-
İçerik sayısı
250 -
Kayıt tarihi
-
Son ziyareti
-
Kazandığı günler
8
İçerik türü
Profiller
Forums
Store
Makaleler
Everything posted by ilgi
-
Bende problem yoktu.
-
1- Boldladığım cümlede yanlışlık var. "Çünkü deistin tanrısı dini olan bir teistin tanrısına terstir;" olacaktı. 2- Link Yok. Okuyabilirdim. 3- Yazıyı beğendim. Teşekkürler.
-
Futbolla pek ilgilenmiyorum ama dikkatimi çekti baktım. Güzel bir buluş. Toplam 2-3 dakika inceleme sonrası nasıl kullanılacağını anladım. Sanırım tablo senin buluşun. Senin çok yönlü olmanı takdir ediyorum. Şiirlerini de ilgi ile okumuştum. Kimbilir daha ne yeteneklerin var. Bu tip yetenekli insanlardan öğrenilecek çok şeyler olabilir. Biatçılık değil tabiiki. Elbette devrimci sorgulamayla. Ah bir de basit, kolay anlaşılır, yormayan yazıların olsa. Son yıllardaki idolümsün desem yeridir. Yavaş ama, istek ve ilgi ile takip ediyorum.
- 3 yanıt
-
- 1
-
-
Bu günün toplumlarında zor, ama gereklilik.. İtaate karşı olma, düşünce ve davranışlara saygı, ancak serbest düşünen toplumlarda olası..
-
Özü olarak kopyaladığım bu cümleye ait yazın senin için bir özeleştiri olmuş. Bana göre de daha kapsamlı olması gerekirdi. Elbette ki senin gibi bilgi, bilinç, ve bilişselliğin üst seviyelerinde olan birisi, hedef kitlenin algı seviyesinin ne/nasıl olduğunu da bütün ayrıntıları ile bilebilmeli. Neden demişler ki; "senin bildiğin, karşı tarafın anladığı, algıladığı kadardır" diye.. Ben ve diğer arkadaşlar senden çok şeyler öğrenmeliydik. Ama olmuyor, olamıyor. Daha önce yazmıştım diğer arkadaşlar da yazmıştı, çok üst seviyelerden yazıp hitap ediyorsun. Yukarda söylediğin gibi felsefeni veya görüşünü güncel yada insanların acil sorunlarına giydirerek sunman daha bir algılanır olabilir, oluyor da.. Üst seviyeden kurduğun cümleler bile halkın güncel konuştuğu cümlelere benzemiyor. Bir cümleyi bile dönüp bir kaç kez okumak gerekiyor. Bu da insanı çok yoruyor ve bir süre bırakmak zorunda kalıyor. Benim gibi bilgiye ihtiyacı olan bir insan da bırakmıyor, o da başka tabi. Şu bir gerçek; eğer kitleye hitap edeceksek onların anladığı dilden, şekilde hitap etmek gerekiyor. Aydın ve entellektüel kesim halkın seviyesine inemediğinden, hep halktan soyut kalıyorlar. Bu, sol kesim için bariz bir gerçek. "Marks şunu dedi yok öyle demedi, Engels şunu dedi ama şu anlama geliyor" şeklinde kendi aralarında bir kısır tartışmadır gidiyor. Onları ne soma ne cumhurbaşkanlığı ne de sıfırlanan paralar, hırsızlıklar pek ilgilendirmiyor. Kendi farklı dünyaları ve varsa yoksa teorileri. Halk da teorilerinden anlamıyor maalesef. Halbuki teorileri, toplumun güncel sorunları ve onların çözümü için, çok rahatça bağdaşlaştırılacak teoriler. Söylenecek çok şey var ama az ve öz yazmak benim tabiatımda var. Yani kısaca hitap edilen hedefin anladığı dilde ve onları bilginin, tartışmanın içine çekerek bilgi paylaşımı en somut olanı. Eğer tabi, amaç, özgür ve devamında serbest düşünür bir toplum özlemliyorsak.
-
Bu başlığı da bu sabah bir kaç kez okudum. Gerçekten çok değerli ve öz bilgiler var. Üzerinde çalışmayı bir başka güne erteledim. Konuyu sonra da seninle birlikte çalışmayı düşündüm. (benim için bir-iki yıldır anlamaya çalıştığım ama zorlandığım konular) İsteğin beni daha da heveslendirdi. Benim için zaten anlaşılması ve özümlenmesi çok gerekli konular. Tamam, önce konunun üzerinde çalışıp sonra da döneceğim.
-
Neyse bunlar şimdilik sende kalsın. Daha günümüzde, sömürüye yol açan doğal zihniyete ait değerleri kutsal sayan bireylerin algılarıyla uğraşıyorsun. Sıra onlara gelene kadar çok yolu(n)muz var.
