kavak

Allah zamandan ve mekandan münezzehmiş. Böyle iddia ediyor Müslümanlar. Böyle olursa zamana nasıl müdahale edecek? Kur´an'da masal çok ancak alayı bölük pörçük, bol bol tekrarlayarak ve daldan dala atlayarak kaleme alınmış. Konu bütünlüğü yok. Bu nedenle 10 kere okusanız bile, ne demek istediğini her babayiğit hemen anlayamaz.

Senin gibiler genç kalıyormuş.

Bre forumdaşlar, konuyu teget geçmişsiniz. Alayınız mı genç?! .

@Emre_1974tr, sen ne diyon bu işe? Kim konuşuyor, daha doğrusu kim kimi konuşturduğunu zannediyor? Bir sorum daha var; ilk(!) orijnal Kur´an nerede. İlk orijinali olmayan şeyin hiçbir kıyaslaması olamaz. Kopyanın kopyasının kopyasının.... ötesine gidemez. Diiiii mi?!

Ekonomik sorunların ve çarpık eğitim sisteminin yanında Türkiye´yi frenleyen sadece bir husus var. O da uzun bir süreden beri bir türlü baş edilemeyen, çözülemeyen terör sorunu. Milli gelirin önemli bir payını tükettiği gibi binlerce insanın hayatına mal oldu ve hâlâ öyle. Bu sorun çözülse/çözülebilse, Türkiye bambaşka bir noktada olurdu. Şimdilerde yine bir diyaloğ fırsatı doğmuş gibi görünse de karşılıklı güvensizlik had safhada. Ben temkinli iyimserim, çünkü siyasetçilerin sağı solu belli olmamasına rağmen, bu sorunu siyaset masasında çözmekten başka bir yol görünmüyor. Çünkü askerler/ordu bunu senelerden beri çözemedi, çözmesi de mümkün değil.

Günümüzde bu tip sözde mucizelerin gerçekleşmemesinin bir sebebi olmalı, değil mi? @Emre_1974tr gibi Müslümanların sesini duyar gibiyim. Onlara göre son peygamber çoktan geldi ve gitti, son kitap yazıldı; şimdi kıyameti bekleme zamanı. Tabii, yersen. Kıyamet ne zaman kopacak, diye sorsan, ona da somut bir yanıt veremezler. Evet, günümüzde neden olağanüstü(nam-ı diğer mucize) olaylar gerçekleşmiyor? Böyle şeyler yok, hiç olmadı, ondan!

Konfüçyus der ki: "Tecrübe, yaşamdaki kazıkların tümüdür." Her canlı, bunun içinde bizler de varız elbette, doğar doğmaz öğrenme moduna geçer. Buna mecbur, hatta buna mahkum diyebiliriz. Çünkü ortamaya uyum sağlamak, doğanın en önemli kurallarından biridir. Bunu beceremeyen ofsayta girer ve oyuna yeniden girmesi bir hayli zorlaşır; kimbilir belki de imkansız hale gelebilir. Buraya kadar iyi, hoş. Peki, doğuştan itibaren öğrenmeye ve uyum sağlamaya odaklı olmamıza rağmen, neden hep aynı veyahut benzer hataya düşüyoruz? Neden hatalarımızden ders çıkarmıyoruz? Örnek vermek gerekirse, mesela siyaset dünyası. Siyasetçiler seçilmek için vaadlerde bulunurlar ve çoğunlukla verdikleri vaadleri yerine getir(e)mezler. Başka bir örnek. Bir siyasetçi bir partiden seçiliyor ve seçildikten sonra kafasına göre partiyi değiştiriyor. Geçmişinde solcu olan birisi, bir bakmışsınız kaşarlı sağcı olmuş. Tam tersi örnekler de vardır mutlaka. Çünkü şahsi çıkarlarını gözetiyorlar. Yine de bunların peşinden gidenler var. Peki, bu takipçi tayfasının ne gibi bir avantajları var? İnsanlar neden bu tip tutarsızlıkları görmezden geliyor, neden yeterince hesap sormuyor? Halbuki kendi aleyhine olmasına rağmen, bildiğinden şaşmayanlar var. Tamam, genç iken hayat tecrübemiz eksik olabilir, insanları yanlış değerlendirmiş olabiliriz, da, yaşlı olmamıza rağmen aynı hataları yapmaya devam ediyoruz, bildiğimizden şaşmıyoruz. Nedir bunun sırrı, var mı bilen?

