemedikten sonra neden var? Cok acik; Ummet isek zaten ihtiyacimiz yok. Yok, millet isek ihtiyacimizin oldugunun bilincinde ve farkinda olarak bu kagit uzerindeki yazanlari isletme mucadelesi verelim. Yoksa, el etek open, cok yasa diyen, AAllah seni basimizdan eksik etmesin diyen, agligina duaciyiz diyen, kulun koleniz diyen ol de olelim diyen Allahuekbercilerden bir farkimiz kalmaz. Zahmet edip ne ne imi herkes bir okusun ve varligina isleyip islemedigine karar versin. Cunku diktatorun basina tas da dusse, o burdan bir cikar saglayacak ve butun bu yasanan acilari en kisa zamanda firsatini bulunca tekrar yasatacaktir. Cunku onun bu yumusamis gibi gorunmesi aslinda, sadece "sirin gozukern/timsah gozyaslari doken/bak gordunuzmu, icerdekiler yine benim sayemde cikti denmesini bekleyen bir konumdadir. Kimsenin yaptgigi leyhte gibi gorunen hic bir konusmanin da (mesela cicek) bir anlami yoktur. Cunku UYGULAMA SOZDE DEGIL; ISLEVDE VE YURURLUGE KOYMAKTADIR. Sunu da soylemeden edemeyecegim. Bu kadar acik ve net goryunebilen herseyden bir bosluk bulup, bunu kendi emrin altina almak ve tek adam olabilmek, ya buyuyk bir zeka ve beceridir, ya da hakikaten bizler butun bu kurumlarin birakin gorevini yapmasini korunmasini bile saglayacak ANAYASAL GUVENCEYI alamamisiz. Demekki saflik bizde, bunu kendine yontanlar da zeki olanlar. Eee ne yaparsin, insanoglku akli zaten terse isliyor. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
- 13 yanıt
-
- 1
-
-
C. Bakanlar Kurulunun Görev ve Yetkileri Bakanlar Kurulunun görev ve yetkilerini tek tek saymak mümkün değildir. Zira, böyle bir sayma Anayasada ve kanunlarda yapılmamıştır. Bakanlar Kurulu, yürütmenin genel karar organıdır. Anayasanın ve kanunların kendisine verdiği görevleri yerine getirdiği gibi, kanunların uygulanmasıyla ilgili bütün görevleri yerine getirir. Zira, Bakanlar Kurulu merkezî idare teşkilâtının en yüksek karar organıdır. Bakanlar Kurulu, yasama ve yargı fonksiyonuna giren işlemler yapmamak şartıyla yürütme fonksiyonu alanında istediği her işlemi yapabilir. Ancak, yürütme alanına giren bu işlemlerinde Bakanlar Kurulu, bir kanuna dayanmak ve Anayasaya ile kanunlara aykırı olmamak zorundadır. O nedenle, Bakanlar Kurulunun yürütme alanına giren görev ve yetkilerini tespit ederken kullanmamız aramamız gereken iki şart vardır: (1) Bakanlar Kurulunun yaptığı işlemin bir kanuna dayanması; (2) Anayasaya ve kanunlara aykırı olmaması. Bu iki şarta uyarak Bakanlar Kurulu, yürütme alanına giren her konuda işlem yapabilir. Yani Bakanlar Kurulunun görev ve yetkileri konu itibarıyla sınırlandırılmamıştır. Ancak burada, Bakanlar Kurulunun işlemlerinin “yürütme fonksiyonu” kapsamında kalması gerektiği, Bakanlar Kurulunun yasama ve yargı fonksiyonuna giren işlemler yapamayacağı ortadadır. O nedenle, burada Bakanlar Kurulu görev ve yetkileri için tam bir liste vermek mümkün değildir. Biz yine de Anayasada Bakanlar Kuruluna verilen belli başlı görev ve yetkilerin bir listesinin yapmaya çalışacağız. 1. “Genel Siyaseti” Yürütmek Anayasamıza göre, Bakanlar Kurulunun, diğer bir ifadeyle Hükûmetin ana görevi “genel siyaseti” yürütmektir (Anayasa, m.112/1). Ancak Anayasamız “genel siyaset ”in ne olduğunu tanımlamamıştır. Bundan neyi anlamak gerekir? Kanımızca, bundan, İlhan Arsel’in ifadesiyle “memleketin iç ve dış siyasetini tayin ve tespiti”ni[32] anlamak mümkündür. Aslında bu tabir de genel bir tabirdir; bizatihi tanımlanmaya ihtiyacı vardır. Arsel, bir diğer kitabında, “devletin iç ve dış siyasetinin tayin ve tanzimi”nin “hükûmet etmek” anlamına geldiğini söylemektedir[33]. Yazara göre, “hükûmet etmek demek, Devletin bu iç ve dış siyasetinin umumî hatlarını, umumî istikametlerini tespit etmek demektir”[34]. O halde, “genel siyaseti” yürütmek aslında “hükûmet etmek (gouver-ner)” demektir. Zaten bu genel siyaseti tespit ve tanzim eden organ olan bakanlar kuruluna “hükûmet (gouvernement)” de denmektedir. Uzun lafın kısası, Anayasamıza göre, ülkenin genel siyasetini belirlemek, yani hükûmet etmek görevi Bakanlar Kuruluna ait bir görevdir. Yani, “ülkeyi kim yönetecek” sorusuna bizim Anayasamızın verdiği cevap “Bakanlar Kurulu”dur. Anayasamızın 112’nci maddesinin ilk fıkrasından çıkacak nihaî anlam budur. Bakanlar Kurulunun bu ana görevi dışında, Anayasada geçen diğer görevleri şunlardır: 2. Kanun Hükmünde Kararname Çıkarmak Anayasamıza göre iki tür kanun hükmünde kararname vardır. Olağan dönem kanun hükmünde kararnameleri ve olağanüstü hâl ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnameleri. 3. Tüzük Çıkarma Yetkisi 4. Yönetmelik Çıkarma Yetkisi Anayasamızın 124’üncü maddesinde, yönetmelik çıkarmaya, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin yetkili olduğu belirtilmiştir. Anayasamızda yönetmelik çıkarmaya yetkili makamlar arasında Bakanlar Kurulu sayılmamıştır. O nedenle Bakanlar Kurulunun yönetmelik çıkarma yetkisi tartışmalıdır. 5. Bakanlar Kurulu Kararnamesi Çıkarmak Bakanlar Kurulu kanunların kendisine verdiği görevleri kararname ile yerine getirir. Burada ilk önce “kararname”den ne anlaşılması gerektiğini kısaca belirtelim. Kanun hükmünde “kararnameleri” bir yana bırakırsak iki çeşit kararname vardır. Bunların birinci çeşidine “ortak (müşterek) kararname veya üçlü kararname”, ikincisine ise, “Bakanlar Kurulu kararnamesi” denir. Bakanlar Kurulu kararnamesi ise, Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılır, yani Başbakan ve bütün bakanların imzasını taşır. Bakanlar Kurulu kolektif bir karar organıdır. Bakanlar Kurulunu oluşturan Başbakan ve bakanlar arasında dayanışma ve kolektif sorumluluk esası vardır. Bu nedenle, Bakanlar Kurulu kararnameleri, bir kolektif işlem olarak, Başbakan ve istisnasız bütün bakanlar tarafından imzalanmalıdır. Bakanlar Kurulu kararnameleri oy birliğiyle alınır. Bakanlar Kurulu kararnamesini beğenmeyen ve imzalamak istemeyen bakanın istifa etmesi gerekir. İstifa etmemekte direnen bakan aşağıda göreceğimiz gibi Başbakan tarafından görevinden alınabilir. Yukarıda Cumhurbaşkanının yetkilerini incelediğimiz bölümde gördüğümüz gibi, Bakanlar Kurulu kararnamelerinin tekemmül etmesi için Cumhurbaşkanı tarafından da imzalanması gerekir. Keza, adı “kararname” veya “karar” olsun, tüm Bakanlar Kurulu işlemlerinin tekemmül etmesi için, yukarıda gördüğümüz gibi, Cumhurbaşkanı tarafından imzalanmaları gerekir. 6. Kanun Tasarısı Hazırlamak , Anayasamızın 88’inci maddesine göre, “kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekilleri yetkilidir”. 7. Bütçeyi ve Kesinhesap Kanunu Tasarılarını Hazırlamak Anayasamızın 162’nci maddesine göre, bütçeyi hazırlama görevi ve yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmiştir. 8. Olağanüstü Hâl ve Sıkıyönetim İlân Etmek Anayasanın 119 ve 120’nci maddelerine göre, olağanüstü hâl ilân etme yetkisi Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kuruluna aittir. Keza, Anayasanın 122’nci maddesine göre ise, sıkıyönetim ilân etme yetkisi Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kuruluna aittir. 9. Millî Güvenliğin Sağlanması Anayasamızın 117’nci maddesine göre, millî güvenliğin sağlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı Bakanlar Kurulu sorumludur. Bir demokraside sorumluluk ile yetki beraber olduğuna göre, Anayasanın 117’nci maddesi, şu anlama gelir ki, millî güvenliğin sağlanması konusunda karar verme yetkisi Bakanlar Kuruluna aittir. Millî güvenliğin sağlanması konusunda Bakanlar Kuruluna yardımcı olmakla görevli bir danışma organı Millî Güvenlik Kuruludur (m.118). 10. Silahlı Kuvvetlerin Yurt Savunmasına Hazırlanması Anayasamızın 117’nci maddesine göre, Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı Bakanlar Kurulu sorumludur. 11. Genel Kurmay Başkanını Seçmek 12. Anayasada Verilmiş Diğer Görev ve Yetkiler Bakanlar Kuruluna Anayasada verilmiş diğer görev ve yetkiler de vardır. Örneğin, Anayasanın 127’nci maddesinin son fıkrasına göre, mahallî idarelerin belirli bir kamu hizmetinin görülmesi amacıyla kendi aralarında birlik kurmak için Bakanlar Kurulunun izni gerekir. Keza, Anayasanın 131’inci maddesine göre, Yükseköğretim Kurulunun bir kısım üyeleri Bakanlar Kurulu tarafından seçilen üyeler arasından Cumhurbaşkanınca atanmaktadır. Ayrıca, Anayasanın 167’nci maddesine göre, “dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek malî yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırmaya kanunla Bakanlar Kuruluna yetki verilebilir”. 13. Kanunlarla Verilmiş Görev ve Yetkiler Bakanlar Kuruluna kanunlarla verilmiş birçok görev ve yetkiler de vardır. Ayrıca Bakanlar Kurulu, yukarıda da belirttiğimiz gibi, kanunlarla ayrıca ve açıkça yetkilendirilmiş olmasa bile, kanuna dayanmak ve kanuna aykırı olmamak şartlarıyla kanunların uygulanmasını sağlamak üzere gerekli işlemleri yapma yetkisine genel olarak sahiptir. Zira kanunlarda kanunu yürütecek makam belirtilmektedir. Bu makam da genellikle Bakanlar Kurulu olmaktadır. Birçok kanun, “bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütür” şeklinde hüküm içermektedir. Bakanlar Kurulunun İş Yükü.- Bakanlar Kurulunun yukarıdaki görev ve yetkilerini kullanarak yaptığı işlem sayısı yılda genellikle onbinden fazladır. Örneğin 1999 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararı sayısı 13000 den fazla olmuştur[39]. D. Bakanlar Kurulunun Sorumluluğu [40] Parlâmenter hükûmet sistemlerinde Bakanlar Kurulunun ve bakanların siyasî sorumluluğu vardır. Siyasî sorumluluk, hukukî veya cezaî sorumluluk değildir. Siyasî sorumluluk parlâmento karşısında olan sorumluluktur. Siyasî sorumluluk, Bakanlar Kurulunun ve bakanların görevlerine parlâmento tarafından son verilebilmesi anlamına gelir[41]. Siyasî sorumluluk parlâmenter hükûmet sistemlerinde iki türlüdür: “Kolektif (ortak) sorumluluk” ve “bireysel (kişisel, şahsî) sorumluluk”[42]. 