kavak

Ölçmek, gözlemlemek, tekrarlamak ve yanlışlamak/doğrulamak. Bu kıstaslar doğrultusunda verilere ulaşıp onları değerlendireceğiz. Kainatın akla sığmayan müthiş büyüklüğü, bizim dışımızda uçuz bucaksız derinliklerde canlıların olma olasılığının bir hayli yüksek olduğunu gösterse de aynı özellikten dolayı onların izine rastlamak, bir o kadar zor olacaktır. Pür dikkat uzayı dikizliyoruz; bakalım daha neleri gün ışığına çıkaracağız.

Kim diyor veya demiş bunu? Bu tip genellemeler yapmak doğru değil. Ne yani, bir iki kişi saçmaladı diye hepsini mi karalayalım?

Sakar piknikçi yok mu? Çıkan yangınların ana sebeni aşırı sıcaklardan kaynaklanıyor. Uzun süre yağmur yağmamışsa ve sıcaklık 30´un üzerinde ise kupkuru otların aniden alevlenmesi bir hayli olası.

Son Avrupa seçimlerinde seçme yaşı 16 idi.

Tipik bir 80´li yıllar filmi. Zevkler tartışılmaz bilirim, da, 90´lı yıllar daha doğrusu 2000´li yıllardan sonra piyasaya sürülen filmlerin çoğu bana bir hayli yavan gelmeye başladı. Filmlerdeki CGI efekleri çoğaldıkça, filmleri soğuk buluyorum nedense. Halbuki sinemaya gitmeyi seven birisiyim.

Eskiden kainatın merkezine dünyayı koymuşlardı, zamanla sıradan bir gezegen haline geldi. Halbuki her zaman sıradan bir gezegendi ancak benzer başka bir gezegeni henüz keşfetmediğimiz için bu dünyayı ve kendimizi gerektiğinden fazla önemsiyoruz.

Bizden başka uzaylılar olsa bile, mesafelerin çok uzak olmasından ötürü onlara iletişime geçmek çok zor, çünkü ışık hızı çok hızlı gözükse de mesafeler o kadar çok uzak ki, bize mesajı gönderenler muhtemelen çoktan yok olup gitmişlerdir veya bizim gönderdiğimiz mesajlar hâlâ yerine varmamıştır.

Bu kainatta milyarlarca galaksi var, her galakside milyarlarca güneş sistemi var ve her güneş sisteminde en az 1 gezegen var. Her gezegenin en az bir uydusu(ay) var. Şimdi bunların hepsini birbiriyle çarpın. Ortaya çıkan rakamdan yol çıkarsak, başka uzaylıların olmaması için bir neden göremiyorum. Ha bu arada şunu da söylemek lazım elbette. Bizler de uzaylıyız, yani uzaylılar var.

Türklerin milli içkisinin bira olmadığı muhakkak. Ayranı herkes içmiyor ancak mesela çay veya kahve neden olmasın? Kımız denmiş, ama günümüzün Türkiyesinde kımızın ne olduğu kim biliyor?

Katılmıyorum, çünkü tip genellemeler anlamsız. Kutsal kitapta hakaret ve aşağılayıcı söylemler var ancak bunun dincilerle bir alakası yok. Ona bakarsanız öyle dinsizler var ki, onların konuşmalarını dinlediğinizde dudağınız uçuklar. Dincilerin ağzı bozuk derseniz, genelleme yapmış olursunuz. Bir kısmı, bazıları veya birçoğu gibi uygun kavramların kullanılmasını tavsiye ederim herkese.

Bu zırvalıklara cidden inananlar Fizik dersinde ya mışıl mışıl uyumuştur ya da kafası basmamıştır. Olur böyle şeyler. Cinlere, meleklere inananlar varken düz dünyaya neden inanmasınlar? 21. yüzyılda ve bilim/bilişim çâğında olmamıza rağmen, dünyanın %80´i dindar. Hadi bunu da açıklayın dinsizler!

Bu zat cehennemi hak edenlerden. Umarım kurtlara yem oldukça, cesedi ebediyen yenilensin ve kurtlara yeniden yem olsun.

Mevcut anayasanın hükümlerine riayet edildiği müddetçe kimin hangi kılıkta olduğu önemli değildir. Önemli olan anayasal ilkelere sadık kalınıp kalınmadığıdır. Ayrıca anayasa hükümleri herkese eşit mesafede olmalı, ayrımcılık yapmamalı ve elbette din işlerini devlet işlerinden tamamen ayırmalı (laiklik ilkesi).

Gökteki bıldırcınlara andolsun, İslam tarihinin ilk 100-200 senesi uydurmasyondan ibarettir. Zifiri karanlıktır, çünkü yazılı kayıtları piyasaya sürenler o devirde yaşamadığı gibi, eskilerin akla ziyan masallarına (nam-ı diğer rivayet) hem inanmışlar hem de kendileri ilave etmişlerdir. İnanmayanlar hadisleri ve Muhammed´in biyoğrafisini gözden geçirsin. Muhammed, Museylime, Tüleyha falan filan... Yerdeki solucanlara yemin olsun. Bunlar tıpkı cin, melek, şeytan gibi hayali varlıklardır.

