
panteidar
Members-
İçerik sayısı
464 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
16
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by panteidar
-
Srebrenitsa Soykırımının yıldönümünde katledilenlerin anısına: http://www.youtube.com/watch?v=xsSEWw2WOPo
-
7. ölüm yıldönümünde Karadeniz'in asi sanatçısı Kazım Koyuncu'nun anısına: http://www.youtube.com/watch?v=THf76TpHvss&feature=related
-
http://www.youtube.com/watch?v=AWF-Y_tdsk8&feature=related
-
Tebrik ederim Mantık. Okumaya başladım ve genel bir gözlem yaptım. Gayet güzel olmuş ve ateizm konusunda önemli bir boşluğu doldurmuş. Alanında başvuru kaynaklarının başında geleceği kesin. Umarım yüksek sayıda okuyanı olur.
-
Sabahattin Ali Cinayetini "Milli emniyetin işi" olarak nitelendirmemin sebebi katili olan Ali Ertekin adlı kişinin Milli emniyete çalışan bir ajan olmasından ileri geliyor. Ve tabi hakettiği cezayı almayıp mahkemece korunmasından ve serbest bırakılmasından... Ancak şu noktayı da göz önünde bulundurmak gerekiyor: Ali Ertekin'in Milli Emniyet'le olan ilişkisi cinayetten önce mi yoksa sonra mı başlamıştı? Hatırlanacağı üzere Kılıçdaroğlu "Sabahattin Ali'yi CHP öldürdü" demişti. Bu bir itiraf ya da özeleştiri değil. Bana göre Kılıçdaroğlu bu konuda politika yapmış "Bakın yeri geldiğinde ben de CHP'yi geçmişteki yanlışlarından dolayı eleştirebiliyorum" demek istemiştir ama kesin olmayan bir konuda o dönemin CHP yöneticilerini töhmet altında bırakmıştır. Çünkü bu konuda elde tek bir kanıt bile mevcut değildir. Cinayetin CHP döneminde olmuş olması ise CHP'yi suçlu duruma sokamaz. Ama Dersim konusu öyle değil. Dersim 1938 katliamında ve sürgünlerde CHP sorumludur. Hrant Dink cinayetinden AKP'nin suçlanamayacağı ama Uludere katliamının sorumlusunun AKP olması örneği gibidir. Bugünkü Radikal'de Sabahattin Ali'nin katili Ali ertekin'in ifadelerine yer verilmiş. Şöyle anlatmış olayı: "Şişli süvari okulunda inzibat başçavuşuyken, bir tüfek kayboldu, beni sorumlu tutup ordudan ihraç ettiler. İstanbul'da iş buldum. Adalet Cimcoz adlı bir kadının kamyonu vardı. (Annesi Alman babası Topçu subayı olan dublaj sanatçısı) Trakya'dan peynir getiriyordu. Sabahattin Ali de bu kadının katibiydi. Giren çıkan malları kontrol ediyordu. Beraber, Kırklareli Üsküp nahiyesine peynir almaya gittik. Sabahattin Ali, mandıra yerine ormanın içine ve sınıra doğru yürümeye başladı. Önce Bulgaristan'a sonra Moskova'ya gideceğini, Türkiye'ye dönüp, hükümeti devireceklerini söyledi. Ben karşı çıktım sınırdan geçemeyeceğimizi söyledim. Tartıştık, elimde kalın bir ağaç dalı vardı, vurdum yere yığıldı. Öldüğünü anlayınca orada bırakıp İstanbul'a döndüm." Cinayetten kimseye bahsetmediğini 5-6 ay sonra Milli Emniyetten (bugünkü MİT) Zeki Kayraklı adlı bir kişinin kendisini sorguladığını belirten Ertekin, ''Beni serbest bıraktılar, ardından da, Sultanahmet Cezaevinde yatıp çıkan komünistleri takip, onlarla ahbap olup, bilgi alma görevi verdiler'' dedi. Halat fabrikasında işe de sokulan Ertekin burada 17 yıl çalışıp, emekli oldu. 1906 doğumlu olan Ertekin, artık hayatta değil… http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1091003&CategoryID=77
-
ctrl+f5 ile açıldı. Emeği geçenlere teşekkürler.
-
Ben hala "geçici olarak hizmet dışı" sayfasıyla karşılaşıyorum.