1. Kolektif Sorumluluk Kolektif sorumluluk (responsabilité collective), hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesinden dolayı Bakanlar Kurulunun bütün üyelerinin birlikte sorumlu olması demektir[43]. Anayasamız Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu esasını kabul etmiştir. Anayasamızın 112’nci maddesinin ilk fıkrasına göre, Bakanlar Kurulu hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesinden birlikte sorumludur. a) Kolektif Sorumluluğun Araçları Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğunu gerçekleştirmenin yöntemi, “güven oylaması usûlü”dür. Anayasamızda üç tür güven oylaması vardır. Bakanlar Kurulunun göreve başlaması sırasında yapılan güven oyu (m.110), görev sırasında Başbakanın gerekli görmesi durumunda Bakanlar Kurulunda görüştükten sonra güven istemesi sonucunda yapılacak güven oylaması (m.111) ve gensoru görüşmeleri sırasında verilecek güvensizlik önergesi sonucunda yapılan güven oylaması (m.99/3-4). aa) Göreve Başlarken Güven Oyu (m.110) Bakanlar Kurulunun göreve başlaması sırasında yapılan güven oyu usûlünü daha önce Bakanlar Kurulunun kurulması ve göreve başlamasını incelediğimiz yerde gördük[44]. O nedenle buna tekrar değinmiyoruz. Yeni kurulan Bakanlar Kuruluna da güven oyu verilmezse, kurulmuş olan Bakanlar Kurulu düşer. bb) Görev Sırasında Güven Oyu (m.111) Anayasamızın 111’inci maddesine göre, Başbakan, gerekli görürse, Bakanlar Kurulunda görüştükten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisinden güven isteyebilir. Biz bunu yukarıda Bakanlar Kurulunun görevinin sona ermesi hallerinden biri olarak gördüğümüz için burada tekrar incelemiyoruz[45]. cc) Gensoru Görüşmeleri Sırasında Güvenoyu (m.99/3-4) Yukarıda Türkiye Büyük Millet Meclisinin Bakanlar Kurulunu denetleme yollarını incelediğimiz bölümde ayrıntılarıyla gördüğümüz gibi[46], Anayasanın 99’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasına göre, gensoru görüşmeleri sırasında, Bakanlar Kurulu hakkında güven oylamasına gidilebilir. Bu iki durumda ortaya çıkar: aaa) Gensoru görüşmeleri sırasında milletvekilleri veya siyasî parti grupları güvensizlik önergeleri verebilirler (m.99/3). Bu güvensizlik önergeleri sonucunda, güven oylaması yapılmaktadır. bbb) Anayasanın 99’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasına göre, gensoru görüşmeleri sırasında, Bakanlar Kurulu da güven isteyebilir. Bakanlar Kurulu hakkında güvensizlik önergesi verilmiş veya Bakanlar Kurulunun kendisi güven istemiş ise, Anayasanın 99’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasına göre, bu güven isteminden veya güvensizlik önergelerinin verilmesinden bir tam gün sonra güven oylaması yapılır. Güven oylamasında, Bakanlar Kurulunun düşürülebilmesi için, üye tamsayısının salt çoğunluğu gerekir. Kolektif Sorumluluğun Sebebi: “Hükûmetin Genel Siyaseti” Kavramı Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğuna, “hükûmetin genel siyaseti”nin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından benimsenmemesi durumunda gidilir. Hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesinden dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi sorumluluk yoluna gidecek ise, bu sorumluluk mutlaka, “kolektif sorumluluk” yoludur. Türkiye Büyük Millet Meclisi, hükûmetin genel siyasetinden memnun değil ise, Bakanlar Kurulunun bir kısım üyelerini düşürüp, diğer bir kısım üyelerini görevde bırakamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Bakanlar Kurulunu bir bütün olarak düşürmelidir[47]. O halde kolektif sorumluluk , “hükûmetin genel siyaseti”nden doğan sorumluluktur. “hükûmetin genel siyaseti” kavramı içine girmeyen bir şeyden dolayı Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğuna gidilemez. Peki ama, “hükûmetin genel siyaseti ” nedir? Bunu kim, nasıl tespit eder? Hangi sorun hükûmetin genel siyasetiyle ilgilidir? Hangi sorun ilgili değildir? Kanımızca, bu soruya objektif bir cevap verilemez. Hangi sorunun hükûmetin genel siyaseti kapsamına girdiği, hangisinin ise girmediğini nihayette kolektif sorumluluğu tahrik edem makam veya organ tespit edecektir. Görev Sırasında Güvenoyu .- Görev sırasında güvenoyu (m.111) isteme yetkisi Başbakana ait olduğuna göre, hangi sorunun hükûmetin genel siyasetini ilgilendirdiği, hangisinin ilgilendirmediğine Başbakan karar verecektir. Diğer bir ifadeyle, Başbakanın “hükûmetin genel siyaseti” çerçevesine soktuğu her şey, Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğuna yol açabilir[48]. Bu çözüm, Anayasamızın hükümleriyle de bağdaşır niteliktedir. Zira, Anayasanın 112’nci maddesine göre, “Başbakan, Bakanlar Kurulunun başı olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükûmetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir”. Buna göre ise, hükûmetin genel siyaseti sebebiyle Bakanlar Kurulunun sorumluluğunun tahrik edilmesinde yetkinin Başbakana ait olması normal bir çözüm tarzıdır. Gensoru Görüşmeleri Sırasında.- Gensoru görüşmeleri sırasında güven oyu ise, yukarıda gördüğümüz gibi, başlatılması bakımından ikiye ayrılmaktadır. a) Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya siyasî parti grupları tarafından verilmiş güvensizlik önergeleri durumunda, hangi sorunun hükûmetin genel siyaseti kapsamına girip girmediğine, güvensizlik önergesi veren üyeler veya parti grupları karar verir. Ancak burada üyelerin veya parti gruplarının değerlendirmesi kesin değildir; Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararına bağlıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının salt çoğunluğuyla Bakanlar Kuruluna karşı güvensizlik kararı vermiş ise, bundan güvensizlik önergesini veren üyelerin veya parti gruplarının değerlendirmesinin geçerli olduğu; Türkiye Büyük Millet Meclisi geçersizlik kararı vermiş ise, güvensizlik önergesi veren üyelerin değerlendirmesinin geçersiz olduğu sonucu çıkar. Kısacası, böyle bir durumda, neyin hükûmetin genel siyaseti kapsamına girdiğine ve dolayısıyla hükûmetin kolektif sorumluluğuna yol açacağına; neyin hükûmetin genel siyaseti kapsamına girmediğine ve dolayısıyla Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğunun işletilmesine gerek olmadığına karar verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir. Gensoru görüşmeleri sırasında Bakanlar Kurulunun kendisinin güven istemesi durumunda ise, neyin hükûmetin genel siyaseti kapsamına girdiği, neyin girmediği konusunda inisiyatifi Bakanlar Kurulu almış olur. Neyin hükûmetin genel siyaseti kavramına girdiğini tespit etmeye hangi makam veya kişi yetkili olursa olsun, bu konuda mutlak bir takdir yetkisi vardır. Her sorun, bu kişi veya makamın takdirine göre, hükûmetin genel siyaseti kavramının çerçevesine sokulabilir. Mahiyeti itibarıyla hükûmetin genel siyaseti kavramına dahil olamayacak meseleler yoktur. Bu hukukî sorun değil, saf siyasal bir sorundur. c) Kolektif Sorumluluğun Sonuçları Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğunun birtakım sonuçları vardır. Bunları burada kısaca görmekte yarar vardır: aa) Dayanışma Kolektif sorumluluğun en önemli sonucu “bakanların dayanışması (solidarité ministérielle) ilkesi”[49]dir. Bakanların dayanışması ilkesi parlâmenter sistemin temel unsurlarından biridir. Bakanların dayanışması ilkesi, bir bakanın, Bakanlar Kurulunda kaldığı sürece, Bakanlar Kurulunun bütün kararlarını kabul etmiş sayılması demektir[50]. Bir bakan Bakanlar Kurulunda kararın alınması esnasında bu kararı eleştirmiş, bu karara karşı birtakım çekincelerini dile getirmiş olsa bile, bu karar alındıktan sonra, bu kararı, üstlenmek, o kararı savunmakla yükümlüdür. Bakan, kurul olarak alınmış Bakanlar Kurulu kararlarını eleştiremez. Bakan, alınan Bakanlar Kurulu kararını beğenmiyorsa, “ya çenesini kapar, ya çekip gider”[51]. bb) Gizlilik Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu , Bakanlar Kurulu toplantılarının gizli olmasını da gerektirir[52]. Şöyle ki, Bakanlar Kurulu kararından bakan da sorumlu olacağından, bakanın bu kararı savunması gerektiğinden, bakanın bu kararın oluşumuna aktif bir şekilde katılmış olması, bu kararın alındığı toplantıda bu karar hakkında olumlu ya da olumsuz tüm düşüncelerini serbestçe, hiçbir şeyden korkmaksızın dile getirebilmesi şarttır. Aksi takdirde, bakanın Bakanlar Kurulu kararlarından sorumlu tutulması, onları savunmak zorunda kalması mantıksız olurdu. Bu nedenle, Bakanlar Kurulu toplantıları gizli olmalıdır ki, bu toplantılardan çıkacak her kararın sorumluluğunu üstlenecek ve savunacak olan bakanlar, rahatça, hiçbir şeyden çekinmeksizin bu karar hakkında düşünce ve önerilerini dile getirebilsinler. cc) Bakanların Sır Saklama Yükümlülüğü Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu ilkesi, bakanların, Bakanlar Kurulu toplantısında konuşulanları dışarıda açıklamamasını gerektirir[53]. Bakan, Bakanlar Kurulunda yapılan tartışmaları, özellikle diğer arkadaşlarının görüş ve önerilerini dışarıda açıklayamaz. Aksi takdirde, Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu ilkesi zedelenir. Belli bir Bakanlar Kurulu kararı hakkındaki olumsuz görüşleri, düşünce ve önerileri dışarıda bir başka bakan tarafından açıklanan bir bakanın, artık o kararı dışarıda savunması, ondan doğan sorumluluğu üstlenmesi beklenemez. Bakanlar Kurulu toplantılarında konuşulanları dışarıda açıklayan bakan istifa etmelidir. İstifa etmemekte direnen bakan, Başbakanın önerisi ve Cumhurbaşkanının onayı ile azledilebilir. dd) Eleştirmeme Yükümlülüğü Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu ilkesi, bir bakanın Bakanlar Kurulu kararını dışarıda eleştirmemesini de gerektirir. Bir bakan, Bakanlar Kurulu kararı hakkındaki tüm eleştirilerini bu kararın alınması esnasında dile getirmelidir. Karar alındıktan sonra, kolektif sorumluluk ilkesi uyarınca, bakana bu kararı eleştirmek değil, savunmak düşer. Kararı her halükârda yanlış bulan ve ne olursa olsun kararı eleştirmek isteyen bakan, istifa etmeli ve ondan sonra eleştirilerini dile getirmelidir. Ancak istifa ettikten sonra, eleştirilerini dile getirirken Bakanlar Kurulu toplantısında yapılan konuşmaları, bakan arkadaşlarının düşüncelerini kamuoyuna açıklamamalıdır. Zira, aksi takdirde, bakan arkadaşlarının o kararı savunabilmesi imkânını da tehlikeye sokmuş olur. Oysa Bakanlar Kurulunun kolektif sorumluluğu ilkesi olduğuna göre, o karar istifa etmemiş her bakan tarafından savunulmalıdır. 2. Bireysel Sorumluluk “Bireysel sorumluluk (responsabilité individuelle)” ise, bakanların parlâmentoya karşı tek tek sorumluluğu anlamına gelir. Parlâmenter hükûmet sistemlerinde Bakanlar kendi bakanlıklarındaki işlerden dolayı parlâmentoya karşı sorumludurlar. Parlâmento sadece bir bakanı görevden alabilir. Bu durumda diğer bakanlar görevde kalır. Anayasamızda bakanların bireysel sorumluluğu ilkesi de kabul edilmiştir. Anayasamızın 112’nci maddesinin 2’nci fıkrasına göre, her bakan “kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur”. Bu sorumluluk gensoru (m.99) usûlüyle işletilir. Gensoru görüşmeleri sırasında bakan hakkında “güvensizlik önergeleri” verilip üye tamsayısının salt çoğunluğu ile kabul edilirse (m.99/3-4), bakan bakanlıktan düşer. Bu durumda Bakanlar Kurulunun diğer üyelerine bir şey olmaz. Bakanlar Kurulu görevde kalır. Bakanlar Kurulunu oluşturan Başbakan ve bakanların sorumluluğunu aşağıda ayrıca Başbakan ve bakanları incelediğimiz başlıklar altında göreceğimiz için, sorumluluk konusundaki açıklamalarımızı burada kesiyoruz. E. Geçici Bakanlar Kurulu Seçimlerde geçici Bakanlar Kuruluna gidilmesinin nedeni, seçimlerin dürüst ve her türlü şaibeden uzak geçmesini sağlamaya yöneliktir[54]. Anayasanın 114’üncü maddesine göre, geçici Bakanlar Kurulu iki değişik durumda oluşturulur: 1. Birinci durum, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin seçim döneminin sonunda (beş yıl) yenilenmesi (Anayasa, m.77/1) veya seçimlerin yenilenmesine Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından karar verilmesi (erken seçim) (m.77/2) durumlarında genel seçimlere gidilmesidir. Bu durumda, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları çekilir. Seçimin başlangıç tarihinden üç gün önce, seçim dönemi bitmeden seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde ise, bu karardan başlayarak beş gün içinde, bu bakanlıklara Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar Başbakanca atanır (m.114/1). 