Jump to content

evrensel-insan

Members
  • İçerik sayısı

    3.544
  • Kayıt tarihi

  • Son ziyareti

  • Kazandığı günler

    391

Everything posted by evrensel-insan

  1. Alıntı: 25 soruda mevcut internet yasası ve getirilmek istenen yeni düzen 04.02.2014 1- Türkiye'de internet kullanımına ilişkin temel veriler neler? Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, ülkede internete erişim imkânı bulunan hanelerin oranı yüzde 49.1. Yani her iki evden birinde internete erişim var. Yine TÜİK saptamaları, 16-74 yaş arasındaki nüfusun yüzde 49'unun internet kullandığını, her dört kullanıcıdan üçünün de internette "haber, gazete veya dergi" okuduğunu gösteriyor. 2013 yılına ait bu oranlar, her yıl artış yönünde değişim gösteriyor. 2- İnternetle ilgili olarak TBMM Genel Kurulu gündemindeki yasa teklifi neden tartışma yarattı? Öncelikle teklifin yasalaşma sürecinde benimsenen yöntemden dolayı. Yaklaşık 40 milyon insanın hayatının ayrılmaz bir parçası olmuş internetle ilgili son derece önemli hükümler içeren bir yasa teklifi için internet yayıncılarının, haber sitelerinin, bilişim ve ceza hukukçularının, bu konuda görüşü önemli sivil toplum kuruluşlarının düşüncelerinin alınması beklenirdi. (Teklif bu yazı yayımlandıktan iki gün sonra TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı. Yazının bundan sonraki bölümünde geçen teklif ve tasarı ifadelerini "yasa" maddesi olarak okuyabilirsiniz). 3- Alınmadı mı? Hayır. Örneğin; T24'ün de temsil edildiği İnternet Medyası Derneği'nden, habercilikle ilgili son derece kritik hükümler içermesine karşın herhangi bir görüş sorulmadı. 4- Peki konu parlamentoda bağımsız bir yasa teklifi olarak mı gündeme getirildi? Hayır, bu da yapılmadı. Toplumun bütün kesimlerini, nüfusun yarısından fazlasını ilgilendiren internet düzenlemeleri, milletvekillerince bağımsız bir yasa teklifi veya hükümet tarafından bağımsız bir yasa tasarısı olarak gündeme getirilmedi. AKP milletvekillerinin yasa teklifi, yaklaşık 130 madde içeren bir "torba kanun"un içine itildi. 5- Torba kanun ne demek? Birbiriyle ilgisiz onlarca konu ve onlarca kanunda değişiklik yapan tek bir kanuna "torba kanun" deniyor ki, bu metinler genelde "torba" hacmini aşarak "çuval"a dönüşüyor. İnternet düzenlemesinin de içine yerleştirildiği son torba kanunun resmi adı, internet ve içerdiği onlarca konuyla ilgili olarak tek bir ipucu bile vermiyor. 36 kanun ve 7 kanun hükmünde kararnamede değişiklik öngören TBMM Genel Kurulu'ndaki metin, “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" başlığını taşıyor. 6- Yani, internet düzenlemesi Bakanlar Kurulu'nun bu torba kanun tasarısı içinde mi TBMM'ye sevk edildi? Hayır! "Tasarı" TBMM'ye sevk edildikten sonra AKP milletvekillerinin “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Teklif"i torba tasarıya monte edildi. Hükümetin TBMM'ye 102 madde olarak sevk ettiği torba kanun tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yapılan eklerle daha da büyüdü ve 130 maddeye yaklaştı. 7- İnternet düzenlemeleri bugüne kadar hangi kanunla yapılıyordu? Bu konudaki temel düzenleme, TBMM'de 4 Mayıs 2007'de kabul edilen, 23 Mayıs 2007’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve tam adı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun” olan 5651 sayılı yasada bulunuyor. 8- Tartışma yaratan internet sitelerine erişim sadece bu yasaya dayanarak mı engelleniyor? Temel düzenleme 5651 sayılı yasa. Ancak Bilgi Teknolojileri İletişim Başkanlığı’ndan (BTK) aldığımız listeye göre, 5651 sayılı temel yasa dışında devlete erişim engelleme imkânı veren 8 yasa ile 1 KHK daha var. Bu yasaların adları ve ilgili maddelerinin numaraları şöyle: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Ek-4 üncü maddesi; Tütün Ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin beşinci fıkrasının (k) bendi; Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümleri (eski kanunda 56 ve 58., yeni kanunda 54, 55 ve 56. maddeler); Terörle Mücadele Kanunu’nun 6. maddesinin 4. fıkrası; Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddeleri; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 101. maddesi; Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis Ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesi; Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş Ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesi; Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 9, 76 ve 77. maddeleri. 9- Temel düzenleme olan 5651 sayılı yasa hangi noktalarda eleştiriliyordu? Temelde iki nedenle eleştirildi. Birinci eleştiri nedeni, internet sitelerine erişimin hangi durumlarda engelleneceğini düzenleyen "katolog suçlar"ın kapsamı oldu. ikinci neden de; bazı hâllerde idareye, yargı kararına gerek duymadan erişimi engelleme imkânı sağlayan düzenlemeydi. 10- Katolog suçlar ne, nasıl bir kapsamı bulunuyor? Katalog suçlar, 5651 sayılı yasada internet sitelerine erişimin engellenmesine dayanak olarak gösterilen “suç listesi”ni ifade ediyor. Bu listede sayılan “suç”ların işlendiğine kanaat getirilmesi durumunda idare ya da yargı internet sitesine erişimi derhal engelleyebiliyor. Katalog suçlar yasanın 8. maddesinde sayılıyor. “Erişimin engellenmesi kararı ve yerine getirilmesi” başlığını taşıyan bu maddede katalog suç olarak sayılan 8 fiilin 7’si Türk Ceza Kanunu’ndan aynen bu maddeye nakledilen fiiller. Bunlar; 1- İntihara yönlendirme, 2- çocukların cinsel istismarı, 3- uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanımını kolaylaştırma, 4- sağlık için tehlikeli madde temini, 5- müstehcenlik, 6- fuhuş 7- kumar oynanması için yer ve imkân sağlama. TCK’da yer alan bu fiiller dışında Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’da yer alan suçlar da 8. maddede “katalog suçlar” arasında sayılıyor. Katalog suçlara ilişkin takibi BTK’ya bağlı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (Tİ yapıyor. Ancak katalog suçlar dışında kalan yayınlara ilişkin başvuru, ihbar ve şikâyetlere ilgili mahkemeler bakıyor. Örneğin “hakaret" suçuna ilişkin bir başvuru ile TİB değil, mahkemeler ilgileniyor. Bu nedenle bazen bir mahkemenin kapatma kararı aldığı bir siteden BTK veya TİB’in haberi olmayabiliyor. BTK yetkililerinin verdiği bilgiye göre, bazı mahkemelerin aldığı kararlar arasında "Youtube'un erişiminin bütün dünyada engellenmesi" gibi, internetin doğasına aykırı hükümler de bulunuyor. 11- Mevcut yasaya göre, idare hangi durumlarda doğrudan erişimi engelleyebiliyor? Yayının yurtdışından yapılması durumunda idare, yani TİB, katolog suçlarda sayılan bütün durumlarda yayını doğrudan durdurabiliyor. Ancak yayın yurtiçinden yapılsa da eğer "müstehcenlik" ve "çocukların cinsel istismarı"na dair bir tespit varsa idare yine doğrudan erişimi engelleyebiliyor. 12- Bugüne kadar tartışma nerede odaklandı? "Müstehcenlik" tespitiyle erişimin engellenmesinde. Zira, yargının bile standart içtihad geliştiremediği (Yargıtay'ın bu konuda birbiriyle çelişen kararları var) tartışmalı bir konuda idareye takdir yetkisi tanınması sorunlu sonuçlar doğurdu, doğuruyor. Kimine göre estetik bir görüntü başkasına göre erotik, müstehcen veya pornografik bulunabiliyor. İnternette bedelsiz "aile" ve "çocuk" filtreleri bulunmasına rağmen tanımı çok tartışmalı olan müstehcenliğe "nerede görülürse görülsün yok edilmesi gereken bir tehdit" olarak yaklaşılması ve erişimi engellerken yargı kararı aranmaması ciddi sorunlar yaratıyor. 13- Mevcut yasanın uygulanmasından çıkan sorunlar Türkiye için nasıl bir görüntü doğuruyor? Türkiye internette giderek "yasakçı" eğilimleriyle öne çıkan bir ülke olarak değerlendiriliyor. Şu değerlendirmeler, Avrupa Birliği'nin Ekim 2013'te açıkladığı son Türkiye İlerleme Raporu'ndan: "Kamu görevlilerinin basın üzerindeki baskısının devam etmesi, yaygın oto sansür, eleştirel gazetecilerin işten çıkarılmaları, internet sitelerinin sık sık yasaklanması ve ifade ve basın özgürlüğünün uygulamada görsel işitsel alandaki düzenleyici makam tarafından ve yargının yaklaşımı nedeniyle engellenmesi dâhil olmak üzere, sorunlar devam etmektedir." (Sayfa 13) "İnternet sitelerinin orantısız kapsam ve süreyle yasaklanması devam etmiştir. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (Tİ, yasaklanan internet siteleri ile ilgili olarak, Mayıs 2009’dan bu yana bir istatistik yayımlamamıştır. Yasaklanan internet sitelerini takip eden bağımsız bir internet sitesinin Eylül (2013) ayında yaptığı açıklamaya göre, Türkiye’de 32 binden fazla internet sitesine erişim sağlanamamaktadır." (Sayfa 53) "İfade özgürlüğünü sınırlayan ve vatandaşların bilgi edinme hakkını kısıtlayan, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un Avrupa standartlarına uygun olarak revize edilmesi gerekmektedir." ( Sayfa 53) "İnternet kullanımını düzenleyen kanun, siyasi ve ahlaki olarak uygunsuz bulunan bazı LGBTI ve diğer bazı internet sitelerine karşı kullanılmıştır. Görevi yaptırmamak için bir memura karşı direnmeye ilişkin Ceza Kanunu hükmü, taciz suçlamalarına karşı çıkmak amacıyla sık sık kullanılmıştır. (Sayfa 60) 14- Mevcut yasa ve uygulamalar AB'nin Türkiye İlerleme Raporu'nda bu kadar eleştirilirken, TBMM gündemindeki torba kanun içinde daha da ileri sınırlamalar mı öngörülüyor? Tek kelimeyle evet. Mevcut yasada yapılmak istenen değişiklik konusunda iki temel sorun var. Birincisi; yargı kararına ihtiyaç duymadan idareye doğrudan tanınan erişim engelleme yetkisini alabildiğine artıracak hükümler öngörülüyor. İkincisi; internet kullanıcılarının bütün trafik bilgilerinin, istendiği anda idareye, yani TİB'e teslim edilmesi hükme bağlanıyor. 