-
Bence Kürtaj konusunun gündem değiştirme ile ilgisi yok. RTE kafasındaki dini, muhafazakar projeleri aşama aşama uygulamaya koyuyor. 4+4+4 ne ise, kürtaj konusu da odur. Bundan sonraki adım muhtemelen zina konusu olacaktır. Bunlar ilk etap uygulamalardır ve toplumun ekseriyetinin olumlu karşılayacağı konulardır. Bu aşama başarılı bir şekilde geçildiği takdirde sonraki etapta daha radikal, daha dinci uygulamalara geçileceği de su götürmez bir gerçektir. Bazıları, özellikle yetmez ama evetçiler bu öngörülerin paranoya olduğunu öne sürmekteydi, şimdi ise RTE'nin eski günlerine yöneldiğini sanmaktalar. "Pardon, yanılmışız, boşuna umutlanmışız bu RTE'den" demek yerine sanki bir değişim varmış gibi yansıtmaktalar. Halbuki değişme falan yok. Takiyeleri yavaş yavaş terkedip asıl yüzünü gösterme durumudur bu.
- 8 yanıt
-
- 1
-
-
Doğrusunu söylemek gerekirse "Halk için Hack" çiler sayesinde biraz moral bulduk. Hedef tespitleri mükemmel. Eylemleri de oldukça başarılı. Sıradaki hedefi merakla bekliyorum. Umarım düşündüğüm yer olur.
- 5 yanıt
-
- 1
-
-
Iktidarin Politikalarini Hala Savunan Kaldi mi?
panteidar replied to evrensel-insan's konu in Politika
Bugün seçim olsa yine iki kişiden birinin oyunu alırlar. Çünkü sandığa giderken insanlar bunları unutuyor. Millette balık hafızası var. RTE "Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısını söyler-söyletir, %50'yi kapar yine. O %50, yürüttüklerine bakmaz, Deniz feneri adaletsizliğine aldırmaz, hiçbir adaletsizliğe aldırmaz, zamları da sineye çeker. Çünkü kimisi beraber yürütmüştür, kimisi Recep aşığıdır, kimisinin tuzu kurudur, kimisi de sadece din penceresinden bakar. Ama çoğu muhalefete bakar ve hoşuna gitmediğinden yine AKP'de karar kılar. Sonuçta en önemli faktör muhalefetin kalitesidir, alternatif bir liderdir, güvenilecek bir muhalif partidir. Ve maalesef kabul edelim ki bu alternatif yoktur. Merkez bir partinin yokluğu AKP'yi alternatifsiz bırakmaktadır. Haberal'ı boşuna Ergenekoncu diye Silivri'ye tıkmadılar. Çünkü amacı yeni bir merkez parti oluşumu idi. Aslında Mustafa Sarıgül kafasını çalıştırsa ve sosyal demokrat olarak ortaya çıkmak ve CHP'yi bölmek yerine, bir merkez partisi oluşturmaya çalışsa kesinlikle başarılı olur. Yıpranmamış sağ ve liberal politikacılardan oluşturacağı bir kadro ile hatta Numan Kurtulmuş gibi biraz da dini yanı olanlarla ciddi bir güç oluşturabilir. Yoksa Kılıçdaroğlu ile falan olacak iş değil...- 3 yanıt
-
- 1
-
-
NAMUSLU OLMAK NE ZOR ŞEYMİŞ… "Namuslu olmak, ne zor şeymiş meğer? Bir gün Almanların pabucunu yalayan, ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika`ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da kendi cefakeş milletimizdir. Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmadık, han apartman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar: “Görüyor musun şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor…” Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?" Sabahattin Ali Tarih 1947. Türkiye'nin batıya el verdiği yıllar. Sonrasında kolu da, bacağı da gitti tabi. 65 yıl sonra bugün, değişen birşey yok. 100 yıl önceki Tevfik Fikret'in "Yiyin Efendiler Yiyin" şiiri bile günümüze hala hitap ettikten sonra....
