-
İçerik sayısı
690 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
8
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by Küresel Vana
-
Görünen köy kılavuz istemez de, bunu ifade edince coşmaya gerek yok, asıl üzülmek gerek. TC senin memleketin değil mi ? Yoksa kendini İngiliz mi zannediyorsun ?
-
Düzgünden ne anladığına bağlı. Ben Diyanetin kuruluş amacında Laiklik çerçevesinde bir işlevi olduğunu gözlemledim.
-
Neden ? Türkiye'yi kötülemem hoşuna mı gitti ?
-
Insanogluna Dogumdan Gelen Hicbir Kavramsal Deger/Bilgi Yoktur.
Küresel Vana replied to evrensel-insan's konu in Bilim
Çünkü, bebek henüz oral dönemdedir ve algısı ağız ve dudaklarda yoğunlaşmış, kontrolü kaybetmeme korkusu henüz aktive olmamıştır. 0-1 yaş arası bebeğin dış dünya ile kurduğu ilişki yalnız ağız yoluyla ( oral )dır. Beyninin yoğunlaştığı tek algı reseptörleri ağız ve dudaklardadır. Ve bu aşamadaki bebeğin tek korkusu beslenememe korkusudur. Bu döneme saplanan yetişkinde madde bağımlılığı ve depresif kişilik bozuklukları görülür. Daha sonraki yaşlarda sırasıyla Anüs ve Fallus önem kazanır. 1-3 yaş arası Anal dönemde, nesneleri tutup bırakmama, bağımsızlık ( ben yaparım tarzı ) davranışları görülür. Bu aşamadaki bebeğin korkusu kontrolü kaybetme korkusudur. Yavaş yavaş toplumsal kurallar algılanır, çatışmalar başlar ve Süper Ego gelişmeye başlar. Bu döneme saplanan yetişkinde obsesif-kompülsif kişilik bozuklukları görülür. 0-1 yaşı arası Oral dönemde olan bebekte henüz örümcekin uyandıracağı kontrolü kaybetme korkusunu tetikleyecek bir duyumu beyin algılamamaktadır. Bana herkesin zehirli örümcek tarafından ısırıldıktan sonra, yani böyle bir deneyim kazandıktan sonraörümcekten korkmaya başladığını falan savunmayacaksın herhalde. -
Osmanlı Tapu tahrir defterlerinde Anadolulu Müslüman için " Etrak Taifesi " yazar. Çünkü, Osmanlı'da ayrım dine göre idi. Her din bir millet olarak adlandırılırdı.
-
AB olsam, ben de almam Türkiyeyi.
-
Evet, 50'den sonra Diyanetin yapısı ve işlevi bozuldu. AKP ile de aydın kadrolar tamamen tasfiye edilip, Şeriye Vekaleti durumuna getirildi en son.
-
Menderes el altından tertipledi, yaptırdı. Bu Resmi olarak Lozanın çiğnenmesi anlamına gelmez. Halk bilinçsizdi ki, Rumlara saldıran satılmışlara kitlesel bir tepki olmadı.
-
Verilen değil, mevcut olan. Şimdiki anlamları ile her türlü fantazi yapabilirsin de, ben o tarihteki anlamından bahsediyorum.
-
Bu yukarıdaki yazının yazarının yazısını yazarken yararlandığı kaynak olan Vikipedia'daki Faşizm başlığında verilen Faşizmi tanılayan ilk paragraftan mukayeseye başlayalım. Ancak; bir noktada buluşmadan başka bir paragrafa geçmezsek mukayesemiz daha sağlıklı olacaktır. Aksi durum, hem başlığı takip edip okuyanlar için, hem de tartışacak olan veya fikir paylaşımında buluşan veya katkıda bulunmak isteyenler açısından konunun dağılmış olduğu izlenimi yaratacaktır. İlk paragrafı geçtikten sonra sırayla diğerlerini de ele alıp mukayesemizi tamamlarız. "Faşizm, radikal otoriteryan milliyetçi bir siyasî ideolojidir." "Faşistler; bireylerin millî kimlik altında tek kişi olarak birleştiği bir organik ulusal komüniteyi esas alarak, kendi milletlerinin yükselişini amaçlarlar; ayrıca disiplin, endoktrinasyon, fiziksel eğitim ve öjenik unsurlar yoluyla halk seferberliği arayışı içinde olan totaliter bir devlet aracılığıyla ortak bir ata ve kültür gibi birey ötesi bağlarla birleşirler. Faşizm, millet üzerinde dejenerasyona sebep olduğu düşünülen veya milli kültüre uyum sağlamayan yabancı tesirleri defetmeyi hedefler." ( Vikipedi ) Şimdi burada; 1- En başta Faşizm