-
Çözüm, bu sorulara verilecek bilimsel cevaplarda sanırım. Bunun cevabı da serbest düşünce toplumunda, zaten PARA'nın soyut bir sömürü değeri olduğunun farkına varıldığında otomatikman çözülür diye düşünüyorum.
-
Hatta serbest düşünceyi de etkileyeceğini iddia edebilirim.
-
Yani çağdaş yaşam, çağdaş olmayan yaşama ait değerlerin taleplerinin farklarının farkındalığından doğuyor. Ne güzel. Şimdi çok iyi anladım. Zaten bilimsel gelişim, aşama bu değil mi?
-
Bir de; serbest düşünceyi farklı değerlere bakışımızla sağladık diyelim, ekonomide nasıl sağlayacağız? Ekonomideki özgürlük ve serbestlik, yani artı değerin oluşup çoğalması, bireylerin farklı güçlerde olmasını sağlarsa, sömürü, dolayısı ile özgürlük sekteye uğramayacakmı? Zira iktisadi yapı sosyal özgürlükleri de temelden etkiliyor.
-
Birinci cümle ile, ikinci cümledeki anlamlar çelişiyor gibi..
-
Geziyi haksızlıkları protesto, baş kaldırış(mücadele) olarak düşünüyordum. "Bu daha başlangıç mücadeleye devam", "Hükümet istifa" şeklinde. Devrim hareketi yukarda sayılan fiiliyatlar olmadan olabilir mi?
-
Düşünce ve davranış bir olgu değil mi? Düşünce ve davranış gözlemlenemiyor mu? Davranışın gözlemlendiği kesinliği ile birlikte, düşünce bile gözlemlenebiliyor. Birisine soru sorarsın, düşündüğünü gözlemlersin. Sonuçta, düşündüğünü olumlu yada olumsuz pratiğe koyar zaten. Hem vicdan nedir ki? Sence beyin dışında faaliyet sürdüren bir olgu mu? Beyinde ise, bunun adı algı, düşünme ve pratiğe koyma değil midir?
-
Burada sorulan inanç değil vicdan. Vicdan bana göre, bireydeki bilincin/bilginin pratiğe konulması/yansıması. Nasıl gözlemlenen bir fenomen değil? Affetmeyi düşünüyorum ve ve affettiğimi söylüyorum, koruma gereğini düşünüyorum, koruyorum vs. Bunlar gözlemsel değil mi? Pratiğe yansımayana nasıl "vicdan" denilecek? Kaldı ki ben vicdan denen bir olgu da kabullenmiyorum. Buna dense dense bilinçle hareket denilebilir.
-
Öyle bir insan var ki, bilimsellik ihtiva etmeyen her hangi bir bilgiye inanmıyor. Bu insanın bu duruşuna inanç denilebilir mi? İnanmamak bir fiildir ama, inanmak fiili, eylemi yok. Mesela eylemsizlik fiili de bir eylem midir? Doğurmamak, doğum yapmak mıdır?
-
1- Yukarda son satırda vicdanın soyut olduğundan bahsedilmiş. Vicdan insana ait bir karar verme mekanizması(olgu) olduğuna göre(bana göre), nasıl soyut olabilir? 2- Vicdan mekanizması aslında, insana ait, bilinci kullanarak karar verip eyleme koyma yeteneği değil midir. 3- " Eğer, epistemolojik gerceklikten bahsediyorsak;" Her farklı düşünce epistemolojiden bahsedebilir mi? Yani bilgisi epistemolojik midir? Epistemolojik bilgilere nereden nasıl ulaşılır?
-
Bugünlerde bir tanıdığımla tartıştım. Konu; "İnançsızlıkta bir inançtır." Ben ise, "hayır inançsızlık bir inanç değildir"i savundum. Sence, inançsızlıkta bir inanç mıdır? Evet, hayır veya olabilirle başlayıp, açıklamalarını sonra yaparsan sevinirim.