Ben şekeri bırakalı neredeyse 20 sene oldu herhalde. Önce her şey yavan geldi ancak bir süre sonra, mesela şekersiz çay veya kahve bana daha doğal tadında ve lezzetli geldi. Zaten içinde şeker olmayan hiçbir ürün yok gibi, bu nedenle ayrıyeten şekeri ilave etmeye gerek yok.

Sen şeytana uyma ve bu tip zırvaları çöpe at gitsin.

Birincisini maskot gibi seçim meydanlarında dolaştırmışlardı. Seçim propagandasından baska bir şey değildi. İkincisinden umutluyum. Ne de olsa soyadı "Atasever" umut vaat ediyor.

Adına umut diyorlar. Dinler kuru umut vaad eder, bunun karşılığında saçma sapan şeylere körü körüne inanmanı ve kayıtsıt şartsız biat etmeni bekler. Şayet karşı gelirsen yakmakla tehdit eder. Hele ki çevrende dindarlar cirit atıyorya, işin daha da zor.

Çevremizi duyularımızın kapasitesi kadar algılıyoruz ve duyu organlarımızdan gelen verilerin beynimizde süzgeçten geçtikten ve orada işlendikten olarak bilincimizde gerçeklik olarak oluşuyor. Ancak hepsi bundan ibaret değil, çünkü basitlikten karmaşıklığa/kompleksliğe giden milyarlarca senelik evrimsel bir süreç var. Bu husus şimdiye kadar ortaya çıkan tüm canlılar için geçerli. Böyle bir şeyi simüle etmek için muhtemelen kainatın tüm enerjisi gerekli. Yani simülatör arıyorsanız, evrimin kendisidir.

Cinleri ciddiye alan doktorun kendisi hastadır kesin ve civataları gevşemiştir, diyecem de demiyorum, çünkü din işin içine girince, doktor olsan da saçma sapan şeylere inanmaktan alı koymuyor.

Hindistan´da çok tanrılı inanç düzeni bir hayli yaygındır ve binlerce(!) tanrı orada boy gösteriyor hâlâ. Bunca tanrıya rağmen Hindistan´ın durumu ortada, keza her şeye gücü yeten göya doğmamış/doğurulmamış tanrı da pek becerikli sayılmaz. Hepsinin ortak bir paydası var, o da şu: Bunları ne gören var ne de işiten.

@Dilaver Çelimli, foruma hoş geldin. Günümüzün insanını "Aman da tanrı benimle konuştu, ben onun seçilmiş kuluyum" masallarıya uyutmak mümkün değil, çünkü böyle bir iddiada olanlar somut kanıt sunamazlar. Bu nedenle sözde peygamberlerin nesli tükenmiş diyebiliriz. Ayrıca yukarıda sıralamış olduğun sözde peygamber eylemleri baştan sona eskilerin uydurulmuş masallarından oluşuyor ve bunların gerçekte yaşamış tarihi kişiler olduğu da doğru değil. Mesela Musa; her önemli tarihi olayı kayıt altına alan Eski Mısırlılar, Musa´dan veya Mısır´dan kaçan Yahudilerden bahsetmez. Mesela İsa veya Muhammed; İncil ve Kur´anı ve biyoğrafilerini yazanlar bu ikisini şahsen tanımaz ve seneler hatta asırlar sonra yazılmışlardır. Orijinalleri yoktur. Diğerleri için de durum aynı, ki ona bakarsan peygamber sülalesi sanki. Neredeyse hepsi birbirine akraba ve aynı coğrafyada (Orta Doğu) yaşamışlar. Tanrıya/tanrılara inanmak bir ihtiyaç değil elbette ancak bazı insanlar güvenilir ve sığınacak bir liman arayışındalar daima. Her şeye gücü yeten, adaleti sağlayan ve babacan(!) bir tanrıya inanmak istiyorlar. Dinler inandırmak ve insanları gütmek için onları korkutmayı pek severler, bu nedenle ahiret zımbırtısını uydurmuşlar. Mesela "İnanmazsan, cehennemde yanacaksın" mesajı bir hayli meşhurdur, çünkü insanların çoğu genellikle korkak olur.

Tövbe etme hususunda kapı gibi ayet var, ayeet! Nisa (Kadınlar) nr. 106: Allah’tan bağışlama dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Böyle bir tanrı olunca, gel de tövbe etme!

Hah hah ha...

Ben fıkra severim, da, hem tuzlusu hem de tuzzusu yavandır. Hemşireler seri katil olamaz diye bir kaide yok ancak seri katillerin çoğunluğu erkektir nedense. Enselenenler bunun böyle olduğunu gösteriyor.