bir ideolojidir ama Kemalizm bir ideoloji değil, bir doktrinler bütünüdür. Nihai hedefin değil, nihai hedefe bir an önce varmak için seçilmiş yöntemlerin bir harmanıdır. Faşizm gibi diğer ideolojilerin ise nihai bir hedefi vardır, genel kurguları sürekli sürdürülebilir bir nihai rejim içindir. Oysa Kemalizm yalnızca çağdaşlık düzeyi ne ise ( o çağa göre ) bunun elde edilmesi için gereken yöntemleri Türkiye koşullarında açıklayan, öneren, uygulamaya çalışan geçici-devrimsel bir araç niteliğinde olan ilkeleri ihtiva eder. O nedenle bu mukayese bir elma-armut mukayesesidir. Yapacağımız mukayese bu anlamda bilimsel olamayacaktır. 2- Faşizmin uygulandığı ( iktidara geldiği ) ülkeler sanayi devrimlerini tamamlamış, burjuva demokrasilerini tesis etmiş, milli kimlikleri oturmuş, sınıflarının belirginleştiği, emek-sermaye eksenli sınıf çelişkilerinin yaşandığı aşama kaydetmiş - görece gelişmiş veya gelişmiş ülkelerdir. Faşizmin bireylerin milli kimlik altında tek kişi olarak birleştiği bir organik ulusal komüniteyi esas alması, bu sınıf çelişkilerini ortadan kaldırmaya yönelik Korporatist uygulamaları ile kendi milletlerinin, diğer milletlerden üstün olduğu iddiası ile birlikte yükselişini ( savaşı ve yeni topraklar elde etmeyi ) amaçlaması nedeni ve güdüsü iledir. Faşizm işçiyi sermaye sınıfına ezdirmemiş, devlet eliyle sendikalar kurmuş, işsizliği sıfıra ulaştırmış, tamamen teknokratik yaklaşımla ekonomik verimi ve top yekun geliri arttırmıştır. Yani, Faşizm, aslında Kapitalizmin birey odaklı yaklaşımının tersine devlet ve onun milleti odaklı ve yine Kapitalizmin tersine dolaylı olarak değil doğrudan, libertenyen değil otoriteryen, kaba bir şekilde savaşı kutsayan, emperyalizmi nihai hedef alan halidir. Kemalizmin devletçiliğinde ise, nihai hedef olarak değil, sınıfların oluşumunu hedefleyen geçici bir devlet kapitalizmi vardır. Olmayan sınıflar üzerinde ve zaten bu yüzden olamaz olduğu için, Korporatif yaklaşımları yoktur. Zira, malzeme olarak elinde henüz feodal üretim ilişkilerine dayanan bir toplum yapısı vardır. İşte otoriteryenliği de bu feodal yapıyı ve feodal değerleri, ileri bir yapı olan kapitalist yapıya dönüştürmek içindir ( Jakobenizm ). Amaç ve hedef hem ekonomik olarak hem de değerler açısından ileri gelişmiş kapitalist ülkelerin yapısıdır. 3- Kemalizmin Milliyetçiliği ise, Faşizm gibi söylem itibariyle kendi milletinin diğer milletlerden üstün olduğu iddiası varmış gibi görünse de, kapitalist ileri çağdaş ülkelerin milletleri gibi bir milleti hedefleyen, ülkede var olmayanı, bir modern milleti yaratmak amacı güden, yüzyıllardır ezilmiş bir topluma yönelik geçici - motivasyon içerikli yaklaşımdan fazlası değildir. Zira, Kemalizm savaşı ve bu yolla yeni topraklar elde etmeyi amaçlamaz. Birey bilinci taşıyan Milli kimlik hem laikliğin, hem demokrasinin, hem de kapitalist ekonominin teminatıdır. Ancak, Batıda Millet bilinci oluşmadan ne özgürlük ne eşitlik ne de adalet kavramları ne laiklik ne de Sanayi Devrimini ortaya çıkaran birey bilinci gelişmemiştir. Zira, Millet bilinci gelişmeden din / etnik eksenli ayrımcılık ortadan kalkmaz. Bu ayrımcılıklar var olduğu sürece de özgürlükten, adaletten, eşitlikten söz edilemeyeceği gibi, doğal olarak laiklik de ortaya çıkmaz. Birey bilinci taşıyan Milli kimlik işte bu üç sacayağından yükselir. Bu üç ilke tam olarak hayata geçirilmeden birey bilinci ortaya çıkmaz. Adalet, Özgürlük, Eşitlik kavramları da Millet Bilincinin gelişimine bağlıdır. Kısacası, tarihsel ve mantıksal olarak öncelik, Millet bilinci oluşturmaktadır. Bu sürecin çeşitli sebeplerle