2. İkinci durum ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin Anayasanın 116’ncı maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı tarafından yenilenmesine karar verilmesidir. Bu durumda, Bakanlar Kurulu çekilir ve Cumhurbaşkanı geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere bir Başbakan atar (m.114/2). Geçici Bakanlar Kuruluna, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları Türkiye Büyük Millet Meclisindeki veya Meclis dışındaki bağımsızlardan olmak üzere, siyasî parti gruplarından, oranlarına göre üye alınır. Siyasî parti gruplarından alınacak üye sayısını Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanı tespit ederek Başbakana bildirir. Teklif edilen bakanlığı kabul etmeyen veya sonradan çekilen partililer yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar atanır. Geçici Bakanlar Kurulu, yenilenme kararının Resmî Gazete'de ilanından itibaren beş gün içinde kurulur. Geçici Bakanlar Kurulu için güvenoyuna başvurulamaz. Geçici Bakanlar Kurulu seçim süresince ve yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür (m.114). Anayasa her ne kadar “yeni Meclis toplanıncaya kadar vazife görür” diyorsa da Ergun Özbudun’un belirttiği gibi, bunun “yeni Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar” şeklinde anlamak uygun olur[55]. Görüldüğü gibi, normal beş yıllık sürenin dolmasıyla yeni seçimlere gidiliyorsa veya bu süre dolmadan erken seçimlere Meclis kararıyla gidiliyorsa mevcut Bakanlar Kurulunda sadece üç bakanlık değişmektedir. Başbakan değişmediğine göre, burada yeni bir Bakanlar Kurulu yoktur. Buna karşılık, Türkiye Büyük Millet Meclisi Cumhurbaşkanı tarafından feshedilmiş ise, tamamen yeni Bakanlar Kurulu kurulmaktadır. Yeni Başbakan atandığına göre bu yeni bir Bakanlar Kuruludur. Bunun amacı, seçimlerin tam bir tarafsızlık ortamında yapılmasını sağlamaktır[56].
- 13 yanıt
-
- 1
-
-
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı, Türkiye'nin yasama organı olan TBMM'ni temsil eden makam. Devlet Protokolünde Cumhurbaşkanından sonra ikinci sırada yer alır. TBMM Başkanının görevleri şunlardır: Türkiye Büyük Millet Meclisini Meclis dışında temsil etmek Genel Kurul görüşmelerini yönetmek Tutanak dergisi ile tutanak özetinin düzenlenmesini denetlemek Başkanlık Divanına başkanlık etmek ve Divanın gündemini hazırlamak Danışma Kuruluna başkanlık etmek Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarını denetlemek; işlerde birikme olması halinde komisyon başkanı ve üyelerini uyarmak ve durumu Genel Kurulun bilgisine sunmak Başkanlık Divanı kararlarını uygulamak Türkiye Büyük Millet Meclisinin idarî ve malî işleri ile kolluk işlerini yürütmek ve denetlemek Başkanlık Divanı bünyesinde oluşturulacak “Türkiye Büyük Millet Meclisi Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu” aracılığıyla Meclisi ve çalışmalarını yurt içinde ve yurt dışında tanıtıcı tedbirler almak ve yayın yapmak Kendisine Anayasa, kanunlar ve İçtüzük gereğince verilen görevleri yerine getirmek. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
- 13 yanıt
-
- 1
-
-
Danıştay; Türkiye Cumhuriyeti'nin yürütme organlarına yardımcı bir inceleme, danışma ve karar organı olup yönetimin yargı yoluyla denetlenmesi görevini yapan bir yargı kuruluşudur. Yargıtay, Türkiye'nin altı yüksek yargı organından birisidir. Adliye mahkemelerince verilen ve kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Sayıştay, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında düzenlenen mali yargı organı. Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Sayıştayın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde bir kereye mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler. Bu kararlar dolayısıyla idari yargı yoluna başvurulamaz. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Türkiye Cumhuriyeti'nde adli ve idari hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama, nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayrıma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme veya görevden uzaklaştırma işlemlerini yapan yüksek yargı kurumu. Başkanı Adalet Bakanı'dır. 22 asil, 12 yedek üyesi bulunan Kurul, 1. Daire, 2. Daire ve 3. Daire olmak üzere 3 ayrı daireden oluşmaktadır. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
- 13 yanıt
-
- 1
-
-
Anayasa Mahkemesi; Görevler Anayasa Mahkemesinin temel görevi, yasama organının kimi işlemlerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetlemek ve bireysel başvuruları karara bağlamaktır. Anayasa Mahkemesinin görevleri bizzat Anayasa’da sınırlı sayıda belirtilmiştir. 1982 Anayasası'nın başta 148. maddesi olmak üzere ilgili diğer maddelerinde Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir: 1. Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesine dava açılamaz (Madde 148). Ayrıca usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar kanun hükmünde ise de, bunlar hakkında Anayasa’ya aykırı oldukları gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurulamaz (Madde 90). Şekil bakımından denetim kanunlarda son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme sadece Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; şekil denetimi def’i yoluyla da talep edilemez (Madde 148). Şekil bozukluğuna dayalı iptal davaları Anayasa Mahkemesince öncelikle incelenip karara bağlanır (Madde 149). 2. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruları karar bağlar. Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. 3. Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar. Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar. Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir. 4. Siyasî Partilerin kapatılması, Cumhuriyet Başsavcılığının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından kesin olarak karara bağlanır (Madde 69). Siyasî partilerin kapatılmasına ya da Devlet yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin üçte iki oy çokluğu şarttır(Madde 149). 5. Siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti Anayasa Mahkemesi tarafından yerine getirilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıştaydan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir.(Madde 69). 6. Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düştüğüne Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce karar verilmesi durumunda, bu karar tarihinden başlayarak yedi gün içerisinde ilgili üye ya da milletvekillerinden herhangi biri tarafından bu kararın Anayasa'ya, kanuna veya İçtüzük hükümlerine aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilir. Anayasa Mahkemesi bu iptal istemini onbeş gün içinde kesin olarak karara bağlar (Madde 85). __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
- 13 yanıt
-
- 1
-
-
Millî Güvenlik Kurulu Nedir, Görevleri Nelerdir? Millî Güvenlik Kurulu (MGK) Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası'nın 118. maddesiyle kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulaması ile ilgili kararların alınmasını ve gerekli kurumlar arası eşgüdümün sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kurulu'na bildirmekle görevlidir. MGK, gerekli haller dışında iki ayda bir defa cumhurbaşkanı başkanlığında toplanır. Kurulun üyeleri; Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, Millî Savunma Bakanı ve Adalet Bakanı'dır.Millî Güvenlik Kurulu sekreteri de toplantılara katılmakta ama oy hakkı bulunmamaktadır. Milli Güvenlik Kurulu Kuruluş ve Görevler Kuruluş Madde 3 - Anayasanın 118 inci maddesi gereğince Milli Güvenlik Kurulu kurulmuştur. Milli Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanının başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri bakanları, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel Komutanından oluşur. Kurul toplantılarına üyeler dışında, gündemin özelliğine göre ilgili bakan ve kişiler de çağrılarak bilgi ve görüş alınabilir. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri toplantılara katılır, fakat oylamaya katılamaz. Görevler Madde 4 - Milli Güvenlik Kurulu; a) Devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili kararların alınması ve gerekli koordinasyonun sağlanması konularında, görüş tespit eder; Devletin milli güvenlik siyaseti doğrultusunda tespit edilen milli hedeflerin ve hazırlanan milli plan ve programların gerçekleştirilmesine ilişkin tedbirleri belirler; c) Devletin milli güvenlik siyasetini etkileyecek milli güç unsurlarını ve ülkenin siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel ve teknolojik durum ve gelişmelerini sürekli takip ederek değerlendirir, milli hedefler yönünde güçlenmelerini sağla yacak temel esasları tespit eder; d) Devletin varlığı, bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplu mun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda zorunlu gördüğü tedbirleri tespit eder; e) Anayasal düzeni koruyucu, milli birlik ve bütünlüğü sağlayıcı, Türk Milletini Atatürkçü düşünce,Atatürk ilke ve inkilapları doğrultusunda ve milli ülkü ve değerler etrafında birleştirerek milli hedeflere yönlendirici gerekli tedbirleri belirler. Sayılan bu hususlara yönelmiş yurtiçi ve yurtdışı tehdide karşı koymak, bu tehdidi etkisiz kılmak için gereken strateji ve temel esaslar ile birlikte planlama ve uygulama hizmetleri konularında görüşleri, ihtiyaçları ve alınmasını lüzumlu gördüğü tedbirleri tespit eder; f) Olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik veya savaş hali ilanı için görüş tespit eder; g) Olağan hal ile savaş, savaşı gerektiren ve savaş sonrası hallerde, kamuve özel kurum ve kuruluşlar ve vatandaşlara düşecek topyekün savunma, milli seferberlik ve diğer konularda hizmet ve yükümlülükler ile bu hususlarda yapılacak planlara temel teşkil edecek esasları tespit eder; h) Devletin milli güvenlik siyasetinin öngördüğü hususlar ve topluma yönelik hizmetler ile topyekün savunma hizmetlerinin gerektirdiği mali, ekonomik, sosyal, kültürel ve diğer konulara ilişkin tedbir ve ödeneklerin kalkınma plan, program ve yıllık bütçelerde yer almasını sağlamak üzere gerekli esasları tespit eder; i) Milli güvenlik kapsamına giren konularda yapılan ve yapılacak milletlerarası andlaşmalar hakkında görüş tespit eder. Milli Güvenlik Kurulu, tespit ettiği bu görüş, tedbir ve esasları kurul kararı halinde Bakanlar Kuruluna bildirir ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
- 13 yanıt
-
- 2
-
-
Yasama Büyük Millet Meclisi Başkan Cemil Çiçek-Kimdir AKP kokenli degil mi? Ana Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu-Yasamadaki nufuzu/etkisi nedir? Var midir? Siyasi partiler-!? Yürütme Cumhurbaşkanı Abdullah Gül-Yurutmedeki hangi gorevini renine getiriyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Bakanlar Kurulu 61. Hükûmet-Diktator ve Otokrata karsi giki cikiyor mu? Bakanlıklar-Taraf olmayan bertaraf olur Millî Güvenlik Kurulu- Yargı Anayasa Mahkemesi-Kimin emrindedir? Danıştay-Kim yonlendirir? Yargıtay-Kim yonlendirir? Sayıştay-Kim yonlendirir. Bu T.C. devletinde gecerli mi
- 13 yanıt
-
- 2
-
-
T.C. Anayasası 5. Madde Devletin Temel Amaç ve Görevleri Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk Devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır. Devletin gorevi nedir, kimin devletidir?