-
Yukardaki açıklamalarınla farklı düşünmüyorum. Benim farklı düşündüğüm aşağıdaki cümlen. Bu cümlenden hemen şu aklıma geliyor; Her şeyden önce/adına insanoğlu varsa, İnsanoğlu tanrıdır! İnsanoğlu şeyleri/fenomenleri kavramlaştırıyor diye onlardan önce ve adına olduğunu kabullenmemiz mi gerekir? Bu, insanoğlunu tanrılaştırmak anlamında değil midir? Evet ben maddenin insanoğlundan önce olduğunu söylüyorum ama, maddeyi tanrılaştırmıyorum. İnsan, maddenin bir türü olmakla birlikte, farkına varıp onu kavramlaştıran bir türüdür diyorum. Henüz daha materyalistçe düşünüyorum. Qua felsefesini kavrayamadım. İnsan olamasaydı madde olmazdı felsefesi bana mantıklı gelmiyor. Madde insanlar tarafından kavramlaştırılmış olsa bile, kavramlaştırılmamış bir olgu ve olayı yok sayamayız. Diğer canlı türü de olgu ve olayın farkında. Mesela diğer canlılar bir doğa olayının farkına vararak yavularına yuvanıza girin mesajı vermekte. Bunu yaptırmakta. Veya maddenin ilk ve tek olduğunu söylemek maddeyi tanrılaştırmak değildir ki.. Tümevarımsal olarak başka alternatif tez gözükmüyor. - İnsan maddeden önce. - Madde insandan önce. Yukardaki tezlerden hangisi geçerli?
- 8 yanıt
-
- 1
-
-
Yukarda gerçek hakkında böyle bir tanım yapılmış. Ve şöyle denilmiş. "Biz görmesek de bilmesek de dünyanın bir yerindeki bir taş vardır ve oradadır." Birisi de kalkar diyebilir ki; "Biz görmesek te görsek te orada bir yerde bir TANRI vardır. Bu gerçektir ve oradadır." Ama taş ve tanrı farklı şeyler. Birisinin gözlemlenme olasılığı hatta fotoğrafının çekilebilme olasılığı var. Ve de tümevarım gerçeği. Tanrı ise öyle değil. Gözlemlenebilme olasılığı yok ve tümevarım gerçeği değil. Şimdi sorular; Dış nesnellik(gerçek) dediğimiz olgu ve olaylar olmadığında biz olabilir miyiz? Zihnimiz olabilir mi? Zihnimiz NE'ye göre fikir üretebilir? Konunun başındaki "ben" gerçekliği aslında bir bütün olarak DOĞA değil midir? Evet, neyin ne olduğunu ortaya koyan insanoğludur ama, NEYE GÖRE göre koyduğu da bir gerçektir. ŞEY olmasa ŞEYE GÖRE(bilgi) de olmaz. ŞEY'e göre olmayan bilgi ise GERÇEK (SOMUT) DEĞİLDİR. Bunlar da insan zihninin ürünü değildir. diyor ama, aslında insan zihninin ürünü fakat ŞEY'e (SOMUT ŞEY, GERÇEK) göre insan zihninin ürünü. Bir bütün yani. Su gibi. Oksijen olmadan su olamayacağı gibi, hidrojen olmadan da olamayacak. Değil mi?
- 8 yanıt
-
- 1
-
-
"Herşeyden önce ve adına insanoğlu" dediğimiz zaman insanoğlunu tanrılaştırırız. Düşünce ve davranış nesne ile vardır. Nesne olmadan düşünce ve davranış olamaz. Yani su dan bahsedecek olursak, sadece oksijen kaynak/temel olamaz. Hidrojenden de bahsetmemiz gerekir. Yani, ben merkezli fikir ve davranış üretiminde, önemli olanın somut ve soyut bilginin ayırımı dır şeklinde düşünüyorum.
- 8 yanıt
-
- 1
-
-
Evet düşünceyi ve ona temel davranışı üretenin tek kaynağı insanoğlu ama, insanoğlunun düşüncesi de doğadaki olgu ve olaylarla SOMUTLAŞIR. Somutlaşmayan düşünce(soyut düşünce) ve ona bağlı davranışın kaynağı insanoğlu ise, somut düşünce ve davranışın kaynağının ise, hem insanoğlu, ve hem de doğadaki olay ve olgular olarak değerlendirmek gerekli. Yani bir başka deyişle düşünce ve davranışların kaynağı sadece değil, özne+madde/nesne dir. Madde ve nesne olmaksızın insanoğlu olamayacağı gibi, düşünce ve davranış ta üretemez. Somut ve bilimsel düşünce, madde ve nesne olmadan olabilir mi?
- 8 yanıt
-
- 1
-
-
Hiç de ters tepmedi. Karşılıklı empati ve devrimci sorgulama olması gereken zaten. Ama ben kazanılmasına mucize olarak bakanlardanım. Gözlemlerime göre toplumsal değerlerin etkisi gittikçe fazlalaşıyor, gerilemiyor. Daha bu sene bir kaç toplum şeri hukuku kabullendiler. .. Buradaki "mindfulness" sorgulamaya en yakın Türkçe eş anlam, devrimci sorgulama, "asertiveness"e ise karşılıklı empati oluyor galiba, doğru mu? "Evrimci ve devrimci sorgulama"yı bir defa daha okuyayım ama, kazanılmasının daha kolay bir sihirli formülü olmalı. Teolojik inançlar için o sihirli formül, diğer yaşamdaki(!) korku(yakılmak) ve ödül(huri, şarap ırmakları vs) sihirli formulü gibi. Sadece yaşam ve bilgi rahatsızlığı birey bilinci kazanmanın nedeni olamıyor maalesef.