İlk cümle olan "Elif, Lam, Mim" kesinlikle bir mucize, çünkü bugüne kadar bunun %100 ne anlama geldiğini bilen birisi ortaya çıkmadı. Tamamen muğlak bir şey ki, mâlum kitabın apaçık olduğu iddiasını yerle bir eden bir noktadır. İslam tarihi, Kur´an dahil olmak üzere geriye doğru kurgulanmıştır, çünkü ilk 150-200 senesi bir hayli karanlıktadır. Önceki iletimlerimde bunun kanıtlarını yazmıştım.

Dindarların kutsal olarak gördükleri ve rehber edindikleri kıtaplarda anlatılan hikayelerin oldukça abartılı olduğu ortada, çünkü hem fizik kurallarına aykırılık var hem de mantıksızlık had safhada. Aşırı abartıya kaçan bir görünüme sahipler. Bunun böyle olmasının temel sebebi yine insanların kendisinde yatıyor, çünkü hikayelerin içeriği bilinmezlik ve cahillik ile orantılı. Ne kadar cahilsen, hikayelerin de o kadar çok abartılı olur haliyle. Hele ki karşındaki insanları etkilemek istiyorsan, anlattığın hikayelerde denizi ve ayı ikiye yararsın, ölüleri diriltirsin, babasız doğarsın, uçarsın, asayı yılana çevirirsin vs. İkna etmek için bol bol yemin de edersin ki yemin ritüeli İslam´ın kutsal kitabında bolca mevcuttur zaten.

Söylemekten dilimde tüy bitti. Dindarlık şizofren yapmaz ve akıl hastalığı falan da değildir, ki yapsaydı önce beni yapardı. Münferit olaylara bakarak genelleme yapamazsınız ve twitter bunun gibi çöp haberlerle kaynıyor. Yani dindar insanları bir takım hayali şeylere inanıyorlar diye bu tür aslı astarı olmayan şeylerle yaftalamayın. Kendini peygamber olarak zanneden bir kaç kisiyi, kendi halinde inancını yaşayan ezici çoğunlukla karıştırmayın. Bu çoğunluğun aklı melekeleri gayet yerindedir. Ama şu var: Bundan nemalanan insanlar var, insanların inançlarını kötüye kullanıp paraya çevirenler var. Yani bildiğiniz sahtekârlık var işin içinde ancak bu ayrı, şizofrenlik/akıl hastalığı ayrı ve dindarlık ayrıdır. Bunların birbiriyle alakası yoktur.

Hangi Müslümana sorsan neyin kastedildiğini bilmez. Arap kültüründe yemin edebiyatı önemli bir yer teşkil eder, haliyle kitaba yansımış. Karşıdakini ikna etmek için böyle saçma sapan bir yemin kültürü oluşturulmuş. Her şeye gücü yeten bir tanrı, kendine inandırmak için yemin etmeye tenezzül ediyorsa, o tanrıdan hayır gelmez. Gerçi mesajı getirenler(nam-ı diğer peygamber) insan olunca, elbette inandırmak için her yolu deneyecektir.

Ben bizzat kendim Türkçe ve Almanca tercümelerini farklı kaynaklardan birkaç kere okudum. Yanlış anlayan kesinlikle bizler değiliz. Bu kitabın çoğu yeri, diğer kutsal kitaplar gibi, akla ziyan mitler, masallar ve mesajlar içerir. Bu o kadar bariz ki söylemeye bile gerek yok aslında. Ancak insanlar doğdukları çoğrafyadaki kültürün, dilin ve dinin rengine bürünüyorlar. Mesela senelerce azan sesini duyan birisine ezan sesi hoş gelir. Dindarların durumu da böyle işte ve bu nedenle ne yazılsa ona inanmaya meyilliler. @Emre_1974tr gibi kaşarlı olanlara ise laf anlatamazsın, çünkü umutsuz vaka. Ona şunu demen yeterli aslında: -Dağda kayan keçilere andolsun, senin tanrın "Eliiiif, Laaaa, Miiim" diyor. Bu ne iştir? Buna yanıt veremez, hatta bu hususta tüm İslam dunyasının kafası karışıktır.

Fakirleşmeyi dene; fakir olursan hiçbir şeyin olmaz ve bu tip sorunlarla uğraşmazsın. Ayrıca kulağıma gelen duyumlara göre fakirler diğer insanlara nazaran 500 sene evvel giriyorlarmış cennete.