15- İdareye tanınan doğrudan erişimi engelleme yetkisi nasıl artırılıyor? Mevcut yasanın 9. maddesine yapılan bir ekle, bugüne kadar sadece "müstehcenlik" ve "çocukların cinsel istismarı" ile bir ölçüde sınırlı tutulan idarenin doğrudan erişim engelleme yetkisi son derece esnek ve tartışmalı kavramlarla alabildiğine genişletiliyor. Mevcut yasanın 9. maddesine "Özel hayatın gizliliğinin ihlaline bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde erişimin doğrudan başkanın (TİB Başkanı) emri üzerine engellenmesi başkanlık tarafından yapılır” hükmü eklenmek isteniyor. "Özel hayat" gibi, habercilikte herkes için değişik sınırları bulunan, yargının bile yıllardır standart ölçütler geliştirmekte zorlandığı bir kavram, yeni düzenlemeyle TİB ve TİB Başkanı'nın bir internet sitesindeki haberin veya görsel malzemenin doğrudan yayında kaldırılmasına gerekçe yapılmak isteniyor. Böylece, örneğin yolsuzluk iddiasıyla yürütülen bir soruşturmada hükümet üyesi olan babasıyla konuşan bir oğulun mahkeme kararıyla dinlenen telefon görüşmesine ilişkin haberlerin, yargı kararı olmadan, hükümetin atadığı bürokratlarca yayından kaldırılmasının yolu açılıyor. 16- Bu düzenleme, 2011 seçimleri öncesinde örneklerini gördüğümüz gizli çekilmiş özel hayat görüntülerinin, seks kasetlerinin yayınını derhal önleme amacına yönelik olamaz mı? İki nedenle olamaz. Birincisi; mevcut yasada idarenin zaten "müstehcen" olarak değerlendireceği yayınları derhal ve doğrudan durdurma yetkisi var. Bu noktada, mevcut yasada da yargı kararı aranmıyor ki, bu durumun da sorunlu olduğunu yukarda vurguladık. Kaldı ki, Başbakan Tayyip Erdoğan, söz konusu seks kasetlerinin yayını üzerine, "Orası onların özel hayatları değil, orası onların yatak odaları değil" diyebilmiş ve "özel hayatı" sadece yatak odasına bağlayabilmişti. 17- İkinci neden ne? Mevcut yasaya, yargı kararına ihtiyaç duymadan TİB'in doğrudan erişim engelleme yapması için eklenmek istenen hüküm, başlangıçta sadece "özel hayat" da demeyerek asıl hedefi vurguluyordu. Sınırları son derece tartışmalı olan bu kavramın yanı sıra "başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerine bağlı olarak" da TİB'in doğrudan erişim engellemesi yapmasına imkân sağlanmak isteniyordu. "Başkalarının hak ve özgürlükleri" ifadesi tasarı TBMM Genel Kurulu'na gönderilmeden önce Plan ve Bütçe Komisyonu'unda çıkarılmış görünüyor. Özetle, hükümetin atadığı bir bürokrat,"özel hayat" gibi sınırları çok esnek bir alanda ilgili gördüğü haberi ve görsel malzemeyi, üstelik yayını yapan internet sitesinden de habersiz olarak doğrudan yayından kaldırabilecek. 18- Buna karşı yargıda itiraz mümkün olacak mı? Evet. Ancak burada sorun, yeni düzenlemenin "yasaklamayı" sürecin başında temel hareket noktası olarak görmesi, yargıyı içerik engelleme aşamasında devre dışı bırakması. Yasaklamayı temel hareket noktası olarak gören anlayış, mevcut yasaya eklenmek istenen diğer düzenlemelerde de bulunuyor. 19- TİB'e doğrudan tanınan yetki dışında da yargı kararı olmadan yasaklama mı öngörülüyor? Evet. Yine mevcut 9. maddeye yapılmak istenen başka bir ekle, idarenin doğrudan engellemediği bir içerikte "özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden kişiler" başkanlığa doğrudan başvurarak erişimin engellenmesini isteyebilecekler. TİB, yani idare, burada sadece başvuru sahibinin "hakkın ihlaline neden olduğu öne sürülen ilgili yayındaki haberin-içeriğin adresini (URL), hangi açılardan hakkın ihlal edildiğine ilişkin açıklamayı ve kimlik bilgilerini ispatlayacak bilgileri" eksiksiz vermesine bakacak. Eksik yoksa TİB, "bu talebi uygulanmak üzere derhal (yeni kurulacak) erişim sağlayıcılar birliğine bildirecek ve erişim sağlayıcılar bu tedbir talebini en geç dört saat içinde yerine getirecek." Böylece, örneğin bir haberde "özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini" öne sürecek olanlar sadece TİB'e başvurarak söz konusu haberi yayından kaldırtabilecekler. Dikkat ederseniz, bu düzenlemede de bir yargı denetimi-kararı aranmıyor, içerik sağlayıcıdan, örneğin haber sitesinden savunma-görüş istenmiyor. Böylece, ilgili haber sitesinin kendi içeriğinden çıkarılan haberden ancak çıkarıldıktan sonra haberdar olabileceği bir düzen öngörülüyor. Bu hükümde yargı kararı, ancak bu yasaklamadan sonra devreye sokuluyor ve başvuru sahibinin 24 saat içinde sulh ceza hâkimine başvurarak karar çıkartması, aksi halde içeriğe konan tedbir kararının kendiliğinden kalkması öngörülüyor. Teklif, bu başvurularda hâkimin de en geç 48 saat içinde karar almasını öngörüyor. 20- İçerik sağlayıcıyı devre dışında bırakan başka bir düzenleme öngörülüyor mu? Evet. Yine mevcut yasanın 9. maddesinde yapılmak istenen değişikliğe göre, "kişilik haklarının ihlâl edildiğini iddia edenler, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebilecek" ki, benzer bir düzenleme içerik sağlayıcı ile sınırlı olmak üzere bugün de var. Teklifte, bu talebin içerik ve/veya erişim sağlayıcı tarafından en geç 24 saat içinde cevaplanması öngörülüyor. Ancak başvurunun yargıya yapılması durumunda, sulh ceza hâkimi içerik sağlayıcıdan savunma-görüş almadan ilgili içeriğin kaldırılmasına, bu tedbiri yeterli görmemesi durumunda bütün sitenin kapatılmasına karar verebilecek. 21- Yeni düzenlemede tartışma yaratan "trafik bilgileri"nin paylaşımı ne anlama geliyor? Trafik bilgisi, internet kullanıcılarının hangi siteleri, o sitelerde hangi sayfaları ne kadar süreyle takip ettiklerini, kimlerle temasta olduklarını içeriyor. Mevcut yasada, erişim sağlayıcıların (örneğin TTNET, Superonline vs.) bu bilgileri altı aydan az, iki yıldan fazla olmamak üzere saklaması ve gizliliğini muhafaza etmeleri öngörülüyor. Yeni düzenleme ile bu konuda iki kritik değişiklik öngörülüyor. Birincisi; trafik bilgilerini saklama süresi uzatılarak alt sınır bir yıla çıkarılıyor. İkincisi de, mevcut yasada olmayan bir şekilde, "başkanlığın (TİB'in) talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde başkanlığa teslim etmek" yükümlülüğü getiriliyor. Böylece idare, yine yargı kararı olmaksızın, internet kullanan herkesin hangi siteleri, sayfaları ziyaret ettiğine, bu sayfalarda ne kadar kaldıklarına, kimlerle temasta olduklarına ilişkin bütün bilgileri istediği anda alabilecek. Mevcut yasada bu durum, sadece "faaliyetine son verecek içerik sağlayıcılar" için öngörülüyordu. 22- Yeni düzenlemeyle getirilmek istenen erişim sağlayıcılar birliği ne yapacak? Erişim sağlayıcıların tek çatı altında toplanması ve yayından çıkarma, yayın durdurma gibi mahkeme veya idare kararlarının artık bu birlikçe yapılması öngörülüyor. Böylece idare artık siteleri bizzat erişime engellemek gibi icrai bir süreçten ayrılarak, daha çok karar verici ve/veya tebliğ edici bir pozisyona çekilecek. Erişim ve yer sağlayıcılar, tebliğ edilen siteler için artık mevcut yasadaki ölçüt olan "teknik imkânlar elverdiğince" değil, her durumda 4 saat içinde erişim engellemekle yükümlü olacaklar, aksi halde yaptırımla karşılaşacaklar. Erişim sağlayıcılar, erişimi engellenen sitelere, DNS ayarlarını değiştirerek yapıldığı gibi, "alternatif erişim yollarını engellemekle" de yükümlü olacaklar. Erişim/yer sağlayıcılar için öngörülen yükümlülük ve yaptırımları, "ceza hukukunda sorumluluğun şahsi olduğu" ilkesine aykırı bulan hukukçular var. Erişim sağlama hizmeti için birliğe üye olmak koşul haline getirilecek. Birliğin tüzüğü de, Bilgi Teknolojileri İletişim Kurumu'un (BTK) onayına tabi olacak. 23- Peki yeni düzenlemede hiç olumlu bir değişiklik yok mu? Var. Türkiye'de Youtube'un bile yasaklanmasına neden olan siteleri tamamen kapatma uygulaması, yeni düzenleme ile istisna haline getiriliyor. Yeni düzenleme, internet sitelerinde sadece ihtilaf konusu olan içeriğin, örneğin o site içinde adresi verilen (URL) haberin çıkarılmasını esas alıyor. Ancak ister yargı, ister idare tarafından içerik çıkarılmasına karar verilsin, bu süreçte içeriği sağlayanlara, örneğin haber sitelerine yer vermiyor, ihtilafın çözülmesinde onların görüşlerinin-savunmalarının alınmasını öngörmüyor. Siteler, genellikle ancak içeriklerinin engellendiğini öğrendikten sonra yargıya itiraz aşamasında sürece dahil olabiliyor. Yeni düzenleme, "içeriğin engellenmesinin hak ihlalini engellemediği zorunlu durumlarda" sitelerin tamamen de erişime kapatılmasına imkân sağlıyor. 24- Peki internette özel hayat ve kişilik haklarının yaygın ihlali de bir gerçek değil mi? Evet, bu da bir gerçek. Ancak getirilmek istenen düzene ilişkin sorun, haklarının ihlal edildiğini öne sürenlerin başvuruları üzerine yapılacak denetim değil. Bu denetimin yargı yerine idare tarafından da yapılmasının öngörülmesi ve idarenin yetki alanının, bir hukuk devletinde kabul edilemeyecek kavramlar ve ölçülerle alabildiğine genişletilmesi. Yeni düzenlemeyle hükümetlerin atadığı bürokratlar hükümetlerin talimatları, istekleri, ihtiyaçları doğrultusunda haber alma hakkı ve ifade özgürlüğünü çok geniş bir alanda kısıtlayabilecek duruma getiriliyor. Diğer yandan, yeni düzenleme ile görevle ilgili suçlardan dolayı TİB Başkanı hakkında soruşturma başlatmak bakanın, TİB çalışanları hakkında soruşturma başlatmak da TİB Başkanı'nın iznine bağlanarak, yeni bir dokunulmazlık alanı açılıyor. 25- Düzenleme bu haliyle yasalaşırsa Anayasa'ya aykırılık doğacak mı? Bu haliyle yasalaşırsa düzenlemenin Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi yüksek bir olasılık. Zira basının sansür edilemeyeceğinden yargı yetkisine uzanan bir dizi alanda tartışmalı bir düzenleme karşısındayız. Diğer yandan Anayasa'nın 90. maddesi, "temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır" hükmünü içeriyor. Mevcut yasanın bile AİHM'de Türkiye'nin mahkûm edilmesine neden olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla yasanın uygulanmasında, yüksek bir ihtimal olmamakla birlikte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni esas alacak hâkimler de çıkabilir. Ancak, çok işletilmese de yargı için önemli bir ölçüt olan Anayasa'nın 90. maddesinin, internet içeriklerine erişim engelleme yetkilerini kullanırken idareyi durdurmayacağı açık. Düzenleme bu şekliyle yasalaşırsa, Türkiye, internet alanında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden yeni cezaların yoluna revan olacak gibi görünüyor... ______________________ Not: AKP teklifi, bu yazının yayımlanmasından iki gün sonra TBMMGenel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaştı.