- 13 yanıt
-
- 2
-
-
Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile nitelikleri, seçimi ve diğer hususlar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 101, 102, 103, 104, 105 ve 106'ncı maddelerinde belirtilmiştir. A. Nitelikleri ve Tarafsızlığı (Değişik madde 101) (*) B. Seçimi (Değişik madde 102) (*) C. Andiçmesi (Madde 103) Cumhurbaşkanı, görevine başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde aşağıdaki şekilde andiçer : Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğünü, Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, Milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim. D. Görev ve Yetkileri (Madde 104) Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk Milleti'nin birliğini temsil eder; Anayasa'nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir. Bu amaçlarla Anayasa'nın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır: a) Yasama ile ilgili olanlar : ■Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde açılış konuşmasını yapmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni gerektiğinde toplantıya çağırmak, ■Yasaları yayımlamak, ■Yasaları yeniden görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geri göndermek, ■Anayasa değişikliklerine ilişkin yasaları gerekli gördüğü takdirde halkoyuna sunmak, ■Yasaların, kanun hükmündeki kararnamelerin,Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün, tümünün ya da belirli kurallarının Anayasa'ya biçim ya da esas yönünden aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açmak, ■Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek, Yürütme alanına ilişkin olanlar : ■Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek, ■Başbakanın önerisi üzerine Bakanları atamak ve görevlerine son vermek, ■Gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu'na Başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu'nu Başkanlığı altında toplantıya çağırmak, ■Yabancı devletlere Türk Devleti'nin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyeti'ne gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek, ■Uluslararası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak, ■Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanlığını temsil etmek, ■Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kullanılmasına karar vermek, ■Genelkurmay Başkanı'nı atamak, ■Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantıya çağırmak, ■Milli Güvenlik Kurulu'na Başkanlık etmek, ■Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim ya da olağanüstü hal ilan etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak, ■Kararnameleri imzalamak, ■Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ya da kaldırmak, ■Devlet Denetleme Kurulu'nun üyelerini ve Başkanını atamak, ■Devlet Denetleme Kurulu'na inceleme, araştırma ve denetleme yaptırmak, ■Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek, ■Üniversite rektörlerini seçmek, c) Yargı ile ilgili olanlar: Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek. Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır. E. Sorumluluk ve sorumsuzluk hali (Madde 105) Cumhurbaşkanı'nın, Anayasa ve diğer yasalarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır. Bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. Cumhurbaşkanı'nın resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz. http://www.tccb.gov.tr/sayfa/cumhurb...i/gorev_yetki/ Bu cumhurbaskani neye yarar? __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
- 13 yanıt
-
- 3
-
-
Bilindigi gibi diktator soylem ve uygulamalarinda "eski tas eski hamam" Yalniz yapilan yeni kabine degisikliginden sonra, diktatorun; provakotif, hipokritik ozellgi kendinden kabineye gecmis durumda. Bunun en guzel ornegi son TIR olayi guya " TIR Turkmenistan'a yardim goturuyormus" Basta bu soylemi Turkmenistan yalanladi. Peki sormazlar mi? "be kardesim, ne var bunda bakalim TIR'da ne var, dedigin gibi yardim malzemesi varsa; sorun yok" Peki ne oldu savcinin verdigi gorevi vali onledi jandarma uygulamadi savci tek basina kaldi ve davadan degisti. TIR'da "sirri kadem basti" Yolsuzluk kara para aklama rusvet davasindaki ikinci dalga, bir kac is adaminin mal varligina el koymak ile sinirli kaldi. Gelelim su an en guncel konuya. "Ergenekon, Balyoz gibi davalar askere kurulmus bir komplodur" aciklamasindan sonra ortalik karisti. Diktatorden cit yok. Bu arada E.Alan hala icerde ve sadece iki BDP'li milletvekili serbest birakildi ve diger ucu ile de ihlal olduguna karar verildi. TBMM baskaninin aciklamasi ise hem itiraf hem de evlere senlik kisaca AKP'nin devleti yargiyi adaleti bitirdigini" ortaya konusarak itiraf etti. Bu arada cemaat ile ilgili her turlu sorusturma basladi. Neyse bu kadar yogun gundem de, en son olan Barolar baskani Feyzioglu'nun hem cumhurun hem de hukumetin basi ile yaptigi gorusmeler ve sonrasi yaptigi basin toplantisi idi. Sanki diktatorun "basina tas dusmus/kafasini sert bir kayaya carpmis" gibi, Feyzioglu'nun talep ve aciklamalarini "onayladigini/sicak baktigini" Feyzioglu kendi soyledi. Belki de 11 yiilik diktatorun iktidarinda, bu onun ilk OTOKRASISININ DARBE ALMASIYDI. Bunun nedenine gecmeden once; TSK ile pazartesi gununden itibaren baslayacak gelismeleri aktaralim. Bilindigi gibi buu davalari diktator direktifinde ve tarafligida ozel yetkili mahkemeler yurutuluyordu. Sonradan bu mahkemelerin sona erdirilmesi ve yetkilerinin kaldirilmasi temelinde; TSK davalari devam etti biri yargilandi digeri yargi asamasinda. Iste burada Feyzioglu bu hukuksuzlugu su sozler ile acikladi "siz ilaclarin satilmasini yasakliyorsunuz, yalniz elde olan stoklar bitsin diye yasakladiginiz ilaclarin satisina devam ediyorsunuz. Yani ilaclar eliyle onu kullananlasri olume mahkum ediyorsunuz. Yine Feyzioglu'nun aciklamasina gore bu gorusmelerden cikan karar su. Basta af soz konusu degil; bu iceride tutuklu olanlarin masumiyet kasrinesine bir hakaret yani sucun kabulu anlamina gelir. Peki ne olacak iki set olacak. Ortadan kalkmis ozel mahkemelerin verdigi yargi bozulacak ve davalar yeniden gorulecek. Yargi asamasinda olanlar da yeni "adil/hukuki" mahkemelerde yeniden gorusulecek. Kisaca herkesin beklentisi bir komplo uzerine kurulan bu tutuklamalardaki tum tutuklularin sahte belgeler ile tutuklandigi yargilandigi ve elde olan delillerin yetersizliginden de TUMUNUN BERATI. Dikkat edelim tahliyesi degil, berati. Burada Feyzioglu, her turlu hak ve ozgurluk temelli evrensel hukukun tarafsizligina da eginerek; "burada KCK v.s. gibi bir ayrim yok, hukuk herkes icindir" diyerek bu konuya da aciklik getirdi. Hatta burada suc temelli teror ayrimina da karsi cikti. Cunku ortada herangibirinin teroir orgutu oldugunu ortaya koyacak bir delil bulunmuyor. Bilindigi gibi ebn basta hahamin acikladigi gibi tum deliller duzmece ve sonradan eklenme. Peki iyi guzel de, bugune kadar "dedigim dedik/caldigim duduk" diyen diktatordeki bu "yumusamayi" nasil algilamak lazim. Bilindigi gibi AKP teror partisindeki calkanti bir turlu bitmiyor ve her turlu parti yetkilisinin yaptigi kendilerince "vicdanli/insanlik iceren" aciklamalasr diktatorun ne yaptiklari ne de soylemleri ile uzlasi halinde. Kisaca her bir aciklama, sadece AKP ve basi diktatorun yeni bir "hatasini/pisligini/otoritesini/" v.s. ortaya cikariyor. Bir TBMM baskaninin "yargi olmustur/devlet olmustur" aciklamasi neyin aciklamasidir butun bunlari "olduren" kendi savundugu partisi ve kendi biat ettigi diktatoru degil midir? Su anki taktik, sanki 11 yildir basta olan onlar degillermis gibi "paralel devletten/yargiya mudaheleden" bahsediyorlar. Yani "biz magduruz" edebiyatina yastmaya calisiyorlar. Toplum artik bunu yemiyor. Cunku devleti de olduren yasrgiyi da olduren kuvvetler ayriligini da bitiren sirf bunun icin her turlu kabine dahil, gorev degisikligine ulke tarihinde gorulmemis yogunlukta giden diktator ve emir erleri degil mi? Su anda diktatorun tek "dedigi dedik caldigi duduk" soylem ve davranisi ve de uygulayisi, oglu Bilal'in sorgulanmamasi temelinde; biliyor ki, OGLU SORGULANIRSA SONUCTA YOLSUZLUGUN KARA PARA AKLAMANIN RUSVETIN HER TURLU