- 15 yanıt
-
- 1
-
-
Çocuklar Gibi Bende hiç tükenmez bir hayat vardı Kırlara yayılan ilkbahar gibi Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı Göğsümün içinde ateş var gibi Bazı nur içinde, bazı sisteyim Bazı beni seven bir göğüsteyim Kah el üstündeydim, kah hapisteydim Her yere sokulan bir rüzgar gibi Aşkım iki günlük iptilalardı Hayatım tükenmez maceralardı İçimde binlerce istekler vardı Bir şair, yahut bir hükümdar gibi Hissedince sana vurulduğumu Anladım ne kadar yorulduğumu Sakinleştiğimi, durulduğumu Denize dökülen bir pınar gibi Şimdi şiir bence senin yüzündür Şimdi benim tahtım senin dizindir Sevgilim, saadet ikimizindir Göklerden gelen bir yadigar gibi Sözün şiirlerin mükemmelidir Senden başkasını seven delidir Yüzün çiçeklerin en güzelidir Gözlerin bilinmez bir diyar gibi Başını göğsüme sakla sevgilim Güzel saçlarında dolaşsın elim Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim Sevişen yaramaz çocuklar gibi Sabahattin Ali http://www.youtube.com/watch?v=bE-m2c9aoV0
-
Rüzgar Arzularım muayyen bir haddi aşınca Ve sözler kulaklarıma sağırlaşınca Bir ihtiras duyup vahşi maceralara Çıkıyorum bulutları aşan dağlara. Tanrıların başı gibi başları diktir, Bu dağları saran sonsuz bir genişliktir, Ben de katıp vücudumu bu genişliğe, Bakıyorum aşağlarda kalan hiçliğe. Bu dağların bir rakibi varsa rüzgârdır. Rüzgâr burda tek başına bir hükümdardır. Burda insan duman gibi genişler, büyür, Bu dağlarda ıstıraplar, sevinçler büyür. Buralarda her düşünce sona yakındır, Burda her şey bizden uzak, «o»na yakındır. Burda yoktur insanların düşündükleri, Rüzgâr siler kafalardan küçüklükleri. Yanağıma çarpar kanatlarını, Ve anlatır mâbutların hayatlarını. Arasıra kulağını bana verdi mi, Ben de ona anlatırım kendi derdimi. «Ey dağların dertlerini dinleyen rüzgâr! Benim arık yalnız sana itimadım var. Gelmiş gibi uzaktaki bir seyyareden Yabancıyım bu gürültü dünyasına ben. Etrafımın sözlerine asla aklım ermedi, Etrafımda bana asla kulak vermedi. Senelerden beri hâlâ anlaşamadık, Bende kestim anlaşmaktan ümidi artık. Gözlerimde hakikati sezen bir nurla Etrafımı süzüyorum biraz gururla. Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya En büyük şey, en asîl şey küçülür burda. Burda yalan para eden biricik iştir, Burda her şey bir yapmacık bir gösteriştir. Kimi coşar din uğruna geberir, yalan! Kimi gider vatan için can verir, yalan! Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır; Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır. Şairlerin büyük aşkı fânî bir kızdır, Bu dünyada herkes sinsi herkes cılızdır. Ne hakikî aşktan burda bir çakan vardır, Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır, Her büyüklük bir cüzzam gibi dökülür burda, En muazzam ölüm bile küçülür burda. Benim kafam acayip bir dimağ taşıyor, Her dakika insanlardan uzaklaşıyor. Zaman zaman mağlûp olsam bile etime, İnsan olmak dokunuyor haysiyetime. Büyük, temiz bir arkadaş arıyor ruhum, İşte rüzgâr, şimdi sana sığınıyorum! Asaletin yeri yoktur gerçi hayatta, En asîl şey seni buldum bu kâinatta, Güneş gibi ne bin türlü ışığın vardır, Ne süse, gösterişe bir baktığın vardır. Deniz gibi muamma yok derinliğinde, Bir ferahlık, bir saflık var serinliğinde. Bir dev gibi küçük mızmız sesleri yersin, Allah gibi görünmeden hüküm sürersin. Düşmanıyım ben de cılız güzelliklerin, Rüzgâr! Bu dağ başlarında çırpınan serin Kanatların gökyüzünde akan bir seldir, Bana kudret ve cesaret veren bir eldir. Beşerlikten uzaktayım senin ülkende, Senin gibi azamete âşıkım ben de. İşte rüzgâr! Senin gibi ben de deliyim. Islıklarım senin gibi inlemelidir, Herkes beni ürpererek dinlemelidir. Rüzgâr! Sana, yalnız sana benzemeliyim.» Sabahattin Ali http://www.youtube.com/watch?v=ppmiVrKK_HU