  2. Diktator, kendisi ile ilgili aleyhine olan her seyi onleme cabasi adina, cagin kullanim araci olan internete de erisim ve kullanim temelli istihbarat temelli yeni yasaklar getirdi ve nicelik olarak ta meclisten bu yasalari gecirdi.suc Boylece dunyada liste sonlarinda yer almak adina yeni bir adim daha atmis oldu. En basta erisim ozgurlugune yonelik suc islemis oldu. Ozel yasama mudahele olarak ta baska bir suc islemis oldu. Turkiye'de ilk defa olarak ta "siber istihbarat" i baslatmis oldu. Boylece TIB, MIT'e hem "rakip" hem de "ek" bir istihbarat kurulu oldu. Konu ile ilgili gelismeler asagidadir. Alıntı:İşte yeni internet düzenlemesinin tam metni, sorular ve cevaplar 05.02.2014 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'da önemli değişiklikler öngören yasa TBMM'de kabul edildi T24 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’da önemli değişiklikler öngören torba yasa tasarısı içindeki AKP teklifi TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Sansür tartışmaları altında kabul edilen yasa, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kısmen veya tamamen veto edilmeden imzalanırsa yürürlüğe girecek.Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
  3. Insanoglu olarak insanoglunun ana sorunu kendilik sorunudur. Insanoglu kendini ve algiladigi her seyi kavramsal temelde yapilandirmaci bilginin temel ve kokten evrensel sembolleri x ve y temelindeki yapi ve isleyisi ile yapilandirmistir. Bu baslik insanoglunun bu yapi ve isleyis temelinde yapilandirilmisliginin cozucu analitigini diagnostigini analojik ve ...e gore hedefi bunyesinde anlam ve mana cikarmasini ortaya koyacaktir. Insanoglunun kendilik sorunu ana olarak iki temeldedir. Bunlardan biri olumsuzluk digeri ise uygunsuzluk icerir. Insanoglunun olumsuzluk temelli kendilik sorunu, bilisselsizlik (noncognitivizm) sorunudur. Yani insanoglu kendilik olarak kendisinin kendi yapilandirilmisligi temelinde kendi fenomenonumeno kavramsal ve biyososyo psiko uclu yapisinin bilincsel olarak algisinda farkinda idrakinda kavranmisliginda degildir. Bunun anlami, insanoglu kendi kendini yapilanirirken, tum yapilandirmanin yapi ve isleyisi temelinde her yapilandirdigi gibi OZDESLESTIRMEYI/KESISTIRMEYI/NOKTALAMAYI dil yapisinin teksel noktasal sessel ve kulaksal temelinde gerceklestirdiginden; kendi kendisini insanoglu olarak degil; baska bir fenomen temelinde noktalamis ve ozdeslestirmistir. Buna her zamanki gibi verecegimiz ana ornekler, madde, meta, mal, mulk, kul, kole, fiziki bir fenomene teslim edilmis onun bir parcasi olma (varolus, evren, doga, dunya ve hatta dogaustu dunya otesi v.s.) ya da bir tur temelindeki maymun cinsi ile ozdeslestirme. Iste basta bu FIZIKI ya da ZIHNI ozdeslestirme sadece insanoglu fenomeninin mustakil var olan temelinin farkindaligini onlemek ile kalmamis, ayni zamanda insanoglu zihinsel ufkunu bu ozdeslesme temelinde ozdeslestirdigine MAHKUM, TESLIM CARESIZ olarak DOGAL VE BILIM algisiyla TEKLEMIS, MUTLAKLASTIRMIS ve bunu bir DOGMASAL INANC haline getirmistir. Boylece insanoglu turu ve biri mustakil var olma temelinde KENDI KENDINI KENDI OLMAYARAK YAPILANDIRMISTIR. Boylece kendine ait olan tum yetilerini kullandiginin farkindasizliginda olarak bu yetileri kendini ozdeslestirdigine bir cesit FIZIKI YA DA ZIHNI KADERCILIK olarak teslim etmistir. Kisaca kendi kendini kendi yapilandirmisligi ile CENDEREYE SOKMUSTUR. Kendi kendine kendi eliyle BOYUNDURUK TAKMIS VE ONA TUTSAK ETMISTIR. Bu kisaca insanoglunun kendilik sorununun, KENDILIK BILISSELSIZLIGIDIR. Peki ne yapmistir? Insanoglu yapi ve isleyis temelli yapilandirilmisligini EGO denilen sahte bir benlik ile kaplamistir. Bu ego benligi insanoglunu olmasi gereken zihni ve davranis duzen ve sistem kurum ve kurumsallasma yasam ve iliski temelinde UYGUNSUZ OLARAK insanlastiramamis, evrensellestirememis, bilimsellestirememis ve bilissellestirememistir. Insanoglu kendini ego temelinde yapilandirirken kendine kendi gozlemi algisi temelinde ornek aldigi hayvani ornek secmis ve ego temelinde bu hayvanin her turlu yeti ve ozelligini anlam ve manalandirmistir. Nedir, bunlar? Basta; siddet, guc, otorite, iktidara dayanan HUKMETME HAKIMIYET YONETME, BASKI, ZORLAMA, MUDAHELE ve tum bunlari saglayacak her turlu dusunce ve davranis. Dayandigi temeller; Cikar ayrimcilik ve yararcilik. Ben temelli-egoizm, bencilik, bananecilik, bireycilik, bireyci akilcilik ve bireysellik. Yasam ve iliski temelli; Metafizik, etik, estetik ve bunlara bagli olarak inanc ideoloji ve de bunlara bagli olarak dogruluk haklilik hakkaniyet. Tarih; Bunlarin getirdigi savaslar mucadeleler duzen ve sistemler kurum ve kurumlasmalar yasam ve iliskiler. Bu UYGUNSUZ YAPILANDIRILMISLIGIN YAPI VE ISLEYISININ GETIRDIGI Carpik, sozde, alternatif klasik bilim ve felsefe buna bagli olarak gelisen her turlu dini yapilanma (butun ideolojik inancsal bir nitelikli insanoglunu nicelik olarak degerlendiren ve kendi niteliginin gucu ve iktidarina zorlayan bunu toplumsal olarak dayatan izmler duzen ve sistemler) Aslinda konu cok yonlu cok detayli cok derin ve cok kavramli bir konudur. Kisaca insanoglunun kendilik sorunu, insanlasamama, evrensellesememe, bilimsellesememe ve bilissellesememe ve bunun bir alt kademesi olan insanoglu turu ve biri oldugunun bilisselsizligi sorunudur. Demekki once insanoglu kendi mustakil var olan tursel ve birsel yapi ve isleyisinin varligini baska bir seyle ozdeslestirmeden algilayacak, kavrayacak ve idrak edecek bunu once kendi birinin birsel bilisselligi ile basaracak ve bu birsel bilisselligi hem kendi biri hem turu ile birlesme butunlesme hem de diger algiladigi hesey ile bir uygunluk temelinde yasam ve iliski kurmak icin de ZIHINSEL DEVRIMINE yonelecek. Buradaki bilissellik insanoglu fiziki ya da vucutsal her turlu hareketinin yonunu ve yonlendirimini saglayan zihinsel yapilandirilmisligin farkindaligi ve bilincliligidir. Iste ancak o zaman insanoglu; bu ego temelli dogal ve fenomenal zihniyetin getirdigi; emperyalist zihniyet, tanrisal zihniyet, cikarci zihniyet, ayrimci zihniyet, hakimiyetci/ustunlukcu zihniyet inancsal zihniyet, ideolojik zihniyet metafizik/etik/estetik zihniyetin ve bunlarin getirdigi davranis yasam ve iliski kurdugu duzen ve sistem kurum ve kurumlasmasinin UYGUNSUZLUGUNUn farkina varir ve bilincine erisir. Tabi ki her seyden once KENDINI NE ILE OZDESLESTIRMISSE ONDAN KURTULMASI VE ARINMASI ve de kendi mustakilliginin ve de turunun YAPILANDIRILMIS BILGININ TEK VE ALTERNATIFSIZ YAPILANDIRANI VE ISLETENI oldugunu algilamasi gerekir. Cunku baska turlu kendi kendine giydirdigi EGO ELBISESININ BU BOYUNDURUGUN VE BUNA BAGLI ONU INSANLASTIRMAYAN HER TURLU TUTSAKLIGIN farkina bile varamayacaktir. Farkindalik, algilama, idrak etme, kavrama, bilinc ve bilissellik ise; insanoglu numenal yetisinin ZIHINSEL temelli ogeleridir. Bunlarin isleme konmasi ise bunlarin bunyelerinde yer etmis ne varsa DEVRIMCI SORGULAMASI ile mumkundur. Bu sorgulama da ancak bir rahatsizligin zararin ya da sorunun BILINCALTINDAN BILINCLI OLARAK BILINCE CIKARILMASI ile mumkundur. Zaten boyle bir sorun rahatsizlik ya da zarar algisi farkindaligi v.s. yokta; KISI SAHTE EGOSUNUN SAHTE RAHATLIGINDA SAHTE MUTLULUGU YASIYORSA yapacak bir sey de yoktur. Cunku bu sahteliklerin temeli KENDI KENDISININ SAHTE OLMASI YANI KENDISINI OZDESLESTIRDIGINDE YOK ETMESIDIR. Bu da ilk olarak KENDINI NEREDE YOK ETMISSE ORADAN BULUP CIKARMASI anlamini tasir. Konu ile ilgili ilgilenen ve sorusu olan katki yapmak isteyen ve bilgi dusunce paylasmak isteyen arkadaslar, burdan ya da, asagidaki linkten katkilarini ve mesajlarini dile getirebilirler. http://forum.dusuncedunyasi.net/index.php?/topic/1174-evrensel-insana-sorular/ __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif
  4. "Milli irade" nin sekillenisi 1925-1943-Turk milliyetciligi 1944-1970-parlementer demokrasi, turk milliyetciliginin rum, ermeni ve yunan "dusmanligi", Kibris turkculugu 1970-80-ABD (sag)-SSCB (sol) catismasi 1980-2002- Kurd milliyetciligi, kurdculuk politikasi, PKK teroru, Cemaat yapilanmasi ve dinin milli temel ile olan iktidar mucadelesi 2002- sunni mezhepcilik.
  5. 1923'te yapilan en buyuk hata kendini cumhurbaskani ilan eden Ataturk'un ayni zamanda POLITIK OLARAK CHP'sini de kurmasiydi. Iste buradaki DEVLETIN MILLI TEMELI VE ICERIGI devletin politik tarafiydi ve boylece "milli idare/irade donemi T.C. Devleti hukumeti v.s. nin kurulusu ile basladi. Boylece ozde degil de "sozde/kagit uzerinde" Cumhuriyet, laikligi demokratikligi sosyalligi ve hukuku iceren bir devlet kuruldu. Bu devlet "tek parti" temelinde "demokrasi icermeyen" bir sekilde yasarken; Gostermelik ve toplumsal farkindalik ve bilinc tasimayan "disarinin cikarsal temelinde" ustelik milli politik bir devlet yapisinda kurulmus "parlementer demokrasi" gostermelik olarak ortaya cikti. Bundan sonraki sorunlar; Bir partinin tek basina iktidar olarak, parlementoyu iktidar nicelik cogunlugu olarak ele gecirirse; ortaya cikan PARTI DEVLETI VE HUKUMETIdir. Ayrica "milli devlet" temelli politik bir yonlendirim ve yaptirimi olan bir devlette yasama/yurutme yargi temelli "kuvvetler ayriligi" da gostermeliktir. Bu da cumhuriyetin de "halkin idaresi/iradesi" degil sadece "milli idare/irade" olarak islemesi demektir. Kisaca 1923'te kurulan Turkiye, ne bir cumhuriyet, ne laik, ne sosyal, ne hukuk devletidir. Zaten POLITIKASI OLAN BIR DEVLET yukaridaki degerlere sahip olamaz. Cunku POLITIK/MILLI TARAFI vardir. Kisaca olan sudur. Osmanlidaki; Sunni mezhepcilik-ummet Turk milliyetciligi-millet'e donusturulmustur. __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif
  6. Bilindigi gibi diktatore iman ile baglanmislarin her turlu soylemi "o ne yapiyorsa musalumanlik icin yapiyor, oyuzden onun yaptigi her sey caizdir" temelli soylemler, "Allah'in vasiflari" ni yakistiranlar, "ona dokunmanin mubarek" oldugunu dile getirenler v.s. Iste bu algi ve dile getirdikleri zaten, ANADOLU'NUN YAPAY OLARAK ARAPLASMASININ INSASI'na ait soylemlerdir. Onemli olan bu soylemin nicelik oraninin nufusun kacta kaci oldugu, oy orani ve ellerindeki emperyalist devlet ve hukumetin guc ve otoritesi ve iktidar olarak KULLANABILECEKLERI ALANIN CIZILEN SINIRLARI YA DA CIZILEN SINIRLARIN EMIR DISINA CIKARAK, daha "ileriye" tasinma istemi amaci cabasi ve bunun ne kadarinin nerde nasil ve neden o zamanda ortaya konacagidir. Bugun DIKTATORUN HEDEFI ACIKLANMISTIR. AKP'NIN 1. SIRADAKI CUMHURBASKANI ADAYI OLMASI. Yalniz burada bir "kurcalayan" durum vardir. Bu konuda CHP MHP oyuna geldigi ve cumhurbaskaninin parlemento da secilecegi GARANTISI ALINDIKTAN SONRA; AKP'nin referandum da diretmesi ve cumhurbaskanini halkin sececek olmasidir. Bir dusunmek gerekir, gercekten bunlar Turkiye toplumunun ve farkli halklarinin oy coklugu ile diktator'u koske cikaracagini mi dusunuyorlar, yoksa ortada "baska bir oyun mu var?" ABD Kilictaroglu' nun aday olmasini istedi ve ortada henuz resmi olarak diger partilerden bir aday aciklamasi yok. Neden AKP hepsinden once acikladi? Kilictaroglu ilerde ne yapacak? Gibi sorular henuz acikta degil. Tabi ki once yerel secimler bekleniyor. Benim buradaki bireysel ve bilissel algim da; DIKTATORUN VE PARTISININ ARTIK IKTIDARI TEK BASINA ELINDE TUTAMAYACAGIdir. Bu once yerel secimlere (tabi her turlu secim hilesini de dusunerek ve onlemlerinin alinma tecrubesinin de kazanildigini dusunerek) yansiyacaktir. Istanbul'un diktatorce kaybedilmesi zaten en buyuk darbe olacaktir. Iste o yuzden Sarigul hakkin da olumsuz soylemler gundemdedir. Cunku "korku bacayi sarmistir." Bir de Ankara kaybedilirse, zaten diktatorun; eli kolu ve dili bir cesit "dumura ugruyacaktir." Akil hocalari da bakalim o zaman ne yapacaklar? Ya da simdiden bunun farkindalar. (Desifre konusu)
  7. Akil hocalarinin diktatoru soylettikleri ile BILEREK DESIFRE ETMEK ISTEDIKLERI CUNKU ANADOLU'NUN ARAPLASMAYI KALDIRAMAYACAGINI DUSUNDUKLERI olup olmadigini ve bu temelde, AKIL HOCALARININ EMPERYALIZMIN EMIR KULLUGUNU NE KADAR YERINE GETIRIP GETIRMEDIKLERINI NE KADAR "KARSI CIKTIKLARINI" zaman ve diktatore soylettikleri soylemler aciga cikaracaktir. O yuzden diktatorun herdedigini ve yaptigini neden orda neden o zamanda ve nasil yaptigini algilamak ve takip etmek; hem de buradaki algiyi sadece yuzeysel degil, arkasindaki zihniyeti de algilayarak yapmak; Anadolu'nun gelecegi adina ortak mucadele adina cok buyuk oneme sahiptir. Cunku ZIHNIYET TAMAMEN SOYLEM ILE OZDESLESTIGINDE "IS ISTEN" GECMIS DEMEKTIR. Iste bu diktatoru bitirmek ya da olan zihniyeti verip, yeni bir zihniyetin neden nasil ustlenildiginin algilanacagi ilerki donemdir. Tabi ANADOLU'NUN YAPAY OLARAK ARAPLASTIRILAMAYACAGI ALGILANDIGINDA. Mesela 4+4+4 yasasi "kavga/dovus" gecirilirken; ayni islem "HSYK" da uygulanmadi ve geri adim atildi. Iste bu atilan "geri adim" in ne oldugu neden atildigi v.s. ilerde ortaya cikacaktir. Cunku farkinda olunursa, kamuoyunda Baro baskani Feyzioglu ile yaratilan "umut" red edilerek sona erdirildi. Sonra Balyoz davasindaki "sahte cd" olayi patlak verdi. Yani TUBITAK raporu. O yuzden sadece olanlari takip etmek yetmiyor, olanlarin ne oldugunu neden oldugunu ne temelde oldugunu ve bu oldurumlari yaptiran gerideki zihniyeti algilamak COK BUYUK ONEME SAHIP. Bu en azindan bizlere gec kalinmadan ulke, toplum, farkli halklari ve cografya adina, ne yapilmasi gerektiginin yolunu gosteriyor.