- 11 yanıt
-
- 1
-
-
Şu ilk cümleye itirazım var: "Diyelim bir kisiye dokundugunda, kimi sevgi, kimi uyari kimi de bunu durtu olarak beyninde tercume eder ve ona gore de davranir." Burada gözlemi ve algılayanın kişiliğini unutuyoruz. Gözlemdeki kişi kendisine dokunanın şefkatle veya ikaz eder gibi dokunmasını gözlemlenip o yönde düşünülebilir. Gözlemleyen kişinin kararı herşeyden soyut değildir. Tercümesine temel olan beyninde tarihi bilgiler ve tecrübeler vardır. Felsefe üreten sezgilerini katar derken, bireyin sadece sezgileriyle değil, bilgi ve tecrübesini görmemezlikten gelemeyiz. Bu da toplumsal değerlerden edinilenlere sıkı sıkıya bağlıdır. Yani söylemek istediğim özgür düşünüp yorumlamak hemen hemen imkansız gibi. Etkileyen çok güçlü etmenler var. Doğa olguları, toplumsal değerler, siyasi ve iktisadi durumlar, düşünce ve yorumlarımızın belirleyicisidirler. Devrimci sorgulamayı kazanmak yukardaki dış etmenlerin ortadan kalkaması ile mümkündür. O dış etmenler ortada durup dururken, devrimci sorgulama yapısının kazanılması bile mümkün olmuyor. Söylemiştim, bu kolay olsa idi zaten, toplumların bu kavga ve gürültüleri hiç olmayacaktı. Bunu da hep tekrarladım durdum. "Sorgulayabilme alışkanlığı"nı edinebilmek mucize gibi sanki. Ve hatta bireysel çabayla olmuyor. Bireysel çaba, zaten toplumsal değerler temelli gösteriliyor. Böyle olmasa idi düşünürler, "ön yargıları yıkmak dağları yıkmaktan daha zor" der miydi? Bireysel kazanımdan öte, toplumsal eğitim politikası çok çok daha önemli. Benim gözlemime göre toplumsal etki bireyin devrimci sorgulama alışkanlığını kazanMAması yönünde. Hatta %99.9 etken.
- 11 yanıt
-
- 1
-
-
Bana verileni değiştirebilme olanağımı sadece bilinç ve bilişsellik temelime bağlıyorum. Memnuniyet ve mutluluk bireyin her türlü yaşam haklarına sahip olup onları özgürce kullanabilmesidir. Bu ve öncekilerle de ilişkili sorularına kabullerime göre cevap vereyim; Ben, beni ben yapanın dış etmenler olduğuna inanıyorum. Fiziksel özelliklerim doğadan, manevi(düşünsel) yapım ise tarihsel, var olan ve bana verilen, yansıyan bilgilerden kaynaklanıyor. Yani seçme özgürlüğüm yok. Çoğunlukla seçme özgürlüğümü kullanabilecek bilişsel alt yapım yok. İnsaların çoğu böyle. Alt yapıları verilen kadar. Yoksa birey ve toplumların biliş ve bilinç düzeyiyle şimdilerde hiç bir sorunu olmazdı. Sorgulamanın önemini kavramış birey, rahatsız edici çelişkilerini var olan bilgiler çerçevesinde ancak görebiliyor, onlardan kurtulabiliyor. AMA VAR OLAN VE KENDİNE YANSIYAN BİLGİLER HEP ÖNEMLİ OLUYOR. BİLGİ YANSIMAMIŞSA BİLİNÇ VE BİLİŞSELLİĞİNDE EKSİKLİK VAR DEMEKTİR. Yansımayı her türlü ortam direkt etkiliyor. Anlamak ve mümkünlük bağı düzenle çok ilgili. Eğitim bireye bilişsellik kazandırmışsa sorgulama bilgisi vardır yoksa yoktur. Yani yine dış etmenler önemli. Birey insiyatifi pek belirleyici olmuyor. Sen galiba düzenlerin bireylere aynı düzeyde bilinç/bilişsellik kazandırdığını söylüyorsun. Bunu kabullenmek imkansız. Bana bilgi yansımışsa değişebilirim. Cevaplayamadığım kalan kısım daha önemli. İrdeleyip daha sonra cevaplayacağım. Teşekkürler.
- 11 yanıt
-
- 1
-