IHALE SAHTECILIGININ BANKALARIN HORTUMLANMSININ IZNINI DE VEREN UYGULAMASINI DA YIONLENDIREN KENDISI, YANI "BUYUK PATRON" Iste o yuzden ortada gun gibi asikar yolsuzlugun uzerine gidecegine hem "kim yapti" temelli ortbasa ve dikkati baska yere cekmeye calisiyor, hem de bu yolsuzlugu ortaya cikaracak olanlara goz dagi veriyor ve gorevden aliyor. Iste belki de bu TSK daki "yumusama" bir oy kaygisi. Soyle bir bakalim Basta "taraf olmayan bertaraf olur/dindar-kindar yetistirme" de gelinen nokta. "Dostum Esad'dan, Dusmanim Esed. Orta Dogu'daki her turlu nufuzun cokusu, Iran Suriye yakinlasmasi, Misir olayi, Libya olayi, O.Dogu batakliginda hem dini mezhepsel hem de milli/etnik terore sadece destek ve yataklik degil; uklke bunyesinde her turlu terorist konuclanma ve teroru besleme calismasi. Iste son TIR ve daha onceki iki TIR olayi buna ornek, Kamplarim milletvekillerine ziyaret yasagi buna ornek. Bugun BM ve AB AKP'yi teror orgutu ilan etme asamasinda. Peki bakalim simdi, her turlu sahtecilik % 10 baraji kiyagi bunyesinde de olsa AKP ye oy veren % 49 da kimler vardi ve bunlar bugun artik AKP'ye oy verir mi? Laiberaller, ikinci cumhuriyetciler-Cemaat temelli MGK kararlarini ve dersane sonrasi krizi ortaya atan onlar. Askeri vesayet karsitlari-Sivil vesayetin ve ulkenin otokrasiye gittiginin farkindalar Milliyetciler- Teokratikm bir devlet kurulmak isten diginin farkindalar Milliyetci olmayan, askei vesayete karsi cikan; ilericiler, solcular, sosyalistler- Herhalde bunlarda artik neyin ne oldugunu algilamistir. Soldan bekledigini alamayanlar- Diktatorun isteklerini karsilayamayacaginin farkindalar. Aleviler/ermeniler ya da gayri muslimler-Orta dogu da yapilanlar temelinde sadece sunni seri tarafin gecerli oldugunun farkindalar Gayri turkler-kurdler- Son Diyarbakir govde gosterisinde, hicc bir zaman istemedikleri ayrilmanin kendilerine BOP temelinde dayatildiginin farkindalar. Ustelik sosyo-etik hak olarak sadece klavye ozgurlugu "kazandilar" Kisaca kullanildiklarfinin farkina vardilar. Her turlu halk kesimi isci koyl memur v.s.- gecim isten atilma yoksulluk ve aclik ile bogusmaktalar Genclik-Iki dalda ulusalci genclik ve gezi gencligi Diktatore ilk korkuyu tattiranlar Gencligin destekcileri- Eb eveynler kurumlar ve kuruluslar onlarin ihtiyacinda gorevini yerine getiren saglik gorevlileri Dindarlar, dini sadece bir uygulama ve inanc olarak degerlendirenler- Diktatorun yalanlari talanlari yolsuzlugu yetim hakkina el koyus, kisaca diktatrun dini sadece kendi cikari adina kullandiginin farkinda olanlar ve kafasi karisiklar. Buna turbanlilar da dahil. Kisaca ileri demokrasi gelisen buyuyen ulke AB'ye girecek ulke O.Dogu sefligi, v.s. nin sadece "taraf olan icin oldugu" nu gorduler. Her turlu dindar ve kindar nesil yetistiriminin temelinin 4+4+4 ile atilmasi, T.C ibaresinin ve her turlu T.C.Kurulus degerlerinin tek tek ortadan kalkmasi; bilimin rafa kaldirilmasi, toplumun her turlu dini/mezhepsel milli/etnik ve de her turlu sosyo-etik temelde ayristirilmasi kutuplastirilmasi ve taraf karsi taraf ayriminin her dalda medyada kamuoyunda siyasette adalette v.s. uygulamaya konmasi. Hi bir kurumun Anayasa da belirtildigi gibi gorevini yapamamasi. Kisaca DIKTATORYUN KURMAK ISTEDIGI OTOKRATIK VE OTOKRAT OLARAK SADECE ONUN IKI DUDAGI ARASINDAN CIKACAK HER NE ISE ONA BIAT VE ONUN UYGULANMASI. Gezinin hak ve ozgurluk uyanisi/uyandirisi, 17 Araligin 11 yilda neden nasil ve hangi yolla siyasetin basinda olanin zengin oldugu gemicikler aldigini ortaya cikarmasi. Demekki geriye sadece Diktatore "ol de senin icin oluruz, sana dokunmak kutsaldir, senin yuzunu goren cennetliktir, senin g.t.nun kiliyim," temelli "Allahuekber" ciler kaliyor. Hizbullah'i buna dahil etmek gerekir. Bir de oy adina, T.C. vatandasi yapilan Suriyelileri hesaba katmak gerek. Bu arada bu cumhurbaskani kimdir.nedir ne ise yarar yetkileri nedir, bence oturup anayasayi bir okumasi lazim. Yoksa "o yanlistir bunun ustune gitmek lazimdir" v.s. gibi demogojiler ile ustelik yururluge konmayan soylemler ile kimse cumhurun basinin varligini hissetmiyor. Son durum. AKP tuzugune gore diktatorun ve bircogunun milletvekili olamamasi. Yerel secimlerde, nereleri ele gecirecegi. En onemlisi de, madem CUMHURBASKANINI HALK SECECEK, KIMSE ACABA BU HALKIN DIKTATORU CUMHURBASKANI SECECEGINI DUSUNEN VAR MI? Yoksa orda da bir hile, ya da TOPLUMUMUZUN MILLET DEGIL DE MINNET EDEN BIAT EDEN UMMET OLDUGUNA MI SAHIT OLAC AGIZ. Oyle ise vah bu ulkenin haline. Demekki "her seyi abartmisiz, gercekleri gormek yerine; gormek istedigimizi gormusuz" demektir. Cumhurun basi secimi bir yerde ulke ve toplumumuzun ne beyin duzeyine sahip oldugunu ortaya koyacak. Cunku boyle bir secim; katilimci demokrasinin en cagdas secimidir. Tabi sececek olanlar birey ise ve KENDI SERBEST IRADESI ILE SECECEK ISE. Yoksa bir asiret aga v.s. "benim oyum diktatore" deyip; emrindeki yuzlere binlere boyun egdiriyor ve hukmediyorsa; hala tehlike var demektir. Iste bu da bizim hala NE KADAR FEODAL OLUP OLMADIGIMIZIN GOSTERGESI OLACAKTIR. Tum soru; biz neyiz FEODAL BIR UMMET MIYIZ? KENDI KARAR VEREN MILLET MIYIZ? Iste asrin sorusu ve yaniti da ulkenin gelecegi hem 2023 hem de 2071 hedefi. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
- 13 yanıt
-
- 5
-
-
Yine ayni kurnazlik. GERCEKLIGIN FELSEFI TABANI NEDIR VE NEDEN ODUR. Gerceklik tek mutlak midir, degiskenlik midir? Gerceklik dogal midir, insanoglu yapilandirilmisligimidir? Insanoglu iradesinden bagimsiz bir gerceklik var midir? var ise, bu gerceklik insanoglu olmadan kendi kendini nasil ortaya koyar? Gercek ile gercegin ne oldyugu farki nedir? Gercegin ne oldugu nasil oretaya konur? Gercekte var olan varlik var midir? Gercek varlik nedir ve neden odur? Hic lagaluga demogoji yapmadan biliyorsan bildigin sekli ile bilmiyorsan da bilmiyorum diyerek emin degilsen de emin degilim diyerek, bu sorulara yanit ver. Sen gercek misin? gercek oldugunu ortaya koy. Bu sorulara kendi algin bilgin bilincin ve de temelin ne ise onun ile yanit ver ki; bende ona gore yanit vereyim.
-
Insanogluna Dogumdan Gelen Hicbir Kavramsal Deger/Bilgi Yoktur.
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Bilim
Yine terbiyesizlik yapiyorsun, konu kaynamasin diye sana tam bundan once iki kere "tum yazilanlara sunger cek" dedim. Bak son mesajim bunu ucuncu kezdir tekrarliyor. Ama ne yazikki hipokritik beyinler, kendi yaptiklarini baskasina yuklerler ve yapmadiklarini da kendi yaptiklari gibi gosterirler. "Hipokritik diktator" basligini okumani oneririm. Cunku hipokritiklik bir sosyo-psikolojik sorundur. "Cevir gazi yanmasin" cunku biliyorsun ki, yanan senin dusuncen olaacak. Ben aksine kendi turum disinda baska bir tur ya da guc ile iletisim kurabilecejk yetim olmadigindan bilissel olarak onlar adina da algi gozlem ve kavramsal bilginin turume ait oldugunun bilisselligindeyim. Oyle olsa tum dogal/fenomenal zihniyetin yaptigi gibi, kendi turum disinda kalan bir fenomen ya da guc ile dialog kurardim. Ya da onun ile insanoglu arasinda tercumanlik yapardim. Ayni islamin muhammed'i gibi. Bunu yapamadigimdan da baslik gayet acik ve net bir olgusal gecerliliktir, gozlemsel yanlislanabilene kadar. Aslinda akil supheciligini senin beynin tasidigindan, belki bir dene bakalim fenomende bilgi oluop olmadigkini belki onun ile iletisim dialou kurarak ortaya koyabilirsin. Cunku onun adina konusuyorsun. "Insanoglu fenomeni disinda baska bir fenomende kavramsal bilgi olabilecegini dusunen bir beyin" bunu ancak onunile iletisime gecebilecegini ve ortak dialog kurabilecegini dusunurse; boyle bir suphe ortaya atar. Sen once insanoglu turu olarak baska fenomen ya da gucler ile ortak bir algi gozlem ve kavramsal bilgi gelistir ve dialog olanagin ortaya cisuinda, ondan sonra bu supheciliginin belki bilimsel tabani olusmuis olur. Senin yaptiginin turkcesi "ortada fol yok, yumurta yok" ya da okuz altinda buzagi aramaktir. Tabiki arayabilirsin beyin senin. Bilmen gereken boyle bir arama ve akilci supheciligin bilimsel bir yonunun bulunmamasi. -
Insanogluna Dogumdan Gelen Hicbir Kavramsal Deger/Bilgi Yoktur.