  8. Buradaki diger bir fark ta, emperyalizm den ziyade diktatorun istemi temelli AKIL HOCALARININ ZIHNIYETININ YASAMA GECMESI KONUSUDUR. Ayrica bundan emperyalizmin "hoslanacagini" da dusunulemez. Cunku T.C. gibi DIN TEMELI PARCALANARAK ELDE EDILMIS KAZANIMLARI EMPERYALIZM TEKRAR DIN TEMELI UZERINE KURMAZ. BU HEM BOP PROJESINDEKI SOROS IDEOLOJISINE HEM DE EVENGALIZME TERSTIR. ISLAMIN EN RADIKALI SUNNI/SIA BIRLIKTELIGI VE COGUNLUGUDUR. Emperyalizm ve israil BUNUN COGALTILMASI ICIN DEGIL; AZALTILMASI ICIN UGRASIYOR. Cunku dini temelde her turlu hristiyanlik ve mezheplerine hem de yahudilige din temelinde TAM KARSIT OLAN VE ONLARLA BU TEMELDE MUCADELE EDEN MEZHEP SUNNILIK VE SERI HUKUKDUR. Zaten emperyalizm ile diktator arasina giren "karakedi" diktatorun gercek yuzunun ortayacikmasi ve bu konuda izledigi SERI HUKUKA UYGUN DIKTATORLUK OTOKRATIKLIK TEOKRATIKLIK VE ODUNSUZLUK VE DE BUNLARDAKI ISRAR VE INATTIR. En basta SUNNI/SIA KOKENLI EL-KAIDE VE COGRAFI ADLARINA YAPILAN HER TURLU YARDIM VE YATAKLIKTIR. Bu emperyalizmin istedigi bir sey degildir. Cunku her turlu cikarina ve israil temelli elde edilmek istenilene terstir. NEDEN ISRAIL KENDI ILE SAVASACAK HIZBULLAHLAR YARATSIN? Misir'i hatirlayalim. Mursi neden devrildi? Suriye'ye su an saldirilmamasinin ana nedeni nedir? Bir sunni sia iktidarinin gelecegi "korkusudur." Emperyalizm her turlu cikarini "kaybet kaybet" politikasi ve mikroayrimcilik temelinde ve de "dinler arasi dialog" masali uzerine kurmustur. Cok iyi bilir ki DINI DEVLETI OLAN DINI HUKUKU OLAN BIR ULKE DE MIKROAYRIMCILIK YAPABILMESI HEMEN HEMEN MUMKUN DEGILDIR. Iran bu konudaki ornek ulkedir. Osmanli'yi da zaten DIN UZERINDEN DEGIL; MILLIYET UZERINDEN YIKABILMISTIR. Ayrica buradaki sorun EGO DEGIL; IMAM HATIPLI OLMANIN GOREVIDIR. Yani YAPAY ARAPLASMIS BIR ANADOLU ULKESI TOPLUMU SISTEM VE DUZENI INSA ETMEK. Burada eger bir "ego" varsa, o da "DIKTATORUN SUNNI/SERI DUNYASININ BASINA TEK ADAM OLARAK GECMEK" ideali/hayalidir. Iste bunu emperyalizm algiladiktan sonra, simdi diktatore "daha mesafeli" duruyor. Cemaat ile de bu konuda ayni dusunmuyorlar, cunku onlar evengalistci. Kilicdaroglu ise soroscu. Diktator ise 11 yildir emperyalizm ile ve AB ile SOROSCULUGU VE EVENGALIZMI oynuyodu. Artik oynamiyor. Belki de akil hocalarinca ve kendince "ANADOLU ARAPLASMIS BIR TOPLUM VE SUNNI/SERI BIR OTOKRATIK TEOKRASIYE HAZIR" Yoksa bu kadar putursuz akil hocalarinin diktatoru konusturmasi aciklanamaz. Iki nokta var, AKIL HOCALARI DA DIKTATORU GOZDEN CIKARMIS OLABILIR, ya da AKIL HOCALARI "BIZIM SOYLEMLERIMIZI YUZEYSEL ALGILAR VE CATISIRLAR, KIMSE ZIHNIYETIMIZI ALGILAYAMAZ" diye dusunuyor olabilirler.
  9. Buradaki yuzeysel algi "Ataturk'un harf ve dil devrimine karsi cikmak" temelinde ve bunun getirdigi "Osmanli Turkcesi' ndeki turkceyi gorememe ve osmanli dilini sadece arapcaya indirgeme" temelinde olan algidir. Bu sadece "yuzeysel" bir bakis acisinin catistirma yaratmasini saglamasi icindir. Akil hocalari bu ilk algida zaten istemlerini elde ediyorlar. Burada onemli olan AKIL HOCALARININ DILE DIKTATOR ELIYLE GETIRDIGI DEGIL; ARKASINDAKI ZIHNIYETIN NE OLDUGUNUN ALGILANMASIDIR. Cunku yuzeysel algi, sadece akilci catismayi ve carpitmayi yaratir. Derin olan ise SOYLENEN DEGIL, ARKASINDAKI SOYLENENIN NE OLDUGUNUN ZIHNIYETININ ALGISIDIR. Iste burada catisma degil; direk ORTAK TEMELDE VERILECEK BIR MUCADELE VARDIR. Burada da bu mucadelenin ortak noktasi diktatorun akil hocalari eliyle dile getirdigi degil; arkasindaki zihniyetin algilanmasidir. Bu da YAPAY BIR ARAP ANADOLU'SU INSA ETMEK ZIHNIYETIDIR. Iste mucadeledeki ortaklik ta, ANADOLUNUN HIC BIR ZAMAN HIC BIR TARIHTE BIR ARAP YURDU ULKESI TOPLUMU OLMADIGININ ortaya konma mucadelesidir. Bu da ORTAK TEMELDE YAPAY BIR ARAP ANADOLU'SU INSA ETMEYE KARSI VERILECEK MUCADELEDIR. Iste bu mucadeleyi verecek nicelik sayisi % 80'in deustundedir. Cunku bu "genetigi bozulmus nesil-U.Kocasakal-" 1980 sonrasi yesermis ve yetistirilmistir. Menderes ise ancak N.Erbakan temelindedir. Onlarda ve de T.Ozal'da BIR YAPAY ARAPLASMIS TOPLUM AMACI YOKTUR. Onlar sadece dini politikaya tasimak ve dini milli degerin onune koymak mucadelesi vermislerdir. Baslikta verilmek istenen algi ise, , akil hocalarinin ZIHNIYETI; yuzeysel algi ise, BU ZIHNIYETIN YANSIYAN KISMIDIR. Yani, DIKTATORUN SOYLEDIKLERI. Biri gorunen yuzey, digeri GORUNENIN ARKASINDAKI ZIHNIYET ALGISIDIR. Cunku bu zihniyet algiya yerlesirse; bu "yavas yavas seriat ve halifelik gibi aslen arap'a ozgu" olarak degil; "ANADOLU ZATEN ARAP TOPLUMUDUR O YUZDEN DE SERIAT VE HALIFELIK TEK YOLUDUR" a donusecek. Iste mucadele BU DONUSUM OLMADAN SOYLENENLERI DEGIL; ARKASINDAKI ZIHNIYETI ALGILAMAK VE O ZIHNIYETE KARSI MUCADELE VERMEKTIR. Yoksa bu algi yerlesirse, zaten KARSI CIKMAK MUMKUN OLMAYACAKTIR. Cunku ARAP TOPLUMU=SERIATtir ve halifelik te DEVAM ETTIRILMEK ISTENENDIR.
  10. Algilanmasi gereken iki cok onemli nokta vardir. Birincisi, yukaridaki gibi cok anlam ve icerigi ve de hedefi amaci ortaya koyan cumleler, DIKTATORE AIT DEGIL; AKIL HOCALARINA AITTIR. Ikincisi, DIKTATOR NE T.C.' NI NE TARIHINI NE TOPLUMUNU NE FARKLI HALKLARINI NE KULTURUNU NE ULKE GELECEGINI TEMSIL EDEN DEGIL; ARAP TOPLUMUNU KULTURUNU VE HER TURLU OZELLIKLERINI TEMSIL EDEN BIRIDIR. Iste bu iki algiyi HIC BIR ZAMAN GOZ ARDI ETMEMEK GEREKIR. Cunku her bir akil hocasinin ona soylettigi YAPAY INSA EDILMEK ISTENEN ARAPLASMADA YATMAKTADIR. Buradan bu sozlerin soylendigi ortam olarak bir sey daha ortaya cikmaktadir. O da IMAM HATIBIN NE OLDUGU VE NEYI HEDEFLEDIGIDIR. IMAM HATIP TAMAMEN ARAP TARIHINI KULTURUNU OGRETEN ISLEYEN VE BUNUN ANADOLUDA YAPAY YAYILMASI ICIN CALISACAK ELEMANLAR YETISTIREN BIR KURUMDUR. Bu temelde, 1950'ler ile baslayan ARAPLASMA DEGIL; DININ ONE CIKMASI VE BU TEMELDE POLITIK OLARAK DININ DEVLETIN POLITIKASI YAPILMAK ISTENMESIDIR. Bu da zaten DININ HER TURLU TEMELININ ARAPLARA/ARAPCAYA DAYANDIGININ BIR DELILIDIR. Araplasma 1980'ler ile birliktedir.
  11. Konuyu Osmanli Dili v.s. olarak "yuzeysel" algilamak "yalan/carpitma" v.s. gibi bu sozler uzerine bir cesit "catisma savunusu" na gececektir. Burada algilanan bir "yalan " da carpitma da yoktur. Oyuzden diktatorun cumlesini cok iyi algilamak gerekir. "bütün harflerimiz çalınsa da bizim medeniyetimiz kendi kendini inşa etmeyi her seferinde başardı." Simdi sorular sunlardir; HARFLERI CALINANLAR KIMLERDIR? "BIZIM MEDENIYETIMIZ" CUMLESINDEKI "BIZIM" KIMI KASTETMEKTEDIR. "KENDI KENDINI INSA EDEN" NEDIR? "HER SEFERINDE BASARDI" BASARAN KIMDIR, NEYI BASARMISTIR NASIL BASARMISTIR. "INSA ETMEK" TEN KASIT NEDIR? Ortada bir "yalan" da yoktur, ya da bir ispata da gerek yoktur. Buradaki algi "BIZ" oznesinin cok iyi algilanmasinda yatar. O da "ANADOLUYU VE TARIHINI DEGIL; ARAPLARI TEMSIL EDEN OZNEDIR. Yani ANADOLU, ARAP TOPLUMU YAPILMAK ISTENMEKTEDIR. Konunun osmanli ile selcuklu ile hatta anadolu tarihi ile de bir ilgisi yoktur. Konu tamamen YAPAY YENIDEN INSA EDILEN BIR ANADOLU YARATIMI UZERINEDIR.
  12. Aslinda bu durum her turlu cikari dagarcigina kaydeden ve yarin eger emperyalist zihniyet, olurda AKP'ye "karsi gelip" onu iktidardan indirmek isterse; su propagandayi yine ulkeyi karistirmak adina kullanmaktan cekinmeyecektir "AKP toplumu araplastirmaya calisiyor" Iste burada emperyalist zihniyeti ve her turlu cikarini da cok iyi algilamak lazim. Cunku bu "savunulasi" olarak gorulen soylem, sadece TOPLUMU YENI BIR KAOS VE KUTUPLASTIRMA/OTEKILESTIRME/DISTALAMA disinda baska bir seye yaramiyacaktir. Sonucta ANADOLUNUN BAGRINDAN GELMEYEN HIC BIR KARSI CIKIS, ANADOLUNUN DEGILDIR. Cunku ANADOLU KENDISININ TARIHINI TOPLUMUNU COGRAFYASINI HERKESTEN COK DAHA IYI BILEN VE TANIYANDIR. Bu temelde tek sorunu, HEP ILK HAMLENIN EMPERYALIST ZIHNIYETTEN GELMESININ ONUNE GECEMEMESIDIR. Cunku kendi kendisini taniyarak YETISEN BIR NESIL YETISTIREMEMEKTEDIR. Bu da yine birey bilinci ile baglantilidir. Cunku birey bilinci sorgulayan, arastiran degerlendiren ve kendini kendi olarak taniyan ve tanitan bilinctir. Iste ancak bu bilinc emperyalizmin dagarcigina yeni bir cikar araci vermez ve de bunu kullandirtmaz. Bunun da isigini gormek isteyenler "gezi bilinci" ile gorebilenlerdir.