-
Kara yazı geçmedi yare sözümüz yollarda kaldı gözümüz yere sürüldü yüzümüz böyleymiş karayazımız. çiçekler açılmaz oldu pınarlar içilmez oldu yar bize gülmez oldu böyleymiş kara yazımız. yalnız ona yar demiştik onda bir şey var demiştik o bizi anlar demiştik böyleymiş kara yazımız. hey gönül gene bu gece kederim geceden yüce gel susalım beraberce böyleymiş kara yazımız. Sabahattin Ali http://www.youtube.com/watch?v=Mu8fY5_MPNM
-
Melankoli Beni en güzel günümde Sebepsiz bir keder alır. Bütün ömrümün beynimde Acı bir tortusu kalır. Anlıyamam kederimi, Bir ateş yakar derimi, İçim dar bulur yerimi, Gönlüm dağlarda bunalır. Ne kış, ne yazı isterim, Ne bir dost yüzü isterim, Hafif bir sızı isterim, Ağrılar, sancılar gelir. Yanıma düşer kollarım, Görünmez olur yollarım, En sevgili emellerim Önüme ölü serilir... Ne bir dost, ne bir sevgili, Dünyadan uzak bir deli... Beni sarar melankoli: Kafamın içersi ölür. Sabahattin Ali http://www.youtube.com/watch?v=ThNXavRdRPg
-
KIYAMADIĞIM Hey bir zaman bakıp bakıp Seyrine doyamadığım! Şimdi gurbette bırakıp Sesini duyamadığım! Evde kapanıp kaldın mı? Seyrana çıkıp güldün mü? Başkalarının oldun mu? "Benimsin!" diyemediğim! Akıtıp gözüm yaşını Hatırlarım gülüşünü; Kıvırcık saçlı başını Göğsüme koyamadiğım! Dik yamaçların selisin, Sen benden daha delisin, Şimdi kimlerin kulusun? Başını eğemediğim! Nasıl vurgunum bilirdin, Niçin benden yüz çevirdin? Kimlerin koynuna girdin? Öpmeğe kıyamadığım! Sabahattin ALİ http://www.youtube.com/watch?v=RiJXbmRB8UI&feature=player_embedded
-
LEYLİM LEY Döndüm daldan kopan kuru yaprağa Seher yeli dağıt beni, kır beni Götür tozlarımı burdan uzağa Yarın çıplak ayağına sür beni Ayın şavkı vurur sazım üstüne Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne Ay bir yandan sen bir yandan sar beni Yedi yıldır uğramadım yurduma Dert ortağı aramadım derdime Geleceksen bir gün düşüp ardıma Kula değil, yüreğine sor beni Sabahattin ALİ http://www.youtube.com/watch?v=6sYCmgcjDIY&feature=player_embedded
-
HAPİSHANE ŞARKISI -5- Başın öne eğilmesin Aldırma gönül, aldırma Ağladığın duyulmasın, Aldırma gönül, aldırma Dışarda deli dalgalar Gelip duvarları yalar; Seni bu sesler oyalar, Aldırma gönül, aldırma Görmesen bile denizi, Yukarıya çevir gözü: Deniz gibidir gökyüzü; Aldırma gönül, aldırma Dertlerin kalkınca şaha Bir küfür yolla Allaha Görecek günler var daha; Aldırma gönül, aldırma Kurşun ata ata biter Yollar gide gide biter; Ceza yata yata biter; Aldırma gönül, aldırma Sabahattin ALİ http://www.youtube.com/watch?v=X59LX2vj_HY&feature=player_embedded
-
HAPİSHANE ŞARKISI -3- Burda çiçekler açmıyor, Kuşlar süzülüp uçmuyor, Yıldızlar ışık saçmıyor, Geçmiyor günler, geçmiyor. Avluda olta vururum; Kah düşünür, otururum, Türlü hayaller görürüm; Geçmiyor günler, geçmiyor. Gönülde eski sevdalar, Gözümde dereler, bağlar, Aynada hayalim ağlar, Geçmiyor günler, geçmiyor. Dışarda mevsim baharmış, Gezip dolaşanlar varmış, Günler su gibi akarmış... Geçmiyor günler, geçmiyor. Yanımda yatan yabancı, Her sözü zehir gibi acı, Bütün dertlerin en gücü; Geçmiyor günler, geçmiyor. Sabahattin ALİ http://www.youtube.com/watch?v=Aq-4ZckcP7o&feature=player_embedded