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Bilim
Tamam konu kapanmistir o zaman. Ya da daha once iki kere sordugum gibi baslik ortadadir, itirazin varsa itirazini GOZLEM YA DA OLGU OLARAK ORTAYA KOYARSIN. Koyamiyorsan, baslik olgusasl gecerliligini gozlemsel yanlislanabilene kadar korur. Yok, akilci bir suphecilik ile "ya fenomende bilgi varsa!" akil yurutumu bilimsel de bilissel de degildir. Cunku boyle bir supheciligin bilinen teorik bilimsel bir dayasnagi yoktur. Sadece AKLIN SUPHESIDIR. -
Ezber bozma ezberlenmez, ezber bozma beynin sorgulama islevinin bilisselligi demektir. Cunku bir beyin kendincve eski ezberini bozup yeni bir kaniya vardiginda, bunu sorgulamaz ve bunu mutlaklarsa zaten ideolojik inancsal olarak olan dogmadn kurtulmus kendisi yeni kendi dogmasini kurmus olur. Buradaki bilissellik her bir seyin algi gozxlem ve kavramsal bilgi temelinde yenilendigini degistigini ve gelistigini bilince cikarmak ve farkina varilan bu degisimi caga uygun olarak takip etmektir. BOYLECE ORTADA EZBER DE KALMAZ. Bakiniz- "evrimci ve devrimci sorgulama" Buna en guzel ornek matematiktir. Matematik ezber ile yurumez, MANTIGININ BILINCINE VARARAK YURUTULUR. Cunku ezber tek duze bilinc icermeyen sadece hafiza icerendir. Mesela F=ma formulunu algilamayan ve sadece diyelim F ve m degeri verilmis olani cozmeye ezberlemis olan bir beyin, imtihanda bunun disinda kalan diyelim, F ve a degeri verilmis bir problemi cozemez. Cunku o beyin sadece ezberlemis ve bunu kaliplastirmistir. Halbuki burada mantiken formul ve formulun nasil islediginin bilinmesi imtihanda hangi iki degerin verilmesini fark ettirmez. cunku bilinecek olan mantiksal formul temelinde cozulur. F soruluyorsa-F=ma A soruluyorsa-F/m m soruluyorsa F/a olarak formuller bilinir ve ezbere de gerek kaslmaz.
-
Kisaca neyin devrim neyin karsi devrim oldugu ulersine cografyasina devrilenin ne olduguna ve yerine ne geldigine gore belirlenir. Bunun da en gozlemsel temeli; topluma farkli halklarina yonelik saglananlar temelindedir. Darbe ise devrim degildir. Devrimde olasni kokten degistirmek yenilemek vardir, darbe ise sadece basta olani alasagi etmektir. Bu onun yerine gelenin olani yenileyecegi anlamina gelmez. Konuya cagdas bakmak ta yaniltici olabilir. Cunku devrim olarak gelen hala cagdigi olabilir. Kisaca devrim olani degistirmek Karsi devrim olana karsi degisim getirmek Darbe de olani gorevden almaktir. Bu temelde ideolojik inancsal dogru temelinde tarafli bir bakis acisi, olani ilerici devireni gerici gorebilir, ya da tam tersi. Mesela diyelim otokrasiye yonelik bir devrim devrim mi karsi devrim midir? Fasist jejime yonelik yapilan bir devrim devrim mi karsi devrim midir.? Laikligi yapilan bir devrim devrim mi karsi devrim midir? Burada en guzel algi kelime anlamindadir "karsi" demek, olana karsi demektir. Bu temelde de mantiken butun devrimler, olana karsi devrimlerdir. A yonetimini devirmek bir devrimdir ve A yonetimine karsi bir devrimdir.. A ya yonelik yapilan darbe, A nin degisecegi anlaminba gelmez. A korunarak yapilir. Bunun disindaki anlamlar ideolojik inancsal dogrusal izm temelli tarafli bakis acisidir. Yani ya devriulenden taraf, ya da devirenden taraf.
- 9 yanıt
-
- 1
-
-
Insanoglu kendini bildi bileli; dogumu ile olumu arasindaki yasam mucadelesinde cikislari kendine rehber edinmistir. Bu cikislar hep ben kokenli ozel, ya da ben kokenli genel-benim- cikislardir. CIKISLARAORNEK:Kisisel,toplumsal,ulkesel,psikoloji k,bilimsel,tanrisal,ruhsal,maddi,manevi, maddesel,ideal,ekonomik,sosyal,siyasal,duygusal,dunyevi,dogaustu,milli,dini, v.s. Insanoglunun bu cikislari onun tutunacagi bir dal,yasamin anlami,amaci v.s. olmustur.Bu cikislar genelde bir kisinin ben kokenli cikisi ve bunun benim temelinde-benim ailem,toplumum,ulkem,dunyam,gorusum,felsefem v.s.-bizlesen cikislaridir. Bu cikislarin ben ve biz temeli,Nihilizme kadar surmus; Nihilizm ile birlikte tamamen biz temeli de bireyci yapiya burunmustur. Iste bu ben kokenli cikislar ve farkliliklari insanoglunu kendi icinde ayristirmis; ve ayrilmisligin ayrimciligi temelinde bugunlere getirmistir. Bugun artik bu ben kokenli ve benim temelindeki biz icerikli cikislar, Artik insanoglunu rahatsiz etmekte ve icinden cikilamaz bir yola suruklemektedir. Eger insanoglunun bir insan oldugunu ve cikisinin insanlik yansitmasi gerektigini gorebilen ve bunun cikisini arayan varsa; Bu cikisin uc ogesi vardir.BIREYSEL,INSANSAL VE EVRENSEL.BU CIKISIN OZU BEN ELIYLE BIREYIN TUM INSAN VE ONUN INSANLIGI ADINA HEPIMIZ TEMELLI CIKISIDIR.YANI BIREYIN INSANLASARAK EVRENSEL TEMELDE INSANLIGI YASATMASI. Iste bireyin bireysel temeldeki bu cikisi onu insanoglunun ben kokenli ve benim.. temelli ayrilmisligin ayrimcilik yapisinin getirdigi tum-birini birine tutsak kilan ve boyunduruk kokenli-ayrilmislik temelli- ayrimlardan kurtaracaktir. Bu ayni zamanda insanoglunun tarihinde benin devrimi ve insanoglunun insana donusum baslangicidir. Bu cikisa yonelmek hem zor hemde korkutucudur. Cunku kolay degildir, insanoglunun tarihler boyu ve dogumdan itibaren kendisine verilen bu alisilagelmis-sadece ayrilmislik kokeninin ayrimciligi icerikli ayrimdan kurtulmak,arinmak-degerleri kendi oz dusuncesi temelinde sorgulayip-nedenleyip ihtiyac ve gereklilik temelinde ayiklamak. Insanoglunu insan yapacak ve onun dusunce ve davranisindaki yasaminda insanlik sunacak bir cikisa yonelmek.Iste hem tek olarak bireyin hemde temsil ettigi butunun tek cikis yolu budur. Yasamin anlami ve tutunulacak dal da bu olmalidir. Bu bir utopya degil; hem nesnel hemde oznel sartlari olusmus ve gerceklesebilecek bir amactir. Denemesi de zor degildir. Cunku her benin bir vucudu vardir kendine ait olan.Iste bu vucut bu cikisin denenecegi somut veridir.
-
Insanoglu, yeryuzune geldiginden beri; dogayla mucadele ederken, canliliklarinin geregi, dogada siginmak icin dusunce uretmislerdir. Dogadan korunma temelli bu dusunce sekli; onceleri magaralar, sonralari semsiye v.s. gibi; doganin ozelliklerinden korunucu aletler gelistirmislerdir. Zamanla insanoglu, dogayla yasamayi ogrendikce, ve toplumsal gelismelere paralel olarak, ayni zamanda da dogal dusuncesinin geregi; kendi arasinda veriler yaratmistir. Bu verileri kisaca; ideolojiler, teoriler, inancsallar ve dogrusallar olarak siralayabiliriz. Insanoglu bu olgulari, yaratir ve sosyal-siyasal-toplumsal birer sistem haline getirirken; hem bunlarin vericisi hemde alicisi durumunas kendini getirmistir. Iste dogumdan itibaren, bir bebege; dogdugu cografya ve onun tarihsel gecmisine paralel olarak bu veriler verilmis ve bu veriler, alan kisinin kisisel kimligini olusturan degerler haline gelmistir ve kisi bu verileri; kollamak ve onlara sahip cikmak icin yasam ve iliskisini surdurmustur. Insanoglu, ta nihilizme kadar; birey bilincine ulasamadigindan; hem kendini kisisel olarak ortaya koyamamis; ya toplumun bir ferdi, yada topluma dusunce sunan tarihi bir kisilik olmustur. Iste insanoglunun, bu kisilik kimligini olusturan ve sahiplendigi soyut degerler; onun siginagidir. Birey bilinci gelistikce ve insanoglu bir birey olarak kendi oz degerini ve kendi oz dusunce ve davranis degerlerini gelistirdikce; siginaga olan inanc azalmakta ve tek siginak; insanoglunun bolunmez tek uyesi olan, birey, yani kendisi olmaktadir. Iste dini, milli, etiksel, geleneksel, tarihi, kulturel ve bilimum sosyal-siyasal-toplumsal deger ve sistemleri olusturan ideolojik, teorik inancsal dogrusallarin hepsi; insanoglunun bir SIGINAGIDIR. Bu siginma psikolojisinin konu ve derece derece azalmasi; kisinin, toplumsal siginagi yerine, kendi oz bireysel siginagina donusmesiyle paraleldir. Birey sonucta oyle bir bilince erisirki; tum ideolojilerden, tum inancsallardan, tum dogrusallardan; insan olarak evrensel temelde arinip;toplumsal siginaga ihtiyac duymayabilir. Toplumsal siginagin, ideolojik, inancsal, dogrusal, sosyal, siyasal v.s. kisaca her turlu etik ve metafizik degerleri,verileri,tabulari; ister toplumun bir kisisi, ister topluma yon veren oncusu olarak; kisi toplumsalliktan, bireysellige donustukce ve birey bilinci gelistikce, bu degerlerin de gereginin kalmadigini ve onlara ihtiyac duymamayi ogrenir. Eger bir birey; bireysel olarak; herturlu toplumsal siginagin getirdigi soyut degerlerden, insansal-evrensel serbest dusunce uretebilirse, arinir ve toplumsal siginaga ihtiyac duymaz. Iste, insanoglunun; once dogadan korunma ve siginma; sonrada toplumuna siginma psikolojisi ve onun her turlu soyut deger verisi; kisi bireysellesip, birey bilinci aldikca, zayiflayacak ve zamanla yok olacaktir. Buradaki en onemli konu; toplumsal degerlerin siginaklarindan bir bir kurtulurken; hem kendine, hem de baskasina hem fiziksel hem de dusunsel zarar vermemek. Yazi daha net algilansin diye, dardan en genisine dogru; insanoglunun gunumuzdeki "siginaklarini" siralayalim. Anne rahmi, hastahane, aile evi, komsu evleri, okul, mahalle, cevre, sehir, bolge, ulke, kita, kure, dunya ve en son evren. Buradaki ilginclik; siginaklarin "yok olusu" yada siginaklardan arinmadir. Aslinda bu da dogal dusuncenin dusunus duzeyi olarak; ayni sirayi takip edebilr. Ilki anne rahmidir, baba aile evi, kendi aile evine donusur, yeni komsu evleri, yeni okul, yeni mahalle, yeni cevre ve yasam ve iliskinin tarihsel getirisi temelinde de; yeni sehir, yeni ulke; hatta yeni kita ve kure olabilir. Su andaki degistirilemeyen ilk siginak dunyadir, sonra da; evren gelir. Butun bu siginaklar; dusuncede de kendi soyut inancsal degerleriyle birlikte; ideolojik ve teorik degerlerini de yaratir. Anne ve annelik kavrami,cinsiyet, baba, abi, kardes, arkadas, mahalleli, hemseri, vatandas, irk, milliyet, yurtseverlik,ve en son enternasyonellik. Dini siginaklar;cami ve kabe-muslumanlar icin-kilise, havra veya genelde tanri evleri. Dini soyut degerler; hem cografyadan, hem aileden, hem toplumdan, hem ulkeden, hem de tarihi kultur, gelenek ve etiksel degerlerden olusur. Gunumuzde evren en somut en genis siginak olmakla beraber; tanri da en soyut en uc siginaktir. Gorundugu gibi; her somut siginaga paralel; mutlaka kavram olarak yaratilmis inancsal, ideolojik teorik dogrusalligin ortaya koydugu; soyut siginaklar vardir. Iste tum "boyunduruk Tutsakligi" bu bilhassa soyut siginaklarin; alisilagelmis, otomatiklesmis ve nesilden nesile aktarilan sahipligi ve koruma mucadelesidir. Kisi, bireysel bilinci aldikca ve kendi oz degerleriyle kendini olusturdukca ve kendine guveni geldikce v.s. bu siginaklarin; once somutlarinin, sonrada soyutlarinin anlami sadece kavramda ve alisilagelmis dusunce ve davranista kalir. Mucadele yonu de gitgide zayiflar. Ya da birey bilinci olarak; bireye yakin olanlar deger kazanir. Yani gunluk yasam ve iliskinin siginaklari, ya da ideolojik dogrusalliklarin getirdigi dogrularin siginaklari.