  13. Diktator, dunku Diyanet İşleri Başkanlığı "Yüzyılın İslam Kültür Hizmeti Onur ve Hizmet Ödülleri" törenindeki konusmasinda, su sozleri ile "bütün harflerimiz çalınsa da bizim medeniyetimiz kendi kendini inşa etmeyi her seferinde başardı." T.C. Kurulus devrimleri ve degerlerinden biri olan "dil devrimi" ne, yani latin harflere gecise; karsi cikti. Diktatorun ARAP TEMELLI SUNNILIK/SIA algisinda bu hem ilk degil hem de sasirtilacak bir cikis degildir. Burada onemli olan niyettir. Ustelik bu niyet, Osmanli'ya bile dil olarak terstir. Cunku osmanli dili TEK BIR DILIN YAPISINDA DEGIL; BIR KAC DILIN YAPISINDA OLUSMUS BIR DILDIR. Yani temelinde SADECE ARAPCA YOKTUR, FARSCA VE TURKCE DAHIL; bir olusumdur. Diktatorun cikisi, kendisinin bir kez daha ULKE COGRAFYA VE TOPLUMUNUN BASBAKANI DEGIL; SUNNI SIA TEMELLI BIR ARAP ALGI VE KULTURUNUN BASBAKANI oldugunu ortaya koymustur. Bu diktatorun, aslinda OSMANLI'YA DEGIL; ARAP TOPLUMU TARIHI VE KULTURUNE BIR DONUS isteminin bir tezahurudur. Diktatorun 1923 te kurulmus T.C. devleti ve degerleri/devrimleri adina ne dusundugu ve yaptiginin en guzel ornegi HARF/DIL DEVRIMI ne karsi cikisindan iyice algilanilmali ve degerlendirilmelidir. Cunku burada karsi cikilan NE DIL, NE T.C. DEGERLERI; AKSINE TUM ANADOLU TARIHI ONUN BILINEN KULTUREL GELISIMI VE BUGUNLERI ve insa edilmek istenen de; TARIHTEN, ANADOLU'DAN VE ANADOLU'NUN HER TURLU ETIK TEMELINDFEN KOPUK YAPAY BIR ARAP TEMELINI ANADOLU'YA MONTE ETMEK CABASIDIR. Bir ulke cografya ve toplum tarihsel kulturel etik v.s. temelde KENDINE TAMAMEN YABANCI BIR ZORLAMAYI BASKIYI DAYATMAYI HIC BIR TEMELDE ICSELLESTIREMEYECEK VE KUSACAKTIR. Cunku tarih her zaman ulke toplum ve cografyasinin kendine has degerlerinin ancak yasamini surdurebilecegini her zaman gostermistir. ANADOLU HIC BIR ZAMAN BIR ARAP TARIHI YASAMAMISTIR VE YASAYAMAZ. Bunu kendisine amac edinenler, sadece ruya gormekte ve hayal kurmaktan oteye gidemeyenlerdir. Aslinda ulke toplum ve cografya temelindeki bu ARAPLASTIRMA CABASI 1980'lerle baslatilmis, ve gunumuzde de ARTIK KENDISINI SAKLAMA/GIZLEME GEREGI DUYMAYACAK KADAR DESIFRE EDECEK DUZEYE GELMISTIR. Bu en basta Anadolu'ya, tarihine, toplumuna her turlu etik degerine sosyal yapisina ve kulturune YAPILMIS BIR HAKARETTIR. Elbet bu hakarete Anadolu her seyiyle birlikte yanit verecektir. Vermesi onun tarihi gorevi ve tarihi olarak Anadolu yasam ve iliskisi geregidir. Yazinin ve diktator'un konusmasinin linki; diktator'u algilama adina okunmasini oneririm. http://www.muhalifgazete.com/haber/9...ber-gordu.html __________________ Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif
  14. BDP/HDP basliginda, politikanin politik cikar temelinde ve yasanan duruma paralel olarak, ya direk politikasini dile getirdigini, ya da "saklama/gizleme" yolunu sectigini belirtmistim. DIKtator-cemaat evliliginin 11 yil birlikte iktidari, dersane ile basliyan surec ile bugun artik "bosanma" noktasina geldi. Iste bu durum, diktatorun artik 11 yil once neden iktidar olmak istediginin de tum bugune kadar gizlenen/saklanan her yonunu tamamen artik bir "acikyuze" dondurmesine yol acti. Suriye damari sergilenen fotograflar ile yeniden kabardi. 2.Cenevre'de dunyayi Suriye'ye saldirmaya davete gidiyor. Acikca "benim iznim olmadan hic bir savci hareket edemez" diyerek HSYK ve yasrgiyi ele gecirdigini artik gizlemiyor. Tamamen kendi icyuzune yonelik bir cekirdek kadroyu hem kurumlarda hem de hukumette hem de partide kurmaya yoneliyor. Cemaate acik bir savas ilan etmis durumda. Devletinparalel yapisini, hukumetin mesrulugunun kalmadigini ya kendi ya da adamlari cekinmeden acikliyor. Ortada bir tir furyasidir giderken, o kendi politik hakimiyetini her yonuyle saglamacabasinda. Eskiden daha coik bir diktator baskiya yionelmis durumda, internet kapatma ve her turlu eylemi bilindik polis teroru. Sanki "tamam hersey halloldu artik hic yuzumu saklamama gerek yok, ulkeyi de toplumu da devleti de hukumeti de tum kurumlari da ele gecirdim. Benden habersiz kus ucamaz, bu politikaya ve gercek yuzumu sergilemeye devam etmem, bana oy kaybettirmez, karsima kim cikarsa takmam, ister ABD ister AB ister o ister bu v.s." gibi bir dusunce ve soylem icinde. Kendince sanki gelecegini garanti etmis gibi eskisinden daha baskici "acik sozlu" ve teokrat. Yani o bir-iki ay onceki "yumusar gibi olma" halinden eser yok. Gorunurde HSYK'da "canta da keklik" Yakinda ulusalcilar temelli duzmece davada iceride tutuklu olan asker ve aydin v.s. ile ilgili tutumunu da anlayacagiz. Kurdculuk politikasinda, K.Irak tarafinda oldugunu iyice ortaya koymus durumda. Hatta El-Kaide yanlilarini gozaltina bile aliyor. Ne dersiniz "intihar" ederken, tum toplumu ulkeyi de mi "intihara" surukluyor. Buradaki "intihar" ic savas, O.Dogu batakligi, Ulkenin cografi bolunmesi ve Reyhanli'larla toplumun yeniden tanisip, alisma surecine dogru bir gidis. Ekonomik cokus v.s. Ben hala merak ediyorum, ona sorgusuz/sualsiz biat edenler, bu "toplu intihar" i ne zaman fark edecekler? Yoksa bunu da "kiyamet zamani geldi" diye mi algilayacaklar? Diktatorun gidisi cidden korkutucu "ben batacaksam, icinde bulundugum gemi de batsin" der gibi. Buradaki "gemi" ulke ve toplumu. Yoksa akil hocalari diktatore yeni seyler mi hazirliyor? Aslinda dusunelim. AKP tuzugune gore bir daha milletvekili olamayacak. Cumhurbaskanini halk sececek. Bu ikisinden de "umut yoksa" sizce diktatore size gore ve de ona gore geriye ne kaldi? Hatta yerel secimler buyuk bir yikim da olabilir, cunku artik AKP'nin tek basina IKTIDAR OLAMAYACAGINI kendi de goruyor. Oylarinin en iyiniyetli hesaplama ile % 30' lara dustugunun farkinda. Cunku artik biliyor ki ne 11 sene once ne 7 sene once ne de 3 sene once ona oy veren ONDAN OLMAYANLAR YOK ARTIK. Bu na evliligini birlikte yuruttugu cemaat de dahil. O yuzden de intihar(kendi kendini oldurme anlaminda degil; politik/ekonomik/ulkenin O.Dogu batakligini yasamaya baslamasi olarak ve tum ulke ve toplum ile birlikte) ile acik yuz bence ozdeslesiyor. Cok mu karamsarim? Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
      • 2
      • Like
  15. Su politika denen kavrama oldum olasi isinamamis sicak bakamamiks samimi gorememisimdir. Bunun iki ana nedeni vardir; Birincisi HIC BIR POLITIK PARTININ TUM TOPLUMUN FARKLI HALKLARINI KUCAKLAYACAK BIR SOYLEMLERI OLAMAMASI Ikincisi kendi politik ideolojik sosyo-etik (dini, milli ahlaki v.s.) cikarlarini sadece iktidara gelmek ve guc ve otorite olarak topluma TEK NITELIK TEMELINDE DAYATMAK yani POLITIK VESAYET. Ucuncusu de bu cikar temelli politikalarini yerine goye ve tamamen ortamin kendilerine sagladigi oy koparma temelli duygu somurusune dayanarak, YA POLITIKALARINI ACIKCA DILE GETIRMEK, YA DA DIGER POLITIKALARI ELESTIRIP KENDI ALTERNATIFLERINI HALKTAN YANA GOZUKEREK KENDI POLITIKALARINI "SAKLAMAK/GIZLEMEK" Butun bunlari neden yazdim. Son zamanda BDP/HDP soylemlerini dusunce ve yapmak istediklerini takip ediyorum. Biliyorum ki bu ikisi de TUM TURKIYE'NIN TOPLUMUNUN FARKLI SOSYO-ETIK FARKLARINI FARKLARI ILE KUCAKLIYABILECEK BIR IKTIDAR VASFI TASSIMIYOR. Oturup dinleyin, su ortamdaki konusmalarini; diger butun partilerin soylem dusunce ve politikalarinin CIKARLARINI COK GUZEL DILE GETIRIYOR VE ELESTIRIYORLAR Kendilerini de "ne o ne bu" ikilemine dahil etmediklerini cok guzel acikliyorlar. Yalniz kimse tarihi ONLARIN KURDCULUK POLITIKASINI PKK TERORUNE VERDIGI DESTEGI bilmiyormus gibi konusuyorlar ve hic deyinmedikleri bu konulara dayanarak ta, kendilerini sanki tum toplumu iktidar temelli farkli halklarinin hak ve ozxgurlukleri ile kucaklayabilecekmisler gibi aciklama yapiyorlar. Mesela eskiden yasama/yurutme yargi farki OLMADIGINI MILLI VESAYET ILE ACIKLIYORLAR ve bugun de olmadigini DINI VESAYET ile acikliyorlar. Biz disardayiz diyorlar. AKP-Cemaat cekismesinde "ya biri ya digeri" ikileminin de disina cikiyorlar ve paralel devletin her ikisi ile birlikte kuruldugunu ve iktidara geldinini soyluyorlar ve kendileri yasama/yurutme ve yargi temelini halkin guvenebilecegi sekile getirebileceklerini soyluyorlar yani milli ya da dini vesayetten bagimsiz. Suriye'de her turlu katliamlari gerceklestirenlerin hem Esad hem de orada her turlu farkli ad ve yapilanmadaki DINI teroristlerin oldugunu soyluyorlar ve 2. Cenevre ve son gunlerde ortaya cikan insanlik disi katliam/iskence fotograflarinin aslinda ESAD'I DEVIRME ADINA ortaya atilmis ve Cenevre konferansinda emperyalizmin onculugunde dunya'yi kandirmak ve eger Suriye'deki Esad rejimini devireceklerse bunun icin Suriye'ye emperyalist gucler birligi olarak saldirmanin mesru ve mubah cikar araci olarak kullanilacagini soyluyorlar. Kisaca her konuda gecmis ve bugun hic bir zaman olamamis bir iktidar hukumet olabilme ve tum toplumu kucaklama politikasini ALTERNATIF OLARAK "yani ya o ya bu degil/baska bir sey" saglayabilecek tek HALKIN PARTILERI OLDUGUNU soyluyorlar. Bunu HSYK yapilanmasindaki eski milli simdi dini ve de AKP-Cemaat iktidar savasinin bir tezahuru oldugunu ve diktatorun bu konudaki pasylasimda cemaati "saf disi birakmak" cabalarini, diger tum kadro degisimlerine de deginerek dile getiriyorlar. Ne guzel di mi? Ama eskiden yaptiklarinin su an tam tersini yapiyorlar, yani KURDCULUK VE PKK TERORU YANLARINA HIC DEGINMIYORLAR. Suriyedeki teror katliamlarinda PKK paraleli PYD den hic bahsetmiyorlar, ya da gecmis olarak "terore verdikleri destekte hata yaptiklarini" dile getirmiyorlar. Kisaca su anki ortam onlarin politik cikarlarinin KENDI POLITIK CIKARLARINI "GERIDE TUTMAK/GIZLEMEK/SAKLAMAK" olarak yansiyor. Peki bu parti nasil "halkin partisi" olacak? Kurd varligi disinda kalan basta kendine turk diyenlere ne verecek, ya da diger sosyo-etik dini/mezhepsel ve milli/etnik sosyo-etik hak ve ozgurluk savunucularina ne verecekler? Kisaca iktidar olsalar ve bir basbakan olarak hukumetin basina gecseler, hukumeti ve devleti SADECE KURD VARLIGINI O DA KURDCULUK POLITIKASI ILE DEGIL; kurd varliginin sosyo-etik haklari ve diger farkli sosyo-etik haklari nasil kucakliyacak ve temsil edecekler? Tabi butun bu konusmalarda bunlar henuz yok. Ilerde olurmu, ya da ne yonde olur nasil bir politik cikar icerir v.s. ise muamma. Diyorum ya su politikayi hic sevemedim ve savunamadim. Cunku IKTIDAR OLDUGUNDA HUKUMET VE DEVLET ADINA TUM TOPLUM VE FARKLI HALKLARININ FARKLI SOSYO-ETIK HAK VE OZGURLUGUNU hic birini digerine ustun ve hakim kilmadan, hic birini yok saymadan, sadece kendisininkini tum topluma iktidar gucu ve otoritesi ile dayatmadan politika yapamiyorlar. Cunku hala en azindan gezi bilincinin farkinda degiller. SOSYO-ETIK FARKLAR HIC BIR ZAMAN POLITIKANIN CIKAR OY DUYGU SOMURUSU OLAMAZ. Hic bir politika iktidar temelli guc ve otoritesi ile sadece kendi sosyo-etigini tum topluma dayatamaz. Bu konu politikanin degil; evrensel hukukun insan haklarinin hak ve ozgurluklerinin antiayrimci firsat esitlikci her bir farkin tanimi temsili ve yasam ve iliski hak ve ozgurlugu konusudur. Bizim politikacilarimiz Anadolu tarihinde HENUZ BUNU OGRENEMEDILER YA DA FARKINDA DEGILLER, YA DA FARK ETMEK POLITIK CIKARLARINA TERS. Ustelik politikalarinin her turlu oy ve duygu somurusu temeli sadece bu sosyo-etik fark cikar propagandasina dayaniyor, kisaca 17. yuzyili yasiyoruz, politikada ve herseyde oldugu gibi. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