- 15 yanıt
-
- 1
-
-
HAPİSHANE ŞARKISI -1- Göklerde kartal gibiydim. Kanatlarımdan vuruldum; Mor çiçekli dal gibiydim, Bahar vaktinde kırıldım. Yar olmadı bana devir, Her günüm bir başka zehir; Hapishanelerde demir Parmaklıklara sarıldım. Coşkundum pınarlar gibi, Sarhoştum rüzgarlar gibi; İhtiyar çınarlar gibi Bir gün içinde devrildim. Ekmeğim bahtımdan katı, Bahtım düşmanımdan kötü; Böyle kepaze hayatı Sürüklemekten yoruldum. Kimseye soramadığım, Doyunca saramadığım, Görmesem duramadığım Nazlı yarimden ayrıldım. Sabahattin ALİ http://www.youtube.com/watch?v=C2FnB_6v3ts&feature=player_embedded
-
http://g1204.hizliresim.com/w/2/41dwk.jpg Bugün Sabahattin Ali'nin öldürülüşünün 64. yıldönümü. "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi". Ali Baba dergisinde "Ne zor şeymiş" başlıklı yazısındaki bu ifadelerinden sonra artık ülkesinde yaşayamayacağını anlamış ve yurt dışına çıkmaya karar vermişti. Çünkü işsizdi, parasızdı. Kimse ona gazetesinde, dergisinde iş vermiyordu. Toplumcu olmanın, toplum için sanat yapmanın bedeliydi bu. Ne var ki ona bir pasaportu bile çok gördüler. Bunun üzerine kaçak olarak çıkmaya karar verdi ama kendisini kaçıracak kişi tarafından öldürüldü. (1948) Cinayetin Milli Emniyetin işi olduğu konusunda artık şüphe yok. http://www.youtube.com/watch?v=j79HCNxaqN4&feature=player_embedded
- 15 yanıt
-
- 1
-
-
Ünlü Ateistleri-dinsizleri eksik saymış ve arada herkesçe bilinmeyen isimlere de yer vermiş. Atatürk'ü belirtemezdi elbette, herhalde ortalık fena karışırdı. Ama keşke Albert Einstein'ı, Edison'u, Madam Cruie'yi, Bruce Lee'yi, Bertrand Russel'i, Brad Pitt'i, Carl Sagan'ı, Nietzsche'yi de saysaydı. Daha fazlası için: http://www.youtube.com/watch?v=UzrKi1IeXPQ
-
İçerde binlerce elemanının olması, bu hareketin milliyetçi niteliği olmadığını göstermez elektro. Bu bir çarpıtma değil, sen milliyetçilik sözcüğünü kabullenemiyorsun. Çünkü milliyetçilik denince aklın hemen MHP'ye, faşistlere gidiyor doğal olarak. Ama bu yönde hareketlerin tanımı budur. İsterse hareketin öncüleri ve BDP sol bir parti olsun, farketmez. Milliyetçi değil ulusalcı dersin neticede. Ben şu yaşanılanlara bakınca keşke 1923'lerde ayırsalardı sınırları diye düşünüyorum. O zaman çok daha kolay olurdu. O zaman da içiçe yaşıyor olmaktan dolayı ayrılığın olanaksız olduğundan bahsedilmiş ama şimdi durum daha beter. Yoksa artık çoğu kimse toprak-moprak olayında değil, aşırı milliyetçiler dışında kimsenin Güneydoğu elden gidecek diye düşündüğünü de sanmıyorum. Düşünülen batıya yayılmış olan, büyükşehirlerdeki Kürtler. Bir ayrılık durumunda en büyük zararı Kürtler görecektir. Örneğin Ahmet Altan'lar 8-10 sene önce "Kürtlerden kurtulursak daha çabuk gelişir, kalkınırız" diyorlardı. Yani, Kürtleri Türkiye için bir kambur olarak görüyorlardı. "Güneydoğu'dan gelir sağlanmıyor, tersine para akıtılıyor gözüyle bakıyor" birçoğu. Senin gibi düşünenler ise sömürge gözüyle bakmakta. Neyini sömürüyorsa. Maddi olmayan bir sömürüden bahsedilebilir ancak. Dil gibi, kültür gibi. Bunlar zaman içinde çözülecek konular. Ama amaç illa Kürdistan kurmak olunca, olursa eğer bu milliyetçi duyguların eseri olacaktır ve sonucu da Kürtler için pek hayırlı olmayacaktır.