- 1 yanıt
-
- 1
-
-
Algilamanin ne oldugunu sizlere biraz daha detayli anlatabilmek icin baska bir ornek verecegim. Insanoglu,dusuncesinin yine insanoglu eliyle evrensel temelde tutsak edilerek boyunduruga almasinin en guzel ornegi,dusuncesinin manevra yapisi yani karsitlik temelli dusunce sikisikligidir.Soyle bir ornek verelim.Boyundurugu olan bir kisi-ki buradaki boyunduruk kisinin tabulari,sorgulanmayanlari ve disina cikamadigi dusunce manevrasinin karsitlik cikmazidir. Tanri konusunu ele alalim burada iki tane boyunduruk vardir.Bunlardan birincisi varlik,ikincisi inanctir.Varlik boyundurugu,tanrinin varligi ikilem sabitligi ve dokunulmazligi temelinde-ki bu boyundurugu cozecek,ortadan kaldiracak olan ikilemdir-kisi ister tanrinin varligini vara ister tanrinin varligini yoka tasisin varlik kokenli tanri boyundurugundan kurtulamaz. Inanc boyunduruguna gelecek olursak,tanriya inanc ikilem sabitligi ve dokunulmazligi temelinde-ki boyundurugu cozecek,ortadan kaldiracak olan ikilemdir-kisi ister tanriya inanci inanmaya,ister tanriya inanci inanmamaya tasisin inanc kokenli tanri boyundurugundan kurtulamaz. Insanoglu,varsayimini ister varlik ister inanc sabit ve dokunulmaz temelde, boyunduruktan kurtulmama dusunce yapisini korudukca,ve boyunduruga dokunamadan,varsayilan seyin-ki yukaridaki ornekte bu tanri idi-ikilemini bozmadan-yani onun disina cikamadan-dusuncesinin manevrasini karsitlik temelinde-ki bu da boyundurugu koruyan temellerden biridir-karsitlardan herhangi birini-digerine ters olan-dusunce olarak savunmasi-ki bu da boyundurugu koruyucu dusuncenin fonksiyonudur-ne onu boyunduruktan,ne bu boyunduruga tutsakliktan ne biribiriyle guc temelli-zorunlu yada gonullu-ikna,etme-olma savasindan kurtaramaz. Insanoglu,eger insan ve insanligin evrensel temeldeki o ozlenen arzulanan ve herkese hitap edebilen o degerlerine erismek,ulasmak ve onlari dusunce ve davranisina almak ve bunu yasaminda yansitmak istiyorsa;bu kendi kendisini boyunduruk tutsagi yapan evrensel dusunce yapi ve sinirindan ve onun getirdigi cikmaz fonksiyon yapisindan kurtulmasi,arinmasi ve boyunduruksuz ve tutsak olmayan bir dusunce yapisi gelistirmesi gerekiyor. Eger bunun farkina varamaz ve bunu basarma savasi vermezse,ne tutsak olmaktan ne onu tutsak yapan boyundurugundan ne bolunme ve kutuplasmaktan ne birbiri uzerinde guc ve ikna uygulamaktan ne de birbirine verdigi dusunce ve fiziksel zarardan-boyle giderse de-azinligin elinde kole yada robot olmaktan kurtulamaz. O yuzden her kisi kendi oz dusuncesini sorgulama ve nedenleme temelinde-kendi boyundurugunu hissettigi olcude-boyundurugunu veren sabit ve dokunulmayan-tamamen soyut- degerlerden ve tabularindan kurtuldugu olcude boyundurugundan ve ona olan tutsakligindan kurtularak insanlasacak ve insansal dusunce ve davranisi yasaminda ve iliskilerinde ortaya koyacaktir. Bu ben temelli kisinin insanoglunun tarihindeki verecegi ilk oz benligine donme-insanligin biz temeline-savasi olacaktir. Kisinin kendi icin kendi kendine baslatacagi bu devrimci degisim mucadelesi,onun once kendine ait olan ve sonra tum insanliga ait olan boyundurugun farkina ve bilincine varmasiyla ve bu boyundurugun getirdigi tutsakliktan hem kisisel hem evrensel temelde kurtulma cabasiyla baslayacak ve yine kisinin kendi eliyle gelistirilecektir. Maalesef bu mucadelede baska bir kisinin mudahelesi bu mucadeleye yardim yerine zarar verecek ve kisiye ters etki yapacaktir.Kisiler bu mucadelede baskalariyla fikir alisverisi yapabilirler.Sonucta yapilacak mucadelenin geregini ve uygulamasini kisinin kendisi-hicbir baski altinda kalmadan-verecektir. Tabi, kendisinin bir boyundurugu oldugunu hissetmeyenler ve boyle bir tutsaklik icinde olmadigini dusunenler icin belki bu yazim bir anlam ifade etmeyecektir.
-
- 1
-
-
Monad iNSANOGLU ve Soyutlamanin/Yapilandirilmisligin Dogusu
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Felsefe
http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1207-harflerin-cizimsel-yapilandirilmisliginin-anlami/ -
Harflerin Cizimsel Yapilandirilmisliginin Anlami
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Felsefe
W-X-Y-Z Acilimlari; Bu mesajimda, dogal zihniyetin, evrensel yapilanis ve isleyisinin kullanim sembolleri olan x ve y nin disinda, w ve z harflerinin de x ve y temelli icerigini izah edecegim. Eger x'i sekilsel olarak ele alirsaniz; ters iki v den olustugunu gorursunuz. Yani X iki birbirine zit v den olusmustur. Iste bu iki v nin w ifadesi ise, iki ve biribirine karsit v kullanimi demektir. Yani X in ters iki v sinin duz olarak yan yana yazilimidir. Iste kimin, soyutunun kavrami olan x, karakter, oz, tabiat olarak; iki v kullanimidir. Buradaki v lerden biri; Kendisi ve karsitligin pozitife indirimi; Digeri de; Karsiti ve ikilemin, tek (bir)'e indirimidir. Bunu uclem olarak; xy-x ve xx-y ile ifade edebiliriz. Burada w cizimini goz onune getirirseniz; w nun ust kismindaki uc nokta, sirasiyla y x x ve altindaki iki nokta da y x birlesimini veren, x ve x x birlesimini veren y dir. X in, genel toplamda; karakter, oz ve tabiat olarak; Kendisi, pozitif, karsitlik icerigi vardir. X oz, karakter ve tabiatinin, goruntusu, sekillenisi olan y olarak ta; Karsiti, bir, ikilem icerigi vardir. Yani, y aslinda x karakterinin, goruntusu ve sekillenisidir. Iste z de bu temelde; hem yukaridaki w nun ust iki noktasinin, ilk alt nokta ile birlesimi, yani y x in x birlesimi ve w nun ust ikinci ve ucuncu noktasinin ikinci alt nokta ile birlesimi, yani x x in y birlesimi; hem de xy birlikteliginin, bir butun olarak yazilisi (zi) ve okunusudur (zay). Bu arada deginmisken, p h q ya da kisaca deginelim. F, fonksiyon temelinde; p ve h nin birlikteligidir. Photograph kelimesinin ilk iki harfi ve son iki harfi ph, f olarak seslendirilir. Buradaki f fonksiyonunun p ve h acilimlari; agzin kapaliligi (p) ve nefes alisi (h) dir. Buradaki p durdurma, bitirme, sabit temelli pose ve posit olarak ikilem temelindedir. H de nefes alisi/verisi olarak karsitlik temelindedir. Q da "olarak, sifatiyla, mahiyetinde" temelinde bir kullaniimdir. QUA seklinde ifade edilen bu kullanimin, daha once de bahsettigim gibi, bir kimi (qui) ve kendisinin niceligi (quantity) ve niteligi (quality) olarak (qua) olusturulmustur. Burada bilindigi gibi, nitelik; pozitivite karsitliginin; niceligi olan bir de, ikilemin indirgenmesidir. W larin nefes acilimlari da soru kelimelerini olusturur. ( What/ne, when/nezaman, whyneden-nicin, where/nerede, who/kim, whose/kimin which/hangisi). Dolayisi ile, hangi dilin, linquistik, ya da etimolojik koken ve yapilanisi olursa olsun; yukaridaki harfler olan; w, x, y, z, ve p, h, q ana harflerdir. Aslinda noktalama dilinin yazimi ile, yukaridaki ifade edilenleri resimlemek oldukca karmasik ve zordur. Alginin netligi ve acikligi, cizimsel ve sekilsel izahin; goze hitabiyla daha kolaydir. Kaynak ingilizce etimoloji kitabidir. Tarihi de 1980 dir. Kitapta aryan kokenlerinden bahsedilmektedir. Ordan yapilan harflerin cikarimlari evrensel-insan zihniyetinin matematiksel/mantiksal cikarimidir. Yani harflerin sembol olarak linear, cizimsel acilimi. Harf dizilerinden oluşan kavramlar yerine, sadece harfleri kullanmayı becerebilsek daha iyi olurdu .Harfler nokta olarak degil de; goze hitabeden cizim olarak algilansa bu mumkun olurdu. Maalesef insanoglu dini kulak ve ses temelli noktaya indirgemis. O yuzden de bir seye hem dogru hem yanlis ses cikarimi veya kulak alimi olarak diyemezsin. Biri digerinden once gelecektir. Iste her turlu monizmin indirgemeci ve determinist takintisi da burdan gelir. Ses ve kulak dilinde yazi bile noktasal olarak algilanir. Goz dilini insanoglu henuz gelistirememistir. Iste o yuzden kulak ve ses dili bir seyi ifade ederkek bir noktadan baslama durumundayken; goz dili ile seyin bir suru yanini ifade edebilirsin. Buradaki tezatliktan gozun ifadesinin kulak/sese yonelik olmasidir. Ayni sekilde kulak/ses ifadesinin goz bile olsa noktalama olarak algilanmasidir. Yani linear, lateral ve yanyana anlayisi dil de yoktur. Ancak mantik ile ortaya konabilir. -
Daha once harflerin cizimsel ve sekilsek anlam ve icerikleri uzerine dilin etimolojik ve linquistik yapilandirmaciligi oncesi aryan kokenler denilen dil kokenleri temelinde bir calismam olmustu, onu buraya kisaca aktariyorum. Aslinda bu calisma bir yerde "evrensel-insan zihniyeti" basligindaki ana evrensel kullanim sembolleri olan x ve y nin acilimi temelindeki, diger beynelminel kullanilan harflerin bir cizimsel, sekilsel anlam ve icerik analizidir. A=ilki ifade eder. Ilk, noktadan, dogar. Bir aciyla ayrilir ve birbirinden uzaklasir, ama ne kadar uzaklasirsa uzaklassin, iki ucun arasinda, bir ikilem ve karsitlik bagi vardir.Bu da ilkin-ki ilk ne olursa olsun-karakteridir. X semboludur. B=baslangic ve dogumu ifade eder.Baslangic ve dogum, ikilinin birlesimiyle mumkundur.Yani uclemdir.Y semboludur. C=tamamlamayi, ve karsitligi ifade eder D=bolum demektir, yani bir butunun parcalari E=dista olan, disarida olan demektir F=p ve h harflerinin beraberligini ve karsitligini verir. Hem seyin ne oldugunu hem de onun hareketini icerir.Burada sey, sabitlenmis temeldeki p; hareket ise, nefes temelindeki h ve ikililigidir.Yani nefes alma ve verme. G=temel, esas, ana v.s. kelimelerini temsil eder. I=egoyu, ben 'i tek ve biri temsil eder J= firlatma anlaminda, insanoglunun ifadesidir. K=bilginin ve bilmenin temelidir L=ortaya yatay olarak insanoglunun koydugudur. M=insanoglunu ve onun herturlu ortaya koydugu cevabin temelidir N=tabiati ve tabiligi, temsil eder O=toparlamak anlamina gelir Q=kim, olarak; nicelik ve niteligin kullanim isaretidir. R=L nin tersidir, yani ortaya dikey olarak konandir. S=insanoglunun temel fonksiyonlarini belirtir. T=tamamlanmis, mukemmel anlamini tasir, ayrica ters t ise axiomatik hareketin isaretidir. U=kullanimi ifade eder. V=ikilem veya karsitligin teke indirgenmesidir W= M nin tersidir, yani M ler cevapsa; W 'lar da sorulardir.Biri ikilemin, ucleme tasinmasini, digeri uclemin, ikileme indirgenmesini isaret eder. Z=zik zak, temelinde, insanoglunun ikilem ve karsitlik arasindaki git-gelini temsil eder.