      • 5
      • Like
  16. Bilindigi gibi sike davasi duzmecesinde, Aziz Yildirim bas saniklardan biriydi ve daha sonra serbest birakilmisti. Ustelik Fenerbahce Baskanligi secimlerinde de Diktatorun adayini tum oyunlara ragmen yenerek, sandiktan baskan olarak cikmisti. Aslinda 17 Aralik tarihi politikada bir donum noktasidir. Nedir bu donum noktasi; Iktidarin ortak goturdugu ikili yapisinin 11 yil sonra "yolsuzluk, kara paraaklama, rusvet" girisimiyle kendi bunyesinde bir birine savas acti. Bu savasta diktator diger kanadin tum yapilandigini sandigi elemanlarini bir bir gorevden alirken, cemaate "ben bundan sonra tek basima olacagim" savasi acti. Cemaat tarafi da buna kendince elindekilerden bahsederek, diktatoru elestirerek ve hatta catisarak bir savas surduruyor. Bunun ilk yansisi diktator tarafindan dersaneler konusu olmus, karsi atak Hakan Sukur'un istifasi ile gelmisti ve boylece 17 Aralik yasandi. Bunun bir yansisi da sike duzmecesinde yasandi, her nassilsa birden bire tutuklular yargilandi ve cezalar onandi. Bu sirada cezasi onanan A.Yildirim, Fransa'da idi ve orda F.Gulen ile gorustukten sonra kendine ihanet eden biri gibi aciklamalar yapti. Ne dedi "11 yildir Turkiye'de tum olanlar AKP-cemaat ortakligidir" dedi. "Yargiya guvenmedigini onanan cezasini mesru bulmadigini ama yine de gelip cezasini cekecegini" bildirdi. Sanki cemaati "ele veren" bir konusma yapti. Burada tabi ki F.Gulen'in Amerika'da verdigi ropartaji da unutmayalim. Neydi ozu "AKP'nin reformdan ayrildigini" soylemesi idi. Burada bahsettigi "reform" ne idi, kendi ayrilmamis miydi, bu roportaj ile dis gucler dahil kimlere ne mesaj vermek istedi v.s. Iste cemaatin su anki bu "kendine ters" gibi gorunen politikasinin ne oldugu da yakinda tarihin akisindan gun yuzune cikacak. Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti
      • 3
      • Like
  17. Sevr'e karsi verilen kurtulus savasindaki bugunku T.C. Devleti'nin temelini atanlarin Ermeniler ile olan "savasini/iliskisini" v.s. Kisaca Ermenilerin sevr'de aldiklari haklarini T.C. ile kaybedisini nasil degerlendiriyorlar. Yani; Sevr Antlaşması, (Fransızca: Le Traité de Sèvres), I. Dünya Savaşı sonrasında İtilâf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu hükümeti arasında 10 Ağustos 1920'de Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr (Sèvres) banliyösünde bulunan Seramik Müzesi'nde (Musée National de Céramique) imzalanmış antlaşmadır. Ermenistan (madde 88-93): Osmanlı Ermenistan Cumhuriyeti'ni tanıyacak; Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecek (Başkan Wilson 22 Kasım 1920'de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan'a verdi.) Goruldugu gibi tarih; sevr ile DEGISIME UGRUYOR VE SEVR'E KARSI savasi veren OSMANLILAR DEGIL. Evet bu konudaki goruslerinizi alalim. Burada bir "catch 22" durumu soz konusu. English - Turkish translation for "catch 22" 1 Kısır ikilem, içinden çıkılmaz durum deyim - "You can't get a job without experience, but you can't get experience unless you have a job--it's Catch-22." 2 Görünüşte doğru olan bir ifade veya ifadeler topluluğunun bir çelişki yaratması durumu. "Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan çıkar?" öreğindeki gibi deyim If you describe a situation as a Catch-22, you mean it is an impossible situation because you cannot do one thing until you do another thing, but you cannot do the second thing until you do the first thing an impossible situation that you cannot solve because you need to do one thing in order to do a second thing, but you cannot do the second thing until you have done the first Eger "kurtulus savasi ERMENILER ILE BIRLIKTE VERILDI ISE? Neden "turk milliyetciligi-ne mutlu turkum diyene/herkes turktur. Eger kurtulus savasi ERMENILERE KARSI VERILDI ISE? Bu onlarin topraklarini isgal anlamina gelmiyor mu? Evet bu duruma yanitlariniz nedir?
  18. Sozun kisasi tum tarih boyunca insanoglunun insanoglunu hangi neden ile oluyrs olsun, her turlu insanlikdisi dusunce ve uygulama ile topluca ya da bir kisi olarak bir kisinin en onemli hakki olan yasam hak ve ozgurlugunun elinden alinmasi evrensel hukuk ta hak ihlalidir ve suctur. Ben kendi adima ve insanlik adina dunyanin hangi tarihinde cografya ya da toplumunda oilursa olsun insanoglunun insanoglunu katletmesini lanetliyor, kiniyor ve hem insanlik hem de kendi adima; bu lanetlenesi uygulamati yapanlar adina ozur diliyorum. Bu ozur benim bir insanlik gorevim. Yalniz, sirf politik cikar ugruna bu katletmeleri biribirinden ayirarak kimini normal kimini olagan kimini suc teskil etmeyen ve kimini de suc ilan een tum kurumlarin yaptigi bu AYRIMCILIGI CIKAR TEMELINDE YAPTIKLARININ DA FARKINDA VE BILINCINDEYIM. Ayrica ozelde ermeni katliamini soykirim temelinde kabul eden kurumu olan B.M. de israil ile ilgili olan politik cikarindan dolayi bu karari aldigini biliyorum. O yuzden lutfen gelecek yanitlar bu mahalde gelsin. En basta neden ermeni olaylarinin es anlamli olmasina ragmen (ben bunu yukarida acikladim) katliam degil de, soykirim olarak algilandigini, boyle algilayan mantiksal ve gerekcelere dayanarak izah etmelidir. Yoksa ben zaten Ermeni toplumu uzerinde osman li'nin o devirde bir katliam ve insanlikdisi surgun uyguladiginin bilincinde ve farkindayim. Ayrica yureklendirilen silahli ermeni cetelerinin de olaylarla hic bir ilgisi olmayan bolge toplumu ve halklarini Ermeni olmadiklari yuzunden katledildiklerinin de biliuncinde ve farkindayim. Bu konuda da TARAF AYIRMAKSIZIN, insanlik gorevimi yapip, ozrumu de dile getirdim. Benim ozrum sadece Osmanli donemini degil, eger ortada bir katliam varsa olmussa 1919-22 donemini de bugunku T.C. temelini atanlar olarak ta kapsar.
  19. Simdi de ayni soruyu " Ermeni Soykırımı " diyen arkadaslar varsa onlara soralim. Yukaridaki cumlenin gercekligini kendi akli ve inanci ile kendilerine gerceklestiren arkadaslar;herseyden once soykirim ile katliam farkini ortaya koyabiliyorlar mi? Eger koyabiliyorlarsa nasil? Bu arkadaslarin bu KARSILIKLI TOPLU KIYIMIN (osmanlinin ermeniler uzerinde yaptigi) bir soykirim oldugunu ve katliam olmadigini kanitlayacak delillerin var mi? Ayrica ermeni silahli cetelerinin ermeni olmayan masum halk uzerindeki toplu kiyimlarini kabul ediyorlar mi? Etmiyorlarsa, bunu neye dayandiriyorlar. Kisaca SADECE OLAYI "ERMENI SOYKIRIMI" OLARAK TEK TARAFLI (OSMANLININ YAPTIGI) OLARAK MI ALGILIYORLAR? Konuya su iki tanimsal acidan bakalim ve degerlencdirelim. " an attempt to destroy an entire group and wipe them out of existence." yok etmek icin, tamamen bir grubu yeryuzunden silmek adina yapilan girisim. " Alain Destexhe, says: "Genocide is distinguishable from all other crimes by the motivation behind it." Alan destexhe "soykirim diger butun suclardan, arkasinda olan bir motivasyon olmasi ile ayrilabilir. Simdi bakalim o devre ve osmanlinin yaptigina; Osmanlinin " yok etmek icin, tamamen bir grubu yeryuzunden silmek adina yapilan girisim." Osmanlilar, Ermenileri yeryuzunden silmek adina tamamen yok etmek icin bir girisimde bulundular mi? Bu sorunun cevabina Kesin olarak "evet" diyecek bir belge ya da belgeler var mi? varsa nedir ve nerdedir? Alan Destexhe'nin demesine gore; " soykirim diger butun suclardan, arkasinda olan bir motivasyon olmasi ile ayrilabilir. Osmanlilar, Ermenilere insanlidisi bir katliam ve surgun uygularken, bu katlianm ve surgunun diger butun suclardan ayiran davranisin arkasinda bir motivasyon var miydi? Varsa boyle bir motivasyon ne idi ve bu motivasyon, osmanlinin ermenilere yaptigini diger butun suclardan ayiracak kadar farkli belirgin bir motivasyon muydu? Yani Osmanlilarin Ermenileri yeryuzunden silmek ve tamamen yok etmek gibi bir motivasyonlari ya da girisimleri var miydi? Varsa bunlari ortaya koyan belgeler nelerdir ve neden bu belgeler ve nasil boyle bir motivasyon tasir? Eger soykirimin uluslararasi bir suc olarak kabul edilmesi bu temellere dayaniyor ve BU DA BELGELER ILE KARSI CIKILMAZ BIR SEKILDE ORTAYA KONABILIYORSA; O zaman soykirimdan bahsedebiliriz. Burada sadece belge degil; o belgelerin bir katliam degil de, soykirim oldugunun ispati gerekir. Sonucta suc teskil eden soykirim da, suc teskil etmeyen katliam da toplu kiyimdir. Kimse bu farki bilimsel olarak ve hatta planli olarak ortaya koyamaz, o zaman geriye sadece " "Ermeni Soykırımı " cumlesini kisinin aklini inandirmasi gerekiyor. Guzelde BURADA BU INANDIMAYI DOGRULAYACAK GERCEKLER NELERDIR? Belge olarak ve "soykirim oldugu su goturmez" olarak ortaya konabilir mi? Aksi sadece o gunun sartlarinda yapilan insanlikdisi vicdandisi hic kimsenin tasvip edemeyecegi bir katliamdir Evet simdi " Ermeni soykirimi (katliami degil)" gorusunde olanlar bu temelde belgelerini karsi cikilmaz bir sekilde aciklasin link verin ya da ortaya koysun. Ayrica karsilikli toplu kiyimi sadece bir tarafa indirgiyorsa da bunu aciklasin. Yani ERMENI CETELERININ ERMENI OLMAYAN (TURK MILLIYETCILIGI O TARIHTE YOKTU) OSMANLI HALKINI KATLETMESININ NEDENINI ACIKLASIN. Ya da madem ortada bir isyan var bu isyani bastirmak isteyen osmanli ile bu isyani baslatan ermeni cetelerinin "kozlarini kendi aralarinda halletmek yerine" neden karsilikli kendilerinden olmadigini dusundugu masum halka tasidiklarini aciklasin.