Yalancı ve eğitimsiz olan sensin! Okumadığımı söyledim. İstersen kına yak. Düzgün konuş, konuşamıyorsan kapı orada. Keza seni buraya davet eden olmadı.

@gun, sana bir tane seyyar yapay zeka lazım. O senin yerine ezberlesin.

Şurada benzer bir teknik var. Rakamlara harf veriyorsun... https://medium.com/@wabyilmaz/uzun-dönem-hafıza-teknikleri-numara-hatırlama-23603da50440

Bunları kafada tutmak zor. 72 huri falan olsa, bekli farklı olur.

İlginç. Bence rüya görürken insanların motoriği bazen kontrolsüz olabiliyor. Yatarken iyi park etmek gerekli.

Kaç para bayıldın o kitaba?

@gun, bana gayet normal geldi. Ara sıra kıpırdıyor, da, bunlar normal hareketler.

İnanma. Bunlar doğuştan gelen bir yetenek. Mesela bazı insanları resim hafızası vardır. Yani hiç boşuna heveslenme.

Fil pasajı baştan sona uyduruktan teyyaredir. Filleri severim, kuşları da severim. Böyle masallar uydurmak için birileri kafayı bir hayli sıyırmış olmalı.

@Valery Legasov, @Emre_1974tr ile baş edemezsin. Nuh der, peygamber demez. Sadece işine gelen mesajlara yanıt verir ve ego manyağı olduğu için, ha bire kendi bloğuna yönlerdirmeye çalışır. Demedi, deme. Böyle bir tip kendisi.

@Emre_1974tr, senin tanrın sorunları/anlaşmazlıkları çözmek için savaşmayı, kabak kuvveti, öldürmeyi ve ölmeyi çözüm olarak sunuyor. İstersen bu kitabı 1000 kere baştan sona oku, bu yalın gerçek değişmez. Böyle bir insani(!) tanrıyı olsa olsa insanlar icat eder. Çaktın mı köfteyi? Dipnot: Fakirlikle ilğili konuyu es geçmişsin. Zaten senden farklı bir şey beklemedik.

İnternet çöplüğünde detaylı açıklamalar varmış. Zamanınız varsa veyahut canınız sıkılıyorsa, deneyin.... 1. Başlamadan önce cep telefonu, televizyon veya başka kişiler tarafından rahatsız edilmediğinizden emin olmalısınız. Daha sonra kendinizi günlük stresten kurtarın. Bunun için odanın karartılması gerekir. Kendinizi sakin, rahat bir duruma getirin. 2. Tercihen kanepede yatma pozisyonuna geçin. Şimdi gözlerinizi kapatın. Burnunuzdan karnınıza doğru derin nefes alın ve açık ağzınızdan nefes verin. Nefes alırken üçe kadar sayın, nefes verirken altıya kadar sayın. Bunu arka arkaya üç kez yapın. 3. Daha sonra bilinçli olarak bedeninize dikkat edin. Kollarınıza, bacaklarınıza, ayaklarınıza, karnınıza ve sırtınıza dikkat edin. Yattığınız yüzeyi hissedin. Ayrıca göz kapaklarınızın arkasındaki alana odaklanmaya çalışın. Ortaya çıkan görüntüleri bilinçli olarak takip edin. 4. Meditasyon yaptıkça vücudunuz giderek daha ağır hissedecektir. Bu noktada bilinçli olarak uyanık kalmak ve hareket etmemek önemlidir. Vücut, Astral seyahat için gerekli olan ve uyku felci olarak adlandırılan duruma düşer. Bu durumda yüksek sesler duyabilirsiniz. Vücudunuz aynı zamanda karıncalanacak ve titreyecektir. Ancak başınıza hiçbir şey gelemez. Sakin olun ve bu akustik ve fiziksel reaksiyonların durmasını bekleyin. 5. Şimdi bilincinizin bedeninizden ayrıldığını hayal edin. Bunu, bedeninizi zihinsel olarak kanepeye bastırarak ve bilincinizi kanepeden serbest bırakarak yapın. Diğer bir strateji ise tavandan sarkan bir ipi kullanarak kendinizi yukarı çekmektir. 6. Yukarıdaki yöntemlerin gerçekleştirilmesi zorsa, görüntüleri kullanarak odayı hareket ettirmeyi de deneyebilirsiniz. Astral bedeninizin ayrılabileceği bir konuma yerleştirin. Nesnelere ilgi duymak da mümkündür.