-
Monad iNSANOGLU ve Soyutlamanin/Yapilandirilmisligin Dogusu
evrensel-insan replied to evrensel-insan's konu in Felsefe
Iste metafizigin uc temel (madde/dusunce/kavram) ve uc cesit (nesnel/oznel/isim) bunyesindeki indirgemeci determinist monist/dualist yapilandirilmisliginin dilsel yapi ve isleyisi de bu. Ayrica insanoglu fenomeninin ideolojik inancsal izmsel ve etik/estetik yapilandirilmisliginin dogrusal/iyisel/guzelsel yapi ve isleyisi de bu. Buradaki yapilandirma uc cesit, fiziksel sosyal ve matematiksel/mantiksal. Fiziksel olan direk gozlemi alinan fenomen ile ozdeslesen bilgi Sosyal olan insanoglu ve hayvan gozlemi ya da akilciligi ile ortaya konan ve onlar ile ozdeslesen bilgi. Matematiksel/mantiksal bilgi de hem bilimsel/teorik; hem inancsal/ideolojik. Buradaki sorun; AKILCILIGIN ilk tek mutlak temelli kesinlikci ve supheci yapilandirilmisligi, tum insanoglunu kapsamanmasi, gozleminin sadece inanci ile dogrulayanca gecerliligi ve yanlislanabilir olamamasi. Iste o yuzden evrensel-insan zihniyeti tum yapilandirilmisligin yapi ve isleyisinin dogal/fenomenal zihniyete dayandigini ve bunun zihinsel insanlasma evrensellesme bilimsekllesme ve bilissellesme icermedigini ustelik dogru iyi guzel tartismasinda guc ve otoriteye gerek duydugunu ve de guc ve otorite de olanin da toplumun niteligini hice sayarak sadece kendi niteligini tek ve uyulmasi gereken nitelik olarak topluma dayattigini goruyoruz. Iste numenal yeti birey ve sosyo-etik bilinc farkindalik ve bilissellik te burda devreye giriyor. Yoksa gerisi verilene uyum temelindeki teslimiyet ve biat kulturu suru psikolojisi ve korku felsefesi. Butun bunlar bir kere kurulan ve yapilandirilan ve hic bir degisime ugramayan dilin langual ve linquistik temeline kuruluyor ve sadece noktasal temelde kulak/ses hitabina yonelik. Diyelim ad olarak baslayan yapilandirma ekleri aldikca aliyor ve tum bu almalar ayni nokta uzewrine kesismeli ve bir ek digerinin ustune gelince diger ekler gozden ve dusunceden kayboluyor. Halbuki goz dili cizimsel sekilsel dis yan ve yan yana koyarak TEK BIR NOKTA UZERINDEKI TUM NOKTALANMIS OLANLARI ORTAYA KOYABILIYOR. Buradaki noktalanmislik, aslinda yapilandirilmisligin kendisi. Iste evrensel-insan zihniyeti bu noktalanmisligin "view of point" yani noktanin resmini veriyor. "point of view" ise bakis acisi, bakis noktasi demek. Iste buradaki aci ya da nokta karsitli ve zit bakisin yani conflict in birini digerine tercihini ve de kendince hakim ve ustunlugunu ortaya koyuyor. Umarim karisik ve uzun olmamistir. Son olarak FENOMENI HIC BIR SEKILDE YAPILANDIRAMAZSIN, CUNKU FENOMENI YAPILANDIRAN KENDI KENDI ADINA DEGIL; SADECE INSANOGLU VE ONUN ALGISI GOZLEMI VE BILGISIDIR. Ustelik fenomeni kesin ilk tek mutlak olarak yapilandirmak, ideolojik inancsal dogrusal dogmadan ve ilerlemenin yenilenmenin gelismenin onunu kesmekten ve bu temelde algiyi gozlemi kavramsal bilgiyi de sabitlemekten baska bir sey degildir. Iste bilgi toplum ve caginda bu tamda tutuculuk gericilik cagdisilik v.s. nin nesiller arasi farkin tartisma temelli noncognitivizmin insanoglu dialogunu sadece tek tarafli monologa dondurmenin de tezahurudur. -
Istge insanoglunun dogani da dahil, insanoglu algisina gozlm veren her bir fenomendeki bilgi de insanoglu urunuu. Zaten bu bir algilansa, beyinler kendini bulacak sahibini bulacak ve insanoglu ...e gore temelinden baska bir yine insanoglunun ortaya attigi felsefi v.s. bir temel aramayacak ve "benim felsefi temelim seninkini dover" tartismasinin anlamsiz gereksiz ve luzumsuz oldugunu BETIMLEYECEK VE BILINCININ BILISSELLIGINE VARACAK Zaten bunlar olmadan evrensel-insan zihniyetinin dile getirdikleri ve kullandigi kavramlarin anlam ve icerigi herkese japonca geliyor.
-
Aynen. Iste buradaki en onemli fark; BU BILGININ KISININ KENDI BEYIN DEGERLERININ SUBJEKTIFLIGINI TARAFLILIGINI ICERMESI MI/YOKSA QUA FELSEFESI ILE DILE GELMESI MI FARKIDIR. Bu arada acknowledge kavramini "Betimlemek, benimsemek, icsellestirmek" v.s. olarak alabiliriz. Mesela turk olan bir kisi, eger milliyet kavrami hakkinda acknowledge duzeyine gelmis ise, TURK OLMAYAN HER BIR MILLIYETI BENIMSEMIS, BETIMLEMIS, ICSELLESTIRMIS v.s. kisaca BEYNINDE MILLIYET ILE ILGILI HEM TARAF HEM SAVUNU HEM KARSI CIKIS HEM USTUNLUK v.s. temelli her turlu mucadeleye son vermis yani MILLIYET BILISSELLIGINE ERMIS demektir. Iste o yuzden de sosyo-etik temelde her bir milliyetin hak ve ozgurlugunu tanimak onu rahatsiz etmeyecegi gibi, bu onun farkin farkinda olan bir birey olarak tursel farkliligin antiayrimciliginin bilincinde olmasi ve verdigi savasi insanlasma evrensellesme adina verdigini gosterir. Ben iste bunu yapiyorum. Hemen hemen tum ideolojik inancsal izmsel etik temelli kisilik kimlik degerlerinde, ama kendim bilissel olarak ve betimleme olarak milliyet kavramindan arinmis ve kurtulmusum. Bu kavram benim icin serbest bir kavram ve bu konudaki en duygusal akilci fanatik v.s. tartisma bile beni rahatsiz etmiyor. Cunku milliyet kavraminin insanoglunu ayristirdiginin ve de sahte ego degeri oldugunun bilisselligini tasiyorum. Din de tanri da oyle. Bireysel yasamima gelince tabiki utopik olmama ve topluma uyum saglama adima benim de uygulamak zorunda odugum etik degerler var, ahlak gibi v.s. Yalniz bu ne bir tarttisma konusudur ne de savunu konusudur, benim deger verilen bu kavrama BUGUNKU BAKIS ACIMDIR. Yarin da degisebilir. Yine burada ...e gorem insanlasma evrensellesme bilimsellesme ve bilissellesme ve de herkesi oldugu gibi betimleme ve yonlendirmeme. Sadece ahlakin her turlu bilimsel bilissel ve bilgisel temelini ortaya koyma, qua felsefesi ile.
-
Wikideki bilgileri orayaktaran zaten insan beyni degil mi? "Acknowledge"i anladığımı belirtmek için "wiki bir insan beyni olsa idi" diye vurgu yapmıştım. Aslinda en iyi anlatim belki de bilgisayar ile insan beyni farki olacak. Bilgisayar bugunun geldigi noktadaki her bilgiyi bilir ve iletir. Qua felsefesi yetisi yoktur Yazdigi bilginin niteligini bilme algilama v.s. yetisi yoktur Yazdigi bilgi ile ilgili farkindaligi bilinci yoktur. Yazdigi bilginin VASFINDA VE IDRAKINDA DEGILDIR. Acknowledge en sade izah ile, Knowledgenin epistemolojik her turlu anlami icerigi nereden geldigi bilinci algisi kisaca ne oldugunun ortaya konasbilmesidir. Dedigim gibi sec bir corefaith ya da etik kavrami degeri onun uzerinden tum bu kav ramlari ve felsefi farklarini degerlendirelim.