  20. Ortada bir isyan vardir, bu isyani bastirmak isteyen osmanli ve de isyanin basuina ceken ceteler vardir. Her iki taraftabiribirine insanlikdisi vahset uygulamistir. Ordu ermeni erkeklerine ve kadinlari cocuklari ac susuz surgune "yollarda olsunler diye" yollayarak, ermeni cetelerde masum silahlki koyleri bolgeyi basmislar ve her turlu insanlik disi katliama imza atmislardir. Burada insanlik adina algilanmasi gereken sudur. Ermeni ceteleri ve osmanli milislerini bir tarafa birakirsak her iki taraftanda sucu silahi olmayan masum halk kaztledilmistir. Bu katliamda "senin katliamin benimkinden fazla" ya da "sen katliami hak ettin" gibi her iki tarafli dusunce ve davranis insanlik sucudu. Buradaki ortak nokta her iki tarafin da aslinda katledilen iitarafli masum halka yonelik vicdani; bunlari katleden her iki tarafli milislere de laneti ofkesi olmasidir. Iste burada konu bir catisma degil; karsilikli taraflarin insanlik adina uzlasmasi herkes kendi tarafini milisi adinaozur dilemesi ve onlari lanetlemesi, yine her iki tarafin katledilenleri adina da vicdan rahatsizligi duymasidir. Bu bir TOPLKU KIYIMDIR. Adinin o ya da bu olmasi onemli degil; oinemli olan bir adi bir tarafin kendi cikari adina politik olarak kullanmassi ve katledilenler uzerinden vicdan somurusu yap;ipprim kazanmasidir. Iste bunlar, ayni masum halki katleden iki tarafin milisleri kadar sucludur. Bu tip katliamlarda sosyo-etik farklar ve onlarin tarafi degil; insanli ve vicdan dile gelmelidir. Ortada yapilmis bilinen anlatilan her ne varsa; butun bunlar hic bir zaman tek tarafli degildir ve herhangibir tarafi da hakli kilmaz. Eger konu isyan ise, osmanlinin gorevi isyani yapan silahli milisler ile olan mucadeledir, masum ermeni toplumu ile degil; diger taraftan milisler de kozlarini osmanli ile paylasmalidirlar, masum ermeni olmayan halki katlederek degil. Bunun adi ingilizce de "catch 22" dur. Halk deyimi ile "iki tarafi boklu deynek" ya da benim k.c.m kara, seninki be nden kara. O yuzden 1915-22 yillari arasinda olanlari bu katliami isleyebnler acisindan degil; kastledilenler adikna degerlendirmek gerekir. Cunku ortada bir suc varsa; bu suc hem osmanli hem de ermeni milislerin sucudur. Bu suc ta ermeni ve ermeni olmayan halkin yasamlari ellerinden vahsice alinarak islenmistir. Konu ne Ermeni lobisi ne de osmanli'nin sucunu yuklenen halkin kendini savunmasidir. Soruninsanlik sorunudur ve bu sorunda ermeni olmayan halk ile ermeni halki el ele verip kendilerini katledenleri ortak lanetlemelidirler. Yoksa zaten olan ve istenen, politik cikar nufuz kazanma ve KATLEDILENLERIN SIRTINDAN CIKAR SAGLAMADIR. O yuzden konuyu osmanli ermeni ayrimina katledenler temelinde ya da katledilenler temelinde ayirmak catismak biri birini suclamak ve otekilestirip distalamak degil; aksine her iki toplumun el ele birlite kebndilerini katledenlere karsi duyduklari vicdansizligin ve insanlidisinin tezahuru olmalidir. Aksi katledilenler sirtinsan gecinmek isteyen her kim vicdansiz firsatci ve cikarci ise; bu ister turk ister ermeni ister emperyalist gucler olsun, oonlarin eline bu firsatin verilmesidir. Bu temelde kurulacak en guzel tutarli ve insanlik iceren lobi; her iki ulke halkinin hem kendi ulkelerinde hem de diger ulkede yasayanlarinin el ele gonul gonule haykirisi ve bu katliami lanetlemeleri ve dunyaya bunu birleserek gostermeleridir. Iste o zaman ne kana susamis ve kandan katliamdan nemalanan her kim olursa olsun; afallayacak ve elde etmek istedigini elde edemedigi ile kalmayacak, ustelik dunyayarezil olacaktir. O yuzden en azindan sitemizde site okur ve yazarlari olarak bizler bu oyuna gelmiyelim ve katledenlere karsi birlesimimizi dosta dusmana kanitlayalim ve gosterelim. Belki de bunun en guzel yonu her iki tarafin kendi katledenini lanetlemesi ve kendi tarafinin katlettigi adina karsi katledilen taraftan ozur dilenmesidir. Kisaca kendini osmanli tarafinda gorenin, osmanli milislerini lanetlemesi ve onlarin katlettigi ermenilerden ozur dilemesi; kendini ermeni tarafinda gorenin de kendi ermeni eli silahli milislerini lanetlemesi ve katledilen osmanli halkindan ozur dilemesidir. Iste dunyayi saskina cevirecek olan davranis budur ve belki de bundan sonra olacak bu tip katliamlarda nasil davranilacagini goterme adina bir imsal teskil edecektir. Yoksa ne inkar ne de magduru oynama sadece politik cikarcilarin ekmegine yag surcektir. Iste asil bu insanlik lobisi ne ermeni cikar lobisinin ne de osmanli inkar llobisinin kendi cikarlari adina basarisina izin vermeyecek ve kazananin insanlik oldugunu tum dunyaya gosterecektir. Belki de bu konuda yapilmasi gereken kitlesellesmis kurumlar eli ile bunu once iki ulkede baslatmak ve sonra da dunyayas yaymaktir. O yuzden lutfen bu baslikta artik insanlik dusunce ve bilgisi yazissin; taraf olunacaksa da, HER IKI TARAF VE TARAFLAR DISINDA KALAN HERKES INSANLIKTAN VICDANDAN VE KATLEDILENLERDEN YANA YAZI DILI VE USLUBU DILE GETIRSIN. Cunku insanligi birlestirecek olan sosyo-etik far degil; kimin katledenin kimin katledilenin yaninda oldugu farkidir. Bu ve buna benzer konularda farkin farkina varalim ve insanliktan vicdandan ve yasam haklari vahsice elinden alinanlardan yana olalim. Bunu da tum dunya insanligi icin yapalim. Ulke toplum etik her turlu fark ideolojik inancsal her turlu fark ayrimi yapmadan. Kimin katlettigi ya da katledildigi uzerine degil; katleden ve katledilen uzerine dusunelim. Cunku bu dusunce temelinde her hic bir beynin hangi neden gerekce ve bahane ile olursa olsun, KATLEDENDEN YANA OLACAGINI DUSUNMUYORUM VE DUSUNMEK ISTEMIYORUM. Cunku hala her birimizin bir yerinde kirinti da olsa bir insanlik duygusu ve vicdani vardir ve yanlis tarafta olmak katledenin tarafinda olmak; bilincaltida olsa bilincli de olsa; vercegi rahatsizlik yasamda uykuda ve her yerde yakamizi birakmaz. CUNKU BIZ INSANIZ. HER ZAMANDA INSANCA YASAM VE ILISKIDEN YANA OLMAK ZORUNDAYIZ. Aksi bizi birakin hayvani ondan da dahaasagi bir varlik yapar. Not olarak bugun iki belgesel vardi. Aslan ceylan yavrusunu evlatlik edinmis onu ac kalma pahasina korudu ve gucsuz kaldigindan da korudugu ceyleni baska bir aslana yem etmekten kurtaramadi kendisi de acliktan oldu. Yine bir aslan bir baboon yavrusunu sanki onun annesi imis gibi kolladi isitti tasidi ve ona yasama tutunmayi ogretti. Hayvanlar bile artik bizden daha vicdanli. Kus krdi dostlugu, kei kopek dostlugu, tavuk kopek dostlugu. Yani hani bizler ve genelde beyni uckurunda olanlar derler ya "fis (erkek) ile priz (disi) bir arada oilamaz, dost olamaz ancak cinsel iliskiye girer" Hayvanlar bile kontrolun beyinde oldugunu gosterdiler. Senin yeterki beyninde olmasin. Bir kiz ile sartlar geregi ayni yatakta yatarsin ve durumdan faydalanmak aklindan bile gecmez. Artik o eski hayvanlar ile ilgili soylenen her turlu "kedi kusu yer, kopek kediyi parcalar, aslkan ceylani yer" v.s. temelli ezberlenmis sorgulanmaz sanki doganin kanunu imis gibi lanse edilenler bile gecerliligini yitirdi. Cunku yukardaki ornek gibi binlercesi gozlem ile bunu yalanladi. Ozaman oturup dusunmek lazim, bizler ustelik ayni turun feerdleri neden birbirimizi yiyoruz? Ustelik ideolojilerimiz inanclarimiz sosyo-eti degerlerimiz ve onlara teslim olma ugruna, bir katliami mantiga ve insanliga ve de vicdana sigmayan gerekceler ile savunmaya calisiyor ve bununicin catisiyoruz? Cunku bu bilincaltimiza yerlesmis ve dusunmeden sorgulamadan ezberimizde hafizamizda ne varsa ne olduguna bakmadan onu savunuyoruz. Demekki daimi neyi neden ve nasil savunacagimizi ezberimiz bilincalti sartlanmisligimiz sorgulanmaz addettiklerimiz il degil; insanlik ve vicdan adina sorgulamamiz gerekiyor ki, insan oldugumuzu hastirlayalim. Haani bir halk deyimimiz vardir "Agiza geleni hemen soylemeden once bir yutkun " diye. Cunku bu yutkunmak sana zaman saglayacak ve belkide soyleme asamasinda oldugunu soylememen gerektiginin farkina varacaksin.
  21. Konuyu kisaca ozetlersek; Anlam ve icerik olarak uc cesit TOPLU KIYIM vardir. holocaust noun noun: holocaust; plural noun: holocausts destruction or slaughter on a mass scale, especially caused by fire or nuclear war. "a nuclear holocaust" synonyms: cataclysm, disaster, catastrophe, destruction, devastation, demolition, annihilation, ravaging; More inferno, fire, conflagration; massacre, slaughter, mass murder, carnage, butchery, extermination, liquidation, genocide, ethnic cleansing "apocalyptic thoughts have surfaced due to the spectre of a nuclear holocaust" genocide noun noun: genocide; plural noun: genocides the deliberate killing of a large group of people, especially those of a particular nation or ethnic group. "a campaign of genocide" synonyms: racial killing, massacre, wholesale slaughter, mass slaughter, wholesale killing, indiscriminate killing; massacre noun noun: massacre; plural noun: massacres an indiscriminate and brutal slaughter of many people. "reports of massacres by government troops" synonyms: slaughter, wholesale slaughter, mass slaughter, wholesale killing, indiscriminate killing; More murder, murdering, mass murder, mass homicide, execution, mass execution, destruction, mass destruction, annihilation, extermination, liquidation, decimation, carnage, butchery, bloodbath, bloodletting, pogrom, genocide, ethnic cleansing, holocaust, Shoah, night of the long knives; literaryslaying; rarebattue, hecatomb "a cold-blooded massacre of innocent civilians" deliberately and brutally kill (many people). "thousands were brutally massacred by soldiers" synonyms: slaughter, butcher, murder, kill, annihilate, exterminate, execute, liquidate, eliminate, destroy, decimate, kill off, wipe out, mow down, cut down, cut to pieces, put to the sword, put to death, send to the gas chambers; Kisaca bunlarin hepsi TOPLU KIYIMDIR. Eger bunlardan sadece biri yada ikisi suc ta digeri degil se; bu sadece insanoglunun politik o.os.ulugunu gosterir. Toplu bir kiyim yapiyorsun, bunu ha nukleer silahla ve yakarak, ya da belirli bir etnik ya da dini temel alarak, ya da sadece ayrim yapmadan katlederek vicdansizca insankikdisi olarak katlediyorsun ve bir de bunu "su suc olsun bu suc olmasin" diye ayiriyorsun. Burada soylenecek tek sey vardir. INSANOGLU HAYVANDAN DA DAHA VAHSIDIR. CIKARI ICIN YAPMAYACAGIVAHSET YOKTUR. Iste sorun da zaten politik tuzaga dudup bu toplu kiyim "o muydu/bu muydu?" diye bir de utanmadan tartisiyorsun, neden cunku bu olursasuc olmayacak o olursa suc olacak. Boyle bir ayrim kimlerin vicdanini rahatlatir bilemiyorum, amakesinlikle benim degil. Birak toplusunu kiyim kendibasina bir insanlik sucudur. Butun bu olaylari yaratan adlandiran ve de ayiran bir de cikar icin bunun politik lobisuni yapan ya da karasi cikan insanogluna lanet olsun. Ben bu turun bir uyesi olmaktan boyle durum ve tartismalardahicap duyuyorum. Tarihteki savaslari hangi katagoriye koyacagiz?
  22. Konuya su iki tanimsal acidan bakalim ve degerlencdirelim. " an attempt to destroy an entire group and wipe them out of existence." yok etmek icin, tamamen bir grubu yeryuzunden silmek adina yapilan girisim. " Alain Destexhe, says: "Genocide is distinguishable from all other crimes by the motivation behind it." Alan destexhe "soykirim diger butun suclardan, arkasinda olan bir motivasyon olmasi ile ayrilabilir. Simdi bakalim o devre ve osmanlinin yaptigina; Osmanlinin " yok etmek icin, tamamen bir grubu yeryuzunden silmek adina yapilan girisim." Osmanlilar, Ermenileri yeryuzunden silmek adina tamamen yok etmek icin bir girisimde bulundular mi? Bu sorunun cevabina Kesin olarak "evet" diyecek bir belge ya da belgeler var mi? varsa nedir ve nerdedir? Alan Destexhe'nin demesine gore; " soykirim diger butun suclardan, arkasinda olan bir motivasyon olmasi ile ayrilabilir. Osmanlilar, Ermenilere insanlidisi bir katliam ve surgun uygularken, bu katlianm ve surgunun diger butun suclardan ayiran davranisin arkasinda bir motivasyon var miydi? Varsa boyle bir motivasyon ne idi ve bu motivasyon, osmanlinin ermenilere yaptigini diger butun suclardan ayiracak kadar farkli belirgin bir motivasyon muydu? Yani Osmanlilarin Ermenileri yeryuzunden silmek ve tamamen yok etmek gibi bir motivasyonlari ya da girisimleri var miydi? Varsa bunlari ortaya koyan belgeler nelerdir ve neden bu belgeler ve nasil boyle bir motivasyon tasir? Eger soykirimin ulkuslararasi bir suc olarak kasbul edilmesibu temellere dayaniyor ve BU DA BELGELER ILE KARSI CIKILMAZ BIR SEKILDE ORTAYA KONABILIYORSA; O zaman soykirimdan bahsedebiliriz. Aksi sadece o gunun sartlarinda yapilan insanlikdisi vicdandisi hic kimsenin tasvip edemeyecegi bir katliamdir Evet simdi " Ermeni soykirimi" gorusunde olanlar bu temelde belgelerini karsi cikilmaz bir sekilde aciklasin link verin ya da ortaya koysun.