sekteye uğradığı bir yerde ( KARŞI DEVRİM ) ya feodal yapıya doğru geri yönelimle yarı feodal bir hibrid yapı ortaya çıkar ( 50'den itibaren günümüze kadar Türkiyenin sosyo-ekonomik yapısı ) ya da Faşizm'e yönelimle birey bilinci taşımayan orta sınıf ağırlıklı bir toplum yapısı. Zihinlerde Millet bilinci oluşturulduktan sonra da Eşitlik, Adalet, Özgürlük kavramları kendiliğinden gelişir ve Birey Bilincini oluşturur. Birey Bilinci de ister istemez tam demokratik ve sosyal devleti talep eder. Devlete hizmet eden birey anlayışı doğal olarak giderek bireye hizmet eden devlet anlayışına dönüşür. İşte, Kemalizm de bu tarihsel sıralamayı hayata geçirmek için Türkiye şartlarına uyarlanmış doktrinler bütünüdür. O zamana kadar Ümmet Bilincinden tarihsel koşulların oluşmaması nedeniyle kendiliğinden evrilmemiş / evrilememiş olan Millet Bilincinin verilmesi önceliktir. Burada olan şey ise Jakobenci Devrim'dir. Buna Politik Vesayet de denilebilir. Bununla beraber tüm devrimlerin doğası zaten böyledir. Gözden kaçırılmaması gereken husus, devrim sürecinin gerektirdiği uygulamaların AMAÇ DEĞİL, ARAÇ OLDUĞUDUR. KEMALİZMDE HEDEF ÖZGÜR BİREY DEVLETİNİN DEMOKRASİSİDİR . AMAÇ MUASIR SEVİYENİN ÜSTÜNE ÇIKMAKTIR. FAŞİZMDE İSE POLİTİK VESAYET " HEM ARAÇ HEM AMAÇ " TIR. FAŞİZMDE HEDEF YALNIZCA FAŞİZMDİR.
- 47 yanıt
-
- 1
-
-
Aleviler Sünniliğe ne zamandan sonra zorlanmış ? Diyanetten önce Osmanlı'da Alevilerin bir eli yağda bir eli balda mıymış ? Aleviliğin devlet üzerinde bir iddiası mı varmış ki, onu da kontrol altında tutmak için bir diyanet kurulması gerekliymiş ? İşinde gücünde olan Kürt nereye sürülmüş, nerede katledilmiş ? Ne yaparlarsa yapsınlar dokunulamaz diye bir madde mi vardı ? Batı Trakyadakiler ne kadar rahat yaşıyorlarsa, İstanbul Rumları da o kadar rahat yaşıyorlardı. Zira, Lozan'da mütekabiliyet diye bir madde de var.
-
Insanogluna Dogumdan Gelen Hicbir Kavramsal Deger/Bilgi Yoktur.
Küresel Vana replied to evrensel-insan's konu in Bilim
İçgüdü kaynaklı korkular birer kavramsal bilgidir. Doğan doğduğu andan itibaren bu korkuların yönlendirmesi ile yaşar. Öğrenme sürecinde korkularını asgariye indirir. -
Neydi ? İngilizce mi ?
- 47 yanıt
-
- 1
-
-
Hangi ortak politikalarda ?
- 47 yanıt
-
- 1
-
-
Ee hangi din yasaklanmış, hangi azınlık mensubu hapse atılmış ?
-
Türklük / Kürtlük ve Türkçülük / Kürtçülük Farkı
Küresel Vana replied to evrensel-insan's konu in Politika
O halde neden naz yaptın ? -
Müslüman = Türk değildi mi demek istiyorsun ?
-
Başlığa tekrar bak.
-
Ortak dil hangi dil olmalıydı ? İngilizce falan mı ?
-
Onu geç, somut durumlara gel. Lozan'da ne varmış da verilmemiş ?
-
Ortak dil vesayet olmuyor ama ortak ad vesayet oluyor, öyle mi ?
-
O tarihte zaten tek bir sosyo-etik var bu da direkt Milli ad yapılmış demek.
-
Insanogluna Dogumdan Gelen Hicbir Kavramsal Deger/Bilgi Yoktur.
Küresel Vana replied to evrensel-insan's konu in Bilim
Nasıl yani ? Ben sana " kavramsal bilgi yetisi " bilgi midir, değil midir diye sorduğumda, yaşayana göre bilgidir demedin mi ? Niye dediğini inkar ediyorsun şimdi ? -
Birinciden başla o zaman ters olanı, ben göremedim.
-
Yukarıda Türklüğün bir sosyo-etik fark olmadığını söylüyorum. Sen ise bunu çürütmek yerine hala aynı şeyleri tekrarlayıp duruyorsun. Bak; " Tabii ki, konumuz olan TC'nin kuruluş aşamasındaki Türk etnik kökeninden. Bunu sende söylemişsin zaten, " Müslüman " diye. Türk = Müslüman idi. Dolayısıyla, diğer Sosyo-etiklerden farklı bir sosyo-etik durum ve o sosyo-etikin siyasallaştırılıp diğerleri üzerinde üstünlük ve hakimiyet kurması gibi bir durum yokmuş. "