  23. En sonunda bilindigi gibi Perincek te davayi kazandi. AİHM, 'soykırımı inkar' davasında Doğu Perinçek'i haklı buldu hurriyet.com.tr 17 Aralık 2013. . -A+...Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Doğu Perinçek'in İsviçre aleyhine 2008'de yaptığı başvuruyu karara bağladı. AİHM, Perinçek'i haklı buldu ve İsviçre'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) ifade özgürlüğünü düzenleyen 10'uncu maddesini ihlal ettiğine karar verdi. KARARDA NE DİYOR? Mahkeme, AİHS'nin ifade özgürlüğünü düzenleyen 10'uncu maddesinin İsviçre yargısı tarafından ihlal edildiğine hükmetti ve bu kararın her türlü manevi zararı karşıladığı, bu nedenle manevi tazminata gerek olmadığı kararını verdi. Perinçek'in dava süresince avukatıyla görüşmesine izin verilmediği ve İsviçre yargısının kararlarında ayrımcı bir tutum sergilediği yönündeki itirazlarını ise oybirliğiyle reddetti. Bunun yanı sıra Perinçek'in yaptığı AİHS'nin 'yasa olmadan suçlama olamayacağı' hususunu düzenleyen 7'inci maddesinin ihlal edildiği yönündeki şikayeti de reddetti. MAHKEME'NİN YORUMU İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in İsviçre aleyhine yaptığı başvuruyu değerlendiren AİHM, hassas ve tartışmalı konularda da fikir beyan etmenin ifade özgürlüğünün temel unsurlarından olduğuna dikkat çekti. Hoşgörülü, çoğulcu ve demokratik toplumu; totaliter yönetimler ye da diktatörlük rejimlerinden ayıranın da bu olduğunu belirtti. Yasal olarak tanımlanmış ‘Soykırım’ mefhumunu kanıtlamanın da kolay bir şey olmadığını belirten mahkeme, mezkur olayla ilgili tarihi araştırmaların da tartışmaya açık olduğunu belirtti ve bunun üzerinde konsensüs sağlamanın mümkün olamayabileceğine dikkat çekti. Ermeni soykırımı iddialarını resmen tanıyan diğer ülkelerin de bunu inkar eden şahıslara yaptırım uygulayacak yasalar çıkarmadığını belirten AİHM, bunun temel hedefinin de ifade özgürlüğüne saygı ve henüz açıklığa kavuşturulmamış konularda farklı düşünenlerin korunarak yapıcı tartışma ortamına katkı sağlanması olduğunu vurguladı. 'ULUSLARARASI YALAN' DEMİŞTİ İsviçre’de 2005 yılında katıldığı konferanslarda 1915 olaylarının ‘soykırım’ olarak nitelendirilmesine alenen karşı çıkan Doğu Perinçek, bu iddialar hakkında ‘uluslararası yalan’ demesi üzerine Lozan Mahkemesi tarafından ‘ırkçı ayrımcılıktan’ suçlu bulunmuştu. Perinçek’in temyiz başvurusu üzerine ise mahkeme, “Ermeni soykırımı, Yahudi soykırımı gibi tarihsel bir gerçektir” yorumunu yapmış ve başvuruyu reddetmişti. 'O SÖZLER ERMENİLERE KARŞI NEFRET OLUŞTURMAZ' AİHM ise ‘şok edici ya da rahatsızlık verici’ ifadelerin dahi özgürlük kapsamında olduğunu hatırlattı. Perinçek’in 1915’de tehcir ve katliam yapıldığını hiçbir zaman inkar etmediğini fakat bu olayların ‘soykırım’ olarak nitelendirilemeyeceğini söylediğini belirten mahkeme, bu yaklaşım Ermeni halkına karşı nefret oluşturma amacı taşıyamayacağını belirtti. Olayların mağdurlarının tahkir edilmesinin de söz konusu olmadığını vurgulayan mahkeme, Perinçek’in ifade özgürlüğünü kötüye kullanmadığı sonucuna vardı. 'KAMU DÜZENİNE CİDDİ TEHLİKE OLUŞTURMUYOR' Doğu Perinçek’in bu ifadeleri İsviçre topraklarında kullanarak, kamu düzenine ciddi tehlike oluşturduğu iddiasını da inandırıcı bulmadı. Akademik camiada, 1915 olaylarının ‘soykırım’ olarak kabullenildiği şeklindeki savunma da Türk hükümetinin görüşüne de atıf yapılarak reddedildi. Dünya üzerindeki 190 ülkeden de sadece 20’sinin ‘soykırım’ iddiasını resmen tanıdığı vurgulandı. AİHM, ‘soykırım’ ifadesinin bir grubu tamamen ortadan kaldırma amacı güdülmesi halinde kullanılabileceğini belirtti. Bu kapsamda BM İnsan Hakları Komisyon ve İspanya Anayasa Mahkemesi ile Fransa Anayasa Konseyi’nin kararları hatırlatıldı. Fransa’da Anayasa Konseyi, Ermeni soykırımı iddialarının reddini suç sayan yasayı iptal etmişti. EMSAL OLABİLİR AİHM'in söz konusu dava ile ilgili kararının, bu konuda yasa çıkartmak isteyen ülkeleri bağlayacak olması açısından emsal teşkil etmesi bekleniyor. Perinçek, 1915 olaylarıyla ilgili İsviçre'de yaptığı konuşmalarda "Ermeni Soykırımı iddialarını reddettiği" gerekçesiyle bu ülkede 2007'de çeşitli mahkumiyet cezalarına çarptırılmasının ardından 2008'de AİHM'e başvurmuştu. İsviçre'de Temyiz Mahkemesi tarafından da suçlu bulunan Perinçek, AİHM'e yaptığı başvuruda, “İsviçre'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğü ile ilgili 10'uncu maddesini ve yasa olmadan suçlama olamayacağına dair 7'nci maddeyi ihlal ettiğini” savunmuştu. hurriyet.
  24. Analysis: Defining genocide At what point does a mass killing or forced movement become genocide? Congo killings 'may be genocide' Bosnian Serb cleared of genocide Genocide added to Bashir warrant Genocide is understood by most to be the gravest crime against humanity it is possible to commit. It is the mass extermination of a whole group of people, an attempt to destroy an entire group and wipe them out of existence. But at the heart of this simple idea is a complicated tangle of legal definitions. This has led to conflicting views on when a mass killing, or forced movement, of people can be called genocide. There are people who say that there was only one genocide during the last century. Others say there were at least three, possibly more. What is genocide and when can that term be applied? UN definition The term was coined in 1943 by the Jewish-Polish lawyer Raphael Lemkin who combined the Greek word "genos" (race or tribe) with the Latin word "cide" (to kill). After witnessing the horrors of the Holocaust - in which every member of his family except his brother and himself was killed - Dr Lemkin campaigned to have genocide recognised as a crime under international law. His efforts gave way to the adoption of the UN Convention on Genocide in December 1948, which came into effect in January 1951. Article Two of the convention defines genocide as "any of the following acts committed with the intent to destroy, in whole or in part, a national, ethnic, racial or religious group, as such": Tutsis in Rwanda were singled out, sometimes by the ethnicity on their ID cards Killing members of the group Causing serious bodily or mental harm to members of the group Deliberately inflicting on the group conditions of life calculated to bring about its physical destruction in whole or in part Imposing measures intended to prevent births within the group Forcibly transferring children of the group to another group The convention also imposes a general duty on states that are signatories to "prevent and to punish" genocide. Since its adoption, the UN treaty has come under fire from different sides, mostly by people frustrated with the difficulty of applying it to different cases. 'Too narrow' They argue that the definition is too narrow. Others say the term is devalued by misuse. Some analysts contend that the definition is so narrow that none of the mass killings perpetrated since the treaty's adoption would fall under it. The objections most frequently raised against the treaty include: The convention excludes targeted political and social groups The definition is limited to direct acts against people, and excludes acts against the environment which sustains them or their cultural distinctiveness Proving intention beyond reasonable doubt is extremely difficult UN member states are hesitant to single out other members or intervene, as was the case in Rwanda There is no body of international law to clarify the parameters of the convention (though this is changing as UN war crimes tribunals issue indictments) The difficulty of defining or measuring "in part", and establishing how many deaths equal genocide But in spite of these criticisms, there are many who say genocide is recognisable. In his book Rwanda and Genocide in the 20th Century, former secretary-general of Medecins Sans Frontieres, Alain Destexhe, says: "Genocide is distinguishable from all other crimes by the motivation behind it. "Genocide is a crime on a different scale to all other crimes against humanity and implies an intention to completely exterminate the chosen group. "Genocide is therefore both the gravest and greatest of the crimes against humanity." Loss of meaning Mr Destexhe believes the word genocide has fallen victim to "a sort of verbal inflation, in much the same way as happened with the word fascist". Mr Ignatieff says the Atlantic slave trade was not genocide and that the word is losing its meaning Because of that, he says, the term has progressively lost its initial meaning and is becoming "dangerously commonplace". Michael Ignatieff, director of the Carr Centre for Human Rights Policy at Harvard University, agrees. "Those who should use the word genocide never let it slip their mouths. Those who unfortunately do use it, banalise it into a validation of every kind of victimhood," he said in a lecture about Raphael Lemkin. "Slavery, for example, is called genocide when - whatever it was, and it was an infamy - it was a system to exploit, rather than to exterminate the living." In 2004 in the Democratic Republic of Congo, a renegade commander captured the town of Bukavu and said he did it to prevent a genocide of Congolese Tutsis - the Banyamulenge. It later transpired that fewer than 100 people had died. The differences over how genocide should be defined have also led to disagreements on how many genocides actually occurred during the 20th Century. History of genocide Some say there was only one genocide in the last century - the Holocaust. More than 7,000 Muslim men were killed at Srebrenica in 1995 However, others say there have been at least three genocides under the 1948 UN convention: The mass killing of Armenians by Ottoman Turks between 1915-1920 - an accusation that the Turks deny The Holocaust, during which more than six million Jews were killed Rwanda, where an estimated 800,000 Tutsis and moderate Hutus died in the 1994 genocide In Bosnia, the 1995 massacre at Srebrenica has been ruled to be genocide by the International Criminal Tribunal for the former Yugoslavia (ICTY). And others give a long list of what they consider cases of genocide, including the Soviet man-made famine of Ukraine (1932-33), the Indonesian invasion of East Timor (1975), and the Khmer Rouge killings in Cambodia in the 1970s. The International Criminal Court in 2010 issued an arrest warrant for the President of Sudan, Omar al-Bashir, on genocide charges. He is accused of waging a campaign against the citizens of the Sudanese region of Darfur. Some 300,000 people are said to have died and millions have been displaced in seven years of fighting there. Legal precedent? The first case to put into practice the convention on genocide was that of Jean Paul Akayesu, the Hutu mayor of the Rwandan town of Taba at the time of the killings. Mr Karadzic denies charges of war crimes and genocide In a landmark ruling, a special international tribunal convicted him of genocide and crimes against humanity on 2 September 1998. More than 30 ringleaders of the Rwandan genocide have now been convicted by the International Criminal Tribunal for Rwanda. In August 2010 a leaked UN report reportedly alleges that Rwandan Hutus, perpetrators of the 1994 genocide, may themselves have been victims of the same crime. In 2004, the ICTY widened the definition of what constitutes genocide. General Radislav Krstic, the first man convicted by the ICTY of genocide in Bosnia, had appealed against his conviction for his role in the killing of more than 7,000 Muslim men and boys in Srebrenica. But the court rejected his argument that the numbers were "too insignificant" to be genocide - a decision likely to set an international legal precedent. Since then a Bosnian Serb military commander has been cleared of being involved in Srebrenica. It remains to be seen whether cases still pending will aid clarity on what is and what is not genocide. The Bosnian Serb leader Radovan Karadzic is currently on trial at The Hague accused of war crimes and genocide. He denies the charges. President Bashir continues to travel outside Sudan, to countries who are signatories to the International Criminal Court, without being detained as ordered by the arrest warrant. If his case is ever brought to trial it will be the first time that genocide charges are brought against a serving head of state. bbc news
  25. massacre noun: massacre; plural noun: massacres 1. an indiscriminate and brutal slaughter of many people. "reports of massacres by government troops" synonyms: slaughter, wholesale slaughter, mass slaughter, wholesale killing, indiscriminate killing; murder, murdering, mass murder, mass homicide, execution, mass execution, destruction, mass destruction, annihilation, extermination, liquidation, decimation, carnage, butchery, bloodbath, bloodletting, pogrom, genocide, ethnic cleansing, holocaust, Shoah, night of the long knives; deliberately and brutally kill (many people). "thousands were brutally massacred by soldiers" synonyms: slaughter, butcher, murder, kill, annihilate, exterminate, execute, liquidate, eliminate, destroy, decimate, kill off, wipe out, mow down, cut down, cut to pieces, put to the sword, put to death, send to the gas chambers; -Hitler'in tarihte yaptigi olarak gecen. genocide noun noun: genocide; plural noun: genocides the deliberate killing of a large group of people, especially those of a particular nation or ethnic group. Osmanlida dinin disinda milli ya da etnik bilinc var miydi? synonyms: racial killing, massacre, wholesale slaughter, mass slaughter, wholesale killing, indiscriminate killing;
